7T.R.940 7 AĞUSTOS 1940 BONE iye BEDELİ Ecnebi 2890 Kr. 109 so '» 2 ittihadına nyan memleketler için bedeli müddet sıra 9, 3,5 liradır. Abone & 1 sene say KP. vay tleraram posta Ke, kuruşluk pul KÜRSİ Tİ n Inşa ve Kudreti Fakyada yol şebekesi ie, bozulmuş ve ne ve mevcut yollar ar nin tahakkuk ettirile- am 1941 de Bn bu sene ına program daire- Fam edilmektedir." . Krları, Nafla Vekilinin dün gaze- bulmasından ralli inde birleş » kudretidir likeye gül lerinden is Bdide uğradığı za BA harbe girmekle de siir şulhe kavuşmak / . İstifade Zi li, rieme ufku k; Türk milletinin yolunda başarmak işler, kürmak ihtiyacını dur, Sök zum biir sulhien Setifade ete ip ettiriyor, Bu yüzden Avru- yük bir kısmı harp tahribatına luğu hnlde, , yol nakla, el- esini £0ğ- & ile meş- Sulhün yaratıcı ve yapı imak istemediği Avrupanın büyük p içinde yasiyor ve harbin b #larını çekiyt rtacığı Ea mdiden anlaşıl- © Türkiye İse, çok şükür, harp idir, sulh faaliyetleri içindedir “eliyetleri het cepheye sarildir. m hedefi, sulhün imar ve inşa liyeti içinde yaşamak olduğu bize çatmadıkça, onunla hiçbir iamaz. Biz çan yerine alin ik ve alin terini en feyizli, en Messiye hasrederek y İsa ve i Oruz. Bunun Yolu uzatıyoruz, kuruyoruz, 42 tamamlıyoruz ve kan Gök- alın teri dökerek in "ür hür etmek istiyoruz. © Alınan Muallim ve “murların Maaşları Vekâleti, tâlim görmek kere alınan muallim, me. Lİ püstahdemlerin maaş ve öc, Bh $u şekilde verileceğini a- UL YUN İN a bildirmiştir: alir v amı, hi birlikte idari ücretler Ve dersi / bulunanların p Bansiyonlardan | i Keş ol n yalı #Ma, umumi uv bil ahdemlerden diğer müstahdemleri Bu ıstırapların | ! ( ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA J üzgâr Delikleri Niçin Tıkanmıyor? l htiyatlı adamlar, rüzgâr ge. len delikleri tıkarlar. Yaz olsun, kiş olsun. nkü insan kış. tan ziyade yazın soğuk alır. Am- mâ kime anlatırsınız Geçen gün vapura bindim. Biraz terlice idim. Güverte pütür püfür. Salon ondan beter! Biletçiye sordum: — Bu vapurun rüzgârsiz hir ye. ri yok mu? Tı. lar nereye gitsinler? Gülümsi N Açı. locağız, diyorlar. Münakaşayı uzatmadım büsbütün haksız değil Allah, Allah patlıyacak de- ğlliz ya! Aç şu pencereleri! diyen münasebetsizler yok değildir. Hal buki vapurun güvertesi Gunlar i- çindir. Başkasının zarara keyif »ya bizde, “hürriyet, denir. Tramvay Hak r N det merhum, her üy pencerelerini lıklı açılışından şikâyet ederdi. Kim dinler 4 rahmetli? Rahat etmek İnsanlar, kendini tenhada Biletçi anın bu terbiye temine hak verme- mek kabil olmuyor. Bunün mahzuru var: Medeni de dar kusur kadı kızında da nur, gidişatına olm İktısatla Meşgülüm âşinâmız B müsait olmadı; bisiklete, yüreksizliği — sebet tayyareye, fırsat düsmediğinden şimendifere, Hicaza gitmediğinden döveye, Adada oturmadığından e. şeğe ve yüzme bilmediğinden san- dsla lomez. Lâkin her var: Vücudü ğı için ata, una, buna kıza Kâh edebiyatla uğ kâh siyasiyatla, kâh tarih, kâh coğra musiki, kâh resim, kâh heykel ve kâh kalyon yapar. Son günlerde gördüm. — Nasılsın? Ne yapıyorsun? — Ekonomi politik yapıyorum, dedi. Yani iktu — Güzel! Fakülteye mi devam ediyorsun? diye soracak oldum. Hemen sandalyesinden imâl küplere bindi. — Ne münaseb Ben fa! teden değil, fakülte benden öğ- rensin. Pek üstüne varmak istemedim: — Tabii, tah Pekâlâ, neyi mütalâa ediyorsunuz? — Yirmi yedinci asırdaki mâyeler bahsini? — On yedinci mi, yirmi yedin. ci mi? — On yedi, yirmi yedi!.. Ehem- miyeti yok! Mesele sermayelerin insanlar üzerindeki tesirleri. , kâh ve ser- O, Başka Sermaye ira yanımıza gelen bir ar- kadaş, söze karıştı: Belâ şeydir birader! Hele vicdansız bir şey olursa... İnsanm hanımanını söndürür, dedi, Beri. ki sordu: — Kim söndürür? Ben işi lâtifleye boğmak İste. dim: — İtfaiyeciler söndürür, O, ısrar et — Kim hamman söndürürmüş bakayım? v Arkadaş safdilâne cevap verdi: — Sermayeler canım! Bir gen. ce musallat olurlarsa! Zaten pek te inmemiş tst tekrar küplere bind ,— Alay ediyorsun galiba! Sana müsaade etmem. Ancak cehaletini esbabı muhaffife sayarım. Yatıştırmak için: Hayır üstat! O başka serma. ye anladı. Sen başka sermayeden bahsettin. Arada anlaşamamazlık var. - Bu adşmla, hattâ bir anlaşa- mamazlık şeklinde bile her hangi asebete tahammül edemem. Berikine göz kırptım: olan Üs- şimdi - LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ — Affedersin. Ya anladım, diyerek özür diledi. Öteki de hid. detle ayrıldı: — Nereye? diye sordum: — Hem iktisadi etüdlerime de- vam edeyim, hem de beş lira a. vana alsyım, idareden! dedi ve Gazele Bir Yer lmem siz de benim fikrim. de değil misiniz? Isak iyi o. Zira biçare dar yerde sesi- karamaz. Açık yerde işitil. mez Ne olacak, bunun hali? Geçen gün kapalı bir Tokanta- da ince saz dinledim. Biraz eski. miş parçelâr çaldılar. Dikkat edi- yor musunuz? Eski demiyorum, eskimiş, diyorum. Çünkü eski başka, eskimiş başkadır. O arada hanende, bir de gazel okudu: Ciğerim yareledi hanceri rü sitemin, Hicazkârdan okunan bu gâzelin , bep kulaklarımı. 'kişinas dostum: pes perdeden okun. or. Demek hürriyete en cok muhftsc olân musiki parçamız budur, Evde, gazinoda, tiyatrnda, kahvede, lokantada bu yüksek perdeli musiki parçasmı dinlemi- ye imkân yek! Oralara sığmıyor. Açık bir yer bulmali. Oralara da gazel okuyacak kimse gelmiyor Şu zavallı talihsiz gazele bir yer bulsak! Aza, çoğa bakmıyor. Bo- ğozi tokluğuna razı! Tramvay Sahanlığı ki gönül bir olunca saman. lık seyran olur, diye bir eski hayat felsefesi vardır. Lâkin iki gönül değil, beş gönül ahi birleşse, Otramvay o sahanlığınm seyran yeri olmasına İmkân bula. mıyacak anlar oluyor İçememişsinizdir, ben söyliye. yim: Bir tramvay sahanlığı bir bu. çuk murabba metre mesahasında- dır. Buraya kaç kişi konabilir? Üç! Haydi bilemedin dört. Daha hovardalık ettin: Baş kişi... Dün, bir Fatih - Taksim arsba. sinin sahanlığında 15 kişi saydım. Bu. ne keramettir yarabbi? On beş kişi yahu!.. İçeride on iki yol. cu varken, Karaköyden “geçtik. Başındaki kasketin kenarında sa. rı yaldızlı. şeridi olduğuna göre, CİLDİMİZ NE Çok kaşmmadığımız ve çök terleme. diğimiz, yahut bir tarafı kesilmiş ol. ssadığı zamanlarda cüt bisi rahatsiz etmediğinden, tuvalet işlerinden başka, ona pek te ehemetiyt vermeyiz. M barsaklar rinden onların gördükleri işlere daha siyade alâka gösleririz. Halbuki cilt mühim bir uzvumuzdur ve türlü türlü işleri vardır, Bu işlerden biri boru. tunca bütün vöcüdün sağlığı da bozu, Tur, Cildin gördüğü işler arasında, bu s5. cak mevsimde en ziyade ehetmiyetlisi ter çıkarmaktır. Tasan her mevsimde s2 çok, günde beş yüz gram kadar, ter çi. karırsa da srrak mevsimlerde ve sicak memleketlerde döktüğü ter dört, beş misline çıkar... Vücuttan ter çıkarmak için, cildin arasında bulanan guddelerin #ayısmı iki milyona çıkarırlar yan yana ve bir siraya konul beş kilometre uzunluğuna kadar gider. İnsana terin lüzumu vücüdünün tabii hararetini snabafeza etmek içindir, Mu, hitin bârareti azalmca üstüste elbise gi yer, hareket eler yahut durduğu yerde titrer, içerisindeki harareti arttırır, Fa. kat muhitindeki hararet fazla yükselin, ce bana karşı koymak için çaresi ter; lemektir, Orta ağırlıkta bir İnsanın vü. <udünden çıkan 125 gram ter vücudün harâtetinden bir derecesini indirir. Teşbihi garip görmezseniz, insan —bu bakımdan— topraktan yapılmış ve m #amatı olan bir testiye İenser, Testinin İgndeki su sıcakta tebahhur ederek © e ve ettikle, iramvaycıların tahsillilerinden bir memur, içeriye üç kişi daha tıktı ve arkadan düdüğünü çaldı; bize yol verdi. Dua eltim adama: Ya üç yerine, altı kişi koysaydı. Çün. kü tramvay sahanlığı bir acaip şey oldu. İstiap Bad i ölçüsü yok, Üç, beş, on. belki de yirmi. Yalnız yolcular birbirine o kadar kaynaşıyor ki; biraz daha sıkışsalar; kütükteki nüfus kayıtları bile yekdiğerine| karışacak Tramvay idaresini, devretmekle, ettiğimiz tifadeler arasında, bu idarenin| efradı milleti birbirine Yaklaştır. maktaki hizmetini inkâr etmek nankörlük olur, Bereket tramvay ınlığma birbirimizin kusur ve m elini, koku ve rayihasını, huyunu, hülkunu, edep ve terbi- yesini, temizlik ve pisliğini züğürtlük ve zenginliğini ö) yoruz. Az şey mi? Boşuna Telâ: H ak selâmet versin. Tasvi- ri Efkâr arkadaşımız, ber. | mutat bir hassasiyeti mutaassıba ile pür galeyandır. Yolcu salonu | lokantasındaki Oo garsonlar mı! metrdoteller mi, hulâsa lokunta müstahdemlerinden bazıları türk. bilmiyormuş. İlâhi birader! Kim türkçe biliyor ki; bunlar bil sin, Eğer bir ciddi imtihan açılsa, türkçeden hangimiz ikmale kal. mayız! Hele biz, türkçeyi öğrene. lim de, garsonlar sonraya Islsn! | ca Vay Tereyağı Vay! ahalılıkla mücadelemiz de. Kk vam etmektedir ve şüphe- #iz'bir şey varsa © da, bu müca-| delenin devamıdır. Bir tarafta pahahlık, öbür tarafta halk. “Halkın yanı başmda bulunacak olan resmi mücadele teşkilâtım. dar henüz müessir bir müdahale müşahede edilemedi. İnşallah © da olur. Fransız gazetelerinin ifadesine | göre, işgal altında olmıyan Fran. sada tereyağın üâzami fiyatı kilo- da 22 franktır. Bizim para ile 75 Kuruş. Bizde de tereyağı 120, 130, 140, 150 ve 160 kuruştur. Bunların sa. fi ve temizi tabii en pahalı olanı. dır. Fransa işgal altnıda, harap olmuş, mağlüp olmuş, perişan ol- muş bir yerdir. Gayri meşgul a. razide de yedi milyon kadar mu. hacir vardır, Fransiz yağı muv cehesinde bizim tereyağın kibarlı. ğına ne dersiniz? Vay tereyağ vay! İŞE YARAR? mesamaltan çıktıkça, içeride kalan kıs. mı soğuduğu çibi insan da terledikçe vücüdünün içindeki harareti araltır, Ter Tiyemediği vakit, muhitin harareti art. | tıkçs vücudün İçindeki tabii hararet te arlar; Onun artması da —ibilirsiniz bi) hayat için pek tehlikelidir. Onun için) ter sicakta haytı muhafazaya pek lü, #amlu bir gey demektir. Yalnız muhitin harareti değil, bu vü, cudün İçindeki hararet te artınca gene ter onü düşürmiye çalışır, Ateşli has. talıklarda terlemek bundandır ve ondan dolayı hekimler, ötederberi, hastaların terlermesini dalma hoş görürler, Çıkardığımız terin yüzde 99 kısmı su olduğuna göre, terin başlıca işi vücudün hararetini düşürmek ise de, yüzde 1 kıs, mında zebirli maddeler bulunduğun. dan, hiç olmazsa © nisbette, vücudü © zararlı maddelerden otemizlemiye yarar demektir... Onun için m teri hay. vanlara şırınga edilince onları telef e, deri Tabii, muayyen bir miktarda ol. mak şartiyle Meselâ bir köpek, ağırlı, ğın her kilosuna 15 gram İnsan terk ile telef olar... İnsan hareket etiği va, kit terinin terkibindeki zararlı madde. lerin nisbeti artar, Bir insan hiç terlemezse, terle çıka. sak rararlı maddeler kanda kale, | ğımdan bunlerm yirmi dört #satte tep, lanan miktarı insanın kendisini telef | birdenbire dul cer... Bununla da cildimizin gördüğü işler arasmda bizi terletmenin ne kadar Türemlu olduğu takdir edilir. #.assaseneaanasesemaaazme iki Günlük .HIKAYE ......aaaaasazaz HUSUSİ APARTIMAN Yazan : Rüveyde SİNANOĞLU EY gn B” Faik Akdoğan, kızı N ferin avukat Münir Sözöre le evlenmesine muvafakatini bil rinoe, Bayan Cemile, müstakbel damadına: — Evleniyorsunuz, âl dedi. Amma benim biricik kızım var; on. dan ayrilmak İstemem. Bir tek sile halinde yaşıyacağız. Münir, bunda bir fenalık görme. di. Evde bir kaynana ile bir kayna. ta bulunmasından kıyamet kopmaz- dı ya, Nilüferi seviyordu; Nilüfer de onu seviyordu. Bütün öbür şe ler ikinci derecede şeylerdi Evlendiler. Evliliğin ilk zaman. ları, öyle zannedildiği gibi, en me. sut zamanlar değildir. Karı koca- nm ayrı ayrı alışkınlıkları, zevkle. ri vardır; bunların birbirlerine uy. maları lâzımdır. Ancak bundan sonra, iki varlık. birbirlerine ka naşmış olurlar. Yazık ki, bu kaynaşma Münirle, Nilüfer arasında olamadı. Görünüş- te birbirlerine tam, uymuş bir hal- de idiler, amma hakikatte, birbir. lerine yabancı kaldılar. Aile mü. nasebetlerinde bir nevi merasim vardı; “maniyer,, li bir şeyler var. dı. Her jestlerini, her sözlerini öl. | cüp biçiyorlardı; yalnız birbirleri. | İ ne karşı nâzik olmak için değil, ne kodar uygun bir çift olduklarin: kaynana ile kaynataya için de bunu yapıyorlardı İhayet oda N dıkları zaman da, kendileri» ne dönemiyorlar, birbirlerile spon. tane olamıyorlardı. Çünkü, ikisi de bütün gün çok güç bir piyesin rol İerini oynamış gibi kendilerini yor. gun. tafsızlaşmış, sinirli duyuyor lardı. Hattâ birazda birbirlerine kırılmış bile. Fakat bu kırgınlıkla. rını, artık pek alıştıkları gülümse. inin arkasında saklı tutu- arında yalnız kal. Bay Faikle, Bayan Ce. mile, daima aralarında bulunduk. ları iki tazenin birbirlerine olan bu nazik muamelelerinden pek mem. nundular. Hele kaynana, her şeyi kollayan, her şeyi gözliyen kayna- na, sık sık, çocukların saadetinden bahseder: — Ne kadar uygun çift.. Derdi; | Tanırım kem gözden esirgesin. Daha alafranga olan Bay da, İki üç tükürüp, orta parmağının, orla boğumunu tahtaya vurur, bu saa- deti kuran ve koruyan karısını kut- lardı. Bir yıllık evlilikten sonra ise, übe edilmiş olen genç evliler, bütün akrabaca model diye parmakla gösterilmekte idiler B ir gün, bir hâdise oldu. Ba. yan Cemilenin kiz kardeşi, vermişti. Başka kimsesi yoktu; Cemilenin evine si- ğınmıya mecburdu. Cem kızıns açtı; kızı da kocasına sordu Kocası, hiç te 'nirlenme. den razı oldu: — Vallahi sen bilirsin.. lirsiniz. Bana göre... Böylelikle Hüsniye teyze de © ve geldi. O da iyi bir kadındı; me- lek gibi bir kadın. Evin idarssin. de kız kardeşine yardım etmek çin paralaniyordu. Amma bu yüz. den şimdi de Nilüfer kendisi vin içinde bir işe yaramax b yordu: Her şeyi, evin her hizmeti. nt annesi ile teyzesi yaptıktan son- ra... Birkaç zaman sonra, bir hâdise daha oldu. Münirin kardeşi öldü; karisi ile bir çoruğu kimsesiz kal- dilar, Kardeşinin ölüm döşeğine koş- muş olan Münir, karısına, zavallı kadınla yavrusunun sığınacak bir yerleri olmadığını, kendilerine ev. de bir köşecik vermek icap ettiği. Bİ, çok mübarek bir kadın olduğu- nu, tabii kimseye bir rahatsızlık vermiyeceğini/ yazdı. Nilüfer, düşündü::Kendi teyzesi ne bir köşe Wetfler bu evde, koca. sinm yengesi ile yeğeninede bir köşe bulunmak lâzımdı. Nitelam, | Bayan yenge de çocuğu İle geldi Nilüfer onları, kolları acık karşı İ ladı. Bu da, gerçekten mübarek kadmdı. Ya çocuğu? Altın'top. Siz bi. göstermek l Gelgelelim, 'iki yeni evliler, bu kalabalığın içinde kaybolmuşlardı. Sarik' güzel bir evde, çok iyi mua- mele edilen bir evde misafirdiler. Hep öyle misafir gibi, parmakları- nin ucunda yürümek iht yuran bir öyle, bugün değilse, yarın bu ev. den çıkıp gideceklermiş gibi bir halleri vardı. Nihayet evden ilk çıkip giden Münir oldu. Nilüfer, onun azar &- zar uzaklaştığını görüyordu. H gün öğleden sonraları Münir kay- boluyordu. Nereye gidiyordu? Ne yapıyordu? İçinde büyük bir endi. $e ve azapla, bir gün arkasına düş“ tü. Onun girdiği bir apartımana girdi, Kapıcı — Kimi arıyorsunuz, Bayan? di. ye sordu — Avukat Münir Sözörer'i. — Üçüncü katta, sağda. Ha.. Demek hususi bir apartıma. nı vardı! Tabii bir kadınla buluş mak için, Üçüncü kata çıktı; kapıyı çaldı Münir açıp ta karşısında karısını görünce, önce şaşırdı; sonra sevin- di: Gir, gir, Nilüfer!.. Nilüfer girdi; etrafına bakımarak küçük salona varınca, bağırdı: — Sonu yarın — EDEN Suğünkü Bulmacamız 123 4 5 6 71 89 SOLDAN SAĞA: 1 — Kasmaklan ömir - Bir samir - Sağ deği, 3 — Birer zamir. tarzdır. 4 — E il kür — İçilir. 5 — Adale - Fena, kötü niyetli, & — Bir hayvan - Yarım, 7. — Bir sayı » Doğru değil, 8 — Keder, yas. b — Çoyda erir - Bay, YUKARDAN AŞAĞI: İ — Olmamış üzüm — Nihayet - Bir sym, 7? - Bir böcek, 4 yar - Zemin. an T — Bir Fazilalı, Lâhza - İl « Bir çeşit ta; 9 — Yumuşak şeker » Biz çalgı . DUNKU BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ SOLDAN SAĞA: 1 Do - Mat - Aş — Kat — Sn.4 — Moda, 4 « Kin - Dola 8. — İyi - Alp, 9 — Re — Tarak: 3 - Do. 5 — Emir » — Ne - La na « Fa, ASKERLİK İŞLERİ 5 Şubeye Davet Fatih Askerlik Şubesinden: Adrerlerin- de Bülunmuyan yedek subayların * ve yoklama vaziyeti zere şubeye müracaatları ilân ol i — Piyode Lütti (40103), 2 — S. 5 Makinist Ali oğ- Piynde seteğmen E 310), 4 kâm Ya”hay Abdullah oğlu Mustafa Cert 19 - 3), 5 -— 5 5 hesap memüfu Flahi li Şevket (34 - 90), 6 — &. 8 hessp Tahir oğla Mehmet akliye teğmen Abdöihadi oğlu ME- (13084), 8 m» Rpm başı Habip oğlu Mustafa (828 » 1110) 0 Pi «teğmen Musuk 0104 Mba «in: (16750), 10 — Arif Ataç (Yedek su- bay) (40: ye Tav Fatin Askerlik Şubeşinren 93A Anksim ti dn devam elmiyecek olan ta ilerin yozlamalar: Beşiktaş inde teşkil edilen askerlik Ağustos #10 dan 20 dar yoldamaları yapıla Busta Ma akti Pa e bisi ettilerin ire be e oslabı malar? yaptırilmek gelmeleri İlân olunur. YENİ NEŞRİYAT : ZİRAAT DERGİSİ — Tü Pirnsr O, bu derginin 7 nri sayım çıktmistir. en subeye Şimdi evde yedi kişi idiler. Nilü- ferinkilerle o Münirinkiler arasın. ki bağdaş görülmemiş derecede idi. KANRACADAĞ — Diyarbakir Halkevi tarafından neşrolunan b mecmuanın Temmuz nüshası gi