31 Mayıs 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

31 Mayıs 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iğ & — 4 — VAKIT 31 MAYS 193 — er San'at aleminde Mn. Lina Kavalieri “ Maruf italyan muganniyesi şehrimizde Sam'atkâr ihtisaslarını ve güzellik hak- kındaki telekkilerini anlatıyor Meşhur Italyan muganniyesi Mm. Lina Cavallieri iki günden beri şehrimizde bulunmaktadır. Asrımızın en tanınmış opera san- atkârlarından biri olan Mm. Ca- vallieri aynı zamanda Avrupanın en gözel kadınlarmdan biri ol makla da tanınmıştı, Yaşının ken- disi de itiraf ettiği vechile hayli ilerlemiş olmksına rağmen, İtal- | yan san'atkârı bu günde çok gö- zel bir kadındır. Kendisi, bunu güzelliğini iyi muhafaza etmenin —— bilmiş olmasına atfetmek- ğ Min, Cavallicri şehrimize Hz- gelmektedir. San'atkâr geçen N'sau sonlarında yanında M., Pavoni adlı bir avukat oldu- ğu balde Marsilyadan hareket etmiş, Porisaitte karaya çıkarak Fransadan beraber getirdiği oto- - mebilile Kahire, İskenderiye şe- birlerine gitmiş, sonra çölü ye- — Şerek Filistin ve Kudüs ile Şam © Banlebek, Berut, Lalakya ve Ha- ep şehirlerini ziyaret etmiştir. San'atkâr, Halepten trenle şeb- rimize gelmiş, olomobilini Ha- lepte bırakmıştır. Otomobil bu gün trenle şehrimize getirilecek Mm.Cavallieri buradan otomobi- Jile Parise gidecektir. G5 Dün san'atkârı ziyaret ederek — ihlsaslarını rica ettim; Biraz dinlenmek için seya- bat. ediyorum, dedi, Bu sene biç vermiyeceğim. : Paristen Filöransaya geçerek örada bir . müddet kalacağım. — Sahneye he zaman intisıp etmiş- « tiniz? — Konservatuvardaki tahsilimi bitirdikten sonra ilk defa Ro- o mada 1901 senesinde «Soprano © Dirik» olarak sahneye çıktım. | © Sonra Milâno, Filöransa, Paler- mo, Napoli ve diğer birçok Ital- ya şehirlerinde teganni ellim ve » birkaç sene sonra da Parise gi- © derek Paris operasına intisap et- tim. Arada İngiltere, Rusya, şi- mali ve cenubi Amerikada tur- neler yaptım. Meşhur tenor Enrico Caruso ile müteaddit opera rollerini bu arada bilhassa Manon, Latosca, 5 vine ve aidayı ibda ettim. Ma- © riani Ması ile Nevyorkta «Thais»i oynadım. Titta Ruffo, Jean Dres- “er, Victor Marel givi büyük artist- — lerle beraber çalıştım. — Hangi lisandan teganniyi tercih edersiniz ? — Bazen İtalyanca, batende Fransızca teganni ettim. Fakat ilâve etmek isterim ki musiki lisam olan İtalyanca opera için her lisandan daha uygundür. Maamafih Fransızca olarak Gowvod, Massenet gibi Fransız bestekârları tarafından yazılmış eserleri Fransızca te- ganni etmek tabii daha muva- fıktır, Madam, suallere derha! cevap veriyor, san'atkâr sesi şivesinde | gil bir hususiyet yapıyordu. | - — Sizce bir kadının güzelliğini mu- bafaza etmesi için ne yapması lâzımdır? San'atkâr bu sorgumu zarif — bir tebessümle karşıladı: — Bunu niçin soruyorsunuz, “dedi, ben artık eski nesilden bir kadınım. — Çok senç, bir çok kadınlardan daha güzel o'maklığınız bu suali sor mam için kâfi sebep teşkil etmez m7” San'atkârın gözleri ve dudak- ları aynı tebessümü muhafaza elli: — Güzellik birçok defa söy- nildiği gibi telâkkiye bağlı bir meseledir. Dedi, Fakat muhak- kak olan cihet bir kadının güzel görünehilmesi için: sıhhatli ve taze görünmesi lâzımgeldiğidir. Gençlik bazan birçok kusurları örtebiliz, Fakat zamanla bn ku- surlar meydana çıkar. Güzelliğin muhafazası herşeyden evvel tu- valet için kullamlan müstahzera- tın çok iyi olmasile kabildir. Sonra hıfsızsıhhaya azami de- recede riayet etmek yiyeceği tan- zim etmek ve bir rejim dâhilinde gıda almak lâzımdır, alınan gıda ile oOinsanın çebresi bozula bilir. Gözellik hıfzıssıhhasına bir kadın bilhassa otuz yaşını geç- dikten sonra çok dıkkat etme- j lidir Bilbassa Türk kadınları bu- na 30 yaşından evvel başlama- dırlar çönkü burada kaldığım müddet zarfında dıkkat ettim, genç kızlar çok çabuk inkişaf ediyorlar. Şimal memleketlerine bir genç kız ancak 20-21 yaşı- na girdiği zaman tam manasile inkişaf ettiği halde burada 16 -17 yaşında bir genç kız inki- şaf etmektedir. Bundan da anlaşılır ki güzek lik bifzıssıbbası memlekete, ikli- me ve tabii ırka' yöre “değişir. Kadınlarda, müvalağaholmas* mak ve san'atkârane bir surette yapılması şartile makyaja taraf- tarım. Makyaj lâzımdır. Fakat İ acaip bir şekilde yüzünü, gözü- i nü boyamak değil!.. Kadınlarda o bugünkü moda tenin esmer ve bronz olmasıdır. Buda ekseriyetle yazın plâj- larda cildin güneşe arzedilmesi suretile temin ediliyor. Fakat cildin plâjda yanmadan hususi müstahzerlerle esmerleştirilmesi de kabildir. — Kadınların spor yapmasına taraftar mısınız? — Spor tabii kadınlar içinde iyidir. Fakat ifrata varmamak ve şiddetli sporları intihap” et- memek şartile.. — Son seyaharinizde gezdiğiniz yer- ler Şe €n ziyade bangisini beğendi. DİZ Madam Kavallieri bir an te- reddüt eder gibi oldu. — Bu suale katiyetle cevap vermek çok müşküldür, dedi. Meselâ her şehrin, her mınlaka- nın kendisine mabsus bir güzel- liği var. Meselâ Kudüs tarihi eserlerile çok alâka uyandırıcı, Istanbula gelince, güzelden fazla bir cazibeye malik bir şc- bir.. Hatta zannettiğimden daha enteresan bulduğumu söyliyebi- lirim, Müzeleri, camileri, bazine- ) si çok şayanı dikkat.. İnsan İs- tanbulu ancak teessüfle terke- debilir, San'atkâra teşekkür ettim. Fethi Mustaja l Çarşamba asşamı saat 9,45 Je Raşit Rıza Tiyatrosu Bahar hastalığı vodwi! 3 perde. Muharriri ; Reşat Nuri Hey Mevsimin ilk Kır Bato ve müsameresi 9 Haziren perşembe akşamı Kız ku- lesi parkında tabesabah zengin program. Kadıköy Süreyya Sinemasında Bir rüya! Umumi harp 1934 Ağustosunda kopacakmış!.. Umumi harbin meşhur sima- larından Lüdendrof 1932 sene- | sinin baharında bir umumi harp daha vuku bulacağını iddia et- miş ve bu iddiasını ispat için bir eser de yazmıştı, Avrupanın bu tehlikeyi atlatıp atlatmadığı he- nüz belli değilse de 1932 nin baharı harpsız geçmiştir. Bunun- la beraber barp kâhinleri eksik olmıyor ? Almanyanın maruf mu- harrirlerinden (Hans Gobosh) ün “ölüm “velvelesi,, © serlevbasile yazdığı, yazılması akebinde İn- giltere ve Amerikada tercüme ve neşrolunan eserinde ileri sür- düğü iddiaya göre yeni bir w- mumi harbın (0) 1934 senesinin ağustosunda kopacağıdır. Alman mubarriri eserinde ya- rımu barbini etraflı bir surette tasvir ederek Avrupa siyasetinin iç yüzünü göstermiş, ve bir kü. çük meselenin izam edile edile nasıl bir harp sebebi haline ge- tirildiğini izah etmişlir. Alman muharriri iki sene son- ra olacağını iddia ettiği haileye de kafasında bir şekil vermiştir. Hulyasına göre bu şekil şudur: Fransa hariciye nazır Leon Brandt bütün dünyaya sulhu ka- bul ettirmek için Avrupa mem- leketlerinin işçileri arasında bir birlik vücuda getirmiye çalışan İtalyada, adı Cappini olan yeni bir Doç hâkimdir. Yeni Doça sul- bun temin ettiği fırsatlardan is- tifade ederek memleketi hesa- bına çalışıyor. Hindistandaki de- vamtı ihtilallardan “bitap düşen İngiltere sulh lehindedir. Alman lar harbe sürüklenmemek için son derece ihtiyatlı davranıyor- lar. Rusya ile hemhudut olan devietler, Kızıl ordudan kork- tukları için sulha taraftırlar. El- hasıl bir harp kopacağına zerre kadar ihtimal yok. Fakat Balkanlarda, Yugoslav- ya ile Arnavutlukta vukubulan bir badisp herşeyi altüst ediyor. Hudut karakolları (arasında vuku bulan bir müsademeden sonra bir karakol yakılıyor ve neticede muhtelit bir tahkik ko- misyon hadiseyi tetkike başlıyor- sa da uzun süren tahkikattan bir netice çıkmadığı gibi herkes bu tahkikattan “bıkiyor ve ko- misyonun birşey oyapamıyacağı anlaşılıyor. Italya, Arnavutluğa; Fransa da Yuyoslavyaya müzaberet etmek- tedir. Italyan menfaatine yardım için (Draç)a asker çıkararak Yugoslavyanın çekilmesini isti- yor. Hadise, Akvam cemiyetine akseder etmez derbal “faaliyete geçen cemiyet iki tarafın muha- sematlan ihtiraz etmelerini tav- siye ediyor, Frausa Italyayı dur- durmak için harekete geçiyor ve Korsika civarındaki bir Fransız harp gemisi bir İtalyan gemisini batırıyor ve bunun neticesi ola- | rak iki taraf arasındaki siyasi münasebetler kesiliyor ve İtalya tayyarelerinin Fransaya tecavu- zile harp başlıyor. Frans ile Italya arasında har- bin başlamasile zebirli gaz'arla dülu tayyare mermileri iki mem- leketide harap ediyor, Rusya fırsatlan istifade ederek Lehis- tanı işğal ediyor, ve bütün Ay- rupa birbirile didişerek medeni- yeti kendi elile yıkıyor! Mücllife göre bugün iki Avrupa (Nörmi a Şererin Hayat) | Öksürünce Stüdyoda “tigüranların şeli, n seli, nihayel * dedi, 12 inci de siz olunuz!, | — Peki, dedi, on ikinci 4 — Peki, dört gün sonra ge- iliniz. — Yani, her gün geleceğim, Mösyö. Yapacak işim yok. Bek- leme odanızda otururum. Bu su- retle bir fırsat çıkarsa, kaçırma- mış olurum. Larrison kıza ters ters baktı. Bu küçük, müthiş bir şeydi. Baş tan savmak kabil değildi. Naçar kabul etti İlk iki gün geçti. Norma, bek- leme odasında olüruyor, sesini çıkarmadan bekliyordu. Odada oturân daktilo bu missfirden hiç hoşlanmıyor, her fırsatta kendi- ni hırpalıyordu. Fakat Norma nezaketi ve süküneti biran kay- betmiyordu. Her saat başında bir, Larrisorm kapısını açıp s0- ruyordu; — Birşey yok değil mi, mösyö? Üçüncü günü, bu vazıyetlen arlık deli gibi bir raddeye gel- miş olan Larrisor, onu, Pate *stodyolarına götürdü . Norma, Stüdyoya gidince, Ted Larrison tarafından oraya gön- derilmiş olmasının, bir bususiyet ve tercih teşkil etmediğini anla- makta gecikmedi. Esasen on iki figürana ihtiyaç hisseden bu işe altmıştan fazla talip vardı, Nur- ma bu almış talip arasında, ev- velce birkaç defa rastgeldiği kızlarıda tanımıştı ve bu altmış kızıda Larrison göndermişti. Alelusul, studyo bekleme oda- sında uzun bir intizar devresi geçirildi. Nihayet, bir adam gel“ di ve Kızlarin arasından seçmiye başladı. Fakat bu sefer, intihap. ber zamanki gibi üstüngörü ya: pılmıyordu. Figüranlar şefi, bü- yük bir dikkatle adam seçiyor- du. Üş, dört, baş, sekiz, dokuz kız seçildi, Onuncu ve on birin- cide intihap edildi. Arlık geri- ye bir kişilik yer kalmıştı. Ve figüranlar şefinin nazarları Nor. maya tesadüf etmiş, durmadan geçmiçti de... Bir an Norma, va- ziyeli göz önüne getirdi. Artık Larrisondan gidip birşey istiye- mezdi. O, kendisine bir fırsat vermişti, stüdyoya göndermişti, bu suretle komisyonuna hak ka- zanmıştı. Figüranlar şefi, şimdi, sarışın bir gözelle meşgul oluyordu, balla ona doğru ilerliyordu bile, fakat yürüyüşünde bir tereddüt vardı, Norma basit: belkide ço- cukca bir oyuna müracaat etli, ölsürmiye başladı. Bu öksürük o kadar beklenilmiyen bir za- manda ve okadar şiddetli idiki, herkes başım o tarafa çevirdi. O zaman, Norma, bütün benliğini toplıyarak içinden: — Muhakkak etmesini istiyorum.. Diye bir nevi telkin yapmıya beni intihap : başladı ve bir taraftan da bü- tün iradesini güzel olma* için sarfetti. Nöormanın bakış'arından, sar- —- vardir. Birincisi muhlelit grup” lardan müteşekkil teslihat yarışı ile meşgul! olanların Avrupası; ikin» cisi medeni fikir erle insan mrf- kürelerie meşbu olanların Avru- pası. Bu iki Avrupa birbirerile mücadele etmektedir bunlardan hankisinin galebe edecejini za- man gösterecek! e Seçildi! Peki, i siz olunuz, bakalım. işte Norma, ilk defa bu “© retle sinema hayatına atılni oluyordu. 'l » * Bu küçük ve ilk iğ Normi fettiği bu ceht okadar tatlı bir mazlumiyetle belli oluyordu figüranların şefi : ile on bir arkadaşını üç gün | gal edecekti. İkinci gün oyans| başlamadan evvel, kızları yokle” ma ettikleri zaman, bir tanesini? gelmediği anlaşılmıştı. Herhalde) ya hastalanmış, yabat da, kim) l bilir, belki de bir aşk seyal ne çıkmıştı. Herne balse, bir eksikti, Rejisör: — Derhal, dedi, bana bir k# k bulmak lâzım, Herhalde tanıdık | 4, larımız vardır. Figüran şefi daha ilerlemed& | ik evvel Norma rejisöre yaklaşti Ü ve: — Mösyö, dedi, beyhude ars” mıya kalkıp zabmet etmeyinik | ben işinizi görecek birisini tani" | yorum. Ta — Ya, kim bu? dl — Kız kardeşim. Hem ve a den daha çok güzeldir. Şimöile, işi de yok. İsterseniz telefon ede'|: yim, derhal gelir. Norma sâkin, ikna edici 4 tatlı bir sesle konuşuyordu. Re (iy Jisör, genç kızın sölkünetindeği 9 şaşaladı ve: y — Peki, dedi, haydi teletot İn ediniz, bakalım. N Atol; telefonu Köpetu kapat İş maz, son paralarile bir otomö' | bile atlıyarak stüdyoya geldii, Ve o akşam, iki kız karde sadece çay ile ekmek yedilef Fakat pek mes'ut idiler, Nihst i yet hayalleri tahakkuk edeceği | benziyordu. Norma, Rej sörün samimiyetin İk İl ve dostluğunu kazanmıştı, Bu pek alâ hissediyordu. Tav *. dikkatla dinliyor, bazen ne söf liyeceğini hissile anlıyarak dah. söylemeden evvel onu yapı du, Fakat hiç bir zaman merhf” meti ocelbedecek bir sureli bak etmiyordu, gayet mal ui, Üçüncü gün gelip çatlı, o şam, stüdyoyu terk a Pek tabii Rejisör, onu unutüf | gidecekti. Kim. bilir bir dab* görüşmiyeceklerdi bile, Son sahneler bem iamyosiiii Bir aralık, Rejisörün “aklına, # güranlardan bir sine, birine P. f iânda küçük bir rol veri geldi. unun içinde kısa bir # | manda çok zeki ve aynı zam*' ) da gözel bir rol yapa bil birisi lâzımdı. Rejisör, gözler” bir sini arıyordu. Norma bir a© ii ileri yürüdü, Rejsör onu gö vat ve dıkkatla baktı, Norm beli —— m ee > ex. ni isik 2 li, hs bi, küt küt çarpırordu. ei . kız, bu adamın bakışlarının ii > ini değiştire bileceğini biliyo! . şukaklerı zonkliyordu. Şin 4 İN 4 | Rejisörün gözleri yüzünden i ellerine, tırnaklarına | baki sonrada ayaklanna geçiyof Norma, rej sör wuavininid: jisörün kulağına birşeyler diğini, onun da, teessüfle © salladığını gördü küçük ro. Yaşlkasına, elleri, ayakları ve © leri dürgün biris'ne verildi. (Devam edece 2 » 4 ağ pi / ZER FE gile se bayiids nl a dali e özde a ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: