Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
* kurulacağı toprağın şartları, TTT ULUS 10 - 12 - 1939 ( HAYAT VE SIHAT ) İneklerin sağlığı Çiy süt içmeğe meraklı olanlar her vakit varsa da, onların kendi iç- tikleri südün mikroplu veya mik- ropsuz olduklarına ehemiyet ver- mezler, mikroplardan çekinenler de çocuklarına içirecekleri südü kayna- tırlardı. Onun için ineklerin sağlı- ğma -da ancak,mallarını kaybetme- mek ve mümkün olduğu kadar çok süt sağmak> istiyen inek sahipleri ehemiyet verirlerdi. Vitaminler işi ortaya çıktıktan sgonra ineklerin sağlığı büyük bir mesele oldu. Eskidenberi, natürist hekimlerin iddia ettikleri gibi, çiy südün canlı bir şey olduğu ve süt kaynatıldığı vakit diriliğinin kaybo- lacağı, sütteki vitaminlerden bazı- Tarmın kaynatılmıya day n lariyle sabit olunca çiy südün değe- ri birdenbire arttı. Amerikalılar — vitamin işleriyle çok meşgul oldukları için orada bu işe daha ziyade ehemiyet verildi. Vitamin ölçüleri fareler üzerinde tecrübelerle yapıldığından, insan yavrularına kaynamış südün yara- yıp yaramıyacağını anlamak üzere beyaz fare yavrularından bir kısmı çiy sütle, bir kısmı da kaynamış süt- le beslenildi ve çiy sütle beslenilen beyaz fare yavrularının kaynamış süt içenlerden daha çabuk büyüdük- leri görülünce amerikalıların fik- rinde artık şüphe kalmadı: Çocuk- larıma südü nasıl içireceklerini he- kimlerden soran lere südü kay- natmadan içirmeleri lüzumlu oldu- ğu cevabı verildi... Çocuğa çiy süt içirmek, südü kay- natarak içirmekten daha kolay ol- duğu şüphesizdir. Fakat bir taraf- tan da mikroplar meslesi var. Çiy südün vitaminleriyle beraber mik- ropları da canlı olarak kalırlar, hem de süt sağıldıktan dört saat sonra mikropları pek keyifle üretecek bir gıda olur. Mikroplar süt içinde sağ kalıp üredikçe, süt çocuklar için, hattâ anaları ve babaları için, has- talık kaynağı olur. Zaten gene ame- rikalıların istatistiklerine göre, 1881 ve 1926 yılları arasında çıkan ka- ah bulaşık boğaz hastalığı ve kızıl hastalığı salgınlarından 791 tanesi hep çiy sütle yayılmıştır... Bir rivayete göre 360 veremli çocuktan 92 tanesine bu hastalık çiy sütle yayılmıştır. Bir taraftan vitamin, bir taraftan da mikrop meselelerini uzlaştırabil- mek için hatıra gelen çare, tabiidir ki, südü sağılan ineği her türlü mik- roplardan salim olarak yaşatıp sü- dünü de hiç bir mikrop bulaştırma- dan çocuğun ağzına kadar getir- mekti. Onun için şimdi ineklerin sağlığı insanların sağlığı işlerinin pek mühim bir kısmıdır. Her hangi bir iş medreseye düşünce der - hal ilmi bir surette tasnif edilmek lâzım olduğundan ineklerin sağlığı bahsi de ilkin iki bâba ayrılır: Bi- rinci bâb inek kendisi, ikinci bâb i- neğin südü, Birinci bâb üç fasla ay- rılır. 1, ineğin ahırı: İnek ahırmın bina- nın hangi istikamette olacağı, mima- ri tarzı, kullanılacak mal i şartları, ahırın nasıl havalandırıla- cağı. Şimdiki halde, büsbütün bil- lurdan inşa edilecek ve zemini ka- loriferle ısınmış betondan inek a- hırlarının en muvafık olacağı dü- şünülmektedir... 2, ineğin nasıl bes- leneceği: İçeceği suyun şartları, te- neffüs edeceği hava, kendisini bes- liyecek ve südünü artıracak gıdala- rı.. 3, İneğin vücudu: Temizlik şart- ları, nasıl havalandırılacak, inek hem yorulmamak, hem de büsbütün hareketsiz kalmamak üzere ne ka- dar idman yapmalıdır. İkinci bâb, 4 faslr havidir: ı inek sağılırken alacağı vaziyet. 2, ineği sağacak insanların temizlik şartları, v.s... Daha o kadar çok ve o kadar a- ğır şartlar ki, fence temiz süt bul- mak için o şartları yerine getirme- nin imkânsızlığı karşısımda, südü kaynatarak içmekten ve içirmek- ten başka çare olamıyacağı meyda- na çıkar. Kaynamış sütte buluna- mıyacak vitaminleri çocuğa vermek için de dudaklarına biraz limon su- yu sürmek yetişir... Fakat, insanlardan istiyenlerin sağmal inek olmalarına imkân ol- saydı, billardan inek köşklerinde yan gelip yatmayı tercih edenler haylıca bulunacağını sanırım. G. A, İstanbul Emniyet müdürü şehrimizde İstanbul emniyet direktörü B, Muzaffer Akalın emniyet işleri umum müdürlüğü ile temaslarda bulunmak üzere şehrimize gel- miştir. Genç ve kıymetli idarecimiz bugün İstanbula avdet edecektir. Hususi türk mekteplerine gireceklerin imtihanları Maarif vekâleti, hususi türk mektepleri- ne imtih girecek talebelerin imtihanlı rının yapılacağıresmi mekteplerin tesbiti- ni maarif müdürlüklerine bırakmıştır, Ma- arif müdürlükleri bu mektepleri tesbit e- decekler ve keyfiyeti hem resmi ve hem de hususi mekteplere bildireceklerdir. N y y Refik Fenmen'in kifapları YENİ ELEKTRİKÇİLİK, 3 kı- sım, 160 K. ELEKTROTEKNİK, 3 cild... 325 » MODERN ORDUDA tayyarecilik, motörleşme, muhabere.. Miş TÜRKİYENİN ELEK- TROFİKASYONU 40 HARARETİN TEKNİĞİ 2 cild 150 , ile eski yazılı türlü fen kitapları Her kitapçıda bulunur. P LLLREERLLL CCC DDD D Muamele ve islihlâk vergileriz YAZAN: z İsmail Hakkı Ülkmen £ varidat umum müdürü En son hükümlere göre yazıl- mıştir. 527 sayfa; fiatı 3 liradır. Tevzi yeri: Ankara'da Akba; İ tanbul'da Üniversite kitap evleri. çağı, inek gübresinin nasıl çıkarıla- . " — G HULÂSA Tonio Kröger, bir şimal şehrinin buriqı bir ail_e?înin çocuğudur, Pek erken kendinde sanat iıtıdıflı beliriyor. Genç yaşında seviyor, ve hayalsukütuna uğruyor, Ba - Pamuklularda Fiaf yüksekliğine karşı Vekâlet fedbirler aldı Pamuklu mesucat fiyatlarında gö - rülen yükseklik üzerine, hayat paha - lhılığına müessir olan bu mevzu üze - rinde Ticaret Vekâletinin büyük bir ehemiyetle durduğu malümdur. Ticaret Vekâletinin bu sahada sür- atle yaptığı tetkikler ve aldığı karar- lar neticesinde, bu fiyat yüksekliği - ni bertaraf edecek esaslı tedbirlere te vessül olunmuştur. Ticaret Vekâletinde selâhiyetli bir makamdan aldığımız malümata naza- ran, bu tedbirler şu noktalarda hülâ- sa olunmaktadır: 1 — Sümerbank fabrikaları, pamuk- lu mensucat fiyatlarını değiştirmiye- cektir. Bu fiyatların muhafaza ve ida- mesinin icap ettirdiği bütün tedbir- leri hükümet almış bulunmaktadır. 2 — Memlekette mevcut diğer pa- muklu sanayi mensucat ve mamulâtı fiyatlarının tereffüüne meydan ver - miyecek tedbirler alınacaktır. İcabın- da, kaput bezi ve pamuk ipliğine mev- zu gümrük resimleri tenzil edilerek 15 teşrinisani 1939 a kadar cari olan fiyatlar muhafaza edilecektir. 3 — Gümrüklerde bulunan sun'i maddelerle karışık pamuklular pa - muklu tarifesiyle çıkarılacaktır. 4 — Gümrüklerdeki Alman menşeli tın yakın da çıkarılma- sı imkânları temin olunacaktır. 5 — Anlaşma icapları dahilinde, İ- talyadan da geniş mikyasta pamuklu mensucat ithalâtı yapılacaktır. Bu hu- sustaki tedbirlere şimdiden tevessül edilmiş bulunmaktadır. Trebzonda fındık piyasası Trabzon, 9 a.a. — Fındık piyasası canlıdır. -4VÜYLONAMURAAAA AAA CA A DY UKA KDN DA 4578 z F Giresun'dan buraya gelen koopera- tifler umum müdürü, dün piyasadan iç fındığı, fop 40 ve 41 kuruştan ve bir milyon kilo kabuklu fındığı da 18,30 ve 21 kuruştan satın almıştır. Bugün ve Bu gece Son olarak ULUS Siı;ıemasındu Errol Fiynn - Olivia de Havilland $ Büyük kudretlerinin * ölmez temsili Tamamen renkli ve fr: sözlü Büyük Millet Meclisi, cuma günkü celsesinde sanayiimiz için geçen yıl hükümetçe alınan iki esaslı kararın ilk müzakeresini yaptı. Bu kararların birincisi, sanayii teşvik kanunundan istifade eden müesseselerin dışardan getirecekleri makinelerle yedek par- çalarının ve ham maddelerin gümrük muafiyetini kaldırıyor, ikincisi de memlekete girecek makine ve yedek- leriyle birçok ham maddeletin güm- rük resimlerini indiriyordu. Bu iki karar şu zaruretlerle alın- mıştı : 1 — Sanayii teşvik kanunundan is- tifade eden müesseselerin tesisatiyle ham maddelerinin gümrük resminden muaf tutulması, alâkalılarla İktısat Vekâletini ve gümrükleri çok uğraş- tıran uzun ve ağır bir formaliteye tâ- biydi. 2 — Ham madde muafiyeti devlet bütçesine konan tahsisatın miktarına bağlı olduğundan getirilen malın en çok yarısı gümrük muafiyetinden is- tifade edebiliyordu. 3 — Devlet bütçesindeki ham mad- de tahsisatı müesseselere bir yıl için- de getirilen ham maddelerin yekünu- na nispet edilerek dağıtılacağından her müessese mali yıl sonundan önce ham maddesinin ne kadarının muaf tutulacağını bilmiyerek maliyetlerde hepsini vergiye tâbi imiş gibi hesaplı- yor ve böylece müstehlike ham mad- denin gümrüğünü ödetiyordu. Sonra- dan devlet bütçesinden verilen mua- fiyet artık müessesenin fuzuli bir kâ- rı idi. Hükümetçe 'alınan kararla şunlar temin edilmiştir: 1 — Sanayii teşvik kanunundan is- tifade eden müesseselerin getirecek- leri makineler için yeni târifeye gö- re verecekleri resim; bunların güm - rükten muaf olarak geçirilmesi için yaptıkları masraflarla devlet dairele- rinin ve alâkalıların çektikleri zahmet yanında her zaman seve seve ödene- bilir. 2 — Ham madde muafiyetine gelin- ce müessesenin yeni târifeye göre bü- tün ham madde istihlâki için verece- ği gümrük resmi, eskiden yarısı için, ödediği miktardan fazla değildir. 3 — Mü 3 eti Ğ rında ham maddenin gümrük resmini vuzuh ve katiyetle bildiklerinden ar- tık satışlarını sıhatle tanzim edebil- mektedirler. Bir yıldanberi tatbik edilen bu iki esasın, iş muhitimizde memnuniyet uyandırdığını tahmin güç değildir. Sanayii himaye sisteminde yapılan bu ameliyenin bir yıllık tatbikatı, bi- zi yeni kararlar almağa teşvik edecek mahiyettedir diyebiliriz. Bazı sanayi VATAN KURTARAN ARSLAN Ayrıca: Metro Jurnal en son Dünya Haberleri 10 ve 12 ucuz matinelerinde Vatan kurtaran arslan _ Telefon: 6294 J lerinin, devletle temasların- da, gümrük muafiyeti nispetinde güç- lükler doğuran meseleleri yok değil- dir ve bunların başında muamele ver- gisi hatıra gelir. Sanayi müesseselerinin kuvvei mu- harrike ve işçi miktarına göre vergi - ye tâbi oluşu ve defter tutmağa mec- bür tutuluşu küçük sayılacak işlerde, teşebbüsü parçaladığı gibi vergi mü- kellefinin hacminin artması da dev- lete birçok murakabe masrafı yüklü- TUT yor. Bu tesirin daha birçok şekilleri- SANAYİİMİZ İÇİN YENİ KARARLAR Yazan: Kemal ÜNAL ne girmeden maksadımızı çalışalım : Muamele vergisi kuvei muharrike ve amele esası yerine sanayi cinsleri üzerine kurulursa parçalanmağa esa- sen müsait olmıyan defter tuttukları için murakabesi her zaman mümkün olan şubeler vergi hududu içinde ka- lırlar, bunun dışında olanlar ham maddelerden alınacak gümrükle ver- giye tâbi tutulur. Fikrimizi bir misalle izah edelim: iplik ve kumaş endüstrisi parçalana- maz müesseselerdendir, muntazam defter tutarlar ve bu sebeplerle mua- mele vergisine iyi bir mevzu olabilir- ler. Halbuki deri sanayii son günle- rin münakaşasiyle de biliyoruz ki u- fak parçalara bölünebilir. ve bu par- çaların vergi bakımından murakabe- leri güç ve masraflıdır. Deri sanayiin- de büyük bir nispette yabancı deri kullanılıyor, gümrüklerden — geçer- ken bu derilerden fazla resim alarak müesseseleri muamele vergisinden muaf tutmak mümkündür. Böyle da- ha birçok sanayi şubeleri vardır ki bugün ödedikleri vergiden murakabe masrafı çıkarılınca kalacak miktar, gümrüklerde ham maddesinden ala- cağımız vergiden fazla olmıyacaktır. Bu tedbirler müesseseleri mümkün o- lan yerlerde fazla nispette yerli mad- de kullanmağa teşvik edeceği gibi on- lara serbestçe çalışma imkânını da verecektir. Yazımızın baş tarafında kısaca iza- hına çalıştığımız hükümet tedbirleri- nin şahsen bize telkin ettiği bir fik- ri ana hatlariyle bir mevzu olarak her- kesin tetkikine arzediyoruz. Şüphe- siz mevzu, üzerinde daha geniş ve de- vamlı bir emek ister. hulâsaya Köy orta mallarının alım ve satımları Dahiliye Vekâleti köy kanununun seki - zinci maddesine bir fıkra ilâve edilmesi hakkında bir kanun projesi hazırlamıştır. Vekâlet projenin hazırlanmasını mucip sı bepler lâyihasında şöyle izah eıme'_:tedı “Köy para ve orta mallarının hiç bir usı le ve kayda tâbi olmaksızın idaresi suyis - timalleri mucip olması varid görülmekte - olduğundan bu iş etrafındaki mütevali şi- kâyetleri de önliyebilmek üzere arttırma Olarak'Dir valima eaT AM AA g şünülmüş ve bu sebeple köy — kanununun kizinci ddesine bir fıkra ekl İ- çin bu kanun projesi hazırlanmıştır, Sekizinci maddeye ilâve edilecek olan fıkra şudur: “Köy orta malları üzerindeki alım, sa - tım, icar, isticar ve ihale işleri Dahiliye Vekâletince umumi hükümler dairesinde tanzim edilecek bir talimatnameye göre yapılır,,, Bursa'da yeniden açılan ipek fabrikası Bursa, (Husust) — Bir müddet evel iş- lerini tatil etmiş olan ipek fabrikalarımı- zın bir kısmı tekrar açılmıştır, (ArıRABY OG ) "i ERİÜRE ĞAS YEEK çei MT 3 RADYO DİFÜZYON POSTALARI TÜRKİYE ANKARA Radyosu Radyosu PAZAR: 10.12.939 12.30 Program, ve memleket saat ayarı 12.35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Türk müziği Klâsik eserler ve hallt türküleri Arfkara radyosu küme se$ ve saz heyeti. İdare eden Mesut Ce mil, 13,30-14.30 Müzik (küçük orkestra - şeli Necip âşkın). 1 — Hanz Mainzer: Viyana polkastı 2 — Hanns Löhr: Büyük vals. 3 — Eduard Künneke: Teessür valsi. 4 — Schmidt Gentner: “Bana hef zaman söyle” (Ağır vals), 5 — Franz Lehar: Libellentanz ope- retinden potpuri. 6 — Carl Rydahl: Melodi. ? — Paul Lincke: Olur - olur - o* lur! (Şen parça), 18.00 Program. 18.05 Memleket saat ayarı, ajans ve mete- oroloji haberleri. 18.25 Müzik (Radyo caz orkestrası). 19,00 Çocuk saati. 19.30 Türk müziği: Halk türküleri İnebo- lulu Sarı Recep tarafından, 19,45 Türk müziği Çalanlar: Vecihe, Fa- hire Fersan, Reşat Erer, Cevdet Kozan. I — Okuyan: Muzaffer İlkar, 1 — Bayati araban peşrevi. 2 — Haşim bey - bayati araban şar- kı: (Nimeti vaslın için). 3 — Rahmi bey - bayati araban şar- kı: (Bana noldu değişti şimdi ha- lim), 4 — Reşat Erer: Keman taksimi. 5 — Su yolcuru « bayati araban şar" kı: (Neyleyim nicedeyim). 6 — ...- - bayati araban şarkti (Düşme dağda gezen geyiğin ardır na). 7 — Bayati araban saz semaisi, II — Okuyan: Melek “olkgöz l1 — Arif bey - suzinak şarkı: (Gö“ zümden gitmiyor bir an hayalin). 2 — Ali Rifat bey - suzinâk şarkı! (Kâr etmedi zalim). 3 — Sadettin Kaynak - bayati şar- kı: (Karşıda kara yonca). 4 — ..., - uşşak türkü: (Gitti de gelmeyiverdi). 20.30 Konuşma (türk tarikinden sayfa- lar). 20.45 Türk müziği: Fasıl heyeti. 21.30 Müzik (cazband - Pi,), 22.00 Memleket saat ayarı, ajans haber leri, 22.15 Ajans spor servisi. 22.25 Müzik (Cazband - PI.). 23,.25-23,30 Yarınki program, ve kapanı$: | ;lllllllllllllllllllllllllllllllllllllll PARİS'in en büyük tiyatro- larında tam bir buçuk sene oynanan.... Meşhur muharrir Sachguitry'in Ölmez şaheseri KADRİL Baş Rollerde: GABY MORLAY SACHGUITRY gibi iki büyük yıldızın yarattığı mevsimin en büyük fransız filmi DU - KULUUUUUCULULULUR UUU UU DULUK DG AULALLUUUULAR” -40TEUUUUMANCEKA KA RAA KUK LA CAO KA AD — < 5; LA B. a 4 T e.R B £. Bdi S ; “ULLULULAAM! TI: 6294 ULUS Sinemasında 13 Birinci Kânun Çarşamba saat 21 de MÜNİR N KONSERİ S Numaralı biletler şimdiden gişelerimizde satılmaktadır. yor, eldivenli elini, değildi, yanında, dıvara çakılı bir çekmecenin ö- nünde, başında miğferi ile, bir polis memuru duru- UREDDİN l üstünde duran, bir ta- basının ölümü ve anasının yeniden evlenmesi ile aile ocağı dağılıyor. Toni Kröger ilhamını takip ederek baba yurduru terkediyor, kendini varkuvetiyle sanata veriyor, artık sevilen ve alkışlanan büyük bir ed_ıpşır. fakat sanat, yaratma ondan büyük fedakârlıklar isti - yor, H sevgiden, i dan mahrumiyet, öldü- Tücü inzeva... Bu hasretin verdiği istirapla tekrar eski haline dönmek için baba şehrine, ocağa dönmek istiyor.. Surada bir yatak odası vardı. Babasının annesi, çok yaşlı olmasına rağmen, güç bir can çekişmesinden sonra, burada ölmüştü; zira, fâni zevklere düşkün hayata bağlı, kibar bir kadındı. Ölmek istemiyordu. Daha sonra, babası da son nefesini burada tes- Jim etmişti, babası, uzun boylu, dürüst, biraz dü - şünceli ve melânkolik, düğme deliğinde bir kır çi- çeği takılı bay.. Tonio, onun ölüm yatağının ayağı ucunda, gözleri ateş içinde, sessiz ve güçlü bir duy- guya, sevgiye ve acıya, içten ve bütünlüğiyle bağ- lanarak, oturmuştu. Ve annesi de, güzel ve ateşli annesi, göz yaşları içinde boğularak, bu yatağın ya- nında, diz çökmüştü; ve sonra Akdenizli artistle birlikte ırak mavilere doğru yola çıkmıştı : Fakat şu gerideki üçüncü ve en küçük oda, şimdi pinti bir adamın nezaret ettiği kitaplarla dolu oda, uzun za- man onun odası olmuştu ... Dersten sonra, biraz evelki gibi bir gezinti yapa- rak, buraya dönmüştü; masası şu dıvarın dibinde idi; ilk şüirlerini çekmecesinde saklıyordu, pek de- rinden duyduğu ve salak şiirler... Ceviz ağacı... Bir- den benliğini keskin bir melânkoli sardı, başını ya- na çevirerek pencereden baktı, bahçe metrüktu, fa- kat ihtiyar ceviz ağacı olduğu yerde dim dik duru- yor ve rüzgârda ağır ağır hışırdıyordu. Ve Tonio yeniden gözlerini elinde tuttuğu kitaba kaydırdı; Tlo);;ğ: %2”” No: pek iyi tanıdığı değerli bir şiir külliyatı idi bu. Si- yah çizgilere, cümle gruplarına baktı, bir an nazım bir ihtirasla bir çizgiye, bir effeye kadar yükselen va sonra birden hayret verici inkıtaa uğrayan hikâyenin sanat dolu akışını takip etti. “Evet, iyi yazılmış”, dedi, şiir kitabını yerine koydu, ve geri döndü. O zaman memurun daima a- yakta durduğunu ve gözlerini acele ve teemmüllü bir itimatsızlıkla kırptığını gördü. “Görüyorum ki, mükemmel bir kolleksiyon, de- di Tonio Kröger,” “şöyle bir göz attım. Minnettarı- nızım, allaha ısmarladık.” Sonra, kapıya doğru yöneldi, fakat bu meşkük bir dönüşe benziyordu, ve iyice hissediyordu ki memur, gözlerini kırparak, ziyaretinden telâş için- de, daha bir çok dakikalar ayakta duracaktı. Ziyaretini daha uzatmak için hiç bir arzu duy- muyordu. Eve varmıştı. Yukarıda, sütunlu galerinin ardındaki büyük odalarda başkaları oturuyordu, bunu görüyordu, zira merdivenin üstü, eskiden mevcut olmıyan ve üstünde bir ad yazılı olan bir kapı ile örtülü idi. Gitti, merdivenlerden indi, sesli dehlizden geçti, ve baba evinden çıktı. Bir lokanta köşesinde, düşünceleri içine dalmış bir vaziyette, a- ğır ve yağlı bir yemekten bir kaç lokma yuttu, ve ÇEVİREN : Mehmet KARASAN 16 ' sonra otele döndü. v “Ziyaretimi bitirdim” dedi siyah elbiseli kibar zata! Bu akşam üstü gidiyorum. Hesabını sordu, *Kopenhag vapuruna yetiştirmek için onu limana kadar götürecek bir araba 1smarladı. Sonra oda- sına çıktı, dik ve sakin, yanağı elinde, dalgım göz- lerle çuhaya bakarak, masasma oturdu. Daha son- ra hesabını gördü, eşyasını hazırladı. Muayyen sa- atte arabanın haberi geldi, ve Tonio Kröger, yolcu- luğa hazır, aşağı indi. Aşağıda, merdiven başında, siyah elbiseli kibar zat onu bekliyordu. “Pardon, dedi, serçe parmağiyle gömleğinin yenlerini kollarına sokarak, affedersiniz bay, sizi bir dakika daha tutacağız. Bay Seehaase, otel sa - hibi, size bir kaç söz söylemek istiyor. Basit bir for- malite... Şurada, geride... Lütfen zahmet buyrul- maz mı7... Yalnız Bay Seehaase. Otelin sahibi. Ve, bir çok hareketlerle kendini takibe davet e- derek, Tonio Kröger'i, koridorun dibine götürdü. Filhakika, Bay Seehaase orada idi. Tonio Kröger o- nu çocukluğundanberi tanıyordu: kısa boylu, vağlı ve eğri bacaklı. Kesilmiş favorileri ağarmıştı. Fakat daima bol bir beyaz yelek ve yeşille işlenmiş kadi- feden kısa bir pantalon taşıyordu. Hulâsa, yalnız kım kayıtlarla karalanan bir kâğıt üzerine dayıyor ve Tonio Kröger'e dürüst bir asker tavriyle bakı- yordu. Sanki, Tonio Kröger'in onun bakışları al « tında yerlere girmesini bekliyordu... Tonio Kröger ikisini de sıra ile süzdü ve bekle- meğe karar verdi. “Münih'ten geliyorsunuz?” sordu nihayet polis memuru, ağır bir sesle. Evet makamında başımnı salladı. “Kopenhag'a gidiyorsunuz?” “Evet, bir deniz banyosuna gidiyorum, Dani« marka'ya.” “Plâja? Peki, vesikal, i lütfen? dedi polis memuru, son sözü hususi bir hazla telâffuz ederek, “Vesika!” Hiç bir kâğıdı yoktu. Cüzdanmı çı- kardı, içine baktı. Bir kaç ödenmiş hesap puslası ve yeni başladığı ve seyahatini bitirince temize çek- meği düşündüğü bir hikâyenin müsveddelerinden başka bir şey yoktu. Memurlarla yüz yüze gelmek- ten hoşl rdu ve asla bugüne kadar p vt taşımamıştı. “Maalesef, dedi, üzerimde hiç bir vesika yok” “A! dedi polis memuru, hiç bir vesika? Adınız nedir?” Adını söyledi, Tonio Kröger. “Doğru mu? Sordu polis memuru; öne doğm gerildi ve gücü yettiği kadar burun deliklerini g- nişliğine açtı. *“Tamamen doğru, dedi Tonio Kröger.” (Sonu var)