Türk dili VAKIT üzerinde tetkikler Bu dil çok zengindir, yüksektir, ahenklidir, belki dünyadi konuşulan hiç bir dil ona tefevvuk etmemiştir EE AA m TAE Çok kere Türk dili, umumi Türk tarihinin devir devir şahit- liğine göre istilâ ve fütuhat siya- setlerinin yürüyüşünde feda edi)- mekten çekinilmiyen milli varlık. lardan biri olmuştur. Çok nüfus - lu yabancı sahaları, sayıca az fa- kat umumi kültür ve ferdi kıymet ve meziyetlerce yüksek orduları veya göç alaylarile ele geçirerek yurtlanan Türkler, yerli halk küt- leleri üzerinde hükümlerini çabuk kurabilmek onları kendilerine ça- buk alıştırmak ve ısındırmak için kendi dillerinden fedakârlık et - mekte — O zamana göre — mah- zur düşünmemişlerdir. Onlara lâzım olan zengin ve yağışlı su boyları, güzel bir vatan kurmağa elverişli toprak ve kur - ma işinde çalıştırılacak milyonca işçi idi. Esas gaye, zorlayıcı ideal bu olunca Türkler için dil mesele si bu günkü milliyet mana ve ce - reyanlarına göre elbette bir hata olarak ikinci ehemmiyet derecele İ rinde tutuluyordu. Gittikleri ve hâkim oldukları sahalardaki kül- türsüz yerlilere yeni bir dil öğre- tebilmekteki zor n yanın Türkün müstesna zekâ ve kabili» yeti ile yerli'dili hemen öğrene - bilmek kolaylığı da dil temessü- lü hadisesi mütalea edilirken göz de tutulmalıdır. Büyük Rehberin, daima birer deri gibi istifade ile dinlediğimiz hatıraları arasında bu hadisenin nasıl olabileceğini gösterecek mi- sal vardır Tarablus harbinde bir avuç Türk yüz binlerce başka dil konuşan insana hâkim olarak on- ları teşkilâtlandırmak, : silâhlan » dırmak ve bir maksada doğru gö- türmek vazifesi içinde bulundu - | ğu zaman ilk iş, orada konuşulan | dili öğrenmiye girişmek olmuş - tu: — Onlara kendimi ve maksadım: anlatmaklığım, o öğretmekliğinm (li sımdı. Bunun için onların Türkçe öğ- renmeşini beklemiye Türkçe öğretmiye vakit müsait değil. di. Gazi hatıratının bu parçası, da ba geniş mikyasta - ve Tarablus harbinden çok daha uzun, neşil - lerce sürmüş mazi hadiselerine tatbik edilince, Çine, Hinde; Av » rupa, Afrika ve Amerikaya Böç - müş Türk kavimlerinin — dillerini değiştirmek şekillerinden biri ay dınlanmış olabilir. Türklerin devlet emir ve fer « manlarile dil değiştirdikleri de ol- muştur. Tarihte buna dair misal - “ler vardır. Çin'de, en yüksek ve — asil medeniyet devirlerinden biri» ni açarak, bilhassa sana't vadi - sinde tesirlerini yalnız Çin'de de- ğil Japonyada dahi bu güne ka » dar ve hâlâ öldürmekte olan Topa Türkleri hakimiyet rakipleri di - | ger Türk istilâ zümrelerine gale- be salmak için (Devlet emrile dil değiştirmek) yolunu kullanmış - lardı. (1) , Umumi, kütle halinde dil de - giştirmek, şüphesiz yalnız Türk - lerde görülen bir hususiyet de « ğildir. Cermen kabilelerinden Franklarla Almanlar bir zaman ayni dille söyleşirlerdi. | Halbuki şimdi birine fransızca, diğerine al manca denilen ayrı diller konuşu- veya : onlara | yorlar, Aslen Keltlerden olan Bav i yeralılar şimdi Baltık sahili Sak- sonları gibi almanca, halbuki bun- lardan İngiltereye geçmiş olan kardeş kabilelerin nesilleri ingi - lizce konuşuyorlar. Prof. Meillet ve arkadaşları ta- i rafından yazılan “Les Langues du mönde,, da (7000) den fazla dil j ve lehçe nevileri sayılıyor. Bu sa- İ yının inanılmıyacak (derecedeki | fazlalığı her şeyden evvel dünya- daki mütekabil dil temsil ve te - messüllerinin derecesini gösterir. Dilin esas bünyesine müessir ol- mamakla beraber kelimeler, ta - İ birler ve-ıstılahlar gibi terkip un- | surlarına şamil olarak asli saflığı bozan âmiller ve cereyanlar da | vardır. Bu tesirler, bilhassa son a- İsirlar içindeki yazı dilimizde müfrit derecelere varmıştı. Si İ © En eski zamanlarda diller ne ! halde idi, kaç dil vardı, nerelerde konuşulurdu? Hindo - avrupa dil | grubuna fedakâr bir sütnine gibi bağlı olan Prof. Meillet bu husus- ta ancak şunları söylüyor. “Beşeriyetin tarihi o devrinin tarihten evvelki devre nispetle ne | kadar kısa olduğu malümdur. Je- nealojik tasnif, beşeriyetin, son binlerine ait tarihi — hadiselerden doğma bazı lisan grupları meyda na çıkardı. Çok daha evvelki bin» lerde insanm, cemiyet hayatında bellibaşlı tekâmül vasıtası olan (Dil) i henüz yeni tesis ettiği dev- relerde neler olup bitti, neler geç- İU? Bunu bugünkü ilim vasıtala - dir. (2),, Diğer bir müellif J, Vendryes, “Filbakika bu son zamanlarda ba İzan fin « ugur, bazan sami dil gruplarını hindo » avrupa dil grup larına bağlamak (tecrübelerinde bulunuldu, Bu üç dil ailesinin müşterek bir atadan, (müşterek bir menşeden gelmeleri nazariye- İ si hakikate büsbütün aykırı görün müyor. Bunu yeni tetkik ve tahar riler. gösterecektir, (3) diyor. Ayni eserin 13 üncü sayıfasm- da Meillet'nin. “Dil grupları ara- sında hatta en iyi mütalea edilen gruplar arasında mukayeseli gra mer tetkikatı henüz kifayetsiz » dir., yolundaki hükmü Vendryes - in cümlelerine katıldığı zaman ne turani denilen grup aleyhine, ne de hindo » ayrupai denilen grup lehine hükümler vermek için he - nüz kimsenin elinde salâhiyet bu- lunmadığı anlaşılır. Bundan kırk yıl evvel, Taylor: “Ural - Altay,, dillerile art dil- ler arasında ari diller ile sami dil- ler arasmda olduğu gibi geçil- miyecek bir ayrılık yoktur. li araşmdaki münasebet ari siste- min altay fonetik sisteminden te- kâmül suretile meydana geldiğini gösterir. Prof. Sayce de ari dille- rin menşeini buraya irca etmekte dir.,, diyordu. (4) Dillerin menşei ve akrabalığı meselelerinin ancak Türk dili üze- rinde yapılacak esaslı ve mazi de- rinliklerine kadar inen tetkiklerle doğru neticeye vardırılabileceği, bizce şüphesizdir. Umumi dil tet- ve san'at ve fikir inkişafında en | İrile tahmin bile mümkün değil - ! “..Yakut ve fin dili ile ari di- | kikatile uğraşanların ayni zaman” da türkiyatçı ve türk dilcisi olma- ları umumi tarih seyrinin ısrar ile ileri sürmekte olduğu hakikatle - rin teyidini ve kat'iyete doğru in- kişafını pek ziyade çabuklaştıra - caktır. Halbuki bugün türk diline ait tarihi bilgiler Deny'nin dediği gi- bi (1893 te türk rüniform harfle- rini okumağa muvaffak olan ma- ruf Danimarkalı âlim Vilhelm Thomsen'in pek mühim (keşfine rağmen henüz çocukluk devrinde dir. (5),, 3 Türk dili hakkındaki bilgiyi mütemadi himmet ve © gayretle emzirerek bir an evvel çocukluk- tan, ergin ve olgun devre erdir - mek umumi irfan âleminin henüz karanlıkta seçmeğe çabaladığı me selelerden bir mühimmini açık ve güneşli havaya çıkarmıya yarıya» cağı için, bütün dünya dilcilerine ve onlar arasında, tabiidir ki, en evvel türk dilcilerine vazifedir. O halde, türk dilcileri iki bü - yük vazife grubu karşısında bu » lunyorlar. Bunlardan biri: ana dil olmak vasfını tesbit için türk dilinin tarihini araştırarak kendi - sinden doğan dillerle bünyede ve şekilde münasebetlerini omütalea etmek, diğeri, türk dilinin varlı - ğından son yedi, sekiz asır zarfın da kaybolanları bulup meydana koyarak eski zenginliğini ve saf » lığını iade etmek. Bu iki grup mesainin en başın- da yazı ve kütüphane dilimizde | bulunmadığı halde bu gün halk a rasında, halk konuşma dilinde ya şıyan lügat ve hatta sarf ve nahiv malzemesini aramak ve toplamak gelir. Bugün Anadolu halkr ara * sında dahi yaşamadığı halde en eski metinlerde ve türkçe yazı ve- sikalarında kullanılmış kelime - ler de pek çoktur. Sonra, dil kai- deleri disiplin teminine liyakatli doğru ve sağlam esaslara bağla - nir; kelimelerin muasır ilim, fen, san'at ilerleyişine uyabilecek tarz» da ıstılahlaşması usulleri kurulur. İki arkadaşımızın, Hamit Zü- beyr ve İshak Refet beylerin bu dermeleri, büyük çalışma meyda» nma iddiasız ve mütevazı çıkan bir başlangıç, fakat işin bir cep - hesi için temel mahiyetinde sayıl» ması yanlış olmıyacak bir başlan gıçtır. Geniş paylr oyardımcıların himmet ortaklığı sayesinde top lanmış olan kelimeler kendileri - nin buldukları binlercenin de ek- lenmesi suretile onlar tarafından bir araya getirilmiş ve tasnif edil- miştir. Tasnif edenlerin de mukadde- mede söyledikleri gibi bu eserde | toplanmış kelimeler ile telâffuz şekilleri ve manalar için bir çok tenkitler yaprlabilir. Fakat her kelime üzerinde yapılacak tenkit büyük bir dil işinin lehine bir hiz met olacaktır. Bu eser bir türk lügati değil, türk dil işçilerinin çalışmasını ko- laylaştıracak bir malzemedir. Bu - nun derhal hatıra gelebilen fay » daları şöyle sıralanabilir. 1 — Gerek maarif vekâleti * nin, gerek muhtelif hususi kültür cemiyetlerinin teşebbüsü ile şim » diye kadar Şismlsieie kene söz | derleme hareketleri olmuştur. Bü- tün bunlarda en belli başlı eksik» lik neşriyatsızlık, bu işte çalışan- larin biribirlerinden habersizliği idi. Bulunanlardan ve bulunanlar üzerinde düşünülen ve söylenen - lerden haber almmazsa yüz kişi tarafından ayrı ayrı bulunmuş ke limelerin, diğer yüz kişi tarafın - dan yeniden bulunmak üzere a - ranması tabif olur. Bu da kuvve- tin boşuna gitmesi demektir. Bo - ! şuna çalışmakta olmak şüphesi ça | lışkanların en büyük üzüntüsü ve | İ gayreti kısan, köstekliyen başlıca âmildir. 2 — Bulunanların basılıp alâka darlara, bu iş üzerinde uğraşan - lara dağıtılması kelimelerin doğ» rüluğu, yanlışlığı üzerinde müna- kaşaları mümkün kılar. Böylece bir kitap şeklinde ve bir teklif ma hiyetinde olarak ileri sürülmüş ke limeler hakkında, bunların muh- telif sahalardaki mahalli mâna ve telâffuz hususiyetleri (o hakkında mütalealar toplanmış kelimele - rin coğrafi yazılış ve kullanılış sahaları tayin edilmiş ve mesai ne- ticelerinin sıhhati temin ve ya te- yit edilmiş olur. 3 — Bu eserde veya bunun gi» bi basılacak diğerlerinde görüle < cek kelimelerin artık bulunmuş ol dukları bilineceğinden ancak ye » ni sayılabilecek kelimeler arttı - rılacak, bunların'da ayhık'veya aylık muntazam risaleler halinde basılıp dağıtılması ile söz derleme çalışmaları, düzgün bir yola alın - mış olacaktır. Memleketimizde kullanılan bütün türkçe kelime * lerin bir lügat içinde toplanabil - mesi için en verimli ve “kestirme yol budur. Bütün mesai bittabi Türk Dili Tetkik Cemiyetinin ir- şat ve idaresi altında yürüyecek» İ tir. Türk dilinin güzelliği ve zen- ginliği hakkında ötedenberi söy- lenmiş olanlar çoktur. Salâhiyet- tar arkadaşlarımızm, dilcilerimi- zin bir taraftan da bunları topla” maları dilimiz hakkımda söylenen» leri bilmek ve iyi söylenenleri ha- tırlamak noktasından faydalr olur. Türkler arasında Divan sahibi Kâşgarlı Mahmut ile Baberin ve Muhakemet - ül - lügateyn müel- lifi Ali Şir Nevai'nin bu hususta” ki sözleri daima anılmağa değer. Maruf müsteşrik A, von Le Cop | Şarki Türkistan Türklerinin dil- İ lerinden bahsederken: “lisan gü» İzel ve şarkta oldukça temiz, ifa- deye harikulâde nüanslar vermek imkânma malik bir Türk lehçesi- | dir. “ ..s. Türk dillerinin tahsiline Avrupada daha fazla ehemmiyet verilmelidir. Lisaniyatçılar için- bunun ehemmiyeti büyüktür. Muh telif lehçelerin farkını bilen bir seyyah Türkçe bilgisi ile Bos- nadan kalkıp bütün Orta Asya dan tâ Pekine kadar (meramını anlatarak gidebilir.,, diyor. (6) Danimarka darülfünunu profe- sörlerinden Oestrup, bir kavmin | dili, onun ruhunun en iyi, en sadık | damgası olduğunu izabtan sonra Sami dillerde Sami ruhunda (perspective) hassası olmaması hasebile cümlelerin fikirlemdeki | hali ve nüfusu, fesir. Dr. Reşit Galip Beyden Türk dili “söz derleyicilerine unsurları ehemmiyet dereeel göre ayırmıyan söz dizileri ibaret kaldığını, halbuki Tüf de bütün fikir unsurlarının 6. ha nizamlı, çok daha yerli *€ ve hepsinin sistemli bir “a teşkil eder halde olduğun! miştir, (7) İ Türk dili üzerinde oral lerde bulunmuş olan L. F dilimizden bahsettiği sradi “Türk dili yavaş yavaş ; dil vasfını kaybederek tâtli yet tatlı bir dil, dünyanın zel dillerinden biri oldu. 1 (8). Ayni müellif salâhiyettar ecnebilerin Türk dili hak fikirlerini naklediyor: Bunlardan Amedöe Ji bundan 99 yıl evvel, 1833 iy İ sılmış “Grammeiere Türgut sage deş ölöves del'ecole İ et speciale des langues Ori vivantes,, isimli eserinde kelimeler, tabirler, / ıstıla doldurulmuş olan yazı dili İ tarafa ayırdıktan sonra: “Türk konuşma dili kem ahenk ve letafetçe Farisiye dil, belki de faiktir. Türk dili tün şark dillerinin en güz€ den biri ve itiraz kabul etme! rette en muhteşemidir.,, diy9” Gene L. Fevillet'nin lütinee pi ir ile naklertiğiine Şöre şark üç İ âlimlerden G. Jones Türk, | Acem dillerinin vasıflarını * İl hülâsa ediyor : “Suavitatem persica uber” ac vim aribica mirificam turcica dignitatem; prima atgue oblectat; altera abet mius vehitür, et Fertur “guc modo incitatius; tertia alat€ sane, sed non sine altyua © tia et pulehiritudin: j “Acem dili caziptir, Arsf fasih ve geniştir, Türk dili sol recede vakarlıdır. “Birincisi bizi tatlılıkla € İkincisi yükselir ve büyük di halinden yürür, üçüncüsünd fet ve güzellikle mümteziç i bir asalet vardır.,, ğ L. Fenillet A. B, Davids” manlı Türkçesi hakkındaki cümlelerini de naklediyor * & “Bu dil zengindir, yü” ahenklidir. Tâbirlerinin * itibarile belki hiç bir dil 99” fevvuk etmemiştir. Asalett* gi zellikte, zerafette hemen © gi (Devamı 9 uncu say * m İ civillantton ehinolse, traduetion# G. Lepage. Payot Paris 1931, * MI. (3y.— Lan langues du groupe de liprulster son Maillet et Barrel Cöhen, Paris 1s 13 (3) — Len langues tarafmdan yazları “Languss mes,, İnsir M4 — The örigin ot te aş counnt of the prehimtorie ete" Mr yilisatiğn in Kuropa, Landodı “ — 206, — fından y 7 (6) ri peşinde, © pe y gire“ şe bed Z # (0) — We döchiitremeni ge #racriptions turgues ps” et Pirnportance de pp dEci. toire da Je eivilisstien .*İ Ankarada verjiği Köpfern? ).. etli (8) — Basat ane Ver turave 1828 B. 8.