22 Nisan 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YA C b T WPETCO — Aman rica ederim, hakiki ih- racın yerini bir an evvel anlayınız. Hava adam akılı açılıyor, güneş nerede ise doğacak, seyrek top ses- leri geliyor, tüfek sesi artık tama- men durmuştur, saat 5 şi 45 daki- ka geçe alaya hareket emri verili- yor. Alaya aynı zamanda bir de cebel bataryası ilhak edilmiştir. Ama bu batarya Çamburnundadır. (Maydos- Kilidülbahir yolu üzerinde), alay komutanı bu bataryanın kendisine yetişmesi tertibatmı da aldırarak bataryayı beklemiyor, iki taburu birbirine muvazi ve ayrı yollardan hareket ettiriyor. Bereket versin düşman © kadar aktif değildir. Yolda bu iki taburu yakalayıp gemi ateşiyle darma da- ğınık hale' koyabilir. Taburlar May- "dostan çıktıktan biraz sonra düş- man donanmasını görüyor, zırhlılar- dan birisinden yükselen balon da her tarafı gözetlemekte, buna rağ- men donanma gelenleri göremiyor. 'Taburlar sağ salim mıntakaya yak- laşıyorlar ancak ondan sonra do- nanma gerilerinde ve kendilerinin ancak bir saatte geçtiği ovayı ya- kıp kavurmaya başılıyor. Alay ovadan sonra sırtları tırma- nıyor ve Arıburnunun arkasındaki sırtların (topçu sırtı) yüksek nokta- larına geliyor. Henüz düşman yok, fakat yakmlardan tek tük tüfek ARIBURNUNDAKİ İHRAÇ YERİ Münakaşa ve kararı da şu oluyor: “Düşman Arıburnu sırtlarımı tut- muştur. Dört saattanberi karaya en az kuvvetinin yarısını yani 13000 kişisini çıkarmıştır. Ben bir taarruz- la bu düş d dök Fa- kat hiç değilse geriden kıtalar ve bilhassa 19., uncu tümen (Atatürk- ün tümeni) yetişinceye kadar İngi- lizleri oyalamalıyım ve bu esnada da Kocaçimen - Kabatepe hâkim hattmın hiç değilse ortasını ve so- lunu elde bulundurmalıyım. Bir taraftan bunları düşünüyor, diğer taraftan da kendi tümen ko- mutanlığına şu raporu gönderiyor: Kaba fepe felefonu vasılasiyle Maydoslfa dokuzuncu tümen komulanlığına 1 — Düşman Arıburnu sırtlarını işgal etmiştir. K 2 — Arıburnu sırtlariyle Kocade- re arasındaki sırtlardan taarruza başlıyorum. 3 — Koca Çimeni serian 19 uncu tuttur üsterhamd. 27. alay komutanı Mehmed Şefik (| Bu rapor daha yazılmadan ev- vel 19 uncu tümenin dâhi komutanı umumi ihtiyatını teşkil ettiği ordu 1 — ki bu zatm bu esna- sesleri geliyor, geri gidebilen bir kaç yaralı düşmanın biraz ilerideki sırtlara kadar geldiğini haber veri- yor ve en mühimi sahil görünüyor, zırhlıların arkasındaki nakliye ge- milerini sayıyorlar, yalnız 26 nakli- ye gemisi ve alay komutanı şöyle yu- varlak bir hesab yapıyor. — Biner kişiden 26000 kişilik kuvvet (kendisinin yanında 2000 kişi var) da Sarostaki boş gemileri temaşa ile meşgüul olduğunu biliyoruz — emrini beklemeğe lüzum görmiye- rek kendi tümeninin bir kısmını za- ti karariyle çoktan Kocaçimen'e doğru hareket ettirmiştir. Bunu bi- lâhare göreceğiz. | Sonra alay komutanı taburların önüne çıkıyor, onlara kısa bir kaç yiğitlik öğüdü veriyor, Mehmedler — Çar emrediyor... Çar .crnrediyo;___ Fakat çarın ne emretmiş olduğunu bir türlü anlatamıyordu. Nataliya Kirilovna ölümden zor kurtuldu. İki gün sonra kilisede duaya iştirak etti, iştaha ile yemek yedi. .Petro, şimdi Evdokiya ile küçük ça- reviçin ikamet etmekte oldukları Pre- obrajenskoe'ye gitti. Evdokiya, kaym anasından uzaklaşmış olmak için ilk- bahardan beri oraya taşınmıştı. Koca- sının avdetini ancak bir kaç gün son- ra beklediğinden bir ıhlamur ağacın_m gölgesinde tam elma reçeli pişirmeğe hazırlanıldığı sırada Petroyu sebze bahçesinin kumlu yolu üzerinde bir- den bire karşısında görünce şaşaladı. Hepsi güzel ve sanki biribirine eş, U- zun saç örgülü, beyaz başlıklı ve penbe entarili genç kızlar Vorobiika'nın ne- zareti altında elma soyuyorlardı, Ba- zıları, reçelin ağır ağır kaynadığı ba- kır tencere altındaki küçük sobanın a- teşini canlandırmak için kuru dallar getiriyordu. Diğer bazıları da bir sec- cadenin üstüne oturmuş — yüksek a- lınlı, kara gözlü ve küçücük acıklı ağzı tebessümden habersiz zayıf bir çocuk olan — çareviçi eğlendirmeğe uğraşı- yordu. Bu çocuğun ne istediğini kimse an- İzyamıyordu. Bu geniş kalçalı kızlar kediler gibi miyavlıyor, köpekler gibi havlıyor, yüzü koyun yürüyor, kendi- leri de gülmekten katılıyor, fakat ço- cuk, ağlamağa hazır, ters ters bakıyor- du. Evdokiya hiddetlenli: — Abdallar, siz hep istemediği şey- leri yapıyorsunuz.. Steşka, ne için ete- ğini kaldırdın? Tam orana bir değnek yemek için mi?... Vasenka, ona gülünç bir şey göster... Bir karafatma bulu- nuz, bir saman çöpüne geçiriniz, işte böyle bir şeyler yapınız... Olur şey de- ğil! Bir çocuğu bile eğlendiremiyen bütün bu kalabalığı beslemek lâzım geldiğini düşündükçe.. Evdokiya'nın harareti vardı, sonba- har sinekleri kendisini rahatsız edi- yordu. Başındaki dantelâ takkeyi çı- kardı ve saçlarını taramalarını emret- ti. Hava ılıktı. Ihlamurların tepesin- den görünen mavi gökte rüzgâr bile esmiyordu. Eğer Kurtarıcı bayramı henüz geçmemiş olsaydı koşup suya atılarak banyo yapabilirdi, fakat şim- di bu imkânsızdı, günahtı, zira geyik boynuzunu suya daldırmıştı... Birdenbire dar yolda bir adam belir- di: Uzun boylu, siyahlar giyinmiş bir adam... Evdokiya ellerini yanaklarına götürdü. Yüreğinin şiddetle çarptığı- nı his ediyor, ne yapacağını bilemi- yordu. Genç kızlar telâşla bağırışıp ley lakların, yaban güllerinin arkasına ka- çıştılar.., Petro yaklaştı, Evdokiya'yı kollarının arasına aldı ve basa basa du- daklarından öptü. Evdokiya, gözleri yarı kapalı, kocasının öpücüklerini i- ade edemiyordu... Petro, İ-rısının düğmeleri çözülmüş gömleğ Yükgin- bir taraftan yorgunluk çıkarıyorlar, diğer taraftan komutanlarının öğü- dünü dinliyorlar, Içlerinden birisi — Arslanca saldıracağız, hiç me- rak etmeyin diyor. Yalnız müsaade ederseniz şu çantalarımızı burada bırakalrm, daha serbest saldıralım. Alay komutanı düşünüyor, bütün askerlerinin gözlerinde adeta — bi- zi bir parça daha serbest, yüksüz yaparsan her halde daha yaman sal- dırırız temennisini okuyor ve cep- hane, kazma kürek, matra ve ek- mek torbaları yanlarmda kalmak şartiyle buna müsaade ediyor, bi- rinci tabur sağda üçüncü tabür sol- da olmak üzere topçu sırtmın yük- sek çizgisinden kanlı sırtın çetin ya- maçlarına atılıyorlar. Dereyi ini- yorlar, karşıdaki sırtlara tırmanı- yorlar ve saat dokuza doğru ileri hatlarımızla düşman — arasındaki çarpışma başladığı anda alay şu müjdeyi alıyor. (Sonu var) TERBİYE.BAHİSLERİ Çocuklarda yemek meselesi Çocukluk devresinde en mühim me- selelerden birisi de yemek yeme iti- yadını vücude getirebilmektir. Bu iti- yad için esaslı bazı. noktalara dikkat etmek, iştihaya tesir eden maddi ve ruhi sebebleri tahlil eylemek lâzım- dır. Normal şartlar altında daima bir sistem ve metoda sadık kalmakta o- lan uzviyette yemek hususunda da fizyolojik bir ahenk vardır denebi- lir. Açlık, muayyen zamanlarda ken- disini gösterir. Bu fizyolojik nizam bize çocuğumuza yemek verme işinde de muayyen şartlar ve disipline ria- yet etmemizi telkin etmektedir. Şu halde bütün itiyadlarda esas olduğu üzere yemek yedirme hususunda da muntazam hareket etmemiz icab eder. Gıda meselesinin daha ilk günden itibaren nizama sokulması çocuğun sıhati bakrmından büyük bir ehemi- yeti haizdir. Çocuk günde ister üç, ister dört kere, ister sulu, ister katı yemek yesin bu nizam şaşmamalıdır. Muayyen saatler haricinde çocukların gıda almaları yanlıştır. Her hangi bir sebeble bu muayyen yemek saatı ka- çırılmış ise çocuğa arada yemek ye- dirmekten ziyade diğer muayyen sa- ate kadar bir dilim ekmek, biraz mey- va suyu gibi hafif şeyler vermek da- ha doğrudur. Az beslenmiş çocuklar- da yemeğe aid hususlarda hekim kon- trolü şarttır. Çocukların yemek yeme itiyadları- nı sarsan veya geciktiren âmillerden bir kısmını da muhite ve eşyaya aid olanlar teşkil etmektedir. Meselâ ço- cuğa yemek verilen odanın değişmesi, yemekte kullanılan takımların her zaman başka başka olması haddi za- tında küçük gözüken fakat bu saha- da rol oynayan mühim sebeblerden- dir. Küçüklerde bir yemeğin muay- yen takımlarla ve muayyen bir yerde idraki hazım için zaruri olan ifrazlar ile birleşir. Tıpkı büyük bir insanda meselâ kahve kokusunun, hattâ sevi- len bir yemeğe aid bir resmin tükrük ifrazlarını artırması gibi çocuklarda da muayyen vaziyetlerde tükrük if- razları ve mide usaresi faaliyete ge- çer. Masa üzerindeki takımlar, yeme- ğin rengi, şekli, kokusu gibi göz ve ha aid duygularla bu ifrazlar baş- lar. Meme çocuğunun süd şişesini gö- rürken gösterdiği tehalük, pek küçük iken bile bu halin mevcud olduğunu ifade eder. Yukarıda söylediklerimizi şu şekil- de hulâsa edebiliriz: 1) Çocuğun mu- hitinde mümkün olduğu kadar yekne- saklık temin etmek ve âni değişiklik yapmamak. 2) Yemeklerin muayyen Tezer Taşkıran zamanlarda verilmesini temin etmek. Bir çocuk için masanın başına otu- rub yemek yiyebilmek mühim bir iş- tir. Bu safhaya gelinceye kadar çocu- ğun büyük bir tekâmül devresi geçir- mesi lâzımdır. Bu tekâmül meme ço- cuğunda memeden suni gıdaya geçiş ve daha ileride sulu yiyeceklerden katı yiyeceklere atlayış ile görülür. Evvelâ meme mihanikiyeti yerine a- ğizda boşluk yapmadan yutabilme, sonra da sulu yemeklerden katı ye- meklere geçişte büyük bir cehd iste- yen çiğneme, yemeği ağızda yuvarla- ma ve eskisine nazaran çok daha zor- laşmış yutma gibi hareketleri çocu- ğün öğrenmesi gerektir. Bir müddet sonra da yemek için çocuğun elini kullanması ve bu elin kaşık, çatal gibi eşyayı tutmasını da bunlara ekleme- lidir. Bu safhalara geçişteki zorluk- lar nazarı dikkate alınırsa bir çocuk için sofra başına oturup yemek ye- menin hakikaten mühim bir iş oldu- ğunu anlarız. Bu devirlerde her ye- nilik ortaya çıkarken çocuk itiyadsız- lığı neticesi bir çok hatalar yapacak- tır. Meselâ başlangıçta ağzını bulmak hususunda zorluklar çekecek, sonra- dan da bulunan bu ağıza yemeği götü- rürken dökmeler, kirletmeler olacak- tır. Çocuğun döke döke düzgün, yo- lunda yemek yemek itiyadını kazana- cağı düşünülürse bu hareketlerini fe- na karşılamamak lâzım gelir. Üstünü, masayı kirletti diye azarlanan, fena muamele gören çocuklarda bu itiyad- ların yolunâ girmesi gecikir. Üstelik korkmalar veya kızMaltar neticesi ço- cuğun ağzı kurur, ifrazlari asslrr ve esas itibariyle neşeli ve hoş geçmesi icab eden yemek zamanı kendisi için bir azab olur. Bu hareketler sonradan görülen yemek isteksizliklerinin men- balarındandır. Bundan dolayı bu iti- yadların teşekkülü sırasında büyük- lerin sabırlı olmaları şarttır. Zayıf çocuklarda yemek yeme itiyadını te- min hususunda daha çok zorluklarla karşılaşmaktayız. Bunların yemekle- rini oyun gibi idare etmekden ve ba- zan yemeğin doğrudan doğruya bü- yükler tarafından yedirilmesinden çe- kinmemelidir. İkinci bir yazımızda iştihaya tesir eden başlıca âmilleri tahlil etmeye çalışacağız. Tayyareci Rihtofenin ölümünün — yıldönümü Berlin, 21 (A.A.) — Mareşal Göring, umumi harpta Rihtofen avcu tayyare filosunun son kumandanı sıfatiyle Ri- htofenin ölü ün 20 inci yıldönümü # Yazan: Alexis Tolstoi lllllllllllllllllllilllllIlIIlllllllllllIllllllllllllllllIllllll"llllllllllllllllı; No: 66 UDU münasebetiyle büyük alman tayyareci- sinin hatırasını taziz etmiş ve mezarı- na merasimle bir çelenk lşoymuştur. Rihtofen 81 inci düşman tayyaresini düşürdükten sonra 21 nisan 1918 de A- miens civarında bir kanadlı tayyare ta- rafından düşürülmüştü. Valide hanmım kiracrlarına resmi tebliğat yapıldı İstanbul, 21 (Telefonla) — Valide hanının boşaltılması için kiracılara resmi tebligat yapılmıştır. Han ay ba. şına kadar boşaltılmı şolacaktır. Diğer taraftan Vakıflar idaresinin yeni pos- Ankara : Öğle neşriyatı * e) $ 12.350 Karişik p neşriyatı — 12.50 Plâk :Türk musikisi Ve halk şarkıları — 13,15 Dahili ve harici berler. Akşam neşriyatı : t M plâk neşriyatı — 19.15 Türk musikisi V| halk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşif| rı) — 20.00 Saat ayarı ve arabça neşriyat ”| 20.15 Türk muüsikisı ve halk şarkıları (Hi dan ve arkadaşları) — 21.00 Çocuk esir$ me kurumu namma könferans (Dr, Sadi KO| nuk tarafından) — 21.15 Saksafon *| lo: Nihat Esengin (Piyanoda Marsel Bi) ”| 21.40 Plâkla dans musikisi — 2200 Ajaff haberleri — 22.15 Yarınki program ve tiklâl marşı. İstanbul : Öğle neşriyatı * gle neşriyatı * — , D çe musikisi — 12.50 Havadis — 13.05 Plâkİ| türk musikisi — 13.30 - 14 Muhtelif neşriyatı, Akşam neşriyatı: 1 18.30 Konderans 23 nisan çocuk haftası ve bayramı müna! betiyle çocuk esirgeme kurumu namına tor İhsan Hilmi (Çocuk sevgisi) — 18: Beyoğlu halkevi gösterit kolu tarafın bir temsil — 19.15 Plâkla dans musikisi 19.30 Çocuk terbiyesi: Ali Kâmil Akyüz 19.55 Borsa haberleri — 20.00 Muzaffer İl) kar ve arkadaşları tarafından türk musiki ve halk şarkıları — 20.45 Hava raporu ”| 20.48 Ömer Rıza tarafından arabça söyle€i — 21.00 Nihal ve arkadaşları. tarafınd&| türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarf — 2145 ORKESTRA: 1 - Rimiski - Korsf| kof: Kont dö zar saltan, 2 - Svendsen: R©| mans, 3 - Grosman: Çardaç — 22.15 Ajafii haberleri — 22.30 Plâkla sololar, opera Vi oöperet parçaları — 22.50 - 23 Se- haberlei ve ertesi günün programı, Ayvrupa : UrsxA VE OPERETLER: 149 uuf| semburg — 18.28 Moskova — 20.30 Nis. ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN FONİK KONSERLER: 19.10 Frankfurt ”| 19.35 Viyana — 20 Berlin, Laypzig, Moskt va — 20.10 Münih — 20,30 Avrupa istasyofi ları, Strazburg — 20.45 Hamburg — 20-“ Moskova — 21 Milano. ODA MUSİKİSİ: 17 Paris — 22.50 K0| “'s"öi Enndborı. TORŞSERLERİ: 13 Lüksemburl — 15.15 U münster — 18 Koloâ,ef: yonalcnh— ;7_31?:;'4 Hamburg — 18.40 Droyğ?? sa M 22.5 Lüksemburg — 22.35 Kez. 1” Paris NEFESLİ SAZLAR (Marş v, >5. Stuttgart — 12 Frankfurt — 20 Stuuxar% 22.45 Königsberg. ORG KÖNSERLERİ VE KOROLAR 12.5 Stokholm — 17.15 Strazburg — Droytviç — 20.15 Hamburg — 21.10 Sottı — 22 Roma, HAFİF MÜZİK: 8.30 Münih — 12 H burg — 13 Budapeşte — 13.15 Frankfurt 14.15 Berlin — 16 Breslav — 19.10 Berl Kolonya, Viyana — 21 Stuttgart — 23,5 dapeşte, HALK MUSİKİSİ: 10.30 Viyana — tuttgart. DANS MÜZİĞİ: 19.30 Budapeşte — 22 Floransa —. 22 ü — 22.25 London - Recyonal — 28 Fior: Krakovi, Lemberg, Lüksembureg, i Roma, Tuluz, Vilna — 28.5 Moskoya 23.20 Droytviç. İstanbulda ilk sığınak yapıldı İstanbul, 21 (Telefonla) — tehlikesine karşı ilk sığınak İstanbi da sıhat müdürlüğü bahçesinde ya| mıştır, Bu sığnak için eskiden mevt bir konağn kemerlerinden istifade * dilmiş, kapılar, menfezler takviye * lunmuştur. İçerisinde elektrik ve ' tertibatı vardır. Sığınak 5 metre deri liktedir. İstanbulda hastalıkJsemn üçte bir nisbetinde azaldığ! anlasıldı İstanbul, 21 (Telefonla) — Vilâyf) hıfzıssıhha komisyonu bugün toplaf mış, geçen senenin ilk dört ayı ile bi senec arasında bulaşık hastalıkl. tahane karşısında yaptıracağı yeni Va- lide hanının projesi kabul edilmiştir. Bu han orası olacaktır. müukayesesini yapmış, difteriden da bütün hastalıkların üçte bir ni tinde azaldığını tesbit etmiştir. Birinci Petro ile Menşikof mahallesine... Ah Dunya, ah Dunya ta- den nemli göğsünü öpmeğe başladı. Evdokiya hafifçe bağırdı, utancından kızardı. Seccadenin üzerinde yalnız kalan küçük Alekseyi bir oğlak gibi, incecik sesi ile ağlamağa başladı. Pet- ro onu kucağına aldı, eğlendirmek maksadiyle havaya atıp tuttu, ve ço- cuğun feryadları büsbütün arttı... Bu görüşme pek muvafık olmamıştı. Petro sualler soryuyordu. Evdokiya İ- se daima münasebet almaz cevablar veriyordu... Başı açık, ziynetsizdi, ve bebeğin de yüzü gözü reçel içinde idi.. Petronun hemen çekilip gitmiş olma- sında şaşılacak bir şey yoktu. Saray civarında çarın etrafını bir çok adam- lar aldı: sanatkâr, tüccar, general, dost.... Ve hepsi onun Kukuylu içki ar- kadaşları idi. Petronun kesik kesik gü- lüşleri uzaklardan işitiliyordu. Biraz sonra Petro Yavuzadaki hafif filoyu görmeğe gitti ve oradan yabancılar — Vorobiika, o almaan kızaam yatı- liinden istifade etmeği — bilemedin sen!... İmdi, Vorobiika bu felâketin ta- miri kabil olduğunu ifade etti. Ve ce- saretle işe girişti, çabuk bir buhar ha- mamı hazırlanmasını emretti, küçük Aleksei'yi getirtip yıkadı, süsledi. Bu sırada çariçenin de kulağına fısılda- yordu: — Benim kuğum, gece sakın kendi- ni kaybedeyim deme. Buhar hamamı- nı iyice ısıtır, seni, istediği yerden koklayabilmesi için, köylü kadınlar gibi, günlüklü su ile yıkarız... Erkek- ler nazarında en ehemiyetli şey budur: koku... Ve sen de, güzelim, onun her sözüne bir gülüşle cevab ver ki ne ka- dar yuvarlak yerin varsa hepsi titre- yip sarsılsın, ve kahkahasız, kıs kıs, İ- çinden gülmeğe çalış... Bu suretle bir ölüyü bile çıldırtabilirsin.... OUUT na gitti.... — Oh, çariçem, bu hususta bir keli- me bile-telâffuz etme... Bir alman kız nedir ki: bir takiım yapmacıklar ya- par, ruhu kap kara, teni vıcık vıcıktır. Sen, benim güzel kuğum, onu yatacı- ğına — tatlı, neşeli — al, onu o çabu- cak unutur... Emniyet getiren Evdokiya acele et- ti.. Ona hakikaten sıcak bir hamam hazırladılar. Sonra, kızlar, Vorobiika- nın nezareti altında, çariçeyi bir sedi- re uzattılar. Nane ve günlük suyuna batırılmış dallarla serinlettiler. Daha sonra gevşek, takatsiz bir halde onu yatak odasına götürüp saşla"m tara- dılar, düzgünlediler, yıtag_ına yatırıp cibinliğin perdelerini çektiler, Evdokiya bekler-- .€ başladı. Farelerin tahtaları kemirdiğini du- yuyordu. Gece oldu. Sarayda bütün sesler kesildi. Evdokiya, avluda bekçi- nin sopası ile birlikte kalbinin de vu- ruşlarını yastığında dinliyordu... Pet- ruşa'sı gelmiyordı(ı... Alman kızına karşı duyduğu ki::00n dolayı karnı çe- kilir gibi olduğu ve ayakları buz ke- sildiği halde Vorobiika'nın sözlerini hatırlayarak karanlıkta gülümsüyor- du. ü Vakit geçiyordu. Bekçi sopasını ye- re vurmaz oldu. Fareler bile sükünet buldu. Bununla beraber Evdokiya ge- ne kendini tutuyordu, fakat Petro ile ilk yemek yediği zamanı — zifaf ge- cesi yemiş oldukları tavuğu — düşü- nevek ağladı, göz yaşlarından ıslanmış AAKUUAAKUKA GKU KERA DAUA UD olan yastıklara başını sokarak içi: hıçkırdı, sızlandı.... S)nu sıcak bir nefes uyandırdı. tağında doğrulurken “Kim 0? Kâm 0 diyordu. Yarı uyanıktı, ve vü vücudunu kaplamağa uğraşmakta lunanın kim olduğunu anlayamıy du. Nihayet anlayınca hakaretten layı içini çekti. Ateş gibi yanıy” yumruklariyle gözlerine bas. Sevgili Petrosu sarhoş, tütün kol içinde, doğruca alman kızımın yaf dan kendisini sabırsızlıkla beklem mıyor, fakat se&sizce taarruz edi kaba herif..;. Günlük sulariyle yıkanmış zahmetine değer mi idi bu!.... Evdokiya yatağın kenarına bi çekildi. Petro anlaşılmaz bir şey mırıldanarak — bir hendekte saf” bir köylü gibi — uyudu... 4 perde aralıklarından gök yüzi şimdiden mavileştiğini görüy Kocasının çıplak, uzun bacaklar manzarası karşısında utanç duy' bunları örttü. Yavaş yavaş ağlıyo? Vorobiika'nın dersi hiç bir işe mamıştı... Çarın avdetinden evel Nataliyâ rilovna'nın cesedine el sürülmedi: y) rarmış yüzünde bir hayret ifadesi: ? leri iyice kapalı, şişmiş elleri ara$ -P 0 AA di PP ön cp BU Gi Ft b bir haç, uzanmış yatıyordu. 6 Sonu vef) ei zi ea

Bu sayıdan diğer sayfalar: