SAYIFA 4 Bir Fransız Gözü “Dünkü sayıdan devam” Türk ekullarında Genç ve nüktedan profesör, önden Yörüyerek: — Burada yirminci asra giriyorauz. dedi. Yepyeni demir karyolalar, beyaz ba- Ganalı Ürvarlar.. 'Bu 'bina son zamanlar- Ba yatakkamı &k kallanılmak üzere Sirvas Vi — Talet zi titsmiyoru O «ırada y inde anaht. e. bir kapıcı gel v elinde byle bir tavorla tur gıdığını sanındı. Barlarla, okulun « ki kısmanda içinde, «iyah ve küçük b yazıhanenin karşısında âkişer ikişer € zilmis sıralar bulaman bhir salona girdik. Komalist Türküye bu salanda, 1919 yalı eylülünde dağmusştu. Orada topla- man ilk ulusal — kurul, kılıç ve — çizme gürültüleri arasında âki petrol Tâmlın: mımn aşağı altında, nüfusumun yüzde 95 i #ekuma yazma bilmiyen bir memleketin geleceğini bizibiri ardı seza her akşam honuştu. Bu, belki de bir tesadül eseri idi, fa- kat genç cümüriyetin alıa yazısı, bu mütevazi dershanoden başka acrede Ga- ha iyi kararlaştırılabilirdi? Böylelikle anun ileride yapacağı çalışmalar, ken- disinin de haberi olmadan, onu ayırd e- den istikameti ve derin anlamı alıyorilu. ... 1919 yılının eylü) ayımnanberi, her pe- yi öğrenmesi lâzım olan bütün bir ulus Gkullara koştu. Okullar birdenbire, diler. Bunlar Anadolunun her köşesin- de Hiç bir eksiği olmayan bir parlaklık- ©a açıtıyor, büyüyor ve İlerliyorlar. Her birinin küçük bir müz çiçekle we hatıralarla süslü bir konferanş salonu war. Runfarın her biri, «ariki cumuriye- Hün tacına ilâve edilmiş yeni bir mücev- ker.. Geçen yal bir tek ülde we bir defada A08 yeni ekul açılmıştır we her ilin c- lindeki imkânlara göre, Türküyenin 63 Alâmin hepsinde de hal böyledir. 194 de 3000 olan okul sayısı bugün 2000 &. talebelerin sayısı da 230 binden 300 bine çıkmıştır. Üte taraftan, ayni öğrenme ihtiyacı âle, daha yaşlı nesiller de alfabe kitap- farımın üstüne eğiliyorlar. Gece okulla- ryında ve kışlalarda verilen dersler sape- gönde, 14 milyonluk nüfus Üzerinde, 1928 yılında 7000 bin olan okuma, yazma bi- Yenler sayısı bugün üç milyona çıkmış. tır, Bununla beraber bu rakamlar cide edilen yeyler hakkında ancak müphem bir fikir verebiliyorlar. Çünkü cumuri- yet Gkutma üsüllerini öt baştan a değiştirmek zorunda kalmıştır. Her şeyden Önce, okullar Tüyikleş- tirilmiştir. Anadolu kulübünde, bir saylav bu- Sun nasıl yapıldığını ve nasıl ilerletil- döğini bona anlattı: — Eskiden, nüfusun yalnız müslü- man olan çok küçük bir kışmı medrese- Yerde ancık kuran okumağa imikân ve- rebilen bir tehsil görüyorda. Öte taraf- ki birkaç devlet okuülu" yal- devletine işyar yetiştirdi- ğinden, aldıkları emir üzerine, talebe- Yerine yarıra yamalak bir batı tahsili ve- siyorlardı. Bunlardan başka, ermeni, yahudi ve gn zurnlik okullarile, 6 zamanlar elde. kilenin en öyileri olan Avmuıpa ve Ame- vika misyonerlerinin okulları vardı. Azımlıklar, yahudilerden başka, he- men hemen — kayboldular. Modmeseler kaldırsddı. Omdan sonna da, dini kalağın toyazsarmaz: gibi bazı tedbirler sayesin- de, yabanecı mispanerler de birer birer kapılarını kapamak zorunda kaldılar. Yâyik bhükümet böylece kültür işlerinin erganizasyon ve kontrolunu baştan - Şağı kendi eline almıştır. 1931 denberi türk çocukları için türk okullarında okumak yükümecldir ve or- a tahsil parasızdır. Memlekette yal- Soz türk ünRüversitesinin verdiği diplo- manın değeri sandır,. Bunlara “mundil, ebuldarın diplamaları kabul editlmemek- tedir. yerden çıkıver- ... « Türkiyede tekniayenler, — yüksek tahsil görmüş kimseler azdır. Öğret- menlerin-öz vecisi, batıda, sağdan soldan toplanımıs elan kdlgilenimin azlığımı te- fi edemez. D . “ . ile Yeni Türkiye Yazan: Marsel Sovaj — Fransızlar da okullarını, Galata- saray lisesi gibi, memleketin kurumla- rina uydurmak İsteselerdi, bicinci dere- cede bir yer işgal edip bu yeri muha- faza edeceklerdi. Fakat bunu yapma - dılar, Almanlar ise bundan faydalandı- lar... Şehirden şehire, kollejleri ticaret li- lerini, enstitüleri ve sanat okullarını geedim. Her dclasımda framsızca öğret menini görmek istedim. Fakat ber va- kit öğretmen ya basta idi, yabud da o- rada yokte. Görüştüğüm ve hendilerilr uzun uzun konuşmak istediğim iki üç tanesi hor sederinde şu, komuşmmazmzı ya- rıda bira'can sözü söylediler - — Ne yarık ki #lmanca bilmiyorsu mez! Bizim papeslar tarafından çewrilen akullarımızın talebeleri aydan aya azel- maktadır. Biraz daha Türkiyede kal- mak umuduşla 14 temmuzdanberi cüb- belerini bir esvapla değiştinmeğe rari a- arımız, günlerinin sayılı oldu- gunu biliyorlar. Orzilarla beraber, fransız dilinin üs- üyük bir kasmı da kaybo- lan pi tünlüğünün lacak. ; Bunların yerini tulmak için değilse bile, onların, kendi okullarında Fransa Aadıma elde ettikleni entellektiüel nüfu- zü telâfi etmek için ne <düşünüldü ? Bliç. Öyle tü, bizim sırtımızdan ya Lozan andlaşmasmma, Ankara ile büyük bir batı devleti arasında yapılan ilk dost. ça anlayma olan Franklen Bayyon an- laşmasına ve devam edip bir semmpatiye zağnmen, türkler tam okullara hücüm e zada, Türkiyede bütün prem ektedir Siüfuzumuzun son “burcu,, buldur, fakat bizim zaracımıza — olarak almamlaştırılan wc ileride bahkedece ğim İstenbul üziversitesine ne demeki? ... İstan- Ulusal hayatın kuramında avrupalı uzmanları olduğu kadar çalmık değişti mek lâzım geldiği için, Türkiyenin bü- tün çalışmaları, ilk akuldan sonra tabi- atiyle meslek tedrisatıma ve hele tarı- ma Goğru yön «İimıştır. Memleket içinde 20 şubenin tamam- Yadığı camuriyetin en geniş ve en tipik entettüsü olan Ankara tarım enstitüsü böylece benrerleri arasında bir model elmustur. Burası, geniş binaları, birçok smufları, sayısır Hboratuvarları, elek- trik santrali, ahır'e , mandıraları, oyun alanları ve tecrübe tarlalerile yehir için- de hakiki bir sehirdir. Burası, yabancı gezginlere üç gün âçinde gezdirilen, seçkin bir yerdir.. Sanat okullarımın mevilerime gelin: ©c, bunlar düşümülen her şeyâ geçmek- tedir: Jandarma okulu, songa hüküme- xi weya polis akkıdlu, makinistler okulu gi Dıvarcılık akulunda çimente ile ya- pılan işler, sağlam dıvarlar ve güzel ba- calar yapılması üğretiliyor. Fakat orada da nc fransızca dili kul- lanılıyor, ne de fransızların bilgisi. Yürklerin yetlerini tutabilecekleri- ni anladıkları gün kemdilerine yol ver- dikleri avusturyal, çekoslovakyalı, rus, danimarkalı, norveçli âsviçreli, ingiliz, italyan öğretmenler, ülkusü herşeyi Öğ- genmek, ber tekniği sndirmek, her ütlü- bu benimsemek olan tabur tabur genç- leri istikbade doğru gitmeğe sevkediyor- lar. ... Yenilikten doğma bir takım accmi- Hikler görülmüyor Getil; fakat hergün görülen derin hamle, hakiki şevk, ımsa- nen yapahileceği herhangi bir tenkitten daha üstün geliyor. Başlarında sırma şeritli ve yana eğil miş bir kasket taşıyan Hiscli veya üni- versitek kızlarla erkekler birlikte oku- yorlar, ilk okuldan üniversiteye kadar merdivenin bitün basamaklarında, her alanda, aymı programı takip ederek bi- Tabirlerile yarış ediyorlar “Tahsil bir Hüks yasuru değil, gün- delik hayat savaşımın bir yardamcısı e- larak telâkki edilmelidir.., Atatürkün “Nutuk, undan —alımıp mermer levhalara karımış olan vecize - ler, hangileri olursa olsun, bütün okul- larda, öğretmenlere, taleteye “Teyük, sos-' yal ve demokratik,, zihniyetin ödevleri- ni hatırlatıyorlar. “Cumuriyetin kuvvetli, zeki, bilgili ve büyük cesaret sahibi -komuyuculara ihtiyacr war..., (Sonu var) 11 AĞUSTOS 1935 PAZ. ——HHH<—E—. 4 Barış kuran bir varlık Christian Science "Monitor,,dan Yazan: İH. Walton Türkiye yeni 'bir önem kazanmak - tadır. ©, Balkan devlerleri azasında barış kuran bir v kadar cenkçi olarak tandImış bir ulus için, yepyeni bLir deneçtir. Türkün, kırmızı fesli, uzun, torbamet pantalo- lu ve çök defalar, kuşağında karkü ve- Tlâk ölmuştur. Bu, şimdiye ren bir a kamalarla aai vesminin yerine Şimdi yepyeni ve bambaşka bir resim yapmak gerekiyor. Bu r Gir büzili zatı x le, batı elbiselerini giy srulusal —güçlüklerin andlaşımdlar ve dayla hallini ara gu yeşil masa etrafında çalısırken gö - İverişli anlaşmalar yo- rüyoruz. Kamâl Atmürk'ün kurduğu bundan ön iki yıl önce “vir devrimle dağmuş, sonra barış ve sükün içinde gelişerek, bugün artık yaprer ve kuru- cu bir devreye girmiş bulumuyor. Ya - dışarı attıktan Yejim, nanlıları memleketten ve Türkiyeyi itilaf devletlerinin kon- trolundan kurtardıktan sonra Kamâl Atati ti modeniyeti hâyret etti, ve, islam acu- n cümüriyeti ilan edişine ba- nunun bir çok ileri gelenleri de mef - retlerini gizlemediler. 1923 den önce Ankara hemen he - men orta atırlarda uyukluyor gibi Tam bir Asya köyü. Sokakları hemen Adı hiç bir ilgi dırmazdı ve ancak yünü ve kediler yok gibi uyağ - zünden tanılırdı. On iki yılda, büyü dolu bir değiş me yer aldı. Batı siyetinin en derinçizgileriyle hir hizada olarak we med muayyen bir şehir plânı dahilinde, An: karada geniş caddeler, parklar, heykel- der mepdana Çıktı. Türk — mavisiyle #üslenmiş olan beyaz sıvalr binalar An- karanın beybetli başını bir defa daha bezemiş oluyor. Ankara, hakikaten çöl oftasında mükemmel bir vahadır. Yalnız şehrin kendisi değişmiş de gildir. Kamsâl Atatürk geçmişin bir de- veceye kadar keyiçi türklerini çalışma ya we iş adâm olmaya — alıştırmıştır. Hanemiler ev ocağı haline girmiştir. İyi giyinmiş erkekler ve kadınlar artık s0- kakta berabet geziyorlar; birlikte dan- sediyorlar ve oyunlar oymuyorlar. Bkonemi ve terbiye tetakkileri baş- ka ilerlemderle birlikte —adım atıyor. Kesif bir demiryolu sistemi mombke- tin önemli şehirlerini birbirine bağla - maktadır. Türk bankaları küçük se - hirlerde ve köylerde şubeler açmışlar- dar. Okuyup yazma bir esode halini al - mmaştır. Halkın yalnız ufak bir kasmı tama- fından anlaşılabilen eski arab harfleri ortadan kaldırılmıştır. Lâtin kaynakla- Tendan alınan yeni türk harfleri onla- vın yerine getirilmiştir. Arab we fark kelimeleri artık — kullanılmamaktadır. Belki, Türkiyenin yâkın tarihinim dı - şarda layıkiyle tanılmamasının Büyük bür derecede mesuliyeti. — Türkiyenin kendisine aittir. — Bu genç ulus daha propaganda sanatımı ve kendisini ta matma metodunu öğrenecektir. — Diğer taraftan Türkiye şimdiye kadar kendi iç durumuna çeki düsen vermekle uğ- raşryordu. Ancak şimdi dışarda uyan- dırdağı — tesirlerde — ilgilendbilecektir. Fakat kına bir zamanda, barış yolunda harcadığı gayret ve — çalışmaları için dünyaca takdir edileceğini beklemekte- dir. Türkiye Dış Bakanı, Tevfik Rüştü Aras, bugün “Doğunun Briyan,, 1 adı Üle çağırılıyor. Ankara ise, güney- ha- t& Avrupanın bir mevi Cenevresi hali- mi aldı. Komşu devletlerin bakanları Türkiyenin yeni merkerini gürete ge- müşlerdir. Ve hemen genellikle ba gö - vetler dostluk ve saldırmazlık andlaş - malariyle sonuçlanmıştar. Türkiye u - buslar aylesi içinde kendisine, bir yer sağlamıştır. Hemen hemen tem bir ö - memsizlikten yüksek kredi sahibi bir Gevlet haline gelehilmiştir. Almanyanın düyük barbtaki bağ - Taaşklarından ukuslar sospetesi konse - yine seçilen ilk devlet Türkiye olmuş- dar. Tevfik Rüçtü Azas, geçenlerde soeyete konseyinin başkanı idi. Bu şe- ref, “Sar,, geneloyu dolayısıyle verilen önemlti kararm rzama: bir kat daha artmıştır. Türkiyenin ö - nemli coğrafi düurumu — devrimdenteri hu devletin güttüğü drş harış sryasa: nn önemini birinci dereceye çıkarıyor Bu dış tıyatadaki bariz politikası, ba ti - güney Avrupada barışı tmuhafaza ile kalmıpar, aynı sarnanda asyalı kom- şu devletlerin güvenliğinde önemli bir unsur Telünü oynuyor. ” Türkiyenin Sovyetlerle ilgileri çok dostçadır. Daha n sekiz ay önce Sov- yet rus hanb bakanı Voroşilafun baş - kanlığı altında bir rus heyetinin Tür - kiyeye gelmesi bu dosthük bağımı ye - niden kuvvetlendirmiştir. Türkiyenin hayatı, tehlikeli günlerini yaşarken, 0- na yardımcı elini uzatan ilk Gevlet Sov- yet Rusya olmuştur. Bugün ise Rus- yâ “Türkiyenin en çok saydığı, en çok sevdiği dostlarından biridir ve Anka - rayı görmeğe gelen yabancı heyetleri arasında cn çok sürekli sevgi uyandı - ran gene sövyet heyeti — olmuştur. Bu dostça Ügilerdir ki, Türkiyenin içer - deki kalkınma ve kurma çalışmalarına olanca Meiyle devamım immkâniı kıl - makta rol oynamıştır. Doğu sınırında bir dost nöbetçinin buülunduğunu bilen Türkiye, tahat ra- hat bütün enerjisini içerde hayındırlık çal arma doğru sevkedelillmiştir. Bir çok andlaşmalarla birbirine bağ- lanmış olan Türkiye ve Sovyet Rusya, Karadenizde egemendirler, Bundan daha önemlisi, onların ba - kikatte boğazlara da egemen olması - dir. Her iki memleket, boğazların bu- günkü “atatüko,, sunda değişiklükler te- min etmeğe niyetlidir. Fakat Türkiye, Sevyet Rusyanın ısrarına rağmen, ba - rış ve silahsızlanma işine zarar verme- mesi için ciddi bir surette 1932 tarihli boğazlar müekavelenamesinin — yeniden gözden geçirilmesini ağır basarak ileri sürime şimdiye kadar çekinmi: The Christian Seience Monitor na- mına yapılan — bir Tevfik Rüştü Azas : “Türkiyenin, — Boğazlar meselesine dair isteğini sırasız bir za - manda ileri sürmesinin sebebleri, mem- leketinin silahsızlanma yolunda yapdan gayretlerin iyi sonuç vermetini tehli- keye koymak istemediğindendir.,, de - Ymiştir. dan sonra Tevfik Rüştü Aras, Türkiyenin bugünkü şartlar için- de Boğazların özgürlüğünü — sağlamak bakımandan olan soravım hiç bir zaman yerine götiremiyeceğini — söylemiştir. Devam öderek, “Türk donanması, ken- ditüne ermredilecek okursa, belki bağaz- darı kapatabilir. fakat kıyıdan muka - vemet olmadıkça, hiç bir donanma, boğazların açık tutulmasını sağlayamaz. Silahsızlanma konferansının — başarıl - masının artık Türkiyenin kendi mesc- lesini ileri sürmekte müessir olmıya - cağı düşünülecek olursa, Türkiyenin, bir bağazlar meselesi ettafında, bu « günkü durumunu ne xakite kadar mu- hafaza edeceğini şimdiden tayin et * mok imkânmedır. görüşmede, Öte taraftan Türkiyeye kendini mü dafaa düşüncesinden başka bir maksat üstlemek yanlış olur. Türkiye kendiliğinden Balkan dev- letlerin arasında barışın teminine uğ - zaşmış bir devlet halini almıştır. Sonra hiç bir komçu devletin top - rakları üzerinde emeller beslememek - tedir. Türkiyenin tek gayesi, Türkiye içinde we etrafında barıtı temelleştir - mektir. Türkiye, itafyanların — Anadolunun güney kıyılarına ayak basınak istedik- leri yolunda çak söylenen sözlere far-, la kaymet vermemektedir. “Bununla berabor, Türkiye, bu top - raklarda lazım gelen tahkimatı yapmış- tor. Her ne kadar İtalyaya karşı bir şüphe varsa da, türkdenin kendileri bi- de bunu haklı bulmak için sarih bir se- bob bulmamaktadırlar. İtalya Türkiyeye — LLO00.000 dolar yüksekliğinde bir borç verecekti. Bu- nu manifaktür — ve makinelerle yapa caktı İtalyanın sözünü tutmamatı üze- rine, iki memleket arasındaki tecim de ir derece azaldı. Ve italyan işyarları tık burada fazla hususi rağbet göre- Doğunun mimar dehası 26 -7 - 995 tazihli Naumburger T gebiatt “Naumburg,, dan. 'Türkiye hükümeti, bundan bu kaş raman öncc, yılın muayyen bir gününü (türk sanat gürlü ) olara'ı ağt karar vermiştir. dikkate değer tar ölüm gönüne rastlama hesiz, Sinan, dünyaya mimatlardan biridir. Bu zatın Avrupat da nisbeten daha az tanınmasına kaf * Şilik doğuda ölmez bir Üne —maliktiik 350 yıldanberi İstanbulda Süleymaniyü camii yanında kendisinin yaptığı bİf türbede yatmaktadır Dışardan İstanbula gelen, büyük gİ rin silmeti kargısında hayran — kalarak mavi semaya doğru yükselen minarc vt — camileri seyretmeğe doymayan yaban * — cılar, bu türbenin önünden durmadati ggeçmezler. Çünkü bu, Sinanım meydi- na getirdiği en mütevazı eseridir. För kat Türkiyede noveye gidilee, — bat- — tü Budapeste yukınlarında we İran bi dudunda hile — plânları Sinan tarafın dan çizilen binalara rastlamak müm * kündür. Sinan 98 yil yasamış ve hayar tında 130 cami, $$ medvesc, 26 Hüyük ekul, 22 hasta yundu, & köprü, 33 saray 35 hamam ve yüzlerce bine yapmıştır. Bunumla beraber hayatı bolay geç * — memiştir. Kayseri civarımdıa çek yok" sul bir çiftçinin oğlu alarak doğmu$r fakat © sırada Kayseride toplanan bü * — yük sanat eserleri, kendisini bu alandâ çalışmaya teyvik etmiştir. Bir müddet sonra axkere abınarak İstambula git “ mek zorumda kaldığı zaman, hayat yo” u kendisine açılmış bukmuyordu. Sİ* man türk ordusiyle © Viyananın kapi* derina kadar gelmiş, Rodosta kalmifı — Bağdatta, Mrsrrda, ve İranda durma * dan çalışmış ve öğrenmişti. Fakat bü* tün bımlara rağmen Hü tanınmamıştf Ancak hocası ve selefi mimar Alinifl ölümünden sonra bültün bilgisile mey * | dana çıknıştır. İşte türk hükümeti, yleTikle ge$” — miş zamanların en büyük — mimarının hatırasını kutlıyarak — doğum taribi bEİK olmadığı için — ölüm — gümünük — türk sanatı günü olarak saptamı! memektedir. . Türk — yunan paktının yapılmastı Avrupanın bu köşesinde yeni bir devif — açtı. Ve bu Balkan antantının temeliti teşkil etti. Türkiye, — Yugoslavya, YVunanisali — ve Romanya sağlam bir anlaşmaya vâr” dılar. Bu isc, yunan âbtilali devam ct * mekte iben muhakkak surette patlıyd” €ak olan bir harbın önüne geçmiştir. — On yıl önce, Türkiye üle Yunamistai arasında bir dostluğun eözü geçse, BÜ lünç sayalırdı. Fakat bugün, aralarıti" Gaki dostluk bir hakikattir. Üstelik htf iki taraf samimidir. Eski kin hakikattf ve tamamen gömülmüstür. Ve bütüü dostluklardan türk — yunan destluğt en fazla gelişebilir. Bulgaristanla olan ilgiler iyidir, (* kat mükemmel olmaktan çok ezaktifi BDeha geniş bir Balkan birliğinin ko * faylıkla gerçekleşmesine engel olan V€ üzerinde sendelenen taş. işte burat! * — dır. Resmi Bulgaristan hi Adalarde * mizinde bir mahreç istemekte devam © diyor. Gayriresmi Bulgaristan ise, Traf “yada tuprak tedarik edebileceğine ÖZİF umut beslemektedir. — Bü meselelerdi Türkiye ve Yunanistan çok ilgilidirli” Hiç birisi, Bulgaristana bir ekaneml” manın temininden fazlasına razt G6 * #iller. Bulgaristanın Adalardenifit? inmesi hususunda Türkiye çok BARSAM” tır. Bulgarların kuvvetle limant KET” dilerine sağlama girişimi onlara engel olmak için, Türkiye ** * men harba girmeğe hazırdır. Türkiye, bir çok defalar, yakın İ0" ğuda yeni sıyasal hadiselerinde, WEİAK tırıcı seçilmiştir. Ve hiç şüphe odit melidir ki, Türkiye yakında bir #ormül htlarak. Bulgaristanı kendi ayrılma Bi vasından, kurtarmaya — muvaffak oe ğ caktır.