22 Eylül 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

22 Eylül 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pa 22.9-940 & TAN ÂBONE BEDELİ Türkiye Ecnebi ıx—_ ;00 Kr, 1 sene 2800 Kr. Ş lg'ay 1500 t #ğ a 8 Ay Bo * P. İ AAA g00 » « Püsmsanız İBUGÜN B A Arap İstiklâli Nedir? Yazan: Ömer Rıza Doğrul ü t beş gün önce, muhtelif Arap — memleketlerinde, İlhassa Bağdatta “Araplık » hamina İhtifaller yapıldığını Ağdatta çıkan Ey.Yevm gazete- “de okuduk ve bu münasebetle ak Harigiye Nazırı Nuri Essait Aânın radyoda söylediği nut. ,Mthine de muttali olduk. Bir kaç gün önce tesit olunan Aita, yaktile Osmanlı İmpara- *rluğunun memurlarından olan Şerif Hüseynin, manlı devletine karşı isyan “trek Arap istiklâlini ilân etme. * Bü münasebetle Nuri Essa. ıılşaııın söylediği nutukla an- w. ..- P. p l e R YO R . — TATMER ” Tak Hariciye Nazırına' göre Arap istiklâlinden Mmaksat $tini muhtevi olmak üzere AAA w . âline kavuşmamıştır. Bunla- l Suriye ve Filistin olduğu ga- sarihtir. AÂzapların hedefi bunların da âllerine kavuşmalarıdır. Ni w &« gea yi we Milletler Cemiyetine ka- münasebetile söylediği nu. a, diğer Arap milletlerinin Ümessillerini de cemiyet azası '&sında görmeyi temenni etmiş * böylece bu hedefe tercü '“ TAN (HAFTANIN MUSAHABESİ)| İşıksız “FENER”, Çiçeksiz “BAHÇE” B azı kusursuz güzeller var- dir ki talisiz oldukların. dan, bütün ömürlerince, yüzleri gülmez; nasipleri yoksulluk ve ihmaldir; daha az lâyıkları ikba. le, refaha ererler; dağ iken bağ, cadi iken cadde veya peri olur. lar; kapı eşiğinde sürünürken baş köşede yer bulurlar; umul. madık bir saadet güneşi başları. na doğar, altlarındaki katı ot minder yumuşacık kuştüyü ile dolar. Birincisine, yani bahtsız üvey kıza ve ahretliğe misal Fe- Berbahçedir, ötekine Florya! Fenerbahçe, istipdat devrinde işlek bir mesire olduğu halde ta. mamile bakımsızdı; gezmeye ge. lenler çoğu defa hokkabazın meşhur un dolu zurna oyunun- daki gibi saç, sakal, üst baş bem. beyaz, evlerine soytarı ve epi. kurya Maskarası şeklinde döner- lerdi. Dört tarafını deniz kapla. yan bu ufacık yeri, iki fiçı yer. leştirilmiş, katır koşulu bir kü- lüstür araba dolaştırarak — sula. mak bile ne Belediyenin aklın. dan geçerdi, ne de oraya tenez- zühe ve teftişe gelen Fehim ve Sakallı Mehmet paşalar gibi as. tıkları astık, kestikleri kestik nü. | © fuzlu ricalin kafasma sığardı. Sarki toz, bilhassa Fenerbahçe- de mukaddes bir nesne idi, hal. kin bunu yüzüne, gözüne sürme. si lâzımdı, izalesine gidenin eli, ağzı çarpılır, Allahın gazabina uğrardı! O devirde kumpanya suyu ta kapısına kadar getirilmişti, fa- kat içeriye al kimse Yazan: Refik Halid kelimesini taşryan bu virane üs. tünde bir kazma işlemedi, bir gül fidanı yeşiremedi, bir çardak olsun kurulamadı, Geçen gece uğradım: Uzakta Büyükada ve kenarda Suadiye, alev kanatlı bir kuş kümesi sahiline konmuş, başlarını eğe kaldıra yem yiyor, yahut fosfor derili bir balık sü. irüsü karaya vurmuş, pullarını dökerek durmadan çırpımiyor gi- bi oynak ışıklar içinde yaânıyor. du, Modadaki kulüp, peteklerine bal yerine nur'sızdırılmış kadar aydınlık, hareketliydi. Belvüde caz çalıyordu; bu neşeli musiki, oteli kuşatan ampül askılarından dökülüyor sanılırdı. Kalamış ko. yunde sandallar, yıkananlar, kah kahalar vardı. Fakat, crliz. bir kaç otunu da keçilerin kemirdiği vahşi Fenerbahçe, lânetleme bir yer kadar lJoştu, boştu, korkunç. tu: İçinde ecinniler top öynüyor. u. B ana öyle geldi ki zavallı mesire, dibine ışık vermi- yen tek fenerini, karşı sahildeki Belediye dairesine sallayarak, bir kazazede gibi, pürheyecan, dikkati üzerine çekilmeye çalışı. yor; titrek elinde tuttuğu nur yazılı arzuhali, kâh ümitli, kâh ümitsiz, uzata çeke devlet kapı. cesaret edememişti. Paket taşı ve şose için de böyle oldu, eşiği. yustu. Nuri Essalt Paşaya göre “Arap leti kalkınır, hayat , seder, ilerleme yolunu tutarsa € bir kuvvet onu yıknmaz. A. * Tölllet olacağı ve eskide oldu- . gibi medeniyet ve insaniyete YS vazilesini ifa edeceği gün Uhakkal? hulül edecektir.,, iz— Arap İhtilâfı! V Nuri Essait Paşanın bu sıra. da bu heyanatta bulun. SI, Araplarla İngilikler ve Fransız- Arasındaki ihtilâr noktalarının bir !e daha ortaya atılmaeiı temin et. kttir. Nuri Paşanın böyle bir maksadı etmediğini nutkunun başmda tekit desi, buna mani değildir ve bü be- “dan Araplarım, Irak, Suriye, Filiş- M e Hicazdan müteşekkil bir Arap * Üöadmr istihdaf ettikleri ve bünun & de her şeyden Önte Süriye ve Fi. Mön istiklâlini kazanmak istedikle. I;P—'Şeı anlaşılİryor. U ittihadın hedefi, ayni hükümet inde yaşayan bir imparatorluk üda getirmek değildir. Belki müs- e , fek menfaatlere rağmen Mgiltere n Vaplar arasında bu ihtilâfm de- ». dütlerin doğuracağı samimi teşri. | | Besaiye set çekmesidir. İğölühiyetli bir merciin bu sırada an- 1 bu hakikat, her halde acıdır, R K. Eminönü kazasındad! Piyano eat İstiyenlerin Divanyolunda Çocuk - kütüp: © milletinin muazzam, birlesik | ni geçemedi. Havagazi de bur. nunun dibine sokulmuştu, lâkin deniz — fenerinin — heybetinden ürkmüş gibi bir kaç yüz metre ötesinde mıhlanıp kalıyor, bir a- dım ileriye atmak küstahlığını gösteremiyotdu. Otuz iki sene fenerbahçenin külleri savruldu ve bu küllükte bütün bir dev- rin ihtişamı, atları, arabaları, sultanları, damatları, nedimleri, nedimeleri, elmasları ve altınları katar katar geçti, döndü, dolaş. tı, toz, toprak içinde yüzdü ve nihayet boğuldu! M eşrutiyet idarfesine gelin- ce « sanki umran işlerine yanaşmamak bu idarede kanunu esasi ile meşrut imiş gibi! . ora- yı da, her tarafta yaptığı, gibi yüzüstü bıraktı; ne adını andı. lar, ne semtine uğradılar. O sıra- larda bir, iki kere hatırmı sor. maya gitmiştim: Talisiz mesire. nin hayırlı bir inkılâp bekleyen mazlüm, meyus bir hali vardı, sanki, tek başina, denize, ufuk- lara bakarak: Bu memlekette de bir gün sa- bah olursa Halük... mısramı, yüreği yaralı, fakat gönlü ümitle dolu hafif hafif o. kuyor, istikbali gözlüyordu. ©O inkılâp ta oldu. Neylemeli ki'talii gene yâr ol. madı... Nice kumsallara kum gi- bi para döküldü, nice kuru tarla. lar koruya benzetildi, nice hara. beler mamureye döndü, ne dar- lıklar genişledi, ne çıkmaz so« kaklar meydanlığa çevrildi, ne himmetler, ne gayretler gösteril. di; fakat, act bir istihza gibi is- minin sonunda iç açıct “bahç dan medet bekliyor! Halbuki tabiat, 'dünyanm hiç bir köşesinde, bağ, bahçe, park, saray, gazino, yalaner cennet, hu- lâsa güzel, nefis, harikulâde ne isterseniz onu olmaya müsait bü derece şirin, emsalsiz, minyon bir yarrmadacık daha ya yarat. mış, ya yaratmamıstır. Sanılır ki orasinı Hilkat kendiliğinden yap- mamıştır; bütün arza hâkim haş- metli bir cihangirin arzusu, zev. ki için en şöhretli mühendisler, ü mimarlar, sanatkârlar yıllarca 'ak hazineler pahasımna bu bediayiı yoktan var etmişlerdir. O ne lâtif girintiler, çıkıntılardır; ne kaprisli kayalıklar, koycuk. lar, burunlar ve tepeciklerdir; ne hoş bir dilden girilir, hangi tara- fa dönülse ne cazibeli manzara. larla karşilaşılır, tulüa da, güru. ba da, mehtaba da göğsünü ne güzel açmıştır, bu ne bulunmaz, seyrine doyulmaz bir sihirli ülke, bir masal memleketi, bir sinema tablosudur. Biçare Yarımada! Kederinden - daha doğrusu çılgın lodoslara karşı etrafı rıhtimla beslenmedi. ginden ve bakımsızlıktan . yavaş yavaş eriyor, bitiyor, yok- olu- yor! Ik muhacir akınları, Bizansın müstesna mevklini göreme. yip Anadolu kıyısında yerleştik. lerinden dolayı tarih Kadiköyü- ne (Körler şehri) adinı vermişti. Fenerbahçe gibi bir nimetin kad. rini bilmediğimiz için, bir heccav çıkıp ta İstanbula (Nankörler şehri) derse kızmayalım! Fakat zannederim, çoğu gitti, azı kaldı, Anadolu yakasr İmar plânile beraber Fenerbahçeye de umran nüru yağmak üzeredir. Gönül istiyor ki şimdiye kadar her türlü modern tesisata kapısı örtülü kalan bu tiryaki yatım- adaya bundan sonra da bazı çir. kin veya gürültücü yeniliklerin girmesi yasak edilsin: Kübik bi. na, otomobil, radyo, sinema ve caz! Gazino olarak Nevyork ser- gisindeki Türk payiyofu örneğin de bir kösk, servilerin yer yer gölgelediği iç bahçesinde geniş yalaklı, engin saçaklı Mmermer çeşmeler ve kıyıda uzun kollu hi. lâli gömlekler giymiş hamlacıla- rile bir kaç eski İstanbul kayığı... Kehribardan oyulmuş sanılan sapsarr cilâli ah o endamlı, narin piyadeler! İşte görmek istediğim Fener. bahçe! teş birdenbire yükselirse, © va. kit, veremden baçka hâd bir hastâalık hatıra gelir, Bunu herkes bilir, Fakat akşamları hararet derecesi hafif derecede Yükselince, bir çokları bun. dan telâşa düşerler, Vükrâ, akşamlafı biraz yüksek hara- ret verem hastalığı başlangıcınım âlâ. metlerinden biridir. Ancak bu âlâmeti görünce hemen verem hastalığma hük. mederek telâş etmek doğru olmaz, Bir kere, verem hastalığı hararet derecesi- mi yükseltmeden de başlamiış olabilir. Bazılarında da #kşamıları değil de, öğ. leden gonra #ki beş ârasmda biraz yük. selir, Öyle yaptığı zaman insarı ateşin yükseldiğinin farkında bile olmaz. Bel ki biraz kırıklık duyar, onu da yorgun- luğa hâmleder, Sonra da akşatnları ateşin yükselme. si her vakit verem başlangıcına âlümet değildir. Verem h lığı da türlü türlü sebeplerle ateğ yükselebi. lir: Meselâ büyücek bir yorgunluktan sonra, uzun bir yol yürüyünce, güneş Banyosu yapıldığının akgamı, bayan- larda o günler başlamadan az önce., Bünlar hemen hemen tabit birer hal sayılabilir. Akşamları hafif derecede yükselen a. teşin hi l ldiğine hükmede. '_L_OKMA_“H_EKIIMIN ÖĞÜ AKŞAMLARI ATEŞ ÇIKINCA bilmek için ilkin yarım saat kadar is- tirahat etmek, hattâ atka listü yatakta Ondan sonra ateş tabit dereceden yüksek olursa hastalık hatıra gelebilir. Hiç dinlenmeden otu. rup hâraret derecesi almırsa buluna. yatmak lâzımdır. cak derecenin pek te hükmü olamaz. Zaten dinlendikten h brk sonra yüksek kâlan ateş te mutlaka verem hastalığın dan gelmiş sayılamaz. Burunda ve bo- ( İktısadi Hafta j Piyasada bütün gözler İngil. tere ile ticari münasebet. lerin inkişafına çeyrilmiş bulun. maktadır. Bu inkişaf nasıl ola. cak? İngiliz ticaret birliği umumi kâtibi İzmir muhabirimize bu meseleler hakkında izahat verir. ken Basra yolu vasıtasile ihracat maddelerimizi satın alacağını söylemiş ve son söz olarak ta de- miştir ki: y — "İngiltere için bütün yollar açıktır.,, Bu sözden çıkan manâ şudur; İngiltere ile ticari münasebetler. de bülunmak icin, Akdeniz yolun dan istifade edebiliriz. Son gün« lerde Akdenizden limanımıza ge. len iki İngiliz şilebi de, bu sözü teyit edecek mahiyettedir. Basra;yoluna gelince, Irak de. miryollari büyük fedakârlıklara katlanarak, tarifelerinde tenzilât yaptığı için, bu yol, ihracata mü. sait bir hale gelmiştir. Türk —Rumen Ticarelt Müzakereleri aftanın hadiselerinden bi- H ri de, Türkiye . Romanya ticaret anlaşması müzakereleri, dir. Bu müzakerelerin başladığı sırada, bazı dedikoducular Ro. manya heyeti ile aramızda ihti. lâf çıktığını, müzakerelerin tatil edileceğini etrafa yaymışlardı. Halbuki müzakereler esnasında hiç bir ihtilâf çıkmadığı gibi, Ro. manya heyeti ile dostane görüş. meler hâlâ devam etmektedir. Hattâ bugün Türkiye murahhas. larile Rumen heyeti bir mötör g& zintisi yapmak suretile bu dost. luklarını isbat etmektedirler. Neler Alıyoruz? ükümet, ithalât eşyasını u. I'E cuzlaştırmak için, ithalâ. tı arttırmak çarelerini aramakta. dır. İstanbul ticaret müdürlüğü her gün itMalât tacirlerini, birer vesileyle davet ederek, piyasaya mal getirmesini tavsiye etmekte. dir. Bugünün şartları İçinde, it. Halât tacirine düşen vazife de, memleket ihtiyacını temin etmek i biyasşaya mal getirmektir. İthalât taciri, bu vazifeyi ya davet ediliyor. Bu vazifeye lâ. kayıt. kalarak, bugünün , ithalât müşkülâtini göz önünde tutmak suüretile piyasayı boş bırakmak, bugünkü iktısadi zihniyeteasgöre bir dürüm sayılmaktadır. İthalât tacirlerini, vazifelerine davet ederKen her türlü kolaylık lar da gösterilmektedir. Bu ko. laylıklardan istifade eden bir kac tacir İsveçten 2 vağon civi ve at nalı getirtmek suretile piyasaya hizmet etmiştir. P: Bazda pek te bir nezle, boyunda hattâ göğüste bezlerin şişmesi, yüzdeki kemiklerin boşlukla. rında iltihap, barsaklarda türlü türlü mükropların sebep oldukları hafif ilti. baplar, gene bayanlarım kadınlık uzuv- hararet derecesini hafif yükseltirler, Hem de devamlı olarak, , Aylarca, hararet de- recesi akşamları 37,5 ile 38,5 arasında yükselir, Bundan dolâyı, pek te ehem. miyetli Olmayan o iltihabı çeken ken- disinin verem hastâlığına tutulduğuna larında iltihaplar, hükmeder, boşuna üzülür, Halbuki bir mütehassıs burnu ve bo. ğazı veya barsakları yahüt kadınlık u. zuvların muayene ve tetkik ederek o uzuvların birindeki iltihabı . meydana çıkarıca tedavisini yapar, o kadar u- Zun devam eden ateş te kendi kendine kesilir, SİNEMASINDA apma. | 'Tarafından nefis bir surette yaratılan aşk ve güzellik filmi KADINLAR OTELİ Ayrıca: 1 — FOKS DÜNYA HAVADİSLERİ 2 — EN SON RENKLİ —_'— MODA GAZETESİ EREKNNETEP Bügün saat 11 ve 1 de tenzilâtir matineler gaa İhracat İ çin Akdeniz Yolundan İstifade Edebiliriz - Neler Satıyoruz gon daha çivi gelecektir. Bu hafta içinde Çekoslovakya. dan 45 bin liralık ziraf âletler, İtalyadan kâğıt ve ilâç, Roman- yadan kimyevi maddeler gelmiş. tir. Neler Satıyoruz? Bu hafta ihracat bakımından zengin bir haftaydı. Ti. caret odası kayıtlarına göre, ih. racatın kıymeti bir buçuk milyon Hrayı bulmustur. Bunların ara. sında Finlândiya, İsveç, Macaris. tana yapılan tütün satışlarile, fın dik, deri, palamut, zeytin, zeytin vağ sâtışları büyük bir yekün tutmaktadır. Diğer maddeler de Balmumu, av derileri, keten to« humuna inhisar etmnektedir. Sayet zirat mahsullerimizin re koltesi taayyün etmiş olsaydı, da. ha ziyade ihracat yapmak kabil olacaktı. Halbuki rekolte hakkın. da kat'i bir fikir elde etmek he- nüz kabil olamamıstır. Bu yüz. den, Ticaret Vekâleti buğday, ar. pa ihtacatını, son günlerde de ku ru bakla, nohut, mercimek ihra. catınâ lisans verilmemesini em- retmişstir. ğ Bütüngbunlara sebep, mahsu- lün miktarını bilmemekten ileri geliyor. Eğer bunu bilmeden ih. racat yapsaydık, günün birinde sattığımız maddelere ihtiyacımız bile olurdu. Nitekim geçen sene kuru fasulya ihracatı yüzünden piyasada kuru fasulya kalma. mişti. üseyin —Avni Can Çekişen Âbideler e olur? İstanbul tarafına | N geçen otobüsler gene eVa velki gibi tramvay yolunu takip © edip yeni köprünün başlangıci © olan Azapkapısından geçseler. Bunu kaldırımların bozukluğuns — dan ddlayı yolcuların barsak sate © sıntısına uğramamaları için , istis j yorum sanmayınız. Azapkapısıne © da duyduğum azap, taşları dan. — telâ gibi işlenmiş eski bir (se © bil) in can çekişmesine şahit ol- ( mak yüzündendir. İniş bitip sola — sapdır sapılmaz sağ kolda bütün taşları, duvarları oymalar, çiçek. ' lerle süslenmiş bir sanat ahidîi £ görüyorsunuz. Polattan olmafi lâzım gelen parmaklıkları . kim © bilir belki de leblebicilere satıl © mak için - sökülmüş. Pencere yerlerinden taşlar kırılmış, ko. parılmış. (Kiymet — bilmemezlik) © kanseri 6 oymalı bedeni kemir. —| miş; yaralar, karhalar açılmış! — O kadar perişan, o kadar hasta, o kadar acınacak bir halde ki ne zamalı önünden geç “hak- kuran,, kafesine dönen bu nefis © eserin bakımsızlıktan verem ol © muş güzel bir kadın gibi yüzüme | konlı bir tükürük küsacağından korkar, utanırım; görmemek için — ellerimle gözlerimi kaparım. Etraftaki kahvelerde nargile. ler tokurduyor; kahveler höpür- _ detiliyor. Önündeki işlek cadde. — den atlar, arabalar, otomobiller ; Benzeri hiçbir asırda yaratıla- mıyan, türkçesine rakip bulun- mayan, binlerce kişiyi hayran 'e. den Türkçe Süper film (ATLIS ÜEKSPRESİ San'atın en parlak bir zaferi... Kudretin en yüksek bir eseri.. Filimlerin şeref Gcı olan | bu şaheser | BUGÜN DLÂLE Sinemasında DİKKATY: En sön türkçe Para- munt Jurnal, Bugün halk mâ- tinesi saat 11 de. Yerlerinizi lüt- fen evvelden tedarik etmeniz rica olunur. Telefon : 43595 n | | LAMOUR?/u: ANN SOTHERN — LİNDA DARELL ve JOYCE COMPTON Ünyada bulunmıyan birini ele üiz. Bir ölüyü ele aladağız. Da- he Semmiyetsiz olacak. Birkaç yıl bürada, İtalyada pek berbat ğ - mış bir komedide buna ben- için öldü, senin için ken- d 'dü, diyeceğiz. Rusyada bi- h bir telgraf gönderteceğiz. O. anin Dar etmiş birinin imzası ile, l için ölüyorum. Kendimi Ööl- Allaha ismarladık,, diye Dir telgraf çektirteceğiz. Niha- üm AöĞEr İstersen, Yuydurulmuş — bir de olabilir. — | K , Elbette bunu tercih ederim. Am- < 'N Püyorum... ğ h Ne fgörmüyorsun? Kendini senin olduğu kadar intihar etmiş | d Yazan : ANNİE VİVANTİ CİRCE İtalyancadan çeviren : RÜVEYDE SİNANOĞLU tü. Olgu telgrafı alıp öokudu; sonra ba- na uzattı. gel O akşam Kiyef'e hareket ettik. Bütün seyahat böoyunca Vasili ko- Tarnovsky.ş Üç gün sonra, Vasili, Olgya İle be. nim çay içtiğimiz salona, elinde bir telgrafla girdi. Yüzü çürümüş gibiy- Olga ban& Bir çimdik atarak: — Ça yest! diye fısildadı; Vasili: ura, dedi, müthiş bir şey ol- du; müthiş bir şey. Beyaz dudakları kımıldanıyor, fa- kat bir ses çıkarmıyordu. — Kendini öldürmüş. Devam edemedi; hıçkırıklar içinde sözünü kesti, Ben ayağa fırladım: — Kim?. Kim?. Olga işi hemen yoluna koymak İs- tedi; bana dönerek, bir göz karpığı lle ellerimi yakaladı; — Ah, o seni seven! diye haykırdı. uld“l'muş bir adamın İnde 'İ l görmüyorsun? Önun üze- z , SDacağın yehni, acap, dayanıl- mi görmüyorsun? Fatal N ğ e â catastrophes “olarak or m:&m biri olduğunu bilmi- ? - Büyih Pekülâr Telgrafi göndertelim. j © öğleden sonrayi telgrafı korkuyordun, değil mi? Vasili, onu kolundan yakalayıp ge- riye doğru iterek: — Ne?.. Ne? diye haykırdı. Sonra benim omuzumu kavradı, ve beni kerek ulüdü: — Demek biliyordun.. Korkuyor. dun?.. Söyle, söyle! Ben, dehşete gelmiş, titriyordum, " AAA — Haydi oradan! Böylesi herkesin başına gelebilir. Bunun için zavallıyı öldürecek değilsiniz ya!.. Fakat' Vasili, ekşi ve islenmiş ne- fesini yüzüme üflüyordu: — Benim kardeşim., Seni seviyor- du.. Seni u hal Kekeledim: — Kardeşin mi?, Küçlük Petro mu? Vasili haylardı: Kardeşin mi?. Bizim önceden uydurduğumuz ko- medinin değil, reel bir dramım bahis anlıyan Olga, atiıldı: asili, aldanıyorsunuz. Bir şey bildiği yok. Bir yanlış anlaşılma var. Size bir şaka yapıyoruz etti. bir ona bakarak yüzlerimizi gözetliyor, Olganın söyle- diklerinin ancak yarısını dinliyor, ya, rısmı anlıyordu. Nihayet Kani olmuş dı. Ben de kaynım Petroyu dü- $ünüyordum, Birkaç ây önce Kiyef-te bıraktığım, ©o şimdiden içki ile ve kadınla zehirlenmiş solgun delikanlı, yı değil, yakası örgandizli siyah ka- dife esvaplı çocuk Petroyu, Tarnovs- ky villâsının bahçesinde ince bacak- iarı ile sıçrıyarak bâana doğru koşan beni öpen, sonra, Bahriyeli — kasketi altında şişman, sarişiN ensesi ile, çıp- lak bacakları ile, aceleci ve komik, yine sıçrıyarak giden Pötroyu düşü- hüyordum. Petronun ayakları daima üşüyor- du. O İngiliz usulü terbiye edilmek, teydi: Kışın ,göbeğinde de çıplak ba- cak. Küçük Petronun o üşümüş ba- eaklarının kızardığı, kar fonu üstün- de tâ uzaktan görülürdu. Bazı kere bâna, “Tanrı beni böyle köseleden.. Yahut deriden yapacağına kıldan yapsaydı, daha iyi olurdu,, derdi., Bazı defa da, “yaşamak hoşuma gitmiyor, derdi. Elbette ölmek iste- mem. Amma başlamamış olmayı ter- cih ederdim.,, « Ve işte küçük Petro bitirmişti. Küçük Petro, ecdadının tantanalı ve hayrete şayarı yattıkları ölü odasında KBibi oldu ve hıçkırarak di Üüs- lı ve hayrete şayan y (DEVAMI VAR) d “Petro bu gece kendini astı. Çabuk liniz.,, (Frankeştein) in Bu hafta / tarafından emsalsiz AH. NE İlâveten: 2 kısımlık bir kom MEmamne Bücün saat 11 de 5 | ASILAMAYAN ADAM filmini görmeğe koşüyor, İlâveten: 2 Kısımlık Kahkahalı Komedi GENERANE Buzün saat 11 de tenzilâtlı matine - <ENEEM KI | ASGĞELÜA ZZ CU DAİA FRANSIZCA SÖZLÜ Güzel filmi mutlaka görünüz, gözzaammuec BÜTÜN ŞEHİR HALKI_&ı - SİNEMASININ sinemasına 2 saatlik korku ve heyecan ygşatan ' BORİS KARLOF en son temsili Ş_Lıî.!_E:Bı sinemasında Neş'e... Aşk... Macera... Kahkaha ve güzel kadınlar filmi olan ve MELVYN DOUGLAS — VİRGİNİA BRUCE bir tarzda yaratılan KADIN... edi ve MİCKEY — MOUSE tenzilâtlir matine — eyeeesamEE UĞGÜDN ASK— HEYECAN — İHTİLÂL — MUAZZAM Ve Korkunç Sahnelerle dolu İPEK Kanlı Dava ; ı Ayrıca: FOKS DÜNYA HAVADİSLERİ ğ ü » Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlr matineler — AüRREMEMEMMMMAMAIDAN G — geçiyor. B la alâkası ol ç lâzım gelen kimsenin acaba o ta, rafa hiç yolu Üüşmemiş mi? # Merci aramıyorum. Kimseyi mesul tutmuyoruni, Tamir, tez- yin de istemiyorum. Bilâkis “taha — ribini,, istiyorum. Bunlarla' han.' gi daire meşgul oluyorsa rica — ederim bir sabah oraya kazmali, — | kürekli amelesini göndersin, Öles ' meyip can çekişmesi yüzünden — Gizi hergün öldüren bu güzel ese. — | rin ıstımrabırna bir kazma darbesi- |le nihayet verdirsin! O zaman etrafında uğuldayan — |kahveler, aşçı dükkânlarmım ka- — | şık şakırtıları ruhunun istirahati | itin yapılan devir hatimi ziyafeti — gibi olur, biz de: “ | — Ne yapalım? Besliyemedik, öldü! y kurtuluruz. [- Takvimcı ilğ Ü ğ hi Bütün lsanlara tercüme edilip gazetelerde aylarca tefrika edi- MANDAAKI len büyük macera romanı ğ 05 L z "Sihirbazlar Kralı,j Şimdiye kadar misline raslan- $ mamış bir muvaffakıyetle ALKAZARİ. sinemasında devam'ediyor. NA. ( | ZARI DİKKATE: Matineler 1 — 4— 6.30. Gece 9 da başlar. | | | | | * Ş-SARAY Bu hafta görülmemiş muvaffakı. yetle gösterilmekte olan POMPEİ NİN SON GÜNLERİ| | Muazzam ve emsalsiz” TÜRKÇE SÖZLÜ şaheseri Her seansta salonu dolduran halk kütleleri tarafından alkışlanmak- Bi tadır. Baş rollerde: MARİA KORDA vej VİCTOR VARCONİŞ | İlâveten: FOKS JURNAL Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine 4 Saadet Yuvası ’:- ! | Türkçe sözlü, Arapça şarkilı p. | büyük facia filmi g! OYNIYAN: Fatma Rüşdi Misif San'atkürlarından AEZEERM L ERET Ü Sahip ve Neştiyet Müdürü: Emin UZMAN Gazetecilik ve Neştiyat T.L.Ş - TAN Matbanıi # 10 binlerce figüranla Çevrilen muazzam bir film L

Bu sayıdan diğer sayfalar: