19 Ocak 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİK A İ Gelin Hamamı Yazan: Muallâ İhsan BORA “Sey”den dönüyorduk. Otobüs çift leli bir pımarın önünde durdu.. Kar- Yimızda sık söğütler arasından beyaz Şakıl taşlarını yalayarak akan bir su hvı-ıhyordu. Biraz daha geride başı !l_tuıı, genç köylü kadınlar tarlada e- &ilip bükülüyorlardı... Yürüdük, se - Tin bir çimenlikte gölgelere uzandık.. Umuşak yeşilliklerde çıplak bir a - Yak sesi baş ucumda ağırlaştı. Başı - Tmr çevirdim, kenarı, sarı pünezlerle Sevrili güzel bir yüz.. Rengini bir tür- ayırt edemediğim yumuşak bakış - » Köylü kızlar içinde böyle beyaz bir tane rastlıyacağımı tahayyül bile #tmezdim. Temiz, pürüssüz bir cildi Vardı.. Güzel kız büyük bir teklifsizlikle Yanıma bağdaş kurdu: — Hoş gelmişsiniz., Seyden mi?.. ma.Hoş bulduk. Seyden Kızılcaya Beçiyoruz. Nasılsın bakalım? j Güldü. Gülerken başının sarı pü - hezleri ahenkli bir dalgalanmayla bir- birine çarpıyordu. Bu güzel yüzün şısında hayretimizi saklamadan Sorduk: — Ne kadar güzelsin sen.. Bu ıssız Yerlerde yanlız başına çalışmaktan korkmuyor musun? Köy delikanlıları seni görmiyor - lar mı?., Acı acı güldü.. Sonra israrımız üze- tine başının yüksek örtüsünü çıkar - dı. Sim siyah kesik zülüflü güzel ge- lin hikâyesini anlatmağa koyuldu: “Yaşım kaç bilmiyorum.. Kocaya Varalı beş sene oluyor. İki de çocu - ğum var, Kocam ihtiyar... Hem de çok çir - kin.. O kadar çirkin ki akşam eve dönmek bile canım istemez. Âmma ne yaparsın.. Koca.. Bütün çocukluğu - mu Mehmedin hayaliyle geçirdim. Mehmet bizim komşumuzun oğludur. Benden de belki üç yaş küçüklüğü Vvar.. Beş sene evel de daha çocuk sa - Yılırdı. Beni kocamdan kurtaramıya- tak kadar çocuk.. Beni bütün köy tam kırk gün hazırladılar, Mehmede ver- Mmek için... Babam çehizimi ta Anka - tadan düzdü geldi. Başımın altınla - tinı kendi elimle oyaladım. Kına ge - temde parmaklarıma yakılacak sıcak kına kokusunun hayaliyle kaç gece - ler gözlerime uyku girmedi. O geceler ne güzeldi Mehmedi bek- lediğim, özlediğim © uzun geceler, Keşke bütün ömrüm Mehmedi bekle- Mekle geçseydi. Perşembe günü dü - Bün yapılacaktı. Köy akranlarım ge - lin hamamı yapalım, gelini Kızılca'ya Bötürelim diye tutturdular.. Bu gü - zel bir eğlence olacaktı. Kızılcaha - mama bütün köy sabahtan gidecek - tik. Akşam gün kararmadan göye dönü- lecekti. O sabah öğleye doğru bütün köy yola döküldük. Şu gördüğünüz kayalıklardaki kuşlar da bizimle be- taber yürüyorlardı. Bana öyle geli - Yordu ki her şey Mehmiet diye çağı - Tiyordu. Uçan kuşlar, çayın bir avuç Suyu, pınarın şırıltısı hepsi Mehme- di söyliyordu. Benim içim gibi. Çok konuşamıyordum. Onları din- liyordum. Hepsi kadın kız ve çocuk 9lan bu kalabalık ne kadar da sok:?- Nu ,gülüyor, SÖ Jüyordu.. Yi- "::lfl::ısiı:i bir günyevelden haıfı— hamıştık.. Ellerimizde mendillerimiz- e Kırarlestamama güle oynaşa — gel - tıik memleketlerine dönmüşlerdi. Bir iki ağır romatizmalıdan gayri kimse yoktu.. Bütün hamam bize kalmıştı. Köylü kadınların elinde hamam tas- ları birer def olmuştu. Çalmıyan söy- lemiyen kimse yoktu. Genç kızlar sı- cak suyun içinde bana türlü oyunlar yapıyorlardı. Fakat benim gözlerim hamamın taş tepesinden giren günün ışığında idi. onun karar ı, köye dö izi istiyordum. Sudan çıktığımız vakit kızlar saçlarımı örmeğe koyuldular. Her örgüye ayrı bir boncuk, ayrı bir altın bağlıyorlardı. Ben güzel deği- Hm. Amma onlar saçlarını örerken göz ucuyla bir kerre aynaya baktım. Ben de kendimi tanımadım. O kadar başka, o kadar güzel bir insan olmuş- tum, Ben ne kadar acele ediyorsam kız- lar da o kadar yavaş alıyor beni üz - meğe çalışıyorlardı. Yola düzüldüğümüz zaman gün iyi- ce dönmüştü. Sıcak su beni yorgun bir hale koymuştu. Anam bir arabha bulmak istedi. Köylüler razı olmadı- lar geldiğimiz gibi yine alayla gide- lim diyorlardı. Hocanın köprüsünü geçtik, köy yoluna indik. Hava iyice kararmıştı. Biz kızlar kafilenin en ar- kasındaydık, bana hepsi ayrı ayrı ve gizli gizli Mehmed'in güzelli- ğini söyliyorlardı. Ben beğenmiyor gibi dudak büküyordum. Amma göz- lerim onlara her şeyi anlatıyordu ga- liba ki kırıla kırıla gülüşüyorlardı. Köy kadınları öne düşmüşlerdi. Bu yol şimdiye kadar hiç böyle neş gör - memişti. Seslerimiz karşı kayalara çarparak geri dönüyordu. Her karal- tının ardından Mehmet çıkacak gibi geliyordu bana.. Bir aralık ince bir kayayı bile ona benzettim. Hem o ka- dar benziyordu ki bana söz söyliyecek sandım, başkalarının yanında benim- le konuşur diye korktum da başımı ö- te yana çevirdim.. Kalbim öyle çarpı- yordu ki nefesim kesilecek sandım.. Sonra taş parçası olduğunu görünce hem sevindim hem de üzüldüm.. Şu tepedeki köyün önünden geçi - yorduk. Bu Hasan'ın köyüdür. Koca- mın köyü, Mehmedin köyü ta ileride kalır. Hasan beni tam üç Ssene iste- di. Anam vermedi. Ben de isteme - dim. Hem çirkin hem ihtiyardı. On sene kadar dağlarda eşkiyalık etmiş- ti. Anam kızımı böyle bir hayduda vermekten se köpeklere yesinler diye atarım daha iyi derdi. Büyük söyle - miş meğer.. Dönemeci çevrilirken bir- den karşımıza iki atlr çıktır, kadınlar çığlıkları basarak kenarlara kaçıştı - di. mıştım. Atlıların geçmesini bekliycîr- dum. Fakat birden sert bir kol beli - me dolandı. Kendimi atın üstünde buldum. Atlar şu tepeye tırmanırken köylülerimizin sesleri arasmda!_ı ana- mın çığlığını duyuyorudm. Eı:fı uğ - raştım. Ön sene dağda kalmış bir hay- dudu bütün yol yumrukladım, tokat- ladım, ısırdım, amma nafile.. _Gece. örgülerimi o, çözdü, Mehmet için ha- zırladığım temiz, sabun kokan kâh - küllerimi o okşadı, kınası o gece bası- lacak parmaklarımı o öptü..” — Mehmet seni aramadı mı peki? — Aramaz ölur mu? Amma ne yap- sın. O pek küçüktü. Bu koca haydut- la başa mı cıkılır.. Sonra anam da ba- ae ee e OA aA SA baera. lar. Ben suyun kenarında en uçta kal- | ANDAÇ İ NÖBETÇİ ECZANELER Pazar : İstanbul eczanesi Pazartesi — : Merkez eczanesi Salı ? Ankara eczanesi Çarşamba — : Yeni ve Cebeci eczaneleri Perşembe — ; Halk ve Sakarya eczaneleri Cuma ; Ege ve Çankaya eczaneleri Cumartesi Sebat ve Yenişehir eczaneleri ACELE İMDAT Bi.r yaralanma, bir kaza, fevkalâde bir h k vuk da acele imdat i k için belediyeler hastanesine (2257) numara ile telefon edilir. Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın hibır_ı: (1521). — Telefon müra- racaat, şehir: (1023-1024). - Şehirlera- rası: (2341-2342), — Elektrik ve Hava- gazı Şrızı memurluğu: (1846). — Me- sajeri Şehir anbarı: (3705). — Taksi telefon numaraları; Zincirlicami civa- rı: (2645-1050-1196), - Samanpazarı ci- varı: (2806-3259). - Yenişehir. Havuz- bı“;x Bizim taksi: (2323). - Havuzbaşı. Güven taksi; (3848). Birlik taksi : (2333). - Çankırı caddesi. Ulus taksi: (1291). - İstanbul taksisi: (3997). Otobüslerin ilk ve :on seferleri Ulur M. dan K, dere'ye 6.45 — 23,00 K. dere'den Ulus M.na — 715 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 7.10 — 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 6.30 — 20.00 Dikmen'den Ulus M.na — 7.00 — 20.30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.00 — 21.00 Keçiören'den Ulus M,na — 6.30 — 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 21.00 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.30 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'den Ulus M. na — 7.00 — 23,00 Cebeci'den As. fabl.ra 700 —— As, fabl, dan Cebeci'ye — —— — 17.00 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 8. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.15 7.00 Akköprü'den S, pazarı'na 7.30 9.45 Bahçeli Evlerden Ulus M.na 7.45 —.— U. M. dan Bahçeli Evler'e —.— — 20.00 $ U. Meydanı'yle İstasyon arasinda her beş dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. U. Meydanı'yle Yenişehir. Bakanlık- lar. Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş daki- kada; saat 20 den 21 e kadar her on da- kikada; saat 7 den ve 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. Akşamları Ulus Meydanı'ndan saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus mey- danı'na dönüşleri sinemaların dağılış saatlerine tâbidirler. Posta Saatleri Teahhütlü saat (18) e kadardır. Posta saat (19) a kadar İstanbul ciheti- ne mektup kabul eder, Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : — Her sabah 8.20. Her akşam 19.15 ve 19.50 de (Pazartesi. Per- şembe, — Cumartesi 'Toros sürat.) Hergün 9.35 (Kayse- ri, Sivas, Amasya bu hat üzerindedir.) Diyarbakır hattı : Her gün 9.3 Zonguldak hattı : Hergün 15.00 T indi HALK KONSERİ | Cümhurbaşkanlığı filarmonik orkes- trası tarafından Müzik Öğretmen ©- kulu konser salonunda 21. 1. 939 cu- martesi günü saat 15,30 da. Şef: Ernest Praetorius 1 — Nino Neidhardt: İkarus, sen- fonik şiir, op. 67 2 — Nino Neidhardt; Yaylı sazlar kuvarteti ve orkestra için konçerto, op. 74 Solist. Fritzsche Kuvarteti. 10 dakika dinlenme 3 — W.A. Mozart (1756 - 1791): Senfoni Re majör, Nr. 504 (1786 Vi- yana'da yazılmıştır.) a) Adagio - Allegro b) Andante €) Final, Presto SON Neidhardt'ın eserleri bütün dünya- da ilk defa olarak çalmnacaktır. A Samsun hattına : tık. Yazın çalışıyoruz kışın köyümüzde oturuyoruz, sorduk: — Mehmedi unuttun mu artık.. Cevap vermedi. Kâlktık. Ayrılır - ken arkamızdan kendi kendine mırıl- danır gibi tekrarlryordu. — Mehmedi “unutur muyum hiç.. Mehmet unutulacak- Mehmet miydi ki.: Otobüse yerleştik ben şoförün ya- nına oturdum. Hayalimi mütemadiyen tırmalıyan güzel köy gelininden bah- setmek ihtiyacını duyuyordum: — Ne güzel kadın değil mi Semi - ha.. Bir heykeltraşın eline geçmeliy- di bu? e Yol arkadaşım siyah gözlerini kır- pıştırarak beni tasdik ediyor ve acı - Or.. v 4 — Zavallı Ayşe diyor, Mehmedini hâlâ unutamıyor. Küçük bir suya köprü olmuş altı yedi ağaç göğdesini geçen otobüsü - müz bir aralık devrilir gibi sarsıldı. Herkesten çok ben bağırmış olaca - ğiım, —Aman şoför ne yapıyorsun?.. Şoför başını çevirmeden yavaşça cevap verdi: — Öyle ise Ayşeden bahsetmeyin.. Yüzüne dikkatle baktım. Genç çiz- gilerinin temiz bir ifadesi vardı. Ba- kır renkli yüzünde yaprak renkli göz- lerini arayarak sordum: — Adın ne senin şoför? 'Tozdan beyazlanmış birbirine dü - >timlü sık kirpiklerini indirdi: — Mahmet.... Evlenmeyi ve çocuk doğurmayı teşvik için kurulan sistemler Evleneı:i;re açılan kredinin nüfus siyasetindeki tesiri Bir memlekette istikbalin garan- tisi çocuklardır. Bu hakikatı idrak eden eski devir insanları çok ço- cuk yetiştirmek için şimdi bile na- zarı itibara almak mecburiyetinde bulunduğumuz düsturlar koymuş- lardı. Vaktiye İsparta'da evlenmi- yen erkeklere karşı şiddetli ceza veren kanunlar vardı. Zamanımız- da otoriter devletlerde bekârlık i- le mücadele teşkilâtları kurduğu gibi evlenmiyen bekârlardan vergi alıyor ve devlet vazifelerinde ise memuru evlendirmiye icbar edecek maddeler konuyor. Maddi zaruret- ler karşısında bulunan bekârların yardımına koşacak teşekküller vü- cuda getiriyor. Bu hususta Avrupa devletlerinin bazılarında tatbik edilen sistemler ile bunlardan alınan neticeleri tah- lil edelim: Evlenenlere kredi Bu fikir Almanya'da çok rağbet bulmuştur. Çocuk siyasetine mu- vaffak olmak için yanlız ana baba- yı teşvik etmek hem güç, hem de müsbet netice almak bakımından zayıftır. Normal şartlar altında bir aile için çocuklarının adedini art- tırmak bu günkü hayat şartları ba- kımından zordur. Buna mukabil bu husus için tesis edilmiş teşekkül- lere yardım ederek her ev için hiç olmassa bir veya iki çocuk fazla çocuk yaptırmağa halkı teşvik et- menin mümkün ve kabili tatbiki ol- duğunu Almanya ve diğer devlet- ler ispat etmişlerdir. Almanya'da 1933 denberi (900.000 evliye istikraz yapılmış muavenet yekünu da 600 milyon marka baliğ olmuştur. Her ay 15.000 kişiye yar- dım edilmektedir. Bu yardım her se- ne aile başına asgari 700 âzami 1000 marktır. Alman kadını evde Almanya 1933 denberi bir çok resmi ve gayri resmi müesse ve fab- rikalarda faal vazife görürken ev- lenen ve vazifelerini bırakarak ev- lerine dönen genç kadınlara İfaiz- siz para vermek sistemini tatbik mevkiine koymuş ve bu suretle yerleri açılan kadınların yerine er- kekleti ikame etmeğe başlamışlar- dır. Bundan dolayıdır ki iş sahaların- da yani erkeklerin yapabilecekleri vazifelerden kadınlar uzaklaşarak evlerine dönmüşlerdir. Evlenme iş- lerinde de pek titiz davranan hü- kümet şu şartları koymuştur. Evle- nenlerin her ikisi hakiki alman ola- cak, irsi hastalıkla malül olmıya- cak, namuslu ve milliyetçi olduğu tasdik edilecektir. Bu gibi evsafı haiz olan bir çifte hükümet âzami 1000 mark vermeği kabul etmekte- dir. Bu para yanlız genç kadın için veridiğinden resmi evlenme icra e- dilmeden evel erkeğin eline bu pa- ranın geçmesi de memnudur. Bu para ile teşkil edilecek yuvanın en büyük ihtiyaçları temin edilecek- tir. Alınan bu paranın ödenme şart- ları da şu şekildedir. Her ay alınan para yekünunun o1 i evlenildikten 4 ay sonra ödenir. Her canlı çocuk doğuşunda ilk yapılan kontrata gö- re 9925 para mikdarı tenzil edilir. Bu işin büdçesi bekârlardan alınan para ve bazı inhisara tabi maddeler üzerine vazedilen resim ile tevzin edilmektedir. İtalyan sistemi İtalya'da İtalyan — vatandaşları için 1937 senesi temmuzunda genç evlilere aynı sistem dahilinde para akrazını kabul etmiştir. Azami 3000 liretlik kredi hiç bir faiz gözetilme- den verilmektedir. Bu para vilâyetlerde senevi mec- muu varidatları 12.000 lireti geçmi- yen ve evlendikleri tarihte yaşları 26 dan fazla olmıyan genç evlilere verilmektedir. Paranın ödenme şek- li de şöyledir: Her ay alınan mec- mu paranm 961 i ödenir. Eğer can- It çocuk doğarsa bir sene müddetle paranın ödenmesi ve amortiler dür- duğu gibi mecmu borcun 9610 u İ- kinci çocukta 9420 si üçüncü Ço- cukta 9530 u hazfedilir. Dördüncü çocuk doğarsa artık bütün borçlar ödenmiş addedilir. Fransız projesi Şimdi Fransa da kendi memleke- tinde bu usulleri tetbik için tetki- kat yaptırmaktadır. M. Saint - Just mebuslar mecli- sine bir proje vermiş ve bunda da- ha ziyade alman ikraz sistemini tut- muştur. Diğer taraftan Sıhat Na- zırı Marc Rucark da kendi servis- Yazan: Dr. Muzaffer Sezer lerinde aynı esaslara benzer başka projeler üzerinde tetkikat yaptir- maktadır. İsveç modeli İsveç'te bugün evelenelere veri- len paranın ödenmesine ait başka bir usul vardır. Bu diğer devletle- rinkine nazaran daha menfaatli ve doğuranlara daha çok fayda temin etmektedir. Fransız Sıhat Nazareti bu siste- mi muvafık görmektedir. Yakın bir tarihe kadar Fransa ev- lilik mikdarından şikâyetçi değil- di. Bilâkis Fransa düğünü bol bir milletti. Yapılan istatistiklerde 10 bin kişi için 618 evlenme kaydedi- liyordu. Yanlız Japonya, Bulgaris- tan'da evlenmeler bu nispetten çok fazla idi. Birkaç seneden beri Fransa'daki bu yüksek evlenme adedi azalmış- tır, Buna da sebep evelenenlere kre di açılmadığı gibi geçinme hayatı- nın gitikçe güçleşmesi ve evlene- cek gençlerin kendilerine lâzımge- lecek para ve dolayısiyle ev eşya- larını temin için uzun zaman bekle- mek mecburiyetinde bulundukları gösterilmektedir. Ecnebi memleketler'de alınan neticeler Fransa tarafından yapılan tetki- kat İtalya siteminden büyük farklı netice alınmadığını, bununla bera- ber bu husus için hemen hüküm ver mek de doğru olmıyacağı kayde- dilmektedir. Fakat Almaya'da 1933 den sonra evlenme ve doğum çok fazlalaşmıştır. Yapılan istatistik- lerde evlenme adedi 639.000 iken 1933 de 742.000 ne çıkmış fakat ta- kip eden aylarda bu mikdar düş- müştür. Yine itiraf etmeliki iktisa- di buhran aynı akibeti Fransada da doğurmuştur. Fakat bu Almanya- dan daha ziyade az nispettedir. Güzel bir rakam Almanya'da bu sistemin' tatbi- kinden sonra 3 sene zarfında yani- “1934 ,1935, 1936” da 900.000 meşru doğum fazla olmuştur. Eğer evlen- me adedi. 1932 deki gibi kalmış ol- sa idi 1933 de de doğum adedinin aynı mikdarda kalması icap ederdi. M. Burgorfer isminde bir alman mütehassı görülen fazla doğumun 300.000 ini evlenenlere verilen kre- di —neticesine, — mütebaki 600 bininin ise tin içti- mai siyaset, nasyonal sosyalistle- rin iktisadi kalkınma hareketlerine atfetmektedir. Bu evlilere verilen kredi teşki- lâtı tatbik sahasına girdikten beri 985.000 evliye muavenet edilmiş ve bunlardan 1938 temmuzuna kadar yani 5 sene zarfında 840.000 çocuk dünyaya gelmiştir ki her an için a- şağı yukarı bir çocuk sayılır. Bunu hiç bir zaman az görmemelidir. Kısırlıkla mücadele Çocuk siyasetinde muvaffak ol- mak için evliliği teşci ile beraber hükümet doğum adedini yükselt- mek noktasında muhakkak kısır- lığa karşı mücadele açmalıdır. Eski devir insanlarının gözlerin- de kısırlık kadar korkunç bir şey yoktu, Evlilik bir aile teşkili için normal telâkki edildiği gibi kısır kadınlarla boğuşma da gayet nor- mal addediliyordu. Zamanımızda birçok aileler çocuksuz kalıyor. bu da iki sebepten ileri geliyor. Ya bunlar hakikaten sıhatta ol- dukları halde çocuk yapmak istemi- yorlar. Yahut da istedikleri halde yapamıyorlar, Kısırlık hakkında son senelerde medeni memleketler tıb mahfilleri dikkatlı tetkikat yap- makta ve buldukları tedavi ile ga- yet iyi neticeler aldıkları cihetle kısırlık da gayri kabil tedavi safha- sından çıkmış vaziyettedir. Dikkatli ihtimam ile ve bilhassa tedaviye erken başlanırsa birçok ka dınlar yine çocuk yapmak kudret ve ümidini kendilerinde bulabilir- ler. Bunun için de tıbbi bir hareket lâzımdır. Fransa sıhat nazırı Fran- sanın her tarafında kısırlıkla mü- cadele edilmek üzere merkezler aç- tırmayı tetkik ettirmektedir. Bu hususun muvaffakiyetle yürüyebil- mesi için halkın da yetiştirilmesi lâzımdır. Jek BİBLİYOĞRAFYA Yurt müdafaasında Türk gençliği Yazan: Kadri Yalman. Maarif Vekâleti seferberlik — müdürü. Fiyatı: 50 kuruş. 110 sayfa, Dev- let Basımevi. Açık, cazip bir dil ve iyi bir tertip- le hazırlanmış olan eserinden dolayı Kadri Yalman'ı hemen tebrik etmeli - yiz, Türk gençliğinin ümit ve şevk arttıran yetişme safhalarını bize yal - nız yazı ile değil, güzel seçilmiş re - simlerle de anlatan Kadri Yalman ya- bancı gençlik teşkilâtlar üzerinde de kısa ve fakat faydalı tahliller ve mu - kayeseler yapmıştır. Yalman ; büyük yaratıcı Atatürk'le milli Şef İnönü'nün gençlik hakkın - daki sözlerini ve C. H. Partisinin e - saslarını kitabına mihver yaparak Ke- malist gençliğin vazifelerini tebarüz ettirmiştir. Muharrir, bilhassa bu va - zifeyi sevilir,"neşe ve inşirahla yapı- lır bir hayat unsuru olarak ifadede muvaffak olmuştur denebilir. Eser yedi kısma ayrılmıştır:; 1 - 'Yurt müdafaasının ana prensipleri. 2 - Orduların rolü. 3 - Gençliğin ordulara hazırlanması. 4 - Gençliğin Atatürk rejimine bağlılığı. 5 - Gençliğin kül- tür cephesi. 6 - Yabancı memleketler gençliği. 7 - Türk gençliğinin öezl ve üstün vasıfları, Her kısım bir kaç bahsi içine almış- tır. Meselâ müdafaanın ana prensiple- rinde savaş, milli hazırlık, fikir ve ah- lâk hazırlığı, iktisat ve sanat hazırlı- ğı, politika hazırlığı, gibi mevzular - dan ve türk istiklâl savaşından alına- cak örneklerden bahsedilmiştir. —Kuşları çok seven doktor Hiç kimse kuşları Nevyorklu dok- tor Kaçini kadar sevmez. Bu doktor Nevyork'un, Şikagonun hemen bütün Amerikanın en değerli, en hazık dok- toru olarak tanılır. Bu meşhur doktor bir gün dikkat etmiş: Yuva kurma zamanında kuş- lar çok eziyet çekmekte, yuva yapa - cak şey bulamamaktadır. l Öyle ya zavallı kuşlar Nevyor şeh- rinin neresinde çör çöp bulsunlar. Doktor, bunu düşünerek, adamlarına derhal emir vermiş: — Gidin bana, saman, sicim, iplik, balçık, ot ne bulursanız yığın yığın getirin! . Bunlar hakikaten doktorun bütün dediğini yerine getirmişler. Doktor, otları, balçıkları, apartmanın balkonu- na, damın başlarına, bacalara koydur- muş, fakat kuşlar gelip bunları alma- mış, Bunun üzerine doktor, büyük caddeye bakan apartmanın en üst pen- ceresine bir adam dikmiş ve adama: — Sen, demiş, sabahtan akşama ka- dar bu pencerede düracaksın, şu sa- man, iplik ve balçıklardan azar azar havaya savuracaksın, kuşlar, attığını havada kapışacaklar..,, y Doktor Kaçini, beş seneden beri bu işle meşgüldür. Doktorun muayenehanesinin bulun- — duğu Nevyork'un meşhur Vaşington — mahallesinde beş sene içinde serçele- rin on, on beş misline çıktığı tesbit e - dilmiştir. Serçeler seneden seneye fazlalaştıkça : Doktordaki — sevincte Gençliğin kültür cephesinde de ah- lâk ve karakter, maddi hayatta başarı, disiplinli çevik ve dayanıklı gençlik tahlil edilmiştir. Muharrir; alman, italyan, macar, ro- men, rus ve yugoslav gençlik teşkilâ- tinı ana hatlariyle bize tanıtmaktadır. Yalman'ın eserini Atatürk'ün genç- artmaktadır. liğe hitabesiyle bitirdiğini söylersek Z u- — çalışma hedefini de ifade etmiAş ruz. Kitabı yalnız gençlere değil rı düşünmek v se tavsiye ederiz, * $

Bu sayıdan diğer sayfalar: