Dünya da'gada! nkü ajansların dediklerine bakılırsa, “Riyo dö Janey- 10,, da korkünç bir sıcak dal- gası tozu dumana katıyor, âlemi kan ter içinde bırakıyormuş. Bu haberi okuyunca, ben de sizin yapacağınız gibi, bir te'- graflara, bir de o telgrafların baş taraflarındaki tarihlere bak- tım. Bunlar kânunusaninin seki- zinci gününü gösteriyorlardı ve o günkü hadise ve vak'alardan bahsediyorlardı. Gölgede 36 de- rece sıcak var! diye barbar ba- ğıran bu telgraf, başka bir dün- yadan çekilmiş bissini veriyor. Bâzı zamanlarda insan, bütün coğrafya ve iklim bilgilerini inkâr eden sinirli bir kararsızlığa düşüyor. Meselâ, işte biz, burada her mkü rasat tebliğlerini endişeli Sönlerle takip dei ve e Şın tam manasile içinde bulu- nurken, orada ortalığın yanıp kavrulduğunu işitmekle benliği- mizde tuhaf bir sarsıntı duyuyoruz. Zaten bilmem dikkat ediyor musunuz, son senelerde her şeye bir dalgalanmadır arız oldu. Ev- velce yalnız denizlere mahsus oan dalgâ ve Kii ara» dan yıllar geçtikçe birçok şey - lerin daha sıfatı oldu. Şimdi düşünüyorum, biz yaka- ları kaldırılmış kalın, ağır palto- lar altında, kaygan çamurlara bulanarak, Gtriye titriye evimize giderken, “Riyo dö Janeyro,, lu- lar, keten pantolon, sadakor gömleklerle dolaşıyorlar. Bizim odâ arımızda ocaklar çıtırdar ve sobalar gürülderken, onların sa- lonlarında vantilâtörler dönüyor, palmiyeler .ürperiyordur. Gene, biz burada çay içer ve sıcaklık verici içkiler ararken, onlar don- durma yiyor, buzlu limonata içiyorlar . Bu satırları yazarken, açılan kapıdan üşütücü bir soğuk dal- gası üstümüze boşandı. Riyo dö ya lr bir Kere daha kıs- ardım. Mangaldaki ateşin külü gittik:e daha ka ınlaşıyor, par - maklarımda bafif bir sızı duyu- yorün. Acaip bir hisle © sıcak memlekette bulunmak hevesine düşüyorum. Ab, şu komşunun tavuğu me- selesi... Şu imrendiğim şeye bak... Hesretle bahsettiğim nedir? O uzak memleketin temmuzu mu? Canım 36 derecelik kızgın sı - caklıktan daha dün az mı şikâ- yet etmiş, az mı of çekmiştik?.. Seyyah Ke aç mekik VAKIT 10 Könünsani 1880 emaaere renas arasa Ama SUEN basa meeA KAMA eaem0e Hüçük Langada frem- vay istasyonunda 163 nu- maral: konağın selâmlık “airesinin ya sekiz odası dört v. yahut yalnız ait katırın döri odası bir bu- çak traya müştemilâtr lâzimesiie icara veril - ceğinden talip olanları çindehilerin gez dıreceği iân olunır. » Pencüşenbih o akşımı Şehzade başında bir bü- şük cüzdan gaip oldu. ğundan her kim bulup Şehzadebaşındaki oMeh- met Efendinin kıraaiha- nesine götürüp teslim eder ise ıki altın verile- cektir. Bazıinsan kulakları telsiz ahizesi gibidir Adam, havadan musiki duyduğunu söylemiş; de'i diye tımarhaneye tıkmışlar ——>———ğç——ğş—şş —ğ—ğ—ğ—ğ—ğ——- Halbuki yapılan tecrübelerle anlaşılmıştır ki iddiası doğrudur bizi şüpheye düşürüyor. İsterse- Deyli Ekspres gazetesi, bazı İnsanların dimağ teşekkülü itiba- rile diğer insanlardan farklı ol malarına mebni, adeta tabii bir radyo ahizesi vazifesini ifa ettik- lerini gösteren bir yazıyı ehem- miyetle neşretmektedir. Doktor Leonard Averibu müna- sebetle diyor ki: “Bazı insanların dimağlarının tabii bir radyo ahi- zesi vazifesini ifa edecekleri fik- rini şu noktadan anladım: Bir müddet mukaddem, bir tımarha- nede tedavi edilmekte olan bir hastayı ziyaret etmiş, onunla uzun uzadıya görüşmüştüm. Ziyaret neticesinde, hastayı tedavi eden doktora; bu adam hakkında bir hataya düşülmüş olacak, çünkü kendisini tama- mile akıllı görüyorum, dedim. Buna mukabil doktor: evet, dedi, onun yalnız bir hali varki Bulunamıyan şoförlerden biri çapkın bir adamdı Paris şeh'i namına ne hediye verildi m Italya Okıralının oğlu prens “ Umberto ,, ile Belçika kıralı- nım kerimesi prenses Mari Joze- nin evlenmeleri dolayısile Paris şebri prehsese gayet kıymetli bir hediye vermiştir. Bu hediye zinciri pırlsntadan mamul bir pandantiltir. Pandantif gayet gü- zel mavi renkli bir safirdir. Plâ- tin plaka üzerine yerleştirilmiş olup Paris şehrinin armasile nak- şedilmiştir. Pandantifin alt kıs- mı pandantifin renginde bir safir ile bir p'âtin plakadan mürek- keptir. Paris şebrinin bu hedi- yesi Prensesin nezdinde fevka- lâde makbul geçmiştir, Günün siyaseti Bu gar dıplomatlığı “ Lâhey ,, konferansında “Sof- ya,, hükümetinin teklifatı Bulgar mümessilleri tarafından bugün serdedilecektir, Bulgaristan, Maca'isten gibi, düveli muazzama arasında sami- mi hamilere malik bir devlet olmadığından, oSofyayı temsil eden zevatın Kont Betlen kadar kat'i ve hatta dik bir eda ile konuşamıyacakları aşikârdır. Bu- nu hakkile ihata ve idrak eden «Cuna» ricali siyasilerini tak- viye için Avrupaya karşı başka ' bir cepheden vaziyet oalmıya niz, siz de sorunuz. Havadan musiki duyuyor mu? S..dum, Hasta; “— Evet, dedi, havadan kula- ğıma musiki nağmeleri geliyo- rum. Bu, bazen bir opera, bazen bir solo, bazen şarki oluyor. İşittiğim şarkılar, muhtelif Jisan- lardadır. Yabancı lisanlarla olan şarkıları anlamamaktayım ,, Hasta, şarkıları duyduğu za- man, Onları ağzile tekrar ede- bilmektedir. Bu nağmeleri du- —...— yanlar şarkıların ne olduğunu anlıyabiliyor ve onları tayin edi- yorlar, Bu hastayı tedavi ile meşgul olan doktor diyor ki: “Bir çok deliler, ber moktai nazardan akıllı oldukları halde yalnız bir noktada deli oluyor- lar. Bu musiki delisi ise, yalnız bu cihetten deli sayılabilir. Bununla beraber onun duydu- ğu musiki hakkındaki sözleri de gayet makul ve gayet hoş- tur. İhtimal ki bu adamın dima- ğında kendine mahsus bir te- şekkül vardır ve bu teşekkül sayesinde radyo mevcelerini ala- bilmektedir. Belki buna mümasil daha bir çok vakalar vardır.,, İhtimal ki kafatasının kesafetin- de, yahut kafatası ile beyin ara- sındaki boşlukta bunu yapan bir şey vardır. Her halde bu vakalar tetkike şayandır. Birisi de ağır başlı olmakla şöhret kazanmıştı Son gelen Fransız gazeteleri «efikârı umumiyeyi işgale başlıyan mühim bam.hadiseler hakkında malümat ver- “mektedir. Bir- kaç gün zarfında Paris civarında iki şotör kay- bolmuş ve sıkı bir (o taharriye rağmen bulun- maları mümkün olmamıştır.Kay- bolan şoförler- den birisi gayet şen ve kadım lara düşkün bir adamdı. Zabıta birçok taharri- yatta bulunduk- tan sonra niha- yet şoförün son taşıdığı tahmin edilen müşterileri bulmuştur. Bunlar müteaddit defalar hapse girmiş olan bir sabıkalı ile metresidir. Gerek sabıkalı gerek metresi zabıtaca sıkı bir isticvaba tabi tutulmuş- larsa da ikisininde aleyhinde delâ- lüzum görmüşlerdir. Bu cepheyi meydana koymak için Bulgar matbuatının şu son günlerdeki neşriyatını (gözden geçirmek kâfidir. Alınan vaziyet şudur: Bulga- ristan bahren Rus Sovyet şura- ları ittihadı ile hem hudut sayılır. Rusyada hüküm süren bolşeviklik her türlü aile hissini, bütün ahlâk naslarını mahveden milleti, temayülâtı ulviyei beşeri- yeden mahrum bırakan bir afettir. Bu afet Rusyayı dahilen kasıp kavurduğu gibi memaliki saireye propaganda suretile neş- redilmekte ve bu propagandanın elim neticeleri (görülmektedir. Kaybolan şoförlerden biri ili kat'iye elde edilemediğinden henüz tevkif edilememiştir. Bu suretle serbest birakılma-, — ları son zaman- larda keyfi mu- amele icra et- mekle o itham edilen Fransız zabıtasının kat'- iyen emin ol- madığı bir işe girişecek kılü- kale yol vermek istenmemesin - dendir. Kaybo- lan diğer şoföre gelincr, gayet ciddi bir deli- kanlı © olarak tanılıyordu. Bu adamcağız oto- mobili ile bera- ber kaybolmuştur. Son zaman- larda tevali eden cinayetlere inzimamen kaybolanların da ço- ğalması üzerine cinayet mahke- melerinde adulün müsamahakâ- | rane hareketlerine nihayet ver- mek lâzımgeldiği kanaati kuv- | vetlenmektedir. a m m m m İşte kânunevvel sonlarında Ber- linde görülen elim hadiseler meydanda... Şimdi, Bulgaristanın Rusyaya yakm olması dolayısle bolşe- vik propagandasının Bulgarista- na da teşmil edileceği aşikârdır. Bereket versin Bulgar milleti böyle nazariyata tamayül isti- dadında değildir ve bolşevik propagandasının «Tuna» boyun- da tesir göstermesine imkân yoktur. Ancak, Bulgar milleti harbi umumiden iktısaden zebun bir halde çıkmıştır. Aç ve mühtaç olan ve menabii servetini işlet- mekten âciz kalan bu milletin ! mm ERA KL © Ba A GELİŞİ GÖZEL Beyinsiz! Müruru ubur S tarzı kadim klişe pek # nirime dokunur. Öyle ç masma rağmen fıkramın böşi9 onu koydum. Dün vapurdan çıkmıştım. Mat baaya geliyordum, Yenicami sel linin köşssini döndüm, ayakkabi yacıları, o otomobillerin oyanın sılışmış arabalar arasından epe) sıkıntı çekerek geçtim. Orozd bak köşesinde işporta içind kelepir! çorsp satan bir satıcı nın başın belki on kişi topi mıştı. Geçebilmek için, mübalâ" Zasız, dört, beş dakika bekledim Ondan sonra postanenin önün den geçmek devamlı bir suretti müşkül! Çünkü orası daima şeh rin bir Bitpazarı olmak istidadı! muhafaza ediyor. Daha ilerd kanalizasyon faaliyetinin arâzı. Bütün bu hailleri aşıp matb: aya varmak hatırı sayılır bir yabat oluyor. Onun için bu can sıkıcı sefe: ben can sıkıcı bir isim verdin Müruru ubur! Toplu İöne omuzlarma kaldıramıyacağı bi yükün tahmil edilmesi, esase! meyus olan bu milleti pek yan lış yollara sevkedebilir, Binaenaleyh, (oOeğer oLâhej konferansında Bulgar teklifati nazarı dikkate alınarak tami tazminatı Bulgar milletinin te: viye edebileceği bir miktara ten zil edilirse Bulgar milleti şarktaki bo şevizm cereyanına karşı A rupayı müdafaa eden; piştaf. kuvyeti vazifesini görecek.ve, Bul garistanın bu fedakârane har: ketinden bütün garp âlemi isti fade e“ecektir. Fakat, eğer iş berakiş o'ur v. Bulgar müddeiyatı nazarı itiba” ra alınmıyacak olursa o vakit gerek Bulgaristan ve gerek garp âlemi için tehlikeli bir vaziyetin meydan alması ihtimali vardır. İşte Buigar matbuatının müd faa ettikleritez budur. Sofyayf temsil eden zevatın «Lâhey»de” ki bususi temas'arda ayni naza” riyeyi ortaya sürmeleri kaviyef muhtemeldir. Bu tezin garp âlemi üzerin de ne dereceye kadar tesil gösterebileceği meşküktur, «Ne ticeye vüsul için her usul mu" bahtır.» düsturunu hatırlatan bu tarzı siyasetin Bulgar dostla” rımızı emellerine nail edecek bir gaye göstermesi pek te muh” temel olmamakla beraber, tem ni olunur. M. Gayur İn önü zafe'inn yil dönüma Güneşin doğuşu: 7,26 Güneşin batı : 716,59 Ayın doğuşu : 11,53 Sabah Öğle İkindi: 5.58 1222 1446