-Asri Adam- Büyük Hikâye *Cemil Sena , tünelin mü temadiyen uğuldiyan, kay: naşan — kalabalığı arasında dakikalarca istikametini ça - gırmış bir gemi gibi çalkan dıktan sonra, bir şampanya #işesinden fırlamış mantar hizile ansızın kendini cadd enia üstünde buluverdi! İçi- nde adeta, denize düşüp çı Fpına çırpına, haykıra hay- kıra boğulup gitmek teh'i- keleri ve bir takım — karan. 1 hk ümitsiz dakikalar geçir dikten sonra, parlak bir şa | ns eseri olarak kurtarılmış bir insan saadeti - vardı! Daralan göğsünün bütün genişliğile temiz havayi, ci ğerlerine doya doya çekti. | Sonra neşeli bir ooh!! Sav urarak ve adeta içinde ya- nan bir şey varmış gibi gö Gsünü bu serin akşam rüz- ı gârına bırakarak — köprüye | doğru yürüyüp gitmek iste | di. Fakat; daha - ilk - adımı | Atmadan omuz başlarının, iki iri ve tüylü el tarafin: dan kilitlendiğini ve bir an- Gda sağ topuğunun üzerinde Perişan bir daire çizerek iri bir su fırıldağı gibi geriye çe Vrildiğini gördü! Kargısında; ilk bakışta yü Zünü görmiye muvaffak ol Amadığı heyulâ gibi yük “tek Bir ünsan vardı! “Cemil Sena, bir an içinde, yıldı Timlanmış bir yınar gibi ko- rkudan devrilip gideceğini Zünnetti Fekat; karşısındaki *Dev, bu korkuyu bir sersemliğe Sevirmek istiyormuş gibi on Un hâlâ bırakma: omuz- İarını iki dal hafifliğile tu tup silkmiye başladı! — Cemil Sena!.. Senacı dim.. Sena . Heyyy Senal!.. Gürültülü kahkabalarla gü Üyor, anlaşılmaz bir takım deyler söyliyordu! Bu adamın, kapalı bir ( - İhsan Edip dolap içersinde çalınan Fir gramofon plâğı gibi. boğuk ve âhenksiz bir sesi vardı. “Cemil Sena., —akşamın alaca karanlığınıda, — başının içinde hırpalanmaktan — kal- mış bir uğultu ile, bu, am uzlarını kopıııcılunı' gibi sıkan ellerin sahibini tanımı ya çalışıyordu O biri, gözlerle onun, yüzüne eğildi: Sena.. Cemil Tanımadın mı — beni?.. Ve Senanın hayretini budala bir şaşkınlığa çevi- ren teklifsiz bir tutuşla onu, kolundan yakaladı. Aldı. Ta, köşenin başındaki elektrik İambasının altına götürdü. Bak! Bakayim dedi. “Şimdi de tanımıyormusun beni?. , *Cemil Sena, bulanık bir suyun derinliğini ilk bakış- ta kestiremiyen insanlara be sabırsız Sena . , mzer bir beceriksizlikle göz lerini adamın üstünde gez dirdi! İri ve tüylü ellerine, parmaklarındaki yüzüklere, sert plastronun yakasında iri bir düğüm gibi sallanan kravatına, kravatının Üstün- deki iociye ayrı ayrı dıkkat elti. Ve sonra yavaş yavaş yüzüne bakmak için başını kaldırdı. Kargısında, et yığınların m iİçine gömülüp mütema- diyen gülen siyah renkli iki şeytani göz vardi! Bu iki göz .. Sönük ve'halıf hir şeyle> ri hatırlatan hu gözler. Evet! Acaba? O, bu görleri nerede görmüştü? Birdenbire, başının içinde bir şimşek parladı! Sen! Dedi, “Senl Avukat Hicran, değilmi sin?.. O birl kahkahalarını bir demet kav gibi tutuştur: du: Avukat Hicran ya .. Sonu var — Balıkesir İnhisarlar Direktörlüğünden: Balıkesir İahtzarlar idaresi Tafında şartnanesi ve projesi e ksiltmiye konu muştur yaprak tütün anbarının et mucibince 1299) lira 36 ku- | TUş keşif bedeli kaldırım işi ilân tarihinden ilıbaren açık | Eksiltme 3 3937 Çarşamba günü saat 15 de Balıkesir 'Nhisarlar idaresinde müteşekkil komisyonunda — yapılaca- | | ye, Ether Püyerize ediyor! #indan isteklilerin müracaat etmeleri ilân o'unur ll el 4 ı — 57 hlıkı:iım Aslıhan köyünden Fâzım kızı Cemile tarafından ko San Ovaköyünden Şakir oğ la Ahmet l"'llııını aleyhine açtığı davasının görül Mekte olan muhakemesinde | Müddetaleyh Ahmedin ma halli ikameti meçhul bulun :İı:kurlın ilânen yapılan teb at üzerine muayyen gün '_'r! mahkemeye gelmemiştir tlep yeçhile hakkında ğı- yap kararı ilân yolile yapılması karar | gir olmuş ve mumaileyhin muhakemenin muallâk bu- Tunduğu 3 Mart 937 günü saat JÜ da mahkemeye gel mediği kabul edilmiyeceği gebi mu hakemesinin gıyabında ba- verilerek yine | takdirde bir daha | ST ŞAĞA | kendileri nübetçi ŞEHİRDE G| Ölüm korkularını bir — — eden ver: Hastahane.,. Mamleket Hastahanesinde bir yılda 2192 hasla, âîuîâ_;u"?i.'ık tedafisi Yör. Roh etmiş. Kariciyede amel - Allo, Memleket Hastı , hanesi.. l — Buyurun — Kimunız? İ — Doktor Kâmil, | — Merhaba Üstad. “Türk Dili, bamına - hastaba eye gelmek istiyordum da Doktor: Bir dakıka izib venn de Üstadım, büşhekime ur> zunuzu anlatayım. Diyordu, 1 Dakika, izin verdik. Fa- | kat — üç saniye geçiei; | bile.. — Allo., Buyursunlar Üs , tadım, Telefonu elimden bıraktım. Bizim idarehanenin demir kepenkleri “muradına ere- miyen dilber, masalindaki garip efsane pancurl gibi, inilti ve gıcırtılarla açılıp ka- panarak bir şeyler homur- ı | l danıyor. Rüzgât dolu dizgin, deli baş mandalar gibi dört yanı haraca kesmektedir. Hiç bir. kış gönü, rüz gârli bir havada şehirden açıldınız. mı?. Hava'arın rüzgürli zaman: larda, denizler gibi köpüre, köpüre bir dalgalanışı var. Paytonumuz rüzgârın kuca- ğında, — dalgalara esir. bir taka gibi. Arkadaşım geveze adam- ların cerbezesile durmadan konuşuyor: f — Biraz önce radyo söy — ledi. Bilmem nerede, öyle bir fırtına olmuş ki.. İki va- Pur cavlağı çekmiş.. 73 yıl- danberi böyle bir. fırtınaya raştlanmamış. Bindiğimiz şu payton, mi dilli, bacak — beygirlerile bir çocuk oyuncağına bebziyor Eğer sayın rüzgür, biraz daha zorlasa, kendimizi şe hirden iki kilometre uzak taki hastahanenin bahçesin de bulacağız. | Şehirle hastaneyi bağlıyan * şosada, kâğıttaki helvasını yiye yıye eşeginin peşi tıpış, tpiş yürüyen köy pansumandan dönem elleri | kolları sargılı adamlar, deli- | kanlılar. ! Gülüm “Mustarip ruk- | Tar, ülkesine böyle bir iba | det huüşü içinde mi vara cağız? Ağzını biçak açmıyor, ı ne demek bu? Yoksa rüz- | garlardan kokumu alıyorsun? | Kim bilir şimdi şa çe imsiz a abacık, sana göre bir kli- niktir Koğuşların karakteri stik kokusunu tanıyan röz güâr, yüzüne bir bayıltma maskesi gibi geçmiş. Bur nuna hiç durmadan “fiet, di | Doştoyevskimisin Mirim .. Payton, hastahanenin önü nde durdu Taş merdivende duran Bay Kâmi' bizi güler yüz, tatir dille karşıladı — Hoş geldiniz, üöstüdım.. Hoş bulduk üstad. — Size tamtayım. Bay Raif Demiralp. Göz hekimi bay İhsan Oskay., Bugün doktoru Güllü'nün sanduğu kah- | yelerimizi höpürdetirkem, do ktor Bay Kâmil Sesli oğlu kılacağı lözumu tebliğat a | dedi ki: kamına kalm ilân olunur, olmak üzere Sohbetinizden daha fazla | mütelezziz olamıyasağım için' Ka DaeeaİsiR gee belee Z leee — Ze n ü adini 0 e » Bed e A Menalekel hustuhanesi üzülüyorum hemen şehre in- mek İâzım, İzin verilirse . Üüstadın bu zarif — itiza- rimı, e kadar değilsen ona yakın bir mükte ile karşıla: mağa hazırlandığım — sırada içeri bir zet girdi. Elinde teşhis kâğıtları var dı. Bay Raifin istilosile im - Za atmasını firsat sayarak Bay İhsana soku'dum; - “Zahmet olmazsa, bize hastahaneyi gezdirseniz”!. , Dedim — Estağfirullah — bayım, Buyurun. “Balıkesir Memleket has töhanesi, adı altında mer “kez binası, Dühiliye ve Ro ttgen pavyonları olmak Üz ere, ayrı ayrı üç bina var- dır. Merkez binasında me- murlar, Hariciye, Göz, Ku- lak koğuşları bulunuyor. Her koğuş, bir mütehassı tarafımdan idare olunmak tadır. Koridordayız y Bay İhsanın açık ifadeli fnsaulara mahsus tatlı bir konuşması. var. —— Kaloriferli odaların kapu sunu açarak: Burası, diyor.. Kadın lara mahsus göz koğuşu.. Eczahane.. Kimyahane Göz , koğuşu.. — Yatak adediniz nedir? | — 95 Yatağımız var. Am> 4 eliyat odamızı görmek ister misiniz? Güldüm: — Dileyelim ki — sadece görmek için!. Dedim. | — Hepimiz ameliyatı bu- rada yaparız — Mükemrel, Evet mükemmeldir. Benim | İstanbulda gördüğüm Gura ba hastahanesinin ameliyat odasına benziyor. O kadar büyük değil fakat ayni, tıpkı makeli g'bi.. Kulak musyene odası - | Bay İhsanın açlığı kapıdan içeriye sarktım. Doktor Kâ mil gitmeğe hazırlanıyordu — Buyursunlar Üstadım, Buyursunlar.. Yok doktor. teşekkür, | Bakalım öteki koğuşları da görelim. Hoşca kalın — Güle güle. Doktor Kâmilin elini # karak, yandaki koğuşa doğ ru yürüdük — Kulak, Boğaz, Burun | koğuşu.. Karşıdaki cerrahi- | ye.. Aşağı merdivenden inece ğimiz sıra, sarı benizli. bir hasta köyliyle karşılaştık. Doktor: ç - Nerelisin?. Diye sordu. Hasta, çam - bölmesi, - iri kıyım bir köylüydü Doktor, yanımızda duran kâtibe dö ndü; yat GD0 Autak, boğez 231, göz 41, Kuduz te İ İ amotn1 görünüşü — Bop yatağımız var mi”: — Hayır, hiç yok. Bir | tek boaş yatağımız yok. Doktor hastanın yüzüne acıyarak bakıyordu: — Oğlum boş yatağımız yok, Yarın erken gel, Biri taburcu olur, yerine seni ya- turıriz İçimde bir yer sızlıyordu — Doktoör. 'dedim 95 ya taklı bir hastahane kâfi mi Balıkesire?. Tabli “bu kadara tükür, diye düşünemeyiz HlçI yeni pavyon katımak, yatak sayısını arttırmak — gibi — bir | tasavvur yok mu? — Başka bir yere modern bir. hastahane yapmak gibi | bir tasavvur vardır. Fakat bunu tam manasile bilmi- yorum Bu, bir tasavvur mu: dur, yoksa yakında bir ha- kikat mi olacaktır? Yüreğime bir tas soğuk | su şerpildi : BDu, sarı hasta iki gözün kızgın bir mühür gibi dağ ladığı yüreğime bir pansu man rahatlığı getirmişti. Hastahane tasavvuru bile £ ı'”Rr a iZİNTi L l paratoner gibiyok 1 2290a.tüyi taşhis Yaris: 178 Rontgea' n ötetirdim Belâ ati Kara g; iavdr *4Göz miütekassilir'bay İhsan Osküy Rootgemn Luluhduğgu bi baye gidincire ia >“akla Kkarayı seçtik doğrusu Rüzgâr, wülemidiyen bi Kt göğüs uvordu. ı Kapıdar vızı bir hemşire karşıladı. Doktor; - Bayan Ayşe,dedi. Ba yları gezdir. Başan hözaşire, önümüze düştü . — Kapısını — açtığı ber oda hakkında izahat veriyordu. — Rontgen.. Şurada gör düğünüz ültraviyole, Teda- vi adası . Burada da Ront gen filmleri banyo edilir Teşekkür ederek — bayan Ayşenin elini sıktık. — Mükemmel bir. hasta hane Doktor.. Bu defa rüzgür arkamız. dan esiyor, bizi öne doğru durmada nitiyor. — Evet Anadoludaki ha- stahanelerin en mükemme- İlerindendir. Burayı vaktile Balıkesirde mutasarrıf bulu- nan — doktor. Reşit — yap- tırmış. Baştabibin odasmnda gördüğünüz agrardisman, on- Memleket hastahanesinde bir teselli.: Hastahane, ölüm korkularımızı çeken bir toner ve ölüm — hayalt yo. luna konmuş. bir sigortadır. Bu söz, içime bir. perva- ne serinliği getirdi. Ak, bembeyaz koğuşlar | koridorlar dört yanımmızda bir temizlik bayrağı — gibi dalgalanıyor: Bir albümün sahife'erini çeviriyoruz. Her yaprak — derildikçe gözleri. mizin önüne sapsarı balmu mu bir yüz sediliyor Beyaini koğuş dolabı ribi hastahane'erin karakteristik kokularile dolu Alt katta — cilt hastalık larına mabsus koğuş'ar var. İci koğuş arasında polikli 1 nik yapiliıyor. Aşağı kapı dan dahiliye pavyonuna do ğru yollandık. Dolu dizgin esen rüzgâr gevezelik etmek İstiyen — arkadaşımın — ağ zını bir el gibi kapatıyor. Bir türlü konuşamıyor za vallıcık . — İşte dahiliye pavyonu. Ş$u köçük bölmeler sari ha stalıklara mahiva. -Burada Wasterman filan yapılır. Mütehassısı - Raif Demir alptır. — Bağışlayın doktor. Öt- eki mütehassıs arkadaşları nız adlarını öğrenmek — isti yorum. — Operatör Fay Alı Riza Tezel, Dahiliye mütehassan bay Raıf Demiralp, Cildiye mütehassısı - Ekrem Baysan,. Kulak - boğaz - burun müte hastisı bay Kâmil Sesli oğlu, yılda 2,192 hasta 9255 po- liklinik tedavisi yapılmış. Sira ile: Rontgen 2291 hastayi teşhis etmiş. Kim- yahane mesalsi 1363, Baktar: yoloji 4471 kişiyi büluyor, Hariciyede ameliyat 560 kulak boğaz — buruni 231, göz 4İ; 173 kuduz tedavisi.. Tutarı 9255, . Kabarmış — bir İstatistik. Bu rakamlar beynimle mad- de arasında birer telgraf di reği gibi boydan boya uza. yıp gidiyorlar Reçeteleri dolduran ne - fest şifalı formüller, beynimle bu rakamları bağlıyan tel ler gibi. Bu tellerden gelen sesler, beynimde bir nabız gibi atıyor. Hastahane otomobili için de hâlâ düşünüyorum, Bu düşüncem, atomobil: den inip bay doktorlara ve. da edinciye, idare haneye gelinciye kadar sürdü. Hâlâ Rgözlerimde bir büğu c[!ıin_lıaı var İçimde ağır ağır bir duman haliade alça'an bir hastahane havası,, Sarı hasta gözlerinin kızgın bir mühür gibi dağladığı bağrıma bir pervane serinliği getiren reçeteler.. Albünm Hastahane , Dört yanım sıra ak, bir temizlik bayrağı olup dalgalanan be. yazlıklar, / ve telgraf direk. leri gibi - uzanıp giden va- kamlar... Medi. W