İki kıta arasında Türkiyenin inkişafları 9 Temmuz tari li Taymis gazetesin- d Gerek ekonomik münasebetler, ge- 'vek müdafaa sahasında türk politkası, demiryolu yapmak ve nufusu artırmak esaslarına istinad ediyor. Demiryollar İnkişafı bakımından memleket, cidden muazzam bir muvaffakıyet - göster tir. 1940 senesinde, Lozan muahedesi Tasında cumuriyet hududları içinde bi Tunan demiryollarının iki misline çıkı rılacağı tahmin edilmektedir. Türkiye, şimdiye kadar yabancıların elinde bu- Tunan bütün demiryollarını, Suriye hu- dudu boyundan geçen Yenice - Nusay- bin hattr müstesna olmak üzere, satın Aalmış veya almak üzere bulunmuştur. Bütün bu satın almalar, yeni hatla- n inşasr masraflariyle birlikte, içi: yoksulluk bulunan, müşkülat başgöste- 'yen bir memlekette hiç bir yabancıdan borç almadan, malt müzaharet 'den Türkiyeye 200 milyon türk lirasına malolmuştur. Ankara'dan Kayseri ve Ulukışla'ya temdid deilmiş olan bir hat, orada esi Afyonkarahisar - Konya hattı ile biz deşmekte bu süretle bü iç Anadolu hat- tı, Türkiyenin Akdeniz kıyıları ile bun- Jarın sonunda bulunan Tarsus - geçic 'nin müdafaası bakımından bu yol bir stratejik ehemiyet kazanmaktadır. Eski Bağdad hattı üzerinde Fevzi- paşa'dan Malatya, Elaziz, Ergani'ye gi- den ve Diyarbekir'e kadar uzayan bir hat, Suriye hududu üzerinde ikinci bir demiryolu vücuda getirmekte, bu su- retle şarktan garba ve garbtan şarka asker ve malzeme naklini kolaylaştırdı. ğt gibi, bütün bu münakale işlerini ba- sit bir hale koymaktadır. Buradan şarka doğru, Kayseriden Sıvas'a kadar hat (140 mil) esasen uza- tılmış, ve bu sene sonunda bu hattın Erzincan yolu ile Erzuruma kadar tem- didi (250 mil) kararlaşmıştır. Burada evelce ruslar tarafından ya- pilmış olan Sarıkamış hattr vasıtasiyle bu yolun Kars'a ve Trans - Kafkas de- miryollarına bağlanması ve Haydarpa- 'dan kalkan bir trenin Tiflis'e gide- bilmesi mümkün olacaktır. Bundan başka ufak, fakat ehemiyet- Ji hatların yapılması da düşünülmüş- tür. Mesela Malatya - Divrik hattı (90 mil) bunlardan birisidir ki bu suretle Diyarbekir Sıvas'a bağlanacak, ve An- kara ile cenub - şark vilayetleri arasın. da ikinci bir muvasala yolu vücuda ge- tirilmiş olacaktır. Tamamiyle yapılmış olan Sıvas - Samsun - Çarşamba hattı (240 mil) Ka- radenizle merkezi ve garbi Anadolu Jayetleri arasında doğrudan — doğruya demiryolu muvasalasımı sağlamaktadır. Ankara - Filyos yolu (245 mil), E- reğli ve Zonguldağa da uzatılması - ki bugün inşa - halindedir - tamamlandık- tan sonra Karadeniz'in değerli kömür gahasını bütün Anadolu demiryolu şe- İzmir - Eğirdir hatlarını Anadolunun cenub sahillerine bağlıyacağı gibi, esa- gen tamamlarmış olan Kütahya - Balı- kesir hattmm (160 mil) Çanakkale'ye doğru inşa halinde olan temdidi bitin- ce Çanakkale boğazınm Asya sahilleri bütün Anadolu şebekesine bağlanacak- tır. Sıhat meselesi Demiryolu, ekonomi, ve selelerine her şeyden üst yet veren bugünkü modern şefleri, nufus siyasetine de büyük- bir önem payı ayırmışlardır. Yapılacak bü- tün siyasetler, halkın artmasına ve ço- #almasına bağlı görülmektedir. Anado- İu, asırlarca imparatorluk harblarına a- cefi efrad vermiş ve biribiri. ardınca gelen hükümetlerin ihmal ettiği halk, kolera, vebâ, dizanteri, malarya, çicek, hastalıklar yüzünden fena halde kırılmıştır. Bu yüzden Ana- dolu halkı, ölmek üzere olan bir halk şeklinde telakki edilmiştir. verem ve zührevi 1927 yılmda yapılan nufus sayııvın- da Türkiyenin nufusu 11777810 nun ana dili türkçe olmak üzere 13,560.000 bulunmuştur. Şark vilayetlerinde bul-- 'nan bir takım halk ile göcebeler bu mikdara girmedikleri için Türkiye nu- fusunun bu rakamdan bir bayli fazla olduğu yabancılar tarafından tahmin e- dilmetkedir. Zührevi hastalıkların Anadoluda bü- yük tahribat yaptığı hakkında bir riva- yet varsa da bu, mübaleğalı bir etsane- dir. Kastamonu vilayetinde uzun za - man bu hastalık üzerinde tecrübeler yapmış olan bir doktor, bu hastalığın tahribatının azaldığını, fakat en fazla ölümün iyi gıda alamamamk, verem ve çocuk vefatları yüzünden (bazı bölge- derde birinci senede yüzde 70) olduğu- nur söyledi. Bu zatın söylediklerini Sıhat Ba- kanlığının feşretmiş olduğu resmi ista- tistikler de teyid etmektedir. 1926 - 28 yıllarında muayene edilmiş olan 704,000 kişiden ancak 25.861 ki: firehgi tedavisi tatbik edi tistiklerde yazılıdır. 'e meehuri ği bu ista Nufus meselesi İmparatorluk zamanında umumi si- hat işi bir takım hususi hayır mücssese- Teriyle bir takım yabancı heyetlere rakılmıştı. Eğer bugünkü hükümet, A- dana ovasındaki yıllanmış malarya ve cemubu şarki vilayetlerini tehdid eden suçiçeğini kökünden kazıdığı gibi ce halet ve yoksulluktan ileri gelen - fena teğaddi ve çocuk ölümü afetlerini de ortadan kaldıracak olursa Anadolu hal- kınım iki misli artacağına hayret et mek için bir ecnebi müşahide hiç bir sebeb kalmaz. Bugün Türkiyenin katşıkarşıya bu- Tunduğu bu meselenin ciddiyeti, bir ta- kım nufus kesafetlerinin mukayesesiy- Javyada 50, Yunanistanda 53, Romanya- da 68, İtalyada 130. Cumuriyet toprakları — dışarısında bulunan bir takmm türk göçmenlerini yatana göç ettirmek, harbtan beri An- kara bükümetinin gör önünde bulun- durduğu meselelerden birisi olmuştur. Bu siyaset yeni bir şey - değildi Osmanlı İmparatorluğu zamanında da bir milyondan fazla kafkasyalı Kafkas- ya'dan, binlerce tatar Krımdan gelmiş ve Anadoluda yerleştirilmişti. Harbtan beri göç sürekli olmuş. fa- kat ölçüsünü ge ür. Dağis 'tan ve Azerbaycan'dan gelen bir takım mülteciler Anadolunun nufusu az ta- raflarına / yerleşmişlerdir ki bir kısmı Konya “müşlerdir. Daha e- hemiyetli göcmenler, — Yunanistandan, Makedonya'dan gelenlerdir. Adana ve 'Tarsus havalisine bir mikdar ve Kıbritlilar da - gelmirlerdir ki - bunlar rümen konusmaktadırlar, urma dü Bu sene Romanya hükümeti ile ya- laşma / üzerine — Romanyadan 'kçe konuşur göçmenin Türki- yeye gelmesi kararlaşmıştır; bunlar da Kilikya havalisine yerleştirileceklerdir. Bundan baska sark vilayetlerinden bir takım kürdler de Ralkan muhacirleri. 'nin ekonomi ve Edirne'nin canlarmasına - muvaffe- kiyetle enlretikları Trakya'ya nakledil- mişlerdir. hayat voluna koydukları Bu süretle endüstri mekanizma- iyle kirvvet'enmis ileri bir türk devle- ti Akdeniz'in şark sahillerinde istikrar kazanmaktadır. Rusya ile Akdeniz Aevletleri aran da, Orta Avruna/ ile Hind Okyanos'u yolu ürerinde bulunan - Türkiye'nin, dünva tarihinde erkacak herhansi - bir buhranda ehemiyetli bir rol oynaması mükadderdir. Bir taraftan ırkdaşları Orta Asyaya kadar uzanan. diğer taraftan da kendi- leri bolkanlarda ve Akdeniz kıyıların. da topraklara sahih bulunan - türkler, Balkan devletleri ile bir taraftan Hine dükie dağlarına, öte taraftan Sondeni- zine kadar varan kücük ielam devletle- Fi arasında politik ve kültürel bir hağ eşkil etmektedirler. Doet inti Eski Osmanlı — Imnaratorl dünva politikası üzerinde müşevves bir tesiri vardı. Türkiye ewmuriyeti, kud- retli bir muvazene unsurudur. Türki- Sövyet Rusya ile dostlüğu — her jlti memlekete de un gelmektedir. demirvollar yaret edilmistir. Runun devam edecefine, promramında bilvasrta i 'Türkiye'nin siyasi muharrirleri, son Akdeniz hayzasında hakimiyet mesele- si bahse mevzu olurken bir hayli telaş- dandılar. Cumuriyet gazetesi başmuhar Firi, habeş buhranı münasebetiyle yaz. mış olduğu bir seri makalelerde bunu tebarüz ettirmiştir. “Bir italyan diplomatı tarafından” kaydiyle Roma'dan Noyes Viner Say- tung gazetesine yazılıyor: İtalyaya karşı tatbik edilen zecri tedbirler Milletler Cemiyetinin asamb- lesi tarafından kaldırıldı ve bu kararın metninde, İtalyanın müşterek mesaiye geri dönmesini güçleştirecek herhangi bir sertlikten çekinildi. Halbuki, zecri tedbir politikasının tat güven a tına almak için, İngilterenin Fransa ve Akdenizde kıyıları olan — devletlerle yapmış olduğu askert anlaşmalar, Mil- detler Cemiyetinin bu barıştırıcı jesti- ne bir aykırılık teşkil etmektedi Her ne kadar bu genel kurmay an- daşmaları, Milletler Cemiyeti tarafın. dan yaptırılmamış ve muhtelif devlet. lerin kendi aralarında aldıkları tedi deri ifade etmekte bulunmuş ise de, bunlara yalnız zecrf tedbir. politikasr sir mana ve mahiyet vermekte idi. Bu itibarla, haklr olarak, Akdeniz andlaş- masımın esas bakımdan zecrf tedbirler le birlikte sona ermesi” beklenebilirdi. Fakat öyle görülüyor ki, zecri tedbir- der aşıldıktan sonra da, bundan böyle güdülecek olan Akdeniz politikasında, devletlerin almış olduklarr bu tedbir- stenmek- liye kullanılması Bundan dolayıdır ki, bu tedbirlerde, Akdeniz havzasında antütalyan politi- kanın devamını sezen İtalya hükümeti, İtalya için mezellet ifade eden hüküm- leri ihtiva ettiği müddetçe Akdeniz meselelerinin hallinden uzak kalacak- tır. İngiltere ile Fransa Milletler Ce- miyetinin ana devletleri olduklarından bugünkü günde Akdenirde hüküm sü- ren itimad buhranı, tekmil Avrupa va- ziveti üzerinde de kötü bir tesir yapa caktır. Montrö konferansına iştirak etme- mek kararmı vermek, İtalya için de ko- day olmamıştır; çünkü, bugünkü gün- de Akdenizdeki menfaatleri, İtalya ka- dar büyük ölçüyü bulan bir ikinci dev let yoktur. İtalya yarım adası, Akdeniz'in orta ında olan bir adadır ki, onun mükad- deratr Okyanos'un bu krami ile çok sr- ka bir urette bağlıdır. Akdeniz, İtalya için, ineilizler için olAnöu gibi valnız ehemiyetli bir geçid değil. memleket ve milletin içine işle- Mi bir hayat unsurudur. İnsilterenin vür yıldan farla sücen boğarlar mücadelesi, Canatkale'n'n Akdeniz variyetinde stratejik yetini o kadar avdınlattr ki, bu husus- ta forla sövlemeğe Kümum bile yoktur. Kuranatkin'in ehemi- Carlık Rusyasının Gel fade ——— stikamet almıyacak olursa Türkiyenin Almanya ile daha sıkı münasebetlere girişmek zorunda kalacağını yazmıştır. Yugoslavyada da bu yolda kuvvet- li bir temayül kendini göstermektedir. Eğer bu iki memleket, Almanyadan ya- 'a temayül gösterecek olursa o zaman yakm şark muvazenesi altüst olacaktır. Netice olarak şarkt Akdeniz'de Tür- kiyenin toprak bütünlüğünü de koru- yacak şekilde bir ingiliz liderliği tesis 15 TEMMUZ 1936 ÇARŞAMBA İtalya ve boğazlar konferansı ettiği “Rusyanın sıcak denizlere saldı- yaşı” karşısında — İngilterenin — alâ- kast ne demek oluyorsa, bugünkü gün- de Sovyetler Birliğinin donanmasiyle Akdenizde istediği gibi hareket ettik- 'ten sonra, hücuma maruz kalınca her an Karadenize çekilebilmek arzularını büyük bir dikkatle takibeden İtalya da, aynır alâkayı taşımaktadır. İtalyan olan on iki ada ve Rodos'un yakınlığı ve bu adaların doğu Afrikası yolunu korumak bakımından çok de- ğerli durumtarı, boğazlar meselesinin İtalya için olan ehemiyetini yükselt. mektedir. Sırf ekonomik mahiyeti olan boğaz- lar seyrisefaininin bile İtalya için ehe- miyeti pek çok büyüktür. İtalya, iki buçuk milyon tozilato ile, boğazlardan geçen devletlerin en ba- şında bulunmaktadır. Ondan sonra epi- ce farkla ve bir milyon tonilato ile İn- Biltere ikinci, ondan sonra da Yunanis- tan üçüncü gelmekter İtalyanın boğazlardaki bu menfaat- leri dolayısiyle, ineilir e->etelerinin sandıkları gibi, İtalyanın, — boğarlar konferansının diktat'ını Mmzalıyarak tasvib edeceği düşünülemez. İtalya daha konferansın baştancıcın. da icab eden ihtiraz kayıdlarını bildir. miştir. Ba itibarla; Montrö'nün verece- Bi neticeyi, o, Akdenizde takınacağı tavrun büvük bir krsmr ilgili olacak o- lan dikkatli bir tetkikten geçirecektir. Kısa Dış Haberler * Moskova — Tas ajansının bildir - diğine göre, 4 mülyar rublelik dahili i- tikraz için 10 gün içinde vaki olan iş - tirak müracaatleri 4 milyar 227 milyo- n geçmiştir. * Varşova — Yukarı Sileryadaki ah man ekalliyeti arasında, Polonya Silez- yasının Almanyaya dönmesini istihdaf eden bir nazi hareketine İştirak suçuy- ha bir çok kişi tevkif olunmuştur. Ya: kında bunların mühakemesine Kato - viç'de başlanacaktır. * Paris — Dün parlamento koridor. Jarında parlamentonun 1 ağustosta ta- til yapabileceği ancak toplantı devre- sinin kapanmıyacağı söylenmekte idi, B. Blum, toplantı devresinin kapanden Şona dair bir kararname okumuyacak ve her iki meclis toplantılarını müddetsiz olarak sonraya bırakacaktır. 4 Cenevre — Entellektüel İş birliği beynelmilel / komisyonu / toplanmıştır. Celse, sinematoğraf, radyofoni, ve hu- susi tedris hakkı meselelerine tahsis e- İ tayyare alanına düşmüş ve içinde bulunan üç kişi yanmıştır. R. Peker' otları, gözden geçirildikten son- ra, ULUS Bazımevince kitap ha- Tinde basılmıştır. 124 sayfa tutan esver, yalnız basma masrafı kar- bekesine bağlıyacaktır. de pekâlâ meydana çıkar. Bu kesafetler | — Kollektif sistemin iflası karşısında | hut bu gılığı olarak her yerde ON KURU- Afyonkarahisar'dan Antalyaya ya- | şu şekildedir: Türkiyede 17,9, Arna- | bu muharrir, eğer statükonun korun- | ya ve yahut Sovyet Rusyaya geçeceği | | SA tatılmaktadır. ” | pilacak olan hat (162 mil) Anadolu ve | vutlukta 18, Bulgaristanda 43, Yugos- | ması için ingiliz politikası tesirli bir | mülahaza olunmaktadır. 8 KiTABI Çerirenz Nürettin AĞ CENGEL Yazan: Rudyard KİPLİNG LAM Siyah pars, şefkatli bir sesle: — Sen bir insan yavrususun, dedi, ben, aasıl, bir gün Cengel'e döndümse, sen de, e- ğer meclis seni öldürmezse, tekrar insanların, senin kardeşlerin olan insanlarm arasına dönmelisin. — Fakat neden? Niçin beni öldürmek is- tiyeceklermiş? dedi Movgli. — Bana bak, dedi Baghira ve Movgli göz- lerini pars'ın ün arasına dikti. Pars, gi gözlerini yarım dakika kadar öte yana çevir- di ve otların üzerine basan pençesinin yerini İnsanlar arasında doğduğum ve seni küçük kardeşim gibi sev- diğim halde ben bile senin gözlerine baka- Mmıyorum. Ötekiler, seninle gözgöze geleme- dikleri için sana kin besliyorlar. Çünkü sen akıllısın, çünkü sen onların tabanlarından dikenleri çıkardın ve çünkü sen bir insansın. Gür kaşlarını çatan Movgli — Bunları bilmiyordum, dedi — Cengel yasası nedir?” Önce vurmak, sonra konuşmak. Kayıtsızlığından senin bir insan olduğunu anlıyorlar. Fakat akıllı ol. Hep içimde bu; Akela ilk avmnı öldüremedi- gün bütün sürü onun ve senin aleyhinize dönecekler. O zaman kayalıkta bir sürü meclisi tbp- lanacak ve o zaman, o zaman.. ne olacağını ben bilirim. Bunları söyliyen Baghira yerinden fırla- di: — Hemen şimdi, vadideki insan kulübe- lerine git, orada yetiştirilen kırmızı çiçek- lerden birkaç tane al. Böylelikle vakti gelin- ce benden de, Balu'dan da, sürüde seni se- venlerden de daha kuvvetli bir dost bulur- Sun onların arasında. Kırmızı çiçeği al. Kırmızı çiçekle Baghira ateş demek isti- yordu. Cengel'de hiç bir hayvan, ateş sözü- Nü ağzına almaz, ... Oradaki hayvanlar, ateşten korkarlar ve onu tasvir etmek için yüzlerce çareye başvururlar. — Kırmızı çiçek mi? dedi Movgli, bu on- larm kulübelerinin dışında şafak sökerken yetişir. Gidip alacağım. Baghira öğünerek: — İşte insan çocuğu böyle konuşı onun küçük çömlekler içinde yetişti; tırla ve kendine lâzım olacak zamana kadar yanında sakla. — Pekâlâ, dedi Movgli, ben giderim. Fa- kat Baghiracığım, - kollarımı dolayarak gözlerini pars'ın bütün bu işleri Şir Han'ın çevirdiğine emin misin? Kırmış olduğum kilit üzerine yemin ederim ki eminim, küçük kardeşi — O halde beni satın alan boğanın başı- ö orum, Şir Han'dan bunun hesa- bını soracağım. Ve çok geçmeden bu hikâve tamam olacaktır. dedi Movgli ve uzaklaşıp - Hâlâ yerinde uzanmış yatan Baghira: Bir adam, tam bir adam, diye kendi kendine'söylendi, hey Şir Han, senin on yıl önceki kurbağa avlayışlarından daha kö- tü av olmamıştır! Moveli, büyük bir hızla ve kalbinde bir sıcaklık duyarak, ormanın içinde koşup gi- diyordu. Akşam sisleri yükselmek üzere iken ine vardı. Derin bir nefes aldı ve aşağı- daki vadiye şöyle bir baktı. Yavrular dışar- da idiler, fakat ana kurt inin içi kendi küçük kurbağasının böyle dı almasından anladı ki içinde bir üzüntü dır. — Nen var oğlum? dedi. ... — Şir Han, yarasaca bir takım sözler söylemiş de.. diye seslendi Movgli, bu gece, ekilmiş tarlalar arasında avlanmağa gidece- ğim ben. Ve dikenlikler arasından aşağıdaki nin ta dibinde akan ırmağa doğru Orada biraz durakladı ve ava cıkmış sü- rünün gürültülerini duydu. Yakalanmış bir Hind geyiğinin sesi geliyor ve bir karacanın döne döne kacması isitiliyordu. Genç kurtların kötü, acı sesleri duvvldu: (Sonu var)