SAYFA 4 u Nürnberg F Bibliyografya kunacak olmusü, BŞ — Sovyet palctınız ÜLK Ü laşılır . HAALKEVLERİ MECMUASI na b.suhane olmuş, Ülkü, eylül tarihli 43 üncü sayısiyle Belçikaya karşi sekizinci cildinin ilk nüshasını vermiş Alman: n olmaktadır. Şimdiye kadar ağır başlı ve ciddi bir kültür mecmuası sıfatiyle, ilk çıktığı gündenberi büyük bir intizam ve olgun- lukla neşir hayatına devam etmiş ve bu sahada çok değerli hizmetlerde bulun- muş olan bu emekli mecmua, geçen sa- yısından itibaren yeni bir hüviyete bü- rünmüş ve değeri bir kat daha artmış- tır. İlmi otoritesi herkesçe tanınmmış o- lan Fuat Köprülü'nün idaresi altında yeniden muharrir kadrolarını organize etmiş olan mecmua, geçen sayısı gibi bu sayısında da, hakikaten bütün ay- dınlarımızı tatmin edecek bir mükem- meliyet manzarası göstermektedir. Ayın en mühim ilmi, içtimat ve si- yasi hâdiselerini tetkike büyük bir ehe- miyet veren Ülkü'nün bu sayısında Dil Kurultayı çalışmaları hususi bir itina ile takib edilmiştir. Falih Rıfkı'nın “Dil Kurultayı” başlıklı bir müsahabesiyle başlıyan eylül sayısında üçüncü dil ku- rultayı zabıtları, güneş dil teorisi, dil karşılaştırmaları komisyonu — raporu, Başkan'ın kapanma nutku bulunmakta- dır. Bu kısımdan başka mecmuanın ya- zıları şöyle sıralanmaktadır: Ali Nihad Tarhan, “İran halk ede- biyatı”, profesör A. Metz “Orta zaman türk - islam dünyasında ticaret (çevi- ren Cemal Köprülü,), Abdülbaki Gölpı- narlı “Yunus'un mesleği”, A. Caferoğ- yazma bir Sırp lügati münasebetiyle, Nahid Sırrı; “Bir Büyük Elçinin mektubları”, Dok- tor M. Hayri Ürgüblü “kadın hukuku”, M. Şerefettin Yaltkaya “Biruni'nin bir kitabı”, Ezio Bartalini “Cenevre devlet arşivindeki türkçe vesikalar, Hikâye: Rip Van Winkle (yazan: Washington İrving, çeviren Kasım Gülek),. Ayasofya kütüphanesinde Bibliyoğrafya | da bir al e- Mazinin hatalarından dönülmüştür: TÜRK-YUNAN DOSTLUĞU İç ve dış bakanlarımızın Atine'yı ziyaretleri ve orada yunan hükümet reisiyle yaptıkları gö- rüşmeler dolayısiyle yunan gazeteleri iki memleketin dostluk ve birliğini tebarüz ettiren yazı- lar yazmışlardır. Komşu memleketten ge len bu dost sesleri kısaca okurlarımıza işittirmek İstiyoruz: Le Messaget D'Athönesde M. Moskopulos yazıyor:? Yunanistanın dostu ve müttefiki Türkiyenin dış siyaseti- ni idare eden muhterem diplomat, Milletler Cemiyeti toplan- tısına iştirak etmek üzere Cenevreye giderken, maruf tabi- riyle görüş teatisinde bulunmak ve günün milletlerarası mese- leleri üzerinde konuşmak üzere B. Metaksasla temas etmek istemiştir. Bu defa, Türkiye dış bakanının geçişi, geçen sene yunan donanmasının İstanbulda türk filosuna yaptığı ziyaretiı iade için türk donanmasının ilk teşrinde yunan sularına geleceği T ŞUT Ka lşakkmda verilen bir haberin îrtesîndye vukua gelmektedir. dostluğu ancak kuvvetlendirmiştir. Bütün müşterek menfaatleri dost geçinmelerini icab etti- ren iki memleketi biribirinden ayırmış olan uzun bir ihtilâf « lar devresinden sonra, harbın ertesinde Türkiye ile Yunanis- tanın yakınlaşmasının ehemiyetini tebarüz ettiren, iki mem « leketi ve iki milleti birleştiren samim? münasebetlerin tabif c bir tezahürüdür bu. nasr ancak bildiği tezahürlerin yenilenmesini görecektir. Fa- 30 ilkteşrin 1930 da akdedilen yunan - türk muahedesiyle — kat aynı zamanda, aradan geçmiş olan zamanın, bu dostluğu bunun eki olan deniz sliâhlarının tahdidi protokolu, 9 şubat yunan milletinin kalbinde nasıl “eski şarab gibi saf ve kuv- 1934 Balkan paktının d bir genişl ini teşkil eden 14 yetli,, bir hale getirmiş olduğunu müşahede edebilecektir. eylül 1933 tarihli türk - yunan paktı, haklı olarak, harbsonrası- Gene B. Metaksas ile görüşmelerinde, Yunanistandaki son değisikliğin Türkiyeye karşı dostça durumu değiştirmemiş, nın en mühim hâdisesi telakki edilmişti. bilakis daha fazla tebarüz ettirmiş olduğunu da görecektir. ti aynı derecede alâkadar eden meseleler üzerinde yunan hü- kümet adamlariyle konuşmak fırsatından istifade etti. Bu iki memleket arasındaki — dostluğun samimiyeti için inkâr edil- mez bir delil teşkil eder. Türk - yunan anlaşmasının öncüleri. arasında bulnan Türkiyenin dış bakanı Yunanistanda daima, hakkında yunan milletinin takdir ve sempatisi derin ve de - wvamlı olan bir milletin mümessili sıfatiyle karşılanmaktadır. Yunanistandaki rejim değişikliği Viradyani gazetesinden: 'Türk dış bakanı, yunan milletinin ve resmi mümessilleri - nin kendi memleketi ve şahsı hakkındaki samimi hislerini ilk defa olarak müşahede edecek değildir. Atinanın bu eski aşi - Dostluk kuvvetleniyor: Küçük antant konseyi 15 eylül 936 tarihli Taymis gazetesi, “Küçük Antant kon- seyi,, başlığı altında yazdığı bir baş makalede diyor ki Daha on sekizinci asrın sonlarında her iki millete mensup “ Dün Bratislava'daki içitmamı bitiren üç memleketin münevver tarafından tahayyül edilmiş, yüz seneden fazla bir — dış bakanlarından mürekkeb küçük antant konseyi, 1933 sene- zamandanberi türk ve yunan devlet adamları tarafından arzu — sinde tek bir büyük devlet olarak kuruluş şeklinde verdiği edilmiş olan ve iki milletin iradelerinden müstakil engellerle — kararını yeniden pekiştirerek dağıldı. ve yahud bir kenara çekilmesi doğru olacak düşüncelerle kar- Antantın üç cüzü, biribirinden yavaş yavaş ayrılır bir vazi- şılaşmış olan türk - yunan anlaş: altı denberi millet- yet almışlardı. Fakat hâdiselerin ilcası ve dışarının tazyiki lerarası diplomasi sahasında hatırı sayılır vakadır. Bu anlaş« bunları yeniden birleşmeğ b ştir. a ma cenubu şarki Avrupa köşesinde ve şarkf Akdeniz havza « Cekoslovakya tarafından Romanyaya bir silâh kredisi açıl- sında bir nizam ve sulh garantisi teşkil etmektedir. dr; Yugoslavya ve Romanya, uzun zaman süren petrol müş - Rüştü Aras'ın ziyareti iki milleti bağlayan samimf dost- külâtını hallettiler ve memleketleri arasındaki ticaret ve mu- luğun tabit bir tezahürüdür. Bu, dış politikaları bu derece bi- — vasala münasebetlerini de inkişaf yoluna soktular. Umumiyet- ribirinin aynr olan iki memleketin devlet adamları için lüzum- — le iki memleketin askeri hazırlıkları da tekemmül etmektedir. lu olan muvakkat görüşmelerden biridir. Fransanımn bu memleketlere para ve teçhizat hususunda yar - dım ettiği anlaşılmakta, bu sırada Avrupa memleketleri de mnütecanis olmamakla beraber birer silâh kampı haline gelişi Bu muahedeler, mazinin hatalarını ve bunların meşum ne« ticelerini tasdik etmek cesaretini göstermiş olan milletler a « rasındaki samimi anlaşmak arzusunun nelere kadir olduğunu göstermek için misal diye zikredilmişlerdir. devam etmektedir. Elefteron Vima'dan: ü K Bundan üç ay önce Dr. Şaht, Belgradda idi. Onun yaptığı Yunan milleti, iki memleket arasındaki dostluğun kuvvet- — ticaret görüşmeleri, tahmin edildiğine göre, Yugoslavya ile seri hakkında Fuad Köprülünün bir tahlili, Tekin Alp'ın “Kemalizm” hak- kında Ömer Barkan'ın bir yazısı, A. Caferoğlu'nun Orta Asya üniversitesi bülteni üzerinde bir tenkidi vardır. Bundan başka arkeoloji kısmında, Alacahöyük, Yazılıkaya, Ku- sra köyü, Bergama, Alpullu kazılariy- le Oslo kongresinde Alacahöyük kazı- ları hakkında türk mümessillerinin be- yanatı, haberleri - Görüldüğü gibi, mevzuları çok mü- tenevvi olan bu sayıda bilhassa tarih ve dil tetkikleri birinci plânda bir yer iş- gal etmektedir. ğ Ülküyü bütün aydınlarımıza tavsi- yeyi bir borç biliriz. Kaloriferli - konforlu Kiralık Daire Yenişehir, Yugoslavya sefareti yanında geniş 7 odalı mutbah, ofis ibaret konfor- bir dair? ve çamaşırhaneden lu kaloriferli, manzaralı kiralıktır. Ayrıca garajı da vardır. Telefon: 2250 Hayri ,için, B. Tevfik Rüştü Aras, yalnız, herkesce musaddak olan Yunan milletinin takdir ve sempatisi, l yaptığı büyük hizmetler için kendisini pek sevdi « —Almanya arasında bir dostluk tesisi maksadiyle vuku bulmuş- ği türk hükümetinin dış bal arasında karşılamakla bil - tür. hassa bahtiyardır. Bu dostluk rejimi günden güne daha sağ « Halbuki Bratislava'daki muhabirimizin verdiği haberlere lamlaşmaktadır. İki milletin hükümetlerini, maziyi unutmaya — göre, Fransa Yugoslavya ile gerek politika, gerek siyasa hu - ve aralarındaki askılı meselelerin hepsini dostça halletmek ka« susunda daha müsaid münasebetlere girismek yolundadır. rarını verdikleri zamandanberi, politikalarının bu yeni aldığı Buradaki fransız nüfuz ve tesirinin yeniden artmakta ol- istikametten asla pişmanlık getirmemişlerdir. Bu yeni poli- — Cuğu da anlasılmaktadır. tikanın doğruluğu hususunda hiçbir zaman bir tereddüd ge- Küçük antant devletleri, herhansi bir dvelete karşı istik - çirmemişlerdir. Her iki hükümet de, tamamiyle tabif, asırlar — lallerini korumak azimindedirler. Dün konseyin neşrettiği bir zarfında olgunlaşmış ve nihayet önüne geçilmez olmuş bir iş — tebliğde de lokarnocular müzakerelerinin yalnız parb devlet - görmüş olduklarına kanidirler. leri için değil, şark Avrupası devletleri için de bir emniyet Hakikt bir ittifak şeklinde inkişaf etmiş olan türk - yu - — sistemi vücude getirmesi istenmektedir. nan dostluğu yedi senedenberi mevcuddur, fakat her sene da- Cenevre'de her milletin murahhasları, istedikleri gibi ko - ha kuvvetli ve daha sağlam bir hale gelmektedir. Belki de bu- nuşabileceklerdir. Yalnız tehlike, bunların bir neticeye vara « gün dünya yüzünde iki millet arasında türk - yunan dostluğu — mamalarındadır. Fakat bu üç devlet, mıntaka paktlarına olan kadar kuvvetli ve samimi bir siyasi bağ mevcud değildir. itimatlarını bu kere bir kat daha kuvvetlendirmişlerdir. Garb İlk hayretlerinden sonra, yabancı milletlerin, bugün, asır- paktının da bu zihniyeti kabul edeceği tahmin olunabilir. larca müddet kavga etmiş iki millet arasında en takdire lâyık, Lokarno paktınm, esasen, böyle bir pakt olduğu söylenebi- en faydalr bir siyasi uzlaşma diye tavsif ettikleri bu büyük Jir. Fakat hâdiselerin gidişi değişmiş olduğuna göre bu mev- diplomatik esere, onu mümkün ve devamlı bir hale getirmek — zu üzerine yeni bir görüşme lüzumlu bir hal almıştır. müstesna meharetini değil aynır zamanda bütün muhabbetini de getirmistir. Uzun mücadeleler esnasında doğmuş karşılık- It takdir hislerinin tabit bir semeresi de olsa böyle bir eser, samimi bir muhabbet ve bağlılık hissi olmadan ayakta dura- 16 eylül 936 tarihli Deyli Telegraf gazetesinden: mazdı. Nürnbergdeki büyük kalabalık tören nihayet bulmuş ve €&- 'Türk - yunan dostluğu, ilk adımlarında kuvvetlenmek için ki şehir gene normal hayatrna dönmüştür. Almanya dışında - ihtiyacı olan teveccüh ve muhabbet hissini, bugünkü misafi - ki dünya, orada alman liderlerinin ne demek istediğini anlamı. rimiz kadar dost millet hükümetinin şefi İsmet İnönü ve yük- — yarak hayrette kaldı. Bu sözler arasında bütün milletler gibi sek reisi Kamâl Atatürk'ün şahsında bulmuştur. Aynı zaman- — Sulh istenilmiş, sonra demokrasi ve komünizm aleyhinde sözler da bu hissi türk ve yunan milletlerinde de bulmuştur. sarfedilmiştir. Fakat bütün bu gösterilerin yanı başında ya - İki milletin duyduğu bu karşılıklı takdir hisleri, hükümet- pılan şey, askerlik müddetinin arttırılması ve silâhlanma mas- lerinin de rehberliğiyle, karşılıklı bir sempati ve itimadla son raflarının arttırılarak alman milletine yükletilmesi olmuştur. senelerde daha da inkişaf etmiştir, Şuna şüphe yok ki almanların muhtemel bir rus hücumuna karşı koydukları korku hissi, ingiliz müşahidlerinin tahmin ve tasavvurlarından çok fazladır. Almanyanın değişmiyen siyasası z Bu tehlike, yalnız rus hududundan beklenmemekte, bütün Proyî gazetesinden: | alman imparatorluğu içinde vukua geleceğinden korkulmak - B. Rüştü Aras, Pire'ye her uğrayışında, iki dost memleke- — tadır. Tefrika: No: 50 BİLİNMİYEN İNSAN Yazan: Dr. ALEXİS CARREL Türkçeye çeviren: NASUHİ BAYDAR Ferdlerden çoğunda estetik faaliyetin in - kişaf edememesi sebebi endüstriyel medeniye - tin etrafımızı çirkin, kaba ve âdi manzaralarla çevirmiş olmasıdır. Bundan başka, bizler de bi- rer makine haline geldik. İşçi ömrünü her gün aynı hareketi binlerce defa tekrar etmekle ge - çirmekte, muayyen bir şeyin ancak bir parçası- nı imal etmekte ve o şeyi tam olarak yapma - maktadır. Zekâsını kullanmasına imkân - yok- tur. Kuyunun ağzı etrafında bütün gün dönüp su çeken, gözleri kapalı, bostan beygirine ben - zemektedir, Her gün insana biraz neşe verme- si kabil olan şuur faaliyetlerinin kullanılması- bir hata işlen ona dahil m ç cuma uğraâ; e hiç bir şey KHY Fransız Ve talealarına » tezahürleri, ; zumunu düym neticesi bu 047 Her nekadar rnberg Nüt dair olan p : sa da bu hafta ? konomik kuUr yetle ele lm:"k na emin Ol: de rahat rahat © labilir. b Eğer bu böyle rupanın yatışt? noktası l:elnki 4 olup ı.ılmIY'“'ıı nacak tetbir Milletlerarâ? tolar ticar€t * ça Bükreş, 22 ( ticaret pâl' fransız bakani? reisleri, Romf bulden dolay? başkanı B. SA lerdir. Fransız hi rine konferans ğ nında i Kıral pütüin da kabul ede€ etmiş ve S den dolayı M” na endüstricilik sed çekmektedir. Medeniyetin den çıkar ve başka birinde istigraka dalar. Gü- delâletiyle zekâyr maddeye feda etmek bir ha- zellik, onu keşfedebilen için tükenmez bir neşe ta olmuştur; öyle bir hata ki hiç bir isyan hissi- kaynağıdır ve ona her yerde tesadüf olunur: ni tahrik etmemekte, büyük şehirlerin sıhi ol » Balçığa şekil veren veya kaba bir çömleği bo - mıyan hayatını ve fabrikalara kapanıp haps- yayan, bir tahtayı kesip ondan bir mobilya ya- olmayı hekese sessizce kabul ettirmekte olması pan, ipek dokuyan, mermeri hâkkeden veya nisbetinde tehlikelidir. Bu vaziyet içinde sâyi- — insan etini kesip yarayı diken ellerden çıkar, !e.rinden, iptidai de olsa, estetik bir zevk duyan Evet, o büyük cerrahların kanlı sanatında bu- insanlar, ancak ve ancak istihlâk için istihsal Junduğu gibi ressamlarırn, musikişinasların ve edenlerden fazla mesuddurlar. Muhakkaktır ki şairlerin sanatında da mevcuddur; Galilee'nin endüstri, bugünkü şekliyle, işçiyi yaptığı işte hesablarmda, Dante'nin hulyalarmda, Pasteur- lı;çrhangi l:;ir huslı:ıiyet îstennek ve bu Zsayede ün tecrübelerinde, Okyanos üzerine doğan gü- iraz neşelenmekten mahrum etmiştir. Zama - üksek dağ ğı tahripkâr- nımız medeniyetindeki belanat ve hüzün, hiç Eîî;e' dğ' mevcu?laîılârı?ğukgî; yşı:]tâî]m 5[,_:_:,:' ” olmazsa kısmen, her günkü hayatımızdan este- — yin sonsuz genişliği, insan beynımn ifade olun- tik hazların en iptidaf şekillerinin dahi kaldırı- —maz ahenginde, başkalarmın selâmeti için sessiz- mış olmasından ileri gelmektedir. ce kendini feda eden adamın ruhunda daha ha- Estetik faaliyet güzelliğin hem yaratılması zin bir hal alır. Ve bütün bu şekiller altında da ve hem de seyredilmesi ile tezahür eder ve cihanın çehresini yaratan beyin maddesinin ta- menfaat fikrinden tamamiyle uzaktır. Denilebi- nmnmayan misafiri olarak kalır. lir ki sanattan zevk almırken şuur kendi kendin- Güzellik duygusu birden bire inkişaf et- tini artık ddi — hei — eeei £. v D Ğİ < üi d eli — LAİ ARA, LÜM F Üüi — « eli di AĞ İmi İ e Ha di X he Ö - - — mez; şuurumuzda m&nı bazı devrelerde, bazı $&7 şekliyle kalır ve hattâ ba7 nezdinde büsbütün Meselâ Fransa tabif £ yıkmakta ve mazisi mektedir. Saint » Michel € şünüp kurmuş olanların diya'daki ve hele M rın tarif olunmaz Çi mektdeirler. Saint * V kendisi ve Fransa 2 iğrenç bir ticaretcilik ' miştir. Ahlâk duygust da bir medeniyetin deV” bal zirvesine çıkar V€ sid te, )