VAK —şşmmm ee | MAYIS GECESİ. Kadın atıldı; ye pilde j ie Byin hakkı var. Söy- ! ul ediyor musunuz?. O Kabul «tem ne olacak?. ki, üçümüzde ölürüz, yahut Svkifha neye giderim.. İhtiyay p İl eme bir az daha düşündü, Ve Kabal!, Dedi, — birdenbire haykırdı: | yin bombadan korktum | N Kay — a — He #ülümsedi: ik di sizin de, Müfit Beyin 2 Siz olduğunuzu bilirim. İ Yrmamaz, psn kandırmasın bili- Seki hi bunun için kabul ettim. ğin Gn nâmına yazacağım?. Hasan Sı namma.. ” t : e i bon ol şeki yazdı, im ke sırada Müfit Bey: Hana, “>! cald, dedi. Vildan EN may aPIyı artık — açabilirim Kadı © Bombayı atmazsmız? . güldü; dı. » artık mesele kalma- fn Yır, da deyi çantasına koydu ve te, Niş Belki de polislerdir.. Müfit merkeze evvelden haber ver- > Ydiniz? kayi. İl Yedi, kapıyı vurdu, açtı, haber — N Big, “Merakay Bey namında biri 1 *fendim. Hi Nerede. : Kapın, önünde.. Emriniz Ky adı açmadım.. ettin. e — kala şınız, buraya alırsam, Mahi Sibi hareket edeceğini ta- Ee misiniz?, ite, buraya neden geldi- *Yorum,. Fakat benim bg Si zo imi Yapar. My halde gidip ona kapıyı a- e Gidin; tal iz, — sordu; Üni bu gelen adama mı i2?, ii, Het, det kapıya baktı, ve pd; Se a Sağırmağa gitti. 1 e bu memlekette adam ölg Ü zaman cezası çekilir, N rülen F, karım bile olsa... m dındı... — Ma, öldü, ölenleri rahat bıra- a a a şa, ii .. EE A Sa, iye *€Ytan şeytan ihtiyarın Mü el gene taliinizi başka bir siniz. iy Üç kere evlendim. Mes'ut olmadım. Belki "ut olmamışlardır.. ndim, bir çocuğum * Şocuğum olsa... *snada Caferaka oda- har Birgi, — 1 3 a IS GECESİ U halinden içinin pek / , pek ra / rm | Mai Mü er olup biteceğini, ği aker beyin ne yapacağını, İl a ği emi Börünce, biraz toplan- 7 k kaldıkları zaman Hasan | Hemen genç kadının yada | koştu: | — Sizin burada ne işiniz var? — Vildan güldü, soğukkanlı » lıkla cevap verdi: — İşleri yoluna koydum, her| şey düzeldi. — Ne oldu?. — Her şey oldu. — Ne oldu söylesenize? Siz neden buraya geldiniz?.. o Bütün bunlar ne demek?. — Gayet basit. Evvelâ takdim edeyim. Hasan Sıtkı bey. — Kendisini tanıyorum, dün görüştük. İhtiyar diş gıcırdattı: — Dün Daim, bugün Caferaka. Başka isminiz yok mu? Utanma - I dan, alnınız kızarmadan taşıya - cağınız başka isim yok mu?. Genç kadın cevap verdi: — Her mektepte çocuğun nu - marası vardır. Eğer Çocuk çalışı - yorsa, numaranın ne ehemmiyeti olur?.. Arkadaşına döndü: — Hasan Sıtkı: Beyle her işi düzelttim. Benim vasiyetnameyi iptal eder, yırtarsın, yerine bunu koyarsın. Ve biraz evvel Hasan Sıtkı Be- yin imzaladığı çeki verdi: Adam göz gezdirdi: — Peki neden bunu yaptın?. — Çünkü.. anlamıyor musun, ki hapishaneye gideceğim. — Sonya!.. Onu muhafaza etmek, müdafaa etmek; -himaye etmek ister gibi kollarını açtı, Kadın bu hamleyi kesti: — Rica ederim, böyle şeylere lüzum yok. Bu meseleyi bozmıya- cağınıza dair söz verdim. Beni yalancı çıkarma. Adamın yüzünde derin bir ele- min izleri belirdi. Sanki beyni durmuştu. Şakaklarını uğuşturdu. — Peki ya ben ne olacağım?.. Hani evlenecektik?.. Söz vermiş « tiniz?. — Evet, fakat olmadı. Esasen bizim davamızda karı koca yok - tur, arkadaşlar vardır. Erkek, heyecanlı bir sesle; — Öyle olsun?. dedi. — Teşekkür ederim dostum!. Bir iki kelime rusça konuştular. Adamın, soğuk kanlı görünmesine rağmen müthiş bir heyecanın ve elemin pençesinde kıvrandığı bel - li olüyordu. Vildan kapıya doğru bir söz at- tı, — Bir ayak sesi duymuştu. Dedi ki: — Gene biri geldi. Bu sefer mu hakkak polislerdir. Aldanıyordu. Kapı açıldı. İçeriye Ayşe girdi. Gayet şıktı. O kadar şık ve za- rifti ki, odada bulunanlar arasın- da müthiş bir tezat teşkil ediyor- du. Nişanlısının odasını kalabalık görünce duraladı.. Oturan kadını görünce Müfide döndü: — Müfit, bu sedirde hizmetçi mi2. Vildan kalktı: ! — Küçük hanrmefendi, sizi İtekrar gördüğüme memnun ol - dum. Ayse geriledi, Müfide çıkıştı. | oturan a i İ a / Borç için mahpus olanlar Kapatılan iki gazete ve Reisicümhur HALEP, 20 (Hususi) — Suri-| ye hapishanelerinde borç için ha- Pis yatanların adedi hemen her | gün artmaktadır. Hapishaneler. | tıklım tıklım hep borçlularla dolu- dur. Iktısadi buhran o kadar şid- detini gösteriyor ki, bir lira için — yirmi frank — doksan bir gün hapis yatan mahkümlar var. Hal - buki bu zavallılar 91 günde mu - hakkak ki borçlu bulundukları meblâğın on katını hükümet büt - çesinden yemektedirler. Bu feci vaziyet karşısında bü- tün Suriye ve Lübnanda yeni bir cereyan başlamıştır. Borç için ha- İ pis cezasınm kaldırılması. Gaze- teler bilhassa Türkiyede tatbik e - dilen bu usulün Suriye ve Lübnan- da da aynen kabulü için uzun ma- kaleler yazmaktadırlar. Bütün me- deni memleketlerde kabul edilmiş olan bu şeklin Suriyede tatbik e - dilmesi için başlıyan cereyan çok kuvvetlidir. Adliye (o vüzerası bu mesele üzerinde tetkikata başla - mıştır, Şamda vatanilerin fikirlerini yayan “El'eyyam,, ve “Elkabes, gazetelerinin kapatılması üezrine hasıl olan vaziyeti, bundan ev - velki mektuplarımda ( yazmıştım. Bu mesele için Şamda hemen her gün bir nümayiş yapılmakta ve her yere protesto telgrafları çekil- mektedir. Dün gene bir heyet reisicümhu- ru ziyaret ederek bu gazetelerin tekrar infişarına müsaade edilme- si için teşebbüsatta bulunmuştur . Reisi cümhur heyete hitaben şun- ları söylemiştir: “— Bu gazeteler, benim arzu ve irademin haricinde (!) bir ta kım sebeplerle kapatılmıştır. Ben de bu vaziyetten vicdanen azap duymaktayım. Binaenlayh bu ga- zetelerin tekrar açılması için elim- den gelen gayreti sarfedeceğim.,, Heyet, bütün Suriyenin hakiki ağzı ve dili olan bu gazetelerin be- hemehal açılması lâzım geldiğin - de ısrar ederek bu hususta rej cümhurdanvait almış ve huzur - dan çıkmıştır. a mame — Bu kızın burada ne işi var? — Polis bekliyor, — Polis.. demek o.. Genç kadın cevap verdi: — Evet benim küçük hanım.. | Bilmiyor muydunuz?, — Nereden bileydim. — Şapka, eşarp, manto dola - bınızda değil mi?., Hatta manto - da kan lekeleri de olacak.. Ayşe ürperdi. Vildan devam etti; — Tabancanızın ortadan yok olduğunu görmediniz mi?.. *— Gördüm... Tabancayı ben kullandım zannediyordum. — Demek rüya gördünüz?. — Rüya gördüğümü ne biliyor sun?. Müfit dedi ki: — Senin gördüğün rüyanın bü- tün tafsilâtını biliyor.. Onün yü- zünden rüya gördün.. — Anlamıyorum. — Bana riyanı anlattığın za- man, ne olup bittiğini ben hemen | Sarayın canlı tarihi idi. Şah Ab - mek istedi. Fakat o kadar kı bas onun için simya âlimini bir an | sıkmıştı ki cüce can acısı İle: saraydan © uzaklaştırmıyordu. Ve; kavradım. (Devam var) HÜKÜ aim Birinci kısım — Daha ayılmadı mı?. — Vakti var şahım... o Mirza Nâsir bununla meşguldür: Bir sa- tate kadar ayılacak... — Yedi gündür. açlıktan ölecek. — Şahım merak buyurmasın- Hiç bir şey olmıyacaktır. Şah Abbas, kollarını gererek fil dişi işlemeli sedirin üzerinde Kızcağız lar. gerildi: TE — Ayıldığı vakit bana getirin !. —— Baş üstüne şahım... Vezir yerlere kadar eğilerek dışarı çıktı. Şah Abbasın sarayında çok feci sahneler cereyan ediyordu. O anda bir milletin mukadderatı ile oynanıyordu. TL bir odada saçı sakalına ka rışmış bir ihtiyar, sedirin üstüne yatırılmış bir kıza masaj yapıyor- du. Oda küçük vedar bir yerdi. Ertafta hasır iskemleler ve sayısız ilâç şişeleri serpilmişti. Kapıda bir cüce nefes almadan seyredi - yordu. Bu odanın ağzı karanlık dehlizlere © uzanıyordu. o Dehliz baştan başa iki sıra silâhlı asker- le doluydu. Bu kadar kalabalık asker, çıt çıkarmadan bekliyor - lardı. Simya âliminin kirli yüzünden mütemadiyen ter akıyordu. Yirmi AŞK DELİSİ — VAKIT 92 Temmuz 1931 —— MDAR - Yazan : Niyazi Ahmet herkesten çok şahın yanında onun itibarı vardı. Vezir, söylediğine pişman ok İ muştu. Fakat sözünü geri almak İ ta gururunu ezecekti. Buna da ra- İ zı olamıyordu. Sesini daha yumu- şatarak: — Şimdi, dedi şahın huzurun: dan geliyorum. Çok asabi.. Bir i saat sonra kızı istiyor. Götürmez- sen ben ceza görecek değilim.. Vezir fazla bir şey söylemeden odadan çıkarken cüce Maksut ko- şarak eteklerine sarıldı: — Zavallı hiç ses çıkarmadı ö « lecek.. Hiddetinden burnundan solu - yan vezir ikinci defa önüne çıkan cüceyi kulaklarından tutarak deh- lizin bir (o köşesine fırlattı. Cüce kaburga kemikleri kırılacak ka - dar ağır bir vaziyette yere seril- mişti. OVezir, asabi adımlarla Iİ dehlizlerden geçti. Doğru odası» na çekilerek söylenmeğe başladı: Mirza ONâsır artık ne yapa cağını şaşırmıştı. Bir taraftan bir İ tarafa koşuyor; mütemadiyen € - lindeki şişeleri irt esnada Maksut ona hayretle 2 kıyor, daima peşinde (o dolaştığı İ için ikide bir ayaklarına takılarak | yerlere yuvarlanıyordu, ş Bir an geldi ki Mirza (O Nâsır aklını oynatanlara mahsus hare * dört saattir uğraşıyor, karşısında ketler yapmağa ve kendi kendine serilmiş yatan kızın parmağını bi-| söylenmeğe başladı. Maksut, üs - le kımıldatamıyordu. Dehlizlerde! tadım: bir koşuşma duyuldu. Silâhlı as - kerler silâhlarmı şakırdattılar ve selâm durdular. Cüce, Simya âliminin yanına koştu. Eteğinden çekmeğe başladı. O, bir seyin | farkmda değildi. Mütemadiyen ilâçları biribirine katıyor baygın kızm yüzüne sürüyor, koltuk alt - larını ıslatıyor, burnuna koklatı- yordu. Cüce ihtiyarın eteklerin - den çekerken vezir telâşla kapıdan girdi. Cüceyi ensesinden yakalı - yarak bir tarafa fırlattı, İhtiyarı sakalından tutarak sarsmağa baş- ladı. Âlim karşısında veziri gö- rünce kendini topladı. Meyus ve ümitsiz bakmağa başladı. Dudak-. larını büküyordu. Vezir asabiyet- le kollarını gerdi: — Ne diyorsun üstat, bir saate kadar şahın huzuruna çıkaramaz- san kelleni kimse kurtaramaz. Â- lim ayni ümitsiz vaziyette boynu- nu büktü: — Vakti geçirdik. Şimdi ayılt- — Hayır... Hayır.. Ne şahtan, ne vezirden korkuyorum. Fakat acıyorum, Allahım acıyorum. Bu i güzel kız ölmemeli.. “Ni | Eg e Sedire uzanmış kızda hâlâ bir | | hareket yoktu. Nâsır dini o alnı na götürerek muayene etti. Par- İ maklarmı ıslatarak saçlarını okşa- , dı. Birden geri çekildi. Gözleri | bir ateş parçasi gibi parlıyordu: — Hararet.., Ateş... teş... Mi Diye büykirdi. Kolik havaya kaldırdı. Şimdi ateş gibi yanan gözleri donuklaşmıştı. Biraz evel canavar laşan bakışları masum, yalvaran bir bakış olmuştu. Yavaş, bir nefes iğ gibi sesler çıkarıyordu. Bir duayı andıran mırıltılardan sonra sedirin karşısında diz çöktü. Birden de- > mindenberi köşede her saniye ar tan bir hayretle bu manzarayı sey- z reden Maksuda döndü. Eliyle gelmesini işaret etti. Maksut kor- | ça mak çok güç olacak. Belki kurta-| kak, çekingen yaklaştı, Onunda ramayız... Vezir kudurmuş gibi âlimin bo- ğazma sarıldı: — Ihtiyar! diye bağırdı. Bir sa- at sonra şahım huzuruna çıkara - mazsan seni kendi elimle geberte- ceğim. . M Alim elindeki ilâç şişesini taş- gözleri sedire uzanmış kızda idi. Çünkü o, altı karış boyu ile yir - mi beş senedir Şah Abbas sarayın- © da bu kadâr güzel bir kız görme * mişti. İpek gibi saçları dağılmış, üme küme, tutam tutam vücu - | dünün her tarafına yayılmıştı. Yö» lara çarparak kırdı. o Gözleri ateş zünün solgunluğu ona başka bir gibi parıldıyordu: . — Sözünü geri al diye haykırdı. | olmıyan yüzü bir ay parçası Ben yetmiş senedir bu sarayın ne- güzellik veriyordu. Tek bir kırışığı b gibiy- di. Fakat bu ay, şimdi kara bü- © lerini gördüm. Bana £söylediğin| lutlar arasmda (kaybolmak üzere sözü geri al... olan hüzünlü bir gecenin ayı ka- Mirza Nâsir, yetmiş senedir sa | dar sönüktü. rayın ilmi simya âlimi idi. One Üstat, yanma gelen cüceyi ko- gi kızlar, ne sultanlar zehirlemişti. | lundan yakalıyarak daha ileri çek- “0 (Devamı var) il pa