TEFRİKA No: 53 TM İİ Te KER YY AYİN DAR A ve İSKENDER Ez Libya, kapının altından süzülüp giden yılanı takip etti. Hâbutlar mabuduna yemin ederim ki, Mısırlı kadın, Atosya'nın odasına girdi. Ve bu sırada hükümdarın temiz Aradan iki gün bile geçmemiş- Bir sabah Taspa henüz yata” dan kalkmamıştı. Sarayda de- bir sessizlik vardı. Hassa kumandanı sevgilisini #i gibi kolay göremiyordu. A- ihtiyar sarap bekçisinin de- leri çıkaçak mıydı? Kapısının önünde konuşan ca- lerin sözleri de elbette boş ve inasız değildi. Dârânm Libyayı hassa kuman- ndan kıskandığı anlaşılıyor - aspa yatağında yatarken, bir- bire oda kapısından içeriye bir | m uzandığını gördü. Kimdir o? Diye seslendi. ne 0! Saray bekçisi... im asilzadem! Diyerek içeriye girdi.. Kapiyı kapadı.. o Taspanın başı nda durdu. Asilzadem, benim sana çok metim vardır! dedi, bu yaşa ir hafiyelik yapmadım ama.. karşı hiç kimsenin fenalık nasına meydan vermek de is» m. Duyduklarımı © ve gör- s.rımı soylemeğe geldim, De iraz dinler misin? Taspa doğruldu: Söyle bakalım ihtiyar! bekçisi anlatmağa başla pe bu sabah erkenden AVIDA gitti. Zevceşi odada nızdı.. Ve İn Uyuyor. Hükümdar saraydan u zaklaş- sonra, odaları dolaşmak i “Munir kadınla, asi) “ zadem ile. Evvelâ etrafıma bale, i görmedi. Ben arkadaki altından içeriye doğru süzü- t ti Kapının kilitli olmadı» biliyordum.. Yavaşça açtım, Güneş mabudü içeriye giriyorum (Atosya) yıö- lümden kurtaracağım !,, dedi. — İçeri girmesine mani olma- dın mı? — Nasıl mani olabilirdim?! Hü. kümdarın zevcesini bir © yılanın şerrinden kurtaracak olan insana el uzatılır mı? Taspa yerinden fırladı. Süratli adımlarla koştu.. Oda- sından dışarıya çıktı. Hassa kumandanı Mısırlı kadının odasına gidiyordu. Libya, zehirli yılanı, hüküm- darin hiç kimseye zararı dokun- mıyan karısmı öldürmek için mi istemişti? Taspa, Mısırlı kadının odası» na gittiği zaman, kapının önün - 2 dolaşan bir cariye ile karşılaş- — Libya nerede? — Yatağında... — Görmek istiyorum. — Şimdi uyuyor. Bir saat sonra görebilirsiniz! — Uyuyor mu?! BA” Baş tarafı güncü sayıfada Fransa ile bahri teşriki mesaiyi kabul #derek kendisinden daha zengin olan Fransanın daha büyük bir deniz kuv- vetine sahip olmak hakkını itiraf yürekli zevcesi uyanık değildi! ,, Cariye önüne bakarak ayni ke- limöyi tekrarladı: — Evet.., Uyuyor. TTospa, ihtiyarın rüya gördüğü- ne hükmederek geri dönmüştü. Libya akılsız bir kadın değildi. Zehirli yılanı (Atosya) nın o- dasına götürmenin ve onu zehirle- Yip öldürmenin kendisine © neye mal olacağını elbette takdir ede- bilirdi. Taspa, odasma döndüğü 78 man, ihtiyar bekçinin ayni telâş ve heyecan içinde titremekte ol- duğunu gördü.. Ve £ sakalından tutarak; — Koca bunak, benimle alay mı ediyorsun? diye bağırdı. İhtiyar ellerini o göğsünün ür tünde kavuşturarak, yeni doğan güneşe döndü: — (Mabutlar mabudu) na ye- min ederek, tekrar söylüyorum ki, Libya yılanın peşinden (A tosya) nın odasına girdi ve ben görünce koşarak size gel dim. Son yıllar içinde yalan söy- lediğimi hatırlamıyorum, asilza- dem! Bana itimat et! Libya, çok asabi idi. İçeriye girdiği zaman hükümdarın temiz yürekli karısı uyuyordu. Böp orada Libyadan başka kadın sesi işitmedim. VAKTI ın Tefrikası: 76 5 VAKİT 15 Teşrinlevvel 1934 emme Ölüme Susayan Gönül Nefretle geriledi, kollarımı kal- dırdı; — O adam mı?.. İşte bunu ya- pamam... O adamı sevemem... — Seviyorsam sahiden değil Nesrin. O bizi mahvetmek için nasıl rol oynadıysa, bugün de sen 19! yapacaksın. Yavaş yavaş ona sokul... Kendini beğendir, sevdir, kendine onu esir et... — Peki ama niçin! — Bizim çocuğumuzu Mehme- din çocuğunun yerine koyan mu- »akkak odur... Seni elinin içinde tutabilmek için o çocuğa güveni « yor herhalde o Mehmedin izini xavbetmemiştir. Nesrin bir müddet düşündü. E- ğer Feyyaz, Dilferip Hanımın es - rarını bilmeseydi, eğer o sır elinde silâh diye bulunmasaydı, Celilin hesabı doğru olurdu. — İkisene var, ki Feyyazın artık bana yaptırmak istiyeceği bir tey yok. — Kimbilir? — Peki, mademki istiyorsun, ! dediğin gibi yapacağım.. Ama bir sartla. Evvelâ sen ara. Bulamadı » ğma, bulamıyacağına kanaat geti- reyim.. Yoksa o adam sokulmak - tansa ölümü tercih ederim. — Böyle söyleme Nesrin. Her - halde felâkete yakamızı bıraka caktık... Hem Feyyaz bir daha bi- ze kötülük edecek olursa, buna ce- saret ederse... # — Ne yaparsın? er — Onu öldürürüm. Hakkım yok mu buna? — Hayır. — Neden? — Ne olursa olsun, bizi cinayet — Libyayı şimdi yatağında Ya» | birleştirmemelidir. tarken gördüm.. Sen onu rüyada görmüşsün... Sersem!... Ihtiyar boynunu bükerek dışa- rıya çıkarken kendi kendine söy- leniyordu: —bBen mirüya görüyorum.. Yoksa sen mi aldatıldın..?! Bunu yarından evel anlıyacağız.. O va» kit görüşürüz... (Devamt var) İmame Fransa ile Italya uyuşacak olurlarsa Gizli nüfus Umumi evlerde doğan uklar nasıl tesçil bii edilecekler? Gizli nüfusun tescili için verilen pr mühlet 15 teşrinievvelde bitiyor. Bundan sonra müracaat edenlerin Fransa ile Italya arasında teşriki | evrakı vilâyet idare heyeti tara » mesai, bilhassa Sovyet Rusyanın da Mik| fından tetkik edilecektir. letler Cemiyetine girmesi üzerine, Av- Kayt için müracaat edenler a- rupada bir müddet için yeni bir be* | rasında bazı kadınlar gizli nikâh- nelmilel münasebetler sistemi caktır. Bu sistemde herkes Hitlerin a- leyhine dönmüş ve Almanya, bu asrın ihata va- | rulmaktadır. la bir kaç koca ile evlenmişlerdir. len bir emirde, ürk parasını koru» Erkek te bunu ka - başlangıcındanberi korktuğu r z ziyetine düşmüş olacaktır. Harpten ev- | bul edince çocuk nüfusa kaydedi- velki muvazene sisteminin yerine Av- olan İe, bu sistem devam edemez, Almanya liyor. Umumi evlerde doğan çocuk- lar, anneleri tarafından bir erkek gösterilse bile bu erkek kabul e" ya Nazi idaresi altında ve yahut onla- | dilmiyerek nüfusa yazılmaktadır. rın yerini tutacak idare altında ergeç | Buların baba hanesine sıfır konu- Avrupanın şeraitini kabul ederek Av- | Bunların baba yerlerine sıfır ko» vapaya iltihak edecektir, O zaman unluyor. şimdikinden daha yeni bir sistem or- Elbet ki bu vaktinden evvel ve had- dinden fazla bir tahmindir. Fransa ile Italya arasında dostluk paktı lmzala malı, Bu iki devlet birleşmedikçe daima sözden ileri gitmeyen deniz silâhları- rin tahdidi hakikat olmalı. Milletler Cemiyetinin sulh vazifesini müessir bir şekilde ifa edeceğine karşı olan ü- mitler yeniden canlanmalı, İşte Avru» | pa birliği için eiddi bir teşebbüste bu- Tunmadan evvel yapılması lâzım gelen seyler bunlardır. bayt açtı. uyuyordu. Hanımefendi beni beklememi söy ledi? İşte böylelikle, Nesrinle Celil istikbalden bahsetmeğe başladı - lar. Gene ümide kapıldılar. Birleş- mek, beraber mes'ut olmak akılla - rından geçti. Şimşek ve gök gürültüsü... Celil: P — Fırtına geldi, dedi, haydi ar- tık köşke gir. Yarın gece gene bu saatte burada buluşalım, kat'i ka: rarımızı verelim. — Peki. — Dur bakayım, sana yazabi - lir miyim? — Tabii... Peymanın sadakati- ne eminim. — Öyleyse yarın gece görüşü « rüz, — Peki canım. Candan öpüştüler: Nesrin köş- ke girdi, Celil yola koyuldu. Köş- kün önüne gelince duraladı. Birin ci kat pencerelerinden hafif bir r- şık süzülüyordu: “Şahende beni beklemiş ola - cak,, diye düşündü ve titredi: “Fırtma çıktı, beni denizde zan « nettiği için merakta çıldırmıştır.., Ve başmı sallıyarak mırıldan - dı: — Biçare Şahende! Düşüncelerinden silkindi, anah tarla kapıyı açtı. Yemek odasına girdi. Masanın üstünde yanan lâm | Karapenin üzerinde hizmetçi — Neye burada ( uyuyorsun!. — Hayır efendim. — Hanımefendi odasında mı? | — Hayır efendim. ; Yazan : Selâmi İzzet — Nasıl hayır?.. Ya nerede? — Sizinle beraber değil miydi? ,— Sen hâlâ uyanmadin gali - ba... Ne söylüyorsun?. — Aman beyefendi, bu hava - da hanımefendi nereye gider! - — Sokağa mı çıktı? — Sizden biraz sonra hemen çıktı, Celilin alnı kırıştı. Acaba Şahende şüphelenmiş miydi?... Onu takip mi etmişti?. Yok canım, böyle şey olamazdı. Düşünmeğe bile değmezdi... Ha » yır, muhakkak iskeleye inmiş ola- caktı. Fırtma çıkmea, balıkçı kulü belerinden birine girmişti. Fırtma nın geçmesini bekliyordu:.. Bunları düşünüyor ama, düşün düklerine kendi inanmıyordu. U- zun bir müddet sustuktan sonra sordu: — Hanımefendi nereva sittiği- ni söylemedi mi? — Hayır efendim. Celil odada dolaşmağa başla - dı... Bir saat böyle bekledi. Sonra pencereleri açtı. Yağmur dinmiş « tü. Uzaktan uzağa gök gürlüyor- du. Şahendeye ne olmuştu? Nere- ye gitmişti? Nerede kalmıştı? — Sen odana çık, ben hanrme- fendiyi almağa gidiyorum. Köşkten ok gibi fırladr, iskele- nin yolunu tuttu.. Etrafta kimse- ler yoktu. Çarşıda, kahvenin önün den geçerken Oğuza rast geldi. Çocuk: — Beyefendi dedi, babam sizi çok bekledi. İsabet, ki gelmedi. İ niz ikiniz için de hayırlı oldu. Celil çocuğu bir kenara çektir — Akşam üstü yanımdaki ka dımı biliyorsun ya? — Tabii, sizin hanımınız... Bu- rada onu herkes bilmiyor.. (Ama babamın da hava bozması deme- si tuhaf oldu... Artık ihtiyarlıyor. — Baban burada mı? — Kahvede, — Karım sizin eve mi? — Gelmedi beyim, (Devam edecek)... gelmedi Vapurculuk Türk Anonim Şirketi Istanbul Acentalığı Liman han, Telefon: 22925 Trabzon Yolu Vapuru 14 T. evvel Izmit Yolu Cuma; Pa- zar, Salı, Çarşam- ba günleri bir vapur sest Oda Topbane rihumindan kalkar. Karabiga Yolu Cumartesi, Çarşamba "iii ae rihhmindan bir vapor kalkar. Gidiş ve dönüşte mutat içkelelere uğrar,