Ni © yeyi ifa kf Na haberdar edildi. Kafkas ihtilâfı « Jurnal dö Jönev » den 'k tahakkümünden kendi- ni kurtarmak kaydile Kürt- lerin ibtilâl ettiğinden mütema- diyen bahsediliyor . Halbuki Kaf- kas hükümetlerinin ihtilâlindeki ehemmiyet lüzumu kadar na“ zarı dikkate alınmadı. Filhakika Sovyetler (o mayıstan beri bu memleketlerde devam eden mü- him hadiselerin aksetmemesi i- çin ne mümkünse yaptılar. Bu sebepten dolayı hadiselerin ha- beri tahfif edilmiş olarak geli- yordu. Ve elde edilen kırık dö- kük malümat netice istihraç e- dilemiyecek kadar azdı. Bugün aylık Promete mecmu- ası sayesinde Bolşevikliğin olan- ca dehşetile hüküm sürdüğü bu mıntakada ne olduğu hemen he- men biliniyor. Jurnal Dö Jönev geçen haziran- da köylülerin emvalinin musa- deresi üzerine Gürcistanda zö- bura gelen heyecanin kesbetliği vüsati bildirmişti. Hali ihtilâlde bir müslüman eyaleti olan Acâ- ristanda terhip ökadar şedit ol- du ki komünist Acarlar bile si- lâhlarım kaparak Sovyet memur- larına karşı geldiler. Çünkü bun- lar hâddi aşmışlardı. İbtilâlin ayni zamanda büküm sürdüğü Azerbaycanda vaziyet Gürcistandan (oOdaha müsait değildir. Sel gibi kan akiyor. Bolşevik matbuatı da mücadelenin ehemmiyetini inkâr edemiyor. Kızıl jeneral « Levandoski » ye- rine daha azimkâr olan jeneral «Yibenko» yu göndermek itap etti. Bunun ne demek olduğu anlaşılır, Azerbaycan milliyetine men- sup firariler İran hududunda birikmektedir ve bunların teşkil ettikleri meş'um sefalet kervan- larına Gürcü, Ermeni ve halta Rus kaçakçıları ve Azerbaycan- da ikamet eden Alman «Kolon» lar iltihak ediyor. Söylemek lâzım mı? Şüphesiz bata eseri olarak belki de kor- ku neticesinde bu milliyetçilerden bazıları Iran hududuna doğru tardedildi ve gayri kabili içtinap bir netice olarak hemen Bolşe- vikler tarafından kurşuna dizildi. Iran hükümeti bu firariler izdi- hamından dolayı nazik bir vazi- yettedir. Beşeriyetin esas kava- ninine muhalefet etmek istemiyor. Fakat şüphelilerden çekindiği için bu milliyetçilerin birer kefalet göstermesini istiyor. Diğer ix raftan arazisinde gezenlerden cezayı nakdi tl ediyor. Halbuki terhipten kur- tulmağa çalışan adamların kâ- ğıtlarını yanlarında taşımak ha- e tırlarına gelmiyeceği ve imkânı icrası olmıyan müamelâtı resmi- eylemeleri o mümkün olamıyacağı anlaşılır bir keyfi- yettir. Şu halde İranın namusu insa- niye halel getirmeden bukuku vikaye edebilmesi için yegâne çarei hal beynelmilel bir imdat- tır. «Nansen»in ulvi sesi mezarın ötesinden yükselmiyccek mi? Cemiyeti akvam da olan badi- İki ay Azerbaycan heyeti murah- ıı yeni bir istimdatta bulun- yean heyeti küçük nin tabi tutulduğu » tazibatı izah eder bir nota verdi. Bunota nazarı iti- bara alındı mi? Şurasını saklamamalıdır ki: bü- tün Kaikas cümburiyetleri hali- hazırda Ermenistanin çekmiş ol- duğu daimi işkencenin eşini çek- mektedirler. Sakm bize Rusya dahilinde hukukundan istifade eden bir Ermeni cümhuriyeti vardır demesinler. Bu yalandır! Bu cümbhuriyet bir göz boyasıdır. Sovyetler bile bünüt kendi malları olduğunu, kendi usullerine göre idare ettiklerini söylüyorlar. Bu üsul hukuku beşere muarızdır. Şahsi mülkiyet ve teşebbüsü şah- si: Üzerine müstenit bulunan Kaf- kas an'anesi ile taban tabana zıttır. Netiler, sürü sürü ve idamlar yekdiğerini takip - ediyor. Bakü hapisaneleri - dopdolu... © Çok olmadı üç Parlâmento âzası bilâ muhakeme idam edildi. Kızıl ordu yanında K. P. O. nun hususi şubeleri kırlara © sevkedilerek zırhlı otomobillerinin, havai bom- bardımanların, boğucu gazların saçtığı ölümü teşmil ediyor. Bu çetelere “Çon,, denir. Halk büna tav'an rıza gös- termiyor. Bilâkis halk arasındaki rabıta kuvvetleşiyor, mukavemet- leri şiddetleniyor. Matem ve havf içinde balkı rabat etti- recek bir siyasi teşkilât, bir itti- bat vücuda getirmeğe uğraşı- yorlar. Azarbaycan, Şimali Kaf- kas, Ermenistan, Gürcistan cum- huriyetleri birleşirlerse münferi- den yapamıyacakları şeyi yapa- caklarına emindirler. Her haldö istikballeri hakkında serbestçe müzakereye davet edilmeleri icap eder, Bu istikbal halihazırda tehli- kede gözükmektedir. Ancak bu- cümkuriyetlerin her birinin hal- kı bissi milli ile meşbudur. Har- be olan aşklarından başka, taz- yik edenlerin elinde bırakmak istemiyecekleri tarihi ahlâki ve maddi bir takım menfaatleri mev- tuttur. Felâketin aksası onların 1920 ve 1921 de Sovyet şuraları kılıcı ile mahrum bırakıldıkları istiklâle tekrar nail olmalarını Avrupa kendi serhadinde vu- kun gelen hadisata karşı lâkayıt kalamaz. Kafkasya bir evin sf- peridir; orada iki hâkim, mede- niyet ve vahşet çarpışıyor; bugün hür yaşayan milletlerden yarın hür olacak milletlere karşı faal bir teveccüh beklenir Hükümet- lerin, cemiyeti akvamın nihayet ne kesilmesi o hakkında azim göstermeleri lâzımdır. Mısırda Hutbelerde halk Vafte itaate davet ediliyor Kahire 2 ağustos - (Matenin hususi muhabirinden) Dünkü cu- ma günü camilerde hatiplerin vergi verilmemesi Veft tarafın- dan kararlaştığı ve Vefte itaat icap ettiği mealinde e vaazet- miştir. Bir ziraat kongresi daha Pragdaki Lehistan elçişi Çe- koslovakya hariciye nezaretine hükümetinin emrile bir davetna- me tebliğ etmiştir. Bu davetna- me ile Çekoslovakya 23 ve 29 ağustos tarihinde “Varşova,da in'ikat edecek olan ziraat nazır- ları konferanısna çağırılmaktadır. Köprünün üstü Api geç vakit Ankara caddesinden inip Sirke- diden geçerek köprüye geldiği- niz olüyor mu? Amân tavsiye ederim. Kongrelerde, gazete sütunlarında mütemadiyen sey- yah şehri olmâsı lüzumundan bahsedilen Istanbulun o zaman- daki halini bir görünüz. Sirkeci köşesini dönerken iki üç tane seyyar İokantaya tesadüf edi- yorsunuz. Bunlar, birer tabla üzerine könulmuş mahruti camekânlar- dır ki içinde beyinsiz baş ve pilây satılır. Etrafı da iştihasını ayakta tatmine uğraşan açlar- la- Gayya şairi bu hali görse kimbili, kaç şiir yazar? - doludur. Biraz daha ilerler, Köprünün üzerine gelirseniz, orada iki ten- cereyi bir mangal üzerine oturt- muş seyyar ahçılara rastlarsınız. Dumanını Savurarak Oo sakız leblebisi, kabak çekirdeği, mev- siminde kestane pişirip satanlar da caba. Bu gidişle siş köfte, döner kebap, ciğer tavası satıldığını görürsek hayret o etmemeliyiz. Bir Yenicami meydanını kapatan Emanet bir Yenicami meydanı mı açacak? Zavallı Köprü, üzerinde Istan- bullular yapmadıkları fijiyolojik hareket bırakmıyorlar. * * . Manzum bir serlâvha İz zum yazıları ezberden inşat eder- ken nesre tahvil etmekte üstattır. © Resimli Ay'ın #on ” 'mlünderecat arasında bir hikâye ismi vardı: “Kendi huntmla yozdım kendi hükmü idamumi » Güya manzum olması lâzım gelen bu serlâvhada vezinden eser yoktu. Halbuki onun altın- da Sadri Etemin bir hikâyesine koyduğu şu başlık var; «Bir karış koptu, üç kadın öldün Muharririnin manzum olması hakkında en ufak bir arzu bile beslemediği bu serlâvha ise aru- zun “fâilâtün mefailün failün» veznile manzumdu. Toplu İğne Dinaya konferansı Bir Romanya Yuğoslâv gümrük ütihadı teşkili kararlaşıyor Sinayada toplanan Romanya Sırp konferansı mesaisini itmam etmiştir. Tarafeyn o murahhasları iki memleket arasında bir güm- rük ittihad: vücuda getirilmesi- nin imkânına karar vermiştir. Böşle bir ittihadın husule gel- mesi için icap eden ihzari teda- birin bir programı kaleme alın- mıştır. Bu program iki hükümetin tasvibine arzedilecektir. Konfe- ransta programın tatbiki mes'e- lesi iki hükümetin ticaret nazır- larına tevdi edilmiştir. Muham- minler bilâ teehhür içtima ede- rek 1 eylülde tatbik edilecek bir ticari modüs vivendi tanzim ey- liyeceklerdir. İki heyet kükümet- lerine bilmüracaa müzakerelerin den hasıl olan neticenin mümkün olduğu kadar çabuk Çekoslovak- ya hükümetine bildirilmesini rica edeceklerdir. ven Bize —— 4 — VAKIT 8 Ağustos 1930 CENNET FEDAYILERİ Briz Melike ile Zeydun mabette Rahip mabedin en iç tarafında onlara tahsis edilen odayı gösterdi —108 — — O halde onların bu akşamki! tecavüzlerinden haberdar mısınız? ayır. zaya Esrarkeşlerin o akşam! oturdukları eve nasıl hücum ettik- lerini anlattı. Patrik bunu dikkatle dinledik- ten sonra şu sözleri söyledi; — Siz burada eminsiniz. mi- safirliğiniz uzun sürmiyecektir. Ondan sonra serbest kalacaksı- siniz. Ratrik ellerini çırptı ve içeri giren rahibe emrelti: — Bâlebek emiresini kendisi için hazırlanmasını emir ettiğim dâireye götürünüz. Bu gence ayni dairede bir yer gösteriniz! Rahip öne düşdü ve Melike ile Zeydün onun arkasından yörü- düler. Rahip, mabedin en iç ta- raflarında onlara tahsis olunan iki odayı gösterdi. ikiside girdi- ler ve karşı karşıya oturdular, Rahip onlari birekip gitmişti. Onların burada mahpus oldukla- rında şüpbe yokdu. Fakat bu meahusiyet uzun süremezdi. Çünkü Sultamın ordusu şehre yaklaşmış- t. sukutile her hâlde bu mahpusiyet de nihayet bülur- du. Düşünülecek nokta, Patri- ması idi. Her halde esrarkeşler basımlarının yerini mukabelesiz ğumuzu esrarkeşler ifşa etmiş- ler. O halde onların bunda bir menfaatleri olacak. Son derece dikkatli ve ihtiyatlı dâvranma- mız icap ediyor. Yoksa buradan onların kale- sine intikal etmek tehlikesi var, — Acaba Sultan imdadımıza yetişmez mi? — Bana kalırsa Sultan bizi ihmal etmez. Fakat hangi had- de kadar. Bunu tahmin edemi- yorum. Çünkü kendisi her hak de bize muğberdi. Bununla be- taber onun kalbi büyüktür. O gece Zeydunun Kudüsten bir an evvel kaçarak Sultanın şehir haricindeki (o ordugâhına gitmesini ve vaziyeti anlatması- nı İstediği muhafız dakika fev- tetmeden bareket etmiş, şehir- den çıkan ilk kafileye katılarak şehirden çıkmış, ordugâha varır varmâz sultanın huzuruna kabul olunarak vaziyeti anlatmıştı. Zeydunun bâlebek emiresini Ku- düste sultana ait bir eve götür- mesi ve onu orada kendi adam- ları “arasında muhafazaya çaliş- ması Selâhattinin hoşuna gitmiş- ti. Çünkü bu hareket onun hüs- nüniyetine delâlet odiyordu. Ya- pılacak işi her halde sukut e- decek olan şehrin zaptı esnasın- da melike ile Zeydunu . kurtar- mak için kuvvetli şartlar koş- mak ve onları temin etmekti. Bir kaç gün sonra Kudüs muhasara : olunuyordu. » Haldon derin uykusundan uyanmış ve | ilk defa olarak Kendisini tedâvi eden doktorla konüşmuştu. Ts“ bip vaziyeti sultana arzetmiş; tan onu gözmek arzusunu rerek maiyeti ile birlikte onur çadırınra gelmişti. Haldun dışarda düyduğu ayi seslerile uyanmış, sultanin tsi“ nide duyduğundan ayağa kalka” rak onu selamlamak istemişti. Haldun kalkmağa uğraşiyofken, Salâhattin içeri girmiş, onu aya” ğa kalkmaktan men, etmiş, onu oturtmuş. ve yanı başına otur” muştu. Salâhattin bu gencin kur- tulmasından çok memnundu. Suk tan ona: — Oğlum, demişti, hudâ bi- lir, senin başına gelen felâketten son derece muztarip oldum, bü- yük geçmiş olsun. — Size nasıl teşekkür oede- ceğimi bilmiyorum Sultan Hiz. bana muğber olduğunuz halde gösterdiğiniz bu lütüf ve şefkat sizin ne yüksek ruhlu bir insan olduğunuzu isbat ediyor. Size ebediyen medyunuz. Biz sizin emriniz dairesinde hareket et» memekle hata ettik. Fakat son hadisede zerre adak dahlü “tesirimiz yoktu; — Evet Emir iş beni dinlemiş olsaydınız, hepibiz de meramınıza nail olurdünüz. Fa- kat ne yapalım, gençsiniz ve gençlik sevkile iie ettiniz, Bu yüzden beklenilmiyen hadi- seler ve felâketler karşısında kaldınız. Netekim şimdi yeni bir — Senin Kudüstekiler yakayı ele vermişler. — Nasıl? eri Sultan Salâhattin Melike ile Zeydunun son maceralarını an- lattı, esrarkeşlerin tecarüzünü takip eden tevkif (hadisesini izahetti, Sonra ilave etti: 5 — Şimdi melike ile. Zeydun. Hıristiyanların elindedir. Haber aldığıma göre ikisi'de bir mabe- tır. Bu vaziyete ne dersin, emir Haldun ! Bu hadise hatira gelir Söğlere den değildi. Haldun düşündü ve bir cevap vereceğine “bir #üal sordu : — Efendimiz buna karşı has sıl bir karar ittihaz büyurdülar, — vaz'iyeti “anliyörsunuz Bü adamlar hem: Kudüsü teslim etmiyerek bizimle harp “etimek hem de bizim * onlarla harp et- memize karşı gelmek istiyorlar. Çünkü onlarla harp ederek şehiri zapta teşebbüs edecek olursak bizi melikenin hayatı ile “tehdit edecekler ve onu öldüreceklerini (Devamı tar)