Pm müsavatı Kadınlar ahlâkta erkeklere müsa - vi olmak istiyorlarmış! Bunu okuduğum zaman doğrusu çok sevindim. Kadın meselesinin bir fikir, bir da* renler dün kendini erkekten ayr bir mahlük, bir başka cinsin unsuru #ibi gören kadınların » Dün kendilerini erkekten tamamen AYTI g9. ren kadınlarin bugün erkekle müsa - vilik davasına çıkan kadınlar aratın deki mesafe bir çarşaf, bir yeldirme, bir kafes boyudur. ardında, yeldirme siperinde, kafes barikadında bissiyata cephe tutam kadın böyle bir vey hatırlıyamazdı. Bu kadın haya - tında, kadının dünyayi anlayışında bir merhaleyi teşkil eder- » * a Kadının, erkekle müsavi, ahlâk te- lâlekisine sahip olmasmı istemesi yal mız kadınlar bakımından değil, fakat > ahlak | va halinde ortaya atılmasından epi nun oldum. Kadınlar erkeklere müsa- vi olmak istiyorlar. Bu davayi ileri sü- i çılan belediyenin cinsi ahlâk bakımından erkekleri de | eden bir meseledir. “Kadının erkek gibi bir ahlâk sahi- bi olmasını istemesi kadının işçi, ve bir iktısat unsuru olmasından, hukuk müzavatını elde etmesinden doğan za- ruri neticelerdir. Fakat burada ciddi - yetle göz önünde tutulacak bir nokta vardır. Bu nokta şudur; Ahlâk müsavatı iddiasmdan evvelki devrenin al bugünkü erkeğin ve kadının formülünü vermektedir. Bu ahlâk formülü kadını ta (Patri- yarkal) aile zamanından kalma ismet ve ilfetle bağladığı halde erkeği başı inden çıkan dav Belediyenin manevi şahsiyetini tahkir davasına dün devam edildi | Maznunun “ Yüzlerini iki elle kapayarak gezmek mec- buriyetinde olanlar,,sözü reisin müdahalesini davet etti | Esnaf Bankası meselesi etrafında | şey olduğunu kayit ve sözlerine şöy - ki neşriyatından dolayı belediye tara- fından “Milliyet” gazetesi aleyhine a- manevi şahsiyetini tahkir davasına, İstanbul ikinci ceza mahkemesinde dün akşam üzeri bakıl- mıştır. Geçen celsede, güzelede “Tırpan” sütununda çıkan bir yazısından döla - yı dava edilen muharrir Burhan Cahit Bey sorguya çekilmiş, Burhan Cahit Bey bu yazının sadece tenkit vete- menni mahiyetinde olduğunu söyle - İ amişti. Dünkü celsede de gazetenin bos, hattâ kayitsiz bir hale koymuş” | tur. Erkeği her şeyi yapmağa mukte- erkeklerle müsaviliği davasını ileri sürme - “rmal bir cinsiyet ahlâlamın for- bulmak iktiza eder. Binaenaleyh kadmlar ü tahakküm ve Patriyarkal #slarına dayanan ve bugün sa - 4 te kalmış olan telâkkileri teşmil etmek, bir ahlâk mü- değil, bir immoralite çıkma- zna girmek demektir. » Halbuki bugün biz, ve yahut ka - dın, erkek arasında iş ve hukuk müsa- valından ablâk müsavatına geçmek is- tiyen cemiyetler, bugünkü erkek ah - İâkmi ideal diye gösteremezler. & Ahlâkça erkekle müsavi olmasını i- “İleri sürerken erkeğin kadınm bazı fe- ğntlere katlanması, kadının erkek gibi müstahsil bir unsur halini alma- # lâzim gelir. Her şeyden evvel bu i unsuru birleştirmek Jâzim gelir. m sonra (iş) in yarattığı ve for- ie verdiği ahlakı kadına ve erke- ir bir şekilde vermekte hiç .bir mahzur tasavvur edilemez. Sadri Etem Türkiye — isveç Ticaret .. at müdürü Etem İzzet Bey s0r- #uya çekilmiş, reis Burhanettin Bey şöyle demişti — Banka işi etrafında gazetede ya- pılan neşriyatın, belediyenin manevi şahsiyetine dokunduğu iddiası, dava - nın mevzuunu teşkil ediyor. Buna kar- sı ne söyliyeceksiniz? Etem İzzet Bey şu cevabı vermiş - tir: — Reis Beyefendi, Esnaf bankası işi hakkında bir komisyon tahkikat yapmış, komisyon raporu şehir mecli- sinde okunmuş ve bu suretle hâdise, matbuata aksetmi: Bütün gazeteler gibi, biz de pek tabii olarak bundan bahsettik. Bahsederken, i | evi şahsiyetini istihdaf eden ve suç mahiyetinde olan bir şey o yazmadık. Bu itibarla, ortada tarafımızdan işlen- | miş bir suç yoktur! Mesele velveleye verilmiş! Buna karşı, belediye avukatı Rami Bey söz istedi ve şu mukabelede bu - lundu: — Evet, her gazete yazmıştır. Yaz- mıştır, ama Şehir meclisindeki müza- İ kereleri olduğu gibi sütunlarına akset- tirmiştir. Öyle, sanki bir facia işlen - miş gibi ortalığı velveleye vermemiş- tr! Rami Bey, bu sırada Esnaf banka- sı vaziyetinin, iktisadi mücadele sa - | kasında bazan her hangi; bir ticeret | müsesesesinin uğradığı vaziyetten baş- ka bir şey olmadığını, bunun şahsı is tihdaf eden bir maksatla büyütüldü » günü, bankanın tamamiyle bir beledi. ye bankası imiş gibi gösterildiğini, Vali ve belediye reisi Muhittin Bey o o aralık Ankaraya gitmiş olmasından istifade edilerek çala kalem yazı ya - zıldığını, ateşe körükle gidildiğini or. taya atmıştır. Maznun mevkiinde başka- larının bulunması icap ederdi? Bu sözler üzerine, Etem İzzet Bey tekrar söz alarak, bu işten dolayı suç- lu mevkiinde başkalarının oturması lâ- zum gelirken, kendisinin bir davala bu mevkiden söz söylemek vaziyetinde kalmasının teessürünü uyandıran bir fe 5 « İhtiklârın herkesi kaşup kavur- duğunu söyliyerek... le devam etmiştir: — Sokakta yüzlerini iki elle kapa- yarak gezmek mecburiyetinde bulu - nanların... Reis Burhanettin Bey, bu noktada Etem İzzet Beyin sözünü kesmiş, e - ğer şahsiyetlere tariz yollu söz söyü - yecekse, sözünün devamına müsaade edemiyeceğini bildirmiş, “İki tarafın da daima nezahet ve kanun dairesin - de ve dava mevzuuna dair söz söyle- melerini rica ederim” demiştir. Etem İzzet Bey, yeniden söz al - maktan maksadının, Rami Beyin söz- lerindeki kasit tefsirini tekzip oldu - ğunu, bunun doğru olmadığını ilâve ederek, sözlerini bitirmiştir. Suçlu vekilinin isteği Etem İzzet Beyin avukatlarından Bahir Bey, ceza mahkemeleri usulü kanununun iki maddesini ortaya koy- muş, bir “İcap ederse...” kaydi etra - fında bazı sözler söylemiş, belediyenin bu davasının reddi lâzım geldiği neti- cesine varmıştır. Rami Bey, bu davanın ceza usulü- ne göre değil, matbuat kanununa gö - re açıldığına itaret ederek muhakeme- ye devam isteğinde bulunmuş, müd - deiumumi Ubeyt Bey, ayni esastan a- vukat Bahir Beyin ret isteğinin reddi- | ni istemiştir. Karar Reis Burhanettin Bey, aza Ahdür- rahman Şerif ve Adil Beyler, bahsi kı- saca müzakere etmişlerdir. Sonra, ri - yaset makamınca, şu karar tebliğ o - lunmuştur: — Belediyenin şahsiyeti maneviye- sini tahkirden, belediye reisinin mü - saadesiyle açılan dava, neşriyatla tah- kir davasıdır. Ceza usulü kanunundan sonra neşrolunan Matbuat kanununun elli altıncı maddesinin sarahati veçhi- le ve müddeivmumünin iddianamesiy- le doğrudan doğruya mahkemeye ve - için imtihan Muallim mektepleri ile lise me- zunlarından orta tedrisat muallim. liğine talip olanların imtihanları dün üniversitede başlamıştır, İm- tihana girenler tarih, cografya, yurt bilgisi, fen bilgisi, bioloji, li- san, riyaziye zümrelerinden imti » han edilmektedirler. Bugün Fen fakültesinde fen bil. gisi imtihanları yapılacaktır. Dün girmiştir. mezunlarından orta tedrisat mu- Nndi Nasıl «« « “İhtikâr vardır demek kâfi de- ğildir, ihtikâr tahammül edilemiyecek hale gelmiştir” diyor... Orta tedrisat muallimliği|Belediye—Periye bankası elli beş genç riyaziye imtihanına | —. rilmiştir. Bunun (neticesi olarak ta | müddeiumumilikçe ceza usulünün 346 | ıncı maddesi mucibince davaya iştirak açık olarak bildirilmesine Ceza kanu - | nunun 488 inci maddesinin “Adli ve - | ya siyasi veya mülki veya askeri hey » | etler v. 5” fıkrasiyle de müsandei bu- | | İ susiye verlimiş olmasına ve ceza usu - lünün 344 üncü maddesinin “Mağdur” kelimesile başlıyan fıkrası da yukarda sözü geçen 488 inci maddenin son | fıkrasını ilga etmemesine mebni, suç- | lu avukatı Bahir yet kararının reddi il nin talebi üzere muhakemenin deva - mına ittifakla karar verildi. Hakkı şahsiniz kadar söz söylersiniz! Etem İzzet ve Burhan Cahit Bey- ler, bundan sonraki muhakeme celse- lerinde yalnız avukatlarının hazır bu- lanmasına müsaade istediler. Beledi - ye avukatı Rami Bey, buna itiraz et- vi: —Gerçi bu cihet mahkemenin tak- dirine ait, fakat şahsi hak noktasından söylüyeceklerim var. Birisi kanuni, di- ğeri... Reis Burhanettin Bey, şöyle dedi: — Burâda söylenecek her söz ka- nuni olmalıdır. Ve öyle olacaktır ta- İ bi! | — Evet, efendim. Yani, şöyliyece- | ğim, şer suçlular, burada her celsede hazır bulunmalıdır. Kendilerinden he- sap soracağım! — Hakkı — şahsiniz Okadar &öz söyl iz, efendim! Neticede, dava edilenlerin yalnız avukatlarının da mahkemede buluna - bilecekleri, belediye avukatının iddin- sını derinden derine yazı ile teşrii ve dava edilenlerin avukatlarının gazete- leri gözden geçirerek müdafaaya ha - zırlanmaları karariyle, muhakeme, on Temmuz Salı günü saat on dörde bıra- kıldı. itilâfı esasları Belediyenin Periye bankasına olân borcunun muayyen taksitler» le ödenmesi için Ankarada bele - diye murahhasları ile banka mü - messilleri arasında yapılan müza- kere itilâfla neticelenmişti. Bu iti- lâfın esasları tesbit edilmektedir. Yakında itilâfname parafe edi- lecek ve belediye ilk taksiti vere- cektir. İ allimliğine talip olanların! imti-! p'lacaktır. ss. İhtikâr, demek belediyecileri de şikâyet ettirecek dereceyi bulda... G vor? — YAKIT, 3 TEMMUZ 1954 SOHBETLER », wi Zaro Ağa Günlerce, Şişli çocuk hastahanesin- de, Voronofkâri tedavi edilen Zaro a- yanlışlığından gürlediği zehabmı u - yandırdı. Voronofun Şakirdi olan dok doturumuz, adamcağızı nasıl tedavi et ti bilmiyorum amma, her halde otop- siden evvel, ne böbrekte iltihap oldu- ğu, ne taş bulunduğu, ne de ciğeririn veremi mevzuu bahsedilmedi. Her neyse, bunu doktorlarımız ve doktor- luk âlemimiz düşünsün!... Her halde Voronofun, bir kere daha göğsü ka - barmıyacaktır... Biz gelelim ihtiyarlık meselesine... Yirminci asır milletleri, tabiat ka- nunları haricinde ne bulurlarsa, ken- dilerine reklâm £savitasi (o yapıyorlar. Bu sistem, Amerikanın sistemidir, Bir. birine yapışık iki çocuk, iki buçuk metre boyunda bir insanı, bir buçuk asırlık bir ihtiyar, yaşına, basmadan fasih konuşan bir çocuk, elli santim yüksekliğinde bir cüce dünya dillerine destan oluyor. Bu reklâm, öyle ileri gitmiştir ki, milletler birbirlerini kıskanmağa baş- lamışlardır. Meselâ, Bursada, çocuk « larını, piçtir diye, yuvasından atan leyleğin macerasını, zannedersem Bul- garlar, bu vaka kendi köylerinden bi- rinde geçmiştir gibi yazdıklarından, bizim matbuat hiddetlenmiş ve tekzip etmişti. Zaro Ağanm yaşı da, senelerden beri, münakaşa edilip durmaktadır... Cihan matbuatı, bu mesele üzerinde, sütun dolusu yazılar yazdılar. Dün - yanın en ihtiyar adamının Türk olma- dığını isbata kalktılar. Biz mukabele ettik. Nihayet rahmetli Zaro ağanın Amerika seyahatinden sonra, ihtiyar. lık rekoru kendine kaldı. Dünyanın es ihtiyar adamı Zaro Ağadır, dendi. Zaro Ağa bu hafta öldü. Ondan sonra, kendi iddiamızı ken- dimiz tekzibe başladık: Zaro Ağa yüz altmış değil, yüz otuz yaşındaymış... ve gençlik | Hayır, Zaro Ağa yüz otuz yaşımda da | değilmiş, ancak yüz yaşındayımış.. Vo- ronol sistemi, Zaro Ağanın kaç Yaşın. da olduğunu tesbit edecekmiş... Voronof bu işe neden burnunu 40- Zaro Ağa öldü. Bir buçuk asırlık bir ihtiyar öldü diye, sütun sütun ye zılar yazdık. Çenesi bağlanırken, te « neşirde yatarken, resimlerini bas - tık... Eğer Zaro yüz yaşında idi ise, bü- tün bunları neye yaptık? Eğer dün - yada, demir gibi yaşamakta olan dok- sanını geçmiş kimseler yoktur san » yorsak, aldanıyoruz. Voronof bu işten elini çeksin... Biz, kendi iddiamızı kendimiz cerhetmiye- lim. Zaro Ağa, dünyanın en yaşlı ada- mıydı. Dünyanın en yaşlı adamı öl » müştür. Allah rahmet eylesin. Selâmi izzet Belediye hukuk işleri müdür muavini vefat etti Belediye hukuk işleri omüdür muavini Adil Bey vefat etmiştir. Diğer taraftan yüksek mektep| hanları da bu ayın on beşinde ya! Adil Bey uzun zamandanberi ra» hatsız bulunuyordu. Dehri Efendi — Yok canım, Avni Bey lâtife ediyorlar, ihtikâr o kadar i büyük değil. Ehemmiyetsiz, olsa ol- | sa fakirleri kasup kavurabilir!... O 5 “iii as ii a vağlar “gi