— 4-— VAKIT -9-MART ELLE izmirde eski mektep âlemi Muhtelif unsurların gençleri nasıl hazırlanırlardı ? — Musevi Lisesile Türk rü Rüştiyede nasıl ça! a Ancak yarım asır evel İzmirde er. menilerin ve rumların birçok irfan mü. esseselerinden başka lise derecesinde birer cesim, mükemmel mektepleri var- dı ki her türlü tahsil cihazile müceh- hez oldukları gibi her biri milletleri a- rasında liyakatlerile , iktidarlarile ta- nınmış muallimlere malikti. Hele rum Târm bir Aya Fotini mektebi vardı ki rumluk âleminde adeta bir darülfünnn ehemmiyetini haiz imişçesine mübaha- ta medar olurdu. Erkeklere mahsus olan liselerden başka kız liseleri de var) dr, Hele bunlardan ermeni kız Hsesi-| mİ tanıyorum ki, galiba Dabağhane! çayı civarında kâindi, ermeni fukara perver cemiyetinin beş altı yüz kişilik balolarına ferih ve fahur bir o saha! teşkil ederdi. Protestanların bilhassa İzmirde mü-| him bir kemmiyet tekşil eden kato" rin müesseseleri ise bu mahalli gayri müslim unsurların mekteplerine mis betle çok daha cesim ve elbette tedrisi doktai nazarından çok daha mühimdi. Frerlerin bir saray kadar büyük ve mükemmel, mektebinden daha yük- sek bir. irfan müessesesi olmak üzere| Lazarist rahiplerin propaganda mek- tebi vardı. Bunlarla hemayar adde-| dilebilecek inas mektepleri de vardı) ki başlıcaları Siyon ve o Diyakonesi rahibelerinin idarelerinde idi. Katolik ve protestan unsurunun aynile rumlar ve ermenilerde olduğu gibi hususi mekteplerinden bahse lü- zum görmüyorum. Bunlardan hemen her mahallede birer ikişer tüne vardı.| Musevileri bu tadat sırasında en sona| bırakıyorum. Zira onu en ziyade eali- bi dikkat bulmuştum. Bu bir Aliyâns İzraelit mektebi idi ki garip'bir tesadüf eseri olarak tam Reşadiye mektebinin (karşısında idi. Ve böyle biri yüksek, büyük cephesile diğeri bodrum katı nakıs ( bırakılmış tek katlı mütevazı ve mahcup heyetile karşı karşıya dururken, birinden tatil saatinde alay alay yüzlerce (musevi çocuğu dalgaları taştığı (sırada diğe rinden mevcudu nihayet yüze zor ba- İiğ olan türk çocuklarınm seyrek kafi! leleri etrafa dağılırdı. Ve bu manza;| ranin teşkil ettiği tezat pek acı bir be- Mğatle takriri hal ederdi. Sonraları, artık bir genç adam olun- ca-'bu müessesede muallim olan sekiz on kişi tanıdım. Ezcümle Lazarist ra- hiplerinden birkaçile Alyans (o hocala- rındân üç beşile mükerreren buluştum. Rahiplerin arasında kimyada, fizikte heyetile, riyaziyatta vâsi iktidar sa- hipleri vardı ki mektebin o mükemmel tatbikathanelerinde ve mümkün merte- be ihtiyaca kâfi gelecek rasathanesin- de bir yandan şakirtlerine fennin fey- Zzini verirken bir yandan kendileri te- tebbularında devam ederlerdi. Hele Aliyans İzraelitin ekser omuallimleri Paris merkezinde tahsillerini ikmal et- tikten sonra gönderilmiş, meslekletine Aşık, zekâlarının ve milletlerine müfit olmak sevdasmın kıvılemlarile gözleri ışıldıyan gençlerdi. Bu muhtelif unsurlara ait mektep. Terden her sene lise tahsilinin mütefa- vit derecelerini aştıktan sonra İzmi-| rin faaliyet sahasına atılan © yüzlerce gem; vardı. Biryandan (bankalarda, ticrethanelerde, ailelerine (ait işlerde haytt cidali için ellerinde mevcut si- Jâhları tecrübe ederken bir yandan da tecrübe devresini geçirenler bu şehrin dağdağalı ticaret zeminini içine baş| ka bir taraftan hulül imkânr bırakmı. : yan çelik bir ağ ile örerlerdi. Ve yal mz İzmir kâfi gelmiyerek Kasaba w Aydın demiryolları bunlara maharet- lerinin mümareselerinin tathik mevki- ine geçebileceği geniş ve rekabet. ten masun sahalarını açardı. | Bu gençlerden sonraları dostlarım, rakiplerim, aşinalarım oldu. Ve onla rın İş yapmak, para kazanmak, dalma dahâ ileri gitmek için nasıl bir tahsil serfhhayesi ile kuvvet aimış olduklarına pek yakından şahit oldum. “liste türklerin erkek çocuklar» mh» İzaman geçirirdik. İtikleri sıraya göre sınıfın Isatırdan ibaretti, 1931 Arası nda tiyesi çleri — — ne ze öğrenilirdi 5 Yöâzan : Halit Ziya ne Jâzımsa onu öğrenmişlerdi: Birkaç lisanı söylerler, yazarlardı. e İktisadi ve ticari malümatı kâfiyeye inzimam eden hesap kuvvetile iş âlemine (atıl mak onlar için pek kolay bir şeydir. Talnız bir şey bilmezlerdi: o Türkçe. z biseler bile bilmiyor görünmek bir süs kabilindendi. Ne lüzumu var- dı? Mademki iş arsasında karşıların- da türk bulmıyacaklardı. Türkler Pa- lamut, İncir, üzüm işlenen oyerlerde bunların idaresi altında ve bunlara pa- ra kazandırmak için çalışacaklardı. Ve hallerinden memnun, yahudi kizla rile beraber, şafaktan guruba kadar pis hanların avlularında: genç hayat- jlarını beş on kuruşa satarak çalışırken saadetlerini tefsir eden bir şetaretle türkü söyliyeceklerdi. Bu irfan müesseselerine (o mukabil beher sınıfı bir hocaya mevdu arala- rında türkçe için seyyar bir muallimle bütün mevcudu ancak yüze baliğ olan ve son sınıfından senede nihayet sekiz on gence şehadetname tören bir Rüş- tiyesi vardı. di İşte ben bu rüştiyeye girdim: Bakmız burada ne vardı. Ve ne 0- Ikanurdu: Gülistandan sç bap ile bir küçük kavaidi farisi türkçe biraz surf ile imlâ ve kıraat kitabi makamında ancak 200 sayfalık bir tarihi Osmani hesaptan kesriâdi ve aşari ile nisbet ka- ideleri çoğrafyadan harita (üstünde parmakla gösterilerek. şehirler, dağ. İlar, denizler, nehirler ve nihayet mekte bin en mühim dersi arapçadan, emsi'e ve avamille başlıyarak bina ve izhar»! dan geçerek Resaili erbaa diye tunıj dığımız mantık taslağına müntehi *. lan.ve dört.sene günde ikişer üçer sa| tırla takip olunan bir yol. Nihayet bu irfan hamulesile mek. tepten çıkan genç ne İrani çaycıya dört kelimelik farisi bir cümle söyliyebiur, be arapça bir Mısır ceridesinin on sa- tırlık bir fıkrasını anlardı. Çeğrafya- dan Parisle Berlini az çok sarih mev- kilerine koyabilse New York ile Şika- goyu hayalinde tamamen Bulamaz, hele Türkiye idare taksimatı kat'iyen bilinmezdi. Hesaba gelince en büyük marifeti şu idi: Dört amele sekiz ar- şın tulünde İki arşın arzında bir bu- çük arşın derinliğinde bir duvarı altı günde bitirirlerse iki amele filân filân rakamları değiştiriniz. İşte zor ve en müthiş bir mesele türk genç- leri iş âlemine girerse diğer mektep- lerden yetişen muhtelif unsur gençle- rine bununla mukabele o edeceklerdi. Türkçeden de nihayet vilâyet mektub kelemine yahut muhasebe odasına mü- lâzim sıfatile kabul olunabileceklerdi. Mektepte yazı işlerine müteallik bir vazife verildiğine vakıf (değilim, hele amali erbandan başlıyarak hesa- bin her kaidesinde, yüzlerce mesele İle çocukları hayatın her neviden ihtiyaç ve meşgelelerile ülfet ettirerek tavak - kuf eden ve cemden tarha, tarhtan dar ba ve taksime atlarken bu dört basit şeyle mesele halli imkânmı bulduran tedris usulü bu mektebin tamamile meç huli idi. Elimizde tebeşir, kara tahta- nm başına geçerdik ve o sırada hoca- nın fikri icadından doğan, ömeli ha- yatta hiç bir tatbik vesilesi bulamıya- cak bir meseleyi halletmek (için uzun En ziyade itina olunan arapça idi. Günde mecmuu ancak iki saat (süren dersin ekseriyet üzere biri arapça di. Ders verileceği muallim tarafın-| dan ihtar olununca çocuklar yerlerin. den yani iki taraflı konmüş uzun sedir- lerden kalkarlar, her derste işgal et- ortasında, halınin üstünde mevkilerini (alırlar. Muallim birinciden başlardı. Ders a- arapça ise, ki her halde haftada Jaâkal dört beş kere bu idi. (İbare!.) diye emir verirdi. Bu nihayet beşi aşmıyan Sğer irap kavaidi- Her şeyden evel ameli o hayat için ni gözeterek okuyabildiseniz muallim, najte olan dominyonları da hesaba katı. GÜNÜN— >— SİYASETİ Fransa protesto ediyor!, Sulhü müsalemetin dünya yüzünde ebediyyen yer tutması için bir takım siyasiler yeşil örtülü masalar başında toplanarak, uzun uzun münakaşaları girişiyorlar. Berri teslihat tahdit edi. lecek, bahri teslihat tahdit edilecek; hava teslihatr azaltılacak, boğucu gaz ler kullanılmıyacak ve saire... Bu tah. ditlerin yapılması için cereyan eden uzün müzakerelere ön ayak olan bir adam var... O da sulhü müsalemeti ci- hanı omuzlarına yüklemiş şehir şehir, konferâns konferans gezen Mösyö Bri yandır. Mösyö “Briyan” ın memleketinde tahdidi teslihata himmet gösteriliyor mu? Alman gazetelerine cevap veren! bir fransız gazetesinin gösterdiği ra-| kamları nazarı dikkate alalım. Fran- sanm askeri 583,000 kişi imiş fransız Selâm Selâm, sokakta şapka (o çıkarılarak verilir. Selâm, dehalet ifade eden es-! ki bir âdetten doğmadır. O zamanlar! mağfer, tuğlu, ağır başlıklar giyilirdi. Başmı açmak demek, taçını çıkarmak. selâmsız kalarak dehalet etmek — mektir. On yedinci asırdar selâm meselesi pek mühimdi. Isıtılması güç, han gibi evlerde başaçık oturulmak. Fakat me- selâ sofrada birisinin şerefine kadeh kaldırırken baş açmak mecburi idi. On sekizinci ve hatta on dokuzuncu asırda ziyaretçiler salona şapkaları ile girerlerdi. Tabii bu hususlar hiristiyanlara » ittir. Fakat biz de ayni usulleri şimd kabul etmiş bulunuyoruz. NASIL SELÂM ALINIR? Bazan, kalabalık bir sokakta birisi-| nin sizi selâmladığını o zannedersiniz.| Bu takdirde, ihtiyati bir nezaket ola- rak hafifçe şapkanızı kaldırınız. Eğer gazetesi Rusyanın İngilterenin ve İtal. yanım Fransadan fazla askeri bulundu- ğunu iddia ediyor. Fakat (gazetenin Rusya için gösterdiği rakam muhayyel dir. İngiliz askerinden bahsederken Hint kuvvetlerini ve müstakil vaziyet. yor. İtalyadaki faşist milli teşkilâtı asker hesabına ilâve ediyor. "m Alman gazetesi Fransanm 4607 tay-| sizi selâmlamamışlarsa saçımızı yahat şapkanızı düzeltir gibi yaparsınız. Daima önce selâmlayınız. Müsavi, veya daha dün bir seviyede bulunan birisinin önce selâmlamasını beklemek, mağrur ve basit bir ruh se) hibi olanlara mahsustur. Tam bir surette selâmlayınız. Eli sadece şapkaya ürmek fazla hususiyet ifade eder. Fakat bu adet| yavaş yavaş dostlar arasında yerleşme yaresi olduğunu . söylemiş. Halbuki, Fransanın 2115 harp tayyaresi varmış.! Bu cihet doğru olsa da 2115 harp tay- yaresine malik olan bir devlet hava| teslihatını tahdit ediyor diye mi hük- medilecek? Acaba kaç devletin 2000; harp tayyaresi mevcuttur? Türkçede bir darbrmesel vardır: “Ele telkin verirken kendi salkimi yu- tar. derler. Terki teslihat tavsiyesin- de bulunan Fransa acaba bu darbıme- selin ifade ettiği manaya göre hareket #imiyor mu? M. Gayur «Verg » 'razları; 2 Male. Maliye vekâleti Emvali gayri menkule istinaf ve kazanç tetkik itirazat komisyonlarına mükellef- ler tarafından: yapılan vergi iti- razlarının biriktirilmemesini, ka- nuni müddet zarfında tetkikini, aksi takdirde komisyon azaları hakkında takibat yapılacağını tamim etmiştir. Pam derdi, Bu birkaç satıra kırık mana verirdiniz. Muallim tekrar emir verirdi: (mefhum!) topluca ola; rak istiraç edilen mefhumu söylerdi! size enİniz. Bunların hepsini muallim evelce| 4-9 nasıl söylemişse (harf beharf aynile| tekrar edeceksiniz. Eğer bu mühim işte hatasızca çıkabildiseniz bu derste| sınıfın birinciliğini haiz olmak şerefi- ni kaybetmezsiniz. Yoksa derhal siz- den daha hüner gösteren ikinci oraya geçer ve siz belki daha aşağılara Oka. dar inmek üzere yuvarlanmağa başlar- sınız. Sabahleyin sınıfta toplanıldıktan son- ra çocuklar halka halka olmuşlar her halkanın başna muktkedir addedilen çocuk geçmiş, ve etrafını ihata eden ar kadaşlarına birer birer biraz sonra mu- allim huzurunda takrir olunacak der- sin müzakereciliğini yapmıştır. Bu suretle şu yarım günde o dört beş satırı öğrenmemek imkânı (o yoktu. Bununla berâber yine öğrenemiyenler hatta smıfta ipka olunanlar ekseriye- ti teşkil etmese bile her halde nadir değildi. Günün son nısfı da bu süretle ge çerdi. Ve mademki evde hazırlanmak üzere (overilmiş bir vazife yok tu; diğer anasırdan çocuklar her gün defterler dolusu vazife (hazırlarken biz o gün Sadiden yarım hikâye (ile dört mısra, izhardan beş satır oöğren- miş olmakla fikrimizi doyurarak evle re dönerdik. İşte bunun için Refik lâla beni kar) rilik vazifesine davet için her gelişim- de: — Derslerini hazırladı (isen seni bekliyorlar.. Dedikçe ben içimden gü lerek: — Allah sana akıl fikir versin, lâ ! ibaşı açık durup Konuşursa: İniz. Belki a kadın o dakikada sizden ğe yüz tutuyor. Kendinizden büyük birisine, sakın,| İ — Başımızı örtünüz, demeyiniz. Bu| ancak büyüklerin güçüklere söyliye bi- lecekleri bir şeydir. KADIN NASIL SELAMLANIR? Bir kadın selâmlanırken ağızda si- gara ve pipo varsa çıkarılır. Sonra bir kadını selâmlamak mi him bir meseledir. Pek acele etmeyi- niz. Onunla göz göze gelmeğe ve da- vetkâr bir ifade kazanmağa çalışınız. Ve onu selâmlar gibi hafif bir hareket yapınız. Fakat kat'iyen ısrar etmeyi- başkan birisini düşlnüynr? Bur halefi ruhiyesini ihlâl etmek lâübalilik olur, Eğer kadının yanında birisi (varsa daha tedbirli olunuz. Yanındaki ya baba, yahut kocası, veya kardeşi, ya hutta... Amca zadesidir ki oda aile den demektir. Maamafih bazan — kadınlar (pek tuhaftır — yanında birisile giderken tanındığını istemez. Ve hatta bazan beraber gittiği kimsenin kendisine kar şı dostluk ve akrabalık hisselerinden başka bir rabitası olabilir. Bu takdirde, tabil hiç bir şey gör- memişsinizdir. e JLUD(l A LULU Yazan : Salih Murar Arz gittikçe küçülüp büzülüyor mu? Dağ silsilesine dair yürütülen nazariyelerden birine göre arz büzülüyor. Arz büzüldükçe sathı karışıyor. Dağların teşekkülü bu nazariyeye göre izah ediliyor. Bir takım jeolojistler bu nazari- yeyi kabul etmekle beraber di- ğerleri dağların teşekkülü için başka nazariyeler serdetmektedir. (Memlekette Vakıt | Talebe himaye heyetleri Adapazarı, (VAKIT) — Maarif ve! kâletinin geçenlerde göndermiş olduğu “Talabeyi himaye,, teşkilâtı talimatna mesi burada çok vâsi bir tatbik sahası bulmuştur. Talimatname mucibince ka zanın her mektebinde hatta köy mek. teplerinde talebeyi himaye < heyetleri seçilerek faaliyete geçilmiştir. Himaye heyetleri diğer hayır cemiyetlerinin eskidenberi olan yardımlarından maa- da intihap edildikleri mekteplere ve ta lebesine değerli yardımlar temin et- mişlerdir. Maarif vekâletinin gönderdi ği ve tatbikine başlanan bu talimatna meden dolayı halk derin bir hoşnud! Ta! Derdim. Halit Ziya; Uşşaki zade duymuştur. Ziya Vehbi tin ingiltere bu meşhur komik Şarlo ile meş” gul. On seneden fazla gurbette! i kaldıktan sonra kendi vatanına, başını dinlemeğe giden san'atkâr hergün yüzlerce telefon, ziyaret binlerce mektup almak mecburi riyetinde kalıyor. Galiba bu sebeple adamcağız. kapağı Berline atıyor. Şarlonun aldığı mektuplar mündericatı kadar o özerindeki| adresler de gariptir. ğ işte size bir mektup zarfı ki adres yerinde şu tuhaf melon” şapkasile şu eğri baston resmin- den başka birşey yok. San'atkâ” rin şöhretini anlıyın. ğ Bu iki ingiliz . posta | memurlarma mürsilin ne demek istediğini anlatmış ve zarf Şar“ lonun oturduğu yere kadar ge tirilmiştir. Dün bu zarfı görenlerden bi- risiz — Yazık, dedi, meşbur pa puçlar eksik! Bir başkası söze karıştı: — Artık onuda iaahhünlü mektuplara koyarlar; resim 2 k Ebedi genç i Meclis kendi kendisini feshetti * ve yenisi için intihap fasliyerile girişildi. O itibar ile günün en di konuşulan mes'elesi kimlerin yeti meclisi teşkil edeceklerdir. Ge“ çen gün bu mevzu üzerinde ko- nuşulan bir mecliste söz bir şair | meb'usa intikal etti, Birisi sordu: — Acaba oda yeniden izi bap olunacak mı? Bu suale muhatap olan vat emniyetle şu cevabı verdi: ' — Tabii! Yeni mecliste fazla miktarda genç bulunacak ve © şairde ebedi gençlerdendir. “> Cuma günkü kros kuntri istanbul atletizm heyetinden: 1 — 931 Cuma günü müttefik klüplere mensup atletler ara” sında (istanbul kros şampiyonası) yapılacaktır. 2 — Müsabakaya saat tamam sabah 10 da Beşiktaş klül başlanacaktır. BI 3 — Esamisi aşağida yazılı zevatı muhtereme heyetimizce bu şampiyonluk koşusunun ba” kemliğine intihap edilmiş olduk” larından tarihi mezkörda saat 10'da Beşiktaş klübünde bu lunmalarını ehemmiyetle o ric& ederiz: Milliyet tahrir müdürü Etbe izzet B. Türk spor sâhibi Talat B. Cümburiyet spor mubarriri Ihsan B. Politika spor muharriri Salim Hamdi B. Yenigün m muharriri Sedat B. Galata 9# raydan Besim, Adilgiray, Şinssi Beşiktaçtan Hasan Basri, Nuri, Fehmi B.ler Antrenör Abrsba'” EF. mıntaka muhasebecisi Bey.