USTOS 937 ÇKT ıfSovyet İlim Heyetinin Kutupta Geçen İki Ay- Üye AM PD Şimal Makta Kutubunda kışla olan Sovyet Heyet ııı;“ Papanin ve Krenkel, ğ zle aşağıdaki — raporu | “>dermişlerdir Utubda sabih buzlar üz- | © yaşamağa başlıyalı lı“'Y oldu Muhite ve ma 1 #eraite tamamiyle alış #i Buradaki hayatımızın h. lnı.k hedeli var: Müm- Bi olduğu kadar fazla mik h 'a ilmi mak Mi tetkikte bulun ..::d“!ne. her ilmi müşa- İ kabine ve laboratuvar HAriyelerini bazan altüst Yeniliklerdi. Halbuki l :;:' ilmi çalışmamalarımız ! Ui 4 ve yeni bir safhaya .:o*:'lr- Çalışma ve tetkik Arımızı artık tam ola- İ ıNıılııııedilı ve mühim ? neticeler alma mer- “'."0 girdik. Faaliyetimi- © kati neticesi şu ola- a Şaktır Kutub — havzasının | âç ı:' mıntakası bahsinde, İt kimsenin hakkında ©gi bir şüphe ileri sö Ceği bir kanaata var Unu tesbit etmek ve ir fikir edinmek. ep ” Slimlerimiz Şirşov —::dmoı. durmadan etra- 'aki muhitin hususiyet- h!delmehı ve bun tinde mütemmim Let- '& bulunmaktadır. Tas- “Neğe vaktimizin yetiş- Ş derecede zengin ma- elde ettik, İlmi tet- için aletlerimiz ve İçin kanlarımız azdır, Wohyı Şirşov, bazen Maaş İ surette yirmi dört lışğmak mecburiyetin İmaktadır. Zira aynı ertesi günde ihtiya- Yardır. "diye kadar tesbit ed- olan keyfiyet vardır, o Mtup mıntakasında, Buz * &, 3000 metre de 'Üne kadar hayvani ha ş—.::vcul bulunduğudur. Si ve Fedorovun isti : bulundukları zaman, _'*:“kllılul biz yapıyoruz. : ğ n 4 , l h EFEL İ '& birkaç satırlık bir S Zehranın Fikre :. mektupla beraber V '& k H tdğı t_d— t Kuru bir teşek - .xl'.— € yarın allahsıs '.N ta Releceğini — bil *!, î'lllıı son — salırımı z derin bir nefes * hafif güldü. Vd SD B dt akıyor, yüzünde za An beliren çizgileri k için başını has- " karanlık divarla Mar sevgilisinin en hlı'ılu:lıııl gözden d Vi h Smağa çalışarak ona Tü RKDİLİNİN MİLLİ ROMANI No: 63 da duran zarfa ilişiyor. Genç İlk MesaiRaporu mur olduğumuz ev işleri de büyük bir zaman ve kuvvet almaktadır. Kampımızın bu: lunduğu buz parçası üzerin de, kutup yazı dolayisiyle, ufak gölcükler teşekkül et- mekte ve ihtiyat erzak üs lerimizin hemen her daim yerlerini değiştirmeği — icap eylemektedir. — Dizlerimize kadar su içinde, tonlar ağır lığında eşya taşıyoruz. Papa Din, şuların akması için, bu- zun sathından denize kadar yaptığımız delik — civarına kadar yollar kazmaktadır. Ayrıca, hemen her gün, ça- dırımızı örtmek - üzere kar getirmek icap eylemektedir. Bütün bu işler arasında, ye mek pişirmek ve yahut her birlikte 4.000 metre su de- rinliğinden nümüne çıkar mak için de vakıt bulmak lâzım gelmektedir. Ayrıca meteoroloji bültünlerini mun tazam surette neşretmek iç: in de daima vkkti saatı kol- lamaktayız ı Yanımıza beraber aldığı mız büyük kitap paketini | daha çözmedik. Belki de hiç çözemiyeceğiz. Zira, oku l mak için bir tek saniye bi le vaktımız yoktur. Bizim için kişabın yerini ve gazetenin yerini, aldığı miız radyogramlar tulmakta D dır. | Kutupda, buzlar üzerinde, çok foal ve her cihetten çok enteresan bir hayat geçiri yoruz. İlmi tetkikler haricin de yegâne zevkimiz, muh telif teşekküller tarafından, dostlarımız ve akrabalarımız tarafından bize gönderilen telsiz mektuplarıdır. Herkes. ten ricamız, bize daha sık ve daha fazla ve geniş mek tup yazmalarıdır ; Dünya benzin Petrol İhtiyatı Jeoloji Beynelmilel Kong- rına çeviriyordu.. Bir öksü rük daha. Sonra derin bir sesizlik.. Genç kız. kolsaatine ba kıyor.. Haslasının ilâç alma zamanı gelmişti.. Ayağa kal- kıyor: — Bana müsaade ederse- niz Ilâcınızı getireceğim, di yor.. Ve oradan uzaklaşı yor.. Süat ses çıkarmıyor. Bir müddet onun ardından dal gn dalgın bakıyor . Sonra, birden gözleri küçük masa azaşından Güubkin, dünya ihtiyatı hak kında bir rapor okunmuş im — Akademesi tur Raportöre göre, dünya pet rol ihtiyatında Sovyetler Bi rliğinin payına düşen hisse, son seneler zarfında mühim sürette fazlalaşmıştır. 1935 senesindenberi, Sovyetler Birliğinde tesbit edilen pet | rol ihtiyatı, evvelki mikda rız iki misline çıkmış ve 3 milyar 877 milyon tona ba liğ olmuştur. Bu ihtiyatlar faal ihtiyat zümresine dahil bulunmaktadır. — Sovyetler Birliğinde tesbit edilen pet rol ihtiyatı, dünya ihtiyatı: nın yüzde 54,8 ini teşkil ey: lemekte ve bu suretle Sov- yetler Birliği petrol zengin liğinde birinci mevkii almak- tadır. Raportöre göre, ikin- ci mevki, | milyar 765,3 milyon tonla Amerika Bir leşik devletlerindedir Dünya ihtiyalına nisbetle Amerika Birleşik Devletlerinin payı, yüzde 25 tir. Bu suretle bu iki memleket elinde dünya petrol ihtiyatının yüzde 79, Bi cemedilmiş bulunmakta- dır. Bunlardan sonra, petrol bak!mından en zengin mem leket olarak, sıra ile, 395 milyon ton ile İrak, 299 milyon ton ile İran, 235 mi- İyon ton ile Venezüella ve 138 milyon too ila Hollan:- da Hindistanı gelmektedir. be: raber bunların dünya ihti- yatındeki — hisseleri, yüzde 20,2 dir Raportörün güre, halen bütün dünyada, 7 milyer 77,3 milyon Diğer memleketlerle yalnız tasrihatına ton petrol iİhtiyatı mevcuttur. Sovyet Akademi dan Gubkin, raporunun s0 azasın" nunda, bütün memleketler- de toprak altındaki petrol tarzda aynı şekilde ölçülmesi için, kongreye tek bir metod pr- öjesi teklifinde de ihtiyatının aynı ve bulun- #tasen, ikimizin me | resinde Sovyetler Birliği İl | muştur AT Ve ,':,A;ig ıi;ış»v KU Z hi ÇANYE YAZAN: Halil Bedi Fıral mimar bir dalgınlıkla unu tulan mektubu, — büyük bir heyecan ve yürekten bir is- tekle, hırsla açıp oküyor.. Gözlerine inanamıyor.. Bir daha okuyor.. Üçüncü oku yuşün son satırlarında kızıl ay yıldızı elinde küçük bir şişeyle içeriye giriyor: — Şefika beni affet.. Aradan on dakika geç- mişti . Tabakasından bir si ğara yakarak genç kızın e! lerini avuçları içinde sakla- mağa çalışan Mimar sevinç: Hi fakat ürkek ürkek söyle- niyor: D General Göring Bütün Peliliğin |Almanları Seferber Etti Fransızca Lentransijan ga- zetesinin Berlin — muhabiri bildiriyor: Gencral Göring, evlerde ki bütün çöp ve artıkların kullanılması hakkında - bir emirname neşrermiştir. Bu emirnameye göre, nüfusu 35,000 ni geçen bü- tün yerler, çöplerin işe ya- rıyan — kısımlarını ayırmak üzere teşkilât yapacaklar- dir. Diğer taraftan, mekteple rin yakında aç ağı naza rı titibara alınarak, progra- ma bir mecburiyet konul müuştur. Her talebe, haftada iki gün, bol etle pişen ye- meklerdeki kemikleri ayı racaklar ve bunları bilâha re iane olarak vereceklerdir Geçen sene, Berlin mek teplerindeki talebeler “ke mik toplama işi, ile ciddi surette meşgül - olmuşlardı. Her sabah talebe, evinden çıkarken, yemekten artan kemikleri toplıyarak bunla- * mı mektebe getiriyor ve sırf bu iş için tahsis edilen san > dık veya fıçılara atıyordu Bu usul gayet iyi bir netice ' vermiş ve geçen sene tale belerin 250000 kilo kemik | topladıkları anlaşılmıştır. Bu | netice üzerine, bu sene bu usulün, Almanyada bütün | mekteplere teşmil edilmesi | kararlaştırılmıştır Bu kemikler en beklenil- medik muhtelif maddeler Amaline yaramaktadır: Me- selâ, kola, makine yağı, olein, gliserin, mum, stearın, sabun . 5.000 Ton kemikten, 5300 ton yağlı madde, 750 ton besi yemi ve gübre çıkmak- tadır kSılıtı yaprağı ve balık kılçığı Esasen kemik toplanması #ikrafa karşı mücadele» nin ancak bir safhasıdir. Bir se ne içinde yalnız Münihde nüfusu 750 000 dir. Bu mü cadele şu neticeyi vermiştir: 55 vağon kemik, 112 va ğon kâğıt BÜ vağon cam, 42 vağon demir, 37 vağon teneke, 10 vağon mine. Bu rakamlar, yalnız; Al manyada resmi lerin ne kadar “tavsiye, büyük bir süratle yerine - getirildiğini değil, ayni zamanda hükü- metin “iki ucu biribirine ge- tirmek, hususundaki azimle rini de göstermektedir. Ofarşi derhal yapmak lâzımdır emrediyor, Yeni listede herşey var dır, salata yaprağından tutun da zayi olan saçlar, balık kıl çığından tutun da, kumaş haline gelen böcek kadav ralarına kadar herşey Almanyanın propağanda ve reklâm teşkilâtının ne berber dükkânlarında kadar kuvvetli olduğu ma lâmdur. Şimdi her tarafta bu husustaki reklâm ve pro pağandaları görür ve duyar- sınız “Eğer — Almanyada başına haftada aile bir parça ekmek israf edilse, bu, senede 90.000 - ton buğ dayın mahvolması demek- tir , “Almanyada, haftada, 8 milyon tüb diş macunu sa- tılır; yani senede tam 416 milyon tüb. Boş bir tüb va- satl olarak 12 gram ağırlı gındadır. Eğer boş tübü ge- tirip teslim — etmektense dı- şarıya atarsanız, bu, sene- de 4992 ton kalayın kay bolması demektir ki, bunu, ecnebi parasile, ecnebiler- den almak mecburiyetinde kalırız .. Malümdur ki, — Almanya bilhassa yağlı maddeler, te reyağı, makineyağı ve bu- na benzer maddeleri bul makta sıkıntı çekmektedir Bunun için Genersl Göri- ng, bütün Alman gençliğinin ormanlara giderek orada Kayimağaç meyvelerile Ka- yin kozalığı -toplamalarını emreltmişlir. Çünkü bunlar la mükemmel yemek yağı yapıldığı anlaşılmıştır bunu | edavisi Yirmi beş — senedenberi cerrahlıkla kayda değer bir terakki görülmemiştir, de- biliyordu.. Fakat — Avrupa gazetelerinin haber — verdi- ğine göre Lizbonlu doktor Moneiz ile Vaşingtonlu dok- tor Fremanın yaptıkları tec- rübeler Iyi netice vererek bir cerrahi ameliye ile de- liliği izale etmenin — kabil olabileceği anlapılmıştır. Pu doktorlara göre delilik mu - hayyilenin ifrat — derecede hassasiyetidir; ve şu halde hassaslığı tevlit eden mer- kez kaldırılınca delilik de ortadan kalkmak lâzımdır.. Bu ameliyeye tâbi tutulan hastaların biraz zekâlarını ve tamamiyle — deliliklerini kaybettikleri — görülmüştür. Şimdilik kâfı bir netice de- ğil mi? . A / Atatürk Manavralarda ( Baştarafı birinci sayfada) yük manavralarda hazır bu- lunmak üzre davetli bulu. nan Romen ve Yoguslavya askeri heyetleri bu sabah İstanbula gelmişler ve mera:* simle karşılanmışlardır. Manavralara davetli bu- lunan askeri heyetlerin ge lişi tamam olmuştur. | Ankara, 17 (A A )— (Çor: lu manavralarını takibe me- mur bususi muhabirimizden:) Büyük Trakya manavra- ları 17 ağustos sabahından ilibaren bugün Çerkez kö- yünden bhareket eden bir kırmızı tümenle bir mavi tü. menin Manika köyünün ce- nup sırtlarında karşılaşma- sile başlamıştır Muharebe evvelâ mavinin taarruzu, sonra da kırmızının mukabil taarruzu halinde cereyan etmiştir. Atatürk refakatlerinde Başvekil İsmet İnönü, Dahi liye Vekili şükrü Kaya ve maiyetleri erkânı olduğu halde gelmişler ve manavra sahasını gezerek harekâta iştirak eden birliklerin vazi- yetlerini — gözden geçir- mişlerdir. Manavra devam ediyor. ——— —. namıyorum.. Şefika, bunun bir röya olmasından o ka- dar korkuyorum ki. — Hâlâ mı şüphe ediyor- sun Süat?.. — O kadar mesudum ki. Saadet insanı bazan şaşırtır mış derler, ne doğru.. Hastabakıcı sesini çıkar- madı. Genç süubay avuçları na gömdüğü elleri dudakla vına yaklaştırdı.. — Yüzüne dökülen kumral saçlar genç kızın yanaklarında - beliren kızıllığı örterken Mimarın alev alev dudakları beyaz ve güzel parmakları sanki yaktı . Birkaç dakika sessiz dur- dular . Şefika, bütün bir şüp - heyi dağıtan mektuba masu miyet dolu gözlerle bakar ken bhastasının — saçlarında gezinen ellerini artık çeki- yordu ki gülerek ona baktı: — Her hakikati anladın değil mi Süat.. — Fakat okadar hayret - Saadetime bir türlü ina-| ediyorum ki Şefika . Bunu daha iyi anlamak için mut- laka Fikreti görmek isterim.. - Neden?.. — Zehranın masum ol- duğunu o da bilmelidir.. — Zehrayi nereden tanı- yor sunuz? . Onu tanpımam ama, mektupta adı geçen Hikmet, nasılsa benim bir arkada şımdir. Ciddi mi söylüyorsun.. Ay, bu çok tuhaf. — Evet.. Bu işte mutla- ka bir yanlışlık olmalıdır.. Çünkü Zeynep bana söz vermişti., - Zeynep mi. Kim bu kadın?.. - Bu hikâye uzundur. Şefikacığım . — Neler söyliyorsu Süat.. — Herşeyi sonra anlatı- rım.. Yalnız Zehrayi mut- laka kurtarmak lâzım, Bu imkânsızdır. Süat.. Arlık iş İşten geçmiş.. Daha değil mi? . evlenmemişler — Evet.. O halde — İstanbulda kardeşime bir telgraf veri: rim, vakayi kısaca anlatı rım. Yarın Fikretle de gö rüşürüm. — dedi.. Genç kız ümitsiz boynunu büktü: — Geç kaldık Stat, de- di. Ve sonra ilâve etti: — Bir genç kızın kırılan ve — çiğnenen İzzetinefsini tamir o kadar müşküldür ki.. İkisi de susmuş, birbirlerine sessiz bakıyorlardı , Gece bütün sessizliğiyle hastahaneyi sarmış, tenha ve kimsesiz koğuşta asma saatin — tıkırtılarından başka ser yok . Şefika — hastasını fazla üzmemek — için birden ayağa kalktı: — Diğer hastaları yokla- | mama müsaade edersin de- (ğil mi Sünt. dedi. Elini Duzattı ve sonra yan tarafa kayan örtüyü hastasına ör- terken hafif bir kımıldan: ma oldu.