Günün siyaseti : Sinaya konferansı U' gün süren Sinaya kon- feransında verilen karar- lar küçük iblâf devletlerinin ve d heyeti umumiyesile vasati Avru- panın hayatı iktısadiyeleri Üze- © zinde mühim tesir icra edecek mahwyettedir. Konferansın diğer © iktisadi konferanslardan en mü- © bim farkı Yugoslavya ve Rumam- ya arasında gümrük iltihakını tesis etmesidir; şu suretle bu — iki devletin her biri ile en maz- - barı müsaade devlet tarifesi Üzerine mukavele akdetmiş olan devltlerin hiç birisibu iki devlet arasındaki tarifeden istifade edemiyecektir. iki ümet yekdiğerine karşı iy” omoktai mazardan bir m müsaadatta bulunacaklar- dır; en yakın zamanda imza edilecek olan bir demiryolu mukavelesi muvasala ve müna- kalede büyük teshilâh temin edecektir. Sinaya konferansı küçük itilâ- fin iktisadi siyasetine yeni bir €sas vaziyetini görecek mahiyet- © tedir. Üç küçük devlet bir ta- kım maddi menafi ile yekdiğe- rine merbut bulunuyorlar. Aynı za- manda ziraat, istihsalât noktai nazarımdan aralarında halâ tes- — viye edilecek bir takım mesail wardır. Küçük itilâf zümresinde > zirai istihsa'âti temsil eden Ro- manya ve Yugoslavya ile senai » kuvveti temsil eden Çekosluvak- ya her birinin istib'âk ve istih- — salini muntazam bir fomüle rap- tedebilirlerse yekdiğerinin neva- , kisını itmam eden cüzlerden mürekkep bir kül halini alacak- lardır, Sinaya konferansında yal- 'nız iki ziraat hükümetinin tem- “sil edilmesi bunların arasında tam bir uzlaşma temin edildik- “ten sonra üçüncüsü ile anlaşma- larının pek kolay olduğundan idi. — Sinaya konferansı küçük iti- lâf devletleri için yeni ve feyyaz bir saha (açmakla kalmamış; aynı şarait içinde bulunan dev- Jetler için de bir ders vazifesini — görmüştür. Yuğoslayya murah- obası M. Franso dediği gibi “Bu itilâf Romanya ve Yuğos- lâvya yaziyetinde olan diğer “devletlere nümune olabilir, bu takdirde zirai devletler daha “büyük mikyasta bir teşkilât vü- “cuda getirebilirler ve bu teşki- lât Avrupanın senai devletlerine > karşı hasimane bir siyaset takip etmek utırarında kalamaz.,, — Böylece nlettedriç Lehistan, Bulgaristan, Macaristan, Türkiye we Yunanistanın da ayni zümraye iltihakı ihtimali mevcuttur. Yalnız bunda dikkat edilecek bir nokta vardır: Eğer bir züm- re teşkili zirai devietlerin sınai “devletlere karşı bir cephe teşkili hiyetini iktisap ederse bekle- “nilen fevaid yerine yeni ve şedit rakabetler husule gelir, ve bu 'nevi rakabet Avrupa memleket- lerinin refaıhi umumisi için mühim r tevlit etmek tehlikesi österir, Sinaya konferanslarının açtığı 'çığırdan şarki ve vasati Avrupa» 'nın ne kadar istifade edebile- “ceğini anlamak için küçük itilâ- fin bir iki sene bu çığırda yürü- “dükten sonra elde edeceği seme- eri çörmek icap eder kanas- UNEAR SEYAH; , Ankarada U' gündür Ankaradayım. Bu- rasını ne halde bırakmıştım, nasıl buldum? Öyle sanıyorum ki bunlara cevap vermenin sırası geçmiştir. Yerli ve yabancı, yüz- lerce kalem bu mevzuu işledi. Onlara bir şey ilâve edemiyecek olduktan sonra söylemek neye yarar?... Yalnız şunu gördüm, Şuna inandım ki burada “yok,a, “olmaz,,a karşı amansız bir mu- barebe açılmıştır. Toprak nan- kördür, fidan yetiştirmez; di- yenler, yer yer fışkıran yemye- şil vahalar önünde utançla baş- larını iğiyorlar. Eski Ankara, anlika kalesine sırtını dayamış, etekleri altında yayılan yeni An- karaya çekingen bir hayretle bakıyor. Halinde hem korku, bem şaşkınlık okunuyor. Ankarayı yapanlar, heyecanlı san'atkârlar gibi, £ içlerindeki güzele vücut verirken mantık ve hesap bezirgânlığın çok geride bırakmışlar. Bu vecit o kadar büyük ve derin ki, varlığı, sade hesaba dayanması lâzım gelen bankalar bile, ayni coşkun cö- mertlikten kurtulmamış görünü- yor. Ah eğer memleket fakir ve aç olmasaydı, ah eğer millet çıplaklığa yakın bir halde bu- lunmasa idi başımızda taşıdık- larımız, muhakkak bizi bütün dünyanın imreneceği bir vatana sahip edeceklerdi. Şimdi yanık, yıkık Anadolunun ortasında 'bu süslü, ihtişamlı güzel Ankara, yırtık, harap bir mintanda pırlanta düğme gibi duruyor ve insanı şaşırtıyor. Ama bu şaşkınlık daha çok sürmiye- cek. Çünkü Etimes'utta, Anka- radan taşan birkaç yıl evvel kapkara, zenci geceler altında yatan bu tepeler şimdi bitmez bir şenlikle pırıldıyor. Her akşam oturduğum yerin tarasasından Taksim (o aydınlıklarına benzer ampul mahşerleri seyrediyorum. Vaktile toz bulutlarının perde perde yayıldığı, çakalların ulu- duğu yerde şimdi zengin asfalt bulvarlar uzanıyor, lüks markah otomobil motörleri homurdanıyor. Evvelki kırçıl ve kel Çankaya kanburları üstünde bugün Vene- dik saraylarını andıran pembe mermerli köşkler yükseliyor ve geceleri bu sırtın boynunda zen- gin gerdanlıklar parıldıyor. Bu- rada rakamlar da bir tulaf baş- liyor. Bir bina görüyor, kaça mal olduğunu soruyorsunuz. İki milyon, üç milyon diyorlar. En Vüçük rakam yüzbinlerle başlar. Birler, onlar, yüzler artık unu- tulmuş gibidir. Medeniyet kervanının ilk ko- nak yerini görüyoruz. Bu Ker- van yürüyecek, bütün vatan du- raklarına yayılacaktır. Kervanı yürütenler, elbette memleketin açlığına, o çıplaklığına da çare bulacaklardır. Seyyah S-POm İçtimaa davet Istanbnl Spor kulüründen; 17-Ağus- t0$ pazar günü fevkalâde olarak yapıla- cak içlimada hazır bulanmak üzere ku- lüpte mukayyet arkadaşların sanı (ii)de a M. Gayar | kelübe teşrifleri tica olunur “Muhaleffe,, hakkında Hi“ zaman yampiri yampiri yürümek itiyadında olan yengece bir gün viski içirmişler. Hayvancağız Sarhoş olunca ken- dini kaybetmiş, başlamış doğru doğru yürümeğe. n de dün, her zaman mizahi fıkralar yazdığım bu Sütunda “Muhalefet, serlâvhasile gayet ağır başlı bir bent yazmıştım. Musahbih Beylerin himmetile, bu ağır başlı yazı, bu sütunda çıkan en gülünç fıkralardan biri oldu. Muhalefet, memlekete yara- yacak mı, yaramiyacak mı, ora- sını bilmem, yalnız şunu anladım ki benim sütuna yaramudı. i . * Seyyah Seyahatte Berin gibi belki sizin de garibinize gitmiş olabilir: Taşıdığı isme rağmen bizim seyyah, daima İstanbulun içinde bahsederdi. Ben ise, gene taşr dığım imza ile taban tabana zit olmak üzere, sık sık seyahatler- den dem vururdum. Dün bu garabet zail oldu: Seyyah, Ankara yolunda geçir- diği saatleri tasvir etmek sure- tile sütunlarda seyahatini yaptı. El, âlemin diyeceği yok, ken- dim söyliyeyim: — Allah kavuştursun! Toplu İğne HAMIŞ: Bizim Sadri Etemde bir Yalova seyahatindedir. Allah onu da bana ve cemi cümle dostlarına kavuştursun. T.K Meraklı şeyler Pariste deliler Son zamanlarda arfmağa Fransız resmi istatistiklerine öre Paris şehrinin bulunduğu Ren eyaleti dahilinde delirenle- rin miktarı gittikçe artmakta- dır. 1925 te delilerin yekünu 22990 iken bu adet 1 da 23043, 0, 1927de 22,416 1928 de 22625i ve 1929 23,025 şi bulmuştur. 1930 da bu miktarın tezayüt ettiği anla- şılıyor. Fransada mevcut 87 timarhanenin kısmı âzamında Paristen sevkolunmuş mecnunlar vardır. Delilerin bu suretle çoğalması birçok sebeplere atfedilmekete dir. Erbabı Gk birçok sebepler arasında en büyük âmil olarak hayatı hazıranın tarzını buluyor- lar, ve harbin bir tabil neticesi olduğunu da kaydediyorlar. ———— — — Bir buçuk asır Yaşamak istiyen var mi Şikago Brobünde yazıldığına göre hali hazırda Pariste bulu- nan bir Amerikalı muhibbi beşer tercihan Rus olacak ideal bir çift insan arıyormuş. Bu zat aradığı çifti bulunca Amerikaya götürecek ve kendi icatgerdesi olan bir usul ile uzun yaşayış tecrübeleri yapacakmış. Bu tec- rübeler fenni olacak ve mikrobi- yolojiye müteallik müşahedat ile beraber 192 gön devam edecek- tir. 192 gün üç devreye ayrıla- cak her devre bir iklimde ge- çecektir, Amerikalı âlimin Dazariyesi zannedildiğine göre şudur. Piş- miş olarak yenilen her gıda ha- yatı beşeri kısaltmakta imiş: çiy yenecek olursa bu mahzur ref- oluyormuş. Ayni iddiayı yirmi sene tec- rübeden sonra ileri sören bu Rus âlimi çiy yemek yiyen kimselerin | vasati İS9ilâ 160 sene yaşaya- bileceğini iddia ediyormuş. —— 4 — VAKIT 12 Ağustos 1930 — —— CENNET FEDAYILERİ EEE Muhasaradan beş gün sonra Salip ordusu Kudüs üzerine umumi bir taarruz hareketi yapmıştı — 111 — ateşten geçmesi istenilmişti. Papa-|icra etmişler, onlardan sonra Ku- zın keşfi doğru ise ateş ona tesir'dös tahtı (Melisenda) namında etmiyecek, fakat yalan ise ateş 0-| bir kadına kalmıştı. Bu kadının oğ- nu yakacaktı. lu üçüncü Baldvini dördüncü Bal- sinan» maliye vi Rb dvin takip etmiş, cüzzam iileline | ve Olma, ve uratenin uyandır uğryan bu kraldan sonra: onun ehli salip Antakyadan hareket ede- bei Sibilla tahta geçmiş, : ve dığı tesir onun ölümile zail olmuş, ;kinci kocası Guy Lusignani'nin memişlerdi. Ancak 1090 senesinin İrmişti. ir fa ilkbaharında (mayıs 13) Malik çev ta gele ye dan hareket ederek haziran başla”) Galâhattinin muasırı olan Kudüs rendâ Kudüse varmışlardı. — İhükümdarı idi. Guyun tahta geç- Kudüsün içindeki kuvvet bilhas- mesi Trablus kontu olan Raymon- sa Türklerden müteşekkildi. Riva-| 2, kıskandırmış, kendisi tahta geç yete göre burada kırk bin Türk pek için türlü türlü fırıldaklar çe- vardı. virmişti. Kudüsün muhasarasından beş o Sultan Salâhattin, evvelâ Cera- gün geçtikten sonra, ehli salip Ku: beyi istihdaf etmis, Kudüs kralı düse umumi bir taarruzda bulun-|bu civarda olan Hattinde otuz bin muşlar, şiddetli bir nekbete uğrr- askerile beraber mukaddes #alibi yarak geri dönmüşlerdi. Bunlar)! zayi etmiş, kendisi de esir düşmüş- Kudüse karşı adım atar atmaz sur-|tü. Bu süretle krallık başsız kal- larm, kulelerin yıkılacağını ve seli mış, Hattin vak'asından üç ay son- rin onları kucaklıyacağını tahmin'ra Sultan Salâhattin Kudüsü mu- ediyorlardı. Papazlarm © telkinatı| hasara etmişti. bu merkezde idi. Bunlar, ancak OKudüsün içinde (60000) den başlarını taşa çarptıktan snora a-|fazla asker bulunuyordu. Her ta- kıllanmışlar, kırk gün devam eden! rafta teslim olan salipçiler Kudüse muhasara esnasında uğramadıkla-| gitmek şartile silâhlarmı bırakı- rı musibet kalmamıştı. Nihayet,| yorlardı. Bunların maksadı, mü“ ehli salip muvaffak olarak şehre|kaddes şehri himaye idi ve onun girmişler. Orada katli amlarla 2a- #rafında vukubulacak müharebe- ferlerini tes'it etmişler, üç gün, üç|g. krallığı siyanete muvaffak ola- yin kadın, ge eee he ka- rak Avrupadan imdat gelinciye m ve rasgeldikleri her $6-İk adar sabretmekti. Fakat Kudü- yi yağma ederek irtikâp etmedike| gör, dışımda ve içindeki vaziyet bu- leri şenaat-bırakmamışlardı. Bun-İ na müsait değildi. Dışardaki'kid- ların hepsi hazreti Mesih namına) dal; muhasara içerde sefalet# ve ve hazreti Mesih için yapılıyordu. z Ğ Mescidi aksada yetmiş bin müslü:|0eyusiyet uyandırmıştı. men man öldürdükten ve yahudiler si-|ri7a90t, patrik (Herakliyüe). il nogokları içinde yaktıktan sonra Rum prensi (Balyan) ın elinde idi: şehvet hırsları ve ya başka men (Hattin) den kurtulan zabitler faatları tatmin için elde bir çok) bep Kudüse gelmişlerdi. Bunların esirler bırakılmıştı. Hazreti in vr Meme mer yo şehri halâs bulmuş ve muzaffer) Ku. girmemi temin “ içi salipçiler nezirlerini yerine getir-| canlarını fedaya hazırdılar. Onun meğe karar vermişlerdi. Bunların! için bunlar ellerine geçen bütün yalın ayak, başı açık İsanın mer-| vesaitle şehri tahkim etmişler, şeh- kadine çikarak onun cesedini ÖF-İrin surlarını acamlarile doldur e ya sa muşlar ve bunları sonuna kadar lliülniz 'bu hadi den sekiz gün müdafaaya karar vermişler, surla- sonra ehli salip bir hükümdar inti-|1* yakın PR ye bei 2 ir ri hap etmek istediler ve (Godfrey| koyarak bunlarla şehre girin Buyyon) u seçtiler. tiyecek müslümanları tarümar et- Fakat Kudüsün sukutu ve müs- bm amm nL pon anların ğ t şehrin içinde -zevci ei ile bene lr düşen kral Guy Lusignanın karısı bütün islâm âleminde müthiş tesi 4 ni « ler kralhıltı Mısırdan in key kraliçe Sibilla da bulunuyordu. den bir ordu Kudüsü kurtarmak) Onun bütün hedefi uğrunda çocu- için ilerlermiş, fakat bu ordu As-| ğunu feda ettiği yakışıklı kocası- kalanda mağlüp olmuştu. Bütün) nm ağuşuna bir an evvel ulaşmak, Suriye ve Filistinde müslümanla-| ve bu yolda hiç bir fedakârlıktan rm elinde Humus, Huma, Şam ve) çekinmemekti. Bu kadın için, bü- Halep şehirleri kalmıştı. Fakat,İtün hiristiyan mukaddesatmın bir Kudüs krallığı tecessüs etmiş bulu-| manası yoktu, Ona kalsa, Kudüsü muyordu. bir anda teslim edecek ve bunun , Bu krallığm bütün hayatı, müs“) için yalnız bir şart koşacaktı; Ko- lümanlar a eler zasile biri şevvüşe bağlı idi. Mısır ifeleri “LR : 3 ile Şam sultanları şahsi menfaat- e — uğrunda büyük davaları feda-| 21. için beş gün her terafr't vi il an çekinmiyorlardı. Bu feci vazi- hihayet Sihyon kapıdan “İlci” yetin devamı müddetince garpten : gelen müstevlileri defetmeğe im-|Mu kararlaştırarak (kuvvetlerini kân yoktu. Hiç olmazsa Suriye,loraya nakletmişti. Kudüs dahilin- Mısır gibi sna LİLİ bir ele'deki ehli salip, müslüman askerle- geçmesile ve bir el tarafından ida:|rin (Kedron) vadisine doğru hare- resile bu istilâiyı bertaraf etmekiket ettiklerini gördükleri zaman, ümidi beslenebilirdi. Salâhattinin muhasaradan ferağat Şayanı şükrandır ki bu kahra-lettiğine zahip olarak kiliselerinde manın zuhuru çok gecikmemiştir. İtoplanarak dua etmişler, Allaha Evvelâ Nuriddin, sonra Salâ-| şükretmişler, fakat ertesi gün Sih- hattin bu yolda çalışmışlar, netice" yon kapısmın önünde veziyet al- de Salâhattin Suriye, Mısır ve Ara-| dığını gördükleri zaman şehrin su» bistanın kuvvetlerini toplıyabilmis! kutuna ramak kaldığın anlamış- lerdi. Kudüs krallığının bu kuvvet) lardı. Çünkü müslümanlar için en (karşısında payidar olamıyacağı #-İmüsait nokta burası idi. şikârdı, (Godfrey) den sonra biri (Devamı var) kardeşi diğeri yeğeni olan iki İBaldvinler Kudüs hükümdarlığını) (2) Zönül Esir cilt 11 s4, 23,