— 4 — VAKIT 30 Mart 1930 SÜTUNLARDA SEYAHAT. Zava'lı çeşme! gym düştükçe şehremane- tine çıkışır, belediye me- murlarına çatarız. Bu sokak ka- rank, öteki çamur, beriki göl oldu niye yaptırmıyorsunuz, ne yüzle ışık ve temizlik vergisi aıyorsunuz diye bağrıştığımız oluyor. Bazan hak'ı bazan haksız koparılan bu gürültüler hep 7a- manın dalgaları arasında boğulur, gider. Yapmadığımız, hatta dü- şünmediğimiz bir şey var: Be'e- diyeye karşı kendi kusurlarımızı aramak ve onlara nihayet ver- mek. Be'ediye bir köprü yapar. On gün sonra mermerleri koparılır, z ncirleri çalınır. Belediye fener asar mabailenn azılı piçlerine yeni bir taş hedefi olur. Bele- dıye yol yapar, o yolun biraz tenha yerlerine uğrayınız; bütün araba arın, daha kestirme olsun diye başka yerden geçtiklerini ve bir ay içinde şosanın bozul- duğunu görürsünüz Sade belediye imarlarına de- gil, memleketteki bütün bayırlı şeylere (Odüşman taraflarımiz var, Dün bir münasebetle Beşiktaş Sinan p:şa ihtiyar heyetine uğ- ramıştım, Orada dinlediğim bir münakaşadan anladım ki gene bu hayrat düşmanlığından birile karşı karşıyayım. Sordum, an- lattılar: Barbaros türbesi yanında yı- kık, harap bir çeşme varmış. Mahalle heyetinin bimmetile yo - ları, muslukları, haznesi tamir edi'miş, suyu akıtılmış. Herkes — çeşmenin yasından memnun, . bir müddet ondan istifade etmiş. Fakat günün birinde bakmışlar su bulanık ve pis kokulu akıyor. Suyu tahlik ettrmek akılları- na gelmemiş ama, yolları açtırıp bakmışlar, hazneyi temişlemişler. Birkaç İn duru, lezzetli su gelmiş bem gene bozulmuş.Ni- hayet bu pisliğin çeşmeye biti- | şik bir evden döküldüğü anla- şılmış, belediyeye haber salınmış, zabıt tutulmuş. Merak ettim, o çeşmeyi ben de gördüm. Hazne üstüne bulaşık suları, ve daba akla gelebilecek birçok pis şey- ler atılmış, orası iğrenç bir ka- nalızâsyon balne soku n.uştu. Belediye zaptına göre bunu yapanlardan üç lira ceza alına- cak. Rica ederim bir düşünün bu kabahatin zararı üç lira'ık mıdır? | Sonra bu sade bir belediye cür- mü müdür? Bunda en büyük davacı, şehrin sıhhatini gözeten sıbhiye müdürlüğü olması lâzım ge'mez mi? O sudan içenlerden acaba kaç kişi hastadır? Biraz gayrete ge memiz için oradan ko- lera çıkmasını mı bek iyeceğiz. Seyyah Yarım asr evbelki : VAKIT 30 MART 1880 neye e me eanimimenirslngeas/ Hizmetkârleri kefalet ve nizem tehtina almak için Şehremeneti eliyesi tara- finden ekdemce teşkil olu- nan komisyonun Vezir he- nındeki mehelli geçenlerde Zabtiye nezareti aliyesinden besılıp azesi hepsolunmuştu. Mahpusların henüz sebilleri tehliye olunmamıştır. i nenin iki tarafına ve pm EYP 7 N ; # GE ETS GÜZEL” Bir konserde... pin Seyyahla yan yana omuz omuza dinlediğim bir konser için yazı yazmak bana düşmez. Fakat içimde bir ses “herkes anlamadığı bahis- ler üzerinde habire kalem çalar- ken senin bu çekingenliğin neye?» diyor. Karcığar şarkı ile Nihavendin farkını izah et- mek gene Seyyaha kalsın; ben de konserin havasından, suyun- dan bahsedeyim : Münir Nuret- tinin konserindeydim. Oturduğum kanepenin önünde | “ tarzı kadim ,, iki âşık oturu- yordu. Şarkıların güftelerinde hicrana, visale, öpüşmiye mü- taallik bir söz geçince hemen biribirlerine manidar b'rer na- zarla bakıyorlar ve bazı kelime- leri kazaen benm kulağıma da gelen cümleler fısıldaşıyorlardı. Ben, farzı muhal, âşık olsam sevgimi böyle teşhir etmem, fakat bu « tarzı kadim » âşıkla maşuk sahnede duyulan gülte- lerle tam bir mutabakat arzet- | miyor değildi. Arka sırada oturan bir efen- | dı de arada bir kendini tutamı yarak: — OFF, çekiyordu... Şu hal- de, ben bir (of!) la bir aman! - Amant - arasında ka mıştım . O gece Fransız tiyatrosunda iki şey yasaklı ve her iki yasak da ihlâl edilmişti. Cigara içmek yasaktı, Ve bu memnuiyet, sah- yapıştırılmış iki kaba ve nezaketsiz ilânla ih- tap” olunmuştu. Buna rağmen kutis-arasında bitisi fosur fosur | cıgara içiyor ve dumanları sah- neye giriyordu. On yaşından aşağı çocukların konsere kabul edilmiyeceği pro- gramda yazıı olduğu halde bir gazeteci ve mizahçı arkadaşımız. locada mini mini kızı ie bera- berdi. $ Halkın tekrar (o alkışlâdığı eserler, dikkat ettim, hep Ana- dolunun bakir havaları, yani bi- zim hakiki Türk musikisi idi. Münir Nurettin Beyin tebrike muhtaç olmıyacak kadar güzel bir sesi var. Toplu İğne Amanu lah Han mem- | etine dönebilmek çin 5 milyon lira ödemeli imiş! Amerika gazetelerinden biri Kâbilden şu malümatı almiştır: « Amanuliah Hanın Efgânıs- tana avdeti meselesi yeni bir safhaya gi-miştir. o Elganistanın şimdiki hükümdarı Nadir Şah, tahtı Amanullah hana terke amade (O bulunmakla (beraber yalnız Amanulah Hanın, se- bebiyet verdiği isyanı bertaraf etmek için sarf o unan 5 milyon Türk lirasını tediye etmesi icap etmektedir . Nadir. Şah, bu masrafları ihtiyar etmiş ve bunları tediye- | ye söz vermiştir. Amanu lah Han bu masrafları tediye ettiği dakikada tahtına * avdet edebilecektir. Nasıl kaçmış? —— ,Gözet dü Fran müdürü Ma- I dam Han serbest bırakı iacak mı? Madam Hanonun hastaneden hapisaneye © kaçtığını — telgraf haberi olarak bildirmiş ik. Son gelen Fransız gazeteleri bu mie- sele hakkında şu malümati ver- mektedirler: Hiç bir şey yemediğinden do'ayı cebren O gıdalandırılmak için hastaneye götürülen Madam Hano br kolayını bularak has- taneden kaçmıştır. Vak'a şöyle olmuştur: Açlıktan fevkalâde zaif düşen Madam (O Hanoya (kuvvetinin | iadesi için sonda ile iki defa muntazam sırıngalar yapılıyordu. Madam Han» Cebren beslenmesine taham- mül eski oda hizmetçisinin kendisine gelirdiği yatak çorşafıarı ile kaçmıştır. 42 yaşannda buunan bu eski hizmetçi Madam Hanoya bakmak için hastane direktörün- den izin almıştı. Hizmetçi o Madam Hanonun kocasına yardım ettiğini inkâr etmektedir. Ancak çarşafları kendi getir- diğini ikrar ediyor. Sabık gazet dü Fran müdüre- sini hastanede mezaret altında bu'undurmak için tayin edilen iki polis müfettiş: vak'a akibin- de açığa çıkarılmışlardır. Müstantiklik tarafından yapı- lan tahkikattan hiç bir netice elde edilmemiştir. Firari okadınm hapisaneden tevkifaneye gidinciye kadar kim- lerle görüştüğü de an'aşı amamış- tır. Bundan başka Hano dosye- sinden mühim evrak çalanın kim olduğu da anlaşılamamıştır. Madam Hano açlığa tahammül edebilmek. için günde üç bardak su içmiye 'başlamıştır. Paris, 29 ( A.A ) — Madam Hano hali hazırda muvakkaten serbest bırakılacağını ümit et- mekte olduğundan 29 gün de- | vam etmiş olan açlık grevine nibayet vermiştir. Tahranda zeizele Tahrandan Amerika gazete- lerine verilen malümata göre Hazer denizi üzerindeki Bender- gezde binlerce kişiyi evsiz yurt- suz bırakan bir yangın zuhür etmiştir. Yangın esnasında zel- zelede olmuş, ahali ellerine ge- çirebildikleri eşya ile sokağa fırlamışlardır. edemiyen Madam Hano | Ruhi Beyin Mtiörindeği : 35 2 Olümle neticelenen rüy Haşarı kardaş, hiç bir nasihat dinlemiyor bir sözden müteessir olmuyor, haylazlığı devam ediyordu.. N... Bey heyecanla yerin- den © kalktı, çocuğun O önü- ne geldi istirhamkâr bir vazi- yet aldı; — Söyle, Allah aşkına söyle, karıcığım benim sebep olduğum bu hata ile nasıl bir azap çeki- yor ? Hatamı nasıl tamir ede- yim ? — Nasıl mı ? İşte böyle, her gece çocuğunun vücuduna girip o mukaddes hatıraları ziyarete gitmekle . — Nece... Sen, bu vücutta bu- lunan sen misin ? Bir daha, bir daha söyle. — Evet N.. Bey ben, senin | çok sevdiğin karın... Artık arkadaşım bir şey duy- | | muyordu; çocuğunun ayakları ucuna yıkılmıştı. Kadınının rubunu incitmiye- i rek hafiften paylamak istedim. — Gördünüz mü yaptığınızı? — Merak etmeyiniz, bu onun için pek tatlı bir heyecan ola- caktır. Kendisine söyleyiniz ki bundan sonra yalnız ayda bir defa geleceğim, oğ'um artık ra- hat edecektir, doktorlara müra- caate lüzum yoktur. Yalnız ayda bir defa ayni saatte bu hali te- kerrür edecek, o da bir şey söy- lemeden ağaçlığa kadar beni takip etsin. 5 Yarın dünyava veda tü fre Acem sefâretanesi arkasındaki sokaktan Babıali caddesine ıni- yordum; biri kolumdan tuttu. Dönünce eski arkadaşlardan 5... Beyi gördüm. — Yahu, nere'erdesin? Seni bulmak için Vakıt gazetesinin sahifelerini mi karıştırmalı? — Sorma, azizim, o kadar meşgulüm kil Han bir adama Cenabıhak wyürü ya kulum» derse melâikei kiram onu kamçı ile kovalarlarmış; yürüsün diye. Bana da galiba öyle bir emri ilâhi sadır omuş ki beni de manevi bir kuvvet sevk edip duruyor; sokaklarda koşayım di- ye; refaha doğru falan zannetme, —Meşgul olduğun ruh ar bunu yapmasın? — Yok canım, onlar mukad- derata taalluk eden işlerde etliye sütlüye karışmaz'ar. — Yazdığın hadiseler arasın- da benimkini unuttun galiba! — Ne idi o? — Hani sana vakti'e anlatmış: tım, ölümle neticelenen bir ba- dise. — Azizim, notlarım o kadar çok ki, ben de şaşırdım; hangi- sini daha evvel yazayım? Hele İ dur bakalım, bu akşam notları bir tetkik edeyim de, senink'ni | de yazarım. — O uzun olur; şuraya, kah- veye gidelim, hem sen biraz is- tirabat edersin, hem de ben ye- niden anlatırım. Kabul ettim. Kahvede birer cıgara yaktık, S.. Bey anlatmıya başladı. — Biliyorsun, ki benim pek ele avuca sığmaz bir kardeşim vardı; söz dinlemez, nasihatten | anlamazdı; gün geçtikçe havi--- ! bir şeyden yılmıyor har lığı artıyor ahlâksız o'u” Validem bu halin karşısında nöteessirdi; onu islâh € için müracaat etmediği © ka'mamıştı. Fakat seninki harman savuruyordu. Annem bu bale tahaf edemedi, yataklara düştü nihayet öldü gitti. Birader bundan sonra ! danı daha müsait buldu. ç ne kadar osa annes'ne cüzi bir hürmeti vardı; İ için hareketlerini mümkün * ğu kadar gizlemeğe M Halbuki onun vefatından * sakınacak bir şey kalmadı. Kardeşim beni bile hiçe İ yordu ; artık öyle bir hale di ki mevcudiyeti aile içini linmez bir İeke olmuş. Bir gece yesimden ağlıyor! uyumuş kalmışım ; rüyamı nemi gördüm, boynunu mahzun ma'zun bak'yordu.” ra kulağıma eğildi: — Oğlum, dedi, kari pek fena bir düşüncededir i menetmek için yalnız bir! var: bura'a almak; bunu! mıya mecbur olacağım. ! Helecanla uyandım, wi ki kar eşim ölecek, onü ve pek feci teşebbüsleri alıkoymak için önnem Er görü üşitte yaban onun hakkında temeni cek en şefi devada bu ol di. O gün kardeşime tenadil tim; gülerek yanıma dedi ki: — Nası'sın birader? dır görüşmüyoruz . g — Eh hamdolsun sen na*” — Ben mi? hah.. hah. valdeyi gördüm, hab,. hali ni yanına alacakmış, hah.. hah. 4 — Ben de gördüm, öyle söyledi. — Etme canım! — Ciddi söyliyorum. — Vay canına, demek | edeceğiz ha! Dünyada fena değil amma, madem lide hanım öye arzu b yorlarmış,biz de alerresi diyerek itaat etmeliyiz. P'7 den itibaren işlerimi ta ? tasfiye eylemeli. Bugün hasa matsonmt gili