KİLLİ ELE AN RAN A e Ydu, Tabanın Selim Na: akaldığı ve m k Vakıt'ın Edebi Tefrikası: 22 EET RENEE WE LALE Bİ Baba-Oğul GE Nakieden : Selâmi izzet tu. Bunu hissediyordu. Bu| mı a kimin ilirdi? günetileriisii bütün ğrenili. Herkes için, bu sa, Muallâ için o derece mantıki| * idi. murlu ve camurlu gecede, aklaştığı perişan kılıklı neler söylediğini hatırlı Nazımın Yanına Yi adam cesedi ö: diye tevkif il a onu; ag adam değil mi ve dürüst neki! Talat : yatı lar. ve güçlükle bir ihtimal başladı. O konuştuğu, Sökeli kur- sını rica ve istirham ettiği a tarması i dam bu ei işlemiş bir Kocası raber ismini iğediği adamın katil olabi. :eği onu öyle çileden çıkarı arıyor- du, ki beşeri bir hotbinlikle, o pej- mürde kılıklı adamm, O fırsattan ifade ile, Selim Nazımı öldüre- Ceğine, nihayet akıl erdirdi. Ko ağ di titretiyordu, Eğer Selim Na- damın eliyle e coa- i isi verme» Tuyu söyler: “Bu böyledir, değildir. der. Ve bu sesi dinleyen- ler in anmazlar. a kidir,, di iyordu. â dayanıyor, bu sesi Ke J vine neden gi ird u mamağa, galışı ıyordu. Bu me olmadan, endişeleri, korkula - Yı bu sesi ona duyuruyor, ve inan: diryordu, Katil Ali Nakıydi. Se -| 4, buna emindi, bunda şüp-| sefil, rezil küstahlığını alt ede- “Bir gün liğdan, düşer gibi Ali Nakiyi itham etti, izahat istedi .. A'i Naki evvelâ şaştı, sonra biir endişeye düştü. Huzur ve sükünu- nun, bu kadının elinde olduğunu biliyordu. Muallâ, içinde olanı dışıma vur- muştu, Bunu yapmak için de, dok- irmemiş, açık Nazım Be; eyi öldüren, tevkif edilen adam değil, een ık istedi. — İsmini taşıdığınız bir adamı cinayetle itham ettiğinizden size Bileği irim! Çok lütüfkârsınız.. e lim Nazımı senin öl- dürd emin ederim!.. Ali Naki Hee. devam etti: ereket versin cani yakalai Caniği iduğ lâm? ma artık çok oluyorsun!. bakıy. du, Mua! # gizli düşüncelerini anlamağa çalışıyor - du. — Biçare bir adamın böyle fe- ci ölmesi üzerine, haydi — diyelim ie ki be nden şüheledinz. Teessi Fakat bunun — — em İrem edildi. Tahkikat dürüm > e başlı el Mahkem. yacak . Sizdenri- ca ederim, hakikat (meydana çı- kıncıya kadar, mânasız şüpheni « ze nihayet veriniz.. Bu maku! sözler, Muallâya si- lâhımı beledi Yumı —— - dı.. Gevşemedi.. O, ye az- metmiş, her şeyi gözüne giri tı. O, bilmek istiyor ve skesnin doğruluğuna iman ediyor. — Hakikat, dedi, ben de Baki - e arıyorum.. Ben eminim, be - im kanaatim var. Cani, tevkif e- “Selim Nazımın katili Ali Na -| ilen adam değildir. O adamın, Cc o emil Beyin e - biliyorsunuz? ece, Bomentide — Onu m iyas gönderdim.. — Sen mi? — Evet be Gece ona tesadüf Nakiden! ettim.. Çünkü tevkif edilen adam muhakkak gece benim (rastladı - ğım adam: itmesini ve eve girmek istiyen birini çevirme- i Si edeme amdan, ko- sini, eve girmesine mâni olmasını dan ürküyordu. o Hayır, bu| söyledim. Selim Nazımla kı “orkusu maddi değildi. Ali Naki karşıya, bağ başa kalmanı istemi - de onu da öldürebilirdi. V. arsın öl- dürsündü.. Hayatta e Nesi ve kimi vardı?, Ha kus su hundan değildi. Gayri | ihtiyari tayri #uuri bir korku vardır, İnsan teklikeli bir mahlükla karşılaşın» sebebini bilmeden ürker.. İşte Du kocasından böyle ürkü - N ikaz avaş (yavaş azmini in almadı era deleye tr rn “ me a li MA da emindi, Görünün, diyordu, benim dü:| Tütt y © namuskâr isyanım, onu n| yordum. Ali Naki korkmadı, sadece kız- Pa — Demek bunu yaptın ha?. Elindeki kâğıt keseceği iki par ça oldu.. Ali Naki, parçaları fır * m sobaya attı, Kapana düşmüş bir e. gibi, kısa bir müddet , le'ik aradı.. Sonra bir - de p imar, Başını dik tut- — Eğer bunu yaptınsa, iftihar et, bu cinayette senin (de hissen var demektir! Dedi.. Katile hem yolu, hem av göstermişsin.. (Devamı var) rma armagan edilmiş delikanlı- lardır. Bu Li yurdun yedi bucağın- dan kalkıp burada bir bayrak ve bir buyruk altma erkal Kimi köyünden bir par başı- nın yeşil angısını, kimi br. İdim ss sevgisini yüreğinde getirdi. O- n, ordu bütün bir ulusun Koşun geçiyor. Burada yağr betlerinde türk güneşinin laddii ğını taşıyan bu koç yiğitler, (o bir arkasında giden hir bayrak il yürür, ei toz ayaklari üzerine güç“ ken > çocuğunu bağrına basmış bir ana gibi, sevinç içindedir. 'ürkün al bayrağına (o bu koç yiğitlerin omuzlarında . dalgalan- mak ne çok Yaraş Koşi Onları e iki) keçeli de ve kardeşlerinin içinde ık bir kaynaşma vardır ve hepi- miz, gönüllerimiz bu yürüyenlerle yemi eti e: e) .M. Bu söyle geçen bir. li SÖZ“ lerin karşılıkları: Koşun — Jar Bet — Çehre Urunç — ec Angı — Ulus — iha Yöre — Etraf (Bu sözler tarama dergisinden almmıştır.) Çekoslovakyada dehşetli eeaklar Prag, 19 A(.A.) — Bütün Çe- koslovakyada A ecek hice m p Slovak kasaba ında yüz yanmıştır. Pes belediye dali iz beyanna: neşrederek taşra şehirlerinde ar uğu gibi halkı suyu ihtiyatla sar- etmeğe davet eylemiştir. Londrada bahçelerin ve yolların Ssulanmasına harcanan su Londra, 19 (A.A.) — Londra belediye parklarına © nezaretle mükellef bulunan daire, su tasar- rufu hususunda halka ge k maktadır. Bazı parklardaki yolların e. dan vazgeçilmiştir. kr lan hesaplara göre, şimdi- ye kadar, Londranın günlük su sarfiyatı olan 290. milyon galon: dan 40 milyonu umumi bahçeler İe yolların sulanmasına sartedil -! mekte idi. 5— VAKII 26 HAZİRAN 1934 — ff Türk - İran hudutlarında Neler gördüm? Yazan: Erzincan mebusu Aziz Samih Çölde biran evelişimizi bitirmek istiy.rduk Beyaz açil kai uzaktan görüyor, oraya doğru ilerliyorduk, fakat karanlık bastırdığı zaman. Bu çölde işimizi bir a vel biirenski için yola ir bir buçuk saatte Köşk Basriye varı rdık, İ Köşk Basri yirmi metre kadar seklik üzerine tuğla ve çamur harç la yapılmış murabbar bir kale ha- rabesidir. Etrafında ufak toprak n buraların meskün ve amur olduğ una delâlet eden ka Dm izleri bulduk. Hudu n (300) metrc şarkınd ilke şimale teveccühle de du. Biraz tü ierik fransızca ve mükemmel Abdürrazzak Ave manda zehar) yani t yemeyip sebze ile geçinen ta - nedir Fransızcayı iyi bilme- iği halde bra li. Si n etarien diyecek e böriiikze (akilünnebet) derdi ve herkesi Salı günü sabah saat sekizde tekrar Köşkün şark ve şimal taraflarındaki hudutla - ra da işaretler koyacaktık. Bu işe başladık. Hiç ümit edilmiyen bir hâdise oldu: Yağmur başladı. Ge ri döndük. Akşama İlan yağmur durmadan Mi üağmur toprağı uşatmıştı. Çadır | ipleri de Möliilee kısala- rak kazıkları çekip çıkardılar. Benim çadır üstümüze yıkıldı. zekai karar verdik. A! yeme i sofrada yemek ka" bil olmadı. Neferler tabaklarla yemekleri herkesin yatağına ge- tirdiler. 0 ğ de yağmur yağdı. Re karar Sli halde, rarımı- zı tatbik ülrl Sili hafif i haritası tercüme etmiş ve Slaldi tayini bulamıya- » T Sg g hendis hiç yol kaybeder mi dedi. Biz de ona inandık ve bırakarak > İma çadırlarımızı u - aktan görüyor ve oraya doğru ilerliyordük. Fakat karanlık bas- tırdı. Artık çadırlar görünmez oldular. Tuttuğumuz istikameti kaybetmemeye o çalışarak güç halle çadırları bulduk. Akşam ye meğini yedik. Abdürrazzak han hâlâ gelmedi. Bir iki saat daha çamı içieileşii — de kimse çadı- rmdan çıkma Biz b e gün kalmak ü- zere gelmiş ve erzakı onâ göre getirmiştik. Şimdi erzak bitmi ti. Kıtlık başladı. Askere Gi leri, kazıkları adırları yola çi öükele (Sebi) ye sl dik. Yol yı ça isin Hayli güçlük çek- tik. (Sebi) de rm arkadaşları- mız bize pideler içinde ceylân sö- ü dağıttılar. Bilmem açlıktan mı, yoksa veye vi bir et olduğundı umuza gitti. Bu tadi da Nasıriyeden vapur geldi. Saat ikide hareket Muham - bekledik. Gene ses seda yok. İ - ranlı arkadaşımız gelerek Ab: | dürrezzak hanın yolu kaybetme - si ihtimalinden korktuğunu anlat tı. Çadırların önüne büyük bir! ateş yaktırdık. Birkaç saat daha) endişe ve merakla bekledik. . Abe dürrazzak han zuhur etti, odedi ki: İyi ettiniz de ateş yaktı el Yoksa ben, başka taraflara gidi - yordum. Haniya sizin puslanız| vardı, dedik. Güldü ve dedi ki:| “Maateessüf ben gece karanlık | olacağını ve kibritim de olmadı »! ğından puslanin ibresini göremi» İ yeceğimi unutmuşum, bucukta mej gelerek İranlı arkadaşla» rımızın inle kaldık. Bundan sonra hududun (Üm- mülbeşer) noktasında efrrenci 25 şubatta toplanmıya karar verdik. tesstirdik. O da yalnız ve garip | j kalacağından pek kederliydi. (Devami var)