25 Eylül 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ l ,3 25 EYLÜL 1936 € | SAYFAA Ki Te .ı_f Orta mektep — Muallimliği imti ? kazananlar ğ Ağustos içinde orta mektep mual- O İimliği için Ankarada sözlü imtihana — girenlerden bir kısmının doğrudan döğ- “ ruya imtihq: kazanıp orta mektep mu- allimliğine tayin edileceklerini haber — vermiştik. A grupuna ayrılan bu yeni ! .'mgallîmlerimizî ve tayin edildikleri yer- © deri yazıyoruz: TÜRKÇE MUALLİMLİĞİ — A- © dapazardan Alâedain Kocaeliye, Tekir- K ğığdan Hâkim Trabzona, Denizliden Naciye Denizliye, Tekirdağdan İihan | Tekirdağına, Samsundan Kemal Balı. | kesire, Kemalpaşad İz- v$ mire, Sivastan Yusuf Adanaya, Çorum- © dan Hüseyin Elâzize, Ankaradan Cemi- | le Ankaraya, Balrkesirden Mükerrem | Balıkesire, Sivastan Galib Diyarbekire, / Eskişehirden Fevziye Akhisara, Bursa- 4 i_ğdıu Kemal Bursaya; RİYAZİYE MUALLİMLİĞİ — © Düzceden Şükrü Yozgada, Konyadan 9 Melâhat Edirneye, Aydından Hasan İs- , ——Mya, Malatyadan Tevfik Antebe, | Çeşmeden Mehmed Edremide, Afyon- | dan Burhan Geliboluya, Seyhandan İs- | Mail Adanaya, Kastamoniden Şevki Ki- | lise, Malazgirdden Remzi Muşa, Afyon- '_;im İbrahim Manisaya, Erzurumdan p Nureddin Erzuruma, Develiden İbra- ş ı “him Karamana, Heybeliden Mediha İs- e: Aunbula. Malatyadan Muammer Sima- | | va, Gümüşaneden Cemal Gümüşaneye, - .l Gerzeden Fevziye Niğdeye, Bayburd- — dan Hakkı Edirneye; | Ü TARİH-COĞRAFYA MUAL ÖD LiMLİĞİ — Geliboludan Rafet Ada- bti pazarıma, Sivrihisardan Abdullah Sima. | va, Edirneden Salih Edirneye, Üsküdar- —dan Hâdiye İstanbula, İstanbuldan Me- diha İstanbula; - Bcnldı n tayin edilmişlerdir. — Mülkiye mektebinin KA * nakli  | Maarif vekilimiz B, Saffet Arıkan —dün öğleden sonra yanında teftiş hey- DD eti reisi ve yüksek tedrisat umum mü- — dür vekili B. Cevad olduğu halde inşa- “atı bitmek üzere olan mülkiye mekte- bine gitmiş ve vaziyeti mahallinde tet- | kik ederek bazı emirler vermiştir. C| Mektebin 15 birinciteşrine kadar An- | karaya nakledilebileceği umulmakta - dır. K . i R L M $ İ $ -Kaloriferli - konforlu Kiralık Daire Yenişehir, Yugoslavya sefareti yanında geniş 7 odalı banyo mutbah, | ofis ve çamaşırhaneden ibaret kon- forlu kaloriferli, manzaralr bir da- ire kiralıktır. Avrıca garajı da vardır. Telefon: 2250 Hayvri S vit (Si AA Bo Donlara açık tut Almanyanın Balkanlarda hulül siyaseti Son zamanlarda almanlar Balkanlara büyük bir ehemiyet vermeğe başladılar. Geçen haziranda Dr. Şaht birkaç Balkan memleketini gezmişti. bu Faaliyetlerin hangi maksadla yapıldığını Balkanlarda dolaşan bir i yazısiyle izaha çalışmaktadır. Mançester Gardiyen gazetesinin Balkanlarda tetkikler ya- pan bir muhabiri, Belgrad'dan gazetesine gönderdiği bir mek- tubta diyor ki: İtalya, şerefsiz Habeşi harbı nda hava ve deniz kuüvvetlerini göstermeğe gayret * ederken almanlar da bütün zekâ ve tedbirlerini bir araya toplıyarak ve fırsattan istifade ederek Balkanlarda ekonomik bir hulâl yapmak teşebbüsüne giriştiler. Bu işin ilk safhasında nasyonal sosyalist Almanya, Yu- goslavya ile Yunanistanın dostluğunu kazanmağa gayret et- ti. Fakat bu iki memleketin de politika ve ordu mahfillerin- de almanlara karşı büyük bir sempati bulunmasıma rağmen bu teşebbüs ilk günlerde gayet ağır ve yavaş olarak ilerlemiş- tir. Buntın üzerine Berlindeki alman büyükleri, doktor Şaht'- ın politik bir temsilden evel ekonomik bir hulül lâzımgeldi- ği hakkındaki teorisine kulak verdiler. Ecnebi kambiyosuna sahib bulunmıyan Almanya, büsbütün yeni bir ekonomi si- yasası takibine mecbur bulunuyordu. 1935 yılr başında Almanya bütün kuvvetiyle silahlanma isi- ni tamamlamakla meşgul bulunuyordu. Bu sahada sanayiinin muhtaç olduğu ham möddeleri tedarik edebilmek icin alman- lar bir “plânlı ekonomi” Plamwirtshaft hazırlamıslardı. Dısar- dan relecek ham maddeler, bu nlâna göre vetirilecekti. E'de kainbiyo bulunmadığı isin bu ham maddeleri Amerikadan, İnsiltereden ve Fransadan getirmek müsşkül oluyordu. Avda 500,000,000 mark tutan alman dis ticaretinin evelce ancak yüz- de yirmisi devlet ihtivacatı icin oluyor, geri kalan kısımları hustst endüstriye sarfediliyordu. Bugün bu vaziyet tamamiy- le aksinedir. Dış ticaretin yürde sebseni silahlanma islerine sarfedil- mektedir. Fakat gönderdikleri malların kambiyo ile tediyesi- ne lüzum gösteren bircok yabancr memleketlerin Almanyava karsı titaret yollarını kapamaları, Almanyayı Balkan memle- ketlerinde ham maddeler aramağa sevketmiştir. Balkan memleketlerinde bu türlü tediye mecburiyeti olma- dığı için Dr. Şaht'ın bu hesabr zekice bir buluş olmuştur. Kal- dı ki ziraat mahsulleri fiatlarımın düşmesinden dolayı Balkan memleketleri 1928 senesindenberi dehşetli bir ekonomi buh- ranı içindedirler, Bundan başka Dr. Şaht, bu memleketlerde henüz islnememiş bir takım kaynaklar bulunduğunu ve bun-« lar işletilecek olursa gerek sulhta, gerek harbta alman endüs- trisini besliyeceğini bilmektedir. Dr. Şaht'ı bu plânı yapmağa sevkeden iki âmil vardır: Evvela, Balkan memleketlerinin dostu olan Fransanın zir>at mahsulleri kendisine yetişecek kadar çoktur. Sonra 1932 senesinde toplanan Stresa konfe- ransmiın yavaş tesirleri de bunu tevlid etmiştir. Fransa, bu müttefik memleketleri silahlandırmak hususunda kasasını k tuğu müddetce üzerlerinde büvük bir tesi - t1bDi bulünüyordu. FPakat 1931 Buîırânîugnö%?esindğx gi'ı"ıışn::z bankaları para vermek hususunda ihtiyatkâr olmağa mecbur ka!ar_ak Fransa verdiği borcları kısınca bu nüfuz ve tesirin ameli kıymeti düşmeğe baslamıştır. 1931 buhranı ve onun döğurduğu — neticeler, borç veren memleketin değil, borç alanların vazivete hâkim butundurkla- rını öğretti. Fransa ise bore alan değil, borç veren bir millet- tir. Fransa bu memleketlerden ziraat mahsulleri satın alamı- yor ve tesiri vavaş vavaş azalıyordu. Tatbik edilen zecri ted- birler, Yusoslavya, Yunanistan ve Türkiyeden ziraat mahsul- leri alan İtalvanın müsteriliğine nihayet verince Dr. Şaht için vol, büsbütün açılmış oluyordu. Balkanlardaki ziraat mahsullerinin en başalrcısı olan Al- manyaya karşı tercih gören bir tarife tatbik edilmesi Stresa, konferansında tavsiye edilmişti. Bu Stresa konferansının e- sasları üzerinde Roma'da İtalya, Avusturya ve Macaristan a- rasında yapılmış olan anlaşmanın macar ziraat mahsulleri fi- atlarını yükselttiği görüldü. Almanya, İtalyanın bu hareketi- ne, macar ve yugoslav mahsullerine aynı fiatr vermekle ve fi- atları dünva piyasasından yüzde otuz nisbetinde yükseltmek- ıe l':;;lk_âbeîekettı. Almanyanın buna imkân bulmasının - sırrı, kendi memleketinde işciliği ekpluvate etmesindedir. Alman 'ğğğ" biı;lîitîrd:t :ıııu Ye yahut 48 saat değil, 60 saat çalışır ve dü- Pm_pıqım:h .nyeıin'!e alman iscisi ve aileleri bircok tatil günlerinden istifade edemezler; fakat, basit bir düşünüşle Dr..Göbels'în söylediklerine inanarak, bu sayede en müşkül hâdiselere mukavemet edecek bir durumda bulunduklarını sa- nırlar. İste alman işcisinin bu fazla çalışması savesinde Al- manya, Balkan çiftçilerine yü ücreti i uralda bulmaktadu-_çi yüzde otuz fazla ücreti tediyeye Bugünlerde Dr. Göbels Yunanistan'da bulunuyor. Bütün ıiz l .. ı'ıh' Balkan çiftçisine bütün dünya piyasasından yüzde otuz fazla verilmesi, onun aklını o kadar çalmıştır ki, başka bir dev- let, bir iç karışıklığını göze aldırmaksızın bu kanaati değiş- irmeğe kalkışamaz. İşte Almanya böylelikle muzaffer olmuş- tur. Aynı zamanda birçok balkan memleketlerinin ölü serma- yeleri de alman bankasına yatırılmaktadır. Bu yazın ortala- rında muhtelif balkan memleketlerinin Berlin'de bulunan ö- lü sermayeleri şu mikdarda idi: MEMLEKETLER RAYHSMARK Yunanistan 32,400,000 Yugoslavya 21,000,000 Romanya 18,000,000 Bulgaristan 10,000,000 Türkiye alman mallarının (bilhassa fabrika makinaları) müsterisi olduğundan Berlin'de ölü sermaye biriktirmemiştir. Muhtelif Balkan devletleri, bu &lü sermayelerden dolayı sızlanmağa başladıkları zaman Dr. Şaht oralara şahsi birer ziya- ret yanarak demişti ki: —Çok müteessifim ki memlettetimdeti ecnebi narası vazi- yeti, bizim bu paraları altın veya ecnebi parasiyle ödememi- ze müsaade etmiyor. Onnn için bunların alman mallariyle ö- denmesine müsaade ediniz. 3 Onün haziran avında Balkan pavıtahtlarına yaptığı zivas- retlerdeki maksad, bu sermayeleri likide etmek ve Bal'-anlar- da alman ihracatına yeni pazarlar bulmaktı. Fakat Balkan memleketleri ne satın alabilirlerdi? Alabilecekleri fabrika ymalzemesi, aletler, ziraat makinaları, fotoğraf makinalarr ve gözlük camları, asprin ve sair ilâslar mahdud bir mikdarda bulunuyordu. Fakir yugoslav köylüsü ile vunan çiftcisi bu makinaların hakkından gelecek bir halde değillerdi. O halde bu memleketin devamİı surette muhtaç olduğu bir madde vardı ki, o da silahlanma işi için lüzumlu olan maddelerdi: Yunanistanın 32,000,000 marklık sermayesinden 22,000,000 u silah siparişi ile ödeniyor; Yugoslavyanın Karagüyevaç ter- sanesi asri bir hale getirilecek, Bosna'daki Zenica demirhane- si, ilerde harb endüstrisi için ham madde yetiştirebilecek bir demir ve çelik fabrikası haline konaraktır. —Bulgaristanın 10,000,000 markının mühim bir kısmı da harb malzemesiyle ödeniyor. < Almanvanın bu memleketten satın aldığı maddeler, lüzum- suz seylerdir. Son iki sene içinde Almanya Türkiveden fim- dık, Yunanistandan üzüm satmn almıştır. General Göring ta- rafından tereyağının bile menedildiği alman sofrasında bu kabil çerezler pek yer bulamaz. Bunlar bütün dünya pivasa- sından yüzde otuz yükseğine alındığı halde daha düsşük fiat- Jarla Rotterdam ve Londraya satılmış, bu suretle Almanya- nin kıidw 1 Ürdüy leketlerden ham AA almasına yarıyacak kambiyo haline getirilmiştir. Türkiye ve Yunanistan aradaki kliring sistemine göre amerikan bakırı ve Brezilya kauçuğu almışlardır ki bunların altınla ödenmesi 1â- zımgelmektedir. Aradaki yüzde 30-35 yüksek fark, alman iş- çisinin fazla ç iyle telafi edilmektedir. Şaht projesinin bir başka hedefi de bü memleketlerdeki ham rsadde mikdarını artırmaktır. Mesela Bulgaristan ve Yu- goslavya'daki bakır ve çinko madenleri inkişaf etmemiş bir haldedir. Niçin bunları işletip pahalr kambiyo yerine kliring mucibince bunlardan istifade edilmemeli? Böylece alman sis- temi yürümektedir. Bulgar maliyesinde yüksek bir mevki sa- hibi olan bir adam, yüksek fiat veren bir müşteriye hürmet göstermenin esas olduğunu söylemiştir. Hakikatte almanların sattıkları endüstri malzemesi de yüzde 10, 12 nisbetinde dün- ya piyasasından yüksektir. Fakat buna sağlam bir pazarın ha- tırı için göz yumulabilir. Almanya, bu memleketlerde yaptığı umumi kontratlarda herhangi bir rakibinden fazla fiatları kırmak emelindedir. Aradaki para farkı milli ihracata yardım sandığı tarafından tediye olunmaktadır. z Aynı zamanda, Balkan memleketleri, hattâ almanlara kar- şı fazla sempati besliyen Yunanistan ve Bulgaristan bile bü- tün bu tedbirlerin buhran senelerine mahsus muvakkat şeyler olduğunu kabul etmekte, bu sistemin devamlı bir sistem ola- mıyacağını anlamakta ve bilmektedirler. Bu sebehle eski müş- terilerini kaybetmek istemiyorlar. Ne olursa olsun, almanların Balkanlardaki bu hulül siya- setleri, Büyük Britanya ile eskiden tesis edilmiş sağlam usul- lerle ticaret yapmakta olan di#er milletlerin #özünden kaçma- ması icab edecek derecede ciddi ve ehemiyetlidir. Yeni muallımit Vilâyetler &M verildiler Erzurum Erkek ;: Okulu: İhsan Diyarbekir, Kâmil Bilecik, Manisa, Sadi Çoruh, Sahit Rize, Fehmi ErZ! Bilecik, Muhittin tahya, Mustafa AğI, © Turgut Kars, Bekir Girest ! © zurum, Ahmet Dündar 587 — Edirne Erkek Oğretm” Ahmet Zağralr Aydım: T a lareli, Nizamettin Afyof ne, Zafer Kars, Hakkı * Mehmet Zonguldak, Reşat Ergene Ağrı, Ha Erzurum, Necati Aydım. Erzurum, Hakkı Antalyâ: Sami Tekirdağ, Tahir H nakkale, Abdullah Erget” Behçet Kırklareli, Hasal dirne, Süleyman Aydın, z sir, İzzet Erzurum, B Ferhat Afyon, Hayati G4 Çoruh, Receb Çanakkale, resun, Behlül Denizli, peez İhsan Denizli, Mustafa nizli, Cahit Kayseri, Yakub Rize, Ali Haydar lettin Manisa, Hayri B nisa. Edirne Kız Öğretmen Ayşe Tekirdağ, Handaf Hüsniye Günden Kırklare” Tekirdağ, Şayegân Bali 'Tuncay Bilecik, Fatmaâ Te ne Tuna Eskişehir,; Şetzan? Mürvet Kırklareli, Nat? Kırklareli, Fikriye M: : kirdağ, Ulviye Balıkesir, ? dağ, Nadide Bilecik, Şadiye Gün İçel, Hikmet mine Balrkesir, Necmiyt Zehra Edirne, Ulviye Yo İçel, Adile Tekirdağ, Şükriye Şenkan Bilecik, ? kirdağ, Saliha Tekirdağ, -mir, Mebrure Malatya. ga Züleyha Antâlya, Behiyt “pgı Seyhan, Nedime Tekif“ Yi Kırklareli, Mürvet Kır&” “Sinob, Meliha Ünsal Man' Muğla, Yaşar Ç a İsmet Seyhan, Hayriye © riye Giresun, Muzaffer 497 Afyon, Zehra Yozgat, | fika İçel Muzaffer Bî S Seyhan, Halet Altay ö sun, Servet Kayseri, İçel, Nazmiye Balıkesir, ” kesir, Fatma Kırklareli, F eli, Nazmiye Çanakkl!!v : Naciye Zonguldak, Bedriye Balıkesir, Ay5€ man Kırklareli, Fethiye *” riye Tekirdağ, Fehriyt Hatice Zonguldak, İffet * kesir, Nadire Kocaeli, Balıkesir, Hürrem Çaf Utku Kütahya, Şükriyt Emine Zonguldak, Lebibt * lıkesir; Vildan tçel, NaciY” Kâmile Tüzün Sinob, Na (i Tefrika! No: 65 M Yazan: P€ tudyard KİPLİNG O zaman, düz yollarda yürüyüp bütün bu “av acılarını unutacağız. Fakat.oğlum, sen bu kirli ma sahib seni 9 KiTOBI Çeviren: Nurettin ARTAM 1 Assamlılara sus olan işlere burnunu sokmamalısın. Bundan fena halde öfkeleniyorum. Kala Nag benden başka kimsenin sözünü dinle- nediği için ben onların sokulduğu pusu ye- rine gıîme_ge_m_ecburum. Fakat o, sadece döğüşçü bir fıl_dı_r ve ip bağlama işlerine ka- » az. Om_m icin ben de - bir avcı gibi de- - bir filcı.gibi, hizmet edip aylık alan bir i gibi yerimde rahat rahat otururum. Tu- mai ailesine mensub bir insana fil pusuların- a fillerin kirli ayakları altında yuvarlan- —mak yakışır mı? Fena çocuk! Kötü çocuk! Jeğersiz oğul! Haydi git, Kala Nag'ı yıka; ulaklarına dikkat et ve ayaklarına diken atmış mı, batmamış mr, ona bak, Yoksa Pe- vakalayıp yabahi avcısı yapar; artık ömrün oldukça fillerin ve yabani ayıların izlerinden seğirtir, durur- sun, Haydi çek arabayı! Ayıbdır bunlar! | Kücük Tumai, bir tek kelime söylemek- sizin, oradan kalkıp gitti: fakat bütün kede- rini ayaklarına bakarken Kala Nag'a döktü. Çocuk, filin büyük sağ kulağını evirip çevi- rirken: . — Belki de... belki de adımı Petersen Sa- hib'e söylemişlerdir, kim bilir? diyordu, am- ma da büyük diken ha, şimdiye kadar böyle büyüğünü çıkarmamıştım. Ondan sonra birkaç gün, filleri bir araya toplamakla ve yabanilerini ehlileşmiş iki fil arasında yürütmekle, aşağıya doğru yürütü- lecekleri sırada fazla zarar vermez bir hale gteirmeğe çalısşmakla, cengelde kaybolan iplerl.e _battaniyelerin hesabını tutmakla geçmişti. Petersen Sahib akıllı dişi fil Pudmini'nin sırtında gelmişti. O, artık mevsim nihayet bulmuş olduğu için bütün kampların hesabı- nı görüyordu. Bir ağacın altına konmuş bir masanın önünde oturan yerli bir kâtib, sürü- cülere ücretlerini veriyordu. Parasını alan herkes, harekete hazırlanmıs olan sürüde filler bulunan filine gidiyor, biniyordu. Yakalayı- cılar, avcılar, döğücüler, ve bu pusu yerinin esaslı adamları, arkada Petersen Sahib'e aid olan fillerin üzerinde oturuyor, yahut silah- larına dayanarak, parasını alrp giden siirü- cülerle ve yabani fillerin sıradan çıkıp ka- çışlariyle eöleniyorlardı. çük? mai yerlere kadar iğildi. Petersen Sahib: — İp attr ha, dedi, ayol © daha küçük. Nedir senin adın V Kücük Tumai söz söylemeğ? Büyük Tumai, arkasında küçük Tumai olduğu halde kâtibden parasını almağa git- tiği zaman baş avcı Maçua Apna bir dostu- na usul bir sesle şunları söyledi. — Fil işleriyle uğraşanlar arasında iyi bir cevher olan bu çocuk da gidiyor. Bu cen- gel horozunu ovalarda sürtmeğe göndermek ne yazık! Petersen Sahib, yasıyan mahlüklar ara- sında en sessizi olan yabani fillere kulak ve- re vere kuvvetlenmiş olan kulaklariyle etra- fi dinliyordu. Pudmini'nin sırtında uzandığı yerden dönerek dedi ki: — Bu ne? Ben ovada fil sürenler arasın- da ölü bir fili bile ipe vuracak akılda kimse bulunduğunu bilmiyorum. — Bu bir adam değildir; bir çocuktur. Biz, küçük filleri analarından ayırmak için uğraşırken o Barmao'nun üzerine ip attı. Maçua Appa küçük Tumai'yi gösterdi; Petersen Sahib ona baktı ve küçük Tu- du. Fakat Tumai'nin yaptığı bif la Nag oğlanı hortumiyle tuttuğü mini'nin alnıma ve Petersen ©& kadar kaldırdı. Küçük Tumai “ zünü kapadı. Çünkü o da her Hele fil bahsinin dışında bütüN dar sıkılgandı. z Petersen Sahib, brvık altınt — O, dedi, niçin filine bu ©* tin? Bu, yeşil başaktar kurusun © ra konulduğu zaman onları K0167 mek icin mi? Kücük Tumai: — Hayır, voksulların koruy” ları değil, dedi, kavunları... Cocuğun bu sözü üzerine lar kahkahayı bastılar. Onlâ_fm cukken fillerine bu hüneri öğf” Kücük Tumai, bu srrada V ' yak yukarda bulunuvordu. FaF e yerin dibine geçmeyi ne kadaf *

Bu sayıdan diğer sayfalar: