— 4 — VAKIT 7 Mayıs Haydar Rifat B. 1930 in mahkümiyeti Temyiz lâyihasında nele- re itiraz ediyor? Mustantik Nâzm Beye ba- karet maddesinden 3 ay hapsine hükmolunan Haydar Rifat Beyin bu hükmü temyiz ettiğini dün yazmış ve usule ait itirazlarınıda göstermiştik. Lâyihada mahkemeleri ekse- için temyizin nasıl karar vere- ceğini merak ile bekletecek noktalar gördüğümüz için bugün de esasa ait itiraz noktalarinı hu- lâsa edeceğiz: Lâyihaya göre Haydar Rifat B. in bu mahkümiyetine sebep, bir mevkufun tahliyesi için yaz- dığı bir arzuhaldır. Bu arzuhal, mevkufun usulü mubakematı cezaiye bükümleri cari olduğu bir zamanda, fakat bu kanuna muvafık olmıyarak tevkif edildiğini, yeni ceza mu- hakemeleri usulü kanunu çık- tıktan sonra da bu kanuna gö- re tasdik edilmemiş bir karar ile mevkufiyeti devam ettiğini yazmış ve demiş ki: “Kanun mustantığa karar hâkimi sıfatile » yani tastiksiz olarak - tevkif etmek hakkını vermemiştir. Bu öyle bir meseledir ki bunda takdir yoktur; bu nokta mahalli içtihat değildir; bu hakkın nere- de verildiği göterilmelidir. Bu öyle bir eleğin ki bunda öyle hevaza sivah deyip böyle içtihat £tt m siper ve kaçamağı olamaz. Maznunu böyle kanun daire- sindetastik ettirilmemiş bir kararla ilzama kalkmak zulmolur. Tastika arzedlen karar aley- he çıkarsa ancak o zaman iti- raz edilebileceğinden tutulan yol maznuna hakkının tetkik edil- mesi için kanunun bahşettiği | bir dereceyi hotbebot nefy ve selbetmeşe kalkmak gibi bir cür'et olur. (Yoktan bir vatan yaratan, onu ancak kendi vecd ve hamlelerile Cümhuriyete vas- leden ve ona ancak ve ancak kendi ilhamile Avrupai kanunlar veren bir dâhinin daha hali hayatında hakkımızda reva gö- rülen bu derece kanunsuz hare- ketlere cür'et edilmesinden te bunlara bilerek mahal nizden dolayı sizi evvel ve âhır mes'ul tuttuğumu ve sleyhinize kanuni o takibatta bulunacağımı ârzederim.,, Mahkeme bu arzuhali Haydar Rifat Beyin kendi imzasile veril miş olmak üzere kabul ve sa tırların çizilen yerlerini, maha- kim azasından biri olarak ka- bul ettiği müstantik Nâzım Beye ifa ettiği (o vazifeden dolayı kavlen hakaret tetkiki ve 3 ay ceza verip bu cezayı tecil etme- diğini de kaydetmiştir. * Mahkemenin istinat ettiği ce- verme- Yarım asır ervelki VAKIT 7 MAYIS, 1880 Bugün Ruzu Hizir olmal münesebetile Dersesdet ve Çatalca merkezlerinde bulunan bilcümle asakiri şahane efredına kuzu ve helva tasm. verileceği ve tepholunan kuzularle hel- vanın nümuneleri mabeyni hümayuna takdim kılına- ceği işitilmiştir. za kavunu maddesi “bir kimse mahakim azasından birinin hu- zurunda ve ifa ettiği vazifeden dolayı kavlen hakarette * bulu- nursa...,, suretinde okunmakta bulunduğu için, Haydar rifat B. hükmü bu maddeye muhalif bu? i is riyetle işgal edebilecek, bunun | Pu'uyor, bülâsa olarak diyorki: 1 — Madde mahakim azasın- dan biri diyor; müsantik maha- kim azasından değildir. Karar hakimi değildir ve tev- kif işinde karar hakimliği hak- kı müstantiklere verilmemiştir. Bir müstantiğin mahkemei asliye azalığı derecesini haiz olması mabakim azası olması değildir. 2 — Bu madde “Kavlen,, ha» karet içindir. mahkeme “..ve yazı kavlin kâğıt üzerine tesbit edilmiş bir şekli olup £tahririn dahi kavil mahiyetinde bulün- masına,, diye ceza hududunu ge- nişletemez, kanunun "“sarahaten,, cezalandırmadığı bir harekete ceza verilemez. Vazu kanun Türkçeyi bilir; lâzım gelen her yerde tahriren veya yarı ile, kendisine gönderilmiş mektup ile ibarelerini kullanmıştır. 146 ıncı maddede kavli veya tahriri veya fili demiştir. Kavlen ve filen ile tahriren arasında dünyalar kadar fark vardır. Tatbiki istenen madde huzurda sebkaden hakaretler- den bahsettiğine göre kavlen ve filen demiştir. Söz söylenir- ken © yanındakiler ( tarafından işitilir. Tabrirde bu yoktur. İşte bu da kavlen demek tabriren demek olmadığının bir delilidir. Böyle bir cümle ile «fotoğraf insanın kâğıt üzerinde tesbit edilmiş bir resmi olup resim dahi cisim mahiyetinde bulun- masına mebni evinizde kaç fo- toğrafınız varsa o kadar asker olacak, o kadar yol veıgisi ve- recek, o kadar nüfus cüzdanı alacaksınız suretinde bir kaızıye tertibi arasında fark yoktur. 3 — Mevzuubahis bir arzu- haldir; bu arzuhal “kendi imza- sile,, (değildir; o müvekkilime izafeten, vekâleten imzalanmış- bır. Yazı ve emsali tasarruflar müvekkili ilzam' eder, 4—Bu arzuhalla ve bu maddeye göre bir cürüm işle- nebileceği kabul edilirse bile | bu cürüm onu düşünüp yazmak- değil onu vermekle işlenmiş olur. halbuki arzuhalı veren ben de- ilim, yazdıran o, vekâleten kaydile imzalıyan biz, götüren başkası, biz ne diye huzurda kavlen tahkir ile takip olunu- yoruz? 5 — Arzubal müstantikliğe hitaben de yazılmamıştır, müd- dei umumiliğe hitaben yazılmış, oraya götürülmüşken, götüren orada bu ibareyi çizmiş, müs- tantikliğe yazmış, oraya vermiş. Ehli vukufa nihayet yazısı aldı rilmuk lazımdı. Nazım beyin mücerret beyanatile bir hüküm verilememekle beraber oda ne benim için o yazdı, ne de kendisi getirip verdi dememiştir. 6 — Hiç değilse ( arzuhal huzurda verilmiş olmak lâzımdı. halbuki müstantik beyin daire- | sini terkettiği bir sırada ancak kâtibine yetiştirilebilmiştir. 7 — Kanun ifa ettiği vazife- | den diyor; arzuhal ifa ettiği va- zifeden değil, ifa etmediği va- zifeden dolayı verilmiştir. “Müs- tantik sıfatile tevkif edebilirsin, şimdi kararmı tastik ettirecek- sin! Riyaset belki tastik etmez, kurtuluruz. Yahut itirazınız üze- rine bir de ağır ceza riyaseti tetkik eder, bu yanlış hareket bize bir tetkik merhalesi kay- bettiriyor, diyoruz, yapmıyor. 8— Bu arzuhalda da hakaret sayılan yerler hakaret değildir, tazallümden, adalet talebinden ve bu talep kabul edilmezse mahkemeye gidileceğini beyan - dan ibarettir. Kanun dava et- meden evvel onun aleyhine olan hususların noter vasıtasile ken- disine ibtarımı şart koşuyor. Biz notere gitmemişiz, sadece arzuhal vermişiz ve bunu da müöddei umumiye bildirmek is- temişiz. Mahkemeye gideceğim diyecek bir kimse ne güzel, ne iyi şeyler yapıvorsunuz, lutfedip beni tevkif etmek saadetini bah- şettiniz. Minnetanm, fakat bu sebeple aleyhinizde mahkemeye gideceğim!» deyemezdiya? « Zulüm (o bakka, muhalif muamele demektir. Zul- mü geçen bir harekete alçakca bir cebanetle zulmolur demişiz. Bu söz belki ağırdır, fakat hakikatte ağırlık sözde değildir, ifade etti- ği harekettedir. İfadesi bu ka- dar ağır olan bir hareket halâ ve halâ takip edilmemiştir de ondan tezallim eden, şikâyet eden avukat mahküm edilmiştir. Cür'et: mustantık bizi bir hareket ile bir tetkik derece- sinden mahrum ediyor, buna halâ cüret olur diyoruz. Cür'et olmazda (inayet olur ibaresile mi şikâvet etmelidik? “Cür'et edilmesine mahal vermenizden ,, | ise işte bu arzuhalın | ibaresi mustantiğe değil, ondan şikâyet için yazıldığını gösteriyor. Böyle bir sui kaste adliye me- murlarının nasıl alet edilebile- ceklerini anlamak benim için kabil olmiyor, demişiz; kabildir, umuyorum dememişiz. Bu cümleler- den hiç biri hakaret değildir, şikâyettir. 9 — Mustantik Süreyya Beye verilen (o arzuhal da böyledir. Husüsile sözler müdafaa sade- dinde söylendiği için hakaret cezası olamaz. Kanunda, müdafaa sırasında söylenip hakaret sayılabilecek sözler için iakibat yapılamıya- cağı mutlak olarak yazılıdır. bu “müdafaa,, tabirini mahkeme- nin yaptığı gibi tefsir ve takyit ile, tabiri iki tarafın birbirine müdafaası suretinde kabul etse- ler bile işte kendisine bu sözler söylenen Nazım Bey de bu da- vada iki raraftan biridir o halde bu sözlerden dolayı ta- kibat da yapılamaz. 10 — NazımBey mükerreren benim davam yoktur demiştir. feragat her yerde olabilir. Hu- susile ilk muhakeme celselerin- gelmemiştir. kanune (o davası kalmamıştır . 11 — Bu mahkeme gizli ola- rak yapılacak muhakemelerden olamaz. İşte Haydar Rifat B. hükmü bu ve diğer sebeplerle nakız istitasındadır. Kurban derilerini ve bar- saklarını Tayyare cemiyetine veriniz » kanuna | Cen EZ Bir aralık bunların Kırmıtılerin bu vaziyeti onların Mezdekilik tesiri altında bulunduk- larını sarih bir surette gösteri- yor. İslâmiyetin (o zuhürundan mukaddem ve milâdın 487 sene- sinde İranda zuhür eden Mezdek senevi bir mezhep ihdas ederek insanların mütesavi olduklarını ve mütesavi yaşamaları icap ettiğini müdefaa etmişti. Ona göre bu müsavat bilhassa mal ve kadın üzerinde tatbik olun- malıydi. Mezdek “insanlar ara- sında vuku bulan münaferet ve muharebelerin para ve kadın yüzünden ileri geldiğini sölüye- rek kadınları O umumileştirmiş, malları ipaha etmişti. “İnsanlar nasıl su ve ateş gibi şeyleri kullanmakta serbest ve müş- terek iseler bunlarda da müşte- rek olmalı idiler. (1) “Mezdekin arkadaşları bu esas üzere hare- ket etmişler, zenginlerin mallarını alarak fıkaraya vediklerini iddia ederek parası ve fazla karısı olmiyanlara bunları dağıtmışlar, ve bu sayede bütün ayak takımını başlarına toplamış'ardı. Bunlar insanların evlerine girer, evdeki kadınları ve malları toplar, ve bunları dağıtacaklarını söyliyerek öderlerdi. İran Padişahi Kubaz- eN bunlara mutavaat mecburiye- tinde kalmış, bir müddet sonra insanlar evlatlarını tanımaz,olmuş, kimsenin elinde ihtiyaçtan fazla mal kalmamıştı.,, (2) Mezdekin mezhebi İranda u- zun bir müddet şayi olmuş; fa- kat milâdın 423 senesinde Ku- baz bunlara karşı bir katliâm tertip etmiş ve bunları imha edecek derecede takip etmişti. Buna rağmen Mezdekilik ya. şamış: İslâmiyetin intişarından sonra bile Kirman havalisinde devam etmişti. (3) İbni Meymun her şeyden faz- la bu mezhebin tesiri altında kalmış ve onun daileri ayni bat- tı hareketi takip etmişlerdi. Kırmitiler bu mezhebi neşre- den bu Yahya yukarıda ismi ge- çen Zikreviyhin oğlu idi. Kırmıtiler müthiş ve korkunç bir çete olmuşlardı. Bunlar her türlü hunbarlığı irtikap ediyor ve kuvvet buldukça her tarafa saldırıyorlardı. Bir taraftan şekavet ve vahşetin lerini neşre çalışıyor ve propa- gandalarını idame ediyorlardı. Bu propağandacıların başında Zikreveyhin üç oğlu Yalıya, Hüseyin ve Ali bulunuyordu. Zikruveyh bu havalide bütün işlerin (o mürettibi (olduğundan yalınız birkaç kişinin bildiği bir yerde oturuyor ve vaziyeti idare ediyordu. Onun oğulları İmam İsmailin ahfadından olduklarını iddia ederek başlarına topladıkları çetelerle, bazan Basraya, lardı. Hicretin 289 senesinde Zikre- — (4) Şehristanının «Milel Nihal» inden, (2) İbni Ceriri Tabari tarihinden. (3) bni Havkal ve İstahri her türlüsünü tatbik eden Kır- | mıtiler diğer taraftan mezhep- | bazan Şama, bazan Küfeye taarruz ediyor- | > net e . KD Feoluyileri, Muharrırı : Ömer Rız8 Kırmıtiler, müthiş ve kor” kunç bir çete olmuşlardı reisi“Mehdi,, ünv? nile bir çok yerlerde tebcil edilmisti m ini | yevin oğlu Yahya, Irakta çölden ( topladığı haydutli”” Şam şehrine saldırmış, # emiri Tuğuç onlara mukevef” etmişti. Tuğuçun kuvvetleri * haydutlarla döğüşmiye kâfi # memiş, kendisi bir kaç hezi uğradıktan sonra bunlara pi İ ancak büyük kuvvetlerle gi geleceğini anlıyarak ona * istihzarata başlamıştı. Kırmil, 290 da tekrar Şamı muhsff” etmişler, fakat Bağdat ve dan yetişen kuvvetler say, | bunlar mağlüp edildikten bf başlarındaki Oo Yahya pr düşmüştü, i Bu mağlübiyetler" Kırmi” ihfa etmekten çok uzaktı. yi yanın katlinden sonra Zikrefi hin ikinci oğlu Hüseyin buf” rın başıma geçmiş ve y şekavete başlamıştı. Şama vuku bulan yeni taarruz dar şiddetlidi ki belâdan kurtulmak için her ne bunlara çü yüz bin lir raç vermiye razı olmuşlardı. mıtiler bu mühim ganimeti o ettikten sonra Humsa iler ler, önu zaptetmişler; minberlerinde bütböler bu yi har Hüseyin namına okut” hatta kendisi Mehdi un tebcil olunmuştu. > Kırmitiler Şamdan ve Haf tan sonra Hamaya ilerlemifi/ onu zaplettikten sonra ve Selemyeyi ele gçirmişl" ras geldikleri insanları v geçirmekle iktifa söniyeniiği tün hayvanları da kesmiş! Bu elim vaziyet kare Bağdat ta harekete geçmek”; munu hissederek Musuldan tarikile yardımda bulunmak miş, fakat Kırmıtilerin bu kuvvetide basarak yavrusu gibi dağılmış, gönderdiği bütün kuvvetler | hamleleri o karşısında Nihayet Mısırdan gelen bir kuvvet kanlı muhareb: v sonra mehdilik iddiasındı y/ , ! Hüseyin ile başlıca er yakalayarak Bağdada gi “4 ve bunların hepsi orads olunmuşlardı. Mayıs 1930 ga ; Güneşin doğuşu: 4,52 Ayan doğuşu : 13,24 — #8 RR İY Ne ği Namaz vakitleri Sahak Öğle İkindi Akşam vs ” 311 1210 1604 1950 Bugünkü bav9 Hava bugün açki” esiri vE