ı.c“lııuı bir. geceydi.. Dil Multatıl bir havayı te m ediyor çehrelerde &u bir gülüş Neşesi gür ç lenti . Muhitin yabancısi %7'1'—4 Yalnızlık — ses ü::—! büsbütün ağırlık kim, Tüuyor ben de avunmak tiy, Sesizlikten —sıyrılmak e- 'Ordum Bllrina cen okşar bir '..d'!l © gece koluma gi "q'k beni bilmediğim kısa lla sürükliyerek mando- Üt sesleri dole bir ocağa Ş AD "-:'dınıı çehreler — güler . 'trden eser yok,her du ..k:.' havadan dem vur bir U, # * * Zünca boylu.. —Kaşları İ& ve çatık sesi gür elin Mandoloni :::;l: harekete N ir makine gi bi M'd. durmıyan 0 Zaklar yapan bir vücut , | ,_ı"tı'ınud. onun büyük “Ündi Var.. Gözler onun üze Nk: Yüzüyor. gülen çeh- t OPdan neşe içiyor, her llagöfta zevkile - hareke | Y' Muharrem oğa.. 'a .:'.dıki arkadaştan a Sğa diyor'ar, diye :ı:. Gülda, İYormusun . Önünde.. Yertde bher iş ve eglen k öşta o gelir.. Bizler ) ı;"tııqlııııyıı. Onsuz . fh B " top anlı İş yapama- ı 4,.“_ M sebeble ağamızdır ıa': he X Pol 0.'— * * * ıl' © coşmuş gece Yıllardır birbirine dert | üı._ N t#amimi iki arkadaş IK Deha — sanraları - bir muttasıl gelmiş eki mandolini bırak- kaşlarile beyaz çeh: yaraşan gülüşile geldi. Merhaba kar 'erek konüşmamıza 4 Z ayrı geçmiyordu n ::İ'h Bana hayalımın par: H ü,ı_ bi n bahsa — girişti İ ık".ı" anlatışı — vardiki.. P u ç Umden dalmış mütta- : q'—hyoıduıı. ( :o“KDILıNıN MİLLİ ROMANI İt emir verdi.. “Ne Sri... Hey tanrım hey San kalır. *İşte ko vaşın — yavuklu " Çevlât kokusu, zifaf y 'ati tarafı . Sen *Çan.. Veryansına k ç, k z ı("lllırı. dipçik, Zma, kürek, ele * Yeriştirdik, dur S t * b" firant . Geçer mi Zâmanlar bir daha 5. 'klîııı da kav- | eeler.. Çekoslavakyanın İktisadi Vazi- yeti Ne Halde Bulunuyor?.. Hükümet buhranı, caki ka- bineden yalnız maliye nazı: | rı Dr. Kalfusun ayrılması ve Dr. Hodzanın yine eski ar kadaşlarile üçüncü kabinesi- ni teşkil etmesile sona ermiş ve buhrana sebep olan buğ day meselesi ortadan kalk- mıştır. Hükümet organı olan «Prager Presse» gazetesinin yazdığına göre yeni hükü met, demokratik koalisyon fikrinin yeni bir zaferinden doğmuş olup devletin harici ve dahili emniyeti, milli ek- alliyetler hukunun mahfuzi yeti, yabancı memleket'erle olan münasebetleri normal- leştirmek ve derinleştirmek* iç pazarı canlandırmak su retile ekonomik hayatın in kişafı için bir zaman teşkil etmektedir. Buğday fiatının nisbetinde tehaddüs eden ih HWİAF dabi ziral pazarların takviyesi için açılan bir mü eadeleden başka bir şey de gildi, buhran Özerine heye canla beklenen değişiklikler vukua gelmemiş, siyasi me suliyet şuuru ve par'manter bir koalisyonun İâzım oldu ğu kanaati ve bu koalisyo nun cüzi değişikliklerle 1929 intihabatından beri devlet bünyesindeki sakin demok ratik inkişafa hâdim olmuş olması baş normal münase bat idamesinin umumi barış unsurlarından biri olduğunu kaca yeni tecrübelere giriş meğe ihtiyaç hissettirmemiş tir. Bu meyanda muhalefe tin devlet menafiini bihak kin takdir ederek izalesi işinde müşkilât gös termemiş olması memnuni- teyid edilmektedir. *Lidove Noviny, gazetesi | “Müstakbel harpte Çekoslo | vakya, başlığı altında İngi- | | kadınm, denize düşüp yanın buhranın | yet ve şükranla kaydolunu | yor Bahranım izölesi işinde müşkilât göstermemiş olma , sı memnuniyet ve şükranla | kaydolunuyar. Buhranın iz alesi işinde parlamento dı şinda bir hükümet teşkili | fikri mesul mahafillerde mev- ıımıt'ıılıı bile edilmemiştir Bu bhâl, siyasal partilerin demakratik inkişafın koru * yucuları mfatile bilhassa bu: günkü ciddi bir zamanda | kendi mesuliyetlerini müdrik | olduklarına delil olarak gös | terilmektedir Koalisyunun değişmeksizin | ve zayıflamaksızın idamesi hükümette ve — hariciyede | status guonun — muhafazası, diş #iyasada değişiklik olma ması, hariç ve dahile karşı İ sulh selâmet politikasının | idamesi tebarüz ettiriliyor. ı Alman aktivist partıleri nin Hodzanın üçüncü kabi | neşinde de teşriki mesaiye devamları geçen Şubatta | kararlaştırılan hattı hareke , te-bağlılığın ve aradaki iti madın bir misâli o'arak gös terilmekte, milli ekalliyetler- le teşriki mesal - olunacağı — O hayatta.. İzdirag keder | iyi değilmi — dedimz Güldü. çeken bin, — meşekkatlerle baş başa vermiş, mütemadi uğraşmış, Uuğraştıkca — yeni, yeni mücadelelerle karşılaş mış - Son acısı, saadetinin mey: vesi yavrusunu kayip elmesi olmuş Onun için düşünmekten, kederden kaçmak çılğınca gülmek mando'ini elinde içli günlerine ümit neşe kata- bilmek, hisleri can bulmuş.. Mütemedi bağırır, mevsim- | siz dudakları bir besteyi he- Ona - bir” Susmaz.. sıra sana Muharrem diyecekleri —yerde dürmaz ağa deseler, ağa çenesi daha No: 54 gası gibi komik mi komik Görülecek şeydi.. Derken oğul. Afbuyur komutan. Teklifsiz lâf ettim.. — Anlat .. Baba. Anlat Onları Edirnenin ce nubunda, Havzaya — yakın bir yere kadar kovaladık.. Oradan ötesini atlılar aldı . Akşama doğrü bize istira hat verdiler . Bir köşün ya nında duraklamıştık . Orta lıkta kimsecikler yoktu.. İçindekiler çoktan kaçmış. Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer olmuştu.. Çantaları Zab, Ben kendimi avutayımda ne derlerse dulnl;;vd?lı. Bazen gönül rrem Aağayı arar, ona şu matemli | günlerde eş olmak ister Ne | yazıkki benim çenem oyna- | miyor, parmaklarım mando lin telleri üzerinde gezemi | yor. Yalnız - hecelediğim, | Dudaklarımın bestelediği bir | şey var. “en içli elem ve, kederlerimle baş başa, sessiz sana çok uzak diyarda dü Şünür, çırpınırken — sen ha- lâ coşuyor, kendini avutu yormusun Muharrem ağa , Diyör Ona kavuşacağım so nu gelmez günleri hesaplı | yorum M. AlN Kayman YAZAN: Halil Bedi Fırat mızda ne varsa hepsini yi- dik.. Susamıştık.. Bizim bö lükte Bandırmalı bir İbra- him çavuş vardı.. - Onul beraber köyün hemen yanı başındaki suya — yollandık Bak sen hele, — öldürmiyen allah bak. Bandırmalı ile küçük bir patikadan ilerli yorduk . Derken ku'lağımıza bir ses çalındı. Hani bazı kuşlar — vardır.. Şimdi adını unuttüm . İşte — onlar gibi. kesik kesik inliyordu.. Ban- dırmalı hemen silâha sarıl dı., Sesin geldiği tarafa ateş ü lizce “The Spectator, mec müuasıtıda intişar etmiş olan | bir yazıyı iktibas etmekte dir. Bu yazıda ezcümle şöy le denmiştir “Çekos'ovakya sevkü'ceyş ve tâbiye bakımından hâkim bir mevkle sahiptir. Alman yanın Çekoslovakyaya karşı herekâta geçebilmesi için ev vel emirde huduttaki dağ silselesini zaptelmesi lâzım ğelir Almanyanın Çekoslo vakyadaki Sudet Almanları içinde bir isyan ve ihtilâl çıkartabilmesi ihtimal hari cindedir. Çünkü Henlein bö yle bir harekete kiyam edin ce çabucak bastırilabilecek- tir. Çekaslovakyanın bütün hudud mıntakaları çok kuv vetli olarak tahkim edilmiş tir. Havadan yapılacak ta arruzlar dahi Çokoslovak ya- yı mağlup edemez. Henlein partisinin çıkaracağı ieyanda bu partinin SA teşkilâtı mı silli kurduğu 3Ü bin genç- ten müteşekkil teşkilât ha rekete getirilir. Fakat Löyle bir isyan, hududtan hemen alman goüllüler we - harp malzemesi içeriye sokulama- yanca çabuk - bastırılır. Als | manyanın hazırladığı bir pl âna göre bir İsyan zuburun: | da Morava kopısı tazyik ed ilerek Çekos'ovakyaya- giri lecektir Fakat bu vaziyette alman istilâ ordusunun em niyeti Polanyanın hüsnü ni- yetine bağlı kalacaktır. Bun : dan başka Morava kapısı Avrupanın en küvvetli - -bir şekilde tahkim edilmiş bir kulesidir. Ve Çekoslavak or düsu Avrupanbın en iyi ordu- larile mukayese edilebilecek derecede iyi teslih ve techiz edilmiştir. Buna karşı Alman lar için Bohemiya geçitlerin den geçmek nispeten dahn kolay olacaktır, Fransasın Çekoslovakyaya yardım ed eceği muhakkaktır Lokarno itilâfı şöphesizdir ki - tatbik edi'miyecektir. Çünkü bu it edecekti. Kolundan tuttum “Duür bakalım. — Belki - bir can'ıdır. dedim. Ve sesin geldiği tarala doğru yürü- dük . İbrahim çavuş bir ot yığınını aralayınca bir de ne görelim.. — Sakın bir çocuk.. Ta kendisi,. Fakat onu | görür görmez ilkin ikimiz de korktuk.. Sonra yavaş yavaş yanına yaklaştık . Bir dene görsek.. Ay parçası gibi tombul tombul, altı*yaşlarında bir kız ço cuğu. Öylede — güzel ki.. Hemen setremi, gömleğimi çıkardım.. Sardım sarmala - dim . Kucağıma alarak su ya doğru koşlum - Yavru cuk o kadar — susamış ki. Irmaktan yudum yudum içir dikçe yüzünü penbe bir renk kaplamağa başladı.. Orada fazla duramadık — Yüzbaşımız, Murat beyin yanına vardık. Yüzbaşım kucağımda bir ço cukla geldiğimi görünce ba- yağı şaşırdı. Kısaca gördük- İnmiıyor, & v lerimizin hepsini anlattım.. ——T | | yarelerin yerlerini gösterme | ğe yarıyan bir Yeni fakat Geç kalan Bir keşif Bütün aramalara, tarama lara rağmen, Amerikalı ka- dın tayyareci Amelia Erhart bulunamadı. Bu soğukkanlı da taşıdığı kurltarma | vasıtalariyle bir müddet de can niz yüzünde kâlmış olduğu na hükmedildi Fakat, araş tırmalara çıkan tayyareler, uçsuz bucaksız denizlerin sathında ona rastlıyamadılar Şimdi de, denize düşen tay keşfe —dair haberler gelmeğe başladı. Bu keşif, uçuşlarda yanlarına aldıkları on kilo arğırlığında kimyevi | bir maddeden ibarettir. Bu | maddenin çok büyük ö'çüde vardır. bu ” tayyarelerin boyama Yeni kabiliyeti keşfedilmiş olan maddenin bir gramı 20,000 metre mikâbı suyu parlak bir — sarıya Denizapırı boyamaktadır. uçuş — yapacak o'an tayyarelerin bundan böyle yanlarına alacakları on kiloluk mikdarla, 0.25 kilometre murabbaı su sat | kmı, mütemadiyen açık sarı bir parlaklıkta — muhafaza edebilecek kuüdrettedir Denizin sathındaki — bu parlaklık, on beş kilometre: lik bir daire dahilinde on iki müddetle görülebile cektir. Bu suretle, denize düşmüş olan bir tayyarenin diğer tayyareler tarafından saal görülüp bulunması da ko- | Taylaşmış olacaktır Ne çara ki, bu keşif P | başı şaşkın çadıra girdi.. Ameliaya yardım edemedi; eğer birkaç hafta evel orta- ya atılmış olsaydı, belki bu cesur kadın bugün bayalla olacaktı. Keşif facialarının bu da bir başka türlüsü? ilâf Frai tahriksiz bir taarruza şart koymuştur Fakat Aermel kanalında yerleşme- sini sükünetle karşılayamaz ya kar İngiltere- Fransanın Murat bey çabucak çorba kardırdı çay yaptırdı.. Onu kucağımda besledim. Verdiklerimizin — hepsini şapur şuüpür bir. yedi bir yedi ki.. Son lokmayi veri- yordum. Birden gözleri ka pandı . Öldü mü çavuş.. — İlkin ben de senin ka- dar telâşlandım . - Başladım ağlamağa, haykırmağa Yüz Ne oldun, çavuş dedi . Çocuk — gitti, yüzba şum eyvahlar olsun gitti de dim . Yüzbaşı hiç istifini boz madan eğildi, cocuğa baktı Dinledi mi ne yaptı bilmem sonra gülerek yüzüme bak- | t — Nerenin gittisi be ça: vuş.. Çocuk mamasını yi- dikten sonra uyumu; dedi, | Gerçekten be evlât, orasımı akıl edememiştim. İnan ol sun tam birgün bir gece kucağımda — yattı.. Kıpırda nseye veş ettirmi yordum.. | göre kat kat | Fakat bu yükseliş | olduğu gibi, ne | dığım avradı.. Yüzbaşı bile biraz İçki Rekoru Acaba dünyanın yerine mi - geldi keyfi dersiniz? Fransız şampanya firmaları na sorarsanız size, dünyanın işleri düzelmekte — olduğu kanaatinde olduklarını söyli- yeceklerdir. Çünkü, şam panya sürümü. geçen yıllara yükselmiştir. acaba, fazla neşeden mi, yoksa ci han harbi sona erdikten sonra, galip veya mağlup. bütün memleketlerde hüktüm süren sinir buhranı devrinde yapacağını şaşırmış olan bir. âlemin kendini içkiye vermesini mi ifade ediyor? İşin pisikolojik tarafı bir yana — birakılacak — olursa, ekonomik bakımdan büyük bir kalkınmayı ifade ettiği- ne şüphe yoktur Fransada geçen yıl 37. 872.000 şişe şampanya sa tılmıştır. Hele fiatlarda bir düşüklük olmadığı göz önün- de tutulacak olursa, bu ra- kam. değeri itibariyle bir rekor teşkil etmektedir. Ekonomik — buhrana - ta- kaddüm 'eden 1930 yılında, 26.000.000 — şişe Bunu Fransada şampanya satılmıştır takip eden iki yıl içinde, bu miktar 22 milyona düşmüş- tür. Tabii, Amerikada içki yasağının kalkması da şam panyacılığın imdadına yetiş- ti ama, Fransanın içinde de şampanya satışı ve — dolayı- siyle istihlâki yükselmiştir. Artık nasıl tefsir ederseniz ediniz. Ayın Tarihi Matbuat Umum Müdürlü ğü tarafından ayda bir neş redilen “Ayın Tarihi, nin son sayısı; bir ayın #iyasi, iktisadi ve kültürel havadis. Leri ile çıkmıştır. (600) sa yfalık koca bir kitap şek linde çıkan Ayın — Tarihini tavsiye ederiz. fazla öksürse: — Komutanım çocuk uyanacak diyordum.. Ne kadar da sevmiştim yaramazı , Kimbilir şimdi ne- rededir . Büyümüş. belki de evlenmiştir.. O gün uyku dan uyanınca, bayağı cıyak- lamağa başladı . Ödüm kop- tu.. Ya şimdi “Ana meme. ,, Derse ne ha lt edecektik. Yüzbaşıya seslendim: Ne dersin yüzbaşım, de- dim -Altını değiştirsek mi? . Yüzbaşı da bayağı öz ev- lâdı gibi sevmişti.. Beraber başladık soyma, Daracık, mini mini rübalar.. Beceremeyiz bir. türlü kolunu çıkarırken diğer ta- raf yırtılır. Hay canına yan- O gün bile yokluğunu belli ettirdi be. Yüzbaşı çeker, ben çeke rim. Neyse gücüne çocuğu soyduk . Öyle de giydirmiş | ler ki, sıra iç gömleğine gel mişti.. Onu çıkarırken sarılı bir kâğıt pat diye yere düş- mesin mi?. SÜRÜYOR.— — * K - 4