. d0 ŞUİİT 937 Büyük Hikâye Ağlamıya, şimdiye kadar gizli kalmış bir takım âile gizli- liklerini birer birer meyda na vurmiya başladı: — Söz: de biz. nikâhli değildik aramızda üç bin İiralık bir konturat vardı. Benim bü tün tehditlerim bunun için. di. Ve bunları söylerken: 99 Öyle perişan bir utanç du yuyordu ki.. Herif, kadının bu ştir dolu yesine daha fazla tahammül edemedi. ğ Hemen yerinden fırlıyarak: — Azizim! Diye bağırdı. “Sizin üç bin lira gibi. gü lünç bir senetle bu kadoar güzel ve ince bir kadını, bilhassa sizden bu kadar çok nefret eden bir. kadını Bedbaht etmeğe hakkımz yoktur!! Sizi kanunl! ve me- deni bir muameleye davet ediyordum. — Anlıyormusu- nuz? İşte size üç bin liralık bir çek.. Derhal hanımef endiyi arzunuzla serbest bi raktığınıza dalr bir. kâğıt yazınız! Ben çaresiz bir ha İde, senedi yazarken: Karı Min âşıkı da çeki dolduru Yordu İş bittikten sonra. ben kağıdi verdim. Herif - çeki Yere fırlattı! ve tıpki rom anlardaki, tyatrolardaki o kuvvetli adam ro'ünü oynı Yan aktörler gibi. hakaret dolu bir bakış'a beni süz: Nİ dü: — Buyurun! dedi. *Artık bu oda ile, bu odadaki si- Ze yabancı olan — Insanlarla hiç bir ilişiğiniz kalmamış: tır! | Ben söyliyecek söz bula Mıyan dalgın bir hatip gibi ç Perişan başım önde; koca Gf K mevkiimden inip gider ken: Karım âşıkının -boynuna Sarılmış. sıcak minnet yaş ları döküyordu. Hikâyenin *onunu aalıyorsun! değil mi? Sena . Hemen 'o sabah ce- Bimdeki üç bin lira ile.. Re- İkam hanımefendi de üç gün Yonta, elindeki serbest kâ üldile bir !! İstanbula, —— Z —- -Asri Adam- — Vi — “Avukat Hicran, dudak- arıinın arasına bir — siğara daha sıkıştırdı Cemil Sena, z kendine gelmiş idi. Dinlediği hikâyede gö tlünü bulandıran, onu ha Yaltan ve cemiyelten iğren diren bir şey vardı. Biran için bu nefreti belli etmek Arzüsile yandı: - Fakat: dedi. *Sen bu ları. Bütün bu işleri 'nasıl Yapıyorsun? — Hicran — ben kendi hesabıma bu. kadar düşmemek için, böyle ruhi fuhuş içinde yaşamamak İçin ölümü tercih ederim. Anlıyor musun?, Ölümü ter €tih ederim — Ölümü mü?. “Arkada:- #inin Omuzuna bir tokat ihdirdi , k — Hay budala hay De p elı boş bir inat için ge- Ş eyi göze alacak . ee eee ASA S L i gibi | Odirilip yeniden inşa edilme- | liyetine, Ankarada beş oda TÖRKDİLİ —— Seksenlik İhtiyarların kuvvetten ke sildiğini ve'artık bir iş gö remiyeceklerini sananlar, al- danıyorlar. Dünyada öyle is- tisnat hâdiseler var ki, bir kaçını söylersek ihtiyarlarn aktan hiç korkmıyacağınız gibi bilhassa hayata yeniden atılmak için çok yaşamak arzusunu göstereceğinize hiç şüphe yoktur. Rid isimli bir İngiliz deli- kanlısı 40 yaşına geldiği ha- lde ve muhtelif avukatların yardımına baş vurmasına rağmen babasından kendisi ne totikal eden mirası bir törlü alamamıştı Nihayet 72 yaşında iken öniversitenin hukuk fakülte sine girdi. Hukukta çalıştı. Birinci derecede bir diploma aldı Ondan sonra avukatlı gı gibi, son günlerde bir meslek sahibi dahi olmuştu. Hem kendine, hem baş- kalarına yardım ediyordu. Şimdi gelelim bir başka ihtiyara, bu adamın adı Gİ asbergdir. Almandır. ve BÜ yaşındadır. Hayatının gayet yeknesak bir hale girdiğini gören se ksenlik ihtiyar derhal kolla rını sıvayarak İncili yeniden okudu ve orada tarif edildi ği veçhile “Mabedi — Süley- man, ın küçük bir madelini vücuüde getirdi. Fakat bu kolay bir iş de- Nafıa Vekâletinin 15 Senede Yaptığı İşler.. The Financlal — Timas Gazelesinin Türkiyeye has- Ihsan Edip kadar ahmaksın! öyle mi?.. Ah! sen yok musun sen.. Senin gibi kuş beyinli adam lar sizin topunuzu birden deni- ze dökmeli. Budala birtakım kaidelerle, budala birtakım ahlâk mürelliklerile, cemi- yeti bir cendereye - sıkıştır maktan başka neye yarar sınız?. Karanlıkta bataklığa saplanıp kalan saman ara baları gibi, bir çukura dü tüp kalmışsınız! Anladığınız bir şey yok. Körü körüne inandığınız şeyler vi Bir namustur! bir ahlâktır. Tut turmuş gidiyorsunuz! Neyin ve kimin namusu?. Hem sonra, sen şu gör düğün insanlar içinde şu se- nin gibi namuslu geçinenler arasında benden daha fa ziletli tek bir kişi gösterse- ne”. Göster hongisi benden daha namutkâr bir. ekmek yiyor? Halkı kazıklıyan es naf mı? Yalan savuran ga zeteci mi, katile şefaat ed en avukat mı?. Hangisı? Ha nginizl.. - SONU VAR mubtazam ve MüÜesstir iİşine devam ediyor. Petliği nüshasında — Nafta Bir kaç satırla yaptığımız Vekili All — Çelinkayanın | tarif. aşağıda izah olunacağı yazdığı şu makaleyi neşret | şekilde Nafia vekâleti tara- miştir. Fından ortaya konulmuş işler. le mukayese edilecek olursa yeni Türkiye cumhuriyetinin fanliyet sahasında gösterdiği inşal kudret daha iyi anla - şılacaktır. Türkiye cumhuriyeti hü kümetinin demiryolu inşratı siyaseti, 13 senedir muvalffa 1923 senesi temmuzunun 24 ünde akdedilen Lozan muahedesile Türkiye hüküme. ti istiklâlini kazanmağa mu vaffak oldu. Memleket harici harpler ve dahili isyanlar, suistima- İlerle tahrip edilmişti. Köy lerin ve şehir'erin bir çoğu yakılmış ve yıkılmıştı Büyük , yollar ve köprüler harap bir | hale gelmişti. Naklıyat gayet güçtü İstanbuldan Ankaraya tirenle varmak için, insan iki üç yerde aktarma yapmağa mecbur oluyordu. Seyahat, herekesin taliine göre cerey- an ediyordu. Hattâ Ankarada | şehirle tren istasyonu arasında- ki mesafeyi bile katetmek güçtü İşte bu harabenin canlan açılan ve işliyen hat'arın uzunluğu 1935 senesi sonun- da 2.399 kilometreyi bulmuş tu 1936 seaesinin sonunda bu yeküân 2706 kilometreyi bulmuş olacaktır. Muhtelif senelerde ikmal olunmuş ha- tarın yeni demiryollarına sarfedilen para ile - birlikte cetvelleri aşı & gösterilece- ktir. 1936 senesinin sonuna kadar Türkiye hükümeti ta- ralından yeni demiryolları | için sarfedilen paranın yekü. nu 301 milyon Türk lirasıdır. Eski demiryolları ve yeni yapılanlar, cetvelde gösteri liyor. Bügün mevcut olan demiryollarının hu'âsasışöy ledir: Eşki miyara göre döşenmiş demiryolları 3840 kilometre, si, cumhuriyetçi — rejiminin Nafia vekâletine düşen va | zifeydi Diğer. hükümet teşkilâtı gibi, Nafıa vekâleti de fan | İr basit bir binada başladı. Birkaç mühendis ve memu rü vardı. Vekâ'et, bu vazi” feyi milii bütçeden ayrılmış mütevazi bir tahsisat ile il ya gayret ediyordu. Teşkilâ- tını tedricen kurmağa başla di. Bu teşkilât işin vüsatine | ve ihtiyacına göre kuruluyor du Nihayet 1934 senesinde teşkilâtını tamam'amağa muvaffak oldu 1934 sene- sinde bugünkü modern bina sına taşındı. Ve şimdi orada yeni miy, demiryolları 2,670, Eski dar demiryolları 245, Yeni dar demiryolları 36, Yekün 6791 kilometredir. Cumhuriyet hükümetinin yakın islikbalde inşasını ta- 6.vvur ettiği yeni demiryolla n aşağ steriliyor Bir: inci derecede ehemmiyeti Dolanlar şunlardır: Zonguldak — Ereğli 45 kiyetle devanı edivor. Yeni | a göre dösenmiş | İhtiyarların Hünerleri.. Japonyanın Bugünkü Hali #ildi. Kendisi bütün teferrir | Nasıldır. atile vücuda gelirmek için bu mabed modeline 2000 İugiliz Tirası sarfetmişti. Ve bir çok kimselerin takdirini kazandı Yani bu ihtiyar dahi, ih tiyarladığı için elleri bağlı kalıp âciz bir vaziyette ot urmak istemiyordu. Avusturyada — Mersfelder isimli 75 yaşında bir ihtiyar vardır. 1903 senesinde Mer sfelder iki otomobil almıştı. İhtiyar bu otomobilleri sat- madığı gibi, kendisi dahi iş- letmiyor ve diyor. ki: — Çok ihtiyarladığım ve arlık bisiklete binemiyecek bir hale geldiğim zaman bu otomobilleri kullanırım. Düşünün 75 yaşına gelmiş ve hâlâ bisiklete biniyor Ve kim bilir, belki de 90 veya 100 yaşında — otomobillerini kullanmağa başlıyacak! Olturmak istemiyen bir di ğer ihtiyar daha,. Cenubi Afrikanın Yahans: burg şehrinde 91 yaşında bir ihtiyar bulunuyor. Bu adam kendisinden iki yaş genç olan bir arkadaşile bü yük bir satranç oynamakta | dir. Fakat arkaşı nerede, bili- yor musunuz? Amerikada. Satranç masasının üzerin deki taş hareketleri, mektu- pla yapılmaktadır. Aradaki mesafe o kadar uzundür ki birisinin oynadığı oyundan, ötek'sinin haberdar - olması için tam iki ay geçiyor. Fakat hiç azimleri kırılm iyor. Cenuli Afrikadaki ih tiyar, Amerikadakı rakibini | yenmeğe azmetmiştir. Hiç | şüphesiz Amerikadaki 89 | yaşındakı “yavru, da Cenu bi Afrıkalı rakibini yenmeğe O katar vermiştir. Artık içer lerindeki irade kuvvetini dü- şünün. Şimdi size kızıl derililer kabilesinden Bayan Juanı takdim edelim Bayan Juan, kaç yaşında mı? müsaade ed erseniz biz bunu fşa etmiye-, lim. Çünkü kadındır. Ancak kendisi yüzden yukarı oldu ğunu söylemektedir. Bayan Juan İngilizce bil- miyordu Onun dilini de anl- ıyanlar, Azdır. Fakat insan larla tanışmak ve anlaşmak istiyor TU0 yaşından yukarı olduğu halde şimdi İngilizce öğrenmeğe başlamıştır Avusturalyalı bir. kadın olan Bayan Vilyam enliye kutusu kolleksiyonu yapm- aktadır. Şimdiye kadar 900 kutu toplamıştır. Mühim bir kolleksiyon Fakat mesele bundan ib değildir. Avusturyalı kadın topladığı enfiye ku tuların birer birer tarihini kilometre 10 milyon Türk lirası, Diyaribekir Cezire Urak hududu) 250 kilometre 18 milyon, Diyarbekir — Süirt Uran hududu) 454 kilometre 40 milyon, Burdur. — Antal: ya ve diğer hatlar 186 kilo metre 14 milyon Yekün yapılan hatlar 935 kilomet- | ve ve 82 milyon Türk lira sıdır. aret Mançester Gardiyen gaze tesinden: Bildiğimize göre birkaç senedenberi, Japonyada hü rriyet ortadan — kaldırılmış bulunuyordu. Ordunun mü- ttefikri bulunan bürokratla rla elele vererek tesis etmiş elduğu idare, her hangi bir Avrupa diktatörlüğü ile kı yaslanamıyacak derecede fi: kir ve hareket hürriyetin! silip süpürmüştür. Ortada geniş teşkilâtlı. bir sansür yoktur; fakat bir iki ufak sebep| istisna bertaraf edilecek ol ursa, bütün Japon gazetele- ri, o kadar hükümetin de- diği gibi kalem kullanmak tadır ki sansüre lüzum kal- mamaktadır. Bu vaziyet içinde Tokyo: da çıkan Oriental Fkonom ist adlı Japon gazetesinin baş muharriri tarafından ve rilen ve sonra gazetede ne- şredilen konferans, gerçek ten, bir cesaret örneği sayı labilir. Bu konferansta Bay İşi: başi, gayet akıllıca — sözler söyliyerek Japon basınının Çine karşı takındığı tavrı, adamakıllı, tenkid etmiş ve yu sözleri söylemiştir: “Büyük bir teessüfle ka- yde mecburum ki bugünün basını bana dünya milletleri arasında sulhu ilerletmek ve yaşatmak için değil, hergün onu mahvetmek ve batır- mak için çalışıyor gibi ge liyor. Bunun sebebi de taş kın bir nasyonalizmdir. Ga zeteler, bürokrasi ile ağız. birliği edip onun güttüğü politikayı müdafaa etmek süretile, memlekete hizmet ettikleri kanaatinde bulunu- yorlar. Şunu söylemeğe lü zum yoktur ki basının vazi- fesi uluslar arası hayatın in- kişafına — yardım etmektir; bürokratların uşağı olmak değildir. Onun hedefi daha yüksek, vazıfısi daha üstün olmak gerektir , Bu sözlerin açık konuş- manın tehlikeli olduğu bir memlekette söylemesi ehem- miyet'le üzerinde durulacak bir hâdisedir Bay İşibaşi. bundan baş- ka, Çin basınında arada bir dostluk kurulması hakkında yapılan müracaata neden aldırmazlık edildiğini yazm aktadır. de bilmektedir. Vakit vakit bir sergi halinde bu kuru ları teşhir etmektedir Lâkin biz bu kadının adı nı neden zikrediyoruz. Çü nkü o, sadece bir bebektir. Geçen ay 69 yaşına bastı. Evet — İhtiyarlıkları - için faaliyetten kesilmek istemi: yen iİnsanlar haylıdır. Beni mi? soruyorsunuz? görüyor- sunuz ki bu çağda makale- ler çırpıştırmaktayım. Önü müzdeki ayda 83 üncü yıl dönümünü tesit etmek üze reyim. SAYFA' 3 Türk İtal 'yan Münasebatı Frankfurter Saytungun Ro- ma mübabiri gazetesine bil diriyor: İtalyan - Türk münasebe tlerinin vuzuhlaşması, günün hâüdiseleri arasına girmiş bu- İanuyor Zecri tedbirler do layısiyle İlılyı ile diğer Ak deniz devletleri arasındaki gerginlikten İtalya-Türk mü nasebetleri de mütecessir ol- muştu. Bu defa yapılacak olan politik görüşmenin, herşey- den evel, Türkiyenin İtal- yan politikasına karşı ber- lediği itimadsızlığı ortadan kaldırmağa ve llılyının bo gazlar andlaşmasına karşı olan vaziyetini tesbit etme ğe yardım etmelidir. Birinci meseleye — gelince, Roma, 2 sonkânun - tarihli İtalyan - İngiliz gentelmens agreementinin, Türkiye ile olan münasebetlerini daha iyi bir esasa istinat ettirece- ği fikrindedir. Statükoya bağlanmak ile birlikte İtal- yanın Türkiyeye karşı bes- lediği barışçı tasavvurlarına da çığır açılmış oluyor, Buna mukabil, Montrö an- dlaşmasının yapılması üzeri- ne statükoda Habeş harbin- den öncek! devirlere göre değişmiş olduğu için, İtaly- anın kendini yeni vaziyete uydurması bilhassa ehemmi- yet kazanmaktadır. İtalya, zecri tedbirler do layısile, Montrö andlaşması etrafında yapılan görüşme lerden uzak kalmıştı; an- cak, hiç bir zaman bu and laşmayı tenkid etmekten ge- ri durmamıştı. Ne var ki, İtalya bu tenkidlerile Tür- kiyeyi murad etmek istemi- yordu. Nitekim Ciornale d'İtalin gazetesi yazdığı bir maka- lede: “Türkiye bahse konduğu müddetçe İtalyanın, bu an dlaşmanın hükümlerine mu halif olduğunu, kaydetmek. te ve demektedir ki: *Montrö ve ona bağlı ol an diğer meseleler, ayrı ay mı değil, İtalyan-Türk mün- asebetlerinin genel çevresi içinde ve iki memleketin ana hatları gözönünde tutu Imak suüretile tetkik — edile- bilir. Hâdiseleri ayrı ayrı ele almak politikası artık geç- miştir. Bugünkü günde, mi lletlerin, dostluk içinde yaş amalarını ve elbirliğile çal- aşmalarını takviye etmeğe elverişli olan, büyük ve um- ümi ana istikametlerin rea Hs politikası hâkimdir , Romanın politika mehafil- lerinde söylendiğine göre, İtalya, Montröde tesbit edi- Imiş olan Boğazlar rejimine hukuki bakımdan muvafa kat edecektir; fakat, andla- şmayı kabul etmiyecektir. Buraca gözetilmekte olan bu farkın, pratik olarak na: sıl bir ehemmiyeti haiz oldu- ğunu anlamak için intizar etmek lâzımgeliyor. Her ha lde, İtalya bu meselede do. ğrudan doğruya lürkiye ile anlaşm niyaketindedir. ; — SST SO SN Ğ ĞN