Türk Safosunun Hayatı TEFRİKA No. 65 Muradın Meşalesi Daima Kadın, Daima Şarap ve Saz, Ar Arada Sırada Şiirden İbaret Kalıyor, Başka Bir Şey Düşünmüyordu imi Oimrahor, kimi yeni. çeri ağası, kimi vezir, kimi Rumeli beylerbeyi olarak devlet ricali arasına karıştılar. Rikâplar Hasan, sonraları Kaniye müdafii olarak şöhret bulan Tiryaki ve Gazi Hasan paşadır ki, mazhar ol- duğu ikrama liyakatini ispat etti. Bi için adı ancak hayır ile yado- lunur, Öbür üç yoldaştan Ibrahim ve cerrah Mehmet, Sultan Mu- rattan sonra sadrazam olmuşlar, İskat belli başlı hizmet yapama- mişlardır. Ermeniden dönme Kara Meh- medin nasıl bir nüfuz sahibi ol duğunu ise, tarih şöyle anlatıyor: “Manisadan İstanbula gelindikte doğancıbaşı, sonra çakırcıbaşı, Bü- yük İmrahor, yeniçeri ağası, Rü- meli beylerbeyi oldu. Ozan (Şair) makulesi lâgü Jâtifesi çok, nedim- ce hareketi bilir ve sikleti yok bir adamdı. Sultan Murat sahip edinmişti. O, püdişahın baş- müşaviri gibi görünmek istediğin- den divan günleri vezirlerden ön- ce huzura girmek müsaadesini is- tedi ve aldı. Daha sonra hünkârın odalıklarından o birisini o alarak büsbütün yüze çıktı, her işe mü- dahule eder oldu. Çok defa sa zamın, kazaşkerlerin, defterdar- ların mülğfazalarını huzurda red- asi Yö padişaha da reddettirir. Aİ ultan Murat işte bu içli diş- 4 şebekenin ortasında ka» dınlariyle, cüceleriyle, maskarala- riyle, sazendeleriyle meşgul olu- yordu. Arada sırada da şiire mey- lederek volnalı mânasız manzu- meler kaleme âlıyordu. Bu hevı kendisinde yüz gösterince, 'stan- bulun ün almış üstat şairlerini , şiirden anlıyan kadınları a- rardı ve bu meyanda Hubba Ay- şe hanımı tercih ederdi. Semsi Çelebi adlı birinin eşi bulunan bu şair kadın, sultan Muradın yaş veya kuru sözlerine nazireler k: leme alırdı, onun gururunu hoş- nut etmeğe çalışırdı. Bu münase- betle saray kadınları arasına gir- miş, yani onlar. kadar nüfuz ka- zanmış olduğundan y bi davrandı, bir çok adi raya buraya yerleştirdi ve o ora- da, kendi damadı Mehmet Vusult Çelebiyi de İstanbul kadılığına ka- dar çıkardı, Daima kadın, ka- daima şarap ve saz, arada sırada da Şiir, İşte sul- tan Muradın kısaca hâl *eri si. O, günde yıkla can sohbetleri yaparken, ak- şamları saz dinleyip şarap içerken üme- bir kaç güzel hala- devleti, memleketi, hattâ pek sev- diği çocuklarını unuturdu, yalnız kendi zevkiyle oyalanırdı. Fakat ve musiki sarhoşlu- ğundan uyandığı dakikalarda mut- laka Safoyu hatırlardı. Bu hatır. layış biraz da, zaruri gibiydi. Çün- kü Sâfo, kendisinin biraz fazlaca unutulduğunu görür görmez hare- kete geçerdi. Ya #nânalı bir bakış- la, yahut şuurü bal gibi bayılt. kan bir tat veren tebessümleriyle padişahı yanına çekerdi. Mürat, nefsini yeni bir zifafa hazırlamak © ihtiysemi duydukça, Üsküdardaki yeni saraya kaçardı. Orada anasının telkinlerinden, Çanfedaların ve Raziyelerin #li- maslarından, kızkardeşleriyle ye genlerinin ricalarından, vezirlerin devlet işlerine taallük eden sözlo- rinden uzak kâlarak biriz dinle- nir ve bu sükün hoşuna giderse, #fafa namzet helayıkları da o sa- raya getirtirdi. Bazan veliaht Mehmetle, Üsküdar sarayına gi- derdi ve o zaman İstanbul halkı — adı olmıyan — şehr-ayinler seyrederlerdi. Çünkü Murat, oğ- luny eğlendirmek için binlerce fi- şek attırır ve Rumeli, Anadoluhi- sarlarındaki topları saatlerce İş- lettirirdi. alık baştan kokar, derler Muradın günde bir kaç ke- yüze sahibi olması, sullanlarda da aşk iştiyakı uyandırmış gibiş le ve Sokullu Mehmet dan dul kalan Gevher Mülük ile Esmihan, küçük bir utanç duyma- dan kendilerine birer koca bulun- masını padişahtan (İstemi Verdi. il Gevher Mülükün bu d buk yerina getirilebildi, B lenmesi, ken- disi — şerefli bir beliye olarak — vezirlerden Boyalı Mehmet Paşa- nin omuzuna yükletildi. Fakat ö- bürünün, çirkinler kraliçesi Esmi. bir hanın evlenmesi ia oldu. Çünkü o, meşhur yiğitlerden Öz- Osman Paşaya gi Saraya bu y i la afyon yuttuğu hakkında fur haller verildiğinden “Er isterim!,, teranesiyle Nuru Banüyu, Safovu ve kızlarağasını her gün rahatsız i padişaha da duyurmaktan o çekinmiyen bodur Esmihana başka bir koca aramak lâzım geldi. Kalbur üstüne gelen devlet adamları, bu lüzuma göre, ölçülüp biçiliyordu, süzgeçten ge- giriliyordu. Fakat Sokulludan dul kalmış bir sultana koca seçmek kolay değildi. Kadıncağızın attan inip eşeğe birmemesi gözönünde astarlama eden, ayni teran (Devamı var) (1) Hubba Ayşe kadın, gir buktmin- dan Sullan Muratla çok üstündür. Kâtip Çelebinin rivayetine göre Amas- yalı olan bu zeki kadın Hurşit ve Cem- #it adlı büyük bir manzum eser bırak müşter. Yalnız şu beyit onun gairlikte' kudretini ispata kâfldir: Rast'dır reftarımız manândi mili tütya Biz hezaran didel mahmüre girmiş, çıkmışız! Bununla Beraber Sultan Muradın şu beyti de fena değildir: ler Murada ol göllter TAN BULMACA Dünkü bulmacanızın halledilmiş şekli 1234567180 10 5 usausiye BUGÜNKÜ BULMACA 1323456918600 10 ru. aa'yadğe SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN ASAĞI: 1 — Temadi eden, ? — Bir harf g Soy © Bir hart. 3 — Pevk © Yaralayıcı bir #let g VO- kelânın bir hecesi, 4 — Cam boru © Siz g Satmaktar 6- « İnleyis. Aleti g Adilet ,* mükemmel e Sz © , HAL 8 — Dahi © Basit g Eklerti, ilâve | 9 — Sesli bir harf g Anne © Bir sesli harf. 10 — 'Telâki eden, KAYIP: Eminönü malmödür! #ünden almakta olduğum babamdan kalan maaşa ait barem cüzdanımı kaybettim. Bulanlar Aksarayda Per. tevniyal lisesi kapıcısına getirirlerse memnun ederim, aksi takdirde hük- mü yoktur. (1336 doğumlu Sevket oğlu Sevket KAYIP: 31/7101 numaralı ikamet tezkeremi kaybettim. Yenisini ala- cağımdan eskisinin hükmü yoktu Ayaspasa Bosfor apartımam N 5 “Çekoslovak “tebansından Jindrick Kadlec İŞ 4 ASKERLİK İŞLERİ $ Vamamama Fatih Askerlik Şubesinden: 1 — Yedek de asteğmen AM Halil oğlu 319 doğumlu Alasanya (3 2 — Levazım teğman Abmet Tevfik a AM Emri (44864), FLORYA Plâ ekil eczacı Binbaşı Rıfat Ay- vsuay — RR GA A GA BA A GN GA ŞA Bİ Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık, ve bütün ağrılarınızi derhal kese! lcabında günde 3 kaşe alınabilir. çap jları Kiraya Veriliyor. Tahmin bedeli 18 bin lira olan Florya plâjları 939 sen verilmek üzere kapalı zarfla “art rin sonuna kadar kirayı nulmuştur. Arttırma 16/6/9389 cumu günü saat 15 t Birinci Tes” rmaya kö Daimi E ende “yapılacaktır. İsteyenler şartnameyi 90 kuruş mukabilinde Emlâk Mü” ünden alabilirler. İstekliler 2490 sayılı kanunda ve 1350 liralık ilk teminat makbuz veya mektuplarını hâvi kapalı zarflarını yukarda yazılı ve! ktubile o beraber tekli azılı günde saat 14 de k#” dar Daimi Encümene vermelidirler. Bu saztten sonra verilecek zari” kabul olunmaz. (3874) —ş—ş—şa #—GENÇ BAYANLAR Haziran Ayı biliyorsunuz ki merasim ayıdır, bü ayda sizin dahi merasiminiz var ise, fikri. nizde kalsın, Nişanlınıza cihezr- nı İsmarlayacak İseniz, yalnız Bay DAVİDE, Beyoğlunda 178 No. Galatasaray Lisesi kar- şısında Siparişinizi orada ver- seniz nişanlınız son derece mem nun olacaklar, Orada en son moda Röbdö- şambrlar, Pijamalar, Kravatlar, iç çamaşırlar, gömlekler ve sai reyi bulabileceksiniz. Ayni 22. man en ucuz fiatlardan 'stifade edeceksiniz. mammmı İstanbul Asliye Mahkemesi İkinci Tcaret Dairesinden; Doyçe Oryent Bank istanbul şube. #i tarafından İstanbul Tütün güm- rük Kemerli sokak 23 No.da Abdül- hamit Angelis ve mahdumu Bürhar Burhan aleyhine ikame olunan (550) liranın faiz, ma şirketi â ndan sarifi muhakeme ve ücreti vekâlet vadan dolayı berayi tebliğ müddaa- leyhe gönderilen dava arzuhali teb. liğ ilmühsberine mübaşir tarafından verilen meşruhatta dava edilenin bir sene evvel ikametgâhımı terk ile sem ti meçhule gitmiş olduğu ve hali ha zır ikametgâhının da malüm olma- dığı cihetle bir ay müddetle ilânen at icrasına ve muhakemenin 939 pazartesi günü saat 10.30 a ine karar verilmiştir. Keyfiyet tebliğ makamına kalm ak üzere ilân olunu! ARASTA DA BABANA DAA AAAAM İ men deği genin TAN Gazetesi İlân F Fiyatları inci ağ dai santimi 400 0 ; . , sayfalarda . n sayfa , ikkat: —i santim: gezetenin yazısile 2 satırdır — İlânların fiya tek sü lanmıştır. — Kalın yazılar da kapladığı yere gö: te Aleğlir ga 9 9 ince gazetede im İstanbul İkinel İcra Memurluğü” i dan Dairemizin 938/164 No 1599” sile mahcuz olup bu kerre parsf” çevrilmesine karar verilen İstanbi” da Eminönü Bahçekapıda Şapçı h8 men kıymetinde muhtelifülei toğraf levazmatının birinci arttırması 13-6-939 da sal 12 den 14 de kadar ifa Bu arttırmada mahcuz eşya muhs” tmiş Gesi” edilecekti inin 94 de bulmadığı takdirde k tırması 18/6/939 da cuma günü #” ni saatte yapılacaktır. Alıcı olaP' muayyen gün ve saatte mahallini? hazır bulunacak memuruna müf caat ederek almaları Nakleden : Şehâbettin Fuat Demek, beni fki defa istihkak talep etmekle, va- ni ikinci istihkakı çalmakla itham ediyordu! Küs- tah kız, buna nasıl da cesaret edebiliyor?.. Ofkem- den bağırıp çağırmağa başladım.. Herkes başını çe virip bize baktı: — Siz çıldırdınız mı? Diye haykırdım. Neden yi- ecekmişim? Istihkakımı nereden almışım? — Hiddete lüzum yok, Gayet basit, Bir günde 4ki defa yemek yenilmez. Haydi bakalım çekin ara- bayı. İşime mâni oluyorsunuz. Sonra, şüphesiz, perişan çehreme bakarak, ma- sumiyetimi anlamış olacak ki, daha mülâyim bir sesle ilâve etti: — Canım, işte kuponunuz yok. Dün yanlışlıkla iki tane birden koparmış olacaklar. Dönüp gittim. Hizmetçi kız, hâlâ kendi kendine mırıldanıyordu: — Benim ne kabahatim var ki... değildim.. Tüh. Demek bütün gün, akşamlara kadar aç açına bek- Tiyecektim. İçimde acı bir ezginlik var. Şimdiye ka- dar, açlıktan bu derece korktuğumu bilmiyorum. Bu korku, açlıktan daha müthiş... Evet, açlık kor- kusu, açlıktan daha korkunç... Dairede, arkadaşlar bermutat sordular: — Nasıl öğle yemeği hoşunuza gitti mi, Aleksandrovna ,, — Yemekler hoşa gidecek gibi değil ki.. Hattâ bugün yemedim bile... Bilir misiniz, başıma ne gel kupon birden kesmişler. Bereket ver- iyi değildi. Hiç te acımadım. m zaman, vücudümde o kadar büyük Dün nöbetçi ben “Fenya TEFRİKA | No. 13 bir dermansızlık hissettim ki, babama su bile kây- natamadıra, Yatağımın üstüne serilip uzandım. Başım bom- boştu. Dimağımda nihayetsiz bir çöl vardı. Hiç bir şey düşünemiyordum. Düşüncelerim, san- ki başka bir yere kaçıp saklanmışlardı. Hattâ baba- ma karşı duyduğum kin ve nefretten bile kalbimde eser kalmamıştı. İçimde boşluklar, uçurumlar peyda oluyordu. Gözlerimi kapar kapamaz, başım dönüğor, dönü- yordu. Adeto teneffüs ederken bile, yorgunluk his- sediyordum. Parmağımı bile kımıldatmak istemi- yordum. Hareketsiz ve mecalsiz öylece kaldım. Birdenbire, bence de meçhul bir sebeple, yattığım yerden siçradım; ve doğruca aynanın önüne koştum. Çehremi seyrederken, gözelrim hayret ve deh- şetten büyüyordu. Aynadaki çehreyi hatırlar gibi oluyordum.. Sonra, hatıram büsbütün bulandı.. Bak- tam, baktım: Fakat, bir türlü hatırlıyamadım. Ağır ağır, sendeliyerek yatağıma geldim; ve yr- ğhp keldım. Babam işinden dönünce, mutbağa girip bakmış, Masanın üstünde sıcak suyu bulamamış. Karşıma dikildi: — Suyu kaynatmadın mi? — Hayır. — Sebep”, t — Açım. Babamın yüzünde can sıkıntısını gösteren bir ifade belirdi: — Hepimiz de senin yediğini yiyoruz. Öğle ye- meği yedin şüphesiz? — Hayır. — Nasıl hayır? Böyle söyliyerek bana, dikkatli dikkatli baktı. Babam böyle baktıkça, içimdeki kin daha fazla kaynıyor. Her halde yalan söylemediğime de kani. — Dün iki kupon birden kesmişler! Dedim. Sözüme inandı. Fakat büsbütün öfkelendi: — Aklın neredeydi? Diye bağırdı, kalanı kessavı ler haberin olmıyacak! wi Cevap verecek halde değildim. Yüzümü duvara çevirdim. Babam odanın içinde asabiyetle bir aşağı bir yu- karı dolaşıyordu. Birdenbire yatağın yanında dur- duğunu hissettim: — Bende de ekmek yok ki! Dedi, de fuzla ekmeğim yokt. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Birdenbire döne- rek kinimden ttriyen bir sesle: — Biliyorsunuz ki, diye bağırdım. Ekmek İstih- kakımı birden yiyorum, Bugün ekmeğim de yoktu. Büsbütün aç kaldım. — Pekâlâ olmuş. Cezandır çek... Aç kal da aklın başına gelsin. Bunları biraz mütereddit denbire dedi ki: — Bende bir kilo kadar beyaz un olacaktı... di kalk to, kendine bir şeyler pişir bim diken diken olmuştu. Müteşekkir ve min- kalacağım yerde, çılgınca bir kin hissettim; Hemen sar'alı denecek bir kim... Sessiz, sadusız kalktım, Mutbağz girdim. Babam arkamdan bir gölge gibi beni takip etti. Dişlerinin arasından mırıldanıyordu: — Bu unu paskalya yortusunda almıştım... An- ben gelince... Ona yiyecek hazırlarız diye saklıyor- dum. Artık, suyu da kaynatmamazlık yapmazsın ya? Haydi eviâdım... Tuhaf şey! Bu son cümle üzerine kalbimdeki kin birdenbire dağıldı... Zavallı, zavallı babacığım... O- nu bü hale sokan da açlık.. Her halde kendi arzusi- le, seve seve, bu vaziyete düşmemiş. Eskiden ne ka- bugün benim söylemişti. Sonra bir. Hay. — Haydi ru yap! Sonra birdenbire bu fikirden vaz geçerek bakalım, dedi. Kolları siva da şu hamu- — Dur, dur, dedi, ben kendim yapacağım. Ve ver... Şimdi sen hepsini korsun. Yüzünde.ademi memnuniyet alâmetleri okunu Aradan hörüz beğ dakika geçmemişti ki, baba bağırdı: Fenya,, , “Fenya,, , neredesin? Çok sulu oldu! Mutbağa koştum. Çoktanberi unuttuğum bir kah” kahayla güldüm: Babam yarim kilo una, bir bucuk iki kilo kadar su katmıştı, Gülerek dedim ki: — Allah razı olmadı, Şimdi olan oldu. Unun hep” sini sarfetmek lâzım! Babam da gülüyordu: — Haydi bakalım, dedi, Kollarım sıva da şu h8* muru Yap! Beyaz unla galeta yaptım, Babam bu esnada mut” tasıl etrafımda dönüp dolaşıyordu, Omuzumun ös tünden oburcasına ateşe bakıyor; ve bana belli && mek istemiyor. Arasıra kokluyor; ve mutbağın için” de gidip geliyor. Birdenbire, sabrı tükenmiş olacak ki, — “Fenya,, , çabuk al. Gözlerimiz birbirine tesadüf etti; Tümsedik: — Şimdi, baba, şimdi... dâha sabret. Fakat, aman yarabbi, babamın yüzü ne kağar d* zayıflamış, çökmüş... Şimdiye kadar bu derece e” diğinin farkına varmamıştım. Şakakları ve elmacık kemikleri çıkmış. Çebre$i kemiklere yapışmış sapsarı bir derjden ibaret. Vücudü sıska, kupkuru ve kambur bir halde.. C” ketinin yoninden çıkan eli ipincecik. Bu, ipincecik ellerin üstünde mavi kan damlar” rı görünüyor. Avucunun içi fevkalâde geniş, burü şük ve kuru. Parmakları zayıflamış, sivrilmiş.. Müt“ biş, müthişi,. Bu haliyle, çehresindeki bıyıklar kene korkunç bir manzara veriyor, ardı Pişirsene canım... Ikimiz de gü” Neredeyse pişecek; bira ne dahi (Devamı var) |