12 Ekim 1942 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

12 Ekim 1942 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DENİZCİLİK BAHİSLERİ: U üç harp yılı içinde, askeri tek- ü B nikte çok göze carpan ilerle- , meler, hattâ insanı hayrete dü- üÜşrecek yeni gelişmeler oldu. Bazı si- Ka lâahlar aklın, havsalânın alamıyaca- — ğ kadar tekemmül etti. Bugün. iki ğ metre kalınlığında koca betön duvar- ları delip bir yandan bir yana geçe- cek kuvvette mermiler yapılıyor. Bâ- Ü © zi tip ücaklar, pike ucuşlarında sa- — , atte 1000 kilometre yapıyor. Muharete sevk ve Jdaresinde de, bircok yonilik- ler meydana geldi. Bununla beraber kara, hava ve deniz muharebeleri stratejisinde yapılan ilerleme ve ge- Ü | lişlemeler, aynı derecede değildir. öi Kara —muharebelerinde, — hareket harbi ve yakından savas, motörlü bir- “Mklerin hızlarına bel bağlar. Tank: müstahkem mevkilerle, Hle- vi sürülmüş Mmüfrezelerle ve bayka — gesitli silâhlarla haberleşerek, bun- “Jaar kendisinin ne yapacağını bildi- O rir. Bütün kara silâhları yavaslama- v;_ dan tekemmül etmistir. Fakat bunla- — gn hiç birinde hakiki yeni buluşlar “olmamıştır. Hakikaten, zerek piyade Deş Ü » gerek topculuk. gecen' harpteki aynı O rolünü oynuyor. Bütün- askeri hane- ketlerde, bugün gene klâüsik strateji esaslarından — ilham — alınmaktadır. Doğu harbinin büyük imha muhare- — belerinde, Ulman'da, Briansk'ta, Ki- G ef'te, alman kurmayının doğrudan döğrüya — tathik ettiği. tatkik, —Ani. Bal'in Kan meydan — muharebesinde kullandığı taktiğin aynıdır. Mot - Pulk, yahut yürüyen kaleler ise, Bü- — yük İskender'in sark memleketlerini — zaptederken kullandıği meshur - Ma- kedonya falajlarının motörleşmiş , geklinden başka bir sey değildir. Hava hanhine gelince: hava, har- binde, gerci cok hızlı ve cok önemli “gelişmeler olmuştur. Fakat havacılı- gin İlk doğduğu birinci dünya harbi * zamanında kullanilahı muhârebe u- O sulleri büzün'şene Küllanılmakta de- Ü yam etmektedir. l Şimdi, ocaklara durmadan hız ves “riliyor, ateş kuvvetleri — arttırılıyor y Fakat &v uçaklariyle bombardıman , Mcakları arasında, hattâ ucaklarla u- , ©aAksavarlar arasında yapılan muha- * rebelerde pek az değişiklik ve Herle- © me göze çarpar. ğ Buna karşı, bugünkü deniz muha- rebelerinde gerçek bir mkılâp olmuüş- tör. Denizler Üüzerinde son zamanlar- da yapılan karşılaşmalar, son seneler icinde uçaklarla harp gemileri —ara- gındaki temasların kökünden değişti- #ini göstermistir. Bu karşilasmalar- da üstünlük hep uçaklarda katmıştir. Şimdi; denizcilik stratejisi bütün kıy- metini kaybetmiş bulunmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi, bugün tezgâhlara konan harp gemilerinin — yapılışmda göz önünde tutulması gereken Bircok K S | halde deniz muharebesi tarihlinin bir dönüm noktasında bulunuynruz. Deniz filosu var oldu olalı, bu fi- donun esaslı küvveti zırhli olurak te- Jâkki edilirdi. Umumi solarak bir fi. — lonun kuvveti, o filoda bulunan zarh- Juların azlığı, cokluğu, bunların silâh kuvveti Ne ölçülürdü. Filo, muhare- beye girerken hep zırhliaim küvvetl- |'ni hesaba katandı. Yirminci yüz yı- la kadar, “Yüzen kaleler,, denen' bir zartilıyı, ancak, ya kendi büyüklüğün- “de bir zırhlı, yahut kendinden daha bÜyÜk bir zirhli bertaraf edebiliyor- i du. - Fakat 1914 - 18 harbinde, harp ge- — Milerinin karşısına yeni ve korkunç “bir düşman çıktı: denizaltı. gemisi. Denizaltılar, ustaca hareket ederek, BP, . 8e yapın yapıp, harp gemisine yakla- — V Sarak bir torpil attılar amı, harp ge- Ç > Mmisinin en Kalin zırhini bile delebi- Hiyorlardı. 4 Bununla beraber denizaltı gemisi- — hin yaptığı manevra pek seyrek ola- — Tak müvaffak oluyorndu. Fakat gecen cihan harbinin en cok siddetlendiği A Zzamanlarda (1917 martında), büyük zıirhlılar gene denizlere hâkim olma- #a basladı. Ancak pike uçağının mey- dana çıkmasiyledir. ki, büyük zırhlı- .lı.r pes demistir. Artık zımhlılar ne kadar büyük ©- lursa olsun, kendilerini, havadan ge- len yeni tehlikelerden koruyamaz ol- dü. Malaka — yarımadasi — sularında “Primnce öf Walls” ve — “Repluse” O zarhlılarının dapon tayyarecileri tara- — fandanm fahribedilmesi, bütün dünya — amirallıklarına — göstermistir ki, mo. dern harpte, bugünkü zırhlıların kul- lanilması fayda vermiyecektir. Bu görüşümüze hak vermek ve bu li üzün sonuçlarını iyice anla- — Mak için, bu devrin deniz harbi sek- “lnin nereye vardığını ve bünün ge- Mişmesine yarıyan esasları gözden ge- girmek gereklidir. Ü hdi B A Biz uhar maktnesinin keşfi ve 1807 de Fuülton tarafından bunun gemilere tatbiki, gemilerin hı- zgını arttırmıstır. Büvük gemiler ya- pilmiya o, tarihten sonra bazlanmıs- , tar. Fakat bunun, taktiği İllustre'de yazan : P ASİ Çeviren : Cahit 'BEĞENÇ İnzilizlerde nemen ' watrior” zırh, lsini yaptılar. Fakat bü zirhli, fran- sız zırhlısından daha üstündü. — 9.000 tonluktu ve hızı 14 mildi. Ondan son- ra bütün harp gemilerinde hızlazırn kaplamağa başlandı. Bu zırhli gemilere karşı da tedbir almak gerekiyordu. Çünkü, muhane- bede bunları batıracak top — yoktü. Büyük toplar yapıldı. Ondan sonraki muharehelerde, bu Kara - toplariyle zırhli gemiler arasında karşılıklı a - teş açmalar görüyoruz. — Yıldan vıla gemilerin zırhları Kalınlaştıkça, sahli toplarının da çapları, büyümeğe bas- badı. Gemi Yapımı işinde ingilizler dün- yayı hayrete düşürdüler, 80 toplu büyük bir zarhlı yaptilr. (Şunu işaret edelim ki, bugünkü zırhlılarda bile en çok 60 top vandır.) Bu ingiliz zirh- hsınan adı “Gollath”tı. Zirhlı dört ke- re tadil edildi. Sonunda, suvya- bile m- dirilmeden söküldü. Bugünkü deniz stratejisi, mevzi muharebesindeki toplar için kullanı- lan stratejinin aynıdır. Bu/stratejide yalnız tekniğe dayanan bir gayret göze cArpar. Manevta şefine pek âZ serbestlik verir, amirallerin şahsi Tfi- kirlerine pek'iHtiyaç göstermez. 1865 yilina gelelim “Bu tarih'yeni- dir, fakat önemlidir. Amerika Birle-, sik Devletleri, cenup devletleri — ile harbp halinde idi: İsvedli mühendis Evikson, Amerika'da, Amerika — do- nanması için bir zırhh yaptı, Bu zırh- hinin topları, döner kuüleler üzerinde bulunuyordu. — Bu buluüş, denizellik âleminde yıldırım tesiri, yaptı.-Ameri- Kkalılar, hemen bir zirhli daha yaptı- lar. Bu zırhlı açık denizlere açılabi- lecek bir zırhlı idi. bu da döner ku. Jeti İdi: “Mlantonomah" denen bü zırhlinin görünüşü acaipti: üst göver- tesi, suyun yüzünden ancak bir met- re kadar yukarıda İdi Çök geçmeden, harp gemisi Yyapı- lan bütün dünya tersanelerinde de- gistklikler oldu, her tarafta döner Deniz harbinde bir inkılap küleli harp gemileri yapılmıya baş- landı. Aynı zamanda makineler te- Kkemmül ettirildi, yeni keşfedilen pat- layıcı maddeler sayesinde gemi töp- larının ateş hızları teksif edikli. Bü- tün bunlar, deniz harbine harekatli bir karakter verdi, ve müteharrik ku- leler, deniz taktiği üzerinde tesir gös- termeğe başladı. Döonanma guman- danları, yapahilecekieri ne varsa hep- sini göstermeğe başladı!ar; önlerinde öyle bir tecrübe âleti vardı ki, keyif- lerine ve kendi isteklerine göre her şeyi tecrübe edebiliyorlardı. Gemilendeki zırtiların kalınlığı art- tkça — ve topların çapı büyüdükçe, gemilerin hızları da artmağa başla- di, bir zaman sonra, Yani yirminci yuzyılın başlarında artık harp gemi- leri çok küvvetlenmişti . 1856 da *Glokce” zirhlisi 5600 tönken, 1941 de Noörth - Carolina,, zırhlısı 35.000 ton oldu. Ortalama olarak her birinde 400 milimetrelik 9 top bulunmasın- dan dolayı ates kuvvetleri ve zırhıla- rın dayanması sayesinde, son yirmi yıl içinde yapılan harp gemilerinin ne top üteşlerinden, ne de denizaltı torpillerinden korkuları kalmamıs. tır. (Yalnız, ingiliz Hood zırtılısınin başına geldiği giti, denizaltı tarafın- dan atılan bir torplil, geminim cepa- neliğine rastlarsa, herhangi zırhlı o- Yursa olsun, öonu derhal batırabilir Ki, bu da pek seyrek olur.) ombardıman — uçakları tarafın- dan harp gemilerine iki çesit hava hücumu yapılır. Bu iki hü- Cumu biribirinden ayırmak zerektir. Birinci çeşit hava hüdumu, ucakların çok yükseklerden attıkları bombalar- la olur, bu ucaklar, harp gemisine, bombalarını ufki bir şekilde uçarlar- ken atarler. ikinci — çeşit hava hücumunu, al- çaktan ucan pike uçakları. yapar. Bugün harp gemileri yapılırken, bu iki çeşit hava hücumu — göz önünde bulundurulmaktadır. — Bunun için de iki müdafaa usulü kullamılır. Birinci usül, uzun menzilli toplarla ucakla- ra ateş açmak; ikinci usul de, yakın mesafeden müdafaa ateşi açmaktır. Uzun mesafe ateşi, yani en çok 600 metre yüksekten uçan uçaklara kar- & harp gemisinin actığı ateş, capla- (Sonu 4 üncü sayfada) Gı'ıhün mevzuları Niçin ? Niçin bu'büyük ve derin fark? Şimal Âmerikası ile Cenup-Ameri- kasının ekonomik gelisim seyirle- rinde, baş döndürücü- hızlı hamle- lerin yanı sıra bu emekleme ne- den? Dış manzaraya bakılınca; ihti- şamlı âbideleri, muntazam Ve düz caddeleri, güzel ve yeni yapılariy- le "Rio: de Janeiro'nun “Buenos- Aires'in nesieksik? Fakat “mil- M servet”, “milli gelir” bunlardan ibaret değil. ki... f K Endüstri devriminin tam verimi ancak muayyen tul. ve âIZ dere- alinabiliyor?” Yoksa; *bu-teknik-üs- tünlük fitri bir cevher ve istidat meselesi mi? Şimal ve Cenup Amerikaları â- rsamdaki ayırımlar mutlaka Ang- losaxon ve İspanyol - Portekiz te- sirleri ile mi izah edilecek? Modern büyük sanayi istihsali için gerekeh şartlar, neden cenup- ta şimaldeki kadar elverişli olma- miştir? Neden cenupta büyük bir milli servet birikmemiş ve-daima — ya- bancı kaynaklara baş vurmak 20- runda kalınmıştır? . Neden cenupta şimaldekiler” 8- yarında endüstri şefleri, n_ıühen- disleri, işçileri yetîsomemişur? İstihsal, mübadele ve Uumumi- yetle idare ve siyaset hayatında neden bambaşka bir zihniyet hâ- kim? Zekâ mı eksik? Hayır.. Şu halde A. Slegfriedin iddia ettiği - gibi “takip fikri” ve “irade Kküv- veti” mi gevşek?. Siyasi olgunluk müu kıt?.. biyet verdiği istikrâarsızlık mi &- mil olüyor? Tam mânasiyle milli bir kültür mü henüz vücut bulma- miğ?.. . Büu kadar şümullü bir mevzuda, bıçak” gibi keskin hükümler - ver- mek bizim haddimiz değildir.. Ol- sa, glsı düşünmek ve belki de dü- Üzerinde bir tesiri olmamıştır. | Buma karşsılık, 1855 yılı, denizcilik “tarihinde önemli bir nokta olarak 'gö- Tülmektedir. Kırım müharebesinin en şiddetli —zamanındayız. Avrupanın Gört büyük deniz devleti, Ingiltere, O Fransa, Avusturya ve Sardenya dev- — detleri, Sivastopol'u Mmuhasara etmek- * te, fakat bir başarı elde edemiyorlar. *t Müttefikler donanması llmana gire- . miyor. Zira, rusların elinde 0 devnin (en modern topları, Palxhans topları var, Bu topların savurduğu gülleler, ağactan yapılmıs müttefik gemileri- ni parca parca ediyor. Tam bu zamanda, fransız amiral- hğı, eski bir fikri tatbik alanına cı- Kkarmağa, yani her tarafı demir ley- ” nalarla — kaplı bir harn gemisi yap- maka karar verdi. Bu harp zemisi; min adı Gicire'di, 5600 tonluktu. Hizi da 12 Talldi: © kadar. — Hk zirhh-denize acıldı ve çak be, geniiii Bunu Yapan — fransiz Düpüise de Wome'in'bu teşebbüsü bir inki- k emeliyle teselli bulu- FUZ;. ç hesine: Ucu bucağı olmiyan — bü engin ülkelerde nüfus az da ondan dolayı mı, sanayileşme — hâreketi zayıf ve kısır kalmış?.. Sanayi in- kılâbi meyvelerini vermeden önce, şimal Amerikasının. nüfus kesafe- tü ne derecede idi? Bugünkü Ce- celerinin çizdiği sınırlar içinde mi * Kötü politikacılığın sebe- Gelelim *konumuzun' iktısadi cep- Neden ? Hüseyin Sami COŞAR Fiyatlar - yükseldikçe yüzleri gül- müs, dışardan. borç para bulabi mişler, fiyatlar düştükçe bungun- luk içinde kıvranmışlar!.. Missisipi, Hudson, - St: Laürent nehirleri üzerinde buharla işliyen gemiler mekik dokurken, — Şimal Amerikası ile dünya pazarları ara- sında işlerken; demir - ve kömür madenlerinin bulundukları , çevre- lerde bacalar yükselip, büyük fab- trikalar çalışırken; Amazon, Plata, * Colorada üzerinde ufak bir duman bulutu bile belirmemiş; “yelken", Kristof Kolombun, Vasko dö Ga- manin Macellanin hâtıralarını bü- yük bir taassupla yaşatmıağa de- vam etmiş!.. Makine çağına —uy- mamaktaki bu israr uzun asırlar boyunca acaba neden sürdü? Ye- niliğe karşı bu sürekli küskünlük ve yahut hor görme niçin? Şimal Amerikasında on binlerce kilometrelik çelik ray, — sarktan, garbe, şimalden cenuba sik kuşak- lar halinde Üülkezi, sarârken “ce- a4p” son ÇeşTeK USPA kadar bu ye“ n münakale vasıtasıza da fazla rağbet göslermemiş; daha doğrusu aşmı şebokeyi bir türlü kurmma- miştir. Cenup, Amerikası memleketleri, uzun zaman acaba neden XViİ in- ci hattâ XVI ıncı ve belki de daha geri devirlerinin usullerine sımsi- kı bağlanıp kalmışlardır? Belki de kömürsüzlükten!... Tatlı yiyip tatlı konuşalım ! Bugün şeker bayramı.., Tatlı yiyip ratlı konuşmak bu bayramın ilk — şartıdır. Bugün, barış Türkiyesinde neşe için- de bir bayram daha yapmak fırsatını bulmuş oluyoruz. Şu, yanan ve kana- yan dünya ortasında bugüne dek nice baytamlar gördük, büyüklerimiz, or- dumuz ve milli birliğimiz — sayesinde daha nice bayramlar da göreceğiz. Bu bayrama hayat pahalılığı içinde ka - yuştuk. Belki üstümüzü başımızı ye- niliyemedik, çoluğumuza çocuğumu- za münasip birer hediye — alamadık, eşe, dosta, akrabaya bir paket şeker olsun götüremedik.. Ne ziyanı — vat, « Elbet hayat pa- halılığı vurgun- cunun çöküşünü göreceğimiz günler de gelecek... Hiç olmazsa bayram zümüzdeki kara gözlüğü biran için çıkaralım, güler yüzle etrafı pembe görmiye çalışalım. Bilhassa karamsar tuhlulara hitabetmek istiyorum. Ya- rım bardak suya bakıp bardaktaki bir yudum su, beni kandırmaz demi- yerek bardağı bomboş — görmiyelim. Biraz İyi niyetle bakacak — olursak o bardaktaki suyun da, değer olduğunu ye susuzluğumuzu kandırabileceğini unutmıyalım. Ve buna alışalım.. Ha- yatta saadetin felsefesi bundan — iba- rettir! Daima, elimizdeki tek iyimserlik ölçüsü şu olmalıdır: de olsun, gö- Milvonl. Tenis sonbahar 1 turnuvası Dün yapılan tenis maçlarının ne - ticelerini aşağıya yazıyoruz : Tekler Fehmi Alaeddin'i 6-1—6-1 Kaufman Erdal'ı 6-2—6-2 Ahmet Tandoğan Celâsin'i 9-7—2-6—8-3 Hasan Kaufman'ı 6-3—6-3 Yen Vedad'ı 6-4—6-2 Şefik Ahmet Tandoğan'ı” 6-4—4-6—3-0 Bayan Toser Bayan Meleksoy'u 6-4—7-5 Bayan Leylâ Şaman Bayan İfakat'i 7-9—11-8 Çiftler (Fehmi - Kerim) (Rahmi - Fethi) yi 6.8—6-4 (Hasan - Şefik) (Fazıl * Cilâsin) i 6-0—6-1 (Bahtiye - Alaeddin) (İfakat - Kerim) i 6-1—6-1 (Toser - Yen) (Leylâ - Vedat) 1 8.6—6-2—6-1 kazanmışlardır. —| Bugünkü maçlar Bügünkü yarım sonların progrâ. mı : Saat 9.30 Şefik - Yen Saat 9.30 Bahtiye - Töser Saat 10.380 Hasan - Fehmi Baat 10,30 Jülide . Leylâ Saat 14.50 : (Fehmi - Kerim) (Hasan - Şefik) Saat 15.50 : (Yen - Alaettin) (Kaufmon - Vedat) Saat 16.50 (Karışıklar macı). (ÖkÜçÜK DiŞ HABERLER ) Yer yer yanan bir dünya!.. y a dul!... Milyonlarca yetim!... Milyon: larca malül!... — Milyonlarca — aç!... Milyonlarca çıplak! Bu levbayı biran için gözümüzün önün- den eksik etmiyelim... - Bahtiyarlığı - mizin ölçüsü budür. Şimdi bu levha ile içinde bulunduğumuz. vaziyeti ko- layca kıyaslıyabiliriz: Sınırlarına ancak “yangının - kızıllıkları vuran, fakat tek Kırvilcim bile sıçrat- mtyan cennet bhir yürt.. Sağlık içinde çalışan milyonlarca kol.. Bu dünya boğuşması yüzünden tek dulu, — tek yetimi, tek malülü hulunmıyen bahtlı bir ülke... Şu yokluk dünyası ortasın- da tek açı ve tek çıplağı — bulünmü- yan bit yurt. Bu az bahtiyarlık mıdır? Bunu unutmı- yalım, bunu daima gözümüzün önün- de bulunduralım. Evet bugün, bu bahtiyarlığımıza göz ko- yanlar, paramizı soyanlar, gıdamızı kesen, yiyeceğimize göz diken vur - guncular vardır. Ve bu alçaklar ha - yatımızt güçleştirmektedirler, zaman Nevyork, 11 a.a, — Yeniden binlerce Amerikan askerinin İngiltere'ye vardığı bildirilmektedir. Lizbon, 11 aa. — Başvekil dün ingi- liz elçisi M. Campbell'i kabul etmiştir. Vaşington, 11 a.a. — Amerika Bahri- ye Nazırı Knoü Brezilya'ya yaptığı tet- kik seyahatından dönmüştür. Çunking, 11 a.a. — Çin tebliği: Çin kıtaları orta Çin'de batı Hu- peh'te hücuma geçmişler ve japon karşı hücumunu püskürttükten” son- ra Mmevzilerine dönmüşlerdir. La Linea, İl a.a, — Cebelüttarık-) tan verilen bir habere göre Cebelüt- tarık'tan Lizbon'a gitmekte olan üç motörlü bir ingiliz uçağı Portekiz su- larında düşmüştür. Tayyarede — bü - yük miktarda mektup bulunduğu söy lenmektedir. Kazanın neden. ileri geldiği ve tayyarede bulunan beş yolcunun ne olduğu bilinmemekte - dir. ,Moskova, 11 asa, — Sovyet hü- kümeti tarafından — neşredilen — bir iğde kömür, petrol gibi — yakıt- zamanı zehir & ktadırlar. Bulanık suda balık avlamak cibilli- yetinde olanların ezileceği, hayatı - mizda yaratılan sun'i zorlukların or- tadan kalkacağı günleri itimatla, ne- şemizi kaybetmeden beklemi Ve daima, yanan hir dünya... Milyonlar- ların geçen seneki istihlâke nazaran yüzde 10-18 nisbetinde az istihlâk edilmesi lüzumu bildirilmektedir. Santiago, 11 a.a. — Hariciye Nazıtı M; Barras Jarpa istifa ettiği hakkında çıkarılan şayiayı kati surette yalanlı ur. €a ölü... Milyonlarca dul, yetim — ve malüöl.. Milyonlarca aç ve çıplak!.. Levhasını unutamamalıyız.. Buğün hııygnm.ı. 'Tatlı yiyip tatlı konu -< şalım.. Hattâ şeker Yüze değil beş yüze çıksa bile!... İçinde bulunduğu- muz engin ve derin saadet para ile pulla ölçülemiyecek kadar mâmalıdır, 1939 eylülünden beri yurdumuzda devam eden o büyük bayram içinde bir bay- ram daha kutladık!.. Sabaheddin SÖNMEZ — Burdur'u güezlleştirme cemiyetinin faaliyeti Burdur, 11 aa. — Burdur'u güzel - leştirme cemiyeti 120 bin İiralik inşaat ihalesi yaptıktan sonra şimdi de şehrin içme suyu işini ele almıştır. İçme suyu işinin keşfi 300 bin İiradır.. Burdur'un hayır seven bayanları ziynet altınlarını bu iş için teberru etmektedirler. Merkez ve mülhakatta yapılan bele- diye seçimleri dün sona ermiştir. N T geee li Halkıh nazarı dikkaline Ankara Valiliğinden ? 1 — Fırınlarla bayilerde ekmek satışı her gün saat yedide başlıya- cak ondokuzda bitecektir. Bu sa - atler haricinde ekmek satışı yapıl- miyacaktır. 2 — Fırınlarla bayiler - ekmek kartlarının tamamının gösterilmesi karşılığı ekmek verecekler, kesil - Havana, 11 aa, — Küha iyeti Başvekili M. Zaydin, Küba'nın istiklâl yıldönümü münasebetiyle — verdiği bir demeçte Küba'nın Rusya'yı tanıyacağını ve Kanada'ya da bir elçi gönderileceğini bilditmiştir. Vichy, 11 a.a. — Posta idaresi 1 frank 20 santimlik pullar üzerine 8 frank 80 santim için sürşarj edilmiş bit mikdar pul çıkarmıştır. Fransız lejyonu menfa- atine çıkarılan bu pullar 12 ilkteşrinden itibaren satışa çıkarılacaktır. Donai, 11 aa. — Donmai istinaf mah- kemesi komünist propagandası yapmak ve kargaşalık ve tethiş hareketlerine teves- sül ermekten suçlu dört kişiyi idama ve ayrıca yedi kişiyi de muhtelif hapis ce- zalarına mahküm etmiştir. Haffa konuşmaları : Yazan : Bir kazaya, bir musibete, bir belâya uğradığımız zaman biricik sığınağımız aile ocağıdır. Başımı- za gelen bir felâketin hesabını sor- mıyan yalnız orasıdır. Zekâniıza, irfanımıza, şöhretinize, mevkilinize gönül bağlıyanlar bulunabilir, fa- kat ailede bunların hiç biri bahis mevzuu değildir. O ocak kayıtsız şartısız, hattâ sebepsiz sizi sever, çünkü siz orada doğdunuz, siz o teşekkülün bir uzvu, bir parçası- sınız. Aile ocağının gönül açıcı bin bir hali olduğu gibi can sıkan, in- sanı üzen tarafları da yok değil- dir. Bazan evde bir şeye canımız si- kılır, hiddet gözümüzü bürür. Ağ- zımızdan çıkanı kulağımız işitmez: — Ben bu adamların içinde ya- şıyamıyacağım! Beni bir türlü an- lamıyorlar, hayatı bana zehir edi- yorlar. Başımı alıp gideceğim! di- ye haykırırız. Fakat buna rağmen yuvaya çok bağlıyız, bunun hik- meti nedir? Anayı evlâda bağlıyan sevgi saf ve samimidir. Ekseriya evlât ana- yı tapınırcasına sever. Ana- onun bir nevi ilâhıdır. Bu' pek tabiidir, çünkü yavru ilk gıdasını ânadan alıyor. Anasitin sütü ile yaşıyor. Memesini emmese bile anasının kendisini beslemesi, şefkât göster- mesi acılarını dindirmesi, neşesini yerine getirmesi canla başla bağ- lanmıya kâfidir. Ana için evlât nedir? * O da bir yarı ilâhtır.En büyük ressamlar bir ananın kucağında evlâdını emzirişini bir güzellik ör- neği olarak resmederler. (Rapha: el) in birçok tablolarında — bu hakikat görülür. Ananın evlâda karşı sevgisinde yalnız muhabbet değil, bir. fedakârlık, bir feragat vardır. Evlâdının hayatını kurtar- mak için kendininkini seve, seve vermiyecek bir ana var mıdır? Bir cemiyetin yaşıyabilmesi için fertlerinin, sevginin mânasını iyi kavramış olmaları şarttır, bu an - cak ana muhabbetinden örnek. al- Makla öğrenilehilir. Bu o kadar doğrudur ki kadınların erkeklere karşı sevgisinin içinde daima. bir ana şefkati gizlidir. Çocuğa gelince, eğer çocuk ha- kikaten vazifesini bilen bir anaya sahip olmak saadetine nall olmuş- sa ondan hayalın daha ilk sene- lerinde hiç bir sey beklemeden, menfaatten âri bir sevginin ne olduğunu öğrenir. Bu ana muhah- beti dünyanın yalnız menfaat Ü- zerine kurulmuş olmadığını has- bi çalışanların, nankörlüğe karşı bile iyilik yapanların bulunduğu- nu öğretir. Yavru dünyaya gö: l rini 'açtığı zaman anasının yüzünü görünce gülümsemesinin — mânası bu itimat ve emniyette gizlidir. Bazı nikbin kimselerin hayatın bin bir gallesine elem ve ıstirap- larına karsı gene ümit ve cesaret- lerini kaybetmemelerinin - biricik sebebi, bu gibi kimselerin böyle şefkatli bir ana elinde büyümüş olmalarındahdır. Aile ocağı Selim Sırıı TARCARN Ocağın bir husi yeti de orağ herkesin olduğu gibi görünmesi” dir. Olduğu gibi g nmek h katen büyük bir fazilettir. Fakâ bu hayatta pek az kimseye nâ olmuştur. Herkes her zaâaman hf yerde iki yüzl dur. Bakınız anlatayım. zin cemiyette bir rolü vardır. P#E bayız, an evlâdiz, memuruf âmiriz hulâsa her birimizin yaP mağa zorlu olduğu bir ödevi vaP dır. Meselâ teklifli bir yere dâvef lisiniz. Orada lâübali olamazsınığ resmi bir toplantıda canınız türl söylemek istedi, — söyliyemez! Bir okulda talebesiniz, öğret ders verirken kahkaha ile güle mezsiniz. Görülüyor ki cemiye hayatında olduğunuz gibi görünt miyorsunuz, Halbuki aile ocaği dasbu gibi kayıtlara pek az j lısıniz. Orta halli bir yuvayı gözü nüzün önüne getirin! kşam meğinden sonra büyük baba yunmuş dökünmüş pilamasının ü tüne Ttobdöşambrını. giymiş, Ki tuk sandalyesine yaslanmış hait tertip kestiriyor, hattâ arada D horluyor! Büyük valde kulaktâf takma gözlükleri ile taberiden İf rununa bir masal okuyor! B günün masrafını - deftere i yor. Anne küçük kızının entaris nin düğmelerini dikiyor, Oğlu yoda istasyonlara geçit resmi tırıyor, görüyorsunuz ya hiç bif birini tutmıyan- şeyler bir a gelmiş. Radyonun parazitleri bi yük babayı taciz ediyor, - bü: annenin okuduğu masaldan bahf niın zihni karışıyor, ama gene henk bozulmuyor, cünkü aile te lifsizilği herkesi olduğu gibi 20 teriyor. J Aile ocağında herkes birbiriy”ğ alâkalanır. Evde biri rahatsızla sa hepisinin keyfi kaçar. Biri rahatı için herkes rahatsızlığa K& lanır. « İ Alle'ocağında en fena, en zare h şey 'ana ile babanın anlasş: mazlıklarıdır. Babalarının vi yoka kızıp analarına — çıkıştı€ fena muamele ettiğini gören cuklarda, ebeveyne — karşı — sai hissi azalır. Fena sahnelere ş$â olan çocuklar, yavaş yavaş bü li tabii görm! alışırlar ve b dükleri zaman günün birihde €© lenince onlar da hayat yoldaşlâfi na aymı muameleyi yaparlar. Af lar babalar çocukların — yanın? münakaşa etmekten, birhirlerif ağır söz söylemekten Çok sâ ki malıdırlar, Yuvada herkes birbiffl ne Sevgi ve saygı göstermenin P? vazife olduğunu bilirse o aile O ği bir cennet olur. ; Vatan aile ocaklarından teş€fi kül eder. ÖOnun içindir ki vatafi saadeti aile ocaklarının ahengi? bağlıdır. ? Türk ' genci yurdunda aile ö€ ğına gönül bağla! Oraya — daiflği saygı ve sevgi göster! Alle ocaf nin vatanın bir küçük örneği duğunu aklından çıkarma! İyi | Ki evini sevmiyen, vatanını mez. € a 20 Yıl Evelki Yurt içinde Mudanya 11 (Müstaceldir) — Muhabiri mahsusumuzdan: Nis- fülleylde başlıyan içtima saha- ha kadar devam etmiş ve mu- kavelenamenin tahrir ve tespitini ik- mal ve saat altıda imza edi miştir. Bundan sonra dört nüs- ha üzerine tanzim edilen mu- kavelename imza ve teati ve bu süretle pek sevgili ve kıy- metli bir yurt parçasının iade- si düveli müttefikanin imza ve akdine raptedilmiştir. Mudan- ya konferansına, neticeyi ilân miş kuponlarla ekmek verilmiye « cektir. 4858 eden. topların tarakaları — ara- sında hitam bulmuştur. 4 Hipodromunda yapılmıştır. Milli Şefimiz af ğdi heyecana Sonbahar at yarışlarının üçüncüsü dün yapıldı - Olgo koşusu çok İ heyecanlı oldu Sonbahar At Yarışlarının üçüncüsü düm:fevkalâde bir kalabalık önünde şereflendirmişler ve yarışları sonuta kadar alâka ile takip buyurmuşlardır. yazımda da tahmin-ettiğim gibi koşuların hemen hepsi çok güzel almüş ve billi” p de her zaman olduğu gibi koşu Yf pün sön yarış seyitcileri Şimdi sizlere koşüların tafsilâtını anlatayım: Birinci koşu : İki yaşındaki yerli saf kan ingiliz taylara mahsus satış koşusu idi. Ik- ramiyesi 400 lira mesafesi 1000 met- re idi. Koşu aynı ahıra mensup İki tay arasında yapılmış ve Relne bi- rinci Vido ikinci- olmuştur. Zaman 1L0T dakika, İkinci koşu : 1942 senesi içinde 400 Hradan faz- la ikramiye kazanmamış üç ve daha yukarı yaştaki saf kan ingiliz at ve kısraklara mahsustu. İkramiyesi 255 lira mesafesi 1600 metre idi. Buraya yazılanlardan yalnız Hey- beli beşinci koşuya gireceğinden koş- l tır. Startı Dandi aldı. sif- Hat bak dan tabiatin lütfünü esirgemediği — bu diyarda, ne gariptir ki, kömür hemen he- men hiç de yok gibidir. Bütün ce- nup Amerikasında, yalnız Şili or- talama bir. hesapla 1.900:000 ton maden kömürü istihsal etmekte- dir.. Brezilya, Arjantin başta olmak üzere irili ufaklı diğer cenubi ÂA- merika memleketleri kömürsüz- dür.. Demir ve çelik endüsrisinin hey- betli yüksek fırınları “kok”-ile ka: rınlarını — doyurabilirler. Halbuki kömür olmayınca, kok da olmaz. dolayısiyle, demir ve çelik de ola- MAazZ.. N& mutlu zengin havzasına sahip olan me ret.. Geçen kış gözüm y dirdiği için “kok” deyince hepimizin aklına sadece” “ısınmak” geliyor.. 'Temenni olunur ki “Türk koku” dedinin artmasını di iz yük- bir *kömür milyön artmistır.. Göçmehnler Amerikasındaki nüfusun artmasını Şimal sartlar, açıkçasi şudür: . nüp Amerikasının durumundan pek farklı mışydı? üz ki ha- yar.. 1820 Nle 1920 arasında Birleşik Amerika devletlerinin nüfüsu — 96 bu rakamın ancak dörtte- birini teş: kil ediyorlardı... Demek oluyor ki, iktısadi temin etmiş bulunuyor. “Cenup Ameri- kası” mevzüunda sözün kışası ve Bu geniş ve zengin Ülkeler vak- tinde, zamanında tavında buhar ve sek fırınlarımızı beslesin.. Onun e- sas rolü bu olsun!... Isıtmak ödevi ikinci plânda gelsin!.. Bunun için de, yüksek fırınların çıkartacağı “demir ve celik”i işliyebilecek tez- gâhlâar tamamlanmış bulunsun.. Gözlerimizi Karabük'ün “hadde evlerine” — dikmiş bulunuyoruz.. Müttefiklerimizin bu işi daha faz- la geciktirmemelerini dileriz.. Kömür havzamızı göz bebeği- miz gibi koruyalım! Onu modern tesisatla cihazlamak için hiç bir fırsatı * a.. “Maden kö- makine çağına ayak uy ş- lar; bu devrime sırtlarını çevirip kör değneğini bellemiş zibi saadet refahlarını hep aynı ham madde- mürü” .o0 me sihirli bir kelime! XX İnci asrın petrölüne, elektriği- ne rağmen sihrini kaybetmemiş 0- lan canlı bir kelime!.. B € ULH içinde bir bayram da- ha geçiriyoruz. Bayram sa- Bayram sabahında... bu şen: lik günlerinde yüzümüzü kimlere GÖLGESİ tür kap derhal peşine takıld.. Viraja ka- dar bu vaziyet devam — etti. »Orada Sifkap geni kaldı. Geriden Davalaci- ro ve Gonca hücumaâ. geçtiler. Yal- niz Davalaciro'nun hücumu yerinde ve güzeldi. Yavaş yavaş sokuldu. Bu- na mukahil Gönca'nin bihicisi hatas h olarak derhal arayı kapatmak is- tedi ve kapattı da, fakat Davalaciro akıllı hareketinin mükâfatını gzördü ve düzlükte Dandi'yi — yakalıyarak 'geçti ve koşuyu bir boy önde galip olarak bitirdi. Dandi ikinci bir boy üsinden Gonca Üçüncü oldu, Za - riyle dolu bu bahlarında el pa- rolamız şu olmuştur: « Dünden” daha - iyiyiz. — Gelecek bayramlar bizi daha iyi bulacak- lardır. Oh bin metre yükseklerinde ba- rut kokan, toprağından ölüm fış- kıran, insanlığın elem ve ıstırap içinde kıvrandığı bir dünyada sulh bayramları, bir, mucizenin hikâye- sine benzerler. Fakat her mucize insanı ister istemez bazı hakikatleri araştırmı- ya sevkeder. Madde ölçüleri içinde dönen bu ihtiyar küre her muci- zeyi mantığın bir kaidesine veya müspet ilmin bir formülüne bağ- lamıştır. Biz sulh mucizemizi, dâvamızın doğruluğuna ve o dâvayı güdenle- rin açık ve mert politikasına borç- luyuzdur. Bunun desteği de, şu bayram saatlerinde, — anasından, karısından ve çocuğundan — uzak- ta nöbet başında bulunan Türk ordusu ve o ordunun anası mil- lettir. 'Teşekkür ve minnet duyguüla- imizi ve borçlarımızı kim- lere karşı ödiyeceğimizi biliyoruz. Her bayram, milletçe bir he- . saplaşma günüdür. Biz asıl mu- hasebemizi, ü Phafta sonra bütün dünyanın önünde geçireceğiz. Fa- kat halk hayatına karışmış — din bayramlarından da faydalanarak, arkada kalan bir yılımıza söyle bir göz atmak ve ilerimizde uza- nan yillara şöyle bir bakmak ye- rinde bir hareket olur. Arkamızda, artık tasvirine bile lüzum görmediğimiz bir facia yılı- nı, biz, ufak tefek sıkıntılarla, fa- kat rahat gönülle geçirmiş bulu- nuypruz. Ufak tefek sıkıntılar di- yorum, cünkü millet bünyesinde ve memleket ölçüsünde yara açan hiç bir derdimiz yok. Önümüzdeki yıllar için hesaplı ve ümitliyiz. En iyi niyetlerle do- luyuz ve her çesit. fedakârlık ve feragati bir milli borç diye saymı- şızdır. * Sevgili yurttaşlar, bayraminız şen ve gönlünüz şenlik olsun! gi y man 1,44 dakika idi. Müşterek ' bahis terek bahis ganyan 425 plâse sır&” le 140, 125 ve 150 kuruş verdi, Beşinci koşu : Olgo koşusu idi. Üç ve daha Yü rı yaştaki saf kan inglliz at Ve raklara mahsustu. İkramiyesi 32'E ra, mesafesi 2200 metre idi. BU ğ şuya altı halis kan yazılı idi. Ffğ Gongadin, Gonca ve Sifkap kostilğ madığından koşu üç halis, kan sında yapılmıştır. Startı Ka aldı ise de Komisarj derhal KeEf ni yakalıyarak başa geçti. HO de Karabiberi geçerek — bir. mü ikinci vaziyette gitti. Fakat. bin yüz metrenin ,startına . gelirl Karabihber yavaş yavas Heybelî!'t kalıyarak geçti vu Komisarjı ladı. Virajı Komisarj önde ©4 Fakat bütün düz yol böyunca * biberin ğamığı çok kuvvetli HÜ ancak oşunun — nihayetine metre kala semeresini verdi. Karabiber kuvyetli ' rakibini yarak bir boyun ara ile koşuyu; | zandı. Komisarj ikinci, - Heybf g ünecü oldu. Zaman 2,24 dakikf, Müşterek bahis ganyon - 255 #7 verdi. z İkinej ile dördüncü koşular sında çifte bahiste Davalaci kurt kombinezonu 13,60 lira V& tir. Hikmet YAZICIOĞ” i! ganyan 430 plüse iyle > | 145 kuruş verdi, ŞECER Üçüncü koşu : Üç yaşındaki arap taylara Mahsus satış koşusu idi. İkramiyesi 180 lira mesafesi 1600 metre idi. İki tay Ara- sındaki koşuyu Sansa kolaylıkla ka- '_ı.a:ndı. Dört boy gerisinden Bahadır ikinci oldu. Zaman 1,24 dakika idi. Müşterek bahis ganyan 155 kuruş verdi. verdi. Dördüncü koşu : Dört ve daha yukarı yaşstaki saf kan. arap at ve kısraklara mahsustu. kramiyesi' (255) lira mesafesi 1600 metre idi. Kosu sekiz hayvan ara- sında yapildı. Starti Çöl aldı. Ve ko- şuyu 600 metre kadar götürdü. — Fakat kendi keyfine giden Bozkurt hiç müş külât çekmeden virâjda kendisini ya- kaladı ve kolaylıkla öne geçti. Düz yolda' da Takiplerinin bilhassa Tar- zan'ın kuvvetli hücumlarına rağmen yarımboy ara le koşuyu — kazandı. ŞEL i Kemal Zeki GENCOSMAN Tarzan ikinci Ceylantek üçüncü ol - daları Zaman 1,54 dakika idi. Müş- Sayın abonelerimize j Bayram günlerinde — Ba$ili evimizde gıkan (KIZILAY) £ zetesi tamamen Kızılay KUT müuna aittir./ 13-14-15 İtktes 1942 tarihlerinde abonelerif” ze gazete gönderilmiyecekt” İkinci dünya harbi ba$”, ğt gündenberi, her kö manın sonu göklere dö), nıyor. Katada, havadâ suda çeliğe bürünme! teknik dünyanın bilgil' le donanmak zoruni Fitrelerimizi bu üll yoluna çalışan TURI_( VA KURUMU'na vers

Bu sayıdan diğer sayfalar: