Tenkit ve fikir : amam Bize pratik hatipler lâzım.. Batan sonbahar güneşinin — tu- tuşrarduğu bulutların tepeleri çev- relediği bir gün» Garbi Anadolu köylerinden birindeyim. Ovaya hâkim bir noktada yapılmış kah- venin peykesinde köylülerle otu- ruyor ve uzakta kisniyen atların seslerine karışan Koyun meleme- leri, manda böğürtüleri arasında konuşuyoruz» 5 İstanbuldan Yenİ dönmüş bir köy ağası anlatıyor. Ona göre İs- tanbuldaki insanlar o hak'katen mes'utturlar. Orada tüccar, san'- atkâr, memur, amele hepsi kaza” nıyor ye rahat Yaşıyorlar. Aman efendim hele o eğlence yerlerinin güzelliğini tarif imkânsız. İnsan bu dünyaya ancak bir defa geldiğ. için böyle bir şehirde yaşamalı. Köydeki hayat ta hayat mı? Ek'n ekersin, Ya sel götürür. Ya kurak. lıktan Favrulur, Tütün ekersin, şa. tılmaz. Üç buçuk kuruş fiyatla sa- tabilsen bile fa'zcinin faizini öde- mez. Halbuki orada bunların . hiç birisi yok. Bütün köylü vecdiçinde bu ha- | rikulâde diyarı görüp gelmiş tali- li adamı takdirle, gıpta ile dinli- | yor. O, uyandırdığı bu alâkayı bir kat daha arttırabilmek ve bu vesi- le ile köydeki nüfuzunu rakip ağa” ların fevkine çıkarabilmek ümidi- | le anlatıyor, anlatıyordu... Neticede başmı mağrurane bir kaydaka sakince we hepsine acıya yak baktı. Bu bakışta ilk oğulları R Şehir tiyatrosunun Necdet Mahfi 4“. Nar oldu da sahne hayatına başladınız?. Düşündü, güldü, (Nasıl oldu, ben de bilmem, oluverdi, oluver- di.) diye Lüküs Hayatta Muam- merle Semihanm okuduğu şarkı- yı tekrarladı. Güldük, gülüştük.. Aanlatmağa başladı: -—— Bunu küçüklüğümdenberi is tediğim halde cesaretsizliğimden boynumun kısalığından O bugüne kaldı. 1933 senesi bidayetinde Er- tuğrul Muhsin Beye artist olmak üzere müracaat ettim. Beni figü- ranlığa kabul etti. İlk sahneye çi- kışım (Yedi köyün Zeynebinde) dir. Büyüklerimin ve bunda arka daşlarımm söylediklerine nazaran muvaffak olmuşum ki, bana tiyat- roda yavaş yavaş kendim; göstere cek roller vermeğe başladılar. Büyüklerimin bilhassa Muhsin Beyin bana karşı himayelerini bu- rada 7'kretmeden geçemiyeceğim. Palihazırda İpekfilm stüdyosun- da da Muhsin Beyin tavsiyesi üze- rine rejisö-lük stajı görmekteyim. Fakat Muhsin Bey bana bu yeni | vazifede çalışmamı söylediği za- man ke disine beni bilhassa sah- nellep ayırmamasını rica ettim. “— Operet hakkındaki fikirle. riniz? — Öperete nedense benbe bü. vük bir istidet var. Fakat şunu söylemek isterim ki, tiyatroyu ona orada rahat rahat yaşarken siz, bedbahtler burada kızgin güneş ve dondurucu rüzgârlar altında ancak bir ekmek parasını çıkara” bilmek için bu nankör (toprakla uğraşıp duruyorsunuz. Demek is- tiyen bir mâna vardr. Her İstanbula giden köy ağası- nın bilmiyerek zehirlediğ: köy ef- kârı umumiyesi bir parça daha bu- lanmıştı. Kurt Hasanm Mehmet artık bu defa çiftini tamamen da- ğıtarak oraya o muhayyel saadet beldesine gitmeğe karar verdiğini söylüyordu. Kara Alinin oğlu Mus tafa ise şimdilik babasınm bırak» muyacağını, fakat seneye askerliği çıktığı zaman jandarma olup o ta- raflara gitmeğe çalışacağını ileri sürüyordu. İş bir defa oraya git- | metkeydi. Ötesi kolaydı. oOOrada para bol, iş boldu... Köyde bu, her iş için böyledir. Evkaf kaleminde tekaüt edildik - ci Efendi köyün siyasisidir. Aman efendim o neler bilmez.. Dilimizi tasfiye işinin dolayısile bir frenk- leşme işi olduğundan, Almanya- nın yakında hudut meselesinden! Amerikaya harp açacağına kadar hepsini bilir ve köylüye (zevkle dinletir. İşte, bize bu, köyden soğutucu bedbin ruhlu adamın zehrini köy İ muhitine akıtmasına meydan ver- bi inin hakiki sebeplerini, yakm ük stajı ejisörlü genç uzuvlarından Bey anlatıyor Necdet Mahfi Bey tercih etmem, bununla beraber o- pereti de seviyorum ve öyle zan- nediyorum ki, bu memleketimizde gittikçe inkişaf edecek, fakat yalnız senenin yarısını işgal etme- mek şartiyle,. “— Türkiyede yeni başlıyan film sanayii nasıldır? — Azizim, bu artık dev adım- lariyle ilerlemekte ve daha ziyade ilerlemek üzeredir... “.— Boş zamanlarda ne yapar- İ sınız? — Ben mi, boş zamanlarım yok ki... Rolüm olmadığı zaman stüd- yoda meşgulüm, işim olmadığı za- man ancak ayda bir ve iki gün- dür.. Bu zamanlarda okurum, “.. Ne okursunuz? — Fransızca, italyanca, alman- ca kitap ve mecmualar,, “— Neye ait?. ten sonra köye çekilen Elhaç Na-| mazideki fena idarenin tesirlerini anlatacak, İstanbul ve onun gibi büyük şehirlerdeki hayatın iğrenç içyüzünü gösterecek ve hakiki sa- | adetin şehirde filân değil ancak çalışmakta olduğunu öğretecek ve o miskin köy siyasisinin cahilâne iğvaatma nihayet verecek ve öte- denberi ölülerine hürmet hisleri beslemeği kendisine vazife bilen Türk köylüsüne iman ve çalışma aşkı sunacak inkılâbı hazmetmiş pratik hatipler lâzımdır. Halkevleri teşkilâtında bu işe de yer ayrıldığını görüyoruz. Fa- kat bu oldukça güç bir iş olduğun- dan hiç olmazsa davamıza bir an evvel başlıyabilmek için tatbik ka biliyeti daha kolay bir fikir teklif ediyoruz; Köylü ile en çok temas- ta bulunan zümre şüphesiz ki genç köy muallimemiz ve ziraat memur larımızdır. Bunları yetiştiren mek- teplere bu hususta daha kuvvetli kültür dersleri ilâve edelim ve es- ki mezunlara da vilâyet merkezle- rinde kurslar açalım. Ancak böylelikledir ki oOköylü- müzü ve hiç olmazsa yeni yetişen genç köylü neslimizi muzir tesir- lerden kurtarabilir ve inkılâbımı. zı, inkılâpların hedefi olan en ge- ri halk tabakasınm kafasma ka dar sokmuş ve şuurlandırmış olu» ruz. Köye girmiyen, köy efkârr u- mumiyesine yerleşmiyen bir inkı | Ege oğlu: Ali # ye ene Anketimiz 1 Sy yyl yl Liseler 12 sınıf olmalıdır “Liselerin sihhi hakkınia #üğetenizde Açtığınız anket, heniz d4hs İlsn Sirtların. da bulunduğum için ben de dÖŞÜNdİlkler;. mi söylemek isterim, İktemdi buhranın hüküm sürdüğü piç >! devirde herkes evildmm birde evvel haya. $ | ba atlmasını istediğinden vü iMenele bi. 3 a ag ğ rinci derecede talebeleri, ikinci derecede $ 8 babaları düşündürmüştür. Fakat bu me. â selenin #kinci tarafıdır. Bence ik tahsil Av. rupanın bazı memleketlerinde olduğu giti 3 Gört seneye indiritmesidir. Zirâ İlk mek. E £ tpte okutulan dereler dört #eord? Öğre- 5 N tilmeni Kahildir. “Buna mukabil Hsenin 5 #inci devresine bir srmıf daha ilâve edi. 5 $ meli, çünkü dokuzuncu snf programi çok İğ yakl olduğundan talebe dersini Hazrla. $ miya vakit bile bulamıyor. $ — Sona Ten ve edebiyat şubesi doku- $ zancu umıfta ayrılmalıdır. Bu seye ta Z lebe gideceği ihtisas gübesine evvelden ba- İğ serlanmış olur ve daha kuvvetli olarak ye- gtiir. Fazla olarak ta bir senesini kay- z z : yy — Tiyatro san'atına, edebiyata dair.. Çok defa bir yere çıkmam, evimde ailemle otururum. “— Genç, müstait arkadaşlar-| dan kimlerden ümit varsınız? — Vallah bilmem bey.. Bu çok İ müşkül bir şey.. İsim zikredemi-! yeceğ'm, fakat bütün arkadaşla» rımdan ümityarım.. Hepsi kendi jatirlerinde muvaffak oluyorlar ve çalışıyoruz.. “— İdeal rolleriniz hangisidir? Güldü: — Her halde Jon Premiye de- #İ, çünkü sebebini yukarıda söy- le4'm, Jon Promiyenin bütün va- sıfları benden çok. Melih Nazmi 7—VAKIT 11 ŞUBAT 1934 — Tetkikler : Harpten sonra: Amerikan gençliği Bir Amerikan Kollejinde baharı selâmliyan kızlar ve bir dirlenme salonu Amerikalılar ve onların gençli- ği bize pek yabancı (değildirler. Bu zengin insanların kurdukları terbiye m”esseseleri, kollejler ve muhtelif gençlik teşkilâtı her mem lekette olduğu gibi bizde de tesis e dilmiş ve Türk gençlerine, münev verlerine teşkilâtlarını, #stemleri- ni tanıtmak fırsatını vermişlerdir. Fakat bizim bu yazılarda tetkik etmek istediğimiz; yabancı O top- raklarda ve bizdeki kollejlerin terbiye ve okutma şekilleri değil Amerikanin yeni ve milli neslidir. Amerika zengin bir memleket- tir. Orada okumak imkânları Av- rupanm muhtelif memleketlerine nazaran herhalde daha müsaittir, zannedilir. Fakat Amerika ayni za manda ziraatine kadar sanayileş- İİ miş, elektrikleşmiş bir memleket r. Her tarafta büyük sanayi yer- leşmiş ve iktisadi teşkilât kurul- müştür. Teknik iş hayatının en ge- ri kalmış yerlerinde bile kendini tahavvülü bünye üzerindeki tesi- rini göstererek memlekette muh- telif yaşayış seviyeleri ve iktisadi farklılaşmaları meyda koymuştur. Genç nesil, bu iktisadi ve içti- MAİ görüşten, gayeleri yaşayış tarzları başkalaşmış bir kitle hali- ni almıştır. » Amerikada tahs'l ve terbiye din ve mezhebin idaresi altındadır. Zengin hristiyanlar üniversitele - rin başı veya hâmisidirler. En u- fak bir terbiye müessesesinin # İ #kbali bile, daimi bir gelirle temi- nat altındadır. Bazan profesörle- rin yetişmiyen maaşlarına yardım olmak üzere iane defterleri açılır. Bazan ismini bildirmiyen eski bir talebe kütüphane yapılması için teberrülerde bulunur. Bir Fransız muharriri zengin bir Amer'kalı bir üniversiteye yardım etmekten büvük seref tanrmaz,, diyor. F. S'ttüü bu serefin mahivetini şöyle izah ediyor. Amerikada zenginlerin üniversitelere, kültür gösterir. Tekniğin bu tekâmül ve | gençliği hakkımdaki I müesseselerine, hayır işlerine ver- dikleri ianelerden bahsolunur. Fena kazanılmış bir servetin ha- yır işleri için kullanılması onun menşelerini unutturmaz.,, Koyu bir aristokrasinin kolay silinmi- yen izlerine, ekseriya tesadüf edi- lir; kollejler ufak bir kilisenin ci- varımda ufak binalardan terekküp eder. Miliyon ve arkadaşlarının gençliğin üzerinden kaldırmak is- tedikleri müessese ise bu aristok- rasidir, Ovakit gençlerin devam et tikleri klüplere alınmak için bir ta kım kayıtlar konulmuştu, Bu klüp- lere girebilen gençlik kendisini a- lâkadar edebilecek ve (seviyesini yükseltecek bir muhit buluyordu. Fakat kabul edilmiyenler ne ola- caktı? Vilson buradan mücadele- ye girdi fakat kazanamadı.. Bu bize Amerikan gençliğini üzerin- de hâkim olan tesirlerin kudretle- ri ve şümulleri hakında bir fikir verir.. Andr& Maurois Amerikan ihtisaslarını şöyle anlatıyor: “Tipler yakışıklı, güzeldir. Saf ve derin - bakışları insana itimat veriyor. Profesörleri onların imtihanlarının hiç bir ne- zarete tâbi olmadan ve hattâ tale- benin kendi odalarında, verilen mevzuu, hazırladıkları söylüyor- lar, Profesörler takrirlerini ekseri- ya ufak grupların ortasmda mu- sahabe şeklinde yaparlar. Gençlik büyük bir serbesti içindedir.,, Mev cut demokrasi yalnız ahlâkta te sirini göstermiştir. Ekseri orta hal li ailelerin çocukları ayni sırada o- turacakları arkadaşlarına hizmet ederler. Ve böyleleri hakir görül- mez, Hizmetçi bulamıyan bir mu- allimin karısı orta hizmetlerini gördürmek, çocuklarına (| baktır- mak için fakir bir talebeyi alabi- lir.. Onlar için, bu işler spor yapa” rak, eğlenerek okuyan arkadaşla- rına bakınca, evet biraz hakirdir, fakat ne yapalım!.. Tatil aylarm- da Nevyork mağazalarında plâs- parlık eden ve sokaklarda gazete (Lütfen sayıfaşı çevirimi)