© hareketini yazdı. “biyeli, “sessiz, kibar, — Fine buraya öteki hay- isimdi iii d, “ONELİİ l TÜRK TARİHİNDE MEŞHUR VEZİRLER amc ŞE erman. 29 Ordu İstanbula 'yollanmıştı. ! Şehislâm top: topal Ata Efendi ile, sedaret kaymakamı Mustafa Paşaya da haber gönderildi « Istanbuldlakiler. E- | yanaşmış olmaları Kâzım) - dirnede zannettikleri (idi. sadrazam Çelebi Mus- | Sultân Mustafa telâş tafa Puşadan (Kabak- | etti. Vakıt gelmişiti Şehislâm Topal Ata e- fendi ile, Sadaret kay- makamı Mustafa P: ya haber gönderi: İkiside saraya davet edildiler: Sultan Mus- tafa ordunun İstanbula gelmekte — olduğunu anlattı. Hayret etüler. — Padişah tarafın- dan davet edilip edil- mediğini.. cın) idamı sebebine soriyorlar: — «Bu nasıl olmaz iştir sizin » « bundan haberiniz yok mu?» Diyorlardı. Halbuki,uordu istanbul kapılarına yanaşmıştı. Orduda (Hacı Ali) ağa vardı. Ali ağa İaseki idi Alemdar Edirneye geldiği zaman İstan- buldan sadrazama tah- | Sordular, Sultan müs- rirat getirip cevabını | tafa yemin elli, Orduyu alarak o götürmüştü. | davet etmediğini söy- Birkaç gün evel tekrar | ledi: (2) Sabah erkenden ule- ma ve yeniçeri ileri gelenleri ile sekban- başı ve sair vükelânn topalnıp husuni - bir meclis aktetmelerine karar verildi. Bu meclis orduya gelip bazı emir- ler getirmişti. Sadırazam Haseki Ali ağaya (Çorlu) dan bir telhis verdi. Ve ordu- nun ( Haspeliktiza ) Macı Ali, sadrazam- «Fetva- dan aldığı tahriraı | hane» de toplanacak dolu dizgin İstanbula | kararı saya bilecekler- götürdü. Orduda Çor- | di. ludan (Silvri) istika- metine doğruldu. nameler yazıldı. Her- Hacı Ali Maseki, ce- | kes fetvahaneye top- maziyel evel ertesi gü- | landı. “nü üzeri İstanbula ye- | «Kabakçının» katli üştü, 1) işleri görüşülüp konu- Ali ağa (Corlu) tah - rirat ile (Enderun)a girdi . Hasekinin . geldiğini sultau Mustafaya arzet- tiler ve, Hasekiyi sultan Mustafanın huzuruna şulacak zannediyor- lardı. Çok geçmeden kor- kunç hakikati kulak- larile işittiler: — « Alemdar P. or- duyu toparlıyıp önü- çıkardılar , ne katmış, ; İstanbula Saray ; Kabakcının | geliyordu...» 'Kâtli hadisesini anlamak) © Ordunun İstanbula isterken , Ordunun | gelmesi tabii bir çok- (Corluydan Silivri isti- | larm işine gelmiyor idi: Rahatları bozula- caktı. Bunlardan bazı- ları: kametine yol aldığını öğrendi. İstanbula gelinceye kadar, sadrazam ye! —Hatlılümayun Alendarın (Siliviiyi) | | yazılıp iade edilsinler.. nbula Dediler, Genebazılar- 1929 )tefrikası: zi Namuslu 0 ü Muharrıri: Hüseyin Rahmi “İste Afif Hüsnü ter- | uzun süren'bü mula- zallimane tekdirlerine birkaç “hıçkırık tan büşka cevap yetmedi: Vak'a bukadarla ka- laydı belki karı, koca asil çöcuk onun üze- dudu alıştırmakta ma- ma var mı ? o hayla benim — eyiniden ne | olam cabuk unutur- cüretle adam koya- | ardı. Sinirli “çocuk biliyor? bu hakareti bir” türlü Şehnaz kocasının hazmedemedi.. va İyileşti şile bir Kaç gün baya avdeti ghlem da: -— Kale dafaa edilse, Hat ve ferman ile yül etmek rette çaresine bakılmak evidiri dedi.Kay Paşa«Elyevm Tabii ördü. durma- bula pek ziyade yak- edilemezdi. Kaymakam Paşanın ifşası; meclis- te Mustafa taraflarla- rının akılların başla- rına gelirdi. (Bümedi > pi) Bütün tarihlerde bir karma karışıklık vardır. Biri ötekini #ulmaz. Buda hepsinin biri birini karşılaştırıp hesap etme- den kaleme" sarıldıklarını gös- İcap edenlere davet- İisrir. Şayanı bayrettir ki Cevdet Paşa bile bu ihmalcılığa kurban olmuş. muası > ndaki - mekâlelerden birinde şöle yazili; « Ordu cemazielevelin. yirmi dördüncü günü Uzun köprüye vasil oldü, FHacı Ali, ogün Istanbula girdi... > Halbu ki ordu 25 te İstanbula ;girdi. (uçmuş.. ) olacak?! 12) Acaba Behiç Elendinin evelce Fettah Ağadan âldiği davet mektubundan Haberi var madı? Telâşından olmadığı an- laşıtıyor. “Fakat Asım &evelce talim — buyrulduğundan oinkir etti..» diyor. Hiç zannı edilmez. (5) Tarihlerde tezat olduğu evelce de kaydedildi, Hekikat şudur: (Orduyu 20 cemaziyel - evelde Editneden çekti.) Bunda ittifak vardır. Edirneden İstan - bula kader 5 konak ayrıldı ve 25 cemaziyelevelde — İstanbula gelindi . Bunda da ittifak var- dır. Oradaki beş gün çörba BİNİ biribirine karıştırılmıştır. Bütün müvazenesizlik te, bura- dadır. günlerle Hep bunu düşündü. hep bunu kurdu. Şiddetli bir fikri sabitle intikam sevdasına düştü . Bir gün Enver Ragıbın geçeceği yolu bekledi. Rüvelverini o çekerek üzerine ateş elli, Fakat eli üredi. Kurşun hasmının can alacak bir tarafına o isabet etmedi. Hafifçe kolu- nun derisini sıyırıp geçti. Enver Ragıp bu katil kaslından — zararsızca kurtulduktan sonra hasmını alana aldı. Güzelce patakladı. » © Muhiddin B. Ankarada 2 gin hasta'andı Şehremini Muhiddin Beyin Ankarada iki gin Yadar hast | landığı haber aluımıştır. Mulüd- din Beyin avdeti hastalık dola- teelihur etmiştir. Mumaileyhin Çarşam- kapılarını çevrilip kapatılarak mü Diye tedabir söyle- İg diler,, Fakat saray büyük | imamı: i tehditten fayda tahay- | imkansız dır. Hale muvafak su vüsullarını.»ima etti) 37) dan yürüyor du İstan- laşmış olmasına şüphe Mustafa — il - YAKIT 9 İN, kanunusan Haritayı gözünüzün önüne getiriniz: Şahadet parmağınızı İran » payttahünn. üstüne koyunuz. Oradan Kazvin, Reji, Benderpehlevi yoluile koca bir denizi bir hamlede aşarak, Baküya, , oradan da Moskovaya; bakınız işte benim geçtiğim yerler. Vakıtı karilerine bu tin intbalarımı anlatıma yorum, İki gün evel tetkeniğimiz Sâdiye - gülistanını yazdıran. İran Seması. kara bulutlarla kaplı ve. tehditkâr. Bu makine asrinda trenle sini, yle ümitli görünmüyor. Yok! adaşim€Herr Wolff» kün a5 52, nüilleti Alman işi, Kup fabrikası müdürü, gitmeyi, ayıp saydığımızdan hava Tehrana niçin geldiği yapılacak tren yolu ile alika- e dar E neş'eli bir Otomo- ni açık , İsmine dar; Farik alameti: Sabah saat vedi bilimiz “geldi, meydanına doğru hareket ettik. Epice titredikten sonra. meydandayız. Kıpkır- mızı yüzlü, sırım gibi ince bir Alman Reşt civarında fitınalar koptuğundan uçmanın kabil olamıyacağım söyledi. defa zabıtaya ve ordan gaze- telere aksetti , Güüdelik sütunlarm- da dedi kodu için ça- nak açan matbuat ya- kayı aldı ele, girdi yola., her gazele ma- erayi kendi şairliği nis- petinde telliyip “pullu yordu. Kimisi (Şişlide .sovda faciaları) serna- iii V u'tına var, ur. soğuk müthiş. kar, yağmur. sis! “Böyle bir günde hareket ettik Tar enez - Gl giyer gh - ese arkadas - tehlikeli yollarda Tahrandan bir manzera ; prensip addetmiş olan Alman döndük tayyare bitrosundada Bizim vaktin nakit olduğunu Tekrar otomobilin hirlust, mesini kullanıyor, kimi ; mütarıZa içine bir isti- Tam işareti sıkıştırdık- tah sonra türlü ipham- lar, imalarlar tafsilâla girişiyordu » Bu vakâları içten içe tanıdığını iddia eden slayt ağ aa, İL MAMİ Bizi korkutmada kuyruklu daki l İl arka rks Mukim £ hbrabam Hİ. Hz — | benzemez. Tilkinin birisi kapana sutulur, Cenabıhakka hitaben: — Yarabbi, beni şu f blâdan kurtarırsan bir kile bugday O sadaka edeyim! Der; bihikmetillâh | kurtulur, kurtulduğunu anlayınca: — Ben şimdi kileyi, vik: Şoförü yüzbizel lik bir mesai köyde” göcelemiye ediyor. Halbuki bizde biran övel Reşte varmak istiyoruz. Sarsıla sarsıla gidiyor; evleri tan, < insanları birer £, vicik vicik çamurlu Har ç üç Hiyabanı hümayun bilen ve bunu kendisme | köylerden geçiyoruz. Hava karardı, iki Saattir ötomebildeyiz, yer yer murdan sise, si VAFIYOKUZ. seyirden sonra i kara tesadü : Yol teh Bir tarafımız derin biruçurum, otomobili- miz mütemadiyen zikzak! yapıp durüyc lıklar karanlıktan büsbütün korkunç. Dağların eteklerinden) kıvrılarak, dönemeçler yaparak akıyoruz. Ellerim ndu, dizlerimin üstündeki bataniyeyi bile tutamıyorum, müdür kızdı, ve söylenmiye başladı. Çaresiz gene şehre havanın düzelmesine ibtimal vererek bir iki sıat bekledik- sede para etmedi. Saat 11,30; Otomobille yolumuza devam edeceğiz. Polis müdüriyetinin önünde pasaport muamelesinin bit- mesini beklerken bir sürü toza, “bulamış otomobiller «Meydanısipebuten göründü- eti ve isyan muntaka-| çok soğuk var! sını teftişe giden Şah avdet Kar sahasından çıktık. Bir ediyordu. köye daha geldik, Saat 20 . Suat 12,5 O Dervazeyi Mola verdik. Bir say içmek Cazvl Fİ Kilo üye içerisine ördiğimiz Ka gü Bi kilo- kahve meli 26 ve metro sür'atle gidiyoruz, | kesif havasından öksürü - Isirtcr, müthiş bir soğuk var. Müdür kürk pakosunun kaygusuz. “Bense in paltomla titriyorum. Geniş çöllerin ortasından geçiyoruz. Uzun mesafelerle Şah A bbasın; Kârvansaraylarım bir an içinde farkeder. gibi oluyoruz. Kalın birduman taba- ün odayı erlere Çipil gözlü, çiçek bozuğu, kısa boylu, şişman, küt par maklı çaycının sunduğu ç. ları içiyoruz. Kapının yanındaki köşede beş alnı köylü önlerinde) bir mangal, içinde yarı yan- mış bir odunun çıkardığı yo, nde) k Biraz ötede on onbeştanç | sarımsı ve mavimürak dü- akbabâ bir ide kanal mâna bakarak uzun çubukla- bulamış, kendilerine nn çekiyorlar. Buyanda da başi sarikh bir molla afyon levazımını hazirlıy Gece yarısı .. Reşt çekiyorlar. Soğuk müthiş... a pısın— i dayız. polisin ahret suali gibi meşhur otelin büz gibi soğuk | suallerinc o cevap | vererek odasında dipdiri yağsiz pilâv, | (cevaz) vesikalarımızı iel re ki di ruğu öğürtük- | dikten sonra, gene Yi a a Issız Çöpte perdeleri ten sonra donmuş vücutla- rımıza Şifa veren nefis kokulu| bir çay içiyoruz. Bu çiy ddden makbule geçti. inik evlerin önünden, bozuk kaldırımlı yollardan geniş bir meydana geldik. Şoför yamağı bir otelin kapısını döğüyor.. bir zat gönderdiği im- zasız yarakalarla kâh tafsilen Gürlü ifşaa bülünarak güzelelerin mühim bir şey yecekmiş d.. Aile sözünü duyunca yazdıklarının . üzerine | patron elindeki mü- tuz biber ekiyordu.. kâtebe dosyasını bir 23 tarafa bırakarak: — Nasıl kadın bu? “Kisa? boylu, şiş- Vaka vakayı takip etti. Bir gün idâreha-; nede oda hizmelgisi | man. Musrev Nizami beyin | — Yaşı?” karşısına çıkarak : — Ellilik var. Husrev Nizami bey karşısında sabit bir nok- taya dikildiğ gözlerini gülüm. küçülterek bir müddet Hizmetçi dışarı çıkuk-) düşündü. Meselenin tan bir kaç dakika | genç karısma aidiye- sonra avdetle: üni hissetti: — Efendim israr edis | * — Gelsin. — Efendim bir kadın sizi görmek istiyor, — Vaktim yok. Meş- e zzanmımammınışaşsanins saaten Fayruklu pıltız e zan idamdnr > Kita Bu günlerde belâ gürdükçe evrakı havadiste, Kesildik cümlemiz dünyada mızmız, yardsulâllah! Cesaret kalmadı bizde, şefaat İsteriz senden, kıb'ânın “nasl ( bey aşaallak cümlemiz zılacak olm meşhur tilki dıkraşird Fıkra Sayıfa 2. - Muharreri: Ezef — D dm yıldız, yaresulâllah! vE ke reca ) bir halde ulüsu - 5 mayısın ölçeği nerede bulacağımı? Diye kalbini bozar, tabanları kaldırır. Ara- dan çok zaman geçme den hernasılsa bir kapı- na daha tutulunca: — Yarabbi, ölçek ara» miya giderken beni gene kıstırdın hal.., Demiş. ( m olunacak » Tün ustsiye Lâğvedemiyor Yali. beyle birli Ankaraya gitmiş olan vilâyet hususi “idare pek) lecektir . Bundan n e Seleleri halletmek için gelecek M. Cemal Bey dün avs det etmiştir, Mumaileyhin verdiği malümata göre vil te ait işler halledilmiş- tir. Bu meyanda idareci şimdilik eskisi “gibi kalacağı anlaşılmıştır. Bütee bu şekle göre tanzim edi- da millet mektepleri. için (138) bin liralık hususi idare bütçesine munzam tahsisat ilâvesi ne vekâletin muvafakatı alınmıştır . Emanete ait bazı iş- lerin halli için Anka- karada kalan Vali ve şehremini o Muhittin Beyle, Emanet mek- tupcusu Osman Beyin pazartesi günü avdet- leri muhtemeldir. İralarındaki işler Atina 19 ÇAneksartito) — Bulgar ve Yunan hükümet leri aralarındaki muallâk me” halta müzakerata başlamağa kara vermişlerdir. İk müza- kere edilecek mesele Akde- nizde Bulgar mahreci mese- İçeriye yusyuvalak bir kadın girdi. Ellilik ama yüzü pancar rel ginde, - elleri Küçük somun gibi şiş, bacak- ları çorap o koncuna sığmaz. bir dulgunluk- la.. Semen mi? hasla- lik mi? arkasında siyah bir. manto var, ba tareini bir kreple örtü lü. Kaçmakla Kacmama nınarasında bir istihale kıyafetinde. Beyefin- diyi eteklercesine yer- le beraber bir temen | na ederek durur; Bey iskemle © öste- K Biümedi)