101 kişi ile A a a —-————— mülâkat.. istanbuldaki inşaat yarışı için beş se- nede verilen para 50 milyon liradır Üc Geçen zamanda, yani bir, iki #öne evvel, karşı semtte, biri bir er ve yahut apartıman tutmak is- li simsara, tellala başvu" ha, Kaide bu idi. Şimdi mi? Bu miyaneci esnafı inkıraz bu- huyor. Kendileri ile görüştüm: -— Efendim, dediler, tellallığı müşteri, kendi yapıyor. Bize ek- mek kalmadı.... Matbaacılara gün doğdu: i “Kiralık apartman, kiralık ev, kiralık dükkân, mağaza,, levhaları paket paket satılmaktadır. | Şişli, Feriköy, Kurtuluş (ihtida *den Tatavlanın adıdır) Taksim, Ayazpaşa, Maçka, Nişantaşı semt- karış karış ae Bu lev- aamıyan bi yüzde bile değil. Hasılı her dairesi im da pa Zavallı! Altı buçuk ir bina yaptırmış. Bir senedenberi bir tek kiracı olsun e iş. İstan» mufusça küçülüyor, daha kü- çülmek ihtimali de var. Fakat ev #iberile şehrimiz günden güne bü- Bir kaç tip ile görüştüm. Naka- eat gibi tekrar ettikleri şudur: Ti- saret, esnaflık tehlikeli. Bankala- rm hali malüm. Para cıva misilli inip çıkıyor. Düşmez, kalkmaz bir akar! Bir dairesinde biz otururuz, öekilerini de kiralarız, Allaha şük sederiz. Buhranlara en ziyade da- yanan binadır! Biri bu felsefeyi tekrar ederken diğeri: — Boş fikir, dedi. İstanbulun ahalisi azaldı. Gayri müslimlerden bir haylisi hicret etti. Nüfus az, bi- -. çok... Bu apartmanlarda cin- ler mi oturacak? i Ne dersiniz? İşini, Besdbl 15 ermenilerden de bu fikirde öyle ; — i — Buna ihtiyaç var mı idi? ie Ne ihtiyaç! Bu parayı başka bir mecraya akıtmayan bangerle- rin gözü kör olsun! — Demek ki memlekette para ve iş var; buhran sözleri yerinde değil. — Sathi düşünmeyiniz, beye fendi. Frenkçe bir darbı mesel var: “İnşaat işleri yolunda giderse her iş yolunda gidiyor demektir.., Fakat anladık ki bu da her vakit doğru değilmiş. İşleri fena giden- ler bina yaptırıyor! Ya bu yüzden verilen çuval çuval faizler, ton ton komisyonla . Bu milyonlarla ne- ler yapılmazdı? Meselâ, yapı için çivi lâzım. Birine hesaplara istina- den dedim: Nümünesini gösterdim. Meşkük bir apartıman yaptıranlara çivi yap! dedim. Anlıyamadı. Muhatabım devam ediyor: — Para hem var, hem yok! Lü- zumu olan işler için Türk lirası haz A retleri gayet mütereddit.. Bilgi lik, görgüsüzlük ise hudutsuz. Fik- ri zade Veli Beyin yaptığını el- bette duymuşsunuzdur? — Hayır! Ne Fikri zade ismini duydum, ne de yaptığını bilirim. — Anlatayım, mirim. Şu daki- kada otelcilik, hancılık san'atı, İs- tanbulda, en berbat ve en badbaht işelrden biridir. Otelcilere Allah acısın. Hal bu merkezde iken, Fik- ri zade denilen bu zat, yüzde 40 fniz vererek para bulmuş. Binasını baştan aşağıya değiştirmiş. Demir- baş kiracılarını çikarmış. Gecesi otuz (evet: 30) liraya yüz odalı bir otel kurmuş. Gelin odası gibi daireler... Gerçekten emsalsiz bir şey! Yalmz otelin umumi» salonu pi yağan yolu ben yete as dinin kafası öyle istiyor. Aristek- Çivi işte böyle yapılır.| o Tedrisat Eylülün onbeşinde başlıyacak mı? Her sene teşrinini evvel ayında açılan İise, orta mektep ve mu- alim mekteplerinin bu sene ©y- lülün on beşinde açılıp tedrisata kaşlanacağı “kuvvetli bir şa- yin halinde deveran etmektedir. Bu tedbirin müfredat proğram- larını tamamlamak imkânını ha- zırlamak maksadile alındığı da söylenmektedir. —naamam amma ve lamayın: Kendisine merhum koca- sından otuz, kırk bin lira kalmış bir ihtiyar hanım elbette bir suki- reci ve ya çimento fabrikası işlete- mez, bir ilâç komprimesi tezgâhı laçamaz, hatta bir allık; püdra, du“ idak boyası, kolonya yapmak için jmakine getirtemez, Fakat banka- İlar bu noktaya ehemmiyet verme- li, ve, milli sermayeyi onların elle- irinden almalı, sahiplerine emin iyi bir nema temin etmeli, ve böy“ lelikle şu memlekette bir san'at ME idiler... Bir kör döğüşüdür, gidiyor. Bu mütalea fikrimde yer etti. | Aklıma geçmiş zaman geldi. 1908 iheveslenen bir gazete ihdas etti. iRivayete göre yüz kadar gazete içıkmış ve batmış. Şöyle farzediniz İki batan her gazetenin vasati Za- İrarı 1000 altın liradır. Yüz kere bin, yüz bin. On ile darp: bir mil- yon papel! Bu bir milyon lira ol- duğu gibi ortaya konsa idi, ve bü tün himmetle bir tek gazete çı- | kârrlsaydı, 6, kim: bilir ne nefis olurdu! ermayenin idaresini bilmiyo- ruz. Para birikintisi var. Lâkin pa- ira su gibidir, akar, Ona karşı mü- pm tertibatı almalı. Ah! Beyoğlundan öteye âli bi- nalâr göreceğimize yüksek baca“ lar görseydik... İstanbül; bacasız. şehir! Mitasyediler'yehi”;.*-* Buraya garptan gelen bir sey- İde meşrutiyet ilân edilmişti. Her! ve sekiz katlı rat müşteriler o semte koşuşacak.| yahın ilk gözüne ili. i : ç , yri mev-. — ... sonunda kiracısız| Fakat ve m ye m sonra nelcut bir Gia baca eksikliği. , ,,, Jinkisar! Yeni otelde can; cin” top| © Eskiden bir büyük, bir yaşlı, il . ein en tersi: Kira-Joynar. ayd tifatma lâyık bir gence, bir çocu buhranı : Yazık değil mi; zaten pek cıliz| ğa şu temennide bulunurdu: .. Bir tamirat müteshhidi kulağı'olan milit servet noktasından gü| Oğlum, çalış, çabala, inşal- delik mimarla ; nah değil mi? Bu tecrübelere nellah, sayei şahanede anahtar, at, — Beyoğlu seyrekleşiyor. “me b daş po görecek) araba sahibi olursun! Bu temenni öteye doğru sarkmak- i kalma , kulağa kü İmuş. Lâkin formülü kırk Simdi de Daha aşağıdaki mahallede bin düğlimcikik Elk geldi: Şimdi delkadar partıman müşteri beklerken) © — Oğlum, çalış, çabala, inşal- ii kü-| Maçka ve Nişantaşı taraflarında|lah, Cümhuriyetin feyzi bereketi kapıyor. Beş e eflâke ser çeken binalar yapılıyor.|temin ettiği serbesti ile fabrika, İnşaata ne gitti, bilir ei giden ver iye tezgâh, makine,'motör, vapur, âlât san'ata mul tez ku. ibi di İrulmazdı! Filin nalan anlaş an peni YT i y — Vallahi pek iyi bilmem. Y. »VAKIT çın tefrikaan 35 mez anlıyabildiğim Mis Klerin Ben p ” sondan hi lanmadığı idi. Fa-| BU KADIN deği kat kadın değil mi, garip anlaşıl- maz mahlük, vesselâm! — Hayır, hayır. Ben onların hu- susi münasebetlerini anlamak iste- imiyorum. istediğim Mis NİN DEĞİL Yazın; & $ Vin Dern ie si Nükleden: Ömer Fehmi tidir. - / Benson ii — Hem e - i e ig T iz idi? gerçi soğuk kanlı hem Gaye Ptifj Biliyorum. : . Kendini müda-' sunline sahne-İde ikide bir hiç beklenmi Arz faa için cebrü şiddet vasıtalarma bir jestle/layışları vardır. BfiF, sinsidir. ağ, müracaat edip edemiyeceğini soru- verdi: zından lâkırdı kapmak için “insan yorsunuz. Bu, bence iyi bir fikir ee Hayır, emin olun onları|hayli uğraşır. Buna siz de teşebbüs vir. Vallahi ne diyeyim? Mis Kiler Yalnız tesadüf birleştirir, vu ve bulettiniz, sanırım. Bir şey öğrene bil. 'PAtSI ve dikbaşlı bir kadındır. İyi buluşurlar, bunu ved çileği da masıldır, mi- Yalaz? Soğuk kanlı mıdır? i ik kanlılık... Alsy mı x? Bu kadar acemi, bu berbat oyuncuya ben öm- bileldiniz mi bari? Hiç sannetmiyo- alı İY bir maya Yala musip fiği pek sever. Müthiş kin “tutar. Bana diş bilediğini bilsem — Pek çok. İçtikleri su ayrı git.) mam önünden ka: mezdi. Onlar pek eskidenberi ta. kadınlar korkunç nışırlar. Kan kardeşi imişler, Pfif İsterlerse gözlerini adamı öldürebilirler. LİPO Tüneli gel ğ mimt idiler? kere İn Yümde rasgelmedim. Bir kadından! evlenmeden evvel ayni evde otu- Emegi | daha fona poker aşan. Her saniye|rurlardı. Sonra bu harareti Pfifin| o Miralayın mavi gözleri porselen; hazar bağırır. En ufak bir kontrola| karısı biraz eksiltti. Ne hüysuz, ne gibi parladı: hile tahammül edemer. Velhasıl|titiz şeydir, o! Bilmezsiniz. Biçare| (o — Ne talisizlik Allabr! ya Allah bir masaya düşür- Pfifi kıskıvrak bağlamış. Ah para!| Onlar cinayet gecesi bir lokantada mesin... Hım, ne demek istediği) Neler yapmaz, neler! yemek yesinler, ben de ayni lokar-| i Vans: tada bulunayım da.... sonra.... hizi anlar gibi oluyorum. Hakkı- ME var, — Sözlerinize bakılırsa, yüşb. ile Pfifi biribirine benzemiyen iki olarak kabul edeceğiz. l — Mademki, sözünüzü kadın: £ Vans, miralayın verdiği haberi| lara getirdiniz; fırsattan İstifade mühimsemedi. Gayet tabif bir eda! Mis Kler ile Benson arasındaki mü:| ile sordu: .| nasebeti de soralım sizden! dedi. — Ne olur canım, herkes ye i mek yer. Ha, şe ri yi “ Türk, Bulgar ve Leh matbu- at mümessillerinin içtima neti- cesinde ittihaz olunan mukarre- ratı bildiren La Bulgari gazete- si Türk ve Bulgar gazeteleri arasında (oekdedilen ( itilâftan bahsederken diyer ki: *Itilâfın istihdaf ettiği nokta- lar şunlardır. Türk ve : Bulgar gazeteciler İ noktai nazarlarıma tentisi neti- nesinde iki memleket matbus- tının yekdiğerine olacak müte- kabil muavenetinin iptidada 8 tideki eşkâli alabileceği netice- sine varmışlardır. 1 — Bir muhadenet misakı ile birleşmiş olan iki memleket İ dahilindeki en mühim vekâyi hakkında muhtasar ve müfit malümat veren mevcut bülten- İ lerin mübadelesi. 7 — Oldukça mühim vekayi i veya alâkadar memleketlerden biri tarafından malümat istenilen vak'alara müteallik hususi tav- sihler verilmesi, 3 — Mütekabil'teşkilât kö- mwiteleridin “tütihâbr “ile Bulgar vey TÜP gazetelerinde İntişâr” edecek tanınmış Türk ve Buk gar gazetecileri makalelerinin mübadelesi. 4 — Iki memleket gazeteci- leri maziye ait olup, hal ve 8- öde iki memleket arasındaki vifak ve samimiyet fikrile wt olan tabirat ve ifadattan içti- nap olunması temennisini izhar eylerler. 5 — Yukarda tâdat olunan mukarrerat mütekabil iki teşki- İâbn O tasvibine (© arzedildikten vazedilecektir. iyi tanırsınız değil mi? — Budasözmü? Ah biçare dostüm ah... Onu tam on beş se- nedir tanırım. On beş sene bu... Söylemesi dile kolay. . - Memleketi ona ben tanıttım. O zamanlar bu- rası çok'iyi, tam yaşanacak bir yer- i. İnsan her istediğini bulurdu. mezdik. Vans, yeni bir sual ile miralayın bu manasız gevezeliğine nihayet verdi: — Kumandan Benson ile aranız nasıldır? Samimi misiniz ? — Kumandan mı? Ooo... Ona gelince iş değişir. Biz ayrı ayrı mekteplerin adamıyız. Zevklerimiz hiç dur-|uymâz, hareketlerimiz uymaz. Bi- Sıfır! . Dedim ya|ribirimizi pek nadir görürüz. Ku: mahlöklardır.mandan bizlere hiç sokulmaz. Eğ-minin odasma döndüğümüz zaman kırpmadan bir)lencelerimize girmez. Daha doğ-|Vans, cansıkıntısı ile kendini bir rusu'ne beni, nede Alveni adam yerine koyar. Vans, bir müddet sustu. Sonra atlıyarak sordu: — Benson vasitasile hiç spekü- âsyon yaptınız mr? Miralay ilk defa olarak müte- reddit göründü. Cevap vermeden 'Arasında akdolunan 5 maddelik “Komşu ve dost gazetecile» bir arada 3. — VAKIT: 16 Ağustos 1530 sems” Türk ve Bulgar gazetecileri m E itila: İ | Asaf B. merhum Dev'e* Şurası âzasından Asaf Beyin vefat ettiğini yazmıştık, Merhumun muhabirimiz tarafın- dan gönderilen bir resmini bugün takdim ediyoruz. Vefatı büyük teessürlerle karşılanan merbum, mektebi mülkiyenin yetiştirdiği namuskâr, güzide ve zeki idare adamlarındandır. Kaymakamlık, mektupçuluk, mutasarrıflık, va- iliklerde “vazifesini sadakat ve İ istikametle yapmış ve Şurayı | Vevlete seçilmiştir. İstibdat dev- rinin müthiş bir darbesine uğrr yarak maktel mesabesinde olan Bitlis hapisanesine padışahın ira- desile atılmış ve keyfi surette İ senelerce orada kalarak işitmek kabiliyetini kaybetmiştir. Yedi şer yaşında . ikiz iki yavruyu terk eden Asaf Beyin elli dört yaşında ölümü hakikaten zayi- attandır. Ailesine beyanı taziyet ederiz. defa o camura biz de burnumuzu soktu idik, dedi. Ama hiç birisinde adamakıllı kazana madık. Yemek bitinciye kadar Varı, mütemadiyen bu kabil şüaller sör- du. Miralayın cevapları yavaş va» İvaş kısalmağa bâşladı. Bu adam, hakiki bir zevzekti. O kadar çok iKlerin Bensona karşı olan YAN e enliyi kadar eve girmeyi iste-' söylüyordu ki insan bunların için» den kendine lâzım olanları ayıkla» mağa bile muvaffak olamıyordu. Doğrusu ya Vansın bu boş ve manasız sualleri ne maksatla sor“. duğunu pek anlamadım. Markam © da benim gibi idi. Zahirde kendini alâkadar olmuş: gösteriyor, fakat hakikatte şekerleme :yapmağa ni- yetleniyordu. Netice ne oldu, hiç... Miralayı savup ta müddei umu» İkoltuğa att. İ << Miralayın maziunları temi- İze çıkarmak'için yaptığı tarafgir- m? dedi, birdenbire bambaşka bir mevzua lik çok garip doğrusu! dedi. | Mârkam, bu $öze hayret etti: * -— Temize çıkarmak mı? Siz İne diyorsunuz kuzum. Cok şükür bu adam z3i-'aya mensup değil. İYoksa Amerikanın yarısını tevkif bir müddet bıyıklarını burdu. Son-| ettirecek, N rai, x (Devami var)