Kızgın bir güneş altında bir avuç su insana hayat veri; YOK. ir pazar yerinin bittiği yerde eski bir mahalle, bir semt, öy değil de, düpedüz, yeni bir âlem başladı. Kale kapısın. eyi Şitlerini kalenin vurulunca 8 dermiş; kale. ie ibdesin na en tesirli silâhlar e lar bundan altmış küs ce bir kediden başka bir şe dim, Hisar'daki e dönen bir aileye kale kapısının basama- — ardi Çıtı pitr entarili vru? ii a Zek ra teyzemlere gitmem. > oğlan bana çirkin dedi, di- İhtiyar e bangır ağlıyor, bü akm şeker evlâdım, o kusu! etmiş o.. Ve öteki çocuklarına pri nüyor: — Kim demiş bakayım, diyor, b nim a sen Şi “ye? Zemâneyi görüyor musul Ankara'nın serin yerlerini sayın diye size sorsalar nereleri söylersi- iz bi ; fakatben bildi mertçe olac z kaç senesini & verebilirdim. Hisar'ın a bir rahatlık ele Burası Mean Bakkal B. ein bahçe- si cidden bir cennet gibi BÜYÜK... FAKAT... Şehir plânı ir kapı eşiğinde çocuklar dama oyununa pek dal- mışlar gibi... üzenin eşyası, daha güzel, daha a- İli cin diye başka renklere bo. yanmıyor ve başka kalıplara vurul. mıyorsa, Hisar ma. i i ve da olduğu gibi e hafazı etmek onun tarihine hürme: olur. Ortaçağ, ğın alâmetini taşıyan A- şa mimar rdan ve içini kriidin a başka bir şey düşünmüş değildir. essis başlar anlaşılan yabancıların Kale içinde kale diye nâdir aram sokakta hikmeti buna derler vücudumuzu anlamıya çalışıyorlar» gz akar , Kücük kerpiç dıvarların üstün- ln kaldırımlarda lekeli gölgeler iy elim: b emsali bulun- Dil elerdeki ul püfür püfü müjdeliy eli rl ği sakalar kapısı otomobil girecel e) üyük, fal 5 e 8 gib tür, Orası ani hafaza eriş iş ii e e kadar sikindir. Bu neşi Kapının: eşiğinde eee NN üçüğe sordum — Kim oturuyor, “bu pl evlâ- ? Küçük alttan alttan bizi bir ü. Ayağa kalktı, kapının edi esi» ve aralıktan başını uzatarı ık korkakz eni teyzem, deği, siz kadar küçük göründü! Otomobil girecek kadar AM Tir girmiyecek Çocuklar sakız gibi duva- ra kömürle böyle resim izmişlerdi İmiyor muydunuz? “Ve kapıyı "ma diye kapıyarak içeri kaç- “Şadiye teyze, plâğın birini kal. dırıp birini dan nefes aldirmıyorlar. Döne dö- başr dönmüş plâktan » o da elle- rimizin ayasiyle kulaklarımıza yar- dım etmek suretiyle - şu mânayı çi- karabildik: Solsan da sararsan da yine gül- pembe eki Rabbın bana bir nimeti... gar gar gâr.. sın, İki kırmızı sakallı ihtiyar sokakta ceviz kütüğü kesiyorlar kak kapıları ardıma kadar ve gerin wi av yi e iâtm halleri gör lü; v içi kıyafetiyle bird ili vb ii liğenin önü- kir üp süpüren ve ala kah ve e serinlik veren bayanlar görüyo- işik pencerelerden oda içlerine ka; mu ei dıvara resim yabıştzahlar bile er, on- lari eler ahi Bu iç iel ve gide: kapısında n sonra kar- i daha çikti. rae m yen Cemal eski bi ir ankaralı sx afatiyl m kapının ağzında mi- Pier henüz dö bir aileye rastladık. kaleye geldik, dedi. Fakat dıvar içinde görünür gö, dükkânr çıktı karşımıza. hin helvasından ki cins Gl yanyana ve üstüste b u bu ira demi biriz mali İmei öder — Buran nk halini bilen kim- se yok mu? Hisar'ın en ihtiyar e diye e k. gi koymak için kazancının ince- Hiklerini sormuşuz gibi, yeri göğü kuruttu; Hâfız öldükten sonra or- aldı “İhtiyar u kaldı ki? dedi. Olsa olsa kuruçaylı Mehmet çi Di bilir, oda bağda oturur. Sayi Otur bey de vardır emme kendisi bincik çarşıda, . — Çar; ne İş görür, siz söyle- yin biz ee dedik, Me üşüyen bakkal, ilk defa Hiç bir iş yapmaz. Kendisine sorulan boş gezenlere yol göste- orum, akıl öğretiyorum, der, de. Beyaz dıvarlarda çocuklar yer yer sanat yen kurmuşlar, Kim- ue 8. İnci sayfada) Teneke « avludan mütemadiyen cırlak bi ofon se: 4 gramofon sesi g>liyon manakane