— 4 — VAKIT 24 Mayıs 1930 — WAR İktisat programı ve bir itiraz smet paşa C.H. fırkasının reisi sıfatile fırka hüküme- tinin iktısattaki programını tes- bit etti ve fırka meb'uslarına verdi. VAKIT karileri bunu evvelki gün okudular ve,hiç şüphe yok, hepimizin, herkesin dert diye ortaya döktüklerimizin hükümet- çe görülup bilinmeyen değil, ça- resi bulunup söylenmeyen şeyler olmadığını anladılar. Bu prog- ram, bu güne kadar Türk ta- ribinde gelip geçmiş kükümetle- rin hiç birine kısmet olmamış bir kat'iyetle millet iktısadiyatının tanzimini bir esas olarak aldı. 500 sahife tutan bir müşahe- denin bir muhakemeyle doğur- duğu bu 69 maddenin neşrin- den bir kaç saat sonra bir ga- zetecinin ne isteyeceğini zenne- dersiniz? Yorulmayınız, hüsnü niyetiniz sizi bu neticeye varmaktan alı- kor: Bu kadar emek, hu kadar ciddi bir hareket karşısında ilk sözünüz: “Pek alâ, ama şimdiye kadar neredeydiniz?,, olamaz. Bir gazeteci, temiz hisli bir vatandaş olunca bunu okur, kendi düşüncenize uygun bir yerini görmezseniz işaret eder, söyler, o fakat (“her halde bunlar uzun uzadıya müzakere edilmelidir, diye müzakereden bir şey kaçırılıyormuş hissini vermek$istemezsiniz. swBalbuki... İşte muhalefet rolü oynamak, istiyen bir kalem sa- hibinin ilk sözü bu... Hayır ilk sözü bu değil, o bambaşka bir şey, bir şaheser! daha bir hü- kümetin bir iktisat programının kanun gibi çıkmayacağını, Millet Meclisinde müzakere edilemiye- ceğini bilmiyorlar da «vakıa son günlerinde verildi amma, meb'- uslar (o tatillerinden (fedakârlık ederler, elbette bunu uzun vza- diye tetkik ederler!» diyor. Hükümet adamlarımız itiraz- dan hoşlanmıyorlar, diyorlar. Geliniz de şu biçare itirazdan hoşlanınız. Ve bunu okumak için verdiğiniz birkaç dakikaya olsun acımayınız ! Tevekkeli bir kötünün yedi mahalleye zaran olur, deme- mişler 1. *w Beydi. o Takımlar (bildiğimiz kadrolarile çıktılar. Oyun bir az geç başladı. Be- şiktaşın ilk dakikalardan itiba- ren kendini gösteren ve oyun Üzerinde müessir olan bir gay- retle çalıştığı görülüyordu. Bu, bütün seyircilere güzel ve çok heyecanlı bir maç seyredilece- ğini (o gösteriyordu. o Filhakika denilebilir ki dünkü Fener-Be- şiktaş karşılaşması senenin en heyecanlı ve en zevkli maçı oldu ve heyecan oyunun arzetti- ği safahattan ziyade sayıların mütekabelen yapılmasından te- vellüt ediyordu. Müsabaka mü- tekabil hücumlarla onuncu da- kikasını geçmişti ki Fenerbahçe ilk sayıyı kaydetti. Alâ topu tek başına sörerek çok yakın bir mesafeden kaleye attı. Fa- kat top direğe çarparak geri geldi. O sırada Niyazi yetişti ve kaleye soktu. Bu sayı Beşiktaşın güzel oy- namak hususundaki (gayretini büsbütün arttırdı. Siyah beyaz- lılar mütavali hücumlarla Fener kalesi için devamlı bir tehlike halini aldılar. Şükrü güzel bir o vuruşla Beşiktaşın ilk sayısını yaptı. Bundan sonra oyun büs bütün Beşiktaşın tazyiki altına girdi. ve Fenerbahçe kalesi önünden herkesi hayrete düşüren bir ta- lisizlik Beşiktaşın devam edip giden sıkıştırmasını neticesiz bı- rakıyordu. Bir çok sayılan fır- satlar ve şütler böyle kaybolur- ken Fenerbahçe bir hücumda Niyazinin yerinde bir kafasile ikinci sayıyı kaydediyordu. İkinci devrede oyun ilk şekil cereyanını muhafaza etmekte idi. Arka arkaya iki hücumu müte- akip üçüncü dakikada Beşiktaş küçük Nazımın gayretile ikinci sayısını yaplı. Şimdi vaziyet (2—2)ye olmuş- tu, Her iki taraf ta gayretli bir çalışma içinde galibiyeti kendi tarafına çekmek için adeta çır- pınıyordu . Oyun bu suretle Beşiktaşın faikiyetine işaret eden bir cere- yanla devam ederek yirminci dakikada siyah beyazlılara üçün- cü sayılarını kazandırdı. Sağaçık Hayati kaleye arkası dönük bir vaziyette topu ters vurarak nefis bir sayı yaptı. Fakat Beşiktaşın bu galip vaziyette çnlışmaşı çok sürmedi. (Fenerbahçe (hücum hattı behemehal sayı kaydetmek azmile çok girgin bir oyun oy- namağa başladı. Bilhassa Zeki bir beraberlik sayısı yapmak için bütün kudretile çalışıyordu. Şim- dide Fenerbakçenin fırsat kaçir- dığını görüyoruz. Nihayet oyunun neticesine. on. üç .dakika. kala Zeki istediğini yaptı. Ferdi bir hücumla topu götürdü, Beşiktaş kalesine soktu. Bu suretle tara- feyn üç üçe berabere oldular. Biraz sonrada oyun bu sayı müsavatı bozulmadan bitti. Ankarada Ankara 23 (A.A.) — Ankara- daki maçta İmalâtı harbiye 2 ye karşı 5 le Gençler birliğini, Muhafız gücü sıfıra karşı 6 ile Altın orduyu yendi. Ankara 23 (A.A. ) — Idman şenlikleri burada fevkalâde su- rette icra edildi. izmirde Mektepliler spor bayramı bu gün fevkalâde merasimle yapıldı. Ankarada at koşuları Ankara 23 JA.A.| — Anka- rada senenin mutat mühim at yarışları icra edilmiştir. Galatasarayın seyahati Galatasaray kulübünün birin- ci takımı 4 haziranda, evvelce kararlaştırılan omaçları yapmak için Almanya ve Avusturya tur- nesine çıkıyor. Takıma kulübün reisi Abidin Daver Beyin riyaset edeceği kuvvetle muhtemildir. o Heyeti idareden bir kişi de idari işlere yardım için gidecektir, Takım İhtiyatlarla beraber 16 kişilik kadroyla gidecektir. İlk maçını Almanya, Avusturya bu- dudundaki bir şehirde yapacak olan Galatasaray Dreste de oy- nıyacaktır. Sonra Avusturyaya dönülecek ve biri evvelce bura- ya gelmiş olan “Osturya, , diğe- ri de başka bir profesyonel ta- kımla olmak üzere 14 ve 15 tarihlerinde iki maç yapılacaktır. Galatasarayın dönüşte Eulgaris- tanda da bir maç yapması muhtemeldir. Sarı kırmızılılara muvaffaki- yetli bir turne temenni ederiz. SÜTUNLARDA SEYAHAT Kırdığımız potlar! Memleketin ıssız ve uzak bir yerinden bir kadın mektubu aldım. Son münakaşa- lardan incinmiş bir anne kalbi- nin bütün acısile bahseden bu satırlar bana dokundu. Onları akurken keskin (o kayalıklarda çarpına çarpıma akan, ince du- uru bir suyun örselemiş üzgün sesini duyar gibi oldum, Büyük hisler, derin teessürler, kalbi kudretli avuçlarına alır ve onu bir sünger gibi sıkarak boşaltır. Bu mektuptan işte böyle bir sa- mimiyet bavası dağılıyor ve in- İdam Şallı El na yaklaştığını duyuyor! Estiği günlerde çok ses çıkar- dı, epey gürültü yaptı, ama ha- yli dal kırdı. Çok çam da de- virdi, Erkekler, anketin başla- dığı g'nlerdeki gönül baromet- relerine göre cevap verdiler. He- men hepsinin bir iç yarası gö- ründü, yıllanmış kinler kalplerin kınından kılıç gibi sıyrıldı. € ennet YANAN UD 9 eslayileri Muherriri : Ömer RıZ9 Dürziliğin menşei olan Mısır Darül Hikmesi İsmaililer burada din ve ahlâk 18 mına ne varsa hepsini yıkacak telkinatta bulunuyorlardı —44— Talebenin bu hali sezildikten sonra ona dini hakikatlerin öğre- le ceği, fakat onun hiç bir şeyi ifşa etmemesi icap ettiği telkin olunur, Talebe, hiç bir şeyi ifşa et- miyeceğine dair taahhütlerde bulunursa tahsiline devam eder. Bu ilk derecenin hedefi ta- lebenin her bilgisini, her kana- atını sarsan telkinatta bulunmak» Mektup, son günlerde etrafı bulandıran bir anket yüzünden yazılmış ve Mazhar Osman be- yin hücumlarına da küçük bir sitem hissesi ayrılmıştır. Her er- keğe göre kadın nedir? anketi hiç şüphesiz bir gazeteci muvaf- fakiyeti idi. Fakat rüzgâr gibi, fırtına gibi bir muvaffakıyetti. Bu içlerin sesiydi. Şuurun hük- mü de ne yazıkki bir sınıf ka- dının saptıkları fena yollara saplanıp kalmıştı. edakâr, sadakatli, ömrünü yuvasının saadetine vakfetmiş milyonlarca annenin varlığı göz önünden silinmişti. Yalnız lüks ve salon kadınına hücum ediyor- | du Bunun haksızlığı meydandâ- içbirimiz çıkıp ta bu yalçm hatayı; kendi: yüzümüze vurma- | dı kp Bu haksızlığı ni yaptık diye sormıyacağım. bezinin! yukarda ( söylemiştim. Bugün ayni şahısları ayni mevzu Üze- rinde konuşturunuz, eski hüküm- lerinden bambaşka şeyler söyli- yeceklerdir. Bana öyle geliyor ki mektubun sahibi beyhude üzülüyor. Gerçi tenha bir köşede evlât mubabbetinden başka hiç bir gönül gıdasına sahip olmıyanla- rın yaralarına tuz ekmek insaf- sızlığında bulunanlardan şikâyet etmeleri bir haktır. Fakat sitemleri biraz karıştı- rırsanız altında ya meyus bi aşkın kırgınlığı, ya reddedilmiş bir elin yumruk İmiş gayzı belirdiğini malı esir “vur mi adınlarımız. kendilerine karşı bağıranları gördükçe ,ya O esiri hatırlamalı, yahut bunu mahru- miyetin sesi sayarak kurak bir kahkaha ile gülmelidirler. Hoyrat erkekleri göz yaşından ziyade bu gölüşler yaralar. k Seyyah haline gel nüz. Ro- dinlel,, de- Yarım cur evelki - VAKIT 24 MAYIS, 1880 Çin hükümeti Portekiz devletinin müstemlekâtından madut olan Makav cezire- sini talep etmekte olduğun- dan keyfiyeti Petersburga tebliğ ve reyini İstihsal yeni ittifeke hezir olduğunu beyan için Petersburga bir sefiri mahsus çöndermiştir. Tahmin olunduğuna göre, Çin Rusyaya karşı ilânı har- bettiği halde Rusya ilePor- tekiz bilittifek hareket ede- ceklerdir”. tır. Şayet bu şüphe buhranı onda tahsilini (ilerletmek O iştiyakını uyandırırsa, talebe tereddüt et- meden, istenilen taahhüdü ve- rirdi, Bu - suretle ikinci dereceye len talebe daha mühim bir ubranla karşılaşır. Burada ona telkin olunan en esaslı nokta, eski âlimler, muçtehitler, müfes- sirler tarafından verilen hüküm- lerin, yazılan tefsirlerin kâmilen yanlış olduğudur. Çünkü asıl tefsirler ve asıl hükümler,doğru- dan doğruya Allah tarafından imamlara vahyolunmuştur. Allahın emirlerini, (oAllabın ayetlerini tefsir etmek insanlara ait değil, yalnız Aliaha hastır. Bu böyle olduktan sonra, vahyi ilâhiye Hall ölan imâmlarâ itimat etmek i eder. N alarının sözleri hep yalan ve “yanlıştır. Talebe, tabiidir ki buraya var- dıktan sonra bu imamları ve on- ların nail oldukları vahyi merak eder. Onların tefsirlerini, onların sahih (o bükümlerini oöğrenmek ister. Bu iştiyakı duyan talebe- den ketum davranmak için yeni taahhütler alınır, ve kendisi üçüncü dereceye yükselir. Üçüncü derecede imamlar tu- yin olunur, bunların Muhammet ibni . İsmail ile nihayet bulan yedi imam oldukları öğretilir, ve bunlara atfolunan sözler telkin olunur. İmamlardan sonra sıra pey- gamberlerindir. Bunlar dördüncü derecenin mevzuudur. Bu dere- cede asıl peygamberlerin yedi oldukları anlatılır. Bunlar, Âdem, Nuh, İbrahim, İsa, Muhammet, ve Muhammet ibni İsmaildir. Peygamberlerden bahsolunrken, bilhassa bunlara ait sünnetlerin manasızlığı (OÜzerinede © israr edilir. Asıl iş, beşinci derecede baş- lar. Burada talebeye peygam- berliğin mahiyetinden bahsedilir. Talebenin, peygamberlik hakkın- i daki itikadı sarsılır ve peygam- berlerin hıç bir kudsi mahiyeti i olmadığına kanaat getirirse o zaman altıncı dereceye yükselir. Altıncı derecenin mevzuu: iba- detlerdir. Maksat namaz, oruç gibi edyan tarafından emrolunan ibadetleri iptal etmektir. Onun için bunların yalnız kütleleri ida- re İçin uyduruldukları ileri sü- rülür ve bunlar bir takım naza- riyelerle teyit edilir Bu da yapıldıktan sonra tale- benin peygamberlik ve din hak- kındaki itikadı yıkılmakla bera- ber onun tevhidi bari akidesini muhafaza etmesi nazari itibare alınır ve tabiatte birlik ikilik görü gösterilir. varsa şer de var, Zziyâ zulmette var. Bu suretle hit akidesinin de tahribin€ * | şılır. | Yedinci derece de bu geçildikten sonra sekin. rece ile iştigal edilir. Bu “4 cenin mevzuu Allahın / bu sıfatın nakzıdır. Bu da bittikten sonra zuncu ve sonuncu derece, İ VR ne girmiştir. Burada ona "5 dini akidelerin evhamdan olduğu, peygamberlerin ver ve filozof birer adami - ları ve bu sayede mevki dıkları anlatılır. j Bütün bu dereceleri ts” talebe cahiller arasınesn i ve ehliyet sahibi ise : Muverrih Hammer, / hakkında yazdığı eserde bW' | hebin hedefi hakkında def ; i “Bunlara göre insan | şeye inanmıyacak ve her cir'et edecektir. Bu inan: beraber bu cür'et, Uutasasıdı. “ «Bu-mezhep, din ve meri 0 istiyerek ve insanı anca hedeflere ve süfli il el sevkederek cehennemi a gütmüştür. Bu adamlar © her şey yalan ve herşey My tı. Bu mezhep insanları mefkürelerden uzakla v mek bilmeyen ibtirasları * luna atmak ve bu , mari sürüklemek ine Mısırda İsmaililerin vi bu darülhikme dürziliğin " olmuş, Dürziliğin müessifi ee Kahire camilerini" de İbni Meymunun, yabüt yahudinin bafidi Hâkimi olduğunu söyliyerek tapmağa davet etmişti. Darülhikme epeyce bir çalışmış, vâsi bir muvaffak olarak, hef va propagandacılar Abbasiler devletinin yıkmağa uğraşmış *, tı. ; Mısırda yetişen önle man Müslümanların g her muhite gidiyor ve orad* J lışıyorlardı. i Cumartesi Bugün rüzgâr hefj iyi olacıklır