9 Mart 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

9 Mart 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— —— Balkanlarda Yunanistan Türkiye ile Yunanistan ara- sında cereyan eden müza- keratın kat'i itilâfa yaklaştığın- dan babsedildiği bir sırada Bal- kanlarda Yugoslavya ile Bulga- ristan arasında bir uzlaşma mu- kavelesi imza olundu. Acaba bu hadise alelâde siyasi bir tesadüf eseri midir? Yoksa Balkanarın şimalinde Yunanistana karşı vuku buan bir teşekkülün bir tezahürü ma- hiyetinde midir ? Bunu şüphesiz yarınki tarihi gösterecektir. Yal- nız şimdi diyebiliriz ki göze çarpan“ manzara o Venizelosun mevkii “iktidara Belgrada karşı izhar ettiği ilk €hdişenin, Sesânik itilâfı ile ni- hayet bulmamış olduğunu gös. termektedir. Filhakıka (Venizelos iktidar mevkiine avdet etikten sonra bir taraftan İtalya, diğer taraf- tan Yugoslavya ile itilâf aktine müsaraat gösterince bu tarzı hareketin manası tamamen anla- şılamamıştı. Hatta bir aralık Türk- Yunan müzakeratının inkıtanda Venize osun Balkanlarda Türk aleyhdarı Obir siyaset ( takip etmekte olduğuna hükmedenler | oulunmuştu. Şimdi. anlaşılıyor ki bu zan ve tahmin doğru değildir. Di- ğer taraftan Yugoslavyanın abi- ren Bulgâr arla an'aşmış olması Yunanistan : için hakiki tehlike- nin Belgrat tarafından gelebile- ceğine “delâlet etmektedir. İşte bu: vaziyet nazarı. dikkate alı- nınca Venizelosun iş başına tek- rar gelir gelmez niçin gözlerini Şimâle çevirmiş olduğu kolayca anlaşılabilir. Yunanistan için tehlike Se- lânikin o şimallerinden gelmek ihtimali bir kanaat haline ge- lince bu tehlikeyi her. şeyden evel uzaklaştırmak maksadı ile hiç olmazsa geciktirici tetbirler almak lözumu tabii olarak ken- | dini hissettirir. Diğer komşuları ile vaziyetin tanzimi artık ikinci pânda geir. Türkiyeye karşı tarihi ihtiras- larından teccerrüt etmiş mazi ile hesabını kesmiş bir Yuna- nistan ile Türklerin iyi gecin- memeleri için hiçbir sebep yoktur. Bunun için sadece maziyi unutmak kâfidir. Her iki mem- leket arasında bundan sonra mazi ile meşgul olmak, geçmiş büyük felaketlerin tekrarına ça- Yarımasır evvelki VAKIT 9 MART 1889 Napoliyonun zamanı idaresinde Pariste karna- valın ruhavetire doğru :maskaralara “gündüzün caddelerde gezmeğe mü- .saade Oo'unur idr. Hükü- metfi cümhuriye (bunu adaba mugayir görerek bu sene meneylediği ci- hetle ehli zevkin mürev- vici efkârı o'an Figaro gazetesi hükümeti tak- bıh etmeğe başlamıştır, geldiği zaman | | bildiklerine ibtimâ' veremiyoruz. ! olacaktır ve ancak bu siyasettir | ki yalnız Yunanistan için değil, 77 Si VAKİT 9 Mart 1930 — WEKİN lışmak demektir. Böyle bir acı tecrübeye ise aklı olan hıç bir siyaset adamının, bahsus hayatını uzun, mücadeleli siyasi sergü- zeştler içinde geçirmiş olan Venizelos gibi bir dıplomatın ön ayak olmasına kolayca ina- nı'amaz. Öyle görüyoruz ki Yunanis- tanda bir daha Anado'u mace- rasın düşünen yoktur. Bununa beraber arasıra gene açıktın açığa olmasa bile zımnan İstan- buldan bahsedenleri görüyoruz. Fakat biz bu suretle Istanbu.dan bahsedenlerin bakikaten mak- satlarına kendilerinn de inana- Onun için bu tarzdaki neşriyatı sırf politika edebiyatına meclup bazı müfrit'erin hayalâtı cümle- sinden addediyoruz. Geçen mütareke devrinde Türk milletinin elleri ve ayakları bağ- landığı, Yunan orduları tara'ın- dan bütün Garbi Anadolu ile bütün Trakyanın işgal altına alın* dığı bir zamanda bile Yunanlı- ların temas edemedikleri bir ha- yaden mi'li bir ideal yapmak ve bu hayal uğrunda bir mille- tin hayat ve menfaatlerini teh- likeye koymak siyasi bir cinnet- ten başka ne ile ifade edilebilir? Yunanistan için artık bayat ile uğraşacak zaman geçmiştir. Elinde bu unan hakiki menfaat- leri, mevcut kaza: çları kaybet- memek için çok çalışmak 'âzım- dır. Harbi umumiden sonra had- dinden fazla şişmiye çalıştığı için çatlıyan kurbağa efsanesine mev- zu olacak memleketler çoğal- mıştır. Binaenaleyh Yunan'stan için en büyük bahtiyarlık öyle bir memleket olmak tehlikesinden kurtulmaktır. Fikrimizce Venizelos Türkiye ile itbâf politikasını tahakkuk ettirdiği gün Balkan'arda takip ettiği siyasete sarahat vermiş bütün Balkanlar için sulh ve sükün vasıtası teşkil edecektir. Mehmet Asım Bir davet Çok mühim bir meselenin gö- rüşülmesi için Türkiye güreş ve atletizm federasyonlarının müş- terek bir içtima aktetmeleri icap etmektedir. Bu iki federasyon azasının İ0 mart pazartesi günü sant beşte merkezde bulunma a- Güreş ve atietizm federasyon- | ları reis'erinden: Burhanettin Matbaamıza gelen eserler Havacılık ve Spor Havacılık ve spor mecmuası- nın İ8 numaralı nüshası çıkmış- tır. Tayyarecilik, Atletizm, mek- teplerde spor, Futboi ve Avrupa mektupları gibi kıymetli yazıları ” ihtiva eden bu mecmuayı tavsiye | ederiz. tana ait mübalâğa'ı, çok defa asılsız. i hlar Sakaryayı geçiyorlar» diye passat rını rica ederim. i Işıklar yanınca her tarafta bir | faaliyettir baş gösterdi. Dante Aligyerinin bu son şiirini bir kişi notetmişti; şimdi herkes kopya- sını almakla meşguldü; bu eserin tamamile büyük şairin üslübuna muvafık olduğunu müttefikan tasdik ediyorlardı. Uzun tetkik ve tenkitlerden sonra şiirin altına “Dante Alig- yeri,, imzası kondu. Ne yazık ki, benim de suretini aldığım, o gü- zel şiir, Yunanlılar tarafından mahvedilen evrakımın arasında bulunuyordu. Şimdi, İtalyancası ile Türkçe tercemesini neşretmek cidden fâideli bir şey o'acaktı. Maamafib, bunu başka suretle telâfi etmek mümkündür; bu ma- kaleler arasında Türk şairlerinin bilhassa Namık Kemal Beyin abretten göderdikleri yeni şiir- ler görülecektir. İstiklâl © muharebesinde idi. Yunanlılar. Sakaryayı ogeçmiye uğraşıyorlardı. Biz o zaman ne- kadar meyus idik. Milli ordunun nihai zaferinden ümidımizi kes- memistik; fakat harbin müzmin- leşmesinden korkanlar, bu halin devamile yoksulluk içinde çalı- şan milii hükümetin 2.'a düş- mesinden endişe edenler vardı. Ayni düşman memleketinde, daimi bir tazyik altında, anava- haberlerle âsabı bozulmuş, ma- neviyatı kırılmış Türkleri de bir düşünün; vatandan uzak bulu- nanların, vatana karşı hissettik- leri muhabbet ve merbutiyeti de besap edin. İşte Balkan harbinden sonra şu, yahut bu sebeple Yunanis- tanda kalmak mecburiyetinde bulunan Türklerin vaziyeti! Vatanın selâmetini milli zafer- den bekledikleri halde her gün, Yunan menbalarından sızan en kötü haberlerte nasıl meyus olmazlar, nasıl dini bir yas içinde bulunmazlar? İşte böyle bir günün, «Yunan- haber aldığımız bir günün akşa- mı, birkaç arkadaş bize gelmişti, Yeisten ağzımızı bıçak açmıyor- du. Bilmem nasıl oldu, bu kadar senedenberi, kat'iyen cesaret edemediğim, bir tecrübeyi yap- mak aklıma geldi. Vaktile M. Ka... dan işittiğim sözü de ha- | tırladım; hani Noel gecesi yana- ğıma, okşama tarzında, bir tokat atarak: Hem ziyaret hem * ticaret! HER TÜRK Yeni ANKARA yı görmeli! Onun için ii kk 20 NİSAN 1930 Milli Sanayi Nümune Sergisini | Ziyaret er! | Ruhı Beyi defte; inden 118 i Namık Kemalin ruhu ile beraber Vaktile bir dostum ruh celbine istida- dım olduğunu ve hatta müstait kim- seleri uyutabileceğimi söylemişti... — Sizin çok istidadınız var. Dememiş midi? Sonra -bunu kendisine izah ettirmiştim, me- ğer benim ruh celbine kabili- yetim olduğunu (gözlerimden anlamış; eğer çalışırsam muvaf- fak olacağımı, hatta müstait kimseleri uyutabileceğimi iddia ediyordu. Benim böyle karışık işlere karışmak aklımdan bile geçme- mişti. İşte aradan bukadar sene geç- tiği halde, ben yalnız, gördüğüm, yahut mevsukiyetine emin o'du- ğum hadiseeri (o kaydetmekle merakımı tatmine çalışıyordum. Fakat yeis insana neler yap- tırmaz ki? O akşam, ilk defa olarak, basit bir tecrübe yap- mak, nasılsa, aklıma geliverdi; Fakat ne de olsa alışmamış oldu- ğum için muvaffak olacağımı zannetmiyordum; küçük bir te- reddüt devresi geçirdim. Muhtelif usuller (o biliyor - dum; bunların en amelisini seç- tim, bir eseri cedit kâğıdı aldım, üzerine, elifbe harflerini daire tarzmda sıraladım; kâğıdı bir sehpaya tatbik etbkten sonra bir bardak alarak, başaşağı gelmek üzere, kâğıdın ortasına koydum. Arkadaşlarım, ne yaptığıma, dikkatle bakıyorlardı; ben hazır- lığı bitirince dedim ki: — Bu akşam hiç birimizde konuşacak hal yok; hiç olmazsa yesimizi tadil edecek bir şey yâpa'ım. Ne yapmak istediğimi açıkça söylemedim, iki kişiyi daha karşıma aldım; ikişer parmağımızı hafifçe bardağın üzerine temas ettirdik, üç dakika kadar bek- ledik; tereddütle sordum. — Buraya gelmiş bir ruh var mı? Bardak hafif temaşamız ak tında, dalgalanarak bir iki gayri muntazam hareket yaptı. — Pek âlâ, burada bulu- nan ruhtan rica ediyorum, bar- dağı harfıere götürerek ismini yazsın. Bardak seri hareketlerle harf- lere giderek «Süleyman» ismiri yazdı. — Bu Süleymen nerelidir? Ayni tarzda cevap verdi: — Anadolulu. — Ne tarafından ? — Şarkından. — Sen nasıl bir ruhsun? İyi ruhlardan mı? — Pek değil — Yani? — Sizin anlıyacağınız, şeytan! — Şeytan mı, nasıl olur sen Müslüman değil midin ? — Öyle ama, benim Müslü- | manlığıma pek aldırma. — Neden? — Evet, ismim Müslüman, bütün, zevahirim Müslümandı;? fakat... — Fakatı ne? SUT — Şu ki, benim başka bir itikadım vardı. — Ne gibi? — Ben hurufilerdenim. ( Bitmedi) Ti İrfanımız içn | Yeni harf.erin kabu üf sonra, yeni yeni mes lerle karşılaştık. Bütün vt daşları okutmak, o mücadelf ilk hedefi idi, Halk dersanf açıldı. Ahali ile dolup taşt! manzara, memlekette ilme H için için yaşıyan sevgiyi susayışile gösteriyordu. ndan şehirlerde hal i, t gaye k lerin Dude ye hes dar değildi. İnkılâp çağı coşkuniuğuna yaraşacak hatta engin ufuklara mu Bu zengin kaynaktan her içirmek için başka çareler nülmiye (o başlandı. İrfana ihtiyaçlara herkesten evvel vermek, maarif vekâletine bir vazife idi. Vekâlet mekteplerini, tekmil h. elindeki vasıtaların hepsini uğurda seferber etti. Ama mektep, sade hocada e kitap, eser e bunun içindir ki v dırmak emer erile de b İlcndi. İiasğlmz İitap be lara el uzatıldı, yardım vade Fikir güzel, hatta azizdi. ! kat neyazık ki heyecandan sermayesi olmadığı da an “Tamimi: maarif, ismi ali başlıyan teşekkülün de hi Tİ retlerimize ve temiz heyeci rımıza yazık olacak. İstiyoruz ki memleketin uzak yerlerinde en 15sız kö rinde irfan yayılsın. Hürmete lâyık bir istek, fi bu arzunun hakikat olmali” yaptığımız şey nedir? Kendi aldatmıya | yaa rab görmeliyiz. Bir kere tabiler bir yük altında kımılda; cak kadar ezgindirler. güç göğüslenir bir hale gi için yeni teşebbüslere atı yorlar. En fenası bastıkları kitap paralarını da almıyorlar. B bütün tabilerin (oAnadolü bayilerden binlerce lira alaf ları var. Bu alacaklar git kabaran yekünlerle hemen men ödenmez bir hâle gelm Memlekette irfanın ya; candan istiyorsak büyük lerden hemen vaz geçerek nımızda resmi itibarla bayi kilâtı yapılmalıdır. e Böyle varlık temin edildiği gün mi lekette kitap basılır ve b: kitaplar köylere kadar manın yolunu bulur. İşe bu barla bayilerden başlamalıyf Seyyah “VAKITINTAKVİ Pazar Mart 1930 Güneşin doğuşu: 6,22 — batış * Ayın doğuşu :71,56 — batış * Namaz vakitleri Sabak Öğie İkindi Akşam Yam 403 1226 1547 1sa0 — 198 Bugünkü hava Rözyör hafif Poyraz , has olacaktır. ve ecel o br”) d

Bu sayıdan diğer sayfalar: