—— a — VAKIT 21 Kânunsani 79: Üçüncü sayıfamızlan mabat Kendileri de birçok medeni ihtiyaçlardan mahrum kalmak şartile bile geçinmek imkânını bulamazlar. Bugün tahdit dola- yısile taşralarda her 10 bin nü- fusa bir eczane bırakılmakla beraber ihtiyaç hissedilen yer- lerde vekâlet ilâveten eczane açtırmak hakkını baizdir. İstan- bulda 5 bin nüfusa bir eczane bırakılmıştır. Bu sayede hükü- met her eczanede tıbbın istediği son vasıtaları bulundürmya €c- zacıları mecbur etmiştir. Bugün bütün eczaneler bu vesaitle mücehhez bir hale gel- mişlerdir. Eczacılık sahasına ti- caretin rekabet düsturlarım sok- miya imkân yoktur. Her medeni memlekette oldu- ğu gibi eczaneler nüfusa göre tahdit edilmişlerdir. Ticaretin rekabet kanunlarını eczacılık sa- hasında tatbike kalkışmak çok tehlıkeli bir iştir. Bazı kimseler tahdidin ilâç fiatlarında pahalı- lığı mucip olacağını zannetmiş- lerdi. Halbuki iş bunud aksi- dir. Meselâ iki eczane ile idare edilebilen bir şehirde bir üçüncü eczane daha açılırsa iş üçe tak- sim edileceğinden eczacılar ilâç bedellerini 1-3 nisbetinde arttır- mıya mecbur kalırlar, Büyük şehirlerde de ( bolluktan doğa- cak rekabet meşru olmaz, hal- «kın aleyhine netice verir İsâç fiatlarıa gelince, Avrupa ecza taksilerini tetkik ettik. Gerek sermaye üzerine konan kâr gerek san'at hakkı en az alınan memleket Türkiyedir. Al “manlar bizden dört misli fazla “#iatlaiştiyorlar. Eczacılarımız çok az kâra kanaat ediyorlar. İlâç fiatlarında tehalüfe gele- lim; Vekâlet bunun önüne geç- mek için tariie yapmaktadır. Maamafih bu tehalöfün başlıca sebebi patenteli ilâçlardır. Me- selâ Şerenk fabrikasının üretro pin ismile tevsim ettiği ilâcın kifosu 70 liradır. Halbuki Şerenk kadar yük- sek bir fabrika olan ( Bayer )in yaptığı ayni ilâcın kilosu (4) liradır. Şu misal gösterrki o... sararan samsreraaeNaaAeme Muteber gazetenizin bugünkü 1527 numaralı nüsltasında bendenizi şah- sen tanıyan bir zatın gö- rüsmek arzusunda bulün- duğundan o pen cüşenbih günü saat altıda Sarafim Efendi kıraet hanesinde bulunmaklığımı ilân ey- iemişsiniz, Beni famyanların lillâ- hüihamt evim ve mâsafır kabntl edecek yerim oldu- ğunu dahi bilecekleri der- gâr iken bu satın hem kendimizi tanıdığından bahsetmesi ve hem de memleretimizde adet ol. ç an bir usulde gazete “ile böyle bir kıraethane- ye davet eylemesi müna- sebefsiz görüldüğünden bu zat her kim ise ismi- nin gazete ile ilân buyu- zulmasını femerni ederim. Priştine i Ziya iz Bahri konferans Bugün Londrada büyük bahri devletler arasında bir konferans aktediliyor . oMalâm (olduğu üzere bu konferansın hasırlık- ları İngilterede amele hükümeti iktidar mevkiine geçtikten sonra başlamıştır. Bizzat M. Makdo- nalt bunun için Amerikaya ka- dar gitti. Orada reisicümbhur M, Huver ile uzun uzadıya görüş“ tü; ve bahri tesihatın tahdidi hakkında iki memleket arasında bir uzlaşma elde edildiği umu- miyetle tahmin olundu. Netekim son günlere, kadar büyük harp gemilerinin hacimle- rini köçültmek (esası üzerinde İngiltere, Amerika ve Japonya arâsında bir itilâf hasıl olacağı zannediliyordü. Yalnız Fransa | ile İtalya arasında büyük bir noktai nazar ihtilâfi farkedili- Halbuki son haberler batta İngütere ile Amerika arasında da etlifi müşkül fikir ihtilâfları bu- lunduğunu göstermektedir. Bu takdirde belki bu defaki kon- feranstan 1922 Vaşıngton kon- feransı kadar bile müsbet bir netice çıkmıyacaktır. Büyük bahri devletler her vakitkinden daha fazla olarak aralarında siyaset orekabetleri bulunduğu halde duğılacak'ar- dır. Bu itibar ile Londra konfe- ransınm birkaç gün o»arfında göstereceği siyasi tezahürat me- rak ile beklenecektir. Mehmet Asım hekimler ilâca fabrika ismi ilâve etmekle haktan ve memleketten (20) misli fazla para çıkmasına sebebiyet veriyorlar. Bazı ecza- cılar ise, doktorlar fabrik ismi yazmayıp yalnız ürotropin yaz- dıkları halde hekimin “Şerenk,, fabrikasınm mahnı kasdeylediği kanaatıle hareket ederek (20) misli pahalı olan bu fabrika malm kullanmakta ve onun fiatım almaktadırlar. Bir çok eczacılar ise fabrika ismi yazılmadığı cihetie “Şerenk,, fabrikasınm malınden hassa iti- barile farkı olmıyan diğer fab- rikaların 20 misli ucuz ilâcı kullanarak tadırlar. oGörülüyorki o reçe- telerdeki fiat tehalüfü ancak mecmuu 50 kalemi geçmiyen bu kabil patentli ilâçları muhtevi reçetelerde vakidir. Yeni Türk kodeksi bu meseleyi | balle- diyor. Patentli (odevalara yer veriyor. Evsaf zikrediyor. He- kimlerin de fabrika isimleri yaz- mamaları için gerek kongre gerek tıbbi cemiyetlerde beya- nat ve neşriyat yapılıyor. Bu sayede bir lüzum ve ibtiyaç mukabili olmyarak sırf bir lüksten başka bir şey olmıyan patentli ilâçlar için gerek halkın gerek memleketin kesesinden 10-20 misli fazla para çıkma sının önüne geçilecektir. Nizamettin Talip Beye de neoluyor? Dünkü refiklerimizin birisine meşgul olduğumuz bu mesele etrafında fikrini söyliyen eczacı Nizamettin Talip Beyin ez cümle fikrini hayretle okuduk: «Eczanelerin tahdidini bir ga- ucuz fiat almak | öy eyekkeki «geceler gebedir!» dememişler, işte dünde yeni bir ilim yavrusu doğdu. Bu yeni doğan çosuğa «şırınga kerameti» adını verebiliriz. Keramet keli- mesini pek yerinde kullandığıma inanıyorum." Çünkü eğer fen, bu davasını ispat ederse, dünya baştan başa değişecek ve bizden sonraki nesiller tarih okurken hayretten hayrete düşeceklerdir. Bu şırmga, insanların fena huylarını değiştirecek, cihandan ahlâksızlığı kaldıracak, dünya cennete döneçekmiş. En meşhur enstitülerden birine mal edilen bu teşebbüs, bir teşhisten doğ- muşmuş. o Ötedenberi (sadece manevi zannedilen seciye hasta- lıkları, meğer bütün öteki hasta- lıklar gibi intan mahsulü imiş. Keşfedilen serom, huysuzluk- ları peydahlıyan mikroplara hü- cum edecek ve fena ahlâk diye andığımız, bütün iç ve ruh kır- lerini temizliyecek. Fen adamları bunu inanmış insanlarda görülen kuvvetle söylüyorlar. Bugünün ümidi, yarn için hakikat olursa, artık ömrün ne nefis manalı bir varlık haline gireceğini düşünün. Ben şimdi, şu bulanık, kan ve cinayet dolu, leş kokan dünyaya gözlerimi kapayıp, (o gönlümle Oo âleme geçip bir lâhze düşündüm de zevkimden bayılır gibi oldum. Bir dünyaki, insanlarında çatık kaş, dönük göz yoktur; ihtirasın ateş tırnaklı pençesinin acısını tatmâmıştır, kalbi kin pasıyle kızarmamış, elleri kanla kmalanmamıştır. ” Bir dünya ki gayızdan nefret eder, küçüklüklerden iğrenir, ya'ansız, dolansız, riyasızdır... Ah bundan güzel, bundan yük- sek, bundan ilâhi bir insanlık olabilir mi? İnsanlar tektek gü- »ahiardan sıyırılınca, cemaat ve cemiyetlerde tarihlerdeki kanlı kinlere benzer sayıfaları atacak- lar, yeni, aydınlık, temiz bir devrin hududuna gireceklerdir. Zulüm ve zincirin manası anla- şılmıyacak, zırh ve toplara sarf- edilen çelikler bayra sarfedile- cek, barut ancak şenliklerde bir parıltı vasıtası olacak, Böyle bir dünyada geçecek ömrün her günü şimdikinin bir ömrüne bedel sayılmaz m? Ah şu aşı ben doğmadan keşfedir- İ miş olsaydı?... iç Seyyah | Şırınga kerametleri ma m zete hiç yoktan mesele yaptı. Bu işi | Kanun işi halletmiştir. kurcalamaktaki hususi sebepleri anlıyamadığımızı itiraf ederiz.» Evvelâ gazetemiz bu işi hiç oktan (mesele (yYapmamışlır. Vaki iddiaları tesbit etmiş, iki tarafın da fikirlerini sormuş ve hakıkatin meydana çıkarılmasını daima olduğu gibi kendine esas gaye bilmiştir. Ayni meseleye dair bu sütunlarda mütalea ser- dettiğini genç eczacı nasıl unu- tuyor? Kendisine bu hususta fikrini! sorduğumuz zaman böyle bir hüküm vermemiş, bunu iyi bulmuş, ancak, isminin neşre- dilmemesini rica etmişti, Hususi maksat atfına gelince “Wakıt ,, gibi kendisine hakikati iyiyi ve doğruyu rehber ittihaz eden bir gazete için böyle dü- şünmenin karşılığı ancak bir te- bessüm olabilir. Bu tebessümde (Vakit) v tanıyanların da aynı aynı hisseleri vardır Şa'r gözü Hst mecmuasında | İffet Halim Hanımın“Tutankame- ninmezarında, ihvanlı bir şiiri var. Tekrir san'atma yep yeni ve tap taze misaller veren. bu manzu- meyi okuduktan sonra edebiyat hocamın bana vaktile söylemiş olduğu bir cümleyi hatırladım : Hocam:“şair gözü herkesten fark- hı görür, herkesin görmediğini görür,, demişti. Bu hakikata inanmıyanlar İf- fet hanımın şürini okusunlar. Şair, bu şiirde Tep şehrindeki Tutankamen mezarından Cze- deki Ehramları görüyor. Bende- niz geçen senc bu mesafeyi trenle dokuz, on santte katet- miştim. :. Rufailer vwelki vakit E den Pümiei i arabanın sahanlığında orta yaşlı kalender görünüşlü bir adam duruyor, soğuktan yüzünü bu- rüşturduğu halde ağzında cıgara Biletçi kendisine lâöbali bir ta- vırla: — İçeri gir camm, dedi i bu saatten sonra bu işe Rufailer karışır. Orada içersin! Adam içeri girdi. Ben de gir- miştim. içmiye baş- ladı. Taksime geldiğimiz zaman ayni biletçi içeri gelip şu ihtar- da bulundu: — Efendi yasaktır, burada cıgara içilmez! Adamcağız buna ' hayret et- İşini medi; — Oğlum, bana önceden Ru- fai olduğunu niye söylemedin? * İstanbul kimin? B” ahpap evinde zekâsile bir küçük hizmetçi çocuğuna rast geldim. Göze çarpan alnı ve zeki gözleri olan bu çocuğun bir hazır cevaplığından bah- settiler. Evin hanımı kendisine zekâ- sınıtecrübe için sormuş: —Al, demiş, İstanbul kimin? Mini mini Anadolu yavrusu şu cevbı vermiş: — Ev sahiplerinin! . — Ali, Nasıl olur bu? ev sabiplerinin! Biz.m olsa, biç kira verir miyiz? » İkinci mektup i lerde gü- Banaz mektup göndermişti. Bu mektu- bu sütunlarda neşrettikten sonra ayni okuyucumuzdan bir mektup aldım. Beni tanıdığından bahseden ve “ Toplu İğne, yi iğneliyen bu okuyucumu ben hâlâ tanımı- yorum. Yalnız sabık kıraliçe Feriha Tevfik Hanım bu ikinci mek- topta öyle orijinal bir şekilde çekiştirilmiş ki bayıldım. Yalnız bayılmakla kalmadır; bundan anladım ki bu okuyucum bir hanımdır. i Toplu İğne mizlenen milletlerdir. İçki yasağı Amerikada onuncu © wi dönümü eyli Ekspres (o gazetesinin Nevyorktan . aldığı © baberlere göre Amerikada içki yasağının — yıl. dönümüne er masına rağmen ğ tatbiki hususunda, bir dail a ilaenkada ME iedeği 10M8İ içki 1 senesinin 16 kânunnevvelinden itibaren tatbik edilmiştir. İçki yasağının tatbiki neticesinde Amerikada cinayetlerin azalması beklenilmişti. Halbuki bu netice tahakkuk etmemiş, nihayet Rei- sicümbur Huver Amerikada irti- ii zi. edilmimiştir. En medeni milletler En iyi | panan ve te- mizlenenlerdir İngilterenin en meşhur dok- torlarından ser Tomas Oliver, trikolojistier, yani trikoloji muta- hassıs'arı cemiyetine reis intihabı unmuştur: “ Genç kadınların, bu şekilde hareket etmelerinde sıhhi bir mahzur olmıyabiir: Onlar bu | bareket etmekle belki || tabiatı tadil edebiliyor, mi. bir güzellik yücude getiri- . J Fakat muhakkak olan bir şey varsa o da, suni bir güzelliğin, tabii bir güzelliğe tefevvuk ede- miyeceğidir. o bugünkü kızlar, açık havada çok gezdikleri için uhhat itibarile daha iyidirer. Fakat, asri modalara raömen uzun saç, cazibesini muhafaza kadınlığın tacı tanımmukta de- vam etmektedir. Gerçi, kısa nılan kozmetikleri kullanmıyor dı. Romada kadınlar, podra, saç, bazan kadının güzelliğini ruj ve sair şeyleri ıstımal ederdi. Fakat dünyanın en meden! artırıyor, fakat kısa saç her milletleri en iyi yıkanan ve te- | kadına yakışmıyor. Jj i # Eski Mısırlar bugün kulla- ss) 4 su geceki Kânunsani 1930 Güneş doğuşu: 7,21 Güneşin başı > 77,10 Ayın doğuşu : 74 54 Ayın balşı : 11,30 geli via Namaz vakitleri sabah Oğ Ulm Akşam Vem 24 1455 MM 1846 Bugünkü hava