EE m EE © wi “ m m Gençlik kültürü Bir acaip zevk meselesi Kırk sene evel toprak bizim için ulunetli bir leşti, çocuk daha beşikte iken kulaklarına; — Dünya bir ciyfedir ona rağbet edenler köpek- lerdir diye O haykırırlardı. Hayat lokma ile bir hırka- nın arasında uhrete Yeviş getirmekti. Otuz sene evel &debi- yatı cedide nesli: Dünyanın yaşanacak bir yer oldoğunu “anladı ve gözünü hayata açar açmaz derhal turnalara, ve leylek- lere benzemeğe başladı. Muhayyel yeşil yurt ar- kasında dolaştı, ( Yeni Ze- lânt) ta bir yurt kurmağı ideal edindi. Yirmi sene evvel Fecri ati nesli; Çöle, kuğu ve (Roden- bah) in memleketine has- yok çeke çeke can verdi. Fecristi etrafını sanki sü- dan uzakta yaşamıya mah- küm bir kuğu hasretile, gözleri yaşlarla dolu seyretti. On beş sene evvel mil- liyetçi nesli: Hayatı bir Kurunu ulâ akını gibi gördü, onun için sitep, at ve çene kemik- leri. çıkık hurkaları uzun kollu köse sakallı adamlar yegâne idealdi. Turan bul. yası ve turancılık istikba- lin siyasi ve iktisadi hatta bedii bir hedefi olmaktan ziyade mazinin ve tarihin bir tahassürü oldu. Ancak hudatsuz ve yeni fikir ve Yaşayıştan uzak bir vatan ruyası halketti. Geçen sene tanıdığım mektebli bir kız bana de di ki; “ — Bana Nis hakkında malümat veriniz. “— Ne yapacaksınız, dediğim zaman : * — Roman yazmak is- Manımızi niçin Niste yaşa- tıyorsunuz? * — En çok hoşuma gi- den yer orasıda onun için... Bu hafta Anadoluda çı- kan gazetelerden birinde $u nazım parçasını gördüm: “ Nuş ederek aşkın sagarımı sermest N oldum, Y bir şehriyin vari dünyaya doğan V, dilber | enedik yollarında haylı pat perest Zindanlardan çıkarıp Geraba api dilber! , Uzayıp giden bu mam Zunie de şair, Dovil, Paris, Montekarlo, Nis hasretini ifadâ ediyor. Görseniz şair he derinden ahlar çekiyor. e ağlayışı ver. © Bu müşahedeleri daha ço- talimak i mümkündür. Fakat etmek © istediğim (nokta vüzuhla meydana çıktı: Teokrasi devrinden beri bizim içimizde acayip “ek- zotik,, bir hayat zevki var. Bu acayip ekzoteik ha- yat telâkkisi zannetmeyiniz ki artık edebiyat tarihine mal olan bir edebiyat zev- kidir. Hayır, böyle bir id- diayı ileri sürmeye imkân yoktr. Çünkü ekzotiky ede- biyat büyük iklimer keşfe- den, okyanuslara hükme- den Insanların köşelerinde rahat, rahat otrup seyret- tikleri bir dünya panaro- masıdır. Nasıl ki sıcak A- seanların dalgasız ve ılık bir zeytin yağ tabakası gi- bi sessiz ve sinsi enginle- rinde mercan ve sedef ada- larına çıkan kâşifler mem- leketlerine dönerken kıp- kızıl taze kan damlası gi bi mercan dalları üstüva göneşi altında tüyleri pırıl, pırıl yanan renk, renk kuş- lar, vahşi papağanlar, Hin- distan cevizlerinden muz dalına, muz dalından ka- vaçuk ( fidanına o zıplıyan kara maymunlarle bir kolk- ensiyon yaparlarsa nasıl, Avustralyanın altını Lon- Ta piyasasına akın ediyorsa müstemlikeci edip. ve şair de meçbul ve acaip ülke- lerin şirinden, zevkinden bir parça getiriyor. Halbu- ki bizdeki zevk 'bu nevi zenlerin - ümitsizlerin | ken- dileri için kurdukları bir hulyadır. Demek istemiyoruz ki insan gibi yaşamayı inkâr edelim ve hepimiz bu top- rakta doğduk, diye günü- müz en güzel gündür diye- lim. buna imkân yoktur. Yalnız bir şeye imkân var dır. Bugün içinde yaşadı - gımız harabede hulyasını yaşadığımız âlemleri halk edebilecek iman kuvvetini . Dovil hasretile delikanlı “ Nis için ki genç kız... Monta- karlo için daissılaya tutul - muş olan şair Bey... Artık yeter bu bozgunculuk, artık Deklâsebrin hasta zevklerin- den kurtulunuz.. Yeni ve müspete başınızı çeviriniz. Bu memlekette yeni. ve müspet yürüyor, yürüyor, ileriliyor. Konfor için mu - aa söyleme, Ana- dolu yaylasında konfor ve medeniyeti kurmak için işçi oll medeniyetin işçisi.. medeniyetin miras yedisini istemiyoruz. — Sadri Etem lin. akm Yeni neşriyal Sinema gazetesi Son zamanlarda gençlerin snemacılığı karşı gösterdiği alâkaya cevap veren ilk si- nema gazetesi bügün çıkt. Bur gazete her manasile Av- rupa sinema niecmuaları de- recesinde o mükemmel © bir mecmuadır. İçinde artistlerin hayatları, yeni filimler, sihe- ma haberleri, bilbaska | sesli Filim hakkinda” mieraklı; miğlü- erer a Tü dee IHüseyin Rahmi beyin hitabesi Üsdat yeni adamla eski adamı mukayese ede- rek gül ve bülbül şâirlerile alay etti. Yeni adam tayyare, radyo ve sürat adamıdır. “Gül, tir ve yağ istihsal edilen bir çiçek, bülbül kebaplık bir kuştur., Harp, eski adamı öldür- dü, yenisini doğurdu. Harp bitmedi, sulh şekline bü- ründü , insanlar arasında daimileşti. Gene öldürüyor, fakat silâbını — değiştirdi. Bugün helecanla | seyretti- ğiriz boks maçları bir eğlence değil, hayat mü: | cadelesinin bir timsalidir. Mağlübe acımıyor, galibi alkışlıyoruz. o Bundan bir bayat dersi çıkacağını an- lar gibi olarak yumruk barbesinde yüreğimiz çar- Piyor. Evvelden insanlar yor yü- zünde serpinti halinde ya- şıyorlardı. Şimdi hayata el verişli yerlerde mütekâsifen çalışarak masrafı azaltmak için bir âraya” toplanı lar. Az vakıtta uzun sürmek acelesile kısa haya- tın içine çok şey: sıkıştır. mak lâzım. Evvelden çok saatleri boşa geçirilen za- man kıymetlendi. Mesafe kalmadı. Şimdi en uzak şehirler biribirini - görüyor: lar, işitiyorlar. Medeniyetin jestleri, bir sinir iktilâci gibi baştan başa dünyanın en ücra yerlerini dolaşıyor. Vücutları, bünyeleri sarsı- yor, dimağları uyandırıyor. Artık köy, köylü kalmıyas cak, her karye “Şehir, “her insan şehirli olacak. Çünkü terakkinin bağları ber yeri kitle halinde biri birile desteliyoz. Köyler şehir oluyor, fa- kat şehirler kendi başla: rına büyümek, terakki et- mek infiradindan kalıyor, mesafelerin hazfile hepsi bir grup haline geliyor, ve her grup bir faaliyet, ticaret merkezi oluyor; Bu suretle bütün cihanda ha- yat, sanayi — kaynaşmalari şebekelerle | birleşiyor. Bü manzumeden hariç kalacak münzevi bir şehrin mazisi ne kadar parlak mefahir- lerle dolu olürsa olsun, o memleket artık ölü sa- yılır. İnfiradın, © inzivanın şimdiki hayatta yeri yoktur. Bu zaman, sünuhat pe- rilerile baş başa “kalmak için inziva arıyan mütefek- kirlerin, şairlerin Obiaman bir hasmıdır. Adımlarının sesinden başka kulak in. citmiyecek “ gürültülerden azade kalmak istiyön dal. gınlara > artık gezinti” yeri kalmadı. Bütün yollar oto- mobillerindir . o Sokakları dolduran korna sesleri mü- temadiyen kulakları şamar- lıyor, zihindekileri dağın. yor, eski tabir veçihle; cemiyet hatıra mani oluyor. Zavallı şair, terennüm. lerini aksettirmek için han- gi tenha, tannan kubbeyi anyorsun? Bugünkü ilim, fen, teknik ve icatların çe- kiç, pervane (gürültüleri arasında senin zayıf teren- nümün işidilmez oluyor. Hem sana kulak verenler azaldı. Çaldığın saz. şim- diki kuvvetle aletlerin ya- rındâ o kadar mızmız ka- hyor ki artık hayata yer yok. .Cihan, radyoları, .me- raklı, mühim haberleri, ca- zip bedayiile' kulakları iş- gali altına aldı, Sünuhatını. coşturacak manzaralar mı arıyorsun? Etrafına bak, herşey de- işti. Kübik eşyanın 2: fetsizliği gözlerini. inci yor. Dadanın nezaketsizliği zihnini tırmalıyor. Evvelden güllerle şaka- laşır, bülbüllerle yarışırdın. Şimdi gül, ondan taktir olunacak ıtrı yağ itibarile kıymeti mukayese olunur bir çiçek. O eski hanende kebaplık bir kuştur. Eskidenberi bütün te hayyülâtın göklere matuftu. Daima itilâ arardın. Sen elinde mızmız sazınla sema- lara, aylara, yıldızlara aş'- kını söylerken fen kanat - larını taktı, bulutları geçti. Sen hâlâ fezada bir arşın yükselemedin, Sus, dinle,.. Havaları ya- van mühip uğultu; İşte yeni şüir., © İşte ; fenin; Allalini aramıya giden yeni firişte.. İşte gözler önünde mucize gösteren, miraca yükselen yeni peygamber... Evvelden gök, deniz, göl, şehir, dağ, orman şairindi. Şimdi. hep. bunlar» mühen- disin,. fennin;. .ticaretindir. “Velveli şe'niyet, © hayalâtı ortadan silip | süpürüyor. Asırlardanberi şair umman” ların, göllerin, nehirlerin gâh sakin, gâh helecanlı simalarında talü, z gurup, mi letafetlerinden baş- ğe sır “keşfedemedi. Mübendis şimdi her dalga- nın, her ceröyanın eneriji kuvvetlerinden iktisadi mü- cizeler bulup çıkarmıya uğ- raşıyor... şimdiki bediyeti memlekete getire. ceği servet, İnşaat ve sana- yie vereceği faideler noktai nazarından tetebbu olunu- yet; i Bu coşgun cereyan, kö- pükleri içinde tufeylât yaşat- maz, Taştan taşa çarpılan mücadiller arasında ancak mukavemetleri ârtabilenler yaşarlar. Fakrü zaruret ta- biati saniye hükmüne gir. miş bazı sefalet mubitlerin- de kendileriği yaşıyor bi- len ölüler vardır. Yeni adami, ecdadımızın makbul, mülit ve hatta el. zem saydığı birçok an'ane- leri, adetleri değiştiriyor. Bu tahavvül neden ileri ge. liyor? acaba eskiler mi ya- nılarak yanlış yola gitmiş. lerdi? Yoksa yeniler mi böy. hude kırçınlıklarla teceddi. de faydasız ere lar gös. teriyorlar? © «<< Mazi ile *bâlin bu zıt husletlerini . açikça muka- yese edebiliriz. Bu karak- terler biribirinden “bariz farklarla ayrıtiyorlar. Yeni adam Geridir , çe- viktir . Kararında o seri- dir. Açık yürekli, doğru sözlüdür; Riyadan mütenef- fir hakikati bağırmakta ne- zaketsiz. köhne fikirlilere karşı nobraridır.. “ Azminde uğrayacağı © güçlüklerden yılmaz, gekinmez, tehlikeler | Yüksek makamında otü-” önünde büyük soğuk kan- lılıkla gösterdiği cesaret belki hayretten eski adam- ları titretir. İcabında ölü- me pervasızca yürür. Yeni adam tabiatin ye- nilmez unsurlarile güleşiyor ölümle mücadele ve gele beden zevkalıyor. Eski zamanın saat yel- kovanları daha ağır m yürürdü? Hayır.. O vakıt zaman zihniyetinde Sürat rekoru kırmak humması kanları âteşlendir memişti . Nakil vasıtaları deve, at, katır sırtı idi, Eski zâman- da acelenin şeytandan gel diği itikadı vardı. Sürat hoppalıktı, Yalnız. çocuk» lar, tulumbacılar, köşk bek- çileri koşarlardı ve bu ha- reketleri temessure alınırdı. İriyir menzili maksuduna ehsete giden Ts vehtar olanın payne daman dolaşır Mısralalarının faili bugün meydana çıksa halkı atalete sevketmek töhmetinden do- tayı > ıslıklarin karşılanır. Sanki bu günkü eteklerde şairin “bu falsosunu - ağza tıkamak için yarıdan yuka- nıya: budanmışa benziyor. Eski ile" yeniyi vazıltn mukayese edebilmemize ya- rar , götlerimizin - önünde “iki tip'war, kadim arabacı- lârla — biigünkü otomobil şoförleri. Şoför sürate marazi bir düşkünlükle © müptelâdir. Ona koşma demek haka - rete yakın ağır bir ihtardır. Çünkü altındaki araba yer- leri tıraşlıyarak uçan kır - langıçlarla rekabet için icat edilmiştir. Niçin onun muktedir olduğu savleti mütemadiyen kısarak mucidinin. ruhunu tazip etmelidir. Onun se- bebi-icadı sürattır. Bu ce- hennemi: makinenin önün- den kaçamayanlar "çığnenir- ler5 © Çünkü “bu zamanda ataletin, rebavetin cezası pek ağirdir. Okuduğum bir eserde deniyor ki: | “ otomobil otuz senelik bir icattır. Yüz sene sonra onun va- racağı tekemmülün düşün- Gesi bizi hayretaver mülâ- hazalara sevkeder. İnsan çiğnemek tehlikesi önün- de fenne - sen artık iler- leme, hızını kes - dincmez; Ezilenlerin © nasipleri çok elimdir. Fakat ne yapalım, Bu kazaları azaltmak için tasavvuru. kabil tedbirlerin ittihazına uğraşılmasına rağ» men vukuu zaruri olanlara karşı teessülten gayrı elden ne gelir... , Bu sözler, otomobillerin daha çok insan çiğniyecek- lerini ima eder. Fakat dik- kate şayan bir derstir, ,, Bu baş döndürücü hızın idaresi şolörün eli ve ayak ları altındadır. Saniyeden ufak gayri münkasem bir an içinde maniayı, tehlike. yi, kazayı görecek, zihninin şimşek süratile * karar ve- recek. Yarım saniyelik hata ölmeyi, öldürmeyi intaç edebilir... 513 Bir sam'at eseri 80 sene kaybolduktan sonra bir gözde bulundu. Viyanadan Şikago Tribün gazetesine bildirildiğine göre meşhur bestekârlardan olduğu meşhur bir kilise “Rörnelius, ten bestelemiş duası seksen sene kadar kayıplara karıştıktan sonra ahirön bulunmuştur. Bu eser, bestekârın vücuda getirmiş olduğu en güzel bir dini beste addedildiği için zayi olması birçok san'at muhip: lerini teessüre sevketmişti. Bu eserin ahiren bulunması da garip bir şekilde vaki olmuştur. 5g Viyananını büyük müzayede salonlarından birinde adamın biri bir yazı masası salın almış ve bunun çek: © mesini ağınca içinde bir nota çıktığını görmüştür. Son- radan bunun B0 sendir kaybolan eser olduğu anlaşıl: mıştır. ran arabacıyı düşününüz, onun uyuklar gibi bir bali vardır. Ufak, tefek müte- madi sarsıntılar ona beşik rahavetini verir. Eski zenaat adamları, asırlarladanberi © eslâftan ahlâfa müntakil aheste, bes- te usullerin ç:rçevele: de çalışırlardı. Bugün ça- lışmaya, © kazanmaya had yoktur. Yetişir, artık doy- dum” demek meskenettir. Asla doymamak ve tevek- kül, kanaat sözlerine karşı yumruk "sallamak bu gün kü hayatın felsefesidir. Köz kırpincaya kadar sendeleyip şaşıran yumru- ğu yer oraya uzanır... Bir lokma ekmeğin üzerinde bin göz var.. Açlık, tokluk me- selesi dünyayı sarsıyor. Tok açlara kendi varlığından ikram etse Kendi aç kalır. Aç insan kütleleri istiyor lar ki hiç himse biribirin- den fazla doymasın.. Maal- esel tabiatta bu tesaviye hayvanlar araısnda bile te- sadüf edemiyoruz. Binaen- aleyh bu zamanda yalnız kazanmak değil eldekini kaptırmamak da mal sahi- bini ehemmiyetle meşgul edecek bir meseledir. Tasarrufta müsavata ge- lince bu davanın müdde- ilerinden karınlarını doyu- rabilenler kanaatlerini de- giştiriyorlar.. Bu dünyanın daima kaviler, zayıflar,zen- ginler fakirlerle dolu bu- lunacağı marazi, kanununa karşı henüz bir deva sek- siri keşif edilemedi. Keşfin yakınlarda — tahakkukunu beklemek de bu ümitle müteselli olmaktan başka bir şey değil gibidir. Eski hayat insaniyetin çocukluğundaki o uyuklama devresi imiş. Şimdi gözler birçok hakikatler üzerine açıldı. İlim, fen sevdası kafaları sardı. (o Keşfiyat aşkı, korkuyu kaldırdı. Ce- saret gündelik bir his oldu. Büsbütün inkâr etmiye- lim. Tarih bize hamaset, cesaret nümurleleri göste- rir. Fakat hep bunlar şe- Caat ibrazı için (ideal) fe- verenile o yapılmış nadir vakaların o kahramanlıkları dır. Bugün en tehlikeli fen ve çok kazalı *makine tec- rübelerinde gösterilen mü- | temadi, muannidane soğuk pervasızlık, ölüme karşı nihayetsiz ve hemen müsteh- zi cüretkârlık eskilerin ta- nıdıkları hislerden değildi. Hilkat insanlara esrarını öl dürerek veriyor. Ölüyorlar fakat ketum tabiati yene- rek söyleniyorlar. Göklerde uçan tayyare lerin yerlere kazdığı mezar- lara''ait istatistikleri oku" £ ii Hai by Bu &sör yakında Salburg katedralinde çalınacaktır. * yunca zihinlere- dehşelten durgunluk geliyör. Geçene. lerde bir mecmuada bu kur- banlardan elli altmış genç sima gördüm. Bakanlara ümit dolu mağrur gözlerile gülüyorlardı. Bu tebessüm- lere karşı ben ağladım. O tebessümler istikbalin durmıyan zaferini mübeş- şirdi, Benim göz yaşlarım ise mazinih itiyadına ait bir hüzünden (geliyordu. Onlar sevinçler içinde gü- lerek ölmüşler ve semalar- dan bilâ bize gülerek mer iplerini teşcie rastık. ları zannını veriyorlar... Ölümde be meşe, se n er işte yeni Min eki eda dedim, Türk son zaferinde, müt- Venizelosun çizdikleri ha- ritayı yırttı, Suratlarına ağ fırlattı. Bugünkü Türk nesli har- bin verdiği dersten değin yeni adamdır. p” Asri hayatta etrafını sa- ran tehlikeyi gördü. Faali-. v run ” Fİ biliyoruz. Bugün bizde bu- lutlar arasına, havalarla çar- pişan genç şahinler gömü- Bugün bizde ink. o <3 > Bu mesaiye atıldı. Dün onu hakir görenlere bugün ke ğ bir itimadı nefisl Gl larda. İk mmcizğ diğer mucizelerin takip edeceğinden Türk mutma 12 de bil'umum arkadaş- ların cemiyet merkezinde bulunmaları rica olunur. |“ Heyeti idare k> 5 Sal 1 xa