11 Ağustos 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FŞŞ T IK t j -— T M Nezi> w, —PT h d, eç TF TTT İ e “—man olan çok küçük bir kısmı medrese- sn'umıı ç ULUS 11 AĞUSTOS 1935 PAZAR Bir Fransız Öösü'üle Yeni T ürkiye “Dünkü sayıdan devam” Türk ekullarında Genç ve nüktedan profesör, önden yülrüyerek: — Burada yirminci asra giriyoruz. dedi. Yepyeni demir karyolalar, beyaz ba- k danalı ürvarlar.. Bu'bina son zamanlar- a yatakhane olarak kullamılmak üzere Srvas Hisesine ilâve edilmiş. — Talebeleri nereye sığdıracağımı- zı bilemiyoruz. (O sırada yanımıza elinde anahtarlar- da, soluk soluğa, bir kapıcı geldi. Anah- tarlarnnelinde öyle bir tavırla tutuyordu ki, onu gören cennetin anahtarlarını tta- şıdığını sanındı. Bunlarla, okulunen es- iki kısmında içinde, siyah ve küpyük bir yazıhânenin karşısında ükişer ikişer di- zilmiş sıralar bulunan bir salona girdik. Kemalist Türkiye bu salanda, 1919 yalı eylülünde dağmuştu. Orada topla- man ilk ulusal kurul, kılıç ve gçizme gürültüleri arasında âiki petrol lâmbası- ııı aşığı altımda, ıuiusımın yüzde 95 i bil y h“. geleceğini bânibini ardı sıra her akşam konuştu. Bu, belki de bir tesadüf eseri idi, fa- kat genç cuümuriyetin alın yazısı, bu mütevazi dershaneden başka nerede da- ha iyi kararlaştırılabilirdi? Böylelikle oenun ileride yapacağı çalışmalar, ken- disinin de haberi olmadan, onu ayırd e- den istikameti ve derin anlamı alıyordu. * kk 1919 yılının eylül ayımanberi, her ge- yâ öğrenmesi lâzım olan bütün bir ulus Okullara koştu. — Okultar birdenbire, yerden çıkıver- diler. Bunlar Anadolunun her köşesin- de hiç bir eksiği olmayan bir parlaklık- a açılryor, büyüyor ve ilerliyorlar. Her birinin küçük bir müzesi, çiçekle ve hatıralarla süslü bir 'konferans salonu war. Bunların her biri, &aniki cumuriye- dön tacına ilâve edilmiş yeni bir mücev- her.. KGeçen yül bir tek ilde we bir defada 200 yeni okul açılmıştır we her ilin e- Hndeki imkânlara göre, Türkiyenin 63 1914 (de 3000 olan okul sayısı bugün 7000 €, talebelerin sayısı da 230 hbinden 300 bine çıkmıştır. Öte taraftan, ayni öğrenme ihtiyacı ile, daha yaşlı nesiller de alfabe kitap- Jarımın üstüne eğiliyorlar. Gece okulla- | rında ve kıslalarda verilen dersler saye- &inde, 14 milyonluk nüfus üzerinde, 1928 yılında 7000 bin olan okuma, yazma bi- | C Yazan: Marsel Sovaj — Fransızlar da okullarını, Galata- saray lisesi gibi, memleketin kurumla- yına uydurmak İsteselerdi, birinci dere- cede bir yer işgal edip bu yeri muha- faza edeceklerdi. Fakat bunu yapma - dılar. Almanlar ise bundan faydalandı- Şehirden şehire, kollejleri ;ticaret li- selerini, enstitüleri ve sanat okullarını gezdim. Fer defasında fransızca öğnet- menini görmek istedim. Fakat her va- öit öğretmen ya basta idi, yahud da o- rada yoktu. (Görüştüğüm we kendilerile mzun uzun konuşmak istediğim iki üç tanesi iher seferinde şu, konuşmamızı ya- nıda bırakan sözü söylediler: Yabancı gazetelerde okuduklarımız - Barış kuran bir varlık Christian Secience "Monitor,,dan Yazan: İ.H. Walton Türkiye yeni bir önem kazanmak - tadır. O, Balkan devletleri arasında barış | kuran bir varlik olmuştur. Bu, şimdiye kadar cenkçi olarak tanılmış bir ulus için, yepyeni bir deneçtir. Türkün, kırmızı fesli, uzun, torbamsı pantalo- lu ve çok defalar, kuşağında korku ve- ren bir sıra kamalarla yapılan anana - — Ne yazık ki al bilmiyorsu- muz ! y Bizâm papaslar tarafından çevrilen dakullarımızzın talebeleri ayıdan aya azal- maktadır. Biraz daha Türkiyede kal- mak umuduyla 14 temmuzdanberi cüb- belerini bir esvapla değiştinmeğe razi o- lan papaslarımız, günlerinin sayılı oldu- ğunu biliyorlar. (Orilarla beraber, fransız dilinin üs- tünlüğünün büyük bir «kısmı la kaybo- lacak. Ş Bunların yerini tutmak için değilse iile, onlanın, kendi okullarında Fransa admmna elde ettikleri entellektüel nüfu- zü telâfi etmek için ne düşünüldü? Hliç. Öyle ki, bizim sırtımızdan yapılan Lozan andlaşmasına, Ankara ile büyük bir batı devleti arasında yapılan ilk dost- ça anlaşma olan Franklen Buyyon an- | laşmasına ve devam edip gitmekte olan bir sempatiye mağmen, fransız kültürü, türkler tam okullara hücüm ettikleri sr- mada, Türkiyede biztün poestijini kay- betmektedir. Nüfnzumuzun son “burcu,, — İstan- buldur, fakat bizim zararımıza — olarak almanlaştırılan ve üleride hahsedece ğim İstanbul üniversitesine ne demeli? « * ü Ulmsal hayatın kuramında avrupalı uzmanları olduğu kadar çahbuk değiştir- mek Jâzım geldiği için, Türkiyenin bü- tün sçalışmaları, ilk kuldan sonra tahi- âtiyle meslek tedrisatına ve 'hele tarı- ma dağru yön almıştır. 'Memleket içinde 20 şubenin tamam- Yadığı cumuriyetin en geniş ve en tipik enstitüsü olan Ankara tarım enstitüsü böydece benzerleri arasında bir model olmuştur. Burası, geniş binaları, birçok #rafları, sayısız Eboratuvarları, elek- trik santrali, ahır'ysı, mandıraları, oyun sakanları ve teorübe tarlalarile şehir için- Jenler sayısı bugün üç milyona çıkmış- | de hakiki bir gehirdir. tır, E Burası, yabancı gezginlere üç gün B ila beraber bu rakamlar eide | üçinde gezdirilen, seçkin bir yerdir.. edilen şeyler hakkında ancak müphem Sanat okullarımın mevilerine gelin- bir fikir verebiliyorlar. Çünkü i- | ©e bunlar düşünülen her şeyi geçmek- yet okutma usullerini de baştan aşağı değiştirmek zorunda kalmıştır. Her şeyden önce, okullar Tâyikleş- Anadolu kulübünde, 'bir saylav bu- ©un masıl yapıldığını ve nasıl ilerletil- diğini bana anlattı: — Eskiden, nüfusun yalnız müslü- Yerde ancak kuran okumafa imkân ve- | Tebilen bir tahsil görüyordu. Öte taraf- tan da eldeki birkaç devlet okulu" yal- niz esmandı devletine işyar yetiştirdi- ğinden, aldıkları emir üzerine, talebe- Yerine yarıra yamalak bir batı tahsili ve- siyorlardı. Bunlardan başka, ermeni, yahudi ve garm azınlık okullarile, 0 zamanlar elde- kilenin en iyileri olan Awnupa ve #me- nika misyonerlerinin pokulları vardı. Azmlıklar, yahudilerden baska, he- amen hemen kayboldular. Medreseler kaldırsddı. Ondan sonra da, dini kılığın taşınmmarması gübi bazı tedbirler sayesin- | -“de, yabancı anisyanerler de birer birer kapılarını kapamak zorunda kaldılar. Lâyik hükümet böylece kültür işlerinim organizasyon ve kontrolunu baştan a- 1931 denberi türk çocukları için türk sokullarında okumak yükümseldir ve or- ta tahsil ; dır. — Wlemlek yal- maz türk üÜnüversitesinin verdiği diplo- mnanın değeri vandır. Bunlara muadil, #kuldarımn diplomaları kabul edilmemek- tedir. ö .. « Türkiyede teknisyenler, — yüksek tahsil görmüş kimseler azdır. Öğret- menlerin.-özverisi, batıda, sağdan soldan toplanmış olan bilgilenimin azlığanı te- “o_ı. ü tedir: Jandarma okulu, songu hüküme - ni veya polis okulu, makinisder okulu Dıvareılık okulunda çimento ile ya- pılan işler, sağlam dıvarlar ve güzel ba- Fakat orada da me fransızca dili kul- lanılıyor, ne de fransızların bilgisi. Tüzklerim yerlerisi Mitecekleri düikleri Tus, MM&.WMW âtalyan öğr iler, ülküsü h bu benimsemek olan tabur tabur genç- lar. & * & Yenilikten doğma bir takım acemi- likler görülmüyor değil; fakat hergün şiüıdeuı_r_l—ihîıwk,m— alanda, aym programı takip ederek bi- Tibirlerile yarış ediyorlar. “Tahsil bir Büks gnsurnu değil, gün- delik hayat savaşının bir yandamcısı e- larak telâkki edilmelidir.,, Atatürkün “Nutuk,, undan — alımıp mermer levhalara kazılmış olan vecize- ler, hangileri olursa olsun, bütün okul- larda, öğretmenlere, talebeye “Tüyik, s0s-| yal ve demokratik,, zihniyetin ödevleri- ni hatırlatıyorlar. “Cumuriyetin kuvvetli, zeki, bilgili ve büyük cesaret sahibi komuyuculara ihtiytacı war.,,, KSonu var) | sal yerine şimdi yepyeni 've bambaşka bir resim yapmak gerekiyor. Bu resimde, batı elbiselerini giyinmiş Bir bilgili zatı arsıulusal güçlüklerin andlaşmalar ve €lverişli anlaşmalar yo- Tayla hallini araştırmak üzere otundu- u yeşil masa etrafında çalışırken gö - rüyoruz. Kamâl Atatürk'ün kurduğu Yejim, bundan on iki yıl önce bir devrimle doğmuş, sonra barış ve sükün içinde gelişerek, bugün artık yapıcı ve kuru- ©u bir devreye girmiş bulumnuyor. Yu - nanlıları memleketten — dışarı attıktan ve Türkiyeyi itilaf devletlerinin kon- | sonra Kamâl | trolundan kurtardıktan Atatürk'ün cumuriyeti ilan edişine ba- tı medeniyeti hayret etti, ve, islam acu- nunun bir çok ileri gelenleri de nef - retlerini gizlemediler. 1923 den önce Ankara hemen he - men orta asırlarda uyukluyor .gibi idi. Tam bir Asya köyü. Sokakları hemen yok gibi idi. Adı hiç bir ilgi uyan - dırmazdı ve ancak yünü ve kedileri yü- zünden tanılırdı. On âki yılda, büyü dolu bir değiş- me yer aldı. Batı — medeniyetinin ven derinçizgileriyle bir hizada olarak ve muayyen bir şehir plânı dahilinde, An- karada geniş caddeler, parklar, heykel- der meydana çıktı. Türk — mavisiyle süslenmiş olan beyaz sıvalı binalar An- | karanım heybetli başını bir defa daha bezemiş oluyor. Ankara, hakikaten çöl oftasında mükemmel bir vahadır. Yalnız şehrin kendisi değişmiş de- gildir. Kamâl Atatürk geçmişin bir de- weceye kadar keyfçi turkkrım çalışma— ya we iş ad Bi Hanemler ev ocağt hdınz guınşı- l[yı giyinmiş erkekler ve kadınlar artık so- kakta beraber geziyorlar; birlikte dan- Bkonomi we terbiye terakkileri baş- ika ilerlemelerle birlikte —adım atıyor. Kesif bir demiryolu sistemi memleke- tin önemli şehirlerini birbirine bağla - maktadır. Türk bankaları küçük şe - hüirlende we köylerde şubeler açmışlar- dar. Okuyup yazma bir amoda halini al - maştır. Halkın yalnız ufak bir kasmı tana- #ından anlaşılabilen eski arab harfleri ortadan kaldırılmıştır. Lâtin kaynakla- Tımdan alıman yeni türk harfleri onla- kelimeleri artık — kullanılmamaktadır. ışanda layıkiyle tanılmamasının büyük bir derecede mesuliyeti, — Türkiyenin kendisine aittir. — Bu genç ulus daha İ propaganda sanatını ve kendisini ta - taraftan Türkiye şimdiye kadar kendi raşryordu. Ancak şimdi dışanda uyan- dırdığı — tesirlerle — ilgilenebilecektir. Fakat kısa bir zamanda, barış yolunda ref, “Sar,, geneloyu dolayısıyle verilen iönemli kararm zamanma rastlamakla bir kat daha artmıştır. Türkiyenin ö - nermli cıığrı'fî duürümu — devrimdenberi mın önemini birinci dereceye çıkauynr Bu dış sıyasadaki bariz politikası, ba- tr - güney Avrupada barışı muühafaza ile kalmıyor, aynı zamanda asyalı kam- şu devletlerin güvenliğinde oneııîı bir unsur Tolünü Ooynuyor. Türkiyenin Sovyetlerle ilgileri çok dostçadır. Baha n sekiz ay önce Sov- | yet rus hanb bakanı Vorosilofun baş - kanlığı altında bir rus heyetinin Tür - ikiyeye gel i bu d ğgımı ye - niden kuvvetlendirmiştir. Türkiyenin hayatı, tehlikeli günlerini yaşarken, o- na yardımcı elini uzatan ilk devlet Sov- yet Rusya olmuştur. Bugün ise Rus- ya Türkiyenin en çok saydığı, en çok sevdiği dostlarından biridir ve Anka - rayı görmeğe gelen yabancı “heyetleri arasmda en çok sürekli sevgi uyandı - Tan genet sovyet heyeti olmuştur. Bu dostça ilgilerdir ki, Türkiyenin içer - deki kalkınma ve kurma çalışmalarına olanca hıziyle devamım imkânlı kıl - makta rol oynamıştır. İrile ha Doğu sınırında bir dost nöbetçinin bulunduğunu bilen Türkiye, rahat ra- hat bütün enerjisini içerde bayındırlık çalışmalarına doğru sevkedebilmiştir. .Bir çok andlaşmalarla birbirine hağ- lanmış olan Türkiye ve Sovyet Rusya, Karadenizde egemendirler. Bundan daha önemlisi, onların ha - kikatte boğazlara da egemen olması - dır. Her iki memleket, boğazların bu- günkü “statüko,, sunda değişikliükler te- min etmeğe niyetlidir. Fakat Türkiye, Sovyet Rusyanın ısrarıma rağmen, ba - rış ve silahsızlanma işine zarar verme- mesi için ciddi bir surette 1932 tarihli Tp ' | duchndı itile — p&âıhnâmmwafm Doğunun namel dehası 26 - 7 - 935 tarihli Naumburger T geblatt “Naumburg,, dan. Türkiye hükümeti, bundan bır kâş zaman önce, yılın muayyen bir gününul (türk sanat günü ) olarak — ayırmağt 'karar vermiştir. Bu kararın en fazla dikkate değer tarafı, türk sanat günü * nün, Türkiyenin ünlü mimarı Sinan ölüm gününe rastlamasıdır. Hiç şüp 'hesiz, Sinan, dünyaya gelen en büyük mimatlardan biridir. Bu zatın Avrupa- da nisbeten daha az tanınmasına karf * şilik doğuda ölmez bir üne maliktir. 350 yıldanberi İstanbulda Süleymaniye camii yanında kendisinin yaptığı bir türbede yatmaktadır. : Dışardan İstanbula gelen, büyük Şti rin silmeti karşısında hayran — kalarak mavi semaya doğru yükselen minare V€ camileri ıeyrenıege doymıyın yaban * Sürr, ö 0 Büğden Marmaedü geçmezler. Çünkü bu, Sinanın meyda- na getirdiği en mütevazı eseridir. Fa> tâ Budapeşte yakınl ’nîrmh“' ? dan çizilen binalara rastl k müm * Mır Sinan 98 yil yasamış we lıayi' tında 130 cami, 55 medrese, 26 hüyük okul, 22 hasta yundu, 8 köprü, 33 saray 385 hamam ve yüzlerce bina yapmaıstır. Bununla beraber hayatı kolay geç * memiştir. Kayseri civarında çak yok" sul bir çiftçinin oğlm olarak doğmu$r fakat © sırada Kayseride toplanan bü * yük sanat eserleri, kendisini bu alanda sonra askere alınarak İstanbula git “ mek zorunda kaldığı zaman, hayat yo” Tu kendisine açılmış bulunuyordu. $ mmmawhp*' sinin 'boğazlar mukavel DA gözden geçirilmesini ağır basarak ileri 1 sürmekten şimdiye kadar çekinmiştir. The Christian Science Monitaor na- mına yapılan bir görüşmede, 'Tevfik Rüştü Azas : “Türkiyenin, — Boğazlar meselesine dair isteğini sırasız bir za - da ileri sürmesi bebleri, mem- Teketinin silahsızlanma yolunda yapılan gayretlerin iyi sonuç vermesini tehli- keye koymak istemediğindendir.,, de - amniştir. Bundan sonra “Tevfik Rüştü Aras, Türkiyenin bugünkü şartlar için- e Boğazların özgürlüğünü — sağlamak bakımından olan soravımı hiç bir zaman Devam edenek, “Türk donanması, ken- disime emredilecek olursa, belki boğaz- wemet olmatlıkça, biç bir donanma, boğazlarımn açık tutulmasını sağlayamaz. Silahsızlanma konferansının başarıl - artık Türkiy ikendi mese- lesini ileri sürmekte müessir olmıya - cağa düşünülecek olursa, Türkiyenin, bir boğazlar meselesi etrafında, bu - günkü durumunu ne vakite kadar mu- hafaza edeceğini şimdiden tayin et - mok imkânsıcdır. Öte taraftan Türkiyeye kendini mü dafaa düsüncesinden baska bir maksat üstlemek yanlış olur. Türkiye iıendıhgııdeı Balkan dev- letlerin ar d inine uğ - bir devlet Iıılı'ıi lmış Sonra hiç bir komşu devletin top - b Ğİ harcadığı gayret ve çalışmaları için dünyaca takdir edileceğini beklemekte- 'Türkiye Dış Bakanı, Tevfik Rüştü Aras, bugün “Doğunun Briyan,, 1 adı Üle çağırılıpor. Anmkara ise, güney- ba- rakları üzerinde emeller beslememek - tedir. Türkiyenin tek gayesi, Türkiye âçinde ve etrafında barışı temelleştir - mektür. Türkiye, italyanların — Anadolunun güney kryılarına ayak h—ııd: istedik- tı Avrupanın bir ıııvi Cenevresi hali- | leri yolunda çok söyl. far-, - ü ' detlerin bakanları | la kıy ktodir. Türkiy 4 ge- “Bununla beraber, Türkiye, bu top - mişlerdir. 'e_ıpenükhgo retler dostluk ve saldırmazlık andlaş - malariyle sonuçlanmıştır. Türkiye u - huslar aylesi içinde kendisine, bir yer sağlamıştır. Hemen hemen tam bir ö - memsizlikten yüksek kredi sahibi bir “devlet haline gelebilmiştir. yüâne seçilen ilk devlet Türkiye olmuş- tur. Tevfik Rüştü Azas, geçenlerde sosyete konseyinin başkanı idi. Bu şe- Taklarda lazım gelen tahkimatı yapmış- tar. Her ne kadar İtalyaya karşı bir şüphe varsa da, türklerin kendileri bi- de bunu haklı bulmak için sarih bir se- beb bulmamaktadırlar. İtalya Türkiyeye — 11.000.000 dolar yüksekliğinde bir borç verecekti. Bu- mu menifaktür — ve makinelerle yapa - caktı. İtalyanın sözünü tutmaması üze- rine, iki memleket arasındaki tecim de | ir derece azaldı. Ve italyan işyarları k burada fazla hususi rağbet göre- — memektedir . ı malirli H'T Sarlm e “bularak, Bulyzanstam kendi i’"b' tün bunlara nğmn HAlâ tanımmamışt!. Ancak hocası ve selefi mimar Alinin #lümünden sonra bütün bilgisile mey dana çıkmıştır. z İşte türk hükümeti, 'boy'leîîkk BeS“İ mis zamanların en büyük maimarm n hatırasını kutliyarak — doğum tarihi belli olmadığı için — ölüm gnüaav türk sanatı günü olarak saptamıştır. » Türk — yunan paktının y masi Avrupanın bu köşesinde yeni bir devif açtı. 'Ve bu Balkan antantının temeliniİ teşkil etti. Türkiye, Yugoslavya, Yunanisati ve Romanya sağlam bir anlaşmaya var mekte iken muhakkak sunette patlıyi cak olan bir harbın önüne geçmiştir- On yıl önce, Türkiye ile Yunamistaf ırasmdabırwııöımlâ' lünç sayılırdı. Fakat bugün, aral: dılıı'dnstlnkbi:hıhiw.wh“" veıımamuaöııil-igtüı. Ve bütün enaııııgeııpuu_ İwduügâetçyıif“' kat mükemmel olmaktan çok Jaylıkla gerçekleşmesine engel olan ve üzerinde sendelenen taş, işte burasi bi dır. Resmi Bulgaristan hâlâ Adalarde * nizinde bir mahreç istemekte devam © diyor. Gayriresmi Bulgaristan ise, “yada toprak tedarik edebileceğine © umut beslemektedir. Bu uıcıelelef” Türkiye ve Yunanistan çok ilgilidir '" — Hiç birisi, Bulgaristana bir. M Timanın temininden iazlasx;ı; razı Ö' Ş ğiller. Bulgaristanın A inmesi hususunda Türkiye çok ”n tır. Bulgarların kuvvetle liâmant F€ a) dilerine sağlama girişimi karşısındiı | onlara engel olmak için, Türkiy€ b İnci aü Sökare » N Türkiye, bir çak defalar, yakım ğuda yeni sıyasal hadiıelınnde. '" b tırıcı seçilmiştir. Ve hiç # . yal Jııivîv'ıı ) vasından, kurtarmaya — muvaffak caktır. j

Bu sayıdan diğer sayfalar: