> TEALA Valot'ın edebi tefrikası: 23 Wnuitliysrtiliyasiinayun10My İGönü! tuzağı | yy Seli Zzzef m — Bu fikirden vaz geçiniz Bü-| | — Ne demek istiyorsunu7. lent, Ben size henüz hiç bir söz| — Ben sizin mesut olmanizı is Vermediğim için, siz de sözünüzü! terim.. Sizin mesut olmanızı ne eti almak mevkiinde değilsiniz... | kadar istediğimi tasavvur edemez Ben *izin hayat arkadaşınız ola «| siniz Günay. mam. Ben orta halli bir ailenin or. | < Kaya, başi havada konuşuyordu. ta halli bir kızıyım. Bunu size daha ! Genç kıza tatlı, munis, e Iden söylemeli idim. lerle bakıyordu. Günay, beyhude Gülümser gibi yaptı: yere bu bakışlarda bir istihza ara- — Gene dost ve arkadaş kalı -| di... Bülent fena bir vaziyete düştü” mü sezdi..: Bir an bir tereddüt- ten sonra, genç kızı kendine doğru ? — Seni seviyorum Günay!. Üst rafı ehemiyetsizdir.. Seni sevi - Bana senin : güzelliğin. “hin aşkın kâfi.. Yalnız bu aşk daha, bir müddet aramızda gizli .. Bir kaç gün kimseye söy- lemiyelim., Günay, kollarını Bülendin boy- Muna doladı... Uzun müddet öyle kaldı; — Bu bizim aramızda mukaddes bir gar olacak., Miyor, görmüyor, anlamıyordu.. Bülent düşünüyordu: d DPİ a yazık, ki bu bir rüya- ir Günay mesut uyandr.. İçinde bir tevinç kabarıyordu. Yatağından fırladı, pancurları açtı, denize kar * derin bir nefes âldr ve hızlı ses- le, adeta haykırdı: — Bülent!... Bülent!... ” Bülendin güzel gözleri gözleri - e de tatlı sesi kulakların i arın İçinde ayın se. » emek onu çok seviyordu!. * gititkçe Günayın kalbindeki Muhabbet büyüyordu. Ne diye ilk ?amanlar Orhan Kayayı Bülende tercih etmişti?. Penyuvarını giydi, balkona çık- Çök erkendi, kimseler kalkma- aştı, Yalnız Safa Beyin karısı, sağ buçuk yaşındaki çocuğunu yü- Tütüyordu., İSİ. Yavrunun sendelemesine Hayran hayran baktı. Bir kaç se- Ne sonra o da anne olacaktı. O- Sun da çocukları olacaktı. Bu hâ- Yali daha kuvvetli canlandırmak ya gözlerini yumdu.. Fakat göz- *rihin önüne hep Orhan Kayaya iyen çocuklar geliyordu. He. ven gözlerini açtı, , Ve birden bir az ötede Kayayı #ördü.. Raketini almıştı. Başmı ldırıp seslendi: Nasılsmız?. Çok pi ız, saat daha se - kiz kalkmışsın; “.. du erterenin altında durdu ve sor —Bana dargın değilsiniz a?. z Fakat, Bülendin endişesini öz“) Günay, bu güzel manzarayı sey- | Kaya, sessizliğe nihayet verdi: — Bir az sonra görüşürüz. -— Evet, bir az sonra ineceğim. Kaya uzaklaşırken, Günayın göz- lerinden Bülendin hayali de silin- di.. İ Peki ama, neden mütemadiyen | i Bülentle Kayayı mukayese ediyor- du?. O, yalnız nişanlısını düşün | meliydi.. Halbuki düşünemiyordu. | Kendi kendine kızdı: İ — Mesudum. Yalnız Kayanın yüzünü gördüğüm zaman saade - tümden şüphe ediyorum. Hayır, | Bülendi seviyorum... Benim fakir | | olduğumu anladığı halde evlen - mekten vaz geçmedi.. Geri döndü ve duraladı.. Ka- i pının aralığından bir mektup atık mıştı. Eğildi, aldı.. Yazıya baktı, gü- ? lümsedi: İ — Bülent atmış olacak.. Açtı, okudu... Filvaki mektup Bülentten geliyordu.. Fakat, yaz- dıklar, Günayın tasavvur ettiği şey ler değildi.. Bülent bu mektupta diyordu ki: Benim için çok kıymetlisin Gü- nay... Fakat seni alıp ta mahru»| miyet içinde yaşatmak istemem.. üz annemle, pabamın FIZASIDI t 22 . m keme enin er halde sen ra- met Beyi Da hat ve mesut bir hayat sürmek için | reğine merbut tellere çarpmış, yaratılmış bir kızsm.. Halbuki bende sana bu rahalı temin ede - cek iktidar yok... Maamafih daha görüşürüz... Ben eminim ki....,, Günay ağlamıyordu. Yalnız el- leri titriyordu. Gözlerinde alevler yanıyordu. Çeneleri kilitlenmiş Kanserin yılan “ zehrile tedavisi Cemil paşanın tecrübesi | İ fayda vermedi Kanserin yılan zebriyle tedavi si için Avrupada tetkikat ve tecrü- | beler yapılıyor. Operatör Cemil! Paşa, tecrübelerinin ( neticelerini şöyle anlatmıştır: İ — Amerikalı profesör “Mone «| leser;, ile Parisli doktor “Taguet, | İ in kanserin kobra yılanının zehriy« le tedavisi için yaptıkları tecrübe- leri ben de üç aydanberi İstanbul- da tatbik ediyorum. Bir buçuk ay evel Pastör enstitüsü muallimlerin den profesör o “Kalmet,, in Paris umum akademisinde verdiği kon- feransta kobra yılanmın zehriyle kanserli Farelerdeki “kiste, lerin! 10 - 12 şiringadan sonra kayboldu. nu ve tetkiklerine devam ettiğini! göylemesi üzerine bu işe daha 2zi- yade ehemmiyet verdim. Bana üç buçuk ay zarfında ge rek İstanbuldan ve gerekse taşra- dan 28 kanserli hasta müracaat et- ti. Bunlardan on altısıma kobra yılanın zehrini şırınga edebil - dim. Şimdiye kadar tedavi neti- cesinde iyi olan hastaya tesadüf etmedim. Yalnız iki hastada pek 5 5HÜKÜ Ge SÜER Mehmet ihtiyarla konuşuyordu. Fakat gözleri hep yolda idi. Ku- laklarını nal seslerine vermişti. Dakikalar o kadar uzun geçiyor» du ki, hayatında bu kadar sabır - sızlandığını hatırlıyamıyordu.. rada yakalanmak, bir iş yapama- dan ölmek, ölümün manasını bil- miyen Mehmedi korkak yapmıştı. Mehmetle, ihtiyar da sabırsızla» nıyordu: kerleri yetişmesin.. Mehmet, içinden Rahime küfür ediyor: — Obur adam... Yemek gör * düğü yerden kalkamaz ki.. Diye söyleniyordu.. İhtiyar: Bari sen git te getir.. İşin teh - likeli olduğunu bilmiyorsa, ayağı» nı çabuk tutmaz, dedi.. İhtiyarın ihtarı Mehmedi kendi- hafif ve ehemmiyetsiz bir surette i kanser şişleri küçüldü. Diğer 14 hastada zerre kadar eseri salâh görmedim. Polis Haberleri eresemesensesa Bir motör gece dalyan direğine çarptı Ereğli limarına kayıtlı, Ahmet ve Hüseyin efendilerin malı olan Aydın ismindeki molör, dün gece Direğin tepesindeki çanaklıkta nöbet beklemekte olan Ferhat isminde bir balıkçı bu çarpma yüzünden direk şiddetle sarsıl- dığından muvazenesini kaybet- miş ve direğin altında bulunan bü- yük bir balıkçı kayığına düşerek ti. (Devamr var) Polis tetkikleri Avrupaya beş memur gönderiliyor ANKARA, 28 — İstanbul em - i niyet müdiriyeti altıncı şube mü- dürünün seyrüsefer (o tahsili için Avrupaya gönderilmesi emniyet u mum müdürlüğünce kararlaştırıl « mıştır. Bundan başka beş memur, par- mak izi, cinayet masası gibi mü- him polis bilgilerini arttırmak ü « zere önümüzdek ay zarfında Vi - yanaya gideceklerdir. Komiserlikler ANKARA, 28 — Polis komi - Gülümsüyordu, inci dişleri serlikleri için 17 eylülde burada ği yı inci dişleri par. bir İtihan açilâtaktn'Meslekten Günay da güldü: yetişmiş olan polisler bu imtihanm kç 77 Hayır, dedi, öyle mesudum, İ birinci; ikinci, üçüncü komserlik - i kimseye darılmama imkân yok. | lerine, hariçten talip olanlardan li Yanın kaşları derhal çatıldı: | *€ Ve orta mektep mezunları ikin- bii Sevincinizin sebebini anlıya- | Si ve üçüncü komiserlik imtihanla- İr miyim?. rına iştirak edebileceklerdir. ni, Bir kaç gün sonra öğrenirsi-! o ANKARA, 28 (Hususi) — Po- © lis memur ve muavinlerinden 200 Yat, kişi bu. sene terfi edeceklerdir. Kaya, bir an tereddüt etti, son- | Terfiler Cümhuriyet bayramın - bir sesle dedi ki: dan evvel tebliğ olunacaktır, Terfi z >> Terkenni ederim, sevinciniz | edenler yeni üniformalarile bera » Zaman da devam etsin. ber bayrama iştirak edeceklerdir. | i vücüdünün muhtelif yerlerinden fena halde yaralanmıştır. Hadise- ye vaziyet eden Beykoz polisi Hasan ve Hüseyin efendileri ya» kalamıştır. Haliç fenerinde yangın Evvelki gece yarısından sonra ; cidin oturduğu evin bağdadileri tutuşarak duman çıktığı bekçi tarafından görülmüş bunun üze- rine evdekilerde uyandırılarak hemen el birliğile yanan kısım- lar söndörülmüştür. Yangının tahkikatına başlanmıştır. ŞKadıköyünde Osmanağa ma- hallesinde Bahçe sokağında 20 numaralı kahvede iskambil ile kumar oynadıkları görülen Ibra- him, Sadık, Aleko isimlerinde üç şahıs yakalanmıştır. ŞEvvelki akşam saat23de Gala latada Kule dibinde 32 numaralı evde oluran Alber isminde bir çocuk ayni sokaktaki Saffet bey | apartmanının İ4 numaralı daire- nin penceresi kırılarak zavallı çocuğun bacaklarından fena hal- deyaralanmasına sebep olmuşlur. mm Belediye lokantasında Belediye lokantasının üst kıs- mida dün açılmıştır. Pek güzel bir surette tanzim edilen üst sa- londa bundan sonra resmi ziya: fetler verilebilecektir. kırdı.. gitmiş.. Sen hâlâ. tamıyarak fırlatı: ne getirdi. Mehmet, artık bir şey düşünemiyecek bir halde idi. Nes rede ise yüzlerce Abaza askeri bas km edecek diye korkuyordu. Bir kaç kişi olsa çarpışacaklar- dı.. Fakat, yüz gözü kanlı serseri ile başa çıkmak, aklın almıyacağı Mehmet, atına atladı. Kahveye doğru dört nala koşturdu.. Kah- venin yanına geldiği vakit Rahi - min atını dışarıda. bağlı buldu. Çocuk atı bekliyordu. Sakeüenkeeeikmiz köke — Arkadaş nerede? diye sordu. — Yemek yiyor., — Çabuk yerini bana göster, Çocukla Mehmet kahveye girdi. ler.. Rahim, bir köşede oturmuş, dilim dilim pastırmaları mideye indiriyordu. Mehmet, arkadaşının omzundan yakalıyarak sarstı: — Koca ayi... Diye bağırdı... Nerede olduğunu düşünmüyorsun galiba. Biraz daha beklersen! Abaza askerleri bağırsaklarını! döktürürleri Rahim, ağzındaki lokmayı yut- mağa uğraşarak: — Ne var, diye ters ters arka-| daşının yüzüne baktı. Bir yemek yedirmiyorsun.. Mehmet, bütün kuvvetiyle, Ra- himi omuzlarından yakalıyarak kaldırdı. Rahim: — Ay. Kolum.... Diye hay. — Süvari bizi haber vermeğe Rahim ,ağzındaki lokmayı yu - Ne?... — Ne olacaktı. Şimdi nerede AŞK DELİSİ 1) çine garip bir korku girmişti. Bu- — Geç kaldı evlât.. Abaza as-| i bir kadın çıktı, Yaş | Abaza askerleri geliyorlar. — VAKIT 29 Ağustos 195 ene MDAR 2 Yazan: Niyazi Ahmet "adam, bu fenalığı sanki kendisi yapmış gibi havaya kalkmış eli tit i remeğe başladı. Kekeler gibi: — Kafir... Diye mırıldandı... Geliyorlar.. Mehmet, elini kulağına siber yapmış dinliyordu. Gelen sesler, ! kalabalık atların son süratle koş - tuklarını anlatıyordu. o Artık kaç- ma yolları kapanmıştı, Abazanın adamlarına yakanalacaklardı. Mehmet vücudunu gerdi. Göz « lerini, hâlâ atının üstünde koca- I man vücudü ile karanlıkta bir he- yulâ gibi duran Rahime dikti, O, ! hiç bir şeyden habersiz, Mehmedi bekliyordu. Karnını doyurmuş, ! keyfi yerine gelmişti. Deminden- beri kafa patlatarak Mehmedin an latıkları tehlikeleri çoktan unut « muştu.. Mehmet: — Rahim... Diye seslendi.. — Ne var?. — Buraya gel... Rahim, atından atlıyarak arka. daşının yanma geldi. — Pusuya düştük Rahim.. Mehmedin sesinde bir acılık, ümitsiz bir acılık vardı.. Rahim, bir şey anlamamış gibi arkadaşının yüzüne bön bön bak- mağa başladı: — Ne pususu?.. Mehmet, nal seslerinin geldiği tarafı işaret ederek: — Dinle!. Dedi.. , Sahiden sesler geliyordu.. Ra * him birden iki tarafa saldırdı. San ki, süvariler kendisini sarmışlar, bir siper arıyordu. O, döğüşte, tehlikenin nereden geleceğini dü « şünmeden saldırır. gözü yıldıran cesaretiyle galip çıkardı. Fakat, öyle olmıyacaktı. Gelenler, ken. dilerine karşi bir ordu idi. Sesler, gittikçe yaklaşıyordu. İki arkadaş, hâlâ bir karar ver- memişlerdi. * Ne yapacaklardı? lik kendine gelen ihtiyar oldu,. Çit eve doğru dönerek seslendi? — Gülizar.. Gülizar. Nezleli ve inliyen bir ses cevap verdi: — Ne var?, — Tiz buraya gel... ; Bir kaç saniye geçmişli. Adeta : sürüklenerek koşarcasına ihtiyar lan ümit e- İ dilmiyecek derecede çeviklik ei etren bu kadın, ihtiyarın karısı idi: , . â — Gülizar, atları içeriye al.. Son ra kahveye git. Er olan.. namu. sunu kurtarmak istiyen silâhmı al- sın, hazırlansın.. Harp edeceğiz. © İhtiyar, talimatı verdikten .0m: ra, Mehmetle Rahime döndü: ise çadırlar boşanıp buraya gele -| cekler.. i mak bizim için tehlikelidir, larına atladılar. İhtiyar, evinin ö nünde sahici bir heyecanla onları! bekliyordu.. vakit geçirdik.. Dedi. zaktan hafif, fakat sürekli nal| — Haydi delikanlılar, dedi.. Biz içeri girelim. Döğüşe hazırlanmak / için bir az istirdhat etmek lâzım. Mehmet, bu ihtiyara bakıyor ve içini çekiyordu. Kim bilir gençlis ğinde neler yapmıştı. Ne kahta, man ve yılmaz bir cesaret taşıyo- du.. * İhtiyarın bu hali, Mel Mehmet atından atladı: i hime tasavvur edilmez ei — Baba, bize yolu tarif et. Çok | vermişti. Bir az evvel, ümitsiz, ; döğüşten korkan halleri şimdi kal mamıştı. Kolları, i bir kav vet gelmiş, ye —Ne yapacağız? — Gidiyoruz.. Bir dakika dur. Iki arkadaş dışarı fırlıyarak at İhtiyar, elini kaldırmıştı ki, u- | esleri duyulmağa başladı. Zavallı