12.0 yapılar | yl 948 K ; Umum Servisi Erim'in ur. Kü nne ve. zle İFİGENİA TAURİS'TE Selâhetlin BATU Fiyatı 1 liradır İva an: İsr-n » ve eznat hakkında : (V Fa ŞAM SAATLERİ nlağın iki el E lesitin “aranı ai Şa. saatleri, bizim de hummala- Tımızın nar ii eri İndi kele, eyer ağ iken Deatgü cilerin örter; odamızda isek, etrafımızdaki m: safenin geniştediğini, kepafetlerin tül tül uçuştuğunu görürüz; deniz kıyısında isek, engin, buhar va içinde çaşanden sıyrılır, dağ başlarının di yücel. çözülmüştür; er şey bir eriyiş ve akış halinde, dağılmak, ayrılmak, kopup gitmek ister. Bu anlarda etraf ne gehiş bir #liküt içinde ve süküt, ne derin bir musiki halindedir. Sessizliğin içimize bir sinişi vardır, ki onu tan Sanki bir şarkı gibi duyarız. tit Tek, duru ve uzun bir nağme kıyı- larımızda çırpınır, gönl vu zanır, beynimizdeki belirsiz, ırak ie yl va eni Onu dinlerken -bir kuyu gibi de- Tinleşir, Adeta kendimizden kor- rIZ. “Acaba sükütu bu özleyişimiz ve emele salan, höyağsle bel bız gibi durduğu demde içimizde duyduğumuz. yorgunluk ve o yor- nluktaki der dir? Nİ gunluktaki derin haz ne çin sükütu arar ve birden, bir ses gla belimi, da şu lke ÜPHESİZ ki bizim bir mâ- malı halimiz de budur. Bi- ezilen ağaçtan ayiran, bizi bir vasfimız bu içleni- gele in epiren aile de dan sinden ve arımızdan ge- Vb Ça lap li duyurmak için bir akşam saatini caba yokluk değil midir? Vadiler- de bir ses gibi uzanıp gitmek ve sonra perde, perde, e, nağ- azalarak susmak, büti is ir yüzü oluş ve gö- ir yüzü on mükandaki L TM deği midir? Ö görün yüziyle hayat, bir bitmiyen dı ia lıştan, zerrelerin birbirini iterek, birbirini kovarak bjitün mesafele- TL doldur: b belir kyn eri- yü de getireceklerdir. İçimizden kadar ölüm de ses verir, iç öne Ta HE ikşam saatinde du- yar, akşam imi eyer O ne çekici şarkıdır, ki içimi yapağı miz rahatlamı Bu ergin len sükün, min ve bir 8on bulmasını istemez; göklerden ii seviyeden görürüz. sssananennsnsese VOZAN: sesasssasansnsaş İ Selâhattin BATU | yağan ve Kara ile aydının, vuzuh ile #üphenin edüğü yumuşak fü- sun içinde erimek; tüller içinde bir tül, renkler içinde bir renk ve oda ir ilim a tuluşun, adsız, şöhretsiz, Paker da ve karanlıklarda eriyip yok ol- manın hasretini duyar. Acaba en k fedakârlık ve içimizden geld, e diyen Büyü yanında ce me) bu deği midir? 5 © duyu değil midir, ki bizde- kı maddi yaşama isteğini küçük z iz yetimi ren bütün çizgileri silerek bir tan nefesi ibi, sa met a e yayılma- Yı telkin edi İM, ba B> yetime İstediğimiz. dem ler pek azdır. Şüphesiz ki bütün büyüklüğümüz, bütün ruhanlliği- ULUS GUT ve meşe dallarının, güneş ışığını sızdırmadı - Yardakta deli rüzgârdan hışıl- Beta bir mr, ke ar; Adeta bir sürü, Çobanın ke. k ve yarı vahşi haykırmalarını li rüzgür havada * döndürüyor. başımın datündeki kadar her şey oyalanmamın zev- kini tadıyor, ve bizi, rüyalar âle- mine çağırıyor. Yağmurdan / sonra, dallardan mlalar süzüldü, ve tek tek, dur. m Gy öle. er elele ni bir kuvvetin anası oldu: “yun habbalanda yüzünde, irbaz aynasının enginini bul - ik. Bir teli gerdik Nİ RE ül GE gülerim çözgü ve atkısı- en o dur. ek ol le geldik. Doğan güneşin ilik aydınlığında gerin & rü, dünyalara daya verecek kaim: ler dokudular. ŞEYİ anlatan sesler var- dir. Bu bazan, halay w kentlerin boğuk ez ler vardır. Bu bazan, bir hayatın hikâyesini bir âna sığdıran biz nefes, e a e e bir ağı Anasının m atılan yavru- esi vardır. Birbiri üstüne kurulan dalgaların sesi vardır. Gökyüzünde kanad çırpan karta- nın sesi vardır. Ve nihayet, şuur altının el yor. Seccade Kadehim düştü elimden halıya, Hal sarhoş gibidir, üç gecedir, Berilip yattığı ondan ma, nedir? * amın devrini görmüş bu halt, di sama da yatarmış yerde; O zaman Tanrıya etmiş secde... 'Nurettim ARTAM UŞMALARI damiyle sezilen yolundan rüyalar iklimine götüren sesler vardır. İşte başak m“ aşak sapından “çimen, ve kabuğun: 'sipsi,, yan pan çocuktan ilk insana eri Boruya bir daha len vir ü- güncü, bir dördünci RG” un mürekkep siste - 2) ra nen Mr el fani vuğuna tel gerdik, ve ora- daş at a dem; yaptık. İlk > malarından — doğan r, deri gerilmiş bir kas- beri lar sırlarına ermiş- lerdi. Madem ki biz, dedelerimi - de, ıbağalardan sazlarımız, ve ko- caman derileri dişliyen kasnak - larımız olacaktır. Biz buna “or- presi diyoruz; ve tıpkı, ilâh- sırlarına eren şamanlar iz de “ le pişen aş, ın ame ei) mi ere mine şuur altımızdan kalburla beşe ya "savaşıyoruz. ünya kurulalberi dudakları m a damlaların . Bun- bizim kutsal sihirbazı- me mi bak iğ SM nel, al e göçtük; ve. Kutsal sihirbaz çanıktaki ağu- yu aşk iksirine çevirdi. ve büyük ahlâk, — yarışlarının çocukları, Yaşayışları büyük insanların. maz Seramdır. Ve biz. bu Yelin mlarını, en güzel, akşam saat- pe KE “Güzel” dediğimiz de böyle bir m e O da içimli iineş çekilmiş, renklerin kah- nk dinmiştir. Çevremizde son parıltılar, son yanıp sönüş- mp Mi Şi on geler vardır. Bu klar, hatenler gibi Gmt, çe cana yorgun, gittikçe daha bitkin, ır, kesilir ve söner. A: başlıyacak eşya bir. kadi dar yumuşak, ışıksız biricik rengiyle Karanlık a caktır. Akşamın müsikisinden, 0- Bu içimize bir deniz gibi alışımız. dan. snra kazanlığıciy Kek mağ: e yavaş adım- muh toprağın Bölgelerine in mi musikisi içinde erir gi- deriz. Akşam saatleri ne güzeldir! Yayla rüzgür bi Kır ata sazdan eyt Sür atını dört nala bir Ve başın yorgu BİR TOPRAK DAM ALTINDA.. izi bir tüy gibi uçursu harmarumızı bu yelde a Kör oğlu'nun hayali seni dağa kaşırsın 'r, poyrazdan gem vi ir yaylâ cennetine Ver gönlünü Ki sonsuz hürriyetine, düşün bir başak demetine Bir toprak dam atında Bevgi lem vuralım... ruralım. inasi ÖZDEN Halit Z 2 pamuk gibi beyaz, saçla e enleri emire gi diyar ya rur yali le bir m ve çeşitli edebiyat kavgalariyle geçen yıllar içind ünlerimi; laz taşıyor. kudretiyle boy ni ia ede m yane yar sayor, bıraktıklarını ta- e emi tabii bir meticesi olduğu halde, yer yer eskimiş, — ne yazık! — pazân pek eskimiş olan glimi ye ni zevklerin ölçüsüne vurmıya ça” daşıyor. Karışık bir çağ gi » garp kl eri Deri bilinmez olunca yeni “Edebiyatı Cedideci, leri, hele Uşaklıği'i ma- sıl anlıyacağız? el sıkışan bu talihli kalem için bir şeyler yazabilmek haylı zevk ve- Hel oluyor. Servet. Fünun roma- a, daha doğrusu Halit Ziya'ya, sanalımıza yağ. kandilleriyle çe- m klar batmaya çaba a vr LR len gel m örnekler ei gi aleti ve si süren piyasler. yazli. birenk şiir ve roman taslakları karalan- su astlar, tiyatroculu m arpa hüriyegiler auralı vi ve çi e uğra in ırka» gi cımız da garbı eski ağübeylrinden daha çok ve daha ileriki zamanlara kadar ta- nımış bulunuyor. Susmak istemi- Ya me Vi muhakkak “mf, imal, o kelimeleriyle yasli Mi ruhlu, kalkındırıcı, kasıtlı eserler bekliyebilir miyiz mamut ında; “matbuat ira aksettirdiği için teni bir romandır, yolu garip bir hükmün verildiği “Mai ve Si- ka düşün- mil, bütün bir yanık yürekli ve —— ümitü e neslinden De, durun, çekinme Semir, ml gar iya UŞAKLIGİL Rüştü ŞARDAĞ ir gün teker teker devrilen Se ağ, asanlığından önlenmiş acı şeyler bul kd ei lemnu,, «için “cemiyetin işsiz. iz, rahat ve gin tabakalarının hayatını değin Margi biye gar La pe ar il akl ilemi maki in tekniğinde bir sar- çaça “Aşka Memnu, stayı me ii hâlâ yaşar durur. Adnan beyin eyrapjarıleşlmde biran 2ecin ar eden kalem Rea Matmazel Dökrta canlanır, edebiyatı n'da yeniden ERVETİ Fün çine, Biri eenilmrde ii im sade aşk vardır. Ve çok zaman başarın ayna ins ten uzaktır. Fakat ve iyi edebiyat hayası içinde ha: deme alınmış “Zaval ia daha birçok eserler için olabilse de Halit Ziya'yı yi e hi vermekte de Gk rem iye gelmiyor. ae yılık hayatını, kendi mn De alalı irite gözden geçirerek bize sunan ro- manci yumuk gözlerindeki giz. e lenmez sitemlerle acı acı bize bakar ve sormaz mi? “Peki şu Ahmet Cemil , anda, |. okuyucularım, zengin Hüseyin dan den ölmüş babasını, ve eski sö- ein e erin han eniştesini, se GAM kadınlığını anlatır gi- Mi ae e insani mi a emmu'da bile gönle ii e gekemer lerini, dedikoduların. ve “duygula- Tnın enneminde ter döken Pirdöva hasım, haldandiki “bü al görüşleri biraz doğrultmaz mi?, VET, evet romancıya neden endişe verelim? “Kırk pa- Fal Baar ia ya da var kim unutmuyoruz. Ie artk hiç kim. gbi e Açık E ielerimizin ki da; pine > kk, bağlara ek ek- Jentili e yor; neden mı eskidi? Yoksa her. günün b çimine bürünmekte mahir (olan insan mı biraz hoyrat, sıkıntılı ve kararsızdır; kim bilir? ” kelimeler © meselesi şairi, tabiatı çocuk iyetiyle, bir donan- ş gil Z 3 z i E dna hep, tabiat çinde yapımın; dalma tabiatla hemhal olmuş bir ruhun ile bakmaktadır: 4 Aşıklar Sada kalmış imdi ie ey Hep ırmaklar sel olduğu zamandır. Baharda açılır kırmızı gonca Yeryüzünün al olduğu Kul Mustafe AHAR, tablatın bayramı - dır. Rönesansın tabiata &- şık şalri de bu bayramı şöyle * coşkunlukla kutlar; Çıplaklığın üzerinden soyarken Şubat ayı kış yelini boğarken, Cennet dense sana dağlar! Ağacınız yapraklarla donanır, Taşlarımız bir birliğe inanır, Hep çiçekler bağrınızda yönenir, Rüzgâr eser, gine sz Büzbürtye iren yerler bu. Day. Sümbül niçin mücerret see iel dağ, tablatın herhangi heybetli — irtifa tej sandağı ale Karlar. gı kılınca, Fi kavrami omandeği Zörülür. rlzgr esti mi, kulağa su dolaplarının gı- cırtıcı gelir: Çıktım Kırklardağın seyran eyle- Karacaoğlan Halk, gari, her halini. ta ağam bir haline benzetir ve bunun gibi — Geğin sl gp durna, gazel gibi göğe savrulma, Nerde güzel görsen ona çevrilme, Jİ Bizim elde cana kıyan beyler var' Karacaoğlan ii m : Resim see MALİK AKSEL Fiyatı 150 kuruş her kitapçıda bulunur Mirimilne “btk bi Seryat duyu muyor mu? Görülüyor velki şirini nd tür tl a layışı var: rühçu, e iin dir. Halbuki hal ir. tabiat aşkını, : i Karacaoğlan'ın. bu hasretinde, “ama nerde ar