14 Şubat 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B A L Ş MA LA AUA * KIZ ITLAY -2- 1938 Bayram konuşmaları Terbiye hakkında münakaşalar İGaezteler, son günlerde, talebe ara- sında müşahade olunduğundan bahış- le bazı elim hâdiseler dolayısiyle terbi- Ye davâları üzerinde münakaşada l?u: lundular : bir takım gençler, serkeşliği öğretmenlerine silâh çekecek kadar 1- leri götürmüşlerdir. — Kusur kimdedir? — Terbiye sistemindedir: yumuşak Muamele zararlı, sertlik ve hattâ dayak lüzumludur. K — Terbiye usullerinin bu kadar in- kişaf etmiş olduğu zamanımızda fala- kayı ihya edemeyiz. Kabahati aile oca- Binda aramalıyız. — Öyle de değil: tahsile rağbet ço- ğalmış, sokak çocuğu mektebe girmiş, Vaktiyle sokakta olan vakalar bu gün me;tebe intikal etmiştir. Ş KM ünakaşa, aşağı yukarı, bu çerçei içinde cezeyan!:derken şakacılığı ile tanınmış bir arkadaş icadettiği ı.kı ta- birle işi tatlıya bağladı: dayakist ve antidayakist kelimelerini beğenmez Misiniz? : : — Şaka bertaraf, hakikat nerededu'_? Hakikat, bu münakaşada ileri sü_m- len fikirlerin, biraz, hepsindedir. Zira, Şocuk psikolojisine uygunluğu müte- hassıslarca tesbit edilmiş olan her hag- Bi bir terbiye sistemini iki satırla çü- Tütmeğe imkân yoktur, ve yumuşak Muamele mizacımıza en müsaid olanı- dır, Ancak, yumuşaklığı kayxdsgzl.ıkla bir tutmamak, hüriyetin disiplini ta- Zammun ettiğini bilerek ona gört ha- Teket etmek şartiyle... Öğretmenin va- Zifesi ders ve imtihanlarda” talebenin Cevabına göre numara #ermimekle bît_cr Mi? Öğretmen, em'az,yarı yarıya eğit- Mendir de, Sabahleyin evini erkenden terkedip akşam antak derslerini hazır- layarak uyüyan talebenin hayatı daha Çok mektebte geçtiğine bakılırsa ço'> cuğa, mekteb çağından itibaren terbi- ye veren - hiç olmazsa ailesi kadar - Öğretmenidir. Talebesinin ıstırablarile yakından alâkalanan öğretmenler on- ların karakterini tesisde ana ve baba- larından ziyade müessir olabilirler. : Pedegojide Spencer ve W. Jamesin fikirlerini biliriz: — çocuğu sosyal di- sipline hazırlamakla beraber ı?ndakı ferdi enerjilerin serbestçe inkişafını hnasıl temin edebiliriz? Bu tez, liberal terbiye sistemiyle soyal terbiye sisteminin sentezi olan var . yti v * » vA v Sdetani-?) İ ğgetirmiştir. Öğretmenlerin *nezareti altında bizzat talebe tarafından idare olunan bu mekteb çocuğa geniş bir hürriyet vermekle beraber ona, bütün yaptığı işlerin mesuliyetini de yükle- mektedir. Görüyoruz ki talebe, Self Göverne- ment dedikleri, kendi kendu?ı idare serbesti verecek kadar ileri gı.d?ı? bu anglo - sakson mektebinde dalu öğret- menin daimi nezareti ihmal edilmiş de- ğildir, Bu sistemin tat cemiyetinin icabl lan L'Ecole des R Bu mektebi ziyaret ed: K mütehassısı gördüklerini şöyle hülâsa etmektedir: “Bu mektebde, dersleriâî olduğu kadar oyunlarına da harare iirdakn biki suretiyle fransız arına uydumlmuş o- oches'u ele alalım. n bir terbiye Tıbbt konuşma: İlk defa vücuda itinâ ve kültür fi- zik Babylonien, Mısır, Eski Bııbyl.o- Güzellik ve beden terbiyesi Yazan: Dr. Muzaffer SEZER Velâdiye, nisaiye ve kosmetik mütehassısı tabiattan uzaklaştırıyordu. Büyük ihtilâlden sonra bu gayri tabiilik de zail ol » Yapıl uzun tetkik- *den başlar ve buradan Y! tak nien' lal ._ ça A Haa - © bi' tana intişar ile orada ül ve tekâmül safhaları geçirerek vücudun bedii güzelliği inkişaf ederdi. Bu de- virlerde Yunanistan vücud kültürü zi katiyetle tenvir 'odemomiılir. Ya- ni Japonya, Çin, garb, şarktan mı ve yahud dünyanın hangi bir nokta- d. başlayıp ne tarafa doğru merkezi idi. Burad ü a krem ve sair edviye sürüldükten sonra bir takım vücud ekzersizi ve masaj ları ile vücuda ahenk ve incelik ve- rilir ve bu müesseselere gymans tes- miye edilirdi. KS Bu şekilde vücudun 'ı'iıollıiuıı_ fe— min eden hareketlere kosmetiğin şlangıcı namı verilir. İt Vücud güzelliği bir takım yığ_la.r ve masajlar sayesinde tekâmül ettiri- lirdi. O asırda temin odil?n bu mu- vaffakiyet şimdi bile lâyikiyle tatbik edilemiyor. Akropolde bulunan Jre- tross d'Athne bize Yunanistanın Mı- sır güzelliği ve sanatı tahtı teıınnc.le bulunduğunu ve daima bunlır_dı.n !l— ham aldıklarını sarahatle ıo.ıkerır: Vaktile Yunanıstanın kibar a_ılc;.lerı münsevi yaşıyor ve kendilerini şuzol gösteren bu edviyeleri kıc_lıılıgı ve sosyetelerine aid mühim bir sır gibi telâkki ettiklerinden bunların ter- kiblerini öğrenmek maalesef müm- kün olamlamıştır. Bilâhare Yunanis- tanmım Tomalrlar tarafından istilâsiy- le lisan ve yaşayış hususunda yunan- Irlar içerisine nüfuz eden bu millet her hususta bunlarım tesiri . altında kaldılar. Vaktile Roma kıdmlıı:mm güzellik tedavi tarzları gelişi ”guul- banyo yapar, ynîlen- inkişaf ettiği katiyetle tesbit edilemi- yor. Kosmetik güzelliğin devamını temin eden profilaktik bir ilimdir. Halbuki d logie ise tedavi e- Köpekler ve askerlik Harbin'den gelen bir haberde de- niliyor ki: “Muharebe için yetiştirilen, talim görmüş 1000 köpek bir geçid resmi yapmışlardır.,, Almanyadan da muhtelif çeşidler- den talim görüp muharebeye hazırla- nan köpeklerin sayısı 50,000 i buldu- ğu bildiriliyor. Her alman alayının bir tabur köpeği vardır ve bunlar, ge- den bir şubedir. Bazı cildler vardır ki dermetolog yerine kosmetikeur hekimler tarafından ihtimam edil- melidir. K tik sıhatte bul bir cildin ihtimamını, estetiğini te- mih eden gayet mühim bir şubedir. Kosmetik mütehassıslarına müraca- af edenler: vücudlarının en ziyade görülen mahallerindeki çirkinlikleri- ni bertaraf ettirmek, kendilerini da- ha cazib ve bedii bir şekilde göster- mek istiyenlerdir. Son moda elbise veya modaya uygun giyiniş tarzları kadınların varisi (bacaklardaki si- yah kan damarlarının şişmsi) şövö- lür (saçların dökülmesi) ipertriko- zis (yüz, kol, bacak, gösüğlerde gay- ri tabii fazla kıl bulunması) meyda- na çıkardı. Bu arzu edilmiyen ma- hallerde bulunan leke, ben, kıl ve buna mümasil kadınları çirkin gös- terecek sui teşekküllere kosmetik mütehassıs hekim tarafından meha- retle iyi edilerek bir kadının en zi- yade ehemiyet verdiği güzelliği bir kat daha tezyid edilir. Bundan bir- kaç zaman evel mantalitenin geri Haa A ıslatılmış ekmeği 5,159“ y.ı.urlır ve idrarlarının me- nekşe rayihasını temin için terban- tin) içerlerdi. Daha doğrusu kosme- tikleri bir nevi işkence idi. Frı.nudı' kosmetiğin en ileri olduğu devir Lui XIV devridir. Bu zamanda erkek ve kadın başl perük, yüzlerine po- mat, siyah ben ve ıtır koyarak güzel olmağa çalışırlardı. Yalnız gayri ta- bit bir hareketleri vardı: Kadınl bellerini ince göstermek için kullan- dıkları korsalar, vücudlarının bedii güzellik ve şekillerini bozuyor ve retmenler; iyi bir idare gördük... Mu- kavtatıatı K VU U G - yf U çe ŞuL Mnaelek deki Zarüri otoritesine karşr hürmeti temiri edecek bir usul sayesinde vücud zekâ hürriyet - ve insan topluluğunun çid resimlerinde alayla beraber ge- çerler. Avusturya ordusunda muharebe köpeklerine verilen ehemiyeti şura- dan anlıyabilirsiniz ki her köpeğe birer gaz maskesi bile ayrılmıştır. İngilterede Binbaşı Richardson'un köpekler mektebi, köpekleri askeri hizmetler için hazırlayan bir merkez halindedir. İnsanlar, biribirlerine karşı ilk de- fa olarak ordu çıkardıkları zamanlar- dan beri köpekler, harb işinde kulla- nılagelmişlerdir. Milâddan önce 4000 senesinden kalma, duvar yazıları, eski Mısırlıla- rın istilâ ordularına karşı vahşi kö- pekler kullandıklarını haber vermek- tedir. Selt'ler düşmanlarına karşı, bo- yunlarında sivri çivilerden birer tas- ma bulunan müthiş köpekler kulla- nırlardı. İngiltere kıralı sekizinci Hanri, İspanya kıralı beşinci Şarl'e dört yüz tane ingiliz teriye'si göndermiş ve bu köpekler, o kadar cesurane harb etmişlerdir. ki fransızlar — bunların di. ıl"lı:ı' z_ımın G kadınl. bu işle meş- | karşısında mağlüb olmuşlardır. ne ı p erkrlA lmayan bir takım cahil şahısla- Modern harblarda köpeklerin de- na masaj yapar ve geceleri de suda | gul olmayı KEke a ziledl k- | gerli hi gürebilecel pi ki bütün dünyada büyük bir seyyiei ilmiye gibi telâkki edilen ve cildlerle kitab, makale yazılan bıı_ilmin, mü- tah h'r y H ) Hedeğ hfl— fından tatbiki sayesinde elde edile- emin ve daimidir.. — İpek çorapların tarihçesi Bundan üç yüz sene evel, William Lee isminde notingam'lı bir papas, ka- rısının sökülen ipek çorabını örmek i- şi yapacak bir makine icad etmek için yaşamasına lüzumlu - disiplin di mesut bir muvazene tesis edilmişti.,, Fakat, ktaki karakterin teşek- düşünmeğe başlamış, nihayet, buna ffak da l B J' yeî vi çin fazla yorulduğunu görmüş ve bu İ- | fa takdir eden, büyük Frederik ol- muştur, Alman imparatoru, o zaman bunlara nöbetçilik, hastahane muha- fızlığı ve habergilik ettirmiştir ki bu hizmetlerden büyük harbta da bir- çok istifadeler temin edilmiştir. Fransadaki siper harblarında kö- pek lejyonları, kızılhaç hizmetinde çalışmışlardır. Bunların insanlardan seksen defa daha kuvvetli olan koku ve,ses alma kabiliyetleri sayesinde karanlıkta güllelerin açtığı oyukların içine yuvarlanıp kalmış olan birçok Tarihin muhtelif devirlerinde köpekler orduda çalışmıştır tarmışlardır. Belçikada bir polis köpeği, bir se- nede 2000 den fazla insanın hayatını kurtarıp bir rekor kırmıştır. İngiliz askerleriyle beraber bulu- nan, bir nevi köpekler vardır ki, ya- rım millik bir mesafeden koku ve ses aldıkları için keşif hizmetlerinde bü- yük faydaları dokunur. Bunlar, dost ve düşman askerleri- ni üniformalarına bakarak ayırd ede- bilirler. Bazılarında hafıza ©o kadar kuvvetlidir ki 200 kelime anlayanları ve bu kelimelerle verilen emirlere dosdoğru itaat edenleri vardır. Bunlar top ateşinden korkmazlar, Bazı geceler keşfe gittikleri zaman karanlıkta ta ilerilerde alman asker- lerinin siperlerden çıkıp ilerlemeğe başladıklarını hafif bir sesle haber verirlerdi, Birçok defalar, gizli düş- man makinalır tüfek yuvalarını keşfe- derek oraya yapılacak hücumları ha- zırlamışlardır. Belçikalılar, Flander'de makinalı tüfekleri taşımak ve topları muhafa- za etmek için çoban köpekleri kul- lanmışlardı. Bunlar, topçu ateşinden yılmadıklarından Aatlardan daha iyi işe yaramışlardır. Rusyada gaz maskesi takmış şi- mal köpekleri kurşun sağnağı ara- sından geçerek ateş hattına cephane götürmüşlerdir. İtalyada köpekler, insanların ve atların geçemiyeceği kestirme sarp patikalardan geçerek dağlık arazide- ki askerlere erzak ve saire taşırlar. Bu köpekler 45 kiloya kadar cephane götürdükleri gibi, yapılan ufak bir tertib sayesinde telefon hattı da dö- şeyebilirler. Avrupaya giden Amerika kuvvet- leri, resmen beraberlerinde hiç köpek götürmemişlerdi. Fakat birçok köpek ler efendilerinden ayrılmayarak Av- rupada harba girmiş ve şerefle dön- müşlerdir. Amiens'de bir köpek geceli gün- düzlü koşarak, kıtalar arasını insan:- ların yapamıyacağı bir muvasala te- min etmişti. Bir amerikan makinalı tüfek bölü- ğü ile birlikte Fransaya gelen Bing | Bayram İçin Sarı tepenin hikâyesi Yaşlılarımız, kurban bayramının daima gözü yaşlı olduğunu söyler- ler: Bayramım ilk günü hangi mevsi- me rastlarsa rastlasın, şafak söker- ken muhakkak az çok yağhur ya- ğarmış. Bu bayram hiç yağışlı geçmedi. Dünkü güzel havada asfaltın mesa - feleri kısaltan yürüyüş zevki ve ba- hara hazırlanan tabiatın kış uyku- sundan uyanmaya hazırlanan geri- nişleri arasında bir arkadaşla bera- ber ziraat enstitülerinin ihtişamlı binalarının önüne kadar uzandık. Buraya pek seyrek olan gelişle- rimde, daima eski genel kurmay bi- nasının yanındaki tepeye bakarım. Çünkü bu tepede Türkiyenin sarı ve çorak taraflarını yeşil yapmak mes- leğini öğrenen gençlik ilk tecrübe- lerini yapmışlardır. Evelki sene toprak bayramında ziraat enstitüsü talebelerinden bir gurup, buraya karşılıklı ağaç dik- mişlerdi. Bu toprak, bütün tezahür- lerile tam bir bozkır parçası idi, ya- kınında su yoktu, toprak sert ve taşlı idi.... Bu gün orası ufak bir koruluk ha- lindedir: Körpe fidan, kendisine gösterilen bilgili ve candan alâkanın himmetile, stebin bağrına yerleşmiş- tir. Bundan sonra, seneler geçtikçe orada toprak kültürü vücud bulacak ve, gelecekler, butoprağın üstüne dilediklerini ekebilecekler, diledik - leri inşayı kurabileceklerdir. Saatlerce ağaç ve yeşil yüzü gör- meden gittiğiniz yurd köşelerinde, birden bire karşınıza çıkan etrafı dört duvarla çevrilmiş bahçecikler, kavak korulukları, meyva fidanları yözünüzü 've gönlünüzü' nasl çe- ker?.. Bir meraklı, yalnız bir merak- h değil, yeşil vatanın, kıraç vatan- dan daha çok sevileceğini bilen bir öngörülü, senelerini bir ibadet ha- linde bu bağrı yanık toprağın diril - mesine vakfetmiş, onun yanık yü- züne su, sarı rengine yeşil aşılamış, onu ölümden hayat yol çık tır. Ondan sonrakiler, gölgelerinde yorgun vücudlarını dinlendirdikleri bu yeşil köşenin yayılmasına, geniş- lemesine çalışacaklardır. Çünkü biz, kültürümüz arttıkça ve garblılaş- yaralıları bulmak ve getirmek müm- kün olmuştur. Bu köpekler, korkuluklar ve can- insanlar karşısında talim görmüş- ler, kendilerine ölülere aldırış etme- mek ve yaralıları görünce havlamak usulleri öğretilmişti. - Boyunlarında ilk sıhi imdad çan- taları bul bu köpekler kendi ya- yüzünde ilk ipek çorabı örme külüne öğretmen - eğitmen kadar - da yapılmış oluyordu. Bu pap bu icadı, o zaman, el işi ailenin rolü olduğu : aile terbiyesi bütün terbiyenin esası- dır. İyi itiyadlar edindikten sonra mektebe giden ve ailesinin daimi neza- reti altında yetişen çocuğun ahlâklı bir genç, ahlâklı bir koca, ahlâklı bir baba, hülâsa iyi bir vatandaş olacağı riyazi bir katiyetle iddia olunabilir. Aile, mekteb, cemiyet... Bunların bi- ri birini ikmal etmesiyledir ki terbiye sistemleri ayakta durur, ve verimli o- lurlar. « Si leri tecrime ve eskiye avdete da aile- bağlı bir gençlik; talebe arasır' .. leriyle biflikte yaşıyan ve kendjl:;ııniî deruhte etmiş oldukları pedag0l? kalkışmıyalım: yapılması istenilecek olan şey aile, mekteb ve ecmiyet ara- sında el birliğidir. i di fesine verebilmek için yılın ON ıynğ ğa. hariçle olan münasebetlerini kesen Nasuhi BAYDAR yapan kimseleri işsiz bırakacağı endi- şesiyle buna benzer öteki icadlar gibi fena karşılanmış, Fransa ve İngiltere bu işe ehemiyet vermemiş, Lee de se- falet içinde ölmüştü. 1864 senesinde William Cotton is- minde bir başka ingiliz, Lee'nin koy- duğu esas üzerinde bir çorap makinesi rasını sarabilecek halde bulunan ya- ralrların yanında büyük bir sabırla isminde bir köpek de bir zehirli gaz hücumunu önceden haber vermiş ve yüzlerce insanın hayatını kurtarmiş- tır, Bu köpek, kendisi de zehirli gaz- la zehirlendiği halde lerce yaşa- tıkça ağaç yetiştirme zevkini kaza- nacak, orman tahribinin insan kanı dökmeden aşağı kalmadığıni 'öğre- neceğiz. mış ve birçok nişanlar almıştır. Bu köpek, Amerikan ordusunda bir nefer tayını alan ve hükümet ta- rafından kendisine resmen nişan ve- rilen biricik köpektir. Ordunun içinde doğmuş, ordunun beklerler. Ondan sonra yaralının üni- formasından bir parça koparıp gerisi- geriye kulübelerine koşar, oradan tes- kerecileri beraberlerine alıp tekrar yaralının yanına gelirler. Bu köpeklerden bazıları, yüzlerce hayat kurtarmıştır. İki gün süren bir harbtan sonra Fransada bir köpek, yapmış, bu da bütün dünyaya yayılmış- tır. Modern ipek çorap makineleri şim- daha hareb başında yaralanıp kimsenin göremiyeceği bir yerde kal- mış olan iki yaralının hayatını kur- di, modası geçmiş ipek çorabları on dakikada, son moda çorabları da kırk beş dakikada örmektedir. Bunun için gayet ince ipekler kul- lanılmaktadır. Bir de mühim bir nokta vardır: ipek çorap örülürken fabrika- nın hararet derecesini muayyen bir noktada muhafaza etmek lâzımdır. E- ğer hararet düşecek olursa o zaman ço- rap bir iki santim kısa olmaktadır. içinde yaşamış ve gene ordunun için- de ölmüş olan bu köpeğe öldüğü za- man tam bir askeri cenaze töreni ya- pılmıştır. Bugün Avrupanın muhtelif yerle- rinde bir takım köpek mektebleri var- dır. Bunların en büyüğü Frankfort- dadır ve burada muhtelif sınıflarda 2000 köpek, birden yetiştirilir. Jena'- da yalnız ordu köpeklerine mahsus bir hastahane vardır. Fransa'da, İtalyada, Hollanda'da, Belçikada, Bulgaristanda ordu köpek- Anlı yanı baş daki sarı te- penin mahzun talii, sona ermiştir: Buradaki koruluk daha çok emek harcanarak bir ormancık - halini al- dığı g k olanlar, sarı tepenin hikâyesini birbirlerine an- latmalıdırlar. Ki, yeşillik zevkini a- hıp kuş sesini dinliyen herhangi biri« si, Türkiyenin herhangi bir köşesinn- de sarı ve mahzun bir tepe gördüğü , bir sıtmal karşısında duyulan ıstırab ve acıyı hi İ doğk araziden makinalı tüfekleri , götür- mek dersleri de verilir. Bunlar, düş- man siperlerine bomba ve zehirli gaz kumbaraları götürmeyi de öğrenirler. Amerikada orduda fazla köpek lerine mahsus mektebler açılmıştır. Burada bu köpek talebelere keşif u- sulleri, düşmanın hareketlerini sezin- lemek yolları öğretilir. Bunlara sarp kullanıl ktadır. B sebebi, amerikalıların yapacakları herhangi bir harbın bir müdafaa harbı olaca- ğını düşünmeleridir. —a R AAA G PC GKDN GGG GKD TF GK G GYK ADGA YK O AAA (U LAT AA G LA S T LA | D ——— 3 Model milyoner 4 ü Yazan: Oscar Wilde : cazi- Bir insan zengin ga ; iç bir faydası yok- beli olmasının hiç da işsiz güçsüz y et ğ r $ biz'adamım işi değil zenginlerin bir ibtiyazıdır. Yoksallşrmn Gdi ve PC tik olmaları lâzımdır. Güzel ve ::; beli olmaktansa bir ':.ın davimli bir gelire sahib olmalıdır. ; Bunlar modern hayatın -H::;n Erakine tarafından asla takdir ct ” gi bürü bearignn kundiinle Hughie, kafa Ve fazla ehemiyeti olmadığını hbülkk’ çe meliyiz. O, h.y.und'ı n: pı.rö’ı ai de dokunaklı Kötü bit M5 27 ĞAU değildi. Fakat kıvırcık .kıını-ıl. İrE ları, keskin hatlı profili, ıno“ v ileçokyıluçıklıbirım“-h 'e dınlar kadar erkekler de ieuı'dlk yapmak müstesnâ olma Ve o, para TeT ffak üzere, bir çok hususl, —İ — Çeviren: Nurettin Artam olurdu. ile “Yarım ıdı_ bını miras bi mış, ikincisini Ruf kılavuz kitabı ile Bailey derıiıbinıuııml_l w, ihtiyar bir halanın lı.odııın_G voı'dı' ği ikiyü:liıilob'ııın.lnnl!wdıı. Her işi tecrübe etmişti. Altı ay kadar borsada çalışmıştı. Fakat dınılı.rlı arasında kelebek - tutunabilir isine bir suvari kılıcı İçeel harbınım tarihi” kita- profile malik, fakat işsiz bir delikan- l oldu. Bu yetişmiyormuş gibi üstelik bir nımızda pek nadirdir. Kendisi şah- sen buruşuk suratı ve paçavrayı an- dıran kırmızı sakalı ile acaip ve ka- de âşıktı. Sevdiği kız, Hindistandı sinirlerini bozmuş, sonra da bir daha düzel: iş olan kli bir alba- yın kızı Laura Merton'du. N - Laura, ona tapımıyor, o da iskar- pinlerinin bağını öpecek derecede kızı seviyordu. İkisi, Lond! en güzel, fakat meteliksiz çifti idiler. Albay, Hughie'yi pek seviyor, fakat kız rile nışanlanması bahsine yanaş- mıyordu. Her zaman: — Bir defa cebine on bin lira koy; ©o zaman bu meseleyi konuşuruz! di- yordu. Bu sözleri duyan Hughie de pek üzülüyor, teselli bulabilmek için La- uranın yanma koşuyordu. Bir gün Merton'ların oturduğu Hollan Park'a ü- *A nel Ç| ba bir adamdı. Fakat fırçayı eline a- lınca tıııı bir üstad kesilir ve yaptı- ğı ler de her tarafta aranırdı. Hughie'den ziyadesiyle h ğıdı gibi buruşmuş, kuru bir adam- dı; yüzü de merhamet hissi uyandı- rıyordu. Omuzlarında param parça siyah bir çul vardı. Ayak kabıları dikiş ve yama içindeydi; bir eliyle kaba bir sopaya yaslanıyor, öteki e- linde de sadaka ister bir vaziyette es- Bu adam, şahsi cazibesi, dolayısiyle, H tı. Daima: — Ressamların tanışması lâzım gelen kimseler, yakışıklı ve güzel olanlar- dır! derdi, yüzlerine bakınca artis- tik bir zevk ve kendilerile konuşul- duğu zamann fikri bir huzur duyu- lan kimseler.. Şık erkeklerle sevilen kadınlar dünyaya hükmederler; öy- le de olması lâzımdır. Hughieyi daha iyi tanıdıktan son- ra onun parlak ve heyecanlı ruhun- dan, cömerd pervasız tabiatinden h_ı'iıbücün hoşlanmış ve kendi atelye- sins istediği İriklneük meğ yet, hiçbir şey un evine uğradı. Alan, yağlı boya yapardı; bugün- kü günde bu işi yapmayan pek az a- ind MM,MI;I Trevor- | vermişti, Hughie içeri girdiği zaman res sam, tabit cesamette bir dilenci tab- ki püskü şapkı tutuyordu. Dostunun elini sıkarken Hughie, yavaş bir sesle: —- — Ne harikulâde bir model! dedi. Trevor, olanca sesiyle: — Harikulâde model mi? dedi, ben de öyle zannederim! Bunun gibi dilencilere hergün rast gelinmez. Bir travaill mon cher; yaşayan bir Va- lasguez! Bu model, Rembrandt'ın e- line geçseydi, yarabbim, kim bilir, nasil bir tablo yapardı! Hughie, — Zavallı adam, dedi, ne kadar sefil görünüyor! Fakat bana — öyle geliyor ki siz ressamlar için onun bütün serveti çehresindedir, öyle de- ğil mi? — Tabii, diye cevab verdi Trevor, siz de bir dilencinin bahtiyar görün- l son fırçal: yordu. Model olan dilenci, atelyenin bir köşesind. ö ninbk, v inde du Güzel, bozulmamış, mük iniz; öyle değil mi? Hughie, bir divan üzerine rahat- ça oturduktan sonra sordu: — Böyle bir model, bir duruş için ruyordu. Kendisi, yüzü parşömen kâ- — Saatine bir şiling. — Peki Alan, siz bu resime kaç pa« ra alacaksınız? — Bunu iki bine satarım. — Lira mı? — Gunea (1). Ressamlar, şairler ve hekimler daima ginea alırlar, Hughie, bunun üzerine gülerek dedi ki: — Bu modellere de bir yüzde ver-« meli; çünkü onlar da sizin kadar yo« ruluyorlar. — Saçma, saçma. Bütün gün seh-« panın karşısında ayakta sadece boya boyamak bile ne kadar güç bir şey. Size söylemesi kolay geliyor Hughie, fakat sizi temin ederim, bazen san- at, elişi halini alıyor. Fakat fazla çene çalmayın; fazla meşgulüm, Bir cigara içiniz ve sessiz sessiz oturu nuz, Bir müddet sonra uşak içeri girdi ve Trevor'a çerçevecinin kendisiyle konuşmak istediğini haber verdi. R dışarıya çıkarken: — Hughie, bir yerlere savuşma- yınız, dedi, ben şimdicik gelirim. (Sonu var) kaç para alır? —. (1) Guinea sterlingden bir şiling fazla bir başka ingiliz lirası, ızılaya üye olmak insanlık borcudur

Bu sayıdan diğer sayfalar: