25 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

25 Mayıs 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YABANCI GAZETELERDEN : İInsanlar makinelerden Çok daha kıymetlidirler Aşırı izler insanlık tabiatımın mkıçıfı- de insan kudretinin inkişafı ara- sındaki uçurumun gittikçe daha ziyade derinleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Modern ilim, bize ilâhlara yakışan bir kudret ve kuvvet verdiği halde, biz bunu mekteb çocuklarının mantalitesi ile kullanıyoruz. 'Göklerde uçup dolaşan tayyareye bir bakın. Matematik, dinamik, meka - nik elektrik ilmi, bilgiyi tatbik sahası- na korken zekânın rolü ıhşap ve made - ni maddelerin işle de gösterilen incelik v. s., hepsi de insana üstün olan kabiliyetlerdir. İ'k tayyarecilerin pek- gözlülükleriyle cesaretleri kahramanlık kaliteleri idi. İmdi bir de bunların ne gibi maksat ve gayeler uğrunda kullanıldıklarını göz den geçirelim! tayyare ne gibi işlerde kullanıldı ve hâlâ ne şümulde kullanıl- maktadır? Tayyareler, müdafaasız in - sanları, paramparça eden, yakıp kavu - ran, zehirleyip boğan bombalar atmak için kullanılıyor. Bütün bunlar, insan- larda, şeytani bir hedefe doğru gidildiği intibamnı bırakmıyor mu? Bilgi sayesin- de eriştiğimiz mükemmelleşme ile sos- yal çılgınlığımız arasındaki bu büyük aykırılığa her adım başında rastlıyoruz. , İlim Sayesinde neler yapmak kabili- yet ve kudretinde olduğumuzu bir dü - şünelim! Okyanosları tayyare ile aşa- biliyoruz. Telgrafla Fotograf gönderi- yoruz. Evlerimize radyo yerleştirerek Seylan adasındaki Big Ben'in çanları. nı dinliyoruz; yerin altında ve üstünde suyun üstünde ve altında yolculuk ede- biliyoruz. Yazı makineleri hiç gürültü çıkar- madan yazıyorlar; dişler, ağrısız ve sı- zısız dolduruluyor, Zahire elektrikle yetiştiriliyor ; caddeler ve yollar lâstik- le döşeniyor. Pençerelerimize ültravi « yole tertibatı yapılıyor. Fotograf ma - kineleri hem çekiyor ve hem de konuş. turuyorlar. Katil ve canilerin izleri rad- yo ile takib ediliyor. Saçlara elektrikle ondülasyon yapılıyor. Denizaltı gemi- leri şimal kutbuna, tayyareler cenub kutbuna gidiyorlar... akat bütün bunlara rağmen, mu - azzam Londra şehrinin ortasında, yoksul çocukların konfor ve emniyet i- çinde kana kana oynayabilecekleri bir çocuk bahçesi kuramıyoruz, Medeniye - timizin hırikalarını överken geçenler - de bir hindli filosof bana şu acı imada bulundu : “Hakkınız var, kuşlar gibi çabili - yorsunuz, balıklar gibi yüzüyorsunuz; lâkin yeryüzünde nasıl dolaşmak lâ - zımgeldiğini bilmiyorsunuz.,, Bizleri bu muvazenesizliğe sürük . leyen iki faktösc vardır: bunlardan biri, tahrib kudretimizin azameti dolayısiy- le gelecek harbta iyle mahvolma- mız ihtimali, diğeri de sulh adını verdi- ğimiz devirde istihsal kabiliyetimizin fevkalâde bir surette büyük olmasına rağmen sefalet we müzayakanın mewvcu- diyetidir. İlim, modern insanları biri - birlerine karşı o kadar tehlikeli bir şek- le sokmaktadır - , bunlar kendi medeni- yetlerini gene kendileri mahvedecek - lerdir. Bu da, sırf ilmin kendilerine ver- miş olduğu kuvvet ve kudretler' kont - giden ilim tatbikatı karşında insanlar çe Yazan: -- İngilterenin tanınmış — ! C.EM.Joad; Noyaz Vaner Jaraal'den : rol etmek kabiliyetinde olmamalarından ileri gelmektedir. İnsanlar, makineden daha kıymetli - dirler. İnsan değerlerini kültürleştir - mek, maddi zenginlikten çok daha ehe- miyetlidir. Bu hakikatler malüm. olan şeylerdir. Ancak, ilimle teçhiz edilişi - mizin yanında ahlâkımız o kadar geride kalryor ki, endüstri teamülleriyle, in - sanları açlıktan öldürmek, insanlık de- ğerlerini mahvüharab etmek meylini ta- şıyoruz, Ben şahsan şu kanaatteyim ki, bun. larmn mesulü bilginler değildir. Araştır- mak düşüncesi, hoşuna gittiği yerde in- kişaf ediyor. Yalnız şu var ki, bu araş - tırmaların hangi istikameti tutmakta ol- duklarını bilginlerin adım adım takib et- meleri lâzımdır, Son otuz yıl içindeki ihtira ve keşiflerin, yeni arzu ve ihti - yaçlara göre ortaya iş çıkarıp temin et- mekten ziyade, işi azaltmış olmaları bil- ginlerin hatasi değildir. ekrar ediyor ve diyorum ki, bil . ginleri mesul tutmak hakkını ha- iz değiliz. İnsanlık camiası, onların ke - şif ve ihtiralarını iyilikte kullanacak yerde kötülükte kullanmağa devam et- tikleri müddetçe, onların hızını azalt - mak mecburiyetindeyiz. Önümüzdeki on yıl içinde ilme firen yapılmış olsa ve yahud da hiç değilse, bilginler bu müddet zarfındaki araştırmalarının ne- ticelerini gizli tutsalar fena olmryacak- tır. İlmin insan yaşayışına tatbiki, umu- miyet itibariyle modern nesle eğlence ve neşe kabiliyetini de kaybettirmiştir. Türkü söylemeği, oynayıp zıplamayı unuttuk; bunun yerine otomobillerle, otobüslerle dolaşıyoruz. Nasıl konuşul- duğunu, nasıl görüşüldüğünü de unut. tuk; radyomuzu açıyor, ucuz ve stan - dard eğlencelerden zevk alıyoruz. İlim, ihtiyaçlarımızı kat kat çoğaltarak, ha- yatımızı karmakarışk bir şekle soktu. Her şeyin kendimiz için hazırca yaprlıp gelmesini istiyoruz. Düğmeye basıp yaşamak istiyoruz. Halbuki, hayatın e - saslı bir surette sadeleştirilmesi. sıha- timizi, ruh ve karakterimizi de ıslah et- miş olacaktır. RADYO Saat: 12.30 - 12.50 muhtelif plâk neşriyatı, saat 12,50 - 13.15 plâk: türk musıikisi ve halk şarkıları, saat 13.15 - 13.30 dahili veharici haberler. Saat: 18.30 - 19.00 muhtelif plâk neşriyatı, 19.00 . 19.30 türk musıkisi ve halk şarkıları. ( Served, Adnan ve arkadaşları ) Saat: 19.30 - 19.45 saat ayarı we arapça neşriyat, 19. 45 20.15 türk musıkisi ve halk şarkıları ( Ferid Tan ve arkadaşları ). 20.15 - 20.30 sıh- hi konuşma: (Dr. Prof. Server Kâ- mil ). 20.30 - 21.00 plâkla dans mu - sıkisi, 2100 - 2115 ajans haberleri, 2L15 - 21.55 stüdyo salon orkestrası, L Leopold Polonya, 2- Strauss Ho - ses d' Autarme, 3- Leo Norden Ber - ceuse Cosague, 4- Le cocg Le Cocur et la main. 21.55 - 22.00 Yarınki prog- ram ve İstiklâl marşı. Lehistan'da feyzanlar Warşova, 24 (A.A.) — Resmen bil- feyezanlarda 31 kişi ölmüş ve mühim mikdarda davar boğulmuştur. 120 ev yıkılmış ve 300 ev de mühim hasara uğ- ramıştır. Feyezandan kurtulabilen ekin- ler de doludan harab ol edscesi sdkene * Paris sergisi Açıldı (Başı 1. inci sayfada, katına geniş pavyonlar ayrılmıştır. “Keşifler sarayı”, ilmi araştırmaların ve keşiflerin, insanlığı bütün terakkilerinin gayri müfarik şartı olduğunu seyircilere anlatacaktır. Amper, Taraday gibi âlim- lerin keşiflerini anlatan birçok tecrübe- ler seyircilerin gözü önünde yapılacaktır. Bu sergi, ayni zamanda ışığın sergi- sidir. Muhtelif binaların tenviratı müte- madiyen hareket halindedir. Bu hareket, ziya kaynaklarının değişmesiyle olduğu kadar, renklerin değişmesiyle de elde edilmtektedir. Yıkdan veyerine yeni ve güzel bir bina yapılan Trokadero'nun Ortasında, altın ve gümüş renkli ziya- lar saçan ışiklı bir çeşme bulumnmakta- dır. Sergi, mimari bakımınadn da bir- çok yeniliklerin tatbik sahasına konul- rika, Sovyetler birliği ve Danimarka gi- bi devletlerin, alâkayı çok çeken pavyon- ları vardır. 1889 sergi inşaatında demi- rin kullanılışının; 1900 sergi modern - Ism nnu Atind (Başı 1. inci sayfada) Başbakanımızın sözleri Selânik, 24 (A.A.) — Başbakan İs- met İnönü, gazetecilere beyanatta bulu- narak Atinayı ziyareti esnasında iki Gost ve müttefik memleket hükümetleri arasında iki leketi doğrudan doğ- ruya alâkadar eden bütün meseleler ile bugünün diğer siyasi meseleleri üzerin- de fikir teatisinde bulunulacağını söyle- miş ve Atatürk'ün doğduğu evi kendisi- ne hediye etmiş olan Selânik belediyesi- nin bu jesti hakkında teşekkürlerini bil- girıniştir. Atina türk ve yunan bayraklariyle donandı Atina, 24 (A.A.) — Atina ajansı bil- diriyor: Türkiye başvekili İsmet «İnönü'nün ziyareti münasebetiyle bütün büyük meydan ve caddeler sabahdanberi türk ve yunan bayraklariyle donanmıştır. Öğleden sonra çıkan gazeteler fotog- raf ve makaleler neşrederek Türkiye başbakanma “Hoş geldiniz” demekte ve iki memleketi bağlayan sıkı rabıtaları ve samimi münasebetleri kaydetmektedir- ler. Başbakanımızın ziyareti ve Atina gazeteleri Atina, 24 (A.A.) — Atina ajansı bil- diriyor: Elen kamoyunun duygularına terce- man olan gazeteler, Türkiye başbakanı İsmet İnönü'nün Atina'yı ziyaretini çok büyük bir sevinçle selâmlamakta ve bu ziyaretin, iki memleketi biribirine bağla- yan sıkı ve güvenli dostluğun yeni bir tezahürü olduğunu tebarüz ettirmekte- dir. Eleftron Vima'ya göre Elefteron Vima gazetesi diyor ki: “Gerçekleşmesi için en mühim roller- den birini İsmet İnönü'nün oynadığı tariht türk - elen paktının ımnsmdun beri, iki leket ar betler öyle bir inkişafa mazhar ol ki türk bakanlarının Atinay'yı ve elen bakanlarının Ankara'yı ziyaretleri, her defasında, enternasyonal politikanın bü- tün meselelerinde iki memleket arasın- daki sıkı iş birliği münasebetlerindeki samimiyeti gösteren yeni bürhanlar ha- Jinde tecelli eylemektedir. Türkiye baş- bakanının bu yeni ziyaretinin de bu ma- nayı ihtiva etmekte olması dolayısiyle, elen hükümet merkezi halkı, İsmet tin reisi sıfatiyle sevinçle selâmlar.” Etniki gazetesinin yazdıkları Etniki gazetesi diyor ki: İsmet İnönü, kendisine yapılacak kabul resminden başka ayrıca, bu ziya- retini iki memleket arasındaki sıkı dost- Juk bağlarının yeni bir bürhanı sayan e- len milleti tarafından büyük bir sevinç- le karşılanacaktır. İki hükümeti biribi- Tine bağlıyan samimi dostluk, iki mille- FELE temin edebiliriz ki Türkiye ile Yuna- nistan arasındaki bağlar daima çözülmez olarak kalacak ve bilâkis her gün daha ziyade kuvvetleşecektir.” Öteki gazeteler de, ayni duygular- dan mülhem olarak, samimi makaleler yazmaktadır. Estia gazetesi başmakalesinde yazı« yor: “Yeni türk devletinin prensip ve ül« külerine bağlı olan başbakan İsmet İn- önü türk - yunan dostluğunun ne kadar samimi ve müstakar ve bu prensiplere uygun olduğunu takdir etmektedir. Türk - yunan dostluğu yalnız enternas- yonal değil ayni zamanda fili ve hakikt bir manayı ihtiva ediyor. Mümtaz misa- firimiz, başlıca âmillerden biri olduğu böyle bir dostluğun manasını pek iyi anlamaktadır. Bu büyük politika adamı ve diplomat türk - yunan dostluğuna muazzam hizmetlerde bulunmuştur. Bu hkizmetleri fevkalâde takdir eden yunan milleti, Türkiye başbakanını Yunanista- nın candan dostu olarak selâmlamakta- N eşl — Afina'da (Başı 1. inci sayfada) vetlendirmek ve onun umumi ba- rış ve dayanışma hareketine hiz- met ve yardımını sağlamak mak- sadını güder. Artık balkanlılık demek, kendi komşusunun her gün daha emin, dışarda daha me- selesiz, içerde daha buhransız ol- masını arzu etmek, her biri, öte- kinin yeniden artan kudret ve em- niyetinde, kendi kudret ve emni- yetinin yeni bir inancasını görmek- demektir. İsmet İnönü'nün yeni seneki se- yahatleri, Balkanlar barışma ve balkanlılar kardeşliğine ayrı bir hız ve hamle vermek bakrmından bilhassa hayırlı ve ehemiyetli ol- mustur. Falih Rıfkı ATAY Başmuharririmiz Yugoslavyadan döndü Dost Yugoslavya hakkında bir eser, neşretmek üzere bir aydanberi tetkik seyahati yapmakta olan Başmuharriri- miz evelki gün İstanbula dönmüştür. Hazırlamağa başladığı eseri ULUS ev- velâ tefrika olarak karilerine verecek. tir, Hariciyede tayinler tin kalbinde de yer etmiş bul kta- dır, Bugün, Türkiye başbakanının .ııya— BB. Nureddin Ferruh Alkent, Köstence reti dolayısiyle, şunu bütün kalbi: Style'in, 1935 sergisi dekoratif sanatla- rm yeni tatbiklerinin müjdecisi olmuş- lardı. 1937 sergisi de mimari bakımın- dan olduğukadar daha bir çok bakımlar- dan da, yeni uslübların, yeni şekillerin beşiği olacaktır. baş & losu Nebil Süreyya Akçer, A- tina elçiliği baş kâtibi Kemal Nejad Ko- rür merkeze naklolunmuşlar ve merkez- den Bedri Tahir Şaman Atina elçiliği baş kâtibliğine, Atıf Kor Batum, Fuad Aktan Köstence, Hasan Rifat Sözen Mi- lano konsolosluklarına dereceleriyle ta- yin edilmişlerdir. Tefrika No. 36 Şekspirden Hikâyeler Yazanlar: Mary ve Charles Lamb Çeviren: Nurettin ARTAM Nasıl hoşlanırsınız? Bu yeni başlıyan nedametin ilk hareketi kardeşine bir haberci gönderip uzun zaman - lardanberi gasp etmiş olduğu düklüğü gerisi geriye ona vermek teklifinde bulunmak ol - muştu. Bundan başka kardeşinin dostlarına aid olduğu halde gasbettiği malları, mülkle- ri ve onların gelirini de kendilerine bıraka - Bu beklenmiyen, fakat ge zaman çok iyi karşılanan müjde prenseslerın düğü- nüne yeni bir neşe daha kattı. İ Celia babasının eriştiği bahtiyarlıktan wdolayı kuzini Rosalindi tekrar tekrar kutla- dı. Her ne kadar bu suretle bir düklüğün va- risliği kendisinden Rosalind'e geçiyor idiy- se de bu iki kuzin biribirlerini gerçekten bir / Sevgi i_l'e“ı'severler. Biri ötekini kıskanması aklından geçirmezdi. Dük de artık bütün bu sürgünlük günle - rinde kendisiyle beraber kalmak suretiyle kâfatlandırmak fırsatını ele geçirmiş oluyor- du. Dük'ün bir zaman tersine dönen taliin - den kendilerine de pay ayıran bu dostlar da huzur ve refah içinde tekrar onun sarayına dönmüş olmaktan büyük bir zevk ve haz duy- . İki Veronalı Verona şehrinde iki genç adam yaşıyor- du. Birisinin adı Valentine, ötekisinin de Proteus olan bu iki delikanlı arasmda uzun zamandanberi kökleşmiş sarsılmaz bir dost- luk vardı. Bunlar kitablarını bir arada okur- lar; boş kaldıkları zamanlarda beraber bulu- nurlardı. Yalnız Proteus'un arada sırada sev- diği bir kadının ziyaretine gittiği zamanlar bundan müstesna idi. Proteus'un Julia'yı zi- yarete gitmesi bu iki dostun anlaşamadıkla- Tı biricik mevzuu teşkil ediyordu. Çünkü kendisi âşık olmıyan Valentine Proteus'a karsı gülüyor, onun Julia'ya karşı duyduğu sevgiyi ve hatta umumıyetle aşk denilen ih- tirası alaya alıyor, bu halin kendi başma gel- mediğini, âşık Proteus gibi korkular, ıztırab- lar içinde ömür geçirmektense kendisi gibi serbest bir hayat geçirmeği daima tercih e - deceğini söylüyordu. Bir sabah Valentine, Proteus'a gelerek kendisi Milan'a gideceğinden bir müddet için ayrılacaklarını söyledi. Proteus arkadaşı- nı fazlasiyle sevdiğinden onun bu fikirden vazgeçmesi için kırk dereden su getirdi. Fa- kat Valentine: — Sevgili Proteus'um, dedi, bu meselede beni caydırmaktan vazgeç; Ben gençliğimi tenbel tenbel evde yan gelerek geçirmek ar - zusunda değilim. Evin içind kalan gençlerin kafası da ona göre kalır. Sen de böyle bir ka- dını sevmesen senin de benimle beraber gel- meni teklif ederdim. Bu suretle dışardaki dünyanın fevkalâdeliklerini görmüş olur - duk. Fakat madem ki âşıksın; sevmekte de- vam et; sevgin sana refah getirsin. İkisi de değişmiyecek dostlularını anla - tan sözler söyliyerek biribirlerinden ayrıldı- lar,. Proteus: — Şirin Valentine Adiyö, dedi, seyahat- lerinde nadir görülen bir şey görecek olursan beni düşün ve beni kendi saadetine ortak say« Valentine, o gün Milan'a doğru seyahate çıktı. Arkadaşı kendisinden ayrıldıktan son- ra da Proteus, sevgilisi Julia'ya bir mektup yazdı ve bunu kızın hizmetçisi Lusetta'ya verdi: Julia da Proteus'u, onun kendisini sevdi- ği kadar seviyordu. Fakat bu kadın, yüksek bir ruh taşıyordu; onun için kolay kolay ka- zanılmış olmayı kendine yediremiyordu. O- nun için âşıkının duygularını anlamazlığa, duymazlığa gelir, çıkardığı güçlüklerle ona birçok eziyetler ederdi. Bu sefer de mektubu hizmetçisinin elinden almadı ve Proteus'un mektuplarını kabul ettiği için Lucetta'ya çı- kıştı ve kadıncağızı odadan dışarıya kovdu. Fakat mektubun ıçmde neler yazılı olduğu- nu anlryabilmek için de içi gidiyordu. Onun için Lucetta'yı tekrar içeriye çağırdı ve sor- dü: — Lucetta, saat kaç? Bayanımın vaktı öğrenmekten ziyade mektubu okumak ihtiyacında bulunduğunu (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: