| bir surette taganni | harikulâde iŞ i m? — VAKTT 6 al 1930 © Güzel ve asri Türk Hanımları | Üstarali 1 inci sayıfamızda | likeye sokmaları arasında zama- nın namütenailiğinden gelmiş si- © malar geçiyor. Bunlar tatlı ba- kışlı, kuru derili, ziyetin ve bir az hububat ile iktifa eden güzel ihtiyarlardır. Renkleri abenkli ettiren bu tacirler meyvaları, z “dükkânlarının mosturaları üzerin- İ “de ressam Bonarım © üzerine güçük dilenci kızlar | dizdiği gibi ahenkle sıralıyor- | “Jar. Fesin yasak edildiğinden beri © Türklerin İngiliz kasketleri giy- diği malümdur. Angle-sakson- olar insan oğlunun icat etmiş > olduğu en çirkin başlığı bütün — cihana kabul ettirebilmek muci- - zesini yapmışlardır. Bununla beraber Türkler na- o maz kıldıkları sırada, Kuran; © gözlerle semanın ziyası arasına — bir hail gelmesini menettiğinden © kasketleri tersine çeviriyorlar ve » kasketlerin siperlerini arkalarına ; © götürüyorlardı. Bu hareket asla » gülünç değildir. Yalnız bir az RR a m m m m - sile zayi olan malların iade im- » kânsızlığının sarih surette tesbi- - ti üçüncü büronun vazifelerin- > dendir. © o Dördüncü büro — Tabii- yet senetlerinin tetkiki, kıymeti takdir edilecek mahallerin mül- | Okiyet senetlerinin tetkik edilme- si, iki hükümetten birisine inti- © Kal ettiği halde henüz vaziyet — edilmemiş mallara © vazıyet | edilmesi lâzimgelen tetkikatın | | icrası, haciz, işgal ve vazıyet erlerin kalkması mese- ge sinin takibi işlerine dördüncü ro bakacaktır. Tali edipler : on dünkü içtimamda aşka tali tetkik ekip- İ bini ihdas edilmesi de kararlaş- © tarılmıştır. Tali ekiplerden evvelâ en va- si ve dolayısile tetkiki pek “müşkül olan Garbi Trakya © muntakasında istifade edilmesi “düşünülmektedir. © Bundan başka icap ederse İs- tanbulda Bakırköyünde de bir > tali ekip teşkil edilecektir. Mübadele komisyonu İstan- bulda şimdiye kadar 27,500 ki- oşiye abii ekeni vermiştir. : Ee MUHARRIRI : © benziyordu. Kahveyi derin bir sukünet — kaplamıştı. Delikanlılar iskan- billerini bırakmışlardı... © Kaptan hâlâ müteheyyiçti: a — Bu yetişmiyormuş gibi... erek sözüne devam etti.. senedir ki üniformamı giy- sirin e Altında oğlumun Cenazesi yatan bu tkprakta, “ oğlumu öldüren Fransız neferi, Üniformasile (geziyor. (İngiliz — neferi üniformasile geziyor. Itak “yan, hatta Yunan neferi ünifor- © masile geziyor. Fakat, ben kem di üniformamla kendi toprak- © larımda (o gezmekten menedili- © yorum.. Sonra bana sakinol — diyorsunuz değil mi?.. © Gözleri dönük, derin bir infial > ve heyecan içinde bağırdı: — Köle ruhlu herifler.. Uşak lâvhaları | MAHALLE SELÂHATTIN ENİS bir keder iştiraki vardı. Hayat- arı bir birlerinkine ne kadar teessür veriyor. Çünkü bu hal çok itaatli fakat çok çabuk ve kabaca garplılaştırılmış Türkiye- nin timsalidir. Zaten bazen bu kasket ilk şeklini o kadar kay- bediyor ve bu alınlarla kafaların üzerine öyle intibak ediyor ki pek eski şekilde bir başlık, es- i ki bir Asya başlığı şeklini alıyor. Istanbulda çok güzel genç Türk kadınları vardır. Bunlar Viyonenin esvaplarını giyerler, yalnız Şanelin ıtriyatından hoş- İanırlar ve bana Şardonun son kitabından dem vururlar. Bunlar sürme ile ağırlaşmış siyah kir- kli iri lerine en tıpkı Ea De mi sa yorlardı, Sonra kirdmbir bir şey söylüyorlar. Bu söyledikleri onları âlemimizden çok uzak bir âleme, Fransızları, pek hakiki olmıyan, hem pek feci, hem pek komik bir tiyatro âlemine, vel- hasıl Molyerin ehemmiyetsiz nok- talarını aldığı âleme sevkederek hem hayrete düşüren, hem de biraz tebessüm ettiren Türk âlemine avdet ettiriyordu. Geçen akşam Paşaba'çeden dönerken sultanların en güzeli gibi güzel bir genç kadını evine bırakmak istedik. o Ağlıyacak olan bir küçük kız edasisile dedi ki: — Saat henüz yedi, ben eve sekiz buçuktan evvel dönmek istemem. Beni evime götürme- yiniz. Eğer siz evinize dönmeğe | mecbur iseniz hiç olmazsa beni şehirde bırakınız. ,, Sordum: — Madam, bir Türk hanımı | akşam sekiz buçuktan evvel | evine dönmek istemezse ve saatte yedi olursa ne yapar; bana anlatır mısınız? — Haci Bekire giderim, ba- dem şekeri yerim. Yahut ber- “berime giderim. — Ya berbere ihtiyacınız yoksa? | | — Ne olur, berberim değil | mi dostum demektir. OGider, onunla konuşurum. Bu hanımın Fransızca Gloir de la feminite manasına gelen | garip bir ismi vardır. “Fahrünnisa,, demektir.| * M. Jeraldi bundan sonra Ati- na hakkındaki tehassüslerini an- latarak Akrepol ve Partenona ait şairane mutalealar yürütüyor | Vakıt: ruhlu herifler. Sonra ayağa kalkarak ayni sözü tekrar etti: — Köle ruhlu herifler... yerin kulağı varmış, diye susacağız değlimi? Susun, < bakalım, susun ,. Dahane vakte kadar susacaksınız, bakalım .. Kahvecinin getirdiği kahveyi geri çevirdi. Huşunetle kahveden dişarı çıkmak istedi. Kapıdan | çıkarken ayağı eşiğe takılarak | sendeledi . tutundu .. Rüştü, yerinden fırladı. Kap- tan Beyi bu kadar müteheyyiç görmemişti. Yanına (sokuldu, kalkmasına yardım etti ve kolu- na girerek: — Bey babal.. dedi... 'Sen imanı sağlam bir adamsın; mü- teessir olma.. Beraberce yürümeye başladılar, Titrek lâmbaların yarı aydınlığı Kapının o pervazına A. AI Meram bağlarını sel bastı İ j satırları Mihalakopolus Hariciye Vekilimiz ta- rafından davet edildi Atina, 5 (Anek) — Tevfik Rüştü K Yunan hariciye nazırı M, Mihalokopulosa bir telgraf çekerek Ankaraya davet etmiş» dr. Yunan hariciye nazırının M. Venize- losla Ankarayı ziyaret etmesi muhtemels dir. Türk « Yunan itilâfnamesinin mustd- dak nüshaları bügün taati edilecek iken Türk sefarethanesine müsaddak nüshalar henüz gelmediğinden teaati muamelesi pazartesiye talik edilmiştir. O güne kı- dar musaddak nüshalar Ankaradan gelmiş olacaktır Neşredildi Atina, #(A.A.) — Resmi gazete, Türk » Yunan iuldfina ait kanunu meş» retmektedir. Konya, 5 (A:A) — Dün Me- | ram ve civarı bağlarına çok şid- detli yağmurlar yağmış, gelen seller bağ ve bahçeleri tabrip | etmiştir. Bir kaç ev Miele bir çoğu da kısmen yıkılmıştır. Hilâliahmer açıkta (kalanlara yardım etmektedir. * Bu hususta Konya muhabiri- mizden şu malümatı aldık: Sel 20 saat devam etti. Sa- raptaki halk sırtlara kaçtı. Elek- trik fabrikası bozularak şehir karanlıkta kame. Bir kaya üstüne sığınan iki çacuğa ip | atılarak kurtarıldı. Nil e yiat yoktur. yazıyor: Atina, haşitı okadar güz ge- anistanın Ohem mazisi, ri atisi ile heyecanlanan senin epi ve narin genç kız- ön u li bae Svedi ilk geldiğim zaman onlar son senelerin acıklı vak'alarını bana anlatıyor.ardı. Asiyadaki rum halkın Türkler — —- ri aşmme r uu küçük topra- ğal, 100.000. ialisanla yasla tirilip iskân, iaşe ve ilbas edilmesini anlatarak yalvarıyor- lardı, — Bize yardım ediniz. Şa- raplarımızı memleketinize kabul etmemekle bize büyük bir dar- be indirdiniz. Biz Fransanın ik- tısadi himayesine mühtacız. A- merikalıların elinde bulunuyoruz. Niçin Fransızların eline geçmi- | yelim?,, Beni müzelere götürüyorlardı. İçlerinden lâtif v ve mağrur biri. arasında iğri büğrü kaldırımlı bir sokaktan geçtler, iki köşeyi döndüler .. Kaptan söyleniyordu : — Beni sarhoş sanıyorlar, değil mi oteresler?... (o Uğlum, ötedenberi doğruyu söyliyenin bü memlekette adı, ya sarhoş, yahut delidir.. Ve ilâve etti: — Sen de acı görmüş bir adamsın; onun için bana hak vereceğine eminim evlât .. Böylece konuşarak eve gel- diler. Kaptan anahtarını çıkarak kapıyı açtı: ve sonra Rüştüye dedi ki: — Girelim içeriye de bir cığa- ra içelim.. Kaptanın evi, iki oda bir sofa- dan ibaretti. Karısı, genç yaşında ölerek kendisine bir oğul bırakmıştı. Kaptanın tam yirmi üç sene üstüne titriyerek (o yetiştirdiği oğlu, Harbı umumide şubece ibtiyat zabit namzedi olarak Harbiye mektebine sevkedilmiş. altı, yedi ay sonra Çanakkaleye gönderilmiş, Fransız cephesinde 4 Adliyede: A ya amaaa İ veigrat hapereri | Jelprak etmen! b Yoşrermiiei | ( Şehir haberleri 3 Tevkifane müdürü Hakkında yapılan tahkikat ilerliyor İşten el çektirilen tevkifane müdürü Ziya B. hakkındaki tah- kikata devam olunmaktadır. Söy- lenildiğine göre, tahkikat, iki noktadan yapılmaktadır, Biri, mevkufların vekâletini muayyen * birkaç avukata verdirmek için tesir icrası, diğeri de bazı mev- kufların tahliyelerini temine de- lâlet vadile harekettir. Maama- fih, hakiki vaziyet tahkikat iler. ledikten sonra belli olacak, bu iddiaların ne dereceye kadar doğru olduğu anlaşılacaktır. Ziya B., henüz sorguya çekil. | memiştir. Bir rivayete göre de tahkikat, etraflı surette yapıl- | makta, bazı gardiyanların vazi- yeti de tetkik olunmaktadır. Ziya B. in işlerini vekâleten başkâtip Suat B., görmektedir. Şair-Aktör Davasında dün mimar Alâettin B, dinlendi Şair Halit Fahri B. tarafın- dan Aktör Frtnğrul Muhsin B, aleyhine açılan hakaret davası- nın dün sabah Sultanahmet bi- rinci sulh ceza mahkemesinde rüyetine devam olunmuştur. Dünkü celseye Halit Fahri B. ve Muhsin B.in vekili Abdülka- dir B. gelmişler, şahit G. 5. B. umumi idare heyeti ikinci reisi mimar Alâettin B. den köşkündeki hadise hakkındaki malümrti sorulmuştur. Alâattin B. hadiseyi kendi- | nin görmediğini, Birlik o müdür- lüğü odasinda otururken Halit Fahri ve müdür Şevki beylerin içeriye girdiklerini, bir hadise vakuundan bahsettiklerini söy- bana büyük dorenin bir sütunu üzerinde hakkedilmiş adını mem- i muniyetle gösteriyordu. o Beni Maraton heykelinin önüne götü- rüyordu. o Gözleri (parlıyordu. ! Elini heykelin tuncu üzerinde gezdirerek diyorduki: “ Bozuluyor. Ah, onu taktır edilmiş su ile yıkadıkları zamanı bilseniz... Üzerinde türlü pislik- ler vardı. Sonra güneşe koy- dular, çok sıcak oldu. Ah, ne güzel, ne küçücük kalçası Var: | bir obüs infilâkile b olmuştu .. Bu hadise, Kaptanı yüreğin- den vurmuştu . O kadar ki Istan- bulda Bahriye nezaretinde rahat bir şubede memur olduğu halde kendi arzusle Barbarosla Ça- kkaleye gitmiş, oğlunun intika- mını almak istemişti, Kaptan, buna muvaffak olama- mış, zirhlısi torpillenmiş, fakat kendisi kurtulmuştu. Benzinli çakmağın yarı ışığı arasında bir kapı açtılar. Ve sonra duvara asılı duran bir lâmbayı yaktılar: Karşılarındaki sade, odaydı. Duvarda iki Türk bayrağile kuşatılmış bir Türk haritası ve bu haritanın ve iki bayrağın birleştiği noktada genç, güzel bir delikanlının resmi vardı. O- danın bütün ziyneti sadece bu idi. Ve yüklüğün önünde bir mankene geçirilmiş bir kaptan elbisesi duruyordu... Karşılıklı oturdular. Kaptan cebinden cığara paketini çıka- berhava oda, eşyası basit ve mütevazı bir Alay ! lemiştir. Lütfi bey birlikte bir hadise olmasından teessür izhar ediyordu. Ben başka bir şey bilmiyorum.,, demiştir. Halit Fabri bey hâkim Sait beye “rica ederim, sorunuz, Lülfi bey o hadise esnasında odada mı imiş?,, demiş, Alâat- tin Bey “Evet Lütfi B. orada olduğunu söylüyordu.,, Cevabını vermiştir, Şahit heykeltraş Nejat beye yanlışlıkla ayın yedisi için teb- ligat yapıldığı, Lütfi Beyin g- ripten mustarip olup üç gün tedaviye muhtaç bulunduğuna dair rapor gönderdiği, aktör ! Galip beyin ise tebligat yapıl dığı halde orada bulunmadığı anlaşılmıştır. Halit Fahri B. “Efendim, Ben demin Galip B.i adliyeye girer- ken gördüm. Belki mahkemenin yerini bulamamıştır. Biraz bek- liyelim.,, demiş, bunun Üzerine hâkim mubaşire Galip B.i bir daha çağırmasını söylemiştir. Galip B.in o civarda bulun- madığı ( anlaşılmış, okendisinin yarım lira para cezası alımarak zorla mahkemeye celbine, getiril- mesi için polise müzekkere ya- zılmasına, Lütfi ve Nejat B.lere de yeniden tebligat yapılmasına i karar verilmiştir. Muhakeme, 19 temmuz saat İle bırakılmıştır. ama ip, amma Gazi Hz: Dört gündenberi Yalovada bulunan Gazi Hz. henüz şehri- mizi teşrif buyurmamışlardır. para yok! Emanet hâlâ ma- aş veremedi Emanette henüz maaş verilme- miştir. Bunun iki sebebi vardır : Tineisi mezbaha varidatının buz fabrikasına sarfı, diğeri Emane- tin Defterdarlıkta henüz mat- Jubunu alamamasıdır. i rarak Rüştünün önüne sürdü: — Yak evlât.. dedi., Cığara her kederi unutturur. Ve sonra cebinden rakı Şişe- sini çıkararak kafasına dikti. Müteakiben büyük pos bıyık- larını mendilile silerek yaktığı cığaradan bir nefes çekti. Hâlâ teesürü geçmemişti: — Gördün ya (kahvedeki o herifleri.. diye söze başladı:. O uşak ruhlu, küle ruhlu adamları. Bu herifler utanmamışla, mem- leketimizi sürü sürü işgal eden düşmanları müstahlis addetmiş- lerdir.. Fakat bunda fazla bir fevkalâdelik yok evlât... Saray baltacılğından yetişen bu herif- ten ne beklenir?.. Mahalle. ak- tarı Burhan Efendi, daha fazla ne düşünebilir ?., o Harbi bunlar yapmadı. Sen yaptın, benim oğlum yaptı, ben yaptım. Fakat kulakları top sesi işitmiyen bu adamlara, » görüyorsun ya - işte yalnız öğünmek tn Sonra utanmadan, sıkılmadan kalkı- yorlar, bana “sakin ol!» diyor- lar. Ne sakini evlât?.. Fidan İ ( Bitmedi ) Mk.