Gülseren henüz on beş yaşında değildi. Fakat aşk yüzünden af-| fediyordu. Bu, af, aşktı. Ote! ki mi ji: i, — Daha sonra, zamanla anlar- #ın, dedi. Büyüyünce anlarsın. Ben yalnızdım. Hepsi birden kar- $t koydular. Döğüştüm. — Hepsiyle mi?. — Anlarsın ve acırsın bana. — Ya Nuri bey baba?. — Budalının biri!, Minimini kız gülmeye başladı. Nuri bey budalanın biriydi. Fakat o bunu söylemezdi. Henüz on beşine gelmeden ihtiyarlara hürmet edilir.. Mahaza için için hüküm de verilir. Budalının bi- riydi. — Budaladır ama (Gülseren, sadık dosttur. Eğer ihtiyarlarsan, sadakatin, zekâdan daha kıymetli olduğunu görürsün, Baban, zavallı baban da sadakate muhtaç. Gülseren, bu ağır gelen keli- meyi anlamıya çalışıyordu: — Sadakat mi?. Marmara geceleri içinde, sarı saçları, mahmur gözleriyle çok güzeldi.. Bir çocuk vücudundan, bir kadın ruhu doğuyordu. — İstemezdim, hayır, istemez- dim.. — Ben küçücüğüm baba. Gecenin güzelliğini görmiyen, farketmiyen mırıldandı: Mayuk Fapidir. N yi « di Gecenin güzel olmısma rağ” men, Gülseren babasının sözleri- ne hak verdi. Hayat fecidi, çünkü öteki vardı. Dedi ki: — İnsan ölmek istiyor. — Sen ölmek mi istiyorsun?. anlattı, dedi ki: — O kapılardan dinliyor. — Ruh yoktur, dedi. İnsan, istediği zaman ölür.. — İntihar mı?. — İnsan cesaret ederse ölür, dedi. Benim bütün arkadaşlar mın akıllarmda ölüm var. Onlar da benim gibi cesaret edemiyor- lar, İşte bu bir facia baba... — Kısa bir facia Gülseren... Halbuki benim faciam.. Sen he- — Annem ne yapıyor?. — O devam ediyor. Ve dedi ki: — Tahammül ediyor. Sabur ve mütevekkil, Minimini gülümsedi: — Seni çok seviyor. Bizi sevi- yor. Onun için, onun hatırı için yaşamalıyız. — Evet, insan sade kendi için yaşamalıdır. Fakat elden gelmi- yor. Ben kendim için yaşadım, sen kendin için Yaşımıya başlı- yorsun. — Ben senin kızınım. aşka bir $ey olmak istemiyorum. Ben ha- Yattan korkan biçare bir çocu- Zum, — Hayat! a bu sözün etrafında kara ge- m bir aksi seda gibi: Ölüm! Vakıt'ın Edebi Tefrikası Minimini Kız Ve Aşk | Va No.14 Hastane pılmalı.. Yazan : Selâmi Izzet | Telefon li Ölüm gırtlağına sarılmıştı. Bo- | teklifi memnuni- 5—VAKIT 4 MART 1934 —— UMUMİ HARP j Teşkilâtı Mi Mahsusa VAKIT'ın yeni Tefrikası: MR m A. MiL nüz başlıyorsun, ben bitiriyorum. | ğuluyordu. Gitmek istiyordu. | Aşk başka yerdeydi! Her genç kız, öteki gelince, ölmek ister. le — Sana, büyük bir genç kız mışsın gibi söz söylüyorum. Be- nim fedakârlığa ihtiyacım Yar. Annen kanapede uyuyor. Şikâ- yeti yok. Ben yalnızım. Sana muhtacım. —— Bana mı mubtaçsm! — Evet. — Artık kadın oldun, rum. biliyo- — Sus baba! — Kadınsın, müşfik bir dest- sun. Ben çok çalıştım Gülseren. Etraflarında gece.. yetle karşılıyorlar İktisat Vekili Celâl Bey tara” frhdan Vekiller heyetinin bir içti- mamda Telefon Şirketinin İngiliz lirasmın sükutu (nisbetinde bir buçuk senedenberi abonelerinden almakta olduğu, & iadesine karar verilen, mükâleme paralarının bir hastahane inşasma tahsisi şeklin- deki tekl:fi herkes tarafından alâ- kayla karşılanmıştır. Telefon Şirketinin bir çok abo" neleri, haklarımı böyle bir hayra terketmekle pek memnun olacık* larmı gazetemize bildiriyorlar - Bir çok müesseseler de fikri mem- nuniyetle (£ karşılamışlardır. Bu müesseseler arasında telefon $ir- ketinden bin lira geri alması icap i Minimini sordu: — Ben ne olayım, ne yapayım istiyorsun?, Ali bey: — Hayat. Diye başladı ve sustu. Beynime kelimeler hücum edi- yordu. Beliğ oldu: — Hayat pis şey. Hayvanlarla nebatlar biribirlerini yiyorlar. Şu gördüğün, beğendiğin Marmara bile, toprakları Yi yor. (o Gökyüzübir (harp mey- danıdır, yıldızlarla bulutların dö- ğüştüğü bir harp meydanı.. Sen de başkalariyle döğüşeceksin.. Ni- hayet bir gün uyuyacaksın.. Sana bunları söylemeliyim.. Hayatm bulyasmı bozmam lâzmm.. Biliye- birkaç hafta, birkaç ay son- ra, tamamiyle kadın olunca dert- ten kurtulacaksın. Bekliyeceksin, daha sonra daha uzaklara gide- ceksin.. Geçici saadeti gececek- sin, harbi kaybeden banı benzi- . İnsan daima harbi kay» beder Gülseren, daima kaybeder. eden müesseseler vardır. Dün te- | mas ettiğimiz bir kısım müesses€- ler, haklarını hastahane inşast gi" bi hayırlı bir işe teberrü etmekten sevinç duyacaklarını anlattılar. Ziraat Bankası, Sümer Bank, Yerli Mallar pazarı, Süreyya paşa fabrikası, Bomonti fabrikası, Pe- rapalas (oteli, hayırlı teşebbüsü karşılıyan ve hastıhane inşası uğ- runda teberrüü kabul eden müesse seler arasındadır. Perapalas oteli- nin Telefon Şirketinde olan hak- kı bin liraya varmaktadır. Telefon Şirketinde (o alacakları fazla olan noterler de teklifi çok makul bulmuşlardır Beyoğlu noteri Mitat Cemal B. Giyer ki: “.— Telefon şirketinin her abo- nesi, hastahane inşası listesine it- vr edilebilir. Hakkını bu bayırlı işe teberru etmemeği düşünen bir fert veya müessese tasıvvur ede- mem, Bu otomatikman bir şey- dir.,, Doktor Fahrettin Kerim Beyin de bu fikri memnuniyetle karşıla" — Baba, bana yardım et. — Kimse kimseye yardım et- mez. İnsan sağa, sola gider. Daha çabuk gitmek için kestirmeden gider. Hayata mızıkçılık edilir... Ve nihayet insan ölür. — Ben hemen ölmek istiyo- > Başıma gelenlerden sonra itimadım kalmadı. Ben biçare bir çocuğum, kimseye bir şey yapma- dım, neden bu başıma geldi?.. — Çünkü çocuklar bir melektir ve onları kimse himaye etmez... Ben de bir z-manlar saf ve ma- i sumdum. Nihayet düştüm. (Devamı var) — İki Hacı baba tutuldu zen Tahir ve Halil isminde iki şüp- heli adamı nezaret altına almıştır. rak Pınar köyüne uğramışlardır. Halk ile temaslarında kendile- rinin “Kerameti zahir,, şeyhlerden fakat umdukları hüsnü kabulu göremiye olduklarını ihsas etmişler; rek Tepe köye geçmişlerdir. Pmar köylüler bu iki şüpheli adam hakkında zabıtaya lâzım ge len haberleri vermişler, zabıta bu iki geri kafalı adamı Tepr köyde halka muzır teli-inler verirken cü- rmu mesut halinle tetmuslarrır. Tahkikat tamik edilmektedir. Bergamada zabrta köylerde ge- Balıkesir cihetlerinden geldik- leri anlaşıan bu iki adam, kendi- lerine tüccar ve ceviz ağacı alıcısı süsünü vermişler ve ilk defa ola- dığmı kaydedebiliriz. Polis haberleri amin e Azılı bir hırsız yakayı ele verdi Sarıyer mıntakası jandarmala- rı Maho oğlu Mustafa isminde bir hırsızı yakalamışlardır. Zaman za- man Hüseyin, Ali, Mehmet adları- nı da kullanan bu sabıkalı hırsız darülâceze civarında © bahçıvan Yahya efendinin kulübesinden eş- yalarını çalmıştır. Boğazda bazı evleri soyan bu sabıkalı adliyeye teslim edilecektir. Çantasını kaparak.. Taksimde oturan orandevücü Pakize geceleyin evine giderken Vangel, Andon, Leon isminde üç bezin önünü kesmişler, içinde 15 li- ra bulunan el çantasını kaparak kaçmışlardır. Suçlular yakalan: miştir, iki Hanım arasında Halıcroğlunda Cezairli sokağım- da oturan Behice hanım ile kom- şusu Havva hanım kavga etmiş- kalanmıştır. Demirle başından yaraladı dığı için yakalanmıştır. lerdir. Havva hanım Behice hanı- mi fena halde dövdüğünden ya Nuriosmaniyede büyük apart” man müsteciri Abdullah efendi ile mezkür apartmanda kiracı kun- duracı İlhami kira yüzünden kav- ga etmişlerdir. İlhami, Abtullah efendiyi demirle başından yarala- | Bulgar komitecilerinin sual'er'ne ' r ğa Bulgar kom yapmak istiyorlardı? Tabii Bulgar komite reisleri bu müzakerenin, başlangıcında Trak- yanın muhtariyetini ileri sürmüş” lerdi. Çünkü o grupun gayesi Trak ya muhtariyetini kazınmaktı. Pa- niçe ve Kantarciyef, İbrahim Be- : ye demişlerdi ki: | — “İşittiğimize ve anladığımıza göre Makedonyada çalışan komi- telerin gayesi Makedonyada Se | lâniği almak ve buna mukabil Türklere Siroza kadar olan mınta- kayı bırakmaktır. Böyle bir şeyi biz kat'iyyen kabul edemeyiz. Çünkü biz, Trakyanm muhtariyeti için çalışıyoruz. Siroza kadar olan mıntakanın Türklere verilmesine biz bütün kuvvetimizle mâni ola- cağız ve mâni olamazsak gene çe- teciliğe devam edeceğiz, komiteci- liği elden bırakmıyacağız. İbrahim Bey, sen bizimle bera- ber çalıştığın takdirde senin de bi- e ne rahim Bey onlara demişti ki: —— Ben sizinle beraber Trakye nın muhtariyeti için çalışabilirim fakat Trakyadan bir kısım arazi Türkiyeye verilecek olursa, o Za- man Türklere karşı çetecilik yap- mam ve Türklere karşı silâh kul lanmam mevzuu bahsolamaz.,, (Paniçe) ile (Kantarciyef) İb- rahim beyden böyle bir cevap a” lımca hayret etmemişlerdi. Çünkü Türk çetelerinin Makedonyada ve Trakyada ne maksatla çalıştıkla- rını anlamamak için çocuk olma- ları lâzımdır. Bununla beraber İb- rahim beye sordukları sual İbra- him beyi kendi aralarına almak- tan ziyade Trakya hakkında bes- ledikleri fikir ve gayeyi Türk çe- teleri umumi müfettişine anlat- mak maksadına müstenit bulunu- yordu. Hatta komite reisleri bu gayelerini İbrahim beye daha kuv vetli bir surette anlatabilmek için zim fikrimize iştirak eylemen lâ- zım gelir. Nasıl fikrimize iştirak edebilir misin? ayet Sereze kadar olan mıntaka Türklere verilecek olursa bizimle beraber Türk hükü- metine karşı isyan edebilir misin? Türk askerlerine karşı çetecilikte İ devam eder ve silâh kullanabili misin?,, Ibrahim Bey ne Makedonyalı ne de Trakyalı idi. O vatanma hiz- met etmek maksadile Makedonya ve Trakya çetelerinin müfettişliği- ni kabul etmişti. Ondan evvel Bey- lerbeyi sarayında mevkuf olan Sultan Aptulhamidin muhafazası- na memur bulunuyordu. Seferber” liğin ilânı üzerine muhafızlıktan istifa ederek teşkilâtı mahsusaya geçmişti. Trakya ve Makedonya mmtakalarında icrayı faaliyet &-| decek olan çetelerin başına geti- rilmesi kendisinin meşrutiyete ka- dar Manastırda bulunduğu zaman larda genç mülâzim olarak Make- donya çetelerini muvaffakiyetle takip etmesinden ve o havaliyi iyi | tanımasından ileri geliyordu. İbra- him Beyin meşrutiyette vatanma yaptığı hizmetler de çok büyüktü. Yıldız sarayı 1908 senesi başlan- gıcında Selâniğe ve Manastıra ha- fiyelerini ve casuslarını saldıre- rak (İttihat ve'Terakki) teşkilâtınr” mutlaka meydana a çe ıştığı sıralarda bu hafiyelerle uğ- raşmak üzere ilk defa meydana | atılan fedai İbrahim Bey olmuş, ve bu mücadele esnasında sağ © linden yaralanmıştı. Meşrutiyet i- lân edildiği zaman bütün Manastır coşkun tez: hürat içinde ça'kenır- ken elinin yarası tedavi edilmek | üzere o Manastır hastahanesinde yatıyordu. Bilâhare bir çok yararlıkları gö- rülen, milli mücahede esnasında da pek çok hizmetleri dokunan ve şimdi Bilecik meb'usu olan İb- rahim Bey gibi bir vatanperverin karşı vereceği cevap âşikârdı. İb- demişlerdi ki: “.- Madem ki sen (icabında Türk hükümetine karşı çetecilik etmek ve silâh kullanmak istemi- yorsun, o halde bu vaziyeti bir kere de Sofyada (Sındanski) ye anlatmak lâzımdır. Onun için is- tersen gidip onunla da müzakere edelim!,, Ibrahim bey bu teklifi derhal kabul etmiş ve demişti ki: “ — Gidelim. Ben zaten Sofya ya dönmek ( mecburiyetindeyim. Orada (Sandanski) ile konuşu" ruz!,, Filhakika İbrahim bey Bulgar | komite reisleriyle yaptığı müzake İ reyi müteakip Sofyaya avdet ede- | | cekti. Çünkü İstanbuldaki teşkilât mahsusa merkezinden gelen Lütfi nımındaki bir zat İbrahim beye mahsus olan yeni talimatla İstan i buldan Sofyaya gelmiş ve Borax ği: him beyi oraya çağırmıştı. İbrahim bey, beraberinde (Pa- niçe) ile (Kantareiyef) de oldu- İ ğu halde hemen Sofyaya hareket | etmişti. Sofyada Bulgar hüküme- tinin en müthiş aleyhtarı olan (Sandınski) ile yapılan müzake- re dahi ayni neticeyi vermişti, Çünkü o da (Paniçe) ve (Kantar- ciyef) in söylediklerini tekrar et- mekten başka bir şey yapmamıştı, Gerek Nevrekopta, gerekse Sof- yadı cereyan eden bu müzakere- ler İbrahim bey için hiçbir netice- vermemiş sayılamazdı. İbrahim bey bir taraftan Trakyada ve Ma- kedonyadı Bulgar komiteleriyle müştereken çalışmanın imkânsız olduğunu anlsmakla beraber di- ğer taraftan da biribirlerine ta- mamiyle muh-lif olan Makedon» ya ve Trakya Bulgar komiteleri" nin ne gibi gayeler ve fikirler ta kip etmekte olduklarını tamamen öğrenmişti. m Dünkü yazımızın birinci sahife | son satırında (Bir namzet daha) serlev« hası altında yazılan isim Halil Efendi ole mayıp yazının devamından da omlagili "tashih ederiz. REABM