— 6— VAKIT 27 Kânunsani 1931 Milli Mücadelede “ Nakşibendi Şeyhle Bu nasıl kitap TÜSt tarafı 1 İnci sayıhamızda! lerinde Talha ve Rasim Âli Beylerin (fizyoloji kitabı hakkındaki münakaşa- lardan bahsetmiş ve şu sözleri söyle- miştir: Denizde bir haile — İlmi bir eser mutlaka edebi oöünleri Hint hikâyesi Yazan İM. Eğer böyle bir zaruret olsaydı. bugün| Ingiliz parası ile Bozkır ve Kon Göl gibi durgun bir bahrimuhit 0-| Kadm, sevdiği adamm dilinden ken (fenni eserlerin hiç bir kıymeti olmıya- zerinde transatlantiklerin en güzeli,'di rakibesi için aldığı bu emirle sap-jcaktı. Saniyen heniz üç dört forması ” (Sidney) e doğru yollanmıştı. İçi bii gehir kadar kalabalık ve gürültülü idi.'den üstadın arzularını yerine getirme |/hüküm verilebilir? Eserin muharrir. (Edit) ba -İleri kitabı ikmkal ettikten sonra her! Yolenlar arasında Amerikanın milyar sarı donmuş, fakat hırçınlığa düşme- '£e çabalamıştı. Pilhat inlişar eden bir kitap hakkında nasıl derleri, büyük adamları, maruf şahsi-'tan transatlantiğin ilk kurtulan yoleu|Aalde bir hata ve savap cetveli yapa yetleri vardı. Transatlantik bul... K peştelerinden ambarlarına kadar bü- tün bir âlemin hay ve huyunu az mış, rüzgârsız, fırtınasız bir havada keyifli keyif W gidiyordu. Yolcular arm sında dünyanm en meşhur (cambazı (Dikens) te berkesin hayranlığı ile mu hat şatranç oynuyor ve İltifatinra als kın bir tavırla konuşuyordu. © Dikens sade mahir bir cambaz de ği), ayni zamanda stat bir keman vir > Sozu idi. Hem de en müşkül vaziyet lerde harikulâde bir siirle calar etrafi mr mestederdi. Şöhreti vardı; fökat ne çare ki cemiyet arasında mesleğinin bütün in celiği henüz anlaşılmadığı için arada sırada güzel ür gizli ve deruni bir) teessürle huruşurdu . Yolculardan milyarder (Vilyam)ın “kızı (Edit) san'atkârım üç gündenberi hayalinde misafirdi. Ona uzuktan ba kar ve bazan dalarak göğsünün bi ahla kabardığı olurdu. (Dikens) in trup arkadaşlarından (Beki) bu pehl- van yapılı kadın, onun bu yeni ipli sını kadınlara mahsus bir incelikle sezmiş v6 İçi burkularak onların muhi tinder uzaklaşmıştı. (Rett) de söylene- mez bir aşkla saw'atkâra vurguzdu. Sahillerden uzakta, etrafta ufuk lardan başka hiçbir varlığın bulunma dığı bir zamanda vapurun süvarisila Şatranç oknuyorlardı. İkisi de dalmış ikisi de hasmını yenmeğe azmetmiş kus ları çatık taşlar karsısında düşünü. yorlardı. İşte tam bu aralık, gemi müthiş b sarsıntı ile titredi, şafiznet aşl © herbiri bir tarafa yuvarlandı. Sademe — ani oluş, fâkat geminin bareke'inde bir afıza görülmemişti. Hattı birç © yerlerde bu sarsıntının farkına bile varmamışlardı. Zaten herkes danstı » zevk ve safada, spor sa'onunda idi Biraz sonra nöbetçi zabiti içe dl ve sararmış yüzüne rağmen sa titremez bir sesle: — Kaptan, dedi, mühim haber var. — Nedir? — Batıyoruz! Kaptan birdenbire irkildi ve folik tin onda uyandırdığı telâş sade bu h * yeketten ibaret kaldı. Yalnız: — Aman, dedi, yolculara duyurm: © dursa talim var, dersiniz. Zabit çıkamadı, Yutkunuyordu. — Meselyi bununla kapamak kabil! Bar Ye biribirlerine sarılarak salapur) g,, «lmaz, Halkı kuvvetle işgal © Bir vaşıtaya muhtaez, 5 — Meseleyi bununla kaçamak müm Kün olmaz. Halkı kuvveti eisgal edecek bir vasıtaya muhtacız. O zamana kadar söze — Bu vastıa hazırdır. Hal © mim bir müsamere vereceğimi © diniz. Güverteye toplnasınlar, © , Dedi ve yerinden kalkarak giyinme de gitti. Beş dakika sonra üst güverte tekirm tıklım dolmuştu. Üstat, ayakla- rından havaya ash keman çalıyor. ” ve herkes huşu içinde dinliyordu. Alt © güvertede makaralar isli dak lar indiriliyor, pedek parçalar hiribiri ne eklenerek kocaman sallir getiriliyordu. Yolewlar arasında Jar almıyor a ğ ” tan sonra san ra İndiri © Böyle böyle sıra erkeklere geldi. On- Tar da taşındı. Gemi de ık adama- ” Kalı su almış, seyri yavaş lamış ve gir © gide sulara gömülmeğe beşlamıstı. San'atkâr, halkı avutmağa başla - mak için kamarasmdan cıkarken, Beti © ile karşılaşmış ve ona: — Aman demişti, sen metin bir in- iy sansın, gemi batıyor, gen (Edil) i kur- far ve bunu benim hatırım, san'atime © karşı duyduğun hürmet namına yap! edecek karışmıyan lin e evvelâ kadın. N iaslırık yordu. vöcude | su olmuştu. — Büyük san'atkâr böyle istedi, Ne mutlu size ki onunki kadar büyük bir kalbi esir etmek kudretine erdiniz! Diyerek tekrar vapura çıktı. Gemi, içine hücum eğen suların tazyikine da yaramıyarak baş taraftan yarıldı. Bu nu, ne taife ne de süvari tahmin ede memişti. Muazzam vapurun etrafında köpükler kaynamağa başladı. Yer yer İsirdaplar oluyor, dalgalar cehennemi hir süratle dönüyordu. Beti, sevgilisi ne koşarak; — Haydi! Demiş ve kuvvetli kollarına alarık küpesteye yaklaşmıştı, Gemi batmadan e © kocaman cismin sulurda açacağı girdaplara yem olmadan suya atılmak lâzımdı. Sarkan bir halata sarılarak suya atladı, Genç kadın büyük san'at- piş göğsünün üstüne almış yüzüyor. du. Bir saate yalın bacaklarından ası in kalan (Dikens) yavaş yavaş kendin. iden geçiyor ve müni olunmaz bir bay- gınilık vilecudünü katılaştırıyordu. Beti var kuvvetile büyük bir sala- puryaya duğru yüzüyordu. Onun bu sa lapuryaya fkinei gelişi idi. Birineisin. de milyarderin güzel kıyı" (Edi) i ge- Ilan tirmişti. Gene kiz orada idi. Gökle re dağilan telsiz şimseklerinin çağırdı $ı imdadın hangi toraftan geleceğine baluyor ve ümitsizliğe kapılmıyordu. Kendilerine doğru yüzenleri görün İce salapuryadakiler: — Olmaz, olmaz! Burası dolu. Yak laşmayn... Yoksa bir başka ses tamam ladı: — Yoksu öldürürüz. Bu sesle heraber ;keskim» bir el baltasının güneşte parıl parıl yandığı İgörüldü. Beti: — Mis! diye bağırdı. Bu, sizi kurta. ran adamdır, San'atini unlamıyorsanız risize ettiği fedakârlığa hürmet ediniz. Fakat genç kız bu sözleri duymamış igibi etrafına . bakmaktan başka bir $ey yapmadı, Faciadan evvel bir hadi- se daha oldu. Betinin sesinden üstat kendine gel mişti. Sandaldakilerin kendilerine ba- kan gayz ve kin dolu gözlerini, uğrun da ölmeğe vaz olduğu genç kızın kür! çük ruhunu gördü. Sonra. bakışları sünde yattığı iri vücutlü genç kadı zünde dolaştı, İki çift göz, ilk defa biribirlerini anlıyarak O bakıştı. yaya vurdukları birer tekme ile ölüme idoğru acıldılar, ! | | .. Belediyede. i o Verem hastanesi Yele Ali, Cemil ve Muhittin beyler dün tetkikat yaptılar Afyon meb'usu Ali, Tekirda meb'usu Cemil ve vali Muhittin ! beyler dün Cerrahpaşa hastane- ! sine gitmişler ve yeni yapılan pavyonu gezmişlerdir. Ayrıca verem hastanesi için ! o civardaki bazı arsalarda tetki- | kat yapmışlardır. Operetör Avni Mustafa B. Epey zamandanberi Fransa ve Almanyada kemik ve mafsal i veremleri oOüzerinde tetkikatta i bulunan operatör Avni Mustafa B. bu kerre şehrimize avdet ey- lemişitir. e Mumaileyh o eskiden olduğu gibi hergün üçten sonra hastaların Tepebaşında Ruvayyel i oteli karşısındaki muayenehane sinde kabul eylemektedir. Telefon: Beyoğlu. 862 i rak vaki olan tertip ftatalarını tashih edecekler... Eğer böyle iki forma in- tişar eden her eserin tenkit edilmesi icop elseydi bu eserdeki hatalardan da ha büyüğüne tesedüf etmek mümkün- dür. Doğrusunu söyliyelim. Biz bu söz- leri okuyunca mütehayyir olduk. Çünkü bu sözlerden anlıyoruz ki yeni darül fünun ömini Muammer Rasit B. mat- buatta 'hataları tetkik ve münakaşa e- dilmis fizyoloji kitabının tek bir for- masını bile görmemiştir. Hatila gaze telerde neşrolunan tenkit makaleleri- ni de okummaıştır. Buna rağmen ez. berden Tulha ve Rasim Ali Beyleri müdafan ediyor. Muammer Raşit B. zannediyor ki kitapta mevzubahsolan hatalar tertip hatası nevinden ufak te fek kelime yanlışlıklarıdır.. Kitabın sonuna bir hata ve savap cetveli yap- makla mesele halledilebilir. Çok yanlış bir telâkki! İlmi bir e- serin mutlaka edebi olamıyacağmı yi- ne Muammer Raşit RK. kadar en eski bir fen adamı olan Kemal Cneap BR. de bilir. Onun için Talha ve Rasim Bey lerin fizyoleji kitabı hakkındaki iti- razlâr üslübünün bozuk düzen olmu Jsodan değildir. Müâmmer Raşit B. j(henüz Üç dört forması intişar eden bir kitap hakkında nasıl hüküm veri. lebilir?) diyor. Bu söz de büyük bir hatadır. Çünkü fizyoloji kitabı gibi bir eserin hakkında 27 çok bir hüküm vermek için üçdört forması değil, ihatta bir forması bile kâfi gelebilir. Tâve edelim ki Kemal Censp Beyin noktai nazarını iltizam eden (Vakıt) bu meselede yalnız kalmamıştır. Cüm huriyet refikimizin başmüharriri Yu- rak Talha ve Rasim Beylerin eserlerin den birkac formayı bizzat görüp tetkik ettiğini ve bu tetkikatı neticesinde bu eserin darülfünuna yakışır bir kitap olmadığıma karar verdiğini yazmıştır. Yunus Nadi B. makalesinin sonunda aynen söyle diyor: — Bizce şu fizyoloji kitabı hâdise sinden en ziyade darülfünun heyecana gelmeli, şimdiye kadar meseleyi ele a- larak onu çoktan hallelmeliydi.. Mem- lekelte umumi hayatın rehberi olmak lâzım gelen darülfünun bilhassa kendi maneçi şahsiyetini mevzubahs - ettiren böyle” bir mesele önünde dâkayt ve gayri asabi kalamaz. Kalırsa fena o- lur. Çünkü o zaman darülfünün kala- MAZ, Darülfünun emini Muammer Raşit vi şahsen tanırız. o Malümatına iti. mat ederiz. Bu itibar ile gazetedeki beyanatımı gördükten sonrâ acaba bu sözler biraz yanlış kaydedilmiş olma- sın diye düşündük. Muammer Raşit Beyden bizim beklediğimiz sey fizyolo ji kitabını tetkik etmemiş, hiç okuma. İsyanın vukubulacağı işitildiği gü- yat tedbirleri alınmağa (başlanmıştı. Konyanın civarında nöbet kolları çıka rilmıştı. Bu kollardan biri Konyanın Pınarbaşı ismindeki kö tarafından A- İraplar mahallesinde oturan ve isyan tertibatında alâkası bulunan mühim bir zata bazı şeyler sormak için müsel lâh iki köylü geldiği görülmüş ve ku- vayı milliye askerleri tarafmdan yaka- lanmıştır. Derhal kumandanın nezdine pılmıştır.. İsticvap neficesinde bir iki gün içinde isyan hareketi vukubulaca fı hakkındaki istihbaratm doğru oldu ğu tahakkuk etmiştir. Meğer fesat şebekesinin isyan plân! şu İmiş: Hafta içinde muayyen bir günde Konyaya civar olan bütün köy lerden müsellâh köylüler merkeze ge lecekler, sonra verilen emir üzerine hareket edeceklermiş. Fakat Araplar köyündeki köylüler hareket gününün çarşamba mı, yoksa perşembe mi ol- duğunu i anlıyamamışlar, yahut n& sıla unutmuşlar. Bunu sormak için Konyaya adam göndermişler imis. Bu adamlar ele geçip te istlevap neticesin de maksatları meydana çıkınca derha! mukabil tedbir alınmıştır. İsyanı çi küracak olan kimselerden merkez heye ti ile bunların etrafımda bulunanlar- dah yüz elli kişi kadarı tevkif olun- muştur. Ayni zamanda Konyada idâ- rei örfiye ilân edilmişti. Divamharp icra ettiği mubakeme ile mücrimlerin cinayetleri tahakkuk etmiş, on sekiz kişi muhtelif cezalara mahküm edilmiş olduğu halde yine müerimler affolun- muştur, Daha evvel izah edildiği veç. milliyenin icbarı üzerine arkadaşımdır. Kendisi işinin eri, kıy- metli bir hocadır. İhtisasın ne demek olduğunu hakikaten bilir bir meslektaş olduğuna nazaran böyle bir eser teli- fine karar verişini kendisine yaraş- tırmadım.,, KEMAL CENAP B. DEN CEVAP Dün Kemal Cenap B. le görüşerek darülfünun emini Muammer Raşit Re yin byeanatı hakkımda © ne diyeceğini sorduk. Bize yalnız şunları söyledi: “Muammer Raşit Beye hürmetim var. Bu meseleyi darültünuna yakı şacak bir şekilde halledeceklerine emi. nim!,, Dünkü (Milliyet) refikimizde çıkan beyanat için de mütslen istedik. Dedi ki: “Bu meslede ben artık susmak is- tiyorum. Fakat muttasıl iğneleniyo- ram. Bugünkü (Milliyet) le bir müs derris Beyefendi kitabın 1928 senesin- de tab'ına başlanmış olduğu halde tenkidimin şimdi neden dolayı yapıl- götürülerek bunların isticavpları ya:/letinin mukadderâtına hile bu ikinci isyan teşehbüsüs kuvayı! Damat Fe| Nadi Bey de dün bir makale LE) aa rm mr ei i yordu. Muallim Rasim Ali B. sinif |İmi kanaat Kemal Cenap h. tel irinde fakültenin de vaziyetini isyanlarını nasıl çıkardılar? —3 rit hükümetinin İstanbulda bif nün akşamında tabii olarak bazı ihti-ilisi meb'usan topladığı zamans İdür ediyordu. İsyanım hedefi Konya ve havalisinde kuvayr © hareketinin tevessiiüne mâni idi. Bu zaman Konyada vali ol8” Suphi Bey idi. KONYA İSYANI Büyük Konya isyanı oldağü İartık Anadoluda milli kuvvetler. men teşekkül etmiş bulunuyor yük Millet Meclisi hükümeti *T! vaz'iet idi. Mili ordu Yunanlılara Ki nü muharebesini kazanmış idi. * la beraber düşman ordusunu" maddi tefevruku da devam Yunan askerleri Afyon Kar doğru ilerliyorlardı. ğ İstanbulu işralleri altında 18 ” tilâf devletleri, bihassa Tngifs€ nan ordularına ellerinden gele türlü maddi ve manevi yardımı tıktan baska Anadolu dahilinde € cakları isynalar ile arkadan plânmı takip ediyorlardı. Bunu” kendilerine en muvafık görünen & taka da Konya havalisi idi, 1s* İdaki itilâfçı Şeyh Zeynelâbidin sile Konyada ekilen fesat tohumu dan çok ümitler besliyorfardı * Tesebbüste kalan ikinci isya rettiplerinin affedilmiş olması fesat ocağının elebasıları, ne d€ irm yardımcıları üzerinde bir tesiri yapmamıştı, Bu sırada Konya valiliğinden hi Bey çekilmis, yerine Van İlMaydar Bey gelmisti, Merhum Bey de mevki kuvvet kumandanı pit İnuyordu. yata geçmeden Tan isyan teşebbüsünden sonra ne kadar geçmişti. (Bitmesi 4 Arna 10 ekarte sara PAa ENA lehindedir. Hemen her müderi mal Cenap Beyin esasta haklı kabul etmekte yalnız bazı tâli mazarlar serdetmektedirler. İSİN mi gazetelere intikal etmesinin lolmadığı iddiası ise çürük görü! ibir fakülte meselesi halini alan lişin idari safhaları olduğu bim: İyevmi gazetelerde bilhassn vw sı icap ettiği söylenmektedir. İ TIP FAKÜLTESİNDE NİÇİN # TETKİK HEYEY YOR? bu bahisi Bircok müderrisler değer görmektedirler. Bir müdi şahsen kitap çıkarması hakkı dir. Yalnız eğer o kitap fakülte İriyatı meyanında bulunuyorsa te purasile yapılıyorsa kitabın yeti değişir. Ve böyle bir # müderris kadar fakülte de (m lur. Kannati hayli kuvvetlidir. “& lâ edebiyat fakültesi bu. hnsusii? dikkatli ve çok titiz davrani miş olması şöyle dursun; görmüş ye) dır soruyor. Biliyorum bir sualin| çayüite namına bastırılacak büt okumuş olduğu kabul edilse hile bita- raf hakem vaziyetini muhafaza etmek|"i/080( intihabı mevzubahs olduğu ŞU) yunduktan ve muvafık altında benim tenkidimi tıp Fakültesi! tapları bir tetkik heyeti tarafmi görüldü için meselenin resmen tetkik: ve inta-|6/dlarda onunla münasebettar göster) sonra neşrettirmektedir. Bu rafi cına kadar rey ve kararını ifade etme.) Ek istiyen gizli maksatlar var. Çok çok “kitaplar vardrt Ki” tetkik mesidir. Ortada mevcut olun ve ancak birkaç kişiyi alâkadar eden hatayi bü- tün darülfünan müessesesine mal ede cek bir vaziyet hudusuna ve efkârr u- mumiye muvacehesinde o darülfünunu manen yok farzettirecek bir telâkki hu sulüne meydan vermemesidir. Muam mer Raşit Keşden bunu bekliyoruz vel bekliyeceğiz. DR. FAHRİ CELAL B. DİYOR Kİ Dr. Rasim Âli ve Talha Eeyler ta- rafından yazılıp tıp fakültesi tarafın. dan basılan fizyoloji kitabının dediko- la u güzete sütunlarında devam edip yor. İDün emrazı asabiye mütehassıs Dr. (Fahri Celâl B. kendini gören bir mu- harririmize sunları söylemistir: “Kitabın çıkan nüshalarını Kemal iCenap B. bana da yösterdi. Türkçe bulmadım. Yani ıstılahatın bizdeki mu kabilleri konmamış, cümleleri acip bir lisan halitası manzarasını gösteri- aşık söylüyorum. Ben böyle Küçüklüle! tabın tab'ını iki sene işittim. Fakat buna kızmak, sinirlenmek aklıma yet medi. Ne olsa iyi bir iş çıkar diye bek ledim. Fakat ortaya bu maskaralık atılınca kendimi zaptedemedim, Bu itenkidi yaptım. Sözlerimin saminiye- üne herkesin inanmâasim rica ederim.,, DARULFUNUNDA NELER DÜŞÜNÜLÜYOR? (Bü nasıl Kitap?) meselesinin darül. fünun cephesine gelince, buradaki te- lâkkiler cok dikkate şayandır. o Dene hilir ki darülfünunün bütün müder. risleri darllMfünun manevi şahsiyetini pek derinden alükadar eden bu bahis ve münakuşa ile yakından © uzaklan fakat tam manasile mesgul olmakla. dırlar, Mevzubahis kitabın İlmi ve yü- hut gayri İlmi olduğu cihetinin tetkik ve tesbiti işinin salâhiyettarlara ait olduğu kabul edilmekle beraber umu- lere tenezzül eder adam değilim. Kk| İbunları reddetmiştir. Ve hatt duğumuza göre beş altı sene imecmuada (ibyasına) hakkında # malümutla dolu bir makale den bir müderris fakülte meclis” tefikan müstafa addetmiştir. DEDİKODULAR! İ Ciddi münakaşa ve temkitler te İda bazı dedikodular ve rivay€” İvardır ki dikkate ve alikaya i İkilde devam edip gitmektedir. dan birisi mevzubahs fizyoleji nın telif değil tercüme olduğu ni rivayete göre mukaddemed€ ilüta uğrayan muharrirler bü !betle hataya düşmüşlerdir. Diğer bir rivayete göre de muharriri yalnız Rasim Âli Talha #. bir mecliste; — Bu eseri baştan başa yazdı. Ben hokka kalemi sokmadım!,, demiştir.