31 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

31 Mart 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yormuş; öbür 31-3- 1938 Japon hikâyeleri: — Duydunuz mu; Sihirbaz karı, bu #abah gene bir adam öldürmüş? - Kiyoto'nun şimal mahal.le'sındekı bütün dükkâncılar bu havadı_sı, çılgın bir halde, biribirlerine veriyorlardı. Bir çokları sokakta toplandılar ve hâ- diseyi tefsire koyuldula;ır. t — Olur şey değil! Dııyoı;ıl:rdıi)î::; iyor ki, karı, yolculardan şı:îlîn);asmî Şehrin kapıs_ı_n_dekı harn.b kuleye gelip de yerleş'tıgmden be_rı, tam üç aydır, kaç kişinin kanına gir- dı-!— Onu gördünüz mü? Nğaıl şeyA? j — Ben; kendim, görmeğım. Lâkin yeğenlerimden biri görmüş, .bana ta- Tif etti: Korkunç bir heyeti yarmış, Siması toprak renginde imif- _Şa_şlan gdaima darma dağın imiş. Bıx_goıu ga- yet iri ve sağa, yukarıya doğru bakı- gözü de sola ve aşağı- gmru bir burun.. y! Âdeta bir İri dudakları ya, Kocaman, yamrı y' Ya ağzı? Müthiş bir şe, sırtlan ağzından farksız. içinde imi h:- (çîüya, şeh!'röen dışarı çıkım_ık ya- hud da şehre girmek için, kulenin ya- kınından kim geçerse, karı, up uzün we sıska kolunun ucunda yalın bir pa- la ile zavallının üzerine atılır, bazan yaralar, ekseriya da öldürürmüş. 4 — Komşulardan birinin anlattığına göre, bazan da gök yüzüne havalamş, uçar, ve birdenbire, bir yırtıcı kuş gi- bi, şikârının üzerine yüksekten atılır- mî Ben işittim ki onun eın;ı.nl;ı;a böyle düşman olmasının s i, Çir- kiâliğinden ötürü ve onlar tarafından daima hakaretle, istihza ile muamele görmüş olması imiş. Güya, bir zaman- Jar evlenmek istemiş de, böyle bir çir- kinlik ücubesini alacak erkek bulun- mamış. Sihirbaz karı Nakleden: E. Ekrem TALU gü v gz Kd du. Uzun boylu, zayıf, tunç yüzlü, a- lev gözlü idi. Kaşlarını çatmış, dişleri- ni ağzında sıkıyordu. Sırtında çelik bir zırh, ellerinde demir kaplı meşin eldivenler, başında da gene çelik bir miğfer taşıyordu. Silâh olarak, , aınız, sağ elinde uzun bir kılıç vardı. Yolda, sekiz yaşındaki biricik oğlu- nu düşündü. İhtimal ki onun yüzunü bir daha göremiyecekti. Fakat, çocu- ğun, böyle yiğitliği ile ün almış bir ba- banın evlâdı olmaktan hnasıl gürür duyduğunu biliyordu. Birazdan, vazi- fesi uğruna can verecek olursa, o genç ve sevgi dolu kalbe kendi temiz ve a- sil hatırasını yadigâr bırakacaktı. Sihirbaz karı, uzaktan, askerin gel- mekte olduğunu gördü. Biraz sonra kurbanlarının sayısına bir kişinin da- ha katılmış olacağını düşünerek se- vindi, Kapısını araladı ve kocaman pa- layı tutan elini dışarıya uzattı. Kendisi yanlarına yaklaşır yaklaş- maz, ürkerek geriye çekilen yolcuları birdenbire vurmak âdeti idi. Bu defa, hiç ummadığı halde, ilk taarruza uğra- yan kendi oldu. Şaşaladı.. Apıştı. Va- tanabe, üzerine öyle hızlı bir atılışla atılmıştı ki, kendini korumağa bile va- kit bulamadı. Asker, kılıcını havale et- tiği gibi, cadının sağ kolunu bir vuruş- ta, dirseğinin aşağısından uçuruver- di, Karı, can acısiyle, kuleden içeriye kaçtı. Vatanebe - no - Tsuna kanlı kol par- çasını, ucundaki pala ile beraber yer- den kaldırdı, aldı. Silâhiı Daimyö'ye götürüp armağan etti. Sonra da, ipek- li bir kâğıda sardığı kol ile kendi evi- ne döndü. Babasını görünce, yiğit askerin oğ- lu ne kadar sevindi! Onun bu yeni kahramanlık macerasından ne büyük kıvanç duydu! Bu maceranın tatsilâ- — İyi ama, ki o sihiri . Kendi şeklini değiştirememiş, kendi kendini daha cazib bir kalıba sokama- £ m_'_mgiyorlar ki bunu yapmak elinde olduğu halde yapmamış. Onun_ arzusu, tabiatin kendisine verdiği şekil ile se- vilmek imiş. Buna muvaffak $ om. mış. Şimdi de öç almak için, bu_tim er- keklere, elinden gelen fenalığı yap- istiyor. m:-ı;;ızyı bu melun karıdan kurtara- cak kimse yok mu acaba? Bu esnada, Daimyö — şehrin su ba- şısı — da askerlerini etrafına topla- mış, onlara şöyle hitab ediyordu: — Biliyorsunuz ki şehrin kapısının tâ yani başına yerleşen sihirbaz bir ka- rı, bir kaç aydanberidir bir wl_t cina- Oturduğu kulenin civarın- dan kimseyi sağ ve salim geçirmiyor. Kimini yaralıyor, kimini de öh_ium- yor. Vaziyet tahammül edilmez bir ha- le geldi. Buna mutlaka nihayet ver__ıl- melidir. İçinizden birinin cesaret gös- terip herkes namına nefsini feda etme- ünı ve şehir halkını bu cani knndu? küurtarmasını diliyorum. Bu vazifeyi üzerine alacak hangi babayiğit var? Kısa süren bir sessizlikten sonra, biri cevab verdi: — Ben! Bütün bakışlar bu cevabr veren a- damdan tarafa döndü. O, şeu_atıyıî ta- nınmış, yiğit ve temiz ):üreklı bir “Sa- murayi” — asker — idi. _Adx dı Vata- nabe - no - tsuna idi. Daimyö: - — Teşekkür ederim, arkadaş! Dedi; yarın sabah vazifeni ifa et! Ertesi sabah, WVatanabe - no - Tsuna, tını onun d dinlemeğe, onun getirdiği kanlı delili görmeğe can atı- yordu, — Baba! Sihirbaz karının kolünu bana ve küçük kız kardeşime göster- sen e!.. Sihirbaz kolu nasıı şeyaır, pek merak ediyorum! Dedi. Vatanabe kaşlarını çatt: — Hayır, olmaz, çocuğum! Ben bu kolu hiç kimseye göster ge ahd Nöbetçi Eczaneler Pazar : Ankara Eczanesi Pazartesi : Yeni ve Cebeci eczaneleri Salr : Halk ve Sakarya * Çarşamba : Eğe ve Çankaya Eczaneleri Perşembe : Sebat ve Yenişehir ,, Cuma : İstanbul eczanesi Cumartesi : Merkez ü HALK ve YENİ Sinemalarda matineler Hergün Cumartesi Pazar 14.45 13.00 11.00 16.45 1445 13.00 18.45 18.45 14.45 21.00 21.00 16.45 18.45 21,00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka HALK sinemasında hergün halk matineleri: 12.15 Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma., Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — Telefon, müra- caat, şehir: (1023-1024), — Şehirlerara- sı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı Arıza Memurluğu: (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705), — Taksi Te- lefon numaraları: Zincirli cami civarı: (2645, 1050, 1196). — Samanpazarı civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi: (2323) — Havuzbaşı: Güven taksi: (3848); Birlik taksi: (2333) — Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291). Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K. dere'ye 645 — 23.00 K. dere'den Ulus M. na 715 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M. na — 7.10 — 23.20 Ulus M, dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19.30 Ulus M, dan Keçiören'e — 6.30 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.,na 7.00 — 21.,30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'danUlus M. mâ 7.00 — 23.00 Cebeci'den As. fabi. ra 700 —— As. fabl. dan Cebeci'ye —— 1700 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 S. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.45 — 7.30 Akköprüden S. pazarı'na — 8.00 — 9.45 $ U. Meydanı ile İstasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. Ü. Me.ydam ile Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den 21 e kadar her on da- kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 & kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. Ak ları Ulus Meydi dan saat 23 g:ki ıondıeferlerl: bunların Ulus Mey- mına dönüşleri sinemaların dağ saatlerine tâbidirler, l Ş Posta Saatleri 'osta saat 19 a kat cbn ei dır İstanbul cihetine Teahhütlü 18 e kadardır. Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20,Her akşam 19,15 ve 19,45 de (salı, perşembe, cu- martesi Toros sürat.) Samsun hattına : Hergün 9,35 (Kayse- ri, Srvas, Amasya bu * hat üzerindedir.) İ Diyarbakır hattı —: Her 9,40 Zöngidak Balt ada D, 1806 Kırıkkale'ye rayotobüs ,, 16.05 GÜNDELİK Hicri - 1357 Rumi - 1354 Muharrem: 28 Mart: 18 8. D. 8. D. Güneş: 4 45 Akşam: 18 32 Bundan ne derecelerde gurur duydu- ğumu takdir edersin. Seni bütün gön- lümle tebrike geldim. Vatanabe hatifçe kızararak yerlere kadar eğildi: — Çok lütufkârsınız, halacığm! Ba- na bu güzel sözleri söylemek için tâ bu- ralara kadar zahmet etmeniz beni pek mütehassis kıldı, Hala sözlerine devam etti: — Ayni zamanda senden bir dileğim var. Buna belki de şaşacaksın, Fakat asla tuhafına gitmesin. Ben ihtiyarım. Ve bütün ben yaştakiler gibi de me- raklıyım. Şu kestiğin kolu görmek, o- na dol k isterim. ettim... Cevabını verdi. Derken, karısı, onu yalnız bulunca, ayni dileği tekrar etti: — — Kocacığım! O melun karıdan kes- tiğin kolu ne olur, bir kere göreyim?. — Hayır, karıcığım! Ahdim var: Onu kimselere gösteremem., Kadın merakından çatlıyordu. Konu komşuya karşı güzel ve yep yeni bir dedi kodu mevzuu bulmak, bir sihirbaz elinin nasıl şey olduğunu onlara tarif etmek arzusu içini kemiriyordu. Lâ- kin, efendi karşı koyamadı; Sus- tu; kail'oldu. Ikindiye doğru, bir koca karının Va- tanabeyi görmek istediğini haber ver- diler. Bu, onun, vaktiyle pek genç yaş- ta öksüz kaldığı zaman kendisine âde- ta analık etmiş olan halası idi. Kadının arkasında vücudunu tama- miyle kaplayan koyu renkte bir har- mani vardı. O bunu göğsünün üzerine sol eli ile kavuşturmuştu. Yüzü, açık fil dişi renginde idi. Si- masında uzun ve felâketli bir ömrün sakin, fakat elemli ifadesi seziliyor- du. Bununla beraber, o esnada yeğeni- ni görmekten doğan sevincini belli e- den bir neşesi vardı. — Bu sabah kazandığın zaferi ha- ber aldım... Dedi; bütün komşularım, bütün mahalle halkı senin yiğitliğini şehrin şimal kapısına doğru yürüyor- TELM Y İ B SA US Li D övüyorlar. Hep senden bahsediliyor. Kahraman bir lâhza tereddüd etti. Sonra zevab verdi: — Ben o kolu karıma, çocuklarıma dahi göstermedim. Hem de hiç kimse- ye gö ge ahdetmiştim, Fakat siz, halacığım, siz başkasınız. Bana a- nalık ettiniz. Üzerimde pek büyük haklarınız vardır. Emriniz başım üs- Vatanabe - no - Tsuna odaya kim- senin girmemesini emretti, Sihirbazın sağ kolunu, kanlı sargısının içinde gi- dip getirdi. Paketi açtı; içindekini ha- lasına uzattı. O da sol eliyle yakala- dı. Koca karı garib bir heyecan belli e- diyordu. Üzerinde kanlar pıhtılaşmış bu et ve kemik parçasını gözlerine yaklaştırırken uzun uzün ürperdi. — Memnunum.. Oh! Çok memnu- num!.. Diye mırıldandı, Vatanabe, acaba rüyamı görüyordu? Kulağına âkseden ses halasının sesine pek de benzemiyordu. Sanki kendisi- ne şu anda hitab eden başka birisi idi. Derken, koca karının siması da de- ğişmeğe başladı. Halasının şirin ve te- miz yüzüne bedel, toprak rengi bir si- ma, kalın ve haşin çizgiler, kinli bir i- fade kaim oldu. Burun uzadı, çarpıl- dı... Gözün biri sağa, öteki sola kaydı.. Artık şüphe kal ştı. V: b Polonya - Litvanya arasında zuhur eden hudud hâdisesi hakkında fransız gazetelerinden Lö Tan diyor ki: “— Polonya ile Litvanya arasında, ara sıra hâdiseler zuhurunu mucip o- lan eski bir vaziyet vardır: Bugünkü hâdise Litvanya - Polonya çerçevesi haricine çıkmak tehlikesini meydana çıkarmaktadır. Fransız ve ingiliz dip- lomasileri bir hal çaresi bulunmasıniı kolaylaştırmak için uğraşmaktadırlar. Polonya, kendi şöhret ve itibarı dola- yısiyle Litvanya gibi küçük bir mem- leketi ezmeyi aklına getirmemelidir. Litvanya dahi coğrafi vazieyti ve za- afı dolayısiyle Polonya ile ilelebed dargın bir vaziyette kalamıyacağını takdir etmelidir. Bugün aklıselimin â- mir bulunduğu en iyi politika uzlaşma politikasıdır.,, 11 mart hâdisesi vahimdir Jurnal de Deba diyor ki: “Bürada bahis mevzuu olan bir hâdi- se değil, Polonyanın Litvanyaya hü- dur. 11 mart hâdisesi vahim bir- şey değildir. Fakat Polonya bu hâdise- den istifade ile arzularını Litvanyaya Polonya ile Litvanya arasında çıkan hâdise nasıl tefsir ediliyor ? devletler hâdiseyi başka bir vaziyeden tetkik etmektedirler, Polonya gazete- lerinin yazışına bakılırsa Polonyanın maksadı Litvanyayı Sovyetler aley- hinde yeni bir manzuümeye celbetmek- tir. Litvanya Baltık devletleri arasın- da Sovyetler ile çok iyi münasebetler- de bulunan bir devlettir ve Polonya- nın murakabesi altında bulunan Bal- tık devletleri blokunun tazyiklerine daima mukavemet etmiştir, Polonya- nın emneli Baltık denizinden Karadeni- ze kadar uzanan bir nütuz maıntakası vücuda getirmektir. Bu da, bilhassa Polonya politikasının başına Bek'in getirildiği zamandanberi azçok aşikâr olan bir politikadır. Birkaç saat zar- fında hal ve tesviyesi kabil olan kü- çük bir hâdise en korkunç âkibetler doğurmak tehlikesini yaratmaktadır.,, Almanya Almanyada umumi hayat durumu ve işsizler Al y iç hayatını bahse mev- zorla kabul ettirmek İi dir Hitler metodları saridirler. Bu hâdise- de Polonya Hitler mektebinin bir ta- lebesi gibi hareket etmektedir. Bu ha- reket Berlin ile Varşova arasında ya- pılmış gizli bir kombinezonun tecelli- yatından mıdır? Ne olursa olsun Po- lonya Fransa ve İngiltere tarafından yapılan itidal tavsiyelerine kulak as- mamıştır. Bu hâdise Avrupanın şar- kında yeni bir karışıklık tehlikesi teş- kil etmektedir.,, Hâdisenin endişe verici tarafı Eko dö Pari diyor ki: “Haâdisenin endişe verici tarafı Po- lonya ile Almanya arasında oldukça derin bir anlaşma vücudunu tahmin zu eden Viyanada çıkan Noyikkayts Veltblat gazetesi diyor ki: “Hiç şüphesiz ki, bugün, Almanya- da her amele bir otomobile sahip de- ğildir, yahut bir banka direktörü ka- dar para almaz, hattâ Rayh hükümeti, başlangıçta (fiatların artmasına mâni olmakla beraber) mevcut ücret hadle- rini yükseltmemiştir. Fakat hükümet, ilk iş olarak, işsizler mikdarını indir- meye çalışmıştır. 1933 yılında Rayh hükümetinde 6 milyondan fazla işsiz vardı ve bunlarla birlikte 9 milyon ka- dın ve çocuk sefalet içinde yaşıyorlar- dı. O zaman Führer, bütün alman va- tandaşlarına hiç ol ü i bir hayat temin edecek ekonomik bir sis- bunclz Hiküni dır. Hitler Almanyanın rızasını alma- dan Polonya böyle şiddetli bir hare- kete kalkışamazdı. Pilsudski varisle- rinin Avusturyanın idamından beri henüz sekiz gün geçmeden bu işe kal- kışmaları manidardır. Almanya ve Polonyanın bu işte müşterek hareket ettikleri intibamı hasıl etmekten in- san nefsini menedemiyor. Almanya Çekoslovakyaya döneceği zaman Po- lonyadan emin olmak istemektedir. Bu da müphem olduğu kadar tehlikeli bir taktiktir, Polonya panjermanizmi teş- vik ediyor. Polonya Almanyaya vâki olacak hizmetlerinin kendisini emin kılacağı zannındadır.,, Polonyalıların fikri Enformasyon gazetesi Slovo'nun neşriyatını ele alarak diyor ki: “Slovo gazetesi Almanyanın ihraz ettiği son Avusturya muvaffakiyetinin Polonya- nin bü 75 milyonluk devle: karşısın- daki vaziyetini zayıflattığını, bunun için Polonya - Litvanya münasebetle- rinin bu zayıflığı giderecek tarzda tanzim olunması icap ettiğini yazmak- tadır. “Slovo” gazetesinin Polonya zi- mamdarlarının fikirlerine tercüman olduğuna şüphe yoktur.,, Vaziyetin tarihçesi Popüler gazetesi diyor ki: “Polonyanın verdiği nota Polonya - Litvanya ihtilâfı çerçevesinin haricine çıkmaktadır. 11 mart hâdisesi ile Po- lonyanın mukabelesi arasındaki nis- betsizlik vaziyetin en nazik ve tehlike- li tarafını teşkil etmektedir. Büyük devletler bunu hissettiler ve müdaha- lede bulundul Fakat müdahalele- tem k ik için, dört yıl istemişti.,, Yazı bundan sonra Hitler'in ve diğer mesai arkadaşlarının bu mühletten na- sıl istifade ettiklerini, nasıl, geçen ay içinde verilen nutukta bildirildiği gi- bi, Avusturyadan on defa dalıa büyük olan Almanyadaki işsiz mikdarının A- vusturyadaki işsiz mikdarına müsavi olacak derecede düştüğünü, hattâ, memlekette işçi azlığından şikâyet o- lunduğu için —Avusturyadan hayli mikdar da amele celbolunduğunu ha- tırlattıktan sonra, şöyle devam edi- yor: “Bu misilsiz kalkınmanın en büyük delili, milli servetin 1930 yılından 1937 yılıma kadar 45 milyon markdan 68 milyon marka çıkmasıdır. Bu para- ların muayyen ve mahdud ellerde top- lanmadığı, doğum mikdarının 1932 de senevi 970.000 olmasına mukabil 1937 de senevi 1.270.000 e baliğ ol di “Frankonun zaferi ve ordusunun Katalonya topraklarında süratle iler« lemsi ,hükümetçi kuvvetlerin mukave- met küdretinin mütemadiyen azalma« sı bu betbaht harbin sonunun yaklaşe makta olduğunu gösteriyor. Franko, “İspanya ispanyalılarındır,, demişti, Franko, ispanyol milletine daha iyi bir istikbal temin edecektir. Bu da bütün Avrupa için müsbet bir tekâmü- lün garantisi olacaktır. Fransa'da, fransiz menfaatlerinin İspanya harbi neticesinde iktidara ge- lecek hükümetin menfaatleriyle sıkı. sıkrya alâkadar olduğu beyan edil- mektedir. Bu beyanat, İtalya ve Al« manyanın hattı hareketini çizen se« beblerden çok daha hodkâmcadır. Fa« kat bu hodbinliğe rağmen, hakikati görmek hususunda müşahede edilen terakki memnuniyeti mucib olacak mahiyettedir. ! Öyle ümid ederiz ki, hâdiseleri nas- yonalist İspanya aleyhine çevirmek i- çin en son dakikada kin ve gareze isti-. nad eden tehlikeli bir oyuna girilme« sine bu realistlik mani ölacaktır.,, İlalya Lord Halifks'ın nutku ve italyanlar “Messajerö” gazetesi, lord Halifak- sın dün Lordlar kamarasında söyledi- ği nutku bahis mevzuu ederek diyor ki: “İngiliz başvekili Çemberlayn'in A« vam kamarasında söylediği son nü« tuktan beri vaziyet oldukça değişmiş- tir. İspanya hâdiselerinin gösterdiği seri inkişaf sol cenah fransızlarının kararsız Blum hükümetini çılgınlığa sevketmek için ümitsiz gayretlere ge- tirdi, binaenaleyh salâhiyettar bir ine giliz ağzından fransız hükümetine ih« tarda bulunmak icab ediyordu. Vakıa Halifaks Fransayı tasrihen zikretme- di. Fakat nutkun birinci kısmı bu söz« lerin kime hitab ettiğinde şüphe bı« rakmıyacak mahiyettedir.,, G APRAZ Haa g KELİMELER| F 61102099 lNçlı B D -İN mir r|> " itc İ |—HİMİOCHECİRİ| « xzib>iRic |OD214)>lo . L -|HZzİRIM-m—xXA LİA| © 660 # Y H y — iUPRMAT Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli 42357686463 LA anlaşılır. Zira orta halli sınıf, ancak istikbalini müemmen gördüğü, karısı- nı ve ailesini geçindirmek için kâfi derecede iş ve para bulacağına kanaat getirdiği takdirde çocuk sahibi olma- yı düşünür.,, Almanya Avusturya eko- nomilerinin birleşmesi Diğer bir Avusturya gazetesi, Rayh- spost, Almanya ile Avusturyanın bir- leşmesinden sonra, her iki teraf için de ekonomik bakımdar., hasıl olacak faydaları şöyle mütalca ediyor: “Almanya, gıda maddeleri ihtiyacı- nın yüzde B1 ini, Avusturya ise yüzde 76 sını, dahilden tedarik etmektedir. Avusturyada işlenilen arazinin yarı- rindeki maksatları başkadır. Büyük ladı. Karşısındaki kendi sevgili, muh- terem halası değil, kesik kolunu geri- ye almak için onun suretine giren si- hirbaz karının tâ kendisi idi. Asker ses çıkarmadı. Yüzünün tek bir çizgisi bile kımıldamamıştı. Lâkin, için için kararını verdi. Melun karı- nın işini büsbütün bitirmenin sırası gelmşti. Ne fayda ki ,0 anda üzerinde silâh yoktu. Palasını almak üzere bitişik o- daya koştu. sını, Almanyada ise yüzde 30 unu ot- laklar ve bayırlar teşkil etmektedir. Almanya, Avusturyanın, tereyağı ve diğer hayvani istihsalâtının fazlasın- dan istifade edecek ve Avusturya son zamanlar içinde et ihtiyacını kâfi de- recede temin ettiği için ,ilhaktan son- ra, Almanyanın taze et ithalâtı artmı- yacaktır. Arada mevcut gümrük hududları kaldırıldığı zaman Almanya, Avustur- yanın odun, kereste ve kâğıt istihsa- lâtından bol bol istifade edecek ve bu süretle döviz bilânçosunda ehemiyetli tashihat yapmaya muvaffak olacaktır. Geriye döndüğü zaman ki ikle- ri bulamadı. Odanın da, evin de kapı- ları ardlarına kadar açık duruyordu. Vatanabe - na - Tsuna dışarıya atıl- dı; ve gördüğü manzara şu oldu: Me- şüm, sihirbaz karı, kap kara harmani- sinin Üzerinde, sol eliyle, kıp kızıl sağ kol sım sıkı tutarak, havada uzak- nasıl bir sihrin kurbanı olduğunu an- laşıyordu... Almanya buna mukabil Avusturyaya göl balıkları, zirai istihsal âletleri- suni göbre gönderecektir.,, Frankonun son ilerleyişi ve fransız menfaatleri “Korrespondans politik”, İspanya hâdiselerini mevzuubahs ederek diyor x0 go İ © U - G AA Soldan sağa ve yukardan aşağıya: 1 — Fidanın büyüğü - Ekini savü- ran çatal 2 — Vapurun büyüğü - Fazla so- ğuk 3 — Müessir - Leyli 4 — Kokulu ve tatlı bir yemiş - Gü- zel giyinmiş 6 — Oku atan - Hayvan takımı 7 — Ankara yakınlarında bir istag- yon - Şifa verici 8 — Garb - küçük 9 — Gıda, erzak - Sinemaların meş- hur faresi. İımlı Enfernasyonal Fuarına hazırlanınız ?0 ağustos 20 eylül 1938 0 h

Bu sayıdan diğer sayfalar: