« 24 — VAKIT 13 Nisin 1930 ÜRİK EEE İktisadi jsmet paşa hazretlerinin bu günlerde büyük bir iktisadi program hazırlamakla (iştigal etmekte olduğunu evvelce bi'- dirmiş, ve bu programın esasları hakkında bir kaç makale yaza- cağımı ilâve etmiştim. Maksadım daha henüz esas- ları bile tamsmile tesbit edil- memiş oan bir programım te- ferrüatına dair karilere malumat vermek degildir. ' Yalnız yeni programla Türkiye Cümbhuriye- tinin idari sisteminde vuku bu- lacak olan büyük bir iktisadi inkı âbin ruhu ve maksadı hak- kında ( Vakıt) karilerini şimdi- den tentir etmektir. Her şeyden evvel bir noktayı tavzih edelim; Cümhuriyet hükü- metinin daba ilk teessösü gü- nünden itibaren iklisadi bir proğramı vardı; Fakat hükümet bu proğramın teferrüatına ait tatbikata girmezden evvel te- bakkuku iğap eden şartlara ehemmiyet vermek zarurelinde idi. Onun içindir ki (Lozan) suthündan sonra memleketin her tarafınde tam bir büküm ve emniyet tesis edebilmek üzere ça ışıldı. Bugün artık memleketin her köşesinde halkın iktisadi teşeb- büsatına karşı her hangi bir şekilde engel teşkil edecek kü- çük bir emniyetsizlik mevzuu | bahis olamaz. Yalınız İstanbul mıntakasındaki Rumların mühim bir kısmı osirf o Yunanistanla aramızdaki bir itilâfa bağlanamamasından dolayı (etabli) vaziyet nde olup olmadıkların Oo kestirememekte bundan Odolayı (O bankalardan kredi almadık arı gibi şu veya bu şekilde iktsadi teşebbusata girişmemektedir. Ancak bu va- ziyetten mütevellit omes'uliyet'in Türk hükümetine ait omadığı malumdur. Diğer tareftan Cümhuriyet bükümeti milli ikUsadiyatın in- kişafı için ilk şart olan harci ve dabili emniyeti tesis etmek'e kalmamıştır. Ayni zamanda hem emniyet hemde iktisad inkişa- fın en mühim bir vasıtası olan şömendöfer siyasetine başlamış, bugüne kadar devletin idaresi altina (300) miyon liralık geniş bir şebeke toplanmıştır. Niha- yet asırlardan beri Türk mile- tinin iktisadi sabada ellere, ayaklarına demir ozene'rer vu- rün mali ve iktisadi kaplül.s- yonları kırmış, milli sanayii azami derecede himaye etmeğe müsait bir gümrük tarifesi vü- cude getirmiştir. Mevzuubahs ettiğimiz bu nevi Yarım asır ercelki : VAKIT 13 NİSAN 1680 Mermera denizinde sere. kıntılık etmekte olan bir takım Laz kayıklarırın ter- sanei Amireden gönderilen sefaini mehsusa tarafından iskip edilmekte olduğu kar- şı gazetelerinde görülmüş- tür. rsüözakeratın kat'i | Devlet icraat milli iktisadiyat noktasın- dan daha ziyade safhasını teşkil eder. Binaena- leyh şimdi doğrudan doğruya iktisadi mahiyetteki işere te- mas elmek zamanı gelmiştir; ve bizzat İsmet Pş. Hz. nin ha- zırlamakta olduğu iktisadi prog- ! ram yeni icraat silsilesinin baş- langıcıdır. Bu yeni proğram Devlet mef- humuna dahil olan her türlü vasıtaların, ber türlü teşkilâtla- rın milli iktsadiyat noktasın- dan nası! bir vaziyet a'ması !â- zım geleceğini, nası bir istka- mette çaışması icap edeceğ'ni i birer piensip şeklinde tesbit edecektir. : C. H. Fırkası ile B. M. mec- lisinden tastik edilecek olan bu program mündericatı hükâmetce ihtiyaç. para, zaman ve imkân unsur arını nazarı dıkkate alarak sıraya konarak tedricen tatbi- kata geçiecektir. İsmet Paşa hazretlerinin hazırlamakta olduğu yeni programın mahiyetini kısaca ifade etmek âzımgelirse:«Devieti ve devlete merbut her türlü vasıta arı ve teşkilâtları memle- ketin iktisadi istihsaiini artıracak, fertlerin emeklerin: daha müs- mir bir hale getirecek, hülâsa halkın refahını imkân nispetinde İ temin edecek bir hale getirmek,, İl denebilir. Bunun için hükümet yen' pro- gramı ile m mleketteki kredi buhranına karşı çare'er bulacak- tır hâli bazırda müstabsilerin mahsulü mesailerinden istifade- lerini imkânsız kılan şömendöfer nakliyatı meselesini halledecek- tir, Milli sanayi ve ticaretimizin inkişafı önünde mühim birer mani teşkii eden bir takım vergi ve resimleri tadil ve ya ilğa eyliyecektir. Melime: Asım Cerlyeti ökvelğe müzrheret birliği umumi kâtibi “ Gemiyeti akvama müzaheret teşekkülleri beynelmilel birliği ,, umumi kâtibi maavni Mösyö le Baron Albert von Bodman şeh- rimize gelmiştir. Mumaileyhin temsil ettiği bir- liğin bizatihi cemiyeti akvamla ! aâkası omayıp, ası cemiyeti akvamın gayesinin esasını elde etmiye ça'ışmaktır. Yani “ Cemiyeti akvam bugün kendi nizamnamesi aksine bir teşekkül yapmıştır, asıl gayesini tatbik etmemektir ,, noktai na- zarı Baron Albert von Bodma- nın temsi' ettiği birliğin görüşü- dür. Bu noktadan hareket eden birlik asıl cemiyeti akvâm fikrini neşretmek Üzere faaliyette bu- | unmaktadır. Mösyö le Baron Albert von Bodman yakında Ankaraya gi- decektir. Ebe Şahin H. ın davası Dünkü nüshamızda Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesinde rü'yetne başla- tan “Voyvo, davasından bahsetmiştik. Davacı ebe Şahin H. an ismi diğer bazı isimlerik karışarak, “Zoiçe İL, şeklinde İ çıkmıstır. Tashih olunur. bir hazırlık | TUM ARDA SE YAHAT Bulgar Donkişotları!.. peiken havasını pek sert bu- lan diplomatlara galiba hak Bn lâzım gelecek. On- lar Balkanların karlı tepeleri üs- tündeki bulutları da barut fıçı- larına benzetirler, Hakikata yakın bir teşhisi an- dıran bu sözlere bakılırsa ora- larda oturanların ateşle oynama” ları tehlikelidir. Mademki hava- arı elektrikle dolgundur, o ha'- de kibrit çakmaktan sakınmalı- dırlar. Akıl ve mantık böyle emreder, Fakat Bulgarlar, bütün hakikatlara arkalarını dönmüşler, habire yangın kundakları hazır- layıp duruyorlar. Geçenlerde iki yazımı dökülen mazlüm kanına basrettiğim şehit Hasan vak'ası hâ'â yürek'erimiz- de sızı iken, yeni bir acı haber daha aldık. Bu'gar hükümeti katilleri bu- lamadığı için bu davayı takipten vaz geçtiğini mahkeme kapıla- rında ilân etmiş. Cebir (oğulları (o nahiyesinin müdürü olan Hasan, aynı za- manda Bulgar devlet makinesi- nin bir çarkı vazifesini görüyor- du. Güpegündüz manliher kur- şunlarile yere serilen talisiz Türk, birçok pusulardan kurtul- muş ve gizli teşkilâtın cellatları tarafından takip edildiğini resmi makamlara bildirmişti. Canını kurlaramaması göste- riyor ki bu kanlı teşkilâtın hü- kümetten pervası yahut ayrısı gaynsı yoktur. Zaten hükümet Makidonya ihtilâlcı arının yetiş- tirmelerinden ibaret değil midir? Bir devistin göğsünde caniya- ne teşkilât besiemesi ağ'anacak bir şeydir. Her fırsatta iyi kom- şuluktan o balseden Bulgar dip- lomatları, artık daha ihtiyatla konuşsalar yeridir. Bu facianın daha kanı kuru- madan bir uğursuz haber daha aldık. 23 martta Bulgarlar Sof- ya sokaklarını şamataya boğ- muşlar, geçitler, nümayişier yap- mışlar. 28 mart Edirne ve Trak- ya gününün tarihi imiş. Her yıl bu günde eski yaralarımız kur- calanır, 1912 seferinin — kızıl sayıfaları hitabet kürsü'erinden kudurmuş ha'k kütlelerine oku- nur. Balkan harbinin lekesini Ça- nakkale ve kütta kan çağlıyan- larile yıkamış bir omilleüz. Büyük (O muharebelerin obütün galiplerine tek başına meydan okuyan ve er meydanından tarihlerin kaydetmediği bir şerefle çıkan biziz. Bir sürü yardım ie Edirneye giren ve gene püskürtülen (Bulgar — ordulari acaba bu istilâ rüyasım tekrar görmekten nasıl bir teselli bu- tuyor? Daha sonra uğradıkları mağiubiyetlerin ağır zinciri henüz boyunlarında şangırdarken, Ma- kedonya © cephesinin kaçaklarına (zafer (rüyasının haram olduğunu düşünmüyorlar mı? Bu azgın Balkan politikası karşısmda Bulgarlara: « Nereye gidiyorsunuz? » diye sormak ve tutuşan Balkanlarda en evvel yanacak olanların kendileri o'a- cağını söylemek zamanı galiba artık gelmiştir. Seyyah VAKIT | Tabı işlerinizi yapar. ! korkak | l | €cı € emnet İki birader karar verdil&” Cebele gidecekler | Han sahibi onlara yardım ve onlâf İr Muharriri Xa ui oluyile : Ömer RıZ ziy Zi Sg Cebele varmalarırı temin edece! e ij Cennet Fedailerinin hülâsası : £ Salâhacinin yeğeni Hurremi kaçıran Bedil, memleketi Endülüse giderek orada bir kızla evlendi. Salâhattin, yeğenini istirdat etmek için çalışıyordu. Fakat Hürrem bir sene sonra ölmüş ve bir kız | çocuğu bırıkmışı. Selâhanin bu kiz istirdada çalışıyor ve muvsfiak olamıyor- | du. Nihayet yirmi sene sonra Salâhattin, Endülüse bir heyet gönderdi. Bu heyet Hüzremin kızını kaçırdı ve bir gemiye İ bindirerek gönürdü. Buna karşı Bedil, iki | biraderzadesini Beruta gönderdi. Bunlar Şeybülcebele müracaat ederek amcalarının kızını istirdat için yardım İstiyeceklerdi İki genç Berutâ gimiler ve orada bir hana indiler. Han, esrarengiz bir kıdın tarafından idare olunuyordu. İki kardeş bu kadının yardımını temin ederek cebele çıkmağa karar Verdilor. ) Şayanı hayret olan bir nokta han sahibesinin Onlara veda ederken asıl isimlerini söyleme- siydi. Mesrure, Zeyt ve Halit yerine onlara Zeydun ve Haldun demişti. Mesrure bunları nere- reden öğrenmişti?.. Fakat han sahibesinin bildiği bundan ibaret değildi. Haldun isim'erini nasıl öğrendiğini (o sorduğu (zaman Mesrure onlara niçin geldiklerini ayan beyan söyleyivermişti, Bu kadın bütün bu sırları nereden | öğrenebi irdi. Mesele basitti. Mesrure, kar- deşler yıkamıyor ve elbiselerini değiştiriyorken fırsattan istifade ederek onların sandıklarını ta harri etmiş, birçok kağıtlarını okumuş, onların asıl isimlerini öğrenmiş, onların sırlarını keş- fetmişti. Haldun ile Zeydun örümcek ağına düşmüş iki sinek gibi idiler. Örümcek ile anlaşabile- cekler miydi?.. Haldun atı'dı: — Bana bak Hamm, sana bir şey soracağım, demin hamal sana Cebel şeyhinin casusu de- mişti. Bune demektir?.. — Demekki buna dikkatet- tiniz, Bunu neye soruyorsunuz?.. — Neden olacak. Biz de o şeyhi zıyaret etmek istiyoruz. Onun casusunu bumuş omak bizim için babtiyarıktır. — Cebele mi gideceksiniz.. Evet siz geminizin üzerinde buna işaret etmiş idiniz. Belki ben de bu yüzden sizi okarşılamağa geldim. Fakat siz böyle bir te- şebbüse girişirseniz cebe'in ik ka'esine varmadan kelleleriniz uçar. — Zannetmiyorum. Haldun elini cebine atmış ve çıkardığı (o yüzüğü (OMesrureye göstermişti . Mesrure başını iydi ve takdis- kâr bir tavır aldı: — Bu yüzük e'inize nereden geçti ? — Onu bizzat nuşalım . Sen bize dair bir çok | şeyler biliyorsun . Bunları gizli | tutmiyacaksan senden "derhal sahibinden | alan birinden. Siz'nle açık ko- | ayrılırız . Çünkü casus anlaşılan bir kimsenin ka mak istemeyiz. Fakat *) ondan sonra Berutta balı Senin gibi Cebel burada pek iyi kabul #* K diklerini biliyoruz. Hat yakında senin gibi bir #84. sihiibaz diye diri diri yakti denizde geliyorken bir 1 haber a mıştık . Ni — Beni de ayni akibete * ) i rük'emek (istiyorsunuz. | ben sizi daha evvel mah' — Hayır. Biz bunu ist€ ! ruz, senden öyle bir b#E umuyoruz. Biz sana zarar İ miye gelmedik. Maksadım? beli ziyarettir, Belki bize Y” edebilirsin.. * — Bilmiyorum. Bunu hafta sonra söyliyebilirim. — Söz mü? 4 — Söz... — Biz sana itimat ed — Ben de size. İki kardeş şehre çık; inmiş er, kadının kölesi refakat etmişti. Zencir.” refakati çok faydalı İkisi de rahat rahat ve görülecek her yeri ediyorlardı, Yolda rast ge” seyahat arkadaşlarından © kişiden ibarettir. Nihayet kardeşler dönmuşler, vaziyetlerini uzadiye tetkik etmişlerdi. ba Sultan Salahattin onl#” ruta muvasalet ettiklerini almış miydi. Burası c8* dolu bir yerdi, elbette casusları vardı ve onlar “| hyette idiler, Fakat henö?. gösterecek bir emar€ Acaba buradan kalkıp >” tinin nezdine gitmek da! ru olmaz miydi. Bunu diye düşünen iki kardef hattinden korku duy oraya ğitmemiye karaf “ lerdi. Sıra Mesrure ile lerini düşünmiye geldi. (6 Pazar N'san İ 1930 Güneğin doğuşu: 5.26 ir / Ayın doğuşu: 1033 Namaz Sahak Öğle İkindi 386 ızıa 1557 8 |