LLAZ öa€er 2IYAM 2 8 ATYAZ TSMAYIST936 SALI Dün İazell IAS Rersi BU MA “&sv | Toöboiçoe u .l goüÜ) Bakanlık bu muvaffak sergiyi İstarıbulasda v «« götürmek tasavvurundadır İsmet Paşa Kız Enstitüsünde İsmet Paşa Kız enstitüsünün ilkbahar elbise ve şapka modalarına mahsus ser- gisi dün açıldı. Bu münasebetle şehrimi- zin tanınmış bir çok öiyleleri enstitüye davet edilmişlerdi. Sipariş atölyesinin geniş salonu bu güzide davetlilerle hınca- hınç dolmuştu. Tam 14.30 da öğretmen kısmı tale- belerinden Nedime ve Semahat ve ens- titü kısmı talebelerinden Zerrin, hazır- lanmış elbiseler göymiş oldukları halde birer birer salona gelmeğe başladılar. Büyük şehirlerin moda mankenlerini im- rendirecek kadar güzel ve zarif jestlerle davetlilerin önünden geçiyorlar, biraz durüp ilerliyorlar. Böylece, 55 kat ziyaret elbisesi, mev- simlik manto, gece tuvaletleri, çay Ve yemek elbiseleri gösterildi. Mankenler, bu elbiselerin her birine mahsus şapka- ları giymişlerdi. Gelenler, enstitünün Hazırladığı bu İsmet Paşa Kız Enstitüsünda yapılan sergide teşhir edilen bir elbise bulunanlardan bir grup sergiyi, şimdiye kadar Ankarada ve İs- tanbulda yapıları benzerlerine göre çok üstün bulmuşlardır. Hakikaten, mevsi- min moda olan yerli kumaşlariyle ve bir moda şehri olan Parisin en son modelle- röyle tertib edilen sergi enstitünün mu- vaffak olmuş bir eseridir Sergiyi, kültür bakanlığının enstitü- nün sipariş atölyesi için Paristen yeni ge- tirtetiği mütehassıs, Bn. Pilzer'in nezareti altında, öğretmen kısmı talebeleri ha- zırlamışlardır. Dikiş öğretmenleri BBn. Enise, Nimet ve Refia da kendilerine yardım etmişlerdir. Şapkalar, bu kısmın mütehassısı Bn. Gomandi'ın nezareti altında ve gene ta- lebe tarafından yapılmıştır. Bugün saat 14 de gene sergi davetlilere açık bulun- durulacaktır. Kültür bakanlığı, önümüz- deki yıl, İsmet Paşa Kız enstitüsünün bu sergisini İstanbula göndermek ta- savvurundadır. Çok muvaffak olmuş eserleriyle ku- ruluşundaki isabetini bize gösteren ens- titünün direktör ve talim heyetini teb- rik ederiz. SAYFAS 79 çeşit ürün ye tîığ infıöîî nAnd ağuu sbaıa —l'a etvvaisiüni sı)sri Tarım durumu çok iyidir Aydımn, (Hususi muhabirimiz bil- diriyor) — 935 yılının dış ticareti için çok müspet ve rekor olacak bir du- rumda olması; ihracat mallarımızın gerek cins ve gerek kemiyet bakımın- dan en ehemiyetlilerini yetiştiren E- ge bölgesinde, üretmeni daha çok ha- reketli olmaya sevketmiştir. Bugün Aydın'da stok mal yoktur ve bu yıl- lardanberi görülmemiş bir haldir. Zümrüd vadileri, tarihin en eski devirlerindenberi en ileri medeniyet- lere beşik olan-Aydın çevresindeki canlı ve hareketli kalkınma elle tutu- lur gibi' görülen, duyulan ve hissedi- len bir hal almıştır. Boş topraklar sü- rülmekte, ağaç yetiştirilmekte, ku- rak yerler sulanmaktadır. Bu gidişle Ege de işlenmemiş bir karış toprak kalmıyacak gibidir. Aydın'ın 935 yılındaki ziraratini gösteren rakamlar bu hâdiseyi çok güzel izah etmektedir: Hububat ve kuru sebzeler: yarlayan ağaçlar yerine tazeleri ye- tiştirilecek ve rekolte bu bakımd da artacaktır. İ 935 yılında incirin doğum ve ilka- hı çok elverişli hava ve durumda geç- mişse de sürmenin iyi yapılamama- sından taneler ufak kalmış daha zi- yade kuraklık tesiriyle rekolte 934 yı- lından az noksan olmuştur. Zeytin: Bu ürün kendiliğinden doğmuş ve yetişmiş tabii bir servettir. İlimiz coğ- rafi durumu itibariyle — zeytinciliğe çok ittir. Zirai dü izlik neti- cesi vakitsiz hasat, silkme hatası, fi- lizlerin kerelması, teneffüs vazifesi gören yaprakların düşürülmesi (ur) hastalığı yapmakta idi. Budama ame- liyesiyle imarın layikiyle yapılama- ması da rekolteyi düşürüyor, yağda meyva kokusu bulunması — ihracına sekte veriyordu. — 935 yılında çiçek mevsimindeki sıcak ve kurutucu rüz- gârlar çiçekleri önemli bir surette dü- dan Hububat ve bakliyat ekimi geç yıllardan daha fazla idi. Yetişme iyi idi fakat kuraklıktan müteessir oldu. Bir yılda düşen yağmur 725:01 mili- metredir. (55,305) hektar ekilmiş (6610) ton muhtelif ekin alınmıştır. Sunu da ilâve edeyim ki ilimizin Çine ve Söke ilçeleri müstesna, hubu- bat ekişi azdır. Bu da pamuk ve diğer kuru sebze ekimine daha fazla önem verilmesinden ileri gelir. İncir: İlimizin başlıca ihracatı incirdir. Yurdun değil, dünyanın en iyi in- ciri Aydın ilinde yetişir. Son yıllarda arız olan kök uyuzu ve kanlı ve ballı basra gibi hastalıkların şiddetli mü- cadele ile önü almıyor. Bilhassa zirai düzen layikiyle temin olununca ihti- Süs çiçekleri sergisi Üsküdar kız sanat mektebinden Bayan Münire Artam da yaptığı süs çiçekle- rini ve çiçekli kutuları Ankara Palasta bir vitrin içinde teşhir etmiştir. Resmimiz bu sergiyi gösteriyor. ştür. B başka iki yıl ön- ceki soğukların zeytainlerin en çok yetiştiği dağlık bölgelerde ince dal ve kollarını kurutması da geçen yıl re- koltenin 9 90 düşmesini intaç etmiş- tir. Buna mukabil 936 yılı ürünü çok tutumlu ve ümid vericidir. Tarım me- murlarının zeytin bölgelerinde dur- madan dolaşması, üretmeni aydınlat- ması gerek imar ve gerekse timar ba- kımından zeytinlerimizin yarını için faydalı olmuştur. İlimizde milyonlarca delice vardır. Köylü bunları durmadan aşılamakta ve yetiştirmektedir. Tarım dairesi bu hususta çok çalışmaktadır. şur Ayıntab fıstığı: Aydınlılar Ayıntab fıstığını çok severler ve çok yerler. Şimdiye kadar Aydında bu yetişmezdi. Halbuki Ay- dm dağları çitlenbikle doludur. Ta- rım dairesi Urla ve Menemenden aşı getirdi. Halka dağıttı ve aşısına, ba- kımını öğretti. Bu suretle 78 kalem ü- rün yetiştiren ilimize bir ürün daha kazandırdı. Pamuk: Yurdun en iyi ve cins pamuğu böl- gemizde yetişir. Bilhassa Sobuca, at- ça, çakırbeyli pamuğunun mancester borsasında önemli bir yeri vardı. Böy- le olmasına rağmen zamanla .tohum- lar dejenere olmuş, pamuğ un cinsi ve kalitası son yıllarda çok düş- müştü. Nazilli pamuk istasyonu bunu da ele aldı. İki üç yıldır yaptığı deneme ile toprağımıza en elverişli, elyafı u- zun, randımanı yüksek bir cins elde etti. Şimdi bu cins üretiliyor. Bu yıl (I devlet av oy:'ğ'ılr ç 'Werm OJ SUMULUŞGL9'A rak sulama'işine önem vefiliyor. Pa- - İA ; mut dgğîâyalışdârlîâîâw 'de- eli ve kontrol edecel L Di Bundan başka rejimin üretmende ve Menderesten ıktarı kanallar aça- zarar veren Akça mektir. “Küark bir tarfa'dan hüva'ne kadar elverişli olursa olsun almân - pamuk;, sulanan tarladan alımanın se- kizde biridir. Tütüncülük: İlimizde tütüncülük Söke ve Çine kaazlariyle merkez kazasının karapı- nar nahiyesinde yapılmakta ve gün- den güne ilerlemekte ve yayılmakta- dır. retmenin deneme ve tecrübesi arttığından cinsi yıldan yıla iyileşiyor. Kuraklıktan tohumunu kaybeden ü- retmene tarım dairesi Ödemişten to- hum getirterek dağıtmıştır. Portakal: Potrakal ve limon, ilimizin her ye- rinde hemen her evde ağacı bulunan bir meyvadır. Nazillinin Sultanhisar nahiyesiyle İsabeyli köyünde ve şimal rüzgârına kapalı dağ eteklerinde çok yetişir. Son zamanlarda alıp yürüyen vitamin nazariyesi portakalcılığa da- ha ziayde önem verilmesini neticelen- dirdi. Yapılacak portakal ve limon meyva fidanlığı bu ürünlerimizin de daha çoğalmasma yardım edecek li- mon ve portakal için harice döktüğü- müz paraları yurdda alıkoyacaktır. Yaş ve kuru meyva: İlimizde en iyi cins yaş meyva ye- tiştiği gibi badem, ceviz, kestane gi- bi kuru meyvalar da çok yeitşir. Yaş ve kuru meyva köylüm.ı'izün iyi gelir kaynağıdır. İlin örnek fidanlığından dağıtılan cins meyva fidanlarının meyvacılığın ilerleme ve yayılmasında çok fayda- sı oluyor. 935 ilkbaharında 18,382 936 yılında da 10,289 fidan dağıtıl- mıştır. Bilhassa fidanlık çileğin yayımımna da çok hizmet etmiştir. Valilik örnek fidanlığını daha büyütecek ve geniş- letecek tedbirler almaktadır. . Bağcılık: 30 yıl önce Aydın ili yurdun en çok üzüm yetiştiren bir mıntakası idi. Filoksra bu milli serveti mahvetti. Fa- kat on yıldır bu alanda da büyük iler- leme ve yayılma vardır. Tarım daire- si Burnova ziraat enstitüsüne toprak göndererek tahlil ettirmiş ve uygun amreikan asma cinsini tayin ettirmiş- tir. Bu çubuklardan geçen yıl 7500 ta- ne getirttirilerek dağıtılmış bu yılda bakanlıktan 96,300 tane daha istenil- miş ve muvafakat cevabı gelmiştir. İlimizin dağlık kısmındaki bağlardan kış sonlarıma kadar rezaki kesilir. Hele Nazilli'nin sinekçiler köyünde bugün bile üzüm bulmak mümkündür. Arıcılık: Bal almağa elverişli her türlü Çİ- çek ve otlarla dolu olan Aydın dağ- larında ve ovalarında en nefis bal ye- tişir ve ihraç olunur. Yalnız eski ko- vanlar ilimize arıcılğın — yayılma ve Sakarya bölgesine bu tohumlar gön- derildi. Gelecek yıl bölgemizde yal- nız bu tohumlar ekilecek. Bununla beraber tarlanın sürümünü, ekimini, ileri inde engel oluyordu. Tarım dairesi merkez köylerile ilçelere fen- ni örnek kovanları dağıttı. Bu kovan- Teftrika: No:51 Evlilik ve Ötesi Yazan: JAK ŞARDON Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Parmaklariyle hafifçe şakaklarını, saç- larını okşıyordu. Bu temas sanki alnındaki çizgileri, biribirine kenetlenmiş .d'udaklarm kenarlarındaki günün acılığını sılıyo_ı.'d.ı:ı ve Bert, ilk önce böyle zayıf ve yorgun görünen kocasının, parmakları altında ve kendi saye- sinde âdeta yeniden canlandığını, rahat ra- hat gülümsiyerek daha gençleştiğini gör- mekten zevk alıyordu. Alber, gözlerini açarak soruyordu: — Bugün ne yaptın? Bert, neşeli neşeli anlatacak pek çok şey- let buluyordu. Alber, zihni uyuşuk, memnun, eğlenerek bütün bunları dınh.yordu. Bert'in aldığı tuhaf vaziyetler, kendine mahsus ve tatlı lisanı, ile şakaklarını okşıyan parmak- lar gibi, zihnine serinlik veriyordu. Bu son- suz söylenişlerden bıkıp usanmıyor, şaka’-_ laşmak için yeni bahaneler buluyor, Berti /— dizlerine oturtup kalın dudaklarının BöLİg O ak ei ucu ile pek gülünç bulduğun kıza mahsus ko- fısıldadığı tek kelimelerle cevablar veriyor ve sonra birdenbire sinirli bir öpüşme içinde onun nefesini kesiyordu. Bert iğin henüz ye- ni olan Alber'in bu gülüşü onu biraz şaşırtı- yordu: O akşam da Alber, kâğıdkeseceğin soğuk kemiğini alnıma yapıştırarak sordu : — Buğgün ne yaptın? — Öğle yemeğinden sonra Alis'e gittim. Fakat Odet saat üçte beklediği için orada fazla oturmadım. Alis'i iki aydanberi görme- miştim. Şimdi evli olduğum için onu büsbü- tün terketmek de istemiyorum... Paris'te onun tek çocukluk arkadaşı idim. Vakıa bir- az canımı sıkıyor... insan onun ne düşündü- ğünü doğru olarak bilemiyor... çok cesaretli bir kız... Bert, düşünceli bir hal ile, gidip bir ka- napeye oturdu ve devam etti: — Odet, gene eskisi gibi, pek nazikti... evlendiğinden beri biraz değişti; sonra, onu kendi evinde hiç anlıyamıyorum. İşi gücü hep çocuğu... çok dalgın... insan, karşısında, onu rahatsız ettiğini sanıyor... Fakat bugün hiç durmadan gevezelik ettik. Hani senin nuşmalar yokmu, işte öyle konuştuk. Fakat kadınlar hep böyle konuşurlar!... onlara bir- çok kelime lâzımdır... bütün bir gün... işte o zaman, her şey söylenilmiş olur... kafalar bo- şalır... bu dinlendirici bir şeydir. — Peki biribirinize neler anlattınız? — Bana Filip'ten bahsetti. Balayı seya- hatini Brötanya'da yaptıklarını biliyor mu- sun? Anlaşılan, Brötanya ilkbaharda hari- kulâde imiş... Halının üstüne, Alber'in ayakları dibine doğru kayıp başını dizlerine dayadı: — Sen seyahati sevmez misin ... Anlar- sın ki istediğim Brötanyaya gitmek değil- dir. Nerede olursa olsun birkaç gün bana ye- tc_'r.i; bağıa îyle geliyor ki ancak 6 zaman se- ni, hiç bir kaygı olmadan, bütün bir gün 9& rebileceğim...yg S e Bi vAlber_ayağa kalkarak, sanki kendisini çağıran biri varmış gibi, tasalı bir tavurla: — Şimdi Paris'ten ayrılamam, dedi. var. Sen bunun farkında değilsin. Yarın kemede müdafaada bulunacağım. Evet. Tu, küçük bir iş, fakat önü bir saat düsü; ge bile vakit bulamadım. Sonra, y ü randevum var... bu akşam İşim mah- doğ- Ünnle arın altı Rahat etmiş gibi tekrar yerine oturdu. — O kaçınılmaz balayı seyahatini yap- mamış olduğumuzdan dolayı memnuniyet- sizlik duymuyorum. Bizi, herkesin evleniş tarzına yaklaştıran şeyler hoşuma gitmiyor. Bert, kocasının, ince hisliliği, aşk baş- -langıçlarındaki mutatd safhayı hatırlatabi- lecek fazla gösterişli hareketlerden kaçına- tak kadar ileri vardırmakta olduğunu bili- yordu. Alber, duygularının derhal, eski bir samimiyetin devamlı ve sakin şekli altında taayyün etmesini istiyordu. Bert de, birle- şişlerine bu derece yüksek bir mahiyet ve- ren bu inceliği pek iyi anlıyor ve kendisin- d_e henüz biraz çocukça ve görüp öğrendikle- rine hayret edici ne varsa hepsini sıkıp boğ- mağa çabalıyordu. Alber: — Bu yaz Brötanya'ya gidebiliriz, dedi. — A, Odet, tarifleriyle bana deniz isteği B vermiş olduğu içindir ki Brötanya'dan bah - setmistim... — Onları, bir akşam yemeğe çağırma- lıyız. Ausena ne âlemde? Onu da hiç gördü-