18 Temmuz 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

18 Temmuz 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sm HİM İmama E renköyde bir dediki Yüzlerce mürsidi olan bu esrarengiz şeyh kimdir? Bir paşanın kızı ona ev almış, bir diğeri bunu dayamış döşemiş geri kalanlarda at ve araba vermişler. Son zamanlarda bütün Eren: köy ve civan halkının dilinde Şayanı dikkat bir dedikodu do- İaşmaktadır. Beyaz bir konağın Sa > eden bu de- is Oo müdüriyetine kadar askla r. ; Söylenenler enköyünün hic- ra bir köşesinde çamlıklar ara- sında sahili bir köşkte gizli a- ye gep gündüzleri de ibade e oluran ihtiyar bir şeyhin çocuk, kadın erkek yüzlerce kişi tarafından ziyaret - ll ene rivayet! bu be- yaz konak yalnız o sel değil çok daha geniş bir sahade otu- ör halk içindeki cahillerin, saf- illerin nazarında ülvi bir mabet telâkki mekte, © muhterem veyh efendi hastaları iyileştiren See , birleştiren kerametler ge bi bir evliya diye tanınmak- Şeyh efendinin efeni şöhreti ta Trab- zon OF sahillerinden Antalya, havalisine kadar yayılmış e mevsimde buralardan — biçareler işlerini, güçlerini np türlü türlü hediyelerle geler, şeh efendiye istirham- larda bulunmıya başlamışlardır. ile biraz yakından alâka- dar olacak olursanız doyacağınız seyler ganlardır. e Kadıask. - vi rana CA en sülale" çaylı > sübder Bu zak tekkelerin ilgasından meçhul bir semtten Erenköyüne gelmiş ve köşkün bölüğüne BU KADIN Yazan ; $, $. Van Dam Yemek odasından evin antresi- me çıktık. Hat: KATİL DEĞİL 5. | kiracı olarak yerleşmiştir |... | Efendi ar'dan çok zaman geç- meden mu'ı inde dedikodulu bir rn. uyandırmış ve herkes bu- nun kerametinden b; > l n etinden bahse başla Biraz sonra Şeyhin oturduğu evde kalabalık bir mürit kafile- sile ayin yaptığı, onun ayrı ayrı vaaz ve işaretlerde bulunduğu, ve her istiyenin bir tekke imiş gibi burada günlerce yatabildiği şayi olmuş iş büyümeğe, dalla- nıp budaklanmağa başlamıştır. Bu sıralarda (... ) efendi- nin müritlerinden (7...) paşa- nın kızı (s...) hanım şeyhin şimdı oturduğu beyaz konagı ona satın almış, bir diğer mürit “ela boyatmış bir al baş- am aşağı muşamba döşetmi: atlaz perdeler, saliliye beli? siyah bir fayton, iki at alarak şeyhin istirahatını temin etmişler- dir. Her gidende mutlaka bir şey götürdüğünü uzaktan gelenle- rin, kimsesi Oolmiyanların bir amaret gibi orada yatırıldıkları- nı, iaşe edildiklerini söylemek- tedirler. Bunlara nazaran şeyh efendi yeşil çamlıklar içinde gömülü beyaz köşkünde beş para masraf etmeden bir cennet bayatı yaşamakta, tenekelerle Bİ. un, kahve, şeker hatta çu- ta sağdan, soldan yağmak- tadır, Şeyh efendi bütün bunların ortasında gelenlerin derdini din- leyerek nefes etmekte, muska vermekte, vaaz ve nasihatta bu- lanmaktadır. Nakleden: Ömer Fehmi Hat biraz soğukça cevap verdi:|girdik. Vans'a sahanlığında gezinmeğe başlamış-|şa — Her ne hal ise. Bunu ilerde Tahdit etmeli Bir tüccarımızın şayanı dikkat fikirleri Bahaettin B.,memleket bukadar çok tüccarı doyuramaz, diyor Bir zaman hayatı ucuzlatmak için bakkal dükkânlarının tahdi- di ileri sürülmüştü, Maruf tüc- ettin Hamdi B. dün kendisile görüşen bir muharririmize, mem- leketteki iktisadi buhrana bir çare olmak üzre tahdit usulünün bütün tüccarlar üzerinde daha vasi bir mıkyasta tatbik edilme- si lâzım geldiğini söyliyerek de- miştir ki; Memleketimizde o buhrandan bahsediliyor, halbuki buhran yak nız memleketimiz» inhisar etmiş değildir. Buhran âlem şümuldür. | Fakat en çok teşkilâtsız mem- | leketlerde £ tesirini gösteriyor. İ Bilhassa ticaretin başlı başına bir meslek ve ihtisas işi olduğu | kanaatı yerleşmemiş olan mem- leketlerde milli sermayeler, yene tecrübesiz milli sermayeleri felce uğratmaktadır. Binaenaleyh memleketimizde ki iktisadi buhranın önüne geç- mek için ticareti bir meslek hali- torluk, eczacılık, avukatlık birer ihtisas meslekidir, — ticaret de böyle bir ihtisas mesleki olmalı- dır. Maalesef memleketimizde san'at ve mesleklerin hiç biri- sinde muvaffak olamıyanlar, elle- rine beş on kuruş geçti mi, der- ahal ticarete atılıyorlar. Bühal ticaretimizin kredisini (o düşür- mektedir. Türkiye ile iş yapan Avrupa müesseseleri çok dafa adabını bilmiyen, ticaretten an- lamıyan bukabil hüdayinabit tüc- iki tarafta zarar görüyor. Bir taraftan buradaki tüccar iflas ediyor, milli servet heba olıyor, diğer taraftan Avrupalı, tüccarın Törk tüccarına olan itimadi sar- sılıyor, yani memleket iki cihet- ten de mutazarır olıyor. Halbuki ticaret sermayesi, ihtisası, bilgisi olanlara hasredilse Milli servet ve ticaret çok yük- selmiş olacaktı; aynı zamanda tüccarlar şubelere ayrılarak her tüccar ancak muayyen eşya sat- mağa mezun addedileceği tak- dirde, tüccar o eşyadan fazla miktarda satacağı için az kâra miyor mu idiniz? yordum. Eşik üzerinde duran Hat sabır- sızlanıyordu: — Yukarda gezeceğimiz bir o- İda daha var, dedi, Dadınm söyle- İ İdiğine göre burası misafir odası i- miş, Markam ile ben bu odaya da gelince o merdiven carlarımızdan Miski zade Baha- ! ne getirmek lâzımdır. Nasıl ki dok- carlardan düşüyor. Bittabi neticede kanaat etmekle bem ticaret * Jİ — Kat'iyyetle değil, şüpheleni- Mazhar Osman B. şişmanlık hakkında beyanatta bulunarak şişmanlığın birinci derecesinin yüze ( belâhat vereceğini, iki adım ilerisinin insanı Okomik bir şekle soka- cağımı, Üçüncü derecesinin ise şayanı merhâ- met bir hale getireceğini söy- i lemişti, Şişmanlar ce- miyeti reisi Akif Mazhar Osman B, B. dünkü nüshamızda bu beya- nata cevap vererek, şişmanların hiç bir zaman acınacak bir hal- de olmadıkların, hayatta muvaf- fak olanların, meclisi idare reis- lerinin, banka ( direktörlerinin umumiyetle şişman kimseler ol- duğunu söylemişti. Dün bir muharririmiz Mazhar Osman Beyden bu beyanata cevap İstemiştir. Mazhar Osman B. şunları söylemiştir: — Ben birinci derece Şşiş- manlığın yüze belâhat değil, me- lâhat vereceğini söyledim, yan- lışlıkla söylemediğim söz bana isnat edilmiştir. İkinci derece şişmanlar cid- den komiktirler.. Nedir o löp löp etler, kocaman karın, kalın en- se)... etmiş olur, hem de müsteblik o eşyayı, ucuzçü tedarik eder, bu suretle hayat pal önüne geçilmiş olur. Memleketin bu günkü nüfusu sermayesi, kabiliyeti, kemiyetçe bu kadar tüccarı doyurmağa kâfi değildir. Memleketin az fa- kat iyi tüccara ihtiyacı vardır. Memlekette mevcut iyi tüccar diğer fena, türedi tüccarların yanında iş yapamıyor, çünkü iyi tüccar alacaklısını vereceklisini düşünmeğe mecburdur, kendisini tüccari macera denilen uçurum- lara atmaz. Fena tüccar, bir nevi sergüzeşt adamıdır. Cüz'i olan sermayesile, bilerek bilmi- yerek, maceraya atılmaktan çe- kinmez . Kanaatime göre, ticaret oda- sı, azaları arasında, aidata bak- mayarak, vasi mikyasta tasfiye yapmalıdır. Tüccarı imtihan et- murlara kasında kocaman bir tiren bir taharri memuru ğu halde içeri girdi. termiyordu. Maahaza © Hat kapıda nöbet bekliyen me-| emir verdi. Biraz sonraliçin yukarı, odasına çıkmış. Sıcak ak saçlı, yumuşak suratlı şi varmış. Kapısını açık bırakmış. Bir ara 3 — VAKIT 18 Temmuz 1930e— Bir harf yanlışı imiş! Mazhar Osman B. “Ben, şişmanlık belâhat değil, melâhat verir dedim!,, diyor Oğle ve akşam yemeklerini sabah ve ikindi yemekleri ile değiştirmeli mi? Bir de bunun üçüncü derece- sini düşünün.. Bu derece hasta- lıktır, hemde acınacak hastalık. Kum hastalığı, romatizma, şeker hastalığı, kalp, hep şişmanlar da olur. Sonra alelümum şişmanlar kansızdırlar. Çünkü (yedikleri yemek ibtirak etmez, vücudu yağ bağlar. Birinci derece şişmanlık ge- nçler için lâzımdır. Yaşlılar için hiç bir derece iyi değildir. Muvaffak olmuş adamların şişman adamlar olduğu iddiz- sına gelince: bu doğru olabilir, fakat o adamlar muvaffak olduk- tan, refaha kavuştuktan sonra şişmanlamışlardır. Akif B. akşam yemeklerinin pek kuvvetli bir surette yenilme- mesini, bilâkis sabah kahvaltıla- rınım adamakıllı yenilmesini söy- lüyordu. Mazbar Osman B. bu hususta demiştir ki — Evet gençler ve çocuklar sabah kahvaltısına çok ehemmi- yet varmelidirler: Çünkü, gece mide ( boşalmıştır. £ Barsaklar massedecek bir şey (ararlar bu aralık sari hastalrk mikrop- ları da massedilir, Akşam yemeklerine gelince, şişmanlar horlamamak, korkulu rüyalar görmemek isterlerse, akşam yemeği yemesinler. Genç- ler, akşam yemeğini de ihmal etmemelidirler. memeli, sermayesini tespit ve yapacağı işi tayin ettikten sonra ticaret yapmasına müsaade ey-” lemelidir. Diğer hüdayı pabit tüccarlar, sureti kat'iyede tica- retten men olunmalıdır. Bundan sonra iflaslar azalacak, ticarette itimat teessüs edecek, hayat ucuzluğuna da hizmet edecek, böylelik! "sadi buhrana esaslı bir çare muş olacaktır. 929 senesine alt prim Haber aldığımıza göre ikti- sat Vekâleti 929 senesine ait tevzi edilecek prim miktarının tesbiti için şehrimizdeki bütün ticari müesseselere beyannameler göndermiştir. Beyannamelerin bu ayın niha- yetine kadar doldurulması mec- buri olup mühleti geçirenlere prim verilmeyecektir. Saat on buçuğa doğru yakmak arasında silah sesi- İlundu-|ne benzer bir gürültü duymuş. Sıç- ramış, lâmbasını yakmış. Saat ya- Alelâde bir kadındı. Siması, ha-|rım imiş. Bunu görünce merakı bi- reketleri hiç bir fevkalâdelik gös-;raz yatışır gibi olmuş. gözlerinde-|son ne zaman sokağa çı ki parıltılardan zeki olduğu anlaşı-|kiden evel geri dönmezmiş. Ge- lıyordu. Markam'ın mülayim, ok-İrek bu düşünce, gerekse gürültü- yıcı muamelesinden cesaret aldı.|nün tekrarlamaması pe ona bunu 80- - Mösyö Markam, dedi. Katil anlıyacağız. Fg n evin taksimatını öğ- *ğer dadıdan başka birisi ise mut: (o Merdiveni çıktık. OBenson'un sems Gi alâkadar etmi- lak sokak kapısından girmiştir. yukarı kattaki yatak odasına gir- yordu. Biraz sonra raftaki kitap- Başka hiç bir mahreç yok. Par-dik. Güzel ve sade döşenmiş bir lardan birisini aldı. Okumağa baş- de km ek dk pin ye peni yaa yatılsİladı. a m de avluya ba-Jmadığı anlaşılıyordu. Perdeler in- indiğimiz zaman 80- kıyor. Üstelik arkasından kapalı!dirilmişti. Benson'un smokini ve harim v kadar açık ÜN. Sonra kurgoi yandan değil beyaz pike yeleği bir sandalyeye a-İdurduğunu gördük. Morgun cese- mi » Binaenaleyh) tılmış, duruyordu. Boyun bağı ileldi götürecek (o örabası gelmişti. kâtil sokak kapısından içeri girmiş-|yaka yatak örtüsünün üstünde idi- Maldulü bir sedyeye koydular. tir, diyebilirim. ler. İskarpinler karyolanın ucunda tünü - örttüler ve iler; Markam: duruyorlardı. Etajerde fevkalâde) © Vans, Benson'ason bir defa da- — Bek di öyle düşünüyorum, mâhirane yapılmış bir takma saçiha Daki sonra küçük kütüpha- dedi. bei neden yeni bir kitap daha aldı ve Vans söze karıştı: Vans merakla buna yaklaştı: |tekrar okumaya daldı. nie bir nokta yanlış. — Pek şayani dikkat bir şey de- Markam: Kâtil e Benson'dur. Bu-|di. Anlaşılan dostumuz takma saç) | — Artık madam Platz'ı istiç- Du unutuyorsunuz. kullanıyormuş. Markam bunu bil-İvap edebiliriz, dedi. Bildiklerini uzun uzun anlattı. kakta oluyor zannettirmiş. Hattâ Sözlerini şu satırlarla hulâsa e-|geçen otomobillerden birinin lâsti- dehilirim: ği falan patlamıştır, diye düşün- Esikidenberi (Benson'unjmüş. Tekrar gözlerini hizmetinde bulunuyormuş Evde yar Ertesi sabah her zamanki gibi tar kalkarmış. Odası tavan arasın-İsaat yedide uyanmış. Benson'un da imiş. Benson cinayet gecesi-İsüdünü hazırlamış, salona girince İnin akşamında yazıhanesinden her|cesedi görmüş. Perdeler indirilmiş- vakıtki gibi değil, erken gelmiş sa-İmiş. (o Efenlisini evvela Ouyuyor “lat dörde ya çeyrek, ya beş varmış.İsanmış. Sonra yarayı görünce mes'- Akşam yemeği için eve gelmiyece-İeleyi anlamış. Hemen koridordaki ğini söylemiş. Salonun kapısını ka-|telefona koşmuş. Evvelo polise pamış ve altı buçuğa kadar orada) haber vermiş. Sonrada Benson'- yalnız başına oturmuş. Giderken de un kardeşi kumandan Benson'a bil. erken geleceğini, maahaza kendi-İdirmiş. 48 inci caddedeki karako- sini beklememesini tenbih çetmiş.İlun memurlarından biraz sonra ku- adısı her vakit onu beklermiş. Ne-'mandan da gelmiş. Kendisine ba- reye gideceğini söylememiş. (Devacuvar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: