SAYIFA 4 Devlet yapıları (Başı I. ci sayıfada) Bukımsızlıktan çöküp gitmesi tabil bir bal şeklini almıştı. Cümhuriyetle beraber düze)tilmeye gavaşıları bu karışık işin tasfiyesi mali- ye bakanlığına bırakıldı. Oldukça düz- gün bir düruma giren işin daha sistem- di ve muntazam bir hale konulması, ve kendi çalışmalazından sayılmak gerek- tiğinden bu işin Bayındırlık Bakanlığı- na verilmesi düşünülerek, 2443 numara- d kanunun 9 uncu maddesi Bir haziran 934 de teşekkül eden “Bina- Jar fen heyeti,, bu işlerle uğraşmaya baş- Jadı. Bayındırlık Bakanlığı — binâlar fen heyetinin ödevi, bütün devlet binaları- mın yapı ve tamirlerine aid keşif, proje ve fenni evrakım — tansimi, işin idare ve müurakabesinin temini, ve hukuki mu- amelelerinin görülmesidir. — Bu işler merkezde binalar fen heyeti, vilayet- lerde de nafıa başmühendislikleri vası- tasiyle idare edilmektedir. Resml istatistiklere göre merkez vi- layetlerdeki resmf dairelerin sayısı 9820 kadardır. Bu sayıya bakan ve sairesi | haziran 035 ten itibaren Bayındırlık Bakanlığının ödevleri arasına girecek olan ilk, orta, lise ve yüksek mekteb- lerin sayısı olan 14425 rakamı da ilave edilecek olursa, merkezin binalar fen heyetinin ve vilayetlerdeki bayındarlık teşkilatınrın yapı ve temirleri işini Üze- rine aldığı resmi dairelerin — yekünu 24245e kadar yükselmektedir. Bu işlerin ehemmiyetini göz önün- de tutan Bayındırlık Bakanlığı, bina işlerindeki kurumlarını gerek merkez- de ve gerek vilayetlerde kuvvetlendir- mektedir. Bu alandaki çalışmalar 1 ha- xziran 935 den sonra Bayındırlık Bakan- lığına geçecek olan mekteb yapı ve ta- mirlerinin gecikmeden yaptırılması için esaslı bir duruma girmiştir. Şimdiye kadar alınan — sonuclardan ve yapılan tetkiklerden anlaşılmıştır ki resmi bi- na işlerinin bir elden idaresi hem fen, hem de mimarf bakrmından çok fayda- h olmaktadır. Vapılar ve yaptırılacak — binaların tahsis edileceği işe göre aynı sistem- de olması, fenni evrak — hazırlanırken muayyen formüllere bağlı tutulması, idare ve murakabeyi daha gıkı bir bale koymuştur. Binalar fen beyeti kurul- duktan sonra merkezde Bayındırlık Ba- kanlığı, ökonomi ve Ziraat Bakanlıkla- vTı, Temyiz Mahkemesi, polis ve jandar- ma mektebleri binaları yapılarını kon- trol ve idare etmiştir. Bunlardan Bayındırlık Bakanlığı bi- nası tamamen bitmiş ve muvakkat kı- bul yapılııuştır. Ökonomi ve Ziraat Ba- kanlıkları binası ile Temyiz Mahkeme- sİ yapısı bitirilmek üzeredir. Bu iki ya- pt nihayet mayıs 935 ortalarında biti. rilerek aid oldukları bakanlıklara tes- Tim olunacaktır, Polis ve jandarma mektebinin yapt- sı da 1935 yılı cümhuriyet bayramına kadar bitirilecektir. Bu binanın elek- trik, sıhhi tesisat ve kalorifer işleri bir mütcahhide ihale edilmemiş olduğu igin tamamen bitirilmesi 936 yılma ka- Tacaktır. amucibince Bu dört yapının ihale bedelleri şun- lardir: Bayındırlık Bakanlığı binası 530004 KHra, Ökonomi ve Ziraat — Bakanlıkları 699906 lira, Polis ve jandarma mektebi Bilnası 520.000 Tiradır. Ankara'da 1935 yılı içinde yapızına başlanacak olan İnhisarlar Umum Mü- dürküğü binası projeleri de müsabaka birinciliğini kazanmış olan mimar Bay Sedad Hakkı tarafından hazırlanmakta olup nizan 935 içinde eksiltmeye çıka- tılacağı umulmaktadır. İstanbul, Bursa, Eskişebir, İzmir gi- bi vilayetlerde bina işleri oldulça mü- him bir yeküna çıkmaktadır. Bu gibi ya- p: işleri çok olan vilayetlerimiz de Ba- yındırlık teşkilatına ayrıca mühendis, Tmimar ve fen memurları ilavesiyle tak- viye edilmektedir. 1 haziran 1934 den 15 şubat 1935 ine kadar 35 vilayette yapılacak 177 işe aid 918897 liralık keşif, proje ve şartname Ter merkez binalar fen heyetince tetkik — Ve tasdik edilerek aid oldukları vila- ç tlere gönderilmiştir. Her vilayetimiz- bayındırlık kurumlarının devlete aid Yabıneı gazetelerde okuduklarımız | ULUS. —a —*_J) Yeni Türkiyenin başlıca karakteri Fransızca VU mecmuasırın Türkiye hakkında yazdığı yazıları hulasa olarak okuyucularımıza anlatmıştık. Bugün bu yazılardan yeni Türkiye'nin karakteri hakkında yazılmış olan bir tanesini olduğu gibi, Türkiye'de bir müddet kalınca, yeni gümburiyetin başlıca — karakterlerine şaşmamak mümkün değildir. —Zaten Türkiye'ye gelen yabancı bunları gör- meve bile, onun gözünü açmak için hiç bir fırsat kaçırılmıyor. Orada kendile- rine rastladığım eski dostlarım — bana sık Bık şunları tekrarlamışlardı: Ken- dileti eski zamanların hatıralarını bile koğmak isterlerken hâlâ o günlerin has- retini çekenlere ve Türkiye'nin röne- sansının dünle bugün arasında derin bir uçurum açtığını anlamıyanlara kız- maktadırlar. Önun için, bu gibi yanlış- ları ortadan kaldırmak üzere her şeyi yapıyorlar. Mecmuanın kapaklarında, gazetelerin ilk sayıfalarında, her yer- de şu çok sarih yözleri gördüm: “Cüm- huriyetçiyiz, milliyetçiyiz, — halkçıyız, devletçiyiz, Mâikiz, inkılâbeıyız.,, Yani: bir dün olduğumuzun aksiyiz, bizi kuv- vetli yapan ve ülkemizin istkbaline o- İan umudumuzu bize veren budur. ... Yeni Türkiye hatiblerinin tercih et- tikleri mevzu şudur: Yirmi beş yıl ön- ce ne idik? “Ulu Atatürk ulusun başı- na geçerek bizi bu yokluk uçurumun- dan, &ryasal ve ökonomik esaretten na- sl kurtardı? Ulus ökonomi istiklalini altı yüz yıldır görmemiş bir halk yığı- nına, bunların tadını nasıl — tattırdı?,, Gördüğünüz gibi, sıyasa ve ökoenomi biribirinden ayrılmamıştır. Türk ulusu şimdi bakit olarak gururlandığı bu is - tiklali, geçen altı yüz yıl içinde gör- müş müydü? Bunu gözden — geçirmek değil, bu istiklali tarif etmek zamanı gelmiştir. ... Milliyetçilik, yeni Türkiye'nin — bü. tün yeni rejiminin Üüzerine kurulmuş olduğu sağlam kayadır. Bence yukarıki tümledeki “milliyetçiyiz,, kelimesi ba- şa geçmelidir. Türk milliyetçiliği insi. samlıdır, onun bütün parçalara ayrıl- maz bir tarzda biribirine bağlıdır. Bir haşkası da bana şöyle diyordu: “Bir tek amaca doğru teksif ettiğimiz gay- retlerin ahenkli ve devamlı olmasından dolayı bize yalnız birkaç tane yol gö terici düşünce lâzımdır.,, İşte bu düşüm celer, Atatürk'ün başkanı bulunduğu Cümburiyet Halk Fırkasının progra- mina esas teşkil etmektedir. Y eri Bu milliyetçiliğin dinamizasi müte- madiyen harekettedir. Çöünkü türk u.w- su taybettiği zamanı telafiye çalışıyor. Türk milliyetçiliğinin ana vasfı, in- kılabeı olmasıdır. Yani o, başlanan iş sonuna kadar götrülmezse bozulacağı- ni ve biribirini takib eden inkılâbların bir an bile gecikmesi gerek olmadığını düşünmektedir. Konuştuğum zevattan biri bana; — On yıldanberi “cebri yü- rüyüşler yapıyoruz, diyordu. - Hiç dur- muyacak mısınız? - hiç bir zaman! bi. zim atılışımız durdurulamaz, bu atılış bizi daima ileriye doğrü götürüyor. Za- ten bize örnek olan, önderimizdir. ... Atatürk bu örnekle bu atılışım tâ kendisidir. Türkler anlayışta birlik ol- duğu için çalışmada da birlik olduğu- nu; Atatürk her sabah bütün bir ulusa yeni talimat verdiği için dinamizm ve mütemadi değişiklikler olduğunu söy- Tüyorlar. Atatürk yalnız yeni Türkiye- yi kurtardığı için değil, onu dirilttiği ona muzaffer milliyetinin duygusunu aşıladığı ve her alanda aynı yenilik a- zim ve enerjisini gösterdiği için bütün bir ulusun dehasını kendine toplamız- tır. Bizi çok samimi bir tarzda karşıla- yan saylavlar diyorlardı ki: “İstediği- niz kadar arayınız, acun tarihinde ge- niş bir inkılaba başlayıp bunu başar- dıktan sonra sürekli bir rejim kurmak içim gerekli olan bütün meziyetleri ken- dinde toplayan bir tek adam bulamaz- Bmız. Aynı dimağ, yıkma çareleriyle yaypma çarelerini hesabladı. Sahahleyin harici işleri halleden ve gecc geç vakta İL *er tarikcilerin ve dilcilerin toplan- * dilimize çeviri yoruz: tılarında bulunan bir şefe yalnız Cüm- hur Reisi demek, hakikatte pek kifa- yetsizdir.m Ulusa gelince, onun hayranlığı çok ateşli ve minneti sonsuzdur: “Sevgili kurtarıcımız uzün zaman şan ve şeref- le yaşasın. Ülkümüzün sınırı yoktur.,, Bu gözler Atatürk'ün her yerde - en mütevazı, en fakir ve en ücera kulübe- lerde bile - bulunan tesimlerinin altı yazılıdır. Bu insicamı, bu dinarmizmi anlamı- yanlar, yeni Türkiyeyi hiç anlayamaz- lar, ... 'Türk saylavları bana, düşünce ve maneviyat bakımımdan Fransa'nın ço- cukları olduklarını, XVITİ inci yüz- yıldaki fransız filozoflariyle bizim ih- tilalimize olan merbutiyetlerini anlat- mışlardı. Bununla beraber, yeni Türki- e kültür alanında hiç bir harici nüfuz altına girmek istememektedir. Ökonumik bakımdan da aynı düşün- celeri ileri sürebiliriz. Dostlarım benim yanımda, gittikçe kapanan bir ökono- mi tatbik etmediklerini sık sık söylü- yorlardı. O zaman şaka tarzında onla- ra, çekindikleri bir ithama karşı kendi- lerini müdafaa etmek için böyle söyle- diklerini bildirdim. (Esasen bu ithama maruz kalan yalnız Türkiye değildir.) Fakat onlara — göre 16 milyonluk bir halk yığını üzerinden 2 — milyonunu şehirli, 14 milyonu köylüdür. Türkiye- nin ökonomik sıyasada kendine rehber edindiği şey de, nüfusun bu suretle tak- #im edilmiş olmasıdır. Ziraatte, tohum ıslahı işlerinde, silo ve depolar, mete- oroloji enstitüleri kurulması, ziraat ma- kinaları getirtilmesi ve çiftçilere yar- dım gibi alanlarda yapılan terakkiler- den sevincle bahsediyorlar, — bağcılar grupunun başkanı olduğumu bildikleri için, eski devirde enstitü — olmadığını, ülkenin yalnız 80 dönümlük bir fidan- lığa malik olduğunu, şimdi isve bir ent- titü ile, 930 dönüm kaplayan yedi fi- danlığın mevcud bulunduğunu, bu fi- danlıkların on yılda B25.676 tane Ame- rikan asma fidanı dağıttığını söylüyor- lardı. Zirastton sonra sanayi gelmektedir, Fakat Türkiye'deki sanayi, çok büyük sermayeler istiyen ve içinde bulundu - Kumuz kriz devresinde büyük tehlike- lere maruz bulunan büyük sanayi de- ğildir. Bununla beraber küçük sanayi de çabuk inkişaf etmektedir. 1927 fab- rikaların sayısı 130 iken, bugün 2.500 dir. Mali vesaitin kifayetsizliği, müte- hassısların azlığı, — hulâsa her şeyin yeniden yapılması gerektiği düşünülür- se bu sonucların ne kadar dikkate de- ğer olduğu anlaşılır. Türkiye her şeyden önce kendi ü retmenlerini (müstahsillerini) koruma- ği düşünmüştür. Gümrüklerden yana hürriyete kavuştuğu ağustos 1929 dan- Peri Türkiye bu hürriyeti kullandı ve bu kullanışın hasıl edebileceği tesirle. re aldırış etmedi. Ondan sonra — genel kriz ve döviz buhranı başladı. Türkiye tereddüdsüz kontenjantman yolunu tut- tu. Çekinmeden yeni tedbirler aldı ve şu kuraldan ayrılmadı: Bizden satın 2- Janlardan biz de satın alacağız: malla- rımızı almayanlar ya Türkiye'yi kapa- h bulacaklar, yahut da bizim malları- mızı satın alacaklardır. Türkiye bu a. landa öteki devletlerin yaptıklarından başka bir şey yapmamaktadır. Yatnız, yeni kurulmuş sanayiini, çabuk gelişen ziraatini korumak mecburiyetinde bu- hunduğu ve bu yeni kurumların çoğu devletin malı olduğu için, ötekilere gö- re daha azimle hareket etmek mecburi- yetindedir. “Devletçiyiz,, kelimesini münakaşa etmiyelim. Kamutayın ikinci — başkanı ve Ankara hukuk fakültesi profesörle- rzinden olan büyük dostum B, Hasan, bütün ökonomik ve soysal meselelerin ülkenin maddi durumanda doğurduğu akisleri gözden geçirtmiştir. — Onunla Hilhassa içerde ve dışarda ticari müna- Yazan: Meario Roustan. Fransız saylavlarından ve eski bakanlardan, parlamentolararası birliği ikinci Başkanı, sebetleri düzene sokanak için kudretli bir tarzda kurumlandırılmış olan Tünk- ofis'ten bahsettik. Türkler Gümhuriyet Merkez Bankasından, Ziraat ve İş Ban: kalarından, ülkenin ökonemik yaşayı- şını idare eden bütün kurumlardan ol- duğu kadar Türkefis'ten de gurur duy- maktadırlar, ... Bu kurumlar ökonumiyi hangi yöne götürüyorlar? Anlattığımız gibi ente- lektüel kültürde, ökonomik çalışmalar- da aynı sonucun elde edilmesine yarı- yor ve yüzyıllardanberi ökonomlk, e- yasal, manevi ve entelektüci azadlıktan mahrum kaldığını — bildiği için bütün bunları ele geçirmeğe daha fazla uğre- şan bir ulusun gündelik çalışmalarını görüyoruz. Alkışladığımız türk hatib- leri türk milliyetçiliğinin muntazam, emperyalist, mütecaviz değil inkılâbcı olduğunu; dalma diri ve taze olan bu inkılâbcı milliyetçiliğin, bir tek sekâ- nın idare ettiği ve bir tek azmin kur- duğu #ıyasanın temeli olduğunu söyle- diler. “Biz, dâhi bir Önder'in nurlu isin- den yürüyoruz..., Bu cümleyi birçok defalar işittik ve Önder'in, bütün bir ulusu bangi yoldan yürüttüğünü gör- dük. Eski ve sadık dostum, büyük şair Fazıl Ahmed, bu yolun değişik merha- lelerini hulâsa ettikten sonra ilave edi- yordu; "Bunların bepsi aynı yoldur ve biz bu yolun sonuna kadar gideceğlz 1, .Londra'da avusturyalı- larla ne görüşüldü? Londraya varan Avusturya heyeti - nin hangi meselcler üzerinde İngiliz diplomatlarile konuştukları hakikında haber veren Taymisin 26 şubat taerihli nüshasında deniliyor ki: "“Bu konuşmalarda ne Hababuag ha- nedanının avdeti, ne de Avusturya or « dusunun artırılması - meselelerine asla temas edilmemiş, Tuna andlaşması ve Avusturya işlerine müdahale edilmeme- Si konuşma mevmnunun — osasını teşkil etmiştir.. Avusturya devlet adamları, bu and- laşmanın Karşılıklı olmasını ve Avus « turyanın merkezi Avrapadaki bütün de- gişiklikler karşısında değişmeğe mec - bur kalmamasını istedikleri tabmin o - tunabilir. Avusturya bakanları İngiltere dev let bankası müdürü B. Montagu Nor * man'ı da on dakika kadar görüp görüş .» müşlerdir. Bu görüşmeden bu ziyaretin bir ö » dünc para almak maksadile yapıldığı » na hükmolunmamalıdır. Bu kısa görüş - mede bakanlar, İngilterenin şimdiye ka. dar Avusturyaya paraca ettiği yardım - lardan dolayı teşekkür etmeğe lüzum Kgörmüşlerdir. ULKU 3ALKEVLERİ MECMUAS: Mart başında çıkan 25 inci sa- yısı ile üçüncü yılma başladı. Bu sayı ile bütün Halkevlerinin bir yıllık çalışmalarını gösteren bir broşür parasız olarak verilmekte- dir. İlân İstanbul'daki Gazetecilik ve Matbaacılık Türk Anonim Şirke- ti, (Milliyet) namını Ankara'da baskı ve klişe işlerini tcahhüd e- decek vekili bulunmadığını gör - düğü lüzum üzerine Ldn etmekte- dir, B. Şaht'ın bir söylevi Almanyanın ökonu* mik durumu Laypzig, 6 (A.A.) — Yıllık Layprifi panayırının açılması dolayısile ökono- ve bilhassa Almanyanın bugün acunulü mühim bir kısmın; nasyonal sosyalist * —| lerin kültüş sahasındaki uğraşmalarına olduğu bir sırada balli imkâne #siz görülen bir takam ökonomik sorutu lar karşısında bulunduğundan hiç ll — senin şüphesi olmadığın: — söylemiş v d—ı.edu * — Bay Hitlerin tasvibi ile söz eöğ lediğimi ve hareket ettiğimi temin ede- rim. Ulusal ökonominin hâmisi ben de Bilim, odur. , Ökonomik — kurizden bahseden B Şaht, bu krizin büyük savaşın bir #0* nucu olduğunu söyledikten sonra şöy- le demiştir: “— Bu nokta aşağıdaki rakamlarli sabittir. Savaştan önce yabancı memle- ketlerin Almanyaya 25 milyon mark borgları verdı. Şiindi ise Almanyanın dışarıya olan boreu — bundan fazladır. Almanya, borçlarını ödemek için elin * den geleni yapıyor. FPekat ithalatın tahr didi ve yabancı memleketlerin dövir dampingi bu busustaki gayreti boşa ç- karıyor.,, Bay Şebt, bundan sozra bütün acur 'mm_uhıııundıuurlıü— badele yapılması sistemine doğru git * “nekte olduğunu, Almanyanın herkes « ten çok bu sistemin kaldırılmasına ve bir çok uluslar arasında mübadeleler yapılmasına taraftar bulunduğunu söy- lemiştir. Bakan demiştir. ki: — Borglarımızı ödemek için iki yol vardır. Birisi faiz nisbetinin artı- rılması, öteki de alman ihracatımın küff mükdarda artırılmasıdır. Almanyanın ökonomik alanda yapmış olduğu yeni teşkilat muvaffak olmuş- tur. Çünkü kış mevsimi üretim mik - garını artırdık. Fakat mübadele kolay değildi. Plânumzsın deha iyi bir suret- te inkişafına dışarı borçlarını artran kliring anlaşmalar, hammaddeler satan memleketlerin satn alma kabiliyetleri - nin azlığı, yabancı memleketler. güm- rük resimlerinin artması, alman emtie- #ırı İdha) eden memlcketlerin takib et- mekte oldukları kontenjan sıyasası ve en sonra para fiatlarındaki değişiklik- der, düşüşler ve esire mani olmuştur. Sanayi memleketi halinde bulunan bir devletin hammaddeler üreten müs - temlekelere ihtiyacı vardır. Bu suretle bu devlet ulusal sanayi için vücudu ge gekli bir mütemmim elde etmiş olur. Eğer Almanyanın müstemlekeleri ol - muş olsaydı bugünlei — güçlükler - ko- Taylıkla halledilirdi.,, Acun ökonamisinden babse girişen Bay Şaht, Almanyanım muntazam öke- momik münasşebetler — tesisi arzusunda olduğunu vc bu münasebetlerin kültür alanındaki münasebetler için caaslı bir #mil olacağı fikrinde bulhnduğunu #öylemiştir. B. Bakan sözlerine devamla demiştir ki; bu sebebten dolayı nasyonal sosya- Hst Almanya acun ticaretinin yeni büşe tan Öüzenlenmesinde çalışma birliği 1- gin elinden geleni yapacaktır. Bunun için Almanya, kendisinin dışarı borçla- Tıtı kayıdsız ve şartsız olarak tanıyor, fakat Almanyanın borçlarını “ödemek bustusundaki iyi niyeti, alacakirların al man malların: satınalma hususunda gös terecekleri iyi niyete bağlıdır. Çünkü Almanya dövla olarak todiyede buluna- maz, Nasyonal sosyalizm, — uluslararası krediyi acun ticaretinin gerekli bir ua suru olarak kebul eder, Almanya, ulusu kendi vasıtalariyle beslemnek için bütün kuvvetini harca * maktadır. Almanya, Hazam: H tihselini bir otargi ülküsü için değik sırf kendini mulmdasa enek kaygusu ile artırıyor. B. Şaht sözlerinin sonunda sanayi G” habına hitab ederek onları ihracat mik> darım artırmak için bütün kuvvot vE kudretlerini kullanmaya devet ermistii — mi bakanı B. Şaht bir söylev söylemiz —