YAKI in Tefvikası; 30 “Ölüme Susayan Gönül e e © A mma Yazan : Selâmi İzzet | Nesrin dedi ki: 5 Ne oldu, anlatın bakayım. Bar, Bilmiyorum ki.. Beni çağırt- , hadığımay söylemediler mi?. dağı, öylediler.. Evet Şey. , va ki.. Ne dediler bakalım, | dan çıkmış. < > Anlamıyorum.. Bu işte Yar. Etrafımda kimse bir şey *miyor. Herkes susuyor.. A - Spa olsa öğreneceğim. Her * bir gün hatırlıyacağım. — Annen, baban nasıl hasta - bir > Şimdi kendini üzüp yorma. iu, yavaş hatırlarım elbette.. aYdi artık koluma gir de köşke *lim. Yemek zamanı geldi. i gm bu esnada Peyman seslen- >> Küçük hanrm... Küçük hanım 'edesiniz, yemeğe bekliyorlar. | tor yerinden fırladı köşke tirdiler h Nesrinin üstündeki hali tabit bir Mdise idi. Kızıllaşmış, her uzvu! etini bulmuş, yalnız beni bi -| sarsılmıştı. Mevzii bir kalbe maştr. Doktor Cemil bunulada oğraştı. in iyileştirmeğe muvaffak ola » .; Demekki ani ve şiddetli bir he - Yecana oğrasın.. Belki buş iddetli ile beyin işlemeğe başlar... i Yok sa Nesrin mazinin bir çok şey» vene hatırlıyacak. Sonra felesofane düşündü: — Hoş, hatırlamasa daha iyi o - ya. Bir gün bir arada obüruyorlardr. *mekten kalkmışlardı. eri hanımla Nesrin, kana - yan yana konuşuyorlardı. ia bir koltuğa gömülmüş, ga- Daha doğrusu u - okuyordu... Yukluyordu. Rıdvan Beyefendinin elinde bir p vardı, , en biraz sokağa gidiyorum, ipi e Cabuk gelirim. Bir misafir €yeceğim. | — Kimi? — pi Bu sakin yuvayi görenler, üstle- “hd patlamağa hazırlanan ka - "taya inanamazlardı. t gittiği gün bir çeyrek Dilferip Hanım: iş Nesrin, dedi biraz bahçeye çı- e mr?. > Çıkalım anne. ei ve doktorun ne biçim o- görünce (gülümsedi, , omuzuna vurdu. e Doktor, okuduğunuz haber mi meraklı?, Doktor sıçradı: Yal >> Fevkalâde meraklı. Çok me- in girin bir kahkaha attı. Doktor ”— Seni yaramaz kız seni... Be- ; Yil alay ediyorsun ha!.. di ix Hayir doktor.. Ben de gaze- | ya Kudağum zaman uyuya kalı - "üm. Haydi bahçeye çıkalım. >— Çıkalım yavrum.. | > odadan çıkacakları za - e bahçıvan haber verdi: — Feyyaz Bey geldi efendim. > Neymiş?, ba ha ayaz Bey mi? Buyursun.. ka tekrar edilen bir isim i iHklerine kadar ürpertti . nmda kırışıklıklar o peyda eki | cereye çevirdi. Arkasını İ du. ! Dilferip Hanımefendinin elini öp- muştu. (Hatırlamağa © çalıştığı belliydi... Gene kanapeye, anesinin yanı- na otururken söylendi: — Feyyaz? Feyyaz?. Doktor Cemil koltuğunu pen -| ka verdi, iyice gömüldü. oKendis göstermek istemediği anlaşılıyor- Kapr açıldı.. Feyyaz Bey girdi. tü, Elini Nesrine uzatıyordu. Dil- ferip Hanım haykırdı: — Nesrin.. Nesrin.. Doktor koştu: Şiddetli bir hamleyle Nesrin an- nesiyle doktoru itti. Yüzü kor» kunç bir şekil almıştı. Gözleri yerinden uğramış Fey- yaza bakıyordu. Dudakları takallüs etmişti. Vü- cudu titriyordu. Birdenbire elini başına götür « dü ve haykırdı, — Hatırlıyorum.. Hatırladım .. Feyaz, sanki acıyormuş ve hay- ret ediyormuş gibi bir tavır takın- mıştı,,. Fakat Nesrin: — Feyyaz... Evet 6... Diye haykırdı.. Üzerine atılm- ca korktu Nesrine yakasına yapış- mış geliyor, tartaklıya bağrıyor - yordu: — Çocuğum nerede?. Bana ço- cuğumu ver!,, Feyyaz kurtulmağa çalışırken Nesrin tırnaklarını obileklerinin derisine geçirdi: — Ya nişanlım, kocam, çocu * ğumun babası ne yaptın?. Söyle diyorum, onu ne yaptın? O ne ol- du?, Dilferip Hanrmla doktor ara - ya girdiler. Feyyazi Nesrinin e .İ linden kurtardılar... Dilferip Hanım, kızımın çıldır. dığma (o kail oldu. Ağlayarak yalvarıyordu — Nesrin, kızım, yavrum, ken- dine gel... Nesrinin ani buhranı geçti ve kız derin bir süküne düştü. Kol - tuğa oturdu. Anasının omuzuna başımı dayadı: — Anacığım, buadam neye hâlâ buraya gşeliyor?. Feyyaz, müdahale etmiyecek, konuşmıyacak olursa tehlikeye gireceğini sezdi, yaklaştı, derin bir tessürle: — Affnızı istirham ederim ha- nımefendi, dedi, Nesrin Hanım sebebini izah edemiyeceğim am « ma, bunu anlayamadım, beni gö“ rünce muvakkat bir cinnet buhra- nma yakalandı. Nesrin başını kaldırdı: — Yalan söyleme. Benim deli olmadığımı pek âlâ biliyorsun. . — Her halde sizin (e deli olma- manızı diliyorum.. Ümit etmeli - yim ki geçirdiğiniz ağır hastalık.. — Geçirdiğim felâket beynimi biraz sarsmışlı. Bazı şeyler hatır- layamıyordum.. o Fakat şu anda her şeyi hatırladım.. — Gene ber şeyi hatırlamışer - nızdır. Hem ( hatırlasanız bile, bağırarak söylememeniz daha ha | yırlı olur. — Neden?. — Annenizin duymaması lâzım | gelen.. (Devamı var) İ İzmit reisi vekili Esat, Çorlu İ reisi Mehmet. A ikinci dil kurultayının açılışını kutluluyanlar an CH. F. Gemerek Kars| Aydm idare heyeti reisi Ethem Kadri. Erbaa C. H. F. Re-| isi Mehmet. Esi reisi Hamdi. Hafik C. H. F, reisi Mustafa, Hafik İpsile i H. F. reisi Cemal. Keskin İ F. Hadi, nahiye müdürü Refik, Belediye reisi Ömer. Hafik Mus- muga nahiyesi C. H. F, reisi Be- Gemerek Sarıo; reisi namına Alâettin. C.H. F. Müntemedi Ömer, Sabit, C. H. F. rei- il, Zara, Kızıldağ, | makam M. Nami, Güm ye ie ve Tevfi Mustafa Gümüş ki kam vekili Fikri, belediye Emin, H.F. te Arif, Havza C.H. F. kaza idare heyeti reisi| Ali Riza. Ord H.F. reisi| Haydar. Kadmhan C. H. F. reisi Ata, Kozan C. H. F. reisi o Zeki. Lâpseki CC, H. F. reisi Hamdi. Çerkesköy C. H. F. reisi Hüsnü, C. H. F. kaza idare heyeti reisi Ziya. Saphane C. H. F. reisi Habil oğ- 'u Fuat. o Tuzlukçu hal de 38 No.du zirai kredi kooperatifi ortakları namına, Akşehir bütün köylerinden cemiyetleriyle şir - ketlerinden. Ereğli C. H. F. reisi Hakkı. Serik C, H, F. Vilâyet i - dare heyeti reisi vekili Hamit, Konya C, H. F. ve belediye reisi Şevki. Bala C. H. F. idare heyet i namma , Sakıp. Kemalp: AŞA, “C”H. F. reisi 'Asim, ziraat vdası reisi Cemal. Dem reisi Sadettin, Himay si Ali Riza, C. H.F. İr T. eemiye Cahit, Türk dili tetkik cer nı Osman Hayri, Hilâliah mer; *R. Dr. Sedat Sipahi, iktisat <e-| | iğ Demirköy Ş. reisi Sadık. idare C.H. Akif. za, Gediz C. H.F. reisi Kütahya C. H. F. vilâyet heyeti reisi Etem. Kütahya F, idare heyeti reisi (o Ali Bartın C. H. F. reisi yerine Beş oğlu Hasan. Biga C.H.F. idare heyeti başi Raşit. Bursa C. H. F. sadi Rasim. Alanya| CHEF ükrü. Şiran kaj makamı Zeki Ziya. belediye rei - si Nusrat, C. H. F. reisi Mesut, Akseki Güzelsu nahiyesi C. H. F. Mersin C.H, F. içel vilâyeti idare heyeti ve Mer- sin Halkevi reis vekili Necip Na- k G. H. F. reisi Nafiz, Ula Salakiğa veisi Gg F. reisi Hamdi, Gökova nahiye müdürü vekili Muharrem. en : dıç C. H, heyeti idare ve bi, Himayei Etfal Bayındır C. H. F iye oc eği yam . e ü heyeti reisi Fevzi, Kiri am Ta Si, F. idare heyeti reisi Ahmet, Ter. me G, H. F. reisi Muhlis, C. H. F. Susuz sahap nahiyesi i- dar eheyeti reisi Veli, ©. H.F. Cevizli nahiyesi idare heyeti reji si Süleyman. Aydın C. H. F, reisi 'M. Nuri, belediye reisi Mehmet Nuri, Ayvalık C. H. FE: reisi na - mına A. Mazhar. Edremit F. reisi Cevdet. Çubuk C.H. Rİ isi Hüsnü, Haymana C.H. reisi Fahri, Buca belediye reisi (âzım, nahiye müdürü Rifat, C. “| dan çok çekinirdi. Bardiya, Tas - .| pa kadar kuvvetli bir adam de - | “| Ufacık bir hançerle sekiz on kişi- -İ yi birden yere sererdi. İ Umle kesip uğrunuzda kanımı a - ”* (Libya) kocasından memnun i ruhunda daha fazla temayül his-| İ sediyordu. Kocası sert bir asker-| | di. Halbuki Dâra çok munis, ne -! 5. seli, ve bilhassa kadmları çok iyi | CHİ BABİL VE PERSEPOLİS SARAYLARINDA DÂRÂ.. İSKENDER E Tefrika No. 6 ———— 5— VAKİ 28 AĞUSTOS 1934 see rdi İshak Kumandanın Karli ba- gırdı: Kocamı boğuyorlar Hassa kumandanı, Dârânın rakıbini rakıbini boğduktan sonra bir mahzen mukaddes şarapla taltif edilmişti Dârâ bir akşam hassa kuman- danını yanma çağırdı: İ — Taspa! Bir derdim var.. Ça» | resi senin elindedir! i Dedi ve Mısır dilberi yı çok sevdiğini söyledi. Hassa kumandanı, (Bardiya) (Libya) gildi. Fakat, Bardiya İraniler ara- İ sında vuruculuğu ile meşhurdu. Taspa, korkak bir tavırla hü- kümdara: — Emrediniz, kendi başımı e- kıtayım İ dedi- Fakat, Bardiya ile döğüşemem. Çünkü o benden zi - yade vurucu ve nişancıdır. Dârâ güldü: - Ben senden onun karısını is- tiyorum! Onunla dövüşmeni de- gil, Kahraman (Bardiya) yı nasıl boğdular ? Hassa kumandanı hükümdar - dan aldığı talimat Oüzerine işe başlamıştı. Mısır serbest kalması ortadan kaldırılması lâzımdı. dilberlerinin sarayda için, kocasının! değildi, İran hükümdarma karşı anlamış bir erkekti. (Libya) kocasmdan memnun olmamakla beraber, hiç bir za - mân onun ölümünü de istemezdi. Çünkü, kendisi de biliyordu ki, Bardiya, ölürse, Mısır dilberi o - nun kadar meşhur bir adamla ev- İenemiyecekti. o Dârânm sayısı) yüzü geçen gözdeleri “arasında! — mevkii ne kadar yüksek olur- sa olsun — müebbeden bir cari- ye olarak kalacaktı. İşte bu endişe, güzel KANLİ kocasının peşinden koşturuyor «| du. (Libya) yolda gelirken, eski Sümer şehirlerindeki (1) hüküm- darların cariyelerine kıymet ver- mediklerini, mabet harabelerin - de gördüğü resimlerden de anla- mıştır. İran hükümdarlarmın de eski hükümdarlar gibi yapmaya cağını kim temin edebilirdi? Güzel (Libya) ögün sayarın bahçesinde çok sevdiği tavusla - rın peşinden koşuyordu, (Libya) nın iri siyah gözleri, öldürücü ve baş döndürücü ba - kışları vardı. Bahçedeki nöbetçi- ler ve bahçevanlar bile genç ka- dının yüzüne bakmağa cesaret €- demezlerdi. e Hükümdar, Mısır dilberine göz koymuştu. Zaten, Dârâ, kendisine istirap- H. F. namma Reşat, Hilâliahmer! reisi Sadettin, Tayyare reisi Kâ -| mil, Spor klübü: reisi namma Na-| zım Beyler, (Devamı var) i kendisi, ne de İ meşhurdu. Bundan larıni unutturacak bir kadın ar yordu. Kim bilir? Hükümdarın ara » dığı kadın belki de (Libya) ola » caktı! Fakat bunu şimdiden ne hükümdar bile - mezdi. Hâdisat -acaba (O Dârâya mı yardım edecekti? Yoksa (Lib- ya) ya mı?... Muhakkak olan bir şey varsa, hükümdarın, günler geçtikçe Mr İ sır dilberini biraz daha fazla sev- mesi idi. Dârâ, Libya, bahçede bir ço- * cuk gibi kuşlarla oynaşırken, © nu pençereden seyretmekten bile zevk duyuyordu. Libya tavusları severken, bir- i den, ağaçların arasından akseden İ bir hırıltr işitti... Kuşların yanın « dan ayrıldı.. Koştu.. Ve hırıltımın yükseldiği yerde iki heybetli nö- betçinin bir adamı boğduklarmı gördü. Korkup kaçmak © istedi. Fakat, merak bu ya! Geriye dö « nemedi.. Ağaçların ârasma da « İmca, boğulan adamı tanıdı.. El lerini uzatarak bağırmağa başla» dı: — İmdat... Kocamı öldürüyor. | lari. Etrafında dolaşan * nöbetçiler (Bardiya) nm karısını saraydan içeriye götürmüşlerdi. (Libya) baygın bir halde, hü- kümdarm odasında yatıyordu. Mısır dilberi kocasının boğul» duğunu görünce, bu müthiş man zara karşısında itidal ve metane« tini kaybederek, ağaçlarm ara « sında düşüp bayılmıştı. Dârâ, bu manzarayı pencere- den seyrediyordu. (Libya) nın sesini duyunca: — Kucaklayıp getirin! Diye bağırmıştı. Taspa, hükümdarın rakibini boğduktan sonra, Dârâ ya: — Ellerimi bir kahraman ka niyle lekeledim. Bu lekeyi ancak bir mahzen dolusu, mukaddes şi rap temizliyebilir, (Devamı var) (1) “Mezopotamya'nın ilk a » halisi cenupta Sümerler, şimalde Akatlardan ibaretti, Bu iki ka - vim “Büyük göç” ten sonra Orta Asyadan bu havaliye yerleşmiş « Sumer Türkleri cenupta atın vasatında (Uruk) şeh- rini. tesis oetmişlerdi. Bu şehir bağları ve büyük omabetleriyle aşka gene cenupta Sumerliler tarafmdan te» sis edilen (Nipur), (Nizin), (Zi- par), (Kalner), (Larsam) ve a- da (Küta) ve (Ur) ı. Urlular Mısır ta « , Sumerliler « itler evvelâ Ur şehrinden yaşlamıştı. Urlular aralarmda büyük sa- natkârlar vardı, mermer Üzerine beldenin örf ve âdetlerini göste - ren reşimler hâk ederlerdi... 1ih” (Sumd kızı » İskender Fahrettin) Y