24 Haziran 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | ULUS'un Çocuk Nâvesi (Başı geçen sayımızda) Başladı tarlasında çalışan çiftçiler- den para istemeğe, onları sıkıştır- mıiya.... Zavallı çiftçiler para bulup vermediler mi, onları sopa ile evle- rinden dışarıya koğuyordu. Herkes, ondan korkmağa, âdetâ tir tir titremeğe başlamıştı. Kumarda kaybetti mi, büsbütün hiddetleniyor, şatonun geniş sa- lonlarında bir aşağı bir yukarı ge- zinmiye başlıyor, önüne gelen uşak- ları itip kakıyor;; mutfağa inerek aşçılara iziyet ediyor, aşçı yamak- larını tokatlıyor; ahıra giderek se- yisleri dövüyordu, o kadar hiddet- leniyordu ki, hiddetinden atlar bi- le korkuyor, şaha kalkıyordu. Üyle kötü, öyle kötü oldu ki, kö- tülükte eski efendisi yaramaz dü- kü bile gölgede bıraktı. Çocuklar da kendisi gibi idi, onu taklit ediyorlardı. Gururlu, kibirli, zalim ve her biri babasından daha şiddetli, daha fena olmuştu. Yalnız, çocukların anneleri Janet uslu duruyordu. Halim selim bir va- ziyette idi. Bir odaya kapanıyor, es- kiden fakirken olduğu gibi gene hep çıkrık çevirip, iplik büküyor- du. Büktüğü beyaz yün iplikleri, çocuklarına sıcak elbise yapsınlar diye fakir köylü kadınlara veriyor: du, Bir akşam Oano efendi (efendi oldu artık ya! ) köy civarında bir mezarlığın yanında dolaşıyor - du. Vakit gecikmişti. Nerede ise gece yarısı idi. Altın bel birdenbi- re Cano'nun koynundan yere zıpla- dı. Bir mezarın üstüne indi: başla- dı mezarı kazmağa... Kuru odunlar ateşte hani nasıl çatur çutur eder, mezarın taşları da bu küçücük kü- reğin altında işte öyle çatlıyor, kı- rılıyordu. Derken mezardan büyük bir delik açıldı. Delikte bir iskelet gördü. İskeletin uzun kolları ara - sında cilâlı bir demir kasa vardı. Bunu görünce, Cano'nun tüyleri diken diken oldu. Derisinden soğuk bir ter çıktı. Birdenbire ürktü, geri çekildi. Fakat İskeletin elinde ka - sayı gördü ya. Paraya dayanamadı. Çukurun başına tekrar geldi. Ölü- nün üzerine eğildi. Ölünün kolla - rından kasayı zorla söktü aldı. Siyah servilerden bir baykuş sesi geldi. *“Canot Cano! Canol” diyor gibi idi. Cano kasa ile beraber Altınbel'i de alarak evinin yolunu tuttu. Çok korkmuştu. Eve girince ka- pıları sım sıkı kapattı. Gecenin de- rin sessizliği içinde uğursuz kasa- nın kilidini kırdı. Kapağı kaldırdı: inciler, elmaslar... Neler, neler var! Fakat hepsin'n üzerinde kan leke - leri vardı. Cano bütün mücevherle- ri yıkadı. Şafak sökünceye kadar uyuyamadı. Cano, yeniden zengin olmuştu. Başladı yeni yeni tarlalar satın al - maya. Sahte arkadaşlarını koydu. Altın bel Çünkü bu yalancıktan arkadaş gibi görünen sahtekârlar onu aldatmış - lardı. Çok masrafa sokmuşlardı. Ar- tık kasalar dolusu geliri vardı. Oturduğu şatonun kulesi içinde uzun müddet kalıyor, korkusundan tabancaları üst üste yığıyordu. Dı- şarıda küçük bir tıkırti işitti mi bir- denbire titriyordu. Evden giderken kapıya yüz on kilit vuruyordu. Bir yaz akşamı idi. Birdenbire sıçrıyarak kalktı. Penceresini vu - ruyorlar zannetti. Kalktı. Pencere - ye yaklaştı. Pencerenin önünden büyük bir baykuş üç kere “Hu! Hu! Hu!” diye öterek uçtu. Cano uyuyayım diye uğraştı. Ne gezer! Şatodan çıktı. Gece serindi, Biraz sakinleşmek için bir kaç adım dolaşmak, gezmek istedi. Ormana doğru ilerledi, Bir zamanlar, orman perisine bu ormanın içinde rastla - mıştı. Sema açık, gökte ay vardı. Büyük ağaçlar uyuyor gibi hare- ketsiz ve sessiz duruyorlardı. Cano düşüne düşüne yürümekte iken arkasında keskin ve öfkeli bir ses işitti: “Cano! Canol, ölü soyan! Çok zenginsin!” “Cano! Cano, dikkat et, sefillere çok eziyet ediyorsun!” Cano geriye döndü. Çok kork- muştu. Arkasına baktı, fakat hiç bir şey göremedi. Gece tekrar ses - sizleşti. Cano'nun kalbi ezildi, evi- ne döndü. Ertesi gün kıral Cano'yu sarayı- na çağırdı. Kıral bu adamın zengin olduğunu işitmişti. Fakat bir kere de gözleriyle görmek istedi. Cano bir arabayua bindi. Maiyeti ile beraber kırala gitti. Bahşiş ola- rak yanında o sihirli beli de götü - rüyordu. Kıral fil dişinden bir taht üst de oturuyordu. Cano'yu kabul etti. Fakat birdenbire gene o mini mini bel Cano'nun koynundan yere zip- ladı, sıçraya sıçraya kırala doğru ilerlemeğe başladı. Tam kıralın o - turduğu tahtın önüne gelince mer- mer ve abanoz döşemeyi kazmıya başladı. Kıralın adamları bu vaziyeti gö- rünce korktular. Kıralı öldürecek sandılar, hemen: “Sihirbaz, bü ! Öldürelim si- hirbazı öldürelim büyücüyü!,, diye Cano'nun üzerine atıldılar, Fakat kı — Bırıkın oldurm:ym, hepsedin! diye emretti. Kıralın muhafızları Cano'yu al- dıkları gibi zindana attılar. Zindan çok karanlıktı. İçine ne ışık giriyor, ne güneş giriyordu. Cano zindanda yata dursun. Biz gelelim sihirli bele... Altınbel tah- tın dibinde büyük bir kuyu açtı. Kuyudan zengin bir define çıktı. Bu defineyi vaktiyle kıralın baba- ları gömmüştü. Kıral yerden çıkan defineyi hemen kucakladı. Muha- fızlara dışarı çıkmaları için emret- ti. Kıral bir kaç saat sonra, Cano'nun yatmakta olduğu zindana geldi. O- na Altınbel'in hikâyesini anlattır- dı. Canyo'yu hapisaneden çıkarma- dığı gibi ondan ayrılırken ona: Bu haftaki bulmacamız Doğru çözüp gönderenlere güzel hediyeler vereceğiz Size bu hafta bir çapraz kelime- ler bulmacası veriyoruz. Bir kolay- lık olsun diye sorduğumuz kelime- lerin baş harflerini de yazdık. Ya- zacağınız harfleri, aşağıdaki izah- lara göre yazın: 1 — Yakında anavatana kavuşan memleket parçası. 2 — Geçenlerde Hariciye Nazırı Ankaraya gelmiş olan dost mem- leket. 3 — Daha sonra Hariciye Nazırı- ni Ankara'ya göndermiş olan dost ve kardeş memleket. 4 — Mısır'da bir nehir. $ — Mısır'ın sahil olduğu büyük deniz, 6 — Romanya'nın merkezi. Bu çapraz kelimeler bulmacamı- zı bulanlar arasında kura çekeceğiz. Birinci gelene gayet güzel bir kı- ravat, ikinciye büyük bir ipek men- dil, üçüncü, dördüncü ve beşinci ge- lenlere birer büyük albüm, beşinci- den yirmi beşinciye kadar birer şi- şe kolonya, yirmi beşinciden ellin- ciye kadar birer Ulus Çocukları Ruzeti, ellinciden yüzüncüye ka- dar birer kokulu sabun, yüzüncü- den iki yüz ellinciye kadar birer kartpostal hediye edeceğiz. DİKKAT: 1 — Mektep ve yahut ev adresinizi okunaklı bir yazı ile bilmece kuponumuza yazınız. 2 — Bilmece kuponumuzun nu- marasını zarfların üzerine büyük rakamla yazınız. *“Bana bak! Sen ölünceye kadar burada yatacaksın. Eğer gardiyan - lara yahut her hangi bir adama ba- na anlattıklarından bir tek kelime söylersen kendini asıldın bil Kıral çok sevinç içinde idi. Zin- danın merdivenlerinden çıktı. Doğ- ruca baş nazırın yanına gitti. Çün- kü bu nazır, “kıral devletin parala- rını çalıyor, onun için son günlerde çok para harcıyor” diye kıraldan şüphelenmişti. Kıral beraberinde sihirli altın beli de götürmüştü. Da- ha baş nazırın yanına girerken kü- rek birdenbire yere zıpladı, dıvarı gözi' açıp kadar yıkı- Hırsızlar zavallı adamları kırlara kadar takip ederek, onların bin ih- tiyatla sakladıkları paraları bir bir aşırdılar. Kıral arabasından bir yerde inin- ce, zavallı halk sakın bize gelme - sin?! diye tir tir. titreşiyorlardı. Yalnız korkmıyan, sakin sakin do - laşan fakirlerdi. Fakirler, zengin - lerin yanından geçerken: “Aman efendimiz, bugün kıral sizi ziyaret edecek gibi!” diye onla- rı korkutuyorlar, onlarla alay edi- yorlardı. (Sonu var) verdi. Baş nazır ne kadar parası varsa, hepsini bu dıvarın içine göm- müştü. Kıral bütün paraları topla - dı. Çıkan paraları tam on tane ara- baya yükletti, sarayına döndü. Fakat kıral da hasisti. Bu paraya kanmadı. Her gün altınbeli berabe- rine alıp saraydaki adamların birer birer yanlarına gitmeye, paralarını soymağa başladı. Nerede pra varsa, hepsini de bu sihirli bel haber veri- yor, meydana çıkarıyordu. Hattâ o kadar ki, kıralın oturdu- ğu merkez şehirde ne kadar adam varsa, kıral çalacak diye, paralarını götürüp kırlarda, kayaların altına, nehir yataklarına yahut orrmanların içine girmeğe başladılar. ” akat be- ri yanda da hırsızlara n doğdu. ULUS'un Çocuk İlâvesi Hayvanlar arasında yaşama mücadelesi Geyiklerin boynozları hem atılma hem de korunma silâhıdır. Bu hayvan- İak biribirleriy kavga ederken bazen sarmaş dolaş olur, D her ikisi de yıkılıp ölürler. Bu karaca yavrusunun boynozu, dişi, pençesi yok, kendisini koruyamaz. Kaçamaz da. Otların arasına girer, durur. Ça- kal, tilki, kurt gibi yırtıcı hay bu ta geçerler fakat göremezler. Bu kirpiler, bizim memleketlerimi- ze mahsustur. Birçok cinsleri var- dır. Bunlara Avrupa kirpisi denir. Insanlar silâhları keşfetmeaen önce, yeryüzünde silâh vardı. Bin- lerce sene evel yaşamış olan hay- vanlarda hem atılma silâhı, hem de korunma silâhı bulunuyordu. Diş, pençe, boynoz, gaga, ok, iğne hay- vanları hem biribirinin üzerine atıl- mağa, hem de biribirinden korun- masına yarar. Atılma ve korunma silâhı olmı- yan hayvanlar ya çok kaçar, kaya- İara ağaçlara tırmanır, yahut ken- disini bulunduğu toprağın renginı ağaçların şekline uydurur. Gene lâhsız bazı hayvanlar vardır ki, si- lâhlı olanlardan canlarını kurtar- mak için ağaç koğuklarında, toprak ve kaya oyuklarında, mağara ve in- lerde yaşar. Birçok hayvanların yavruları, bü- yüyünciye kadar silâhsız olduğun- dan bu yavrular, içinde yaşadıkla- N * Yukardaki resim üzerine bir hasım atıldığı zaman yumak gibi oluşunu gösteriyor rı dallara ve yapraklara uyacak şe- kilde renkleri dalgalı olur. Amerika'da, Afrika'da, Hindis- tan'da ve Malezya'da bir nevi bü- yük kirpi vardır. Bu kirpi ağaçla- Tın üzerinde dolaşır. Kendisine doğru bir düşman gelince, elleriyle ağacı tutarak dikenli kuyruğunu hasmına şiddetle vurur. Bizim memleketlerimizde — bulu- nan kirpiler küçük olür. Korktuk ları vakit hemen yumak - olurlar, Tıpkı dikenli soyulmamış bir kes- tane gibi olur. Bizim kirpiler bö- cek yer. Fakat Brezilyada ve Ka- nada'da bulunan büyük kirpiler ot, ağaç ne bulurlarsa yerler. Malezya adalarında bir de büyük oklu kirpi vardır. Bu kirpi bir insan görünce sırtındaki okları insana doğru fır- latır. Bu oklar zehirlidir. Berezilya kirpisinin sırtı böyle di - kenli, kuyruğu çatal olur. Kuyruğu ile ağaca tutunur. Ön ayaklariyle meyvaları koparır, kıtır kıtır yer. Bir hayvan görünce, dalın üzerine adamakıllı sarmaşır, burnunu da dala bastırır. Üzerinden ne kadar vursanız sopa lâstik topa vurulu- yormuş gibi geriye geriye zıplar. Evelki hafta çıkan ilâvemizdeki bulmacamızdan hediye kazananlar Evelki hafta çıkan çocuk ilâve - mizdeki çocuk ile arslar bulmaca - mızı başaranlar arasında kura çek- tik. Gerede Misakı milli ilk okulun- dn 4. A. da Hatice Talu birinci gel- di ve güzel bir dürbin kazandı, An- kara Mimar Kemal okulundan H met Seviğ ikinci geldi ve şık bir kol saati kazandı. Ankara Kocatepe ilk okulundan 167 Şevkiye Yıldız üçüncü geldi ve bir kalemlik ka - zandı. Çiçekdağ Dumlupınar oku - lundan 33 Fikret Akyön dördüncü geldi ve yarım kilo çukulata kazan- di. Büyük sulu boya takımı kazananlar: 385 Muzaffer Alp, Ankara birinci orta okulundan 1394 Orhan Nal- bantoğlu, Kızılcahamam Çamlıdere nahiyesi Yayalar köyünde Şükrü Demirel, Diyarbakır İzzet paşa cad- desi çubukcu sokak 24 de Celâl Gü- venç, Nevşehir cümhuriyet okulun- dan 165 Hadi Özer, Ankara Süley- man Sırrı caddesi Buyrak sokak 1 de Rıza Saner. iyük albüm kazananlar Kızıl:ahnmım Pelice ıokık 46 numarada merhum Hüseyin oğlu Mesut Özgen, Ankara çocuk sara- yı caddesi Semekcilek sokak 6 da Sevgi Özdoğan, Ankara Albayrak okulundan 126 Türkân Elbir, Anka- ra Ulus okulundan 259 Ahmet A - kın, Ankara kız lisesinden 646 Fah- riye Akın, Ankara kızılay şefkat yurdunda 113 Mahir Gürcan, Anka- ra Yenişehir Kızıl ırmak caddesi 15 No, da Yüksel Karaburcak, Ankara İsmet paşa mahallesi Uzunyol Sor- guün sokak 4 No. Muzaffer Kemal, Ankara üçüncü orta okulu 1009 Nazmiye Arpacıoğlu, Diyarbakır telgraf muavini Süleyman Sezer oğlu Zeki Sezer, Ankara Devrim o- kulu 225 Fatma Gürses, Kirikkale Azim ve sebat ticaretanesi vasıta - siyle Rahmi Pehlivanlı, Elâzığ po- lis merkez karakol komiseri yeğeni Hasan Tahsin Bani, Çiçekdağ Pı - nar sokak Hüseyin Erdoğan, Anka- ra birinci orta okul 363 Hasan Gü- ler, Ankara Bahriye caddesi 30 nu- marada Neclâ Akçay, Ankara Et- lik ilk okulu 297 Yüksel, Ankara I- şıklar caddesi Yüksek apartıman 2 No. da Nazan Erim, Ankara buz de- posunda Kâzım yanında Adil, An- kara birinci orta okul 69 Sabahattin Öztürk. Birer kurşun dolma kalem kazananlar: Ankara Kurt mahallesi Menekşe apartıman 9 Mevlüde Şavlu, Anka- rTa Nazım bey okulu 4 Muzaffer, An- kara Işıklar caddesi Yüksek apar - tıman 1 No. da Sami Yamancan, Ankara İsmet paşa kız enstitüsü 273 Perihan, Ankara Kızılay şefkat yuvasında Mahir Gürcan, Ankara üçüncü orta okulu 875 Servet Tan- men, Ankara Kocatepe okulu 89 Kâ- zım Özyıldırım, Ankara T. M. C. li- sesi Sevim Akman, Ankara birinci orta okulu 410 Necdet Gürsoy, An- kara üçüncü orta okul 937 Fatma Heves, Birer güzel kalemtıraş ızananlar Yozgat emniyet dairesi adli ko - miser oğlu Hüseyin Yalçın, Anka- ra Devrim ilk okulundan 16 Server Tam tunalı, Ankara Devrim ilk o- 'tulu 487 Adnan Çabuk el, Ankara ikinci orta okuldan 929 Naciye Er- kan, Kütahya posta ve telgraf hat çavuşu Ali Kılıçarslan kızı Seniye, Ankara İsmet paşa mahallesi Akya- pı sokak 25 No. da Mehmet Gülşen, Ankara İnönü okulu 271 Türkân A- çıkkan, Ankara hamamönü alanı 109 Emine Yalnız, Ankara İsmet - met paşa mahallesi Uzuyol'da Yar- , kın sokak 12 No, da, Ankara erkek lisesi 1315 Sabahattin İpekçi, An- kara birinci orta okul 982 Necati Çörek, Diyarbakır Fatih paşa sa - buncu sokak 32 İrfan Akdoğu, An- kara Işıklar caddesi Yüksek apartı- man 1. No.da Ziyan Yamancan, Niğde tümen muhasebe veznedarı- nın oğlu Turgut Kaşkal, Zongul - dak 63 tahlilhanede nümuneci Mus- tafa Besim Kara, Ankara İnönü ilk okulu 309 Hikmet Babatin, Kozlu (Lütfen saytayı çeviriniz;

Bu sayıdan diğer sayfalar: