21.3.0940 EA'N ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi — 1400 r, 1 Sene 2800 Kr. ve » say 1809 * 6» 3Ay * ” Dp 1 Ay se * Milletleraram posta itihndına dahil “imiyan memleketler için abone müddet sirasiyle 30, 16, 8, 88 liradır. Abone beleli pezindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Bul ilâvesi Jarımdır. am Mersiyelerin Beylik Bir Cümlesi ,Çon bir hafta içinde, ölümün üç büyük şerrine uğradık: Besim vee Akalın ve Hüseyinzade Ali veiki iyi insan ve iki büyük hekim Mahmut Nedim Akdilekle tarihi *r şahsiyet kaybettik, iyetleri, eserleri, yüksek kıy- ve büyük hizmetleri bütün daşlaren malüm olan Besim Akalının, ve Hüseyinzade A. si) ölümlerinden duyduğumuz de. tcessürü, bu sütunlarda dımağı. © muztarip hâleti içinde, müm. mertebe ifade etmiye çalışmış. bk Mahmut Nedim Akdileğe gelin. v diğerleri kadar şöhret sahibi ol. Yan bu zat, Osmanlı İmpafatorlu. i Yemendeki son valisidir ki, Yanar; Eri fi gün evvel hayata gözlerini kapnarkan, allesine ve çocuklarına, Ka tadi bile barı tı, O dev. , içinde Yemen valiliğinin, Mürtekiy bir insana neler kazandı. bilenler, - en büyük se. hadi bazan bir kır gazinosunda, ba, kahvesinde nargile içmek. olan . Mahmut Nedim Ak. Mileğin uğradığı bu Akıbeti, her ba. hürmete lâyık bir namus. liğin kâfi delili sayacaklardır. Bunun içindir ki, biz, son Yemen Yalisi Mahmut Nedimle birlikte, bir İzilet timsalinin daha yıkıldığına İlananlardamız. Arka arkaya gelen bu üç ölümün tetüstirüi içinde, birkaç hafta evvel İğzetelerde gözümüze ilişen bir baş. “kara haber" i hatırladık. Bir Halakasimin ölümünden bah. ieden bu haber, şu cümleyle tamam. lanıyordü; daya, Merhum, arkasından, “yeri durulmaz” bir boşluk bırakmış. Bir filozof, “Ölüm, kalanlar için Mıdır!” demiş. Hakikaten, - belki bi. ve da, ölenler bize kendi âkıbetimizi ızın gözlerini hayata kapa. bile bize acı duyurur. Bu acı, ölene fikren ve his barı yakınlığımızın, o bağlılığımı. Viz, wdudu nisbetinde derinleşir; Ve Ealiba biraz da artık kendini kıs. anmadığımız. için, “ölü” ye her ma. BM Ber mpeziyeki, ber kiymeti, hiç eeddütsüz mal ederiz. Nitekim: lür, badem gözlü olur!” dar. 'li de, bu ezeli hakikatin ifa. Bu yüzden, hepimiz, garip düşeriz. Ve yaşadıkları si. Hizumundan fazla ihmal Ye Simiz “kiymet” leri, ölümlerinden çok defa olduklârından çok gösteririz. O kadar ki, zaman , bir insanın kıymetlenmesi i- İizim geldiğine inanası. « Çünkü ölüm, insanları her kavuşturan bir acaip “ilti. gelmiştir. bütün bu satırları, ölüler ar- Sok ,, Tafılan “edebi tezkiye” leri diz, Fördüğümüzü anlatmak maksa. Yazmıyoruz. Bilâkis, insanlara Yangı vetle ömürlerinde bir defacık hay ade öldükleri gün nasip olan bu Ye cömertçe kadirşinaslığı, isa. Ve beşeri bir tarziye sayanlar. Fakat suni bir mübaliğaya şartile... ettiğimiz bu mübaliğanın, $ok beylik bir usulü üzerin. # Haf j8? g1 a /f8 ; if Yaptığımız ilk fena hareket, bir marn samimiyetine hür. Hele hemen her ölenin kasından: ai doldurulmaz” dibirinin kulla. wi bilhassa aleyhdarız: Çün. rinden. kurtulmıya.. TAN Muharrir, Bu Yazısında Bugünkü Medeniyetin Başlangıcı Olan Rönesansın Doğuşunu Anlatarak “ÜMANIZM,, Mevzuu Etrafındaki İlmi o Humanizme Yüce. mecmuasının genç, değerli yazıcıları, ortaya yeni bir mesele, yeni bir çalışma, arama meselesi attılar; (Humaniz- ma). Bu büyük adın ihtiva ettiği bü. yük meseleleri görüşmek üzere, toplanılan akşamda bulunamadı- ğıma üzgünüm. Lâkin, (Humaniz- ma) kelimesi etrafında bizim için, Türk kültürü ve inkişafı için ne. İer. düşünüldüğünü — sabırsızlıkla bekledim. Nihayet bugün (Yücel) mecmuâsını baştan başa okudum. Birçok kıymetli, otoriter arkada. şın oradaki münakaşalarını buta- da anlatmıya imkân yok; yalnız, bu meseleye dair duyduğum derin alâka ile ben de düşündüklerimi kısaca söyliyeceğim: (Humanizma) yı edebiyat kitap. ları: “Eski Yunan ve Lâtin kültü. rüne dönüş, diye tarif ederler, Bu cümleyi biraz açalım ve bu dönü- şün sebeplerini araştıralım; Gg asırda çok hazin, fa, kir, çorak bir Avrupa görü. yoruz. İnsan zekâsı husufa uğra- mıştır. Cahil, kaba, kilisenin ve bâtıl itikatların esiri bir halk... Cemiyetle, insanla, felsefe ile uğraşan yok. Mektep yoktur. Sı. mıflar arasında sosyal birlikten faz. la, entellektüel birlik vardır. Her- kes kara cahildir. Bütün eserler, lâtince yazıldığından, halk bunları anlamaz. Zaten yeğine muharrir, papaslardır. Yazılan eserler yalnız dini ve hukuki eserlerdir. Dünya görüşü, her sınıf halk a- rasında aynidir. Gök kubbesinin üstünde Allah, melekler, mukad- des ruhlar; altında cehennem; kor« kunç şeytanlar... Ortada hareket etmiyen dünya!.. Burada İnsanlar, durmadan. şey. tanla mücadele ederler; onun şer. Da erişmeğe çalışırlar. İnsan ruhunu harekete getiren tek şey; günahtan sakınmak, Alla. ha kavuşmaktır. Her şey Allah 1 çindir, harp, vatan sevgisi bilel.. Dünyaya sit hiçbir ihtiras yoktur. Her şey kilisenin arzusuna bağlıdır. Ve bu dünyanın değişme. sine de imkân yoktur. Buna inan- dıkları için. kimse çalışmaz, olana razi olür. o pa devirlerin şiir sadası sus. muş, lirizm, kurumuştur. Orta çağ, kuru, haşin, korkunç, karanlık bir gecel- İşte, Rönesans, böyle bir çağa karşı olan bir reaksiyondur; buna. lan insan ruhunun bir Işığa kavuş- mak İçin gösterdiği hamledir. Bu, hepimizin bildiği gibi, bir takım sebeplerin bir araya gelmesile; u. yanan insan zekâsının Kendini bul. mak için gösterdiği çırpınışla ol- muştur ve önce İtalyada başlamış. tir. Artık Skolâstik devirden 'önce. ki insan fikrinin en kaygusuz şekilde düşündüğü, yaşadığı ve ya- rattığı devirden; eski Yunan ve Romadan örnekler alınmasına baş. lanmıştır. Bu çalışanların başında gelenlere, (Humanist), bu cereya. na (Humanizmel defilr. Bugünkü medeniyetin başlangıcı olan Röne. sans, bundan doğmuştur. “Petrark, 1361 de selir olarak Fransaya geldiği zaman, kralın huzurunda lâtince bir nutuk söy. lemiştir, Eski ve güzel bir devir. den bahsetmiştir. Fransızlar; o zamana kadar bil. medikleri, tanımadıkları bir dün. yanın hikâyesini dinliyerek; fikir, şekil ve hayat itibarile inanılmaz bir zenginliği öğrenerek, şaşmış- lardır. Petrark, bu seyahatinde kra'lı. ğın ne kadar harap ve çorak oldu. ğunu, mekteplerin boşluğunu an- latır. rim sonra, On Dördüncü asrın sonunda, On Beşinci asrın başında Fransada ilim ve süs nst adamlari yetişti; bürlar eski lâtinceyi merak ettil » eski onları âna dile çevirmeğe başladı. © lar. p Kralın da emrile lâtinceden bir- çok tercürceler yapıldı. Cünkü O zaman, daha yunanca bilen kimse yoktu. Fransızlar eskileri okuyarak, hayran oldular. Lâkin neyi ve hangisini alacaklarını; hangi ese. rin daha favdalı ve inkisaflarına yarar olduğunu bilemiyorlardı. L Bunun için örnek olarak İtalyayı aldılar, İtalyan yolile eskiyi “keş- fettiler. Fransa ile İtalya arasında haki, ki temas, ancak Ön Beşinci asır 50. nunda olmuştur. Eski dünyanın anahtarım önce İtalya bulmuş, o büyük hakikati, &ski eserlerin güzelliğini o kavra- işti... Hıristiyanlık, İnsanı tabiatin dı. şıma atıyor; halbuki eski kültür, İnanç; insanı tabiate götürüyordu. Zekânın değerini, kuvvetini tam- yor, ayni zamanda şekle, güzelliğe ve sanate büyük değer veriyordu. İşte İtalya da, bu eskiye bakarak, beşeri karaktere güvendi, &lnma dayanan doğmatiğin kalesini ite. rek, Skolâstiğin verdiği hazin ço. raklıktan geçerek. zekâ kuvvetinin tecrübelerile açılan hayat yolunu tuttu, İlmin, felsefenin hürriyeti içinde, yeni bir dünya nizamı kur. mıya uğraştı. Şiir. İtalyaya havatı sev- dirmiş; hayat güzlliklerini duyurmuştu. Bu güzel çerçeve çinde, insan da idealleşti. Maddi, manevi kuvvetlerinde uygunluk ©- lan, kendine kiymet veren, hayat- tan zevk alan, yvaşamıya hakkı olan ve esir olmuyan bir insan ya. ratıldı. Bu insan, hurafe ahlâkını attı, bâtıl ananelere hürmet etmekten kurtuldu. Kendine lâyık bir dün- ya kutdu. Kendi kuvvetine ve ken. di kıymetine inandı. Fransızlar On Beşinci asırda ilk defa Alpların öbür yanına geçtik- leri zaman. bu aydınlık ve hür İ. talyayı görerek. vecd içinde. kal, dılar. Her yerde derin bir duygu, yat anlayısı, onları uyandırdı: o- rada gördükleri her şeyi kendi yurtlarına götürmek istediler, Saraylar. bahceler. tablolar, sta. tüler, kitaplar, âlimler, şairler.. Fransaya döndükleri zaman. bi- Taz karışık, pek İyi anlaşılmamış ta olsa, yine, Rönesansı beraber götürdüler. Birinci Fransua zamanmdak! ye. ni nesille sarsıntı ve inkılâp baş- Düşünüşleri; Ve Biz Jadı. Eskilerin etüdü ve saray, e. M İzak Ediyor IZ Kaybettiğimiz Büyük Adam: Besim Ömer ” © Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel asivaya inananların iddia et. tikleri gibi, uhrevi âlemde in. Bu: debiyata taze hava getirdi. Manas- | sanların dünyadaki fiillerini kayde, tır köşelerinde küflenen felsefi ve psikolojik eserler açıldı; Skolâsti. ğin aç bıraktığı bir nesil taralın- dan ihtirasla okundu. ransa, üstün bir medeniyetle temastan sonra, yeni ele. manlar, yeni şekiller aldı; lâkin onları kendi dehasile kendi haya. tına, kendi üslübuna uydurdu, millileştirdi, benimsedi. Benim bildiğim, anladığım Hu- maenizma, ve Rönesans budur. Bizde bir Humanizma yaretmı. ya gelince; ben bu Hümanizma ile bizim Humahizma arzumuz arasın. da bir uygunluk bulamadım. Bir defa, biz. bugün, hepimizin bildiği ve bu yazımda bahsettiğim bir orta çağ içinde değiliz. O çağ. ları insanlık çok geride bıraktı. Humanizma, “Eski Yunan we Lâ. tin kültürüne dönmek, ana dile değer vermek,,, bunu Avrupada, başta Fransa olmak üzere her mil- let, az. çok ara ile yaptı. Biz de bu ise, kısmen Tanzimat. la, kısmen 1908 den sonra; kis e de Alatürk inkilâbile başla. ir mesele kalıyor? Bunları lâzım olduğu de. ğerle kavriyabildik mi? Bu uya. mıştan, bu çalışmadan lâzım oldu- Bu kadar faydalandık mı? Yök; eğer, (Humanizma) dan maksat, bu değil de, kendi mazi mizden örnek almaksa, ben bura- da bir yanlışlık seziyorum. Bizim halk edebiyatından veya folklör. den öz varlığımıza, ruhumuza git çok büyük şeyler öğrenirsek te. — zaten buna çalışıyoruz eski Yunan kültürü ayarında öj ceğimiz bir şey olmasa gerek.. Hattâ şimdiye kadar açılmamış hazineleri açsak bilet, Yoksa, daha çok maziye giderek, Orta Asyadaki ecdadımızın bırak. tığı medeniyet hazinelerini araya- caksak, buna ne derece imkân var. dır ve bu imkândan görülecek isti- fad ne olur, bilemem. Arkadaşlarımızın bizi, yakında bu hususta daha çok aydınlatacak. larını umar, kendilerine başarılar dilerim, GENE VARIZ. FAKAT... Yazan: Aka Gündüz ir adam bildiği bir yere git. ti mi; oranın şeylerile biraz kültürlendi mi, İyi bir intiba yaza- maz. Budala ise bilgiçliğe yeltenir, değilse ulemalığa kalkışır. Soğuk. Tuk da bundan çikar. En doğrumsu intiba; bilinmiyen yerlerin anla. şılmıyan şeyleri karşısında ayak. lanan duygulardır. Ayaklanan di. yorüm, çünkü duygu çok zaman kıpıtdanır, esner, gerinir. Ayak. lanan duygu ise duyguların ta ken. disi ve kendisinin de tam samimi. sidir. Ben Budapeşteye ilk defa gel. dim. En eskiden masallarını oku. dum, eskiden kulak kabartım, şimdi gözlerim ortasında, Size ne Gülbabanın kerametle. rinden, ne Arizona barındaki ar- tstlerin — yetiştirildikleri | şâhâne enstitüden, ne de Habsburgların ufuklarda ve içlerde yelpazelenen hasretinden bahsedebilecek vazi- yette değilim. Çünkü Budapeşte. nin mükemmel bir cahiliyim. Yalnız gözlerim benim, ve be. nim gözlerimin fusen çizgileri... Bilmiyorum Tunanın kaçıncı köprüsü, ve adı ne? Köprü işte. O kadar çok, öyle birbirlerine benzi. yor ki.. İkisinin demirlerini satsa. İar - tabii İngiliz dövizi ile . AL manlara dört yıllık mermi madde, si temin edebilir. Köprünün gireğinde adı yazılı #ma ben bu dili bilmiyorum. Köp. rünün köprü olduğunu görüp bil dikten sonra kimin nesi olduğunu sormağa üşenirim doğrusu. İşte bu köprünün beri: başında kiremit rengi bir saray var. Ben tarif edeyim de eskiden bilenler hiç görmiyenlere tasvir etsinler. Sarayın koca kapısında da polisler duruyor. “Galiba, her saray gibi bunun da içine girmek yasak” de, meğe kalmadan bir de gördüm, herkes sallapatı, canı dilediği gibi sol kapıdan giriyor, sağ kapıdan çıkıyor. Çoktandır bir saray içi görmemiştim, Girip bir dolaşayım, dedim, göğsümü ilikledim, sigara. mı Tunada söndürdüm, şapkamı düzenledim, gut morgun pâlota' deyip daldım içeri, Aman bayım aman! Sağda do. muzlar, solda öküzler. Domuzların ötesinde danalar, Öküzlerin beri- sinde kazlar, ördekler, şalgamlar, bayır turpları vesaire... Sağa mı? Git gidebildiğin kadar. Sola mı? Yürü durma! İleri mi? Göz alabildiğine çek! Meğer burası öyle bildiğimiz sa. raylardan değilmiş. Adla sanla bir. Azık - Palas imiş. Yani bizdeki ka. rikatürleşen tâbirile bir hal. Ortasında sersemledim diye. mem, gözlerim bulandı ve o bula. hiklık içinde o Ankaradaki ile İs tanbulun çamüristanındaki gözle. rimin önüne geldi. ç (Devamı 7 inctd KMAN'HEKİMİN ÖĞÜTLERİ KANSER ÇOĞALIYOR mu? Öyle diyorlar, Her yerde kanser çoğalıyormuş. Bunu İstatistikler gösteriyor. Fakat istatistiklerde kanser teşhisinin çoğalması, aca- ba, yalnız bu hastalığın artmasın. dan mı ileri geliyor? Bana kalırsa, bunda hekimlerin de kanseri git. tikçe daha İyi teşhis etmelerinin tesrini de unutmamalıdır. Yirmi, otuz yıl oluyor, memleketimize ge- len yabane: bir hekim hocanın, © zamanki vilâyet merkezlerinin bi. rinde ölüm istatistiklerini tetkik 6. derken, kanserden vefat kaydı gö- Temeyince, hemen memleketine telgraf çekerek, orada kanser has. hiç bulunmadığı: haberi. ni verdiği hikâyesini bilirsiniz, Kanserin en çok olduğu haber verilen memleket İsviçredir. Son- ra sırasile Holanda, İskoçya. İngil. tere, Almanya, İrlanda, Avustur. ya, Fransa, Amerika. İtalya ve en sonra İspanya gelir. Bu İstat'stik. leri görünce; o memleketlerde hâl. kın kendi sağlığına meraklı olup, olmadığını da düşünmemek kabil değildir. İsviçre memleketinin ge- nişl'ğine göre, Üniversiteleri en çek olan memlekettir. Oradaki halkın, bütün vazifelerini pek iyi anladığı gibi, herkesin kendi sağ. lığını korumak vazifesini ne kadar İyi ifa ettiklrini, İsviçreyi epeyce görmüş olanlar bilirler. Kanser, İstatistiğinde en son gelen bahti. yar memleketi görmüş olanların 0- radaki keyifli ve neseli halkın ta- sasızlığına dikkat ederler... Onun için kanser istetist klerin- de halkın hekimlere az, veya çok müracaat ettiklerini, hekimlerin de kanseri daha İyi teşhis ettikle. rini hesaba katmak haklı olur: Kanser hir defa muavenede hemen kati olarak teşhis edilen hastalık. yerlerde bir hekime gidip te hastu- lığı teşhis ve hemen iyi edileme. yince; sıra ile başka hekimleri bi. rer kere dolaşmak âdettir. Bundan dolayı da kanser hastalığı teşhis edilemeden kalır ve istatistiklere giremez, Burada yürüttüğüm mülâhaza, tabii, nazaridir. Belki istatistiklere bakarak, kanser çoğulıyor denilse, haklıdır. Fakat, böyle olsa da kan. ser insanın birdenbire ümidini ke. secek bir hastalık değildir. Bir kere, insanın zekâsına halel getirmez. Bu bakımdan birçok has- talıklardan ehven sayılabilir, çün. kü insanın zekâsı yerinde kalınca, hastalığa karşı alacağı tedbirleri de daha iyi anlar ve daha iyi tet. bik der, Fransada meşhur Mare şal Mak Mahon'un: — Tifo hastalığı insanı öldür. mezse, aptal bırakır, kendim de o. Ba tutuldum... Dediğini bilirsiniz. Bu zatın de- diği, daima doğru olmasa bile, ti. fo hastalığınm o türlü şöhreti var. dır, Halbuki kanser hiçbir vakit, öyle şöhret almamıştır, Galiba, kanser hayatta tabii bir hâdisenin İfratından ileri gelen bir hastalık olduğundan, ve bunun hasıl olma- sında hormonun da zekâ ile alâka. 41 olan hormonların işe karıstığın. dan, bu hastalık insanın zekâsını daha iyi işletir. Hastalık pek ıst- raplı olsa da, kansere tutulanlar, öneeki hallerine nisbetle, daha dü. şünceli görünürler. Sonra da kanser insanı mutlaka çabuk götürmez. Kendi kendine birakıldığı vakitlerde bile, arada sırada hafifliverk. yıllarca sürdü. ğü vardır. Rshütün iyi olmaz. ge Tİ teper denilmesi de bu zamanda artık doğru değildir. Vaktinde ye. Ka ey şi a den “hasenat,, ve ”seyyiat,, defterine inansaydım, Besim Ömer için seyyi- at defterinin bomboş, “hasenat,, kıs” mıntn dopdolu olduğunu söylerdim. Uhrevi âlemdeki deftere değil am. ma, bu dünyada, Türkiyede hizmet '6tm'ş büyük insanların defterine. Be- sim Ömerin İsini hürmet ve minnet. le geçecektir, Besim Ömer yalnız tıp ölemine, il- me değil, bu memleketin halkına, karşısma hasta ve muztarip çıkan, fakru sefnlet'n içinde krvrananla, ra yaptığı İnsani yardım ile de, alnı- na büyük İnsan vasfını yazdıran te. miz yaradılışlardan biridir. Yazılmış eserleri yanıbda, bu yazılmamış, yal, niz #nuztariplerin v'edanına minnet hatlarile yazılmış eserler, üstüste ko. nursa, başlı başına bir insanlık ehra- mı kurar, Tahsilden yeni gelmiştim. Çocuk davası ve nüfus meselesi başlıklı bir yazı yazdım. Besim Ömer, bu yazıyı okumuş, beni davet etti, Beyaz sağ. ları, nurani yüzile ilk defa tanıdığım bu büyük insan, beni teşci ettikten sonra, dedi kiz «— Kizim, bu yazdığın dava, bu memleketin daha üzerine neşter 80- kulmamış bir yarasıdır. Beri ömrümü bu davaya hasretmiş, karşıma het gün hasta halinde gelen. sefaletin, cehaletin, ihmalin her gün Azrsile peşkeş çektiği çocukların ve anaların doktoruyum. Bu sahada birçok eser. ler de yazdım. Fakat bu, tıbbın hal, ledeceği dava değildir. Bu, senin yazdığın gibi, sosyal çerçevenin. dev. let meselelerinin İçine girdiği gün halledilecektir. Ben, ömrümü bu da. va uğruna çürütüyorum. saçlarım bu didismenin sonunda beyazlaşti. “Hiç bıkmadan yazıyorum, Hiç durmadan söylüyorum. Fakat ihma. lin rüzgâri, bir.kasırga gibi, bütün yazları ve sözleri önüne katmış. dur. esiyor. Fakat yaz. üşenmeden, sitemi. lere ve tenkitlere;,.boyun eğmeden yazmak ve söylemek lâzım... Belki buğün bu davayı da anlatacağız. İş. te o zaman sarfedilen emekler yeri- ne harcanmış olacaktır... Hak'katen Besim Ömer, hayatının sonuna kadar. hattâ meclis kürsüşü. ne çıktığı, Badiren söz söylediği -za- manlarda da yalnız bu davadan bah. setti, Zannediyorum ki, Mecliste son söylediği sözler de, bu mevzua da'r- di. Hattâ çare bulamadığı için, onu itham; edenler de olmuştu. Fakat Re. sim Ömeri ve davasını yakından ta- nıdığım için, o zaman “Besim Ömer ne yapsın?,, başlıklı hir yazı yazdım. Besim Ömer. müdafan ettiği da. yayı, halledemeden öldü. Çocuk da- vası ve püfus, meselesi üzerinde çok fey'zli adımlar atıldı, fakat onun mü. dafaa ettiği davanın şümulü, o kadar geniştir ki, buna halle. ne enerjisi, ne sâyı, ne ömrü, ne de zaman kâfi geldi. Fakat o, benimsediği davayı, her zaman dimdik. her zaman ayni enerji ve kuvvetle miidafaadan yıl. madı, Besim Ömerle beraber. yasa. mağa değer bir hayat, hasenat hanesi, ideal hanesi dopdolu bir hayat tü. kendi, Temiz ve yüksek bir insan öldü. Bu ölünün karşısında minnet ve hürmetle eğilmk. insana ve insanlığa tananlar icin. bir insanlık herendur. Emir Yusuf Köyünde Yangın Terme (TAN) — Emir Yusuf kö. yünde, Azminin üç odalı evinden ge. celeyin. yangın çıkmış, ev ve 15 baş hayvan tamamen yanmıştır.. Köylü. nün söndürmek gayreti semere ver» memiştir. Köy muallimi Mehmet Er Oğuz ve karakol kumandanı onbaşı Akif. ken. dileri de birer lira vermek suretile köylüden 75 lira. tane toplamışlar, bunu ve temin ettikleri, bır çift &. küzü, pek fakir olan Azmiye ver. mişlerdir. —————<——- bütün geçmiştir, denilebilecek ka- dar uzun yıllarca bir daha geri tepm'yen kanserler gittikçe çoğal. maktadır. Zaten bu zamanda kan. serin devası yalnız ameliyat deği). dir. Radiyomun kanser tedavisin. de gösterdiği büyük iyilikleri tabii işitmişsinizdir. Bundan dolayı, kanserin musal,